.06.

85 14 7
                                    

Bölüm şarkısı(Oda da çalan şarkı)
Dont let me down.

Pazar günleri normal günlere bakılacak olursak değerlendirmek istediğimiz en önemli günlerderdir. Bunu neden mi söylüyorum? Hemen açıklayayım.
Tatilinizin son günüdür, okulun açılacağı bir önceki gün, pazar günleridir. Ama bizim bok şansımız, tüm kardeşlerimle odamda tıkılı kaldık. Çünkü bu değerli ve bir o kadar da lanetli gün, oldukça sıkıcı geçiyor. Geceleri çok severim, ki adımdan da bu anlaşılıyor. Ama pazarı pazartesiye bağlayan geceyi sevmem. Nedeni çok basit. 5 harfli;
O-k-u-l.

Ve o sevmediğim gecelerden birindeyiz. Hem de tüm kardeşlerimle birlikte bu geceyi nasıl değerlendireceğimizi düşünüyoruz. Babam hâlâ şirkette ve gece saat 12'yi geçiyor. Bence ofisinde kırbaçlarıyla oynuyordur. İki kişilik bir oyun. Biri erkek biri kız. Gerisini bence siz düşnürsünüz.

Ben yere oturmuş bir şekilde bacaklarımı uzattım. Abim ise bilgisayarımın başında oyun oynuyor. Chen yatağıma uzanmış ve elindeki tenis topunu karşıdaki duvara atıp, kendisine geri sektiriyor. Ve işin yanı odamın şu an bir podyuma çevrilmiş olması. Evet duydunuz podyum dedim. Çünkü Chim, kendisinden oldukça büyük kıyafetleri -yani benim kıyaferlerimi- üzerime geçirip, kalçalarını kıvırtarak halıda yürüyor. Mars ise Chim'e jüri olmuş bulunmakta. Chim'inin giyindiği kıyafetleri eleştiriyor. Dili de dönse bir şey demeyeceğim ama komik. Ya da malca bilemedim.

Chim benim bordo deri ceketimi giyinip, atlına şort çekerek Mars'ın karşısına geçti. Chim cekmecelerimin birinden gözlüğümü ve bilekliklerimi takmış. Şimdi olacaklara bakın.

"Nasıl oldu Mars?"

"Hayıy mençe şadece düş biy payatoloyon gimelijin. Beyenmediym oyn üşeyinden iki."

Chim suratını buruşturmuş ve aynaya doğru dönmüş kendisine bakmıştı. Chen hâlâ elindeki tenisle uğraşıyordu. Abim ise oyunu kapatmış ve benimle birlikte Chim ve Mars'ı izleyerek gülüyordu.

Chim bana doğru dönmüş, ve Mars'ı işaret etmişti.

"Abiş ben bu çocuğu anlamıyorum. Ne diyor?"

Kafamı iki yana sallayıp omuzlarımı silktim. Cevabımı almış olacak ki tekrar Mars'a döndü. Aslında Mars'ın ne dediğini anladım. Ama üşengeçlikten bildiğim şeylere bile bilmiyorum derim. Prensip meselesi.

"Ne diyorsun?"

"Boyk. Ayadıy mı? Boyk. Boykum gibiyşin."

Mars kendisinin anlamamasına sinirlerek inatlaştığında, ben kendimce bir kahkaha atmıştım. Arkamda duyduğum başka bir kahkaha da eklenince abiminde güldüğünü anladım.
Chim kaşlarını çatmış ve ceketimin ona uzun gelen kısmını Mars'ın yüzüne vurmuştu. Kulağıma  gelen sesle ayaklanmış ve ikisinin ortasına geçmiştim. İlk Mars'ın yüzünü inceledim. Mavi gözleri dolmuş ve yanakları kızarmıştı. Arkamı döndüğümde Chim'e baktım.

"Ne vuruyorsun lan çocuğa?"

"Bana bok dedi. Al sana bok."

Ergenliğin başlangıç yaşı kaçtı? 12 mi? Bence bunu söyleyen bilim adamları fena halde yanılmış çünkü, karşımda 4 yaşında bir ergen duruyor.

"Hani anlamıyordun?"

Chim kollarını göğüsünde buluşturup yere oturduğunde dudağını büzmüştü. Arkamı dönüp Mars'a baktığımda gülümsedim ve kıçına hafifçe tekme atarak Sentinus'a doğru ittim.
Mars, Sentinusa'a ulaştığında Chim'e geri dönmüş ve saçlarını karıştırmıştım. O sırada Chen, elindeki topu atmayı kesmiş ve hönkürmüştü.

GAVATHANE [Tamamlandı.] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin