6♧

1.8K 128 35
                                    

Camila

Demir kapının gürültüyle kapanmasının ardından yatağıma ilerledim. Gece olmuştu, herkes yatağına çoktan girmişti. Kıyafetlerimi çıkarıp değiştirdim. Yatağıma yattığım zaman Lauren'in yatağını çok net görüyordum. Bakmamak için çok uğraşsam da en sonunda dayanamayıp gözlerimi üzerine diktim. Yatağına oturmuş ve bağdaş kurmuştu. Sırtını demir başlığa dayamış içeri giren ay ışığıyla kitap okumaya çalışıyordu. Ne kadar kusursuz gözüktüğünü görmezden gelmeye çalıştım. Hayır Camila, ondan nefret ediyorsun. O senin nişanlını öldürdü. Bunları tekrar ederek gözlerimi sımsıkı kapattım ve uyumaya çalıştım. Nasıl olmuştu da beni bu kadar etkilemişti ki? Kızlardan hoşlanmıyordum bile. İçimde daha önce kimseye karşı hissetmediğim şeyler vardı ve bu beni ürkütüyordu. Onu o barda ilk gördüğüm an nefesim kesilmişti. Barın loş ışıkları siyah saçlarını parlatıyor, yeşilin en güzel tonu olan gözleri insanı içine çekiyordu. Kaçmaya başladıklarında yetişememiştim çünkü kendimi toparlayamamıştım. Adeta kaybolmuştum ve üzerine kendimi yiyip bitirdiğim bir konu haline gelmişti. Karakolda ona vurmam aslında kendime sinirli olduğum içindi. Demir kapının hafif sesiyle birlikte gözlerimi açtım. Lauren dışarı çıkmaya çalışıyordu. Elinde yine kitabı vardı. Kapıyı arkasından kapatıp çıktı. Bir süre arkasından bakakaldım. Gidip gitmemek konusunda kararsız kalmıştım. Gitsem bile ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Daha fazla dayanamadan yataktan kalkıp dışarı çıktım. Kapının önünde dikilip etrafı dinledim ancak etrafa ölüm sessizliği hakimdi. Biraz sonra bir kapının açılma sesini duydum, oraya doğru ilerledim. İleride gardiyanların kaldığı oda vardı. Sessiz olmaya özen göstererek adımlarımı hızlandırdım. Lauren, yangın merdivenin içine girmişti. Orada ne yapacaktı bilmiyordum ancak peşinden gitmeye karar verdim. Bende içeri girip kapıyı arkamdan kapattım. Etraf karanlıktı. Ona seslenmeyi düşündüm ama bunun saçma bir düşünce olduğuna karar verdim. Tekrar bir kapının açılıp kapanma sesini duydum, bu sırada içeri ay ışığı girmişti. Merdivenleri çıkarak karşımdaki kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Burası çatı katı olmalıydı. Lauren, duvarın üzerine oturmuş ve ayaklarını sallandırmıştı. Kısık sesle bir şarkı mırıldanıyordu. Sesi çok güzeldi. Rüzgar üşümeme neden olsa da aldırmadım ve sessiz bir şekilde ona doğru ilerledim. Yakınlaştıkça sesini daha net duyabiliyordum.

I know i must play my part
And tears i must conceal.

'Biliyorum ki bu oyunda kendi kısmımı oynamalıyım ve gözyaşlarını gizlemeliyim.'

Gülümseyip ensesine doğru yaklaştım. Bu şarkıyı çok seviyordum. Kulağına doğru eğilip fısıldadım.

There comes you to keep me safe from harm, there comes you to take me in your arms.

'Beni kötülükten korumak için geliyorsun, beni kollarına almak için geliyorsun.'

Bunu beklemiyor olmalıydı. Ufak bir çığlık atıp sıçradı. Elimi ağzına kapatıp sessiz olmasını sağladım. Kokusu burnuma doluyordu, büyülenmiştim. Dudaklarım kulağının hemen arkasındaydı.

Sessiz ol. Yakalanmak istemeyiz, değil mi?

Titremeye başlayan ellerimi ağzından çektim ve yanına oturdum. Gözleri koyulaşmıştı, dudakları hafif aralıktı.

Burada ne yapıyorsun?

Onu takip ettiğimi söylemek istemedim. Ondan uzak durmam gerekirken ona yakın olmak istiyordum ve bu canımı yakıyordu. Burukça gülümsedim.

Hava almak istemiştim.

Anlamamış gibi gözlerime bakıyordu. Bir açıklama bekliyordu, farkındaydım.

İntikamını bana yaklaşarak mı alacaksın?

Gözlerimi kaçırıp şehrin ışıklarına baktım. Elimi duvara dayayıp sırtımı dikleştirdim. Onu çıplak görünce beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Vücudumdaki kanlarını çekildiğini, donduğumu hissetmiştim. Ian'la nişanlı olmamıza rağmen 2 kere birlikte olmuştuk ve hiç birinden haz almamıştım. Hep neden olduğunu sorgulamamayı tercih etmiştim. Lauren, bana değişik şeyler hissettiriyordu. Ondan nefret ettiğimi düşünüyordu, haklıydı da. Böyle düşünmesini ben sağlamıştım.

Yalnız olduğumuza göre şimdi beni öldürebilirsin, kendi ellerinle.

Son kelimelerin üzerine basa basa söylemişti. Kafamı çevirip yüzüne baktım. Gözleri dolu doluydu. Yerimden kalkıp koşar adımlarla çıkışa doğru ilerledim.

*********

Güneş ışığı hapishanenin büyük duvarlarından içeri sızıyor, hücreyi biraz da olsun ısıtıyordu. Yatağımda oturmuş örtüye sıkı sıkı sarılmıştım. Dün gece çatıda çok fazla üşümüş olmalıydım. Lauren ve sarı saçlı arkadaşı, Lauren'in yatağında oturmuş sohbet ediyorlardı. Birbirlerine çok yakın davranıyorlardı. Lauren kahkaha atmıştı ve sarı saçlı kız da kolunu tutmuştu. Neden sinirlendiğimi anlayamadan elimi ağzıma götürüp onları izlemeye devam ettim.

Canını yakacaksın.

Yanıma oturan kız elimi göstererek güldü. Elimi ağzımdan çekip gülümsedim. Kafasını izlediğim yere çevirdi.

Yeşil gözlü olan bir polisi öldürmüş, sarı saçlı olan da üvey babasını.

Kafasını bana çevirdi. Başımı sallayıp gözlerimi devirdim.

Normani.

Elini bana uzattı ve gülümsedi. Uzattığı elini sıktım.

Camila.

Kucağındaki örtüyü alıp omuzlarıma örttü. Buna şaşırsam da o an titrediğimi fark ettim.

Teşekkürler.

Tekrar gülümseyip önüme döndüm. Lauren, gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Kaşlarını çatmıştı. Dik dik bana bakmaya devam ederken gözlerimi kaçırdım. Kıskanmış olabilir miydi? Düşüncesi bile gülümsememe neden olmuştu.

Fall Apart | CamrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin