Jongin'in haberinden sonra Kore'ye gitmek için hazırlıklarımı tamamladım ve Hakyeon'u da yanımıza alıp hava alanına gittik.
Uçak indikten hemen sonraydı sanırım Hakyeon ve ben Jongin'i beklerken Baekhyun'u gördüm. Yanında Hongbin vardı ama, Hongbin delicesine ağlıyordu. Jongin geldiğinde de orayı işaret ettim.
"Baek ve Hongin orada ama bir sorun var gibi."
Jongin şaşkınca oraya baktı. Sonra elimi tuttu ve yanlarına ilerledik. Yarı yoldaydık, yanlarına varmamıza üç-beş adım vardı. Baekhyun sırt çantasını düzeltip ilerledi. Hongbin'se geride dizlerinin üzerine düştü.
"Ayağa kalk."
Hongbin bana doğru döndü. Gözlerinde umut ışıkları yandığını söyleyebilirdim, rahatça. Ayağa kalkıp kollarıma tutundu. Yanımdaki Jongin sorarcasına baktı uzun süre.
"Gidiyor Luhan... Baekhyun gidiyor."
Elimi sırtına koydum ve ilerideki oturulacak yerleri işaret ettim.
"Gel oturalım, doğru dürüst ve sakince anlat olanları olur mu?"
Oturduğumuzda, iç çekmeleri yeni yeni durulmuştu.
"Başaramadım... onu kendime bağlamayı başaramadım işte. Çok denedim Luhan... ilk gördüğüm andan beri ona aşığım ama bir kere bile... bana öyle bakmadı. Kendini avutmak için bir aracıydım onun için, Sehun'u unutmak için beni kullandı. Şimdi Sehun'un nerede olduğunu öğrendi ve oraya gidiyor..."
Jongin ona doğru eğildi. Göz teması kurmasını sağladı ve kararlı bakışlarla ona baktı.
"Eğer birinin seni sevmesini istiyorsan, öyle uğraştı. Kırgınlığına yoğunlaş, kopmuş parçayı kendi benliğinle doldur ki; kalbinde hep sen ol."
"Jongin... nasıl olduğunu bilmiyorum. Neler neler denedim... Romantik bir aşık oldum, kızgın bir aşık oldum, kıskanç bir aşık oldum, bezgin bir aşık oldum, melankolik bir aşık oldum, şehvetle dolu bir aşık oldum ama o asla benim olmadı. Boşluğunu yine Sehun'la doldurdu. Benimle değil. Sehun'un cezası bitince, hemen peşinden gitti."
"Belki de... o değildir. Kaderinden bahsediyorum, bazen insanlar kaderlerinden önce başkalarına bağlanır; vakit öldürürler."
İşte o an kesti ağlamasını, bana baktı.
"Peki nasıl bulacağım kaderimi?"
"Bekle... sadece bekle. O seni gelip bulacaktır."
Onu da alıp, Joonmyeon'un kışın kaldığı eve doğru ilerledik. Hongbin ve Hakyeon arka koltukta birbirleriyle şakalaşıyorlardı.
"Hongbin hyung biliyor musun, Jongin appa ve Luhan appa benim gerçek babalarım olacaklar."
"Bu çok güzel bir haber Hakyeon-ah!"
Hongbin gülümsedi, deli dolu bir delikanlıydı. Jongin'le yaşıttı ve Baekhyun'la da üniversitenin kampüsünde tanışmışlardı.
"Hyung... ben büyüyünce benimle benimle evlenir misin? Hem biz de oradaki arkadaşlarım gibi aile için hayaller kuran çocuklardan birini evlat ediniriz."
Hongbin şokla karşısındaki Hakyeon'a baktı. Jongin'in de kaşları çatılmıştı.
"Aranızda dokuz yaş var Hakyeon!"
Sinirle seslendi arka koltuğa Jongin. Bunun üzerine benim de kaşlarım çatıldı.
"Bizim de aramızda altı yaş var... aşkın yaşı mı olurmuş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean
FanfictionSenelerce tutkunu olduğum o sonsuz mavilik, tüm hayatımı dalgalarına katıp götürdüğünden beri tek korkumdu. Bu korkumu yenmek istesem de o, beni gittikçe bitirmeye devam ediyordu. Şimdiyse tek kurtuluş yolum o sonsuzluğun derinliklerinde kendini bul...