1991
"Mine, iyi misin kızım? " Zeliha halanın sesi beni kendime getirdi. "Yoldan geldin güzel kızım yatıp dinlenmek ister misin? Kusuruma bakma yavrum, yol yorgunu olduğunu düşünemedim " mahcup bir tavırla ardı ardına sıralamıştı bu sözcükleri.
"Bir an dalmışım hala, iyiyim ben gerçekten " dedim gülümsemeye çalışarak.
Nisan "annemler yemeğe bekler, ben kalkayım, size sıcak çörek getirmiştim" diyerek kalktı ve vedalaşarak gitti.
Zeliha hala yerinden kalkıp, Nisan'ın getirdiği tabağı eline alarak "hadi kızım sofra toplayıp yemek yiyelim, sonrada yatar dinlenirsin" dedi.
Yatıp dinlenmeye çok ihtiyacım vardı. Bir an evvel yemek yiyip yatmak istiyordum. Kalkıp Zeliha halanın peşinden mutfağa gittim. Dolaptan çıkardığı tencereleri ocağın üzerine aldı. Kaşık, çatal ve tabak çıkartmasına yardım ettim. Kalaylı kulplu bardaklara ayran doldurdu ve tabaklarımıza çorba koydu. Sıcak çörekler eşliğinde çorbamı içtim, daha sonrada bulgur pilavı ile ayranımı bitirdim. Öyle çok yemiştim ki midem rahatsız oldu. Sofrayı topladıktan sonra müsaade isteyip Zeliha halanın eşyalarımı götürdüğü odaya geçtim. Üzerimde ki kıyafetleri değiştirmek istiyordum, Emine annemin hazırladığı çantayı açıp içine koyduğu giysileri çıkardım. İçinde iki kazak, birkaç parça iç çamaşırı, çorap ve birde pantolon vardı. Fakat pijama yoktu. Zeliha haladan istemeyi düşündüm ama oraya kalmak için gelip nasıl pijama getirmezdim, bu biraz tuhaf olacaktı. Önce pantolonum ile yatmayı düşünsem de Zeliha halaya bir bahane uydurup istemeye karar verdim. Odadan çıkıp koltuğa uzanmış olan Zeliha halanın yanına gittim. Beni görünce yattığı yerden yavaşça doğrulup "bir ihtiyacın mı var kızım? " diye sordu.
"Annemle babam buraya gelmeme izin verince çantamı aceleyle hazırladım, heyecandan pijamalarımı yanıma almayı unutmuşum da, acaba uyurken giyebileceğim bir şey var mı? " dedim çekinerek ve yalan söylemenin verdiği utançla.
"Tabi kızım var, gel benimle" dedi yerinden kalkarak. Zeliha halanın ağır yürüyüşüne ayak uydurarak peşinden yatak odasına gittim. Dolabın çekmecesini açıp bakmaya başladı, katlı kıyafetlerin altından eline bir parça aldı ve bana pazen kumaştan çiçekli bir gecelik uzattı. " Sana biraz büyük gelecektir ama idare eder "dedi gülerek. Sonra diğer çekmeceyi açıp yün bir içlik çıkardı. "Bunu da altına giy ki üşümeyesin " dedi.
Teşekkür edip odama geri döndüm. Üzerimdekileri çıkarıp naftalin kokan içlik ve geceliği giydim. Gerçekten biraz büyük olmuştu ama sıcacıktı.
Sabun kokulu yorganı kaldırıp içine kıvrıldım. Yorgunluğun etkisinden midir bilmiyorum yaşadıklarım birer hayalden ibaretmiş gibi geliyordu. Kötü bir rüyanın içinde, bir rüya daha görür gibiydim. Burası yaşadıklarıma öyle uzaktı ki, bir anda olsa rahat bir nefes aldım ve göz kapaklarımı ağırlaştıran uykuya teslim oldum.
1975
Uzun zamandır yeni kıyafetim olmamıştı. Babam okul için önlük ve ayakkabı almıştı ama giyememiştim. İçimi tekrar bir hüzün kapladı, okullar gelecek hafta açılıyordu ama okula gidebilecek miydim? Bilmiyordum. Oysaki aylardır hevesle okulların açılacağı günü beklemiş, heyecanlanmıştım. Şimdi ise annesiz ve babasız, Hasan ile bir başıma kalmıştım. Amcam bizi aldığı için şanslı sayılırdım yoksa yetimhaneye gönderilecektim.
Amcam odasından çıktığında Hasan ve bana baktı. Kıyafetlerimizin çok yakıştığını söyledi. Masaya oturup bir sigara sardı, bir yandan bize, bir yandan saate bakıyordu. Bakışlarından rahatsız olduğum için oturduğum yerden kıpırdamıyor, Hasan'ı da sabit tutmaya çalışıyordum.
Bir süre sonra tekrar saatine bakarak kalktı ve yanıma gelip yere çömeldi. "Şimdi iyi dinle Ayşe, ben dışarıya çıkıp bir araba getireceğim, duvarda ki saati görüyor musun? Şuan yediyi yirmi geçiyor."
Anladığımı belirtmek için kafamı salladım.
"Saat yedi buçuk olduğunda, yani o uzun kol altının üzerine geldiğinde kardeşini alıp evden çık. Yokuştan aşağıya doğru in, yokuş bittiğinde oradan sizi araba ile alacağım, tamam mı? "
" Tamam ama nereye gideceğiz amca? "
"Sen dediğimi yap Ayşe" dedi biraz sertçe.
Yine kafamı sallayarak karşılık vermiştim.
Amcam evden çıktığında tüm vücuduma korku çökmüştü nedense. Belki de babamın yanına ya da Nazlı Teyzelere götürecekti bizi. Bunun için heveslensem de içimde bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum. Gözüm saatteydi ve çok heyecanlıydım. Vakit gelmişti, geçen on dakika bana on saat gibi hissettirdi. Hasan'ı kucağıma alıp evden çıktım. Dış kapıdan çıkmaya çalışırken içeriye girmek isteyen bir kadın kapıyı tutup geçmemi seyretti. Hiçbir şey söylemeden yanından geçtim. Daha şimdiden kollarım ağrımıştı ve Hasan hiç rahat durmuyordu. Gücümün yolun sonuna kadar onu taşımaya yetmeyeceğini biliyordum. Birkaç adım sonra gördüğüm bir evin kapısına oturdum ve Hasan'ı kucağıma aldım. Hava neredeyse kararmıştı. Biraz dinlenip tekrar kalktım ve yokuşu inene kadar tam üç kez oturup dinlendim.
Hasan'ı düşürmemek için öyle sıkıyordum ki canı acımış olmalıydı, ağlamaya ve çırpınmaya başladı. Yolun başında siyah bir araba vardı, ön camı hafif aralıktı ve amcamı görebiliyordum. Adımlarımı var gücümle hızlandırmaya çalıştım. Amcamın yardım etmeye niyeti yok gibiydi, arabanın yanına varana kadar olduğu yerde oturmaya devam etti, hatta arabanın yanına vardığımda da aşağıya inmedi. Uzanıp arka kapıyı açmış olacak ki kapı aralandı. Zorlukla kapıyı açmaya çalışırken anlımdan terlerin süzüldüğünü hissedebiliyordum. Hasan'ı arabanın koltuğuna oturmaya çalıştım, ardından da kendim bindim. Bindikten sonra Hasan'ı tekrar kucağıma aldım. Şoför koltuğunda tanımadığım bıyıklı şişman bir adam vardı. Aynadan bana baktı ve amcama "kız ne olacak? " diye sordu. O kadar panikledim ki tüm dikkatimi konuştuklarına vermeye çalıştım.
Amcam "onu da almak zorundasın, aklı eriyor yanımda tutarsam başıma bela olur. Ay sonu duruşmaya gitmesi lazım, orada anlatabilir. " dedi.
"Sana emanet değil mi bunlar, polislere ne diyeceksin? Benim başımı sakın belaya sokayım deme, kızdan bahsetmemiştin hiç. Adam istemezse ne olacak?" Şoför koltuğunda oturan adam sinirlenmişti.
Amcam "Bir çocuk istedi, iki getirdim ne olmuş yani. Durumu var ister ikisine de baksın, ister evde beslemesi yapsın. Fena mı bebeğin yanında eşantiyon veriyoruz "dedi kahkaha atarak. Eve döndüğümde karakola gidip çocukları evde bulamadığımı söyleyeceğim. O yüzden evden beraber çıkmadım, zaten beni kimse tanımaz buralarda, birkaç aydır oturuyorum, çocukları da gören olmadı. Bir aya kalmaz tekrar ev değiştiririm. Yani merak edilecek bir durum yok, bu çocukların benden başka kimseleri yok için rahat olsun."
Tüm kanım donmuştu ve istemsizce gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Amcam bizi birine verecekti bunu anlamıştım ama neden, ne yapmıştık ona. Öyle çok korkuyordum ki ağzımı açıp tek laf edememiştim. Zaten etseydim de bana cevap bile vermeyeceğine emindim.
Yolda ilerlerken hava artık tamamen kararmıştı. Amcam ile şoför aralarında konuşmaya devam ettiler, çok büyük paralardan söz ediyorlardı. Bizi verecekleri adam onlara çok para verecekti ve parayı paylaşacaklardı. Ama parayı Hasan için verecekti benim için değil. Beni almazlarsa kardeşimden ayıracaklardı. Bana ne olacaktı. Dehşetle hıçkırıklara boğuldum.
Amcam, arabada onların tüm konuşmalarına şahit olduğumu yeni fark etmiş gibi bir tavırla dönüp bana baktı. Yüzünde ki çarpık gülümsemesi ile "ağlama, sizin iyiliğinizi düşünüyorum ben" dedi.
Nasıl bir amca yeğenlerini satabilirdi? Gözlerimi kapatıp bunun gerçek olmaması için dua etmeye başladım. Fakat gözlerimi açtığımda kâbusumun kaldığı yerden devam ettiğini gördüm. Hasan uyuyakalmıştı. Yan tarafıma bacaklarını uzattım, başı kucağımdaydı. Her şeyden habersiz, en masum hali ile uyuyordu. Onun yerinde olabilmeyi diledim o an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTEN GELEN
Roman pour AdolescentsBir insanın hayatında geçmişi ne kadar iz bırakırdı?Ayşe bütün hayatı boyunca belki de hiç unutamayacağı izler taşıyordu. Peki bu izleri azaltabilecek miydi? Ya da tamamen geçmişi unutup, sadece geleceği planlayarak hayatına devam edebilecek miydi?