Medya: Ece
"Su"
Ne yani ismimi mi biliyordu?
"Su derken? İsmimi nereden biliyorsunuz?"
"Şey... yani Pelin söyledi yoksa nereden bileceğim."
"Peki benim mektubumda neden Melek Demirci 'yi bul yazıyor."
"Mektup derken?" Gerçekten bilmiyor muydu? Yoksa hepsi bana mı oynuyordu?
Salona geçtik ve en baştan her şeyi gözümdeki yaşlar ile birlikte anlattım. Anlayamadığım bir şekilde hiç kimse şaşırmışa benzemiyordu. Sanki hepsi olayı yıllardır biliyor gibilerdi ama aynı zamanda da bilmediklerini idda ediyorlardı. Ben çok paronayaklaşmıştım o zaman. Neden böyle bir yalan söylesinler ki bana?
"Su kızım bunu söyleyeceğime gerçekten üzgünüm ama bahsettiğin aileni sadece anımsar gibiyim. Başka bir şey olduğunu zannetmiyorum. Üzgünüm..."
"O mektupta neden yazıyor öyleyse adınız. Söylediklerinize inanmak benim için şuan ne kadar zor söyleyemem Melek Hanım. Neyse ben artık kalkıyım o zaman sizin bu olay ile bir ilginiz yoksa. Belki başka bir Melek Demirci'dir mektupta bahsedilen." Ne kadar kaba olsada bunu söylemem ile kimseye veda etmeden salondan çıktım ve zaten çıkarmadığım ayakkabılarım sayesinde hız kaybetmeden dış kapıyı açıp arkamdan hızla kapattım.
Bilmiyoruz diyorlardı. BİLMİYORUZ. Ben onları kaç yıllardır ararken onlar bilmediklerini söylüyorlardı. Biraz daha adımladıktan sonra daha malikanenin bahçesinden bile çıkamadan ayaklarım beni taşıyamaz hala geldi ve kendimi yere bıraktım.
Dizlerimin üstüne düşmüştüm ve bu sinir krizi geçtikten sonra baya ilgilenilmeleri gerekecekti.
"Yeter. Bıktım artık. Dayanamıyorum bu hayata. Her şey üstüme geliyor. Yeter." Diyerek bağırmalarım kolumda bir el hissetmem ve kafamı kaldırıp o yüzü görmem ile sayıklamalara dönmüştü. Hemen kendimi kucağına atıp kollarımı beline sardım. İlk şok olsada birkaç saniye sonra Ateş de kollarını bana sardı.
Ne! Biraz geri alabilir miyiz o cümleyi? İlk şok olsada birkaç saniye sonra ATEŞ de kollarını bana sardı. Ben şuan Ateş'e sarılıyordum ama kendimden geçmiştim resmen yoksa sarılmazdım o öküze. Sarılmazdım... Di mi?
Yavaşça ayrıldım ve anında ayaklandım."Şey... Pardon. Ban bir an şey olunca, şey yapıyım dedim ve şey oldu işte. Yani pardon işte."
"Önemli değil." Dedi yerden kalkarken.
"Her şey için çok teşekkür ederim gerçekten. Bir boka yaramasada yine de saol." Dedikten sonra "Bir de az önceki duygu patlamasını kimseye söylemezsen olur mu?"
"Neden?"
"Söyleme işte sen."
"Neden?"
"Off. Çünkü bunlar olmasın diye bana ilaç vermelerini istemiyorum." Dedikten sonra zaten aynı sitede olduğu için yakın olan evime doğru yürümeye başladım. Ece kim bilir nasıl merak etmişti. Ama bir biraz daha merak etmesi gerekecekti çünkü şuan anlatacak ne halim vardı ne de sabrım. Eve girince gözlerim Ece'yi aradı. Salonun ışığı kapalıydı ama kapısı kapalı olan mutfak kapısının altından ışık süzüyordu. Büyük ihtimalle oradaydı ben de ayakkabılarımı çıkardıktan sonra parmak ucunda üst kata çıktım. Odama girer girmez üzerimi bile değiştirmeden kendimi yatağa attım ve sanki gözümün önüne gelecek anılardan korkuyormuş gibi gözlerimi sımsıkı kapadım. Sabah zor olacaktı ama şuan için daha zoru uykuya dalmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEYİ YAK
Roman pour AdolescentsEce ve Su'nun İstanbul'a taşınmalarıyla Ateş ve Gece ile karşılaşırlar. Bu karşılaşma onlar için önemsiz gözüksede bir kitabı bile doldurabilecek koca bir aşk hikayesi çıkacak. Her kitabın mutlu, mutsuz ve heyecanlı anları olduğu gibi bu gençleri...