Güzel bir gün olacak sanmıştım oysa ki. O zil sesinden sonra o güzelim dolaştığım havuzun yanından ayrılıp gerçek hayata dönüyorum. Döndüğüme de pişman oluyorum tabii ki. Dağınık oda, yerde bilgisayar ve yanına çikolotalarım cipslerim kolam gerçekten buraları nasıl toplayacağım diye düşünürken kapıyı biri öyle yumrukluyor ki. Sanırsın içeride birini rehin aldım onu öldürüyorum. Tamam ya o kadar da yumruklamıyor ama işte ben uykulu halimle baya uçuk hissediyorum kendimi. Baya. Neyse üstüme hırkamı da alıp aşağı iniyorum. Ve kapıyı açıyorum.
-Efendim .. diyorum adamın arkası dönük yokum sanıp gidiyordu heralde. Bir dakika ben efendim mi dedim. Yok canım o kadar da kibar olamam dimi?
-Aa evde miydiniz? deyip geri dönüyor bana. İç sesimi susturmaya çalışıyorum şuan bir saniye. Çünkü iç sesimin dediklerini duysanız. İlk görüşte aşık falan olduğumu sanabilirsiniz.
-Yok evde değilim. diyorum ukalacılığım tuttu ablası.
-Sabah sabah kafanız iyi heralde , neyse mektubunuz vardı. diyor bana. Buyur? Canım sen bana neler diyorsun böyle senin o kafatasını söküp içine.. neyse tabi bunları içimden söylüyorum..Katil eder insanı bunlar katil..
-Evet alıyım çünkü boş boş konuşacak pek vaktim yok. deyip kapıyı kapatıyorum. Ve sonra yine kapı çalınması. Noluyor ya.
Kapıyı açtığımda Postacının elindeki mektubu almadığımı fark ediyorum.-Dalmışım... diyorum başka yöne yormasa bari.
-Normaldir.. diyor hah! beklediğim cevapta buydu Bir de yamuk yamuk gülüyor.. Tövbe YaRabbim!!
-Ne dediğinizi anlamadım. diyorum anlamazlıktan geldiğimi 1 aylık bebek bile anlar. Neyse.
-Uykulusunuz ya ondan dalmışsınızdır Zeynep Hanım. İyi günler.
-Sağol deyip mektubu alıyorum. Ve daha ilk günden çok iyi anlaştığım postacımı(!) uğurluyorum.
İçeri girdiğimde ise mektubu alıp okumaya başlıyorum. Çünkü o kadar meraklı biriyim ki. Başkası olsa şuan kahvaltısını yapar uyur yatar tuvalete gider. Ben ise kapı ağzında hemen mektubumu okumam lazım. Hemen!!!!
Sevgili Kızım.
Biliyorsun babanla ayrıyız. Hadi canım dediğini duyar gibiyim kızım. Bunları ilk kez dinlemiyorsun da. Aynen şimdi ne gözlerini çevir ne de okumayı bırak. Devam kızım. kızım babanla ayrılalı epey zaman oldu. Ama baban benimle tekrardan evlenmek istiyor. Biliyorum şaşırdın. Ama ben sana sormadan bir şey demek istemedim. Burada en çok önemsenmesi gereken kişi sensin. Baban senide benide çok seviyor. Biliyoruz ikimizde. Ben denemek istiyorum. Yani babanla tekrardan evlenmek istiyorum. ^Niye telefonla aramadın ki beni diyorum^ kızım şuanda sorduğun soruları duyuyorum. Telefonum kırıldı. Yani senin şu pispis varya hani şirin heh işte o camdan aşağı salladı telefonumu. Bende eskilerden kalma bir yöntem kullandım. Babanla çok mektuplaşırdık çook. Neyse kızım çok çok öpüyorum. Evine erkek sinek bile sokma. Baban söndürür ocağını. Tuğçeye de selam. hadi öpüyoruum.
-Seni canından çok seven annen.
Ayy anneme bak sen öptüm annecim diyorum kendi kendime. Sanki beni duyacak. Hah geleli 2 gün olmadı annecim evime erkek sinek girsin . Hem benim sevgilim falanda olmayacak sen merak etme. Beni duymadığını bile bile konuşuyorum. Of.
Neyse okuduktan sonra kahvaltımı hazırlıyorum. O kadar üşengecim ki. Ve bir o kadar da yorgun. oturarak kahvaltı hazırlayan birini hiç görmediniz. Belkide gördünüz. Yemeğimi yedikten sonra okul için alışverişe çıkıyorum.
Ne kadar büyük bir yer gerçekten İstanbulun böyle bir yer olacağını tahmin etmemiştim. Her yeri geziyorum. Yani kitapçı, kırtasıye, vesaire vesaire... Eşyalarımı tamamladıktan sonra evime gidiyorum. Ara sokaklardan geçerken. Tuğçeye uğrama fikri geliyor aklıma. Doğru ya biraz oturur konuşuruz. Zavallım babası terketmiş Tuğçeyi. Annesiyle yaşıyor. Annesiyle yaşamasa aynı evde kalma fikri iyi olurdu da işte şartlar ve prensipler. (Prensip 1 : Arkadaşının ailesinin yanında cici kız ol) Ki bu mümkün değil. Yani mümkünde her dakika her saniye olmaz. Bir de ben.. hiç olmaz.
Tuğçelerin evinin oraya geldiğimde kapıda biriyle konuşuyor. İlerliyorum ve Selam diyoruum . Tuğçede bana aynı karşılığı veriyor. Konuştuğu adam ise bana dönüyor ve yamuk gülüşüyle Selam diyor. Kim anlamadınız mı? Tabii ki benim çok sevdiğim(!) postacı .
-Aa sende mi burdaydıın. diyorum sanki çok sevdiğim birini görmüş gibi.
-Evet Tuğçeyle biraz sohbet ediyoruz Zeynep Hanım.. Bana hanım derken ona Tuğçe diye sesleniyor. Çok iyi ya. Kıskanmadım tabi diyorum iç sesime. Ben şu postacıya döniyim sonuçta prensiplerimden biri de bu. (prensip 2 : Gıcık olduklarınla laf dalaşına girmemezlik yapma)
-İyi gidebilirsiniz. Tuğçe konuşacak birini buldu sonuçta diyorum kendimi göstererek.
-Siz biraz kavga edecek biri gibi duruyorsunuz. diyor bana pişkolok ya. Tam bir PİŞKOLOK.
-Bakın pişkoloziminizle gidip başka yerde ilgilenin. Arkadaşımın yanına geldim şurda iki huzur verin .
-Pişkolozim derken.?
-Söylemem. SIr diyorum küçük çocuklar gibi.
-Peki.. çok görüşeceğiz zaten bundan sonra deyip ilerliyor. PişKolok!
-Eh be Zeyno yine dalaşacak birini bulmuşsun diyor canım Tuğçem.
-Siz nerden tanışıyorsunuz?
-Yeni işe başlamış bizim mahalleye o bakacakmış deyince jeton tabi ki düşüyor. Benimki biraz köşelide. O yüzden bana çok görüşeceğiz dedi.
-Daldın?
-Yok geçeyim mi? Kahveye geldiiim. Diyorum Gölyazıdaki hareketimizi yaparak. Okey işareti yap ve ağzına götür. işte bu.
- Tabii gel..:) diyor bana yerim kız seni. Şapşik.
İçeri geçtiğimde tabi Meral teyzeyle karşılaşıyorum. Prensiplerimden biri kırılmıştır. Dikkatinize!! Çünkü bizi dinlemiş. Bildiğin benim Cici Kız modeli yok oldu. Heheheyt.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bak Postacı Geliyor..
RomancePostacım! Hoşgeldiin! İyi ki geldiin! Zeynep&Kerem hikayesi.