9♧

1.7K 126 7
                                    

Camila

Gözlerimi Lauren'dan alamıyordum ve bu sinirden deliye dönmeme neden oluyordu. Kafasını tabağından kaldırdı ve etrafına baktı. Sanırım sarı saçlı kızı bekliyordu. Her zaman saçını toplardı ama bugün salmıştı. Elini boynunda gezdirip yutkundu. O sırada boynundaki morlukları görmüştüm. Dolan gözlerimi üzerinden çekip yemekhanede gezdirdim. Oyun tahtası çoktan kurulmuştu ve bizde sadece piyonlardık. Oyunu kuralına göre oynamam gerekiyordu ama Lauren'i gördüğüm an aklımda hiçbir şey kalmıyordu. Lanet olsun, bunu hiç istememiştim. Onu incitmek istememiştim ancak yapmam gerektiği için yapmıştım. Ona bakmak istemiyordum, kafamı sallayıp tabağıma odaklanmaya çalıştım.

Yemekler boktan.

Yanıma oturan Normani'ye bakıp kafamı salladım. Ardından gözlerim ayağa kalkan Lauren'a takıldı. Tezgahın arkasına geçmişti ve bir şeyler arıyordu. Tabağına baktım. Her şey var gibiydi. Tekrar ona baktım. Yere eğildiği sırada boynunu gördüm. Bunu ona benim yapmış olmam içimi acıtıyordu, hapishanede ona vurduğum an gibi. İkisinde de kurtulmak için çabalamamıştı. Sadece gözlerime bakmıştı. Titredim. Kafasını kaldırdı ve işte, artık göz gözeydik. Hafifçe tebessüm ettim. Onun yüzünde hiçbir duygu yoktu. Gözlerinden bir şey anlayamıyordum. Muhtemelen ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu. Hoş, ben bile ne yaptığımı bilmiyordum. Tek bildiğim şey ondan intikam almak istemediğimdi. Kaşlarını çatıp aramaya devam etti. Beyaz hapishane kıyafeti kalçalarına yapışmıştı. İçine hiçbir şey giymemişti, göğüs ucunu görebiliyordum. Titremeye başlayan ellerimi masanın altından birbirine kenetledim. Çok güzeldi. Çok fazla güzeldi ve ondan uzak durmak gün geçtikçe zorlaşıyordu. Yutkunup bakışlarımı ondan aldım ve aradığı yere baktım. Elmaların olduğu kutuya bakıyordu. Yüzünü buruşturup masasına geri oturdu. Tabağına baktım, elma yoktu. Gülümseyerek tabağımı elime aldım ve yerimden kalktım.

Üzgünüm. Bir arkadaşımın yanına gideceğim.

Normani omuz silkip tabağına geri döndü. Ona doğru ilerlerken kafasını kaldırıp bana baktı. Gülümseyerek yanına oturdum ve tabağımdaki elmayı alıp ona uzattım.

Bunu mu arıyordun?

Yüzüme yerleştirileceğim en samimi gülümsemeyi yerleştirdim. Elmayı almak için hamle yapmadı bile. Hala dik dik suratıma bakıyordu. Bakışları soğuktu. Bu canımı yaksa da gülümsemeye devam ederek ona doğru uzandım ve elmayı tabağına bıraktım.

Ben elma sevmem.

Konuşmaya çalışıyordum ama hiçbir tepki vermiyordu. Yakından boynu daha da berbat duruyordu. Gerçekten çok fazla canını yakmış olmalıydım. Yutkundum ve derin bir nefes aldım. Ardından bir elimi uzatıp boynuna dokundum. Şuan etrafta bir sürü insan vardı ama umrumda değildi, ona dokunmak için ölüyordum. Kaşlarını çattı ve etrafına baktı. Elimi boynunda belirginleşen damarın üzerinde gezdirdim. Ani bir hareketle boynundaki elimi sertçe kavradı ve masanın altına indirdi.

Ne yaptığını sanıyorsun Camila?

Adeta dişlerinin arasından tıslamıştı. Bileğimi biraz daha sıktı. Gözlerimi masanın altındaki ellerimize çevirdim. Sinirlenmişti, hissedebiliyordum. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Kızarmışlardı.

Sadece özür dilemek istedim.

Dolan gözlerimi görmemesi için başımı çevirdim. Böyle davranmakta haklıydı, ama canımı yakıyordu. Kolumu çekmeye çalıştım ama bırakmadı. Gerçekten güçlüydü. Ian'ı rahatça öldürebilmelerinin nedeni bu olmalıydı. Gerildiğimi hissettim. Dişlerimi sıkıp boğazımı temizledim. Biraz daha sıktı ve kolumu fırlatırcasına kucağıma bıraktı. Kaşlarımı çatıp başımı ona çevirdim.

Nişanlını öldüren kişiden neden özür dilemek istiyorsun?

Bakışlarım göğsüne kaydı. Yutkundum ve bakışlarımı tekrar kaçırdım. Sahiden, neydi bu? Ondan uzak durmam gerekirken neden onsuz olamıyordum? Nasıl ondan bu kadar çabuk etkilenebiliyordum?

Onu sadece sen öldürmedin, biliyorum.

Başımı ona çevirip gülümsemeye çalıştım. Bu sefer başını çeviren o olmuştu. Saçını tutup kulağının arkasına sıkıştırdım. Elimi çenesine götürüp bana bakmasını sağladım. Dolan gözlerini kaçırmaya çalıştı ancak izin vermedim. Gözlerinin içine bakmaya devam ederken yutkundum. Bakışlarımı dudaklarına indirip tekrar gülümsedim. Başını ellerimden kurtarıp boğazını temizledi ve etrafına baktı.

Nişanlını öldürdüğüm için buradayım, Camila. Görmüyor musun?

Omzumu silkip tekrar başımı çevirdim. Tek başına yapmamıştı, neden bunu söylemiyordu. Mike o gün yanındaydı. Hatta bıçakta sadece onun parmak izleri vardı. Olay yerine gittiğimde Lauren Ian'ın yaralarına bastırmaya çalışıyordu. Mike ortalıkta yoktu bile. Anlamsız geliyordu. Daha fazla düşünmek istemediğim için kafamı salladım ve tekrar ona döndüm.

Bu konuyu artık konuşmak istemiyorum. Yeniden başlayalım, olur mu?

Elimi masanın üzerindeki elinin üzerine koyup burukça gülümsedim. En azından arkadaş olabilirdik, değil mi? Bir süre kaşlarını çatıp gözlerime baktı. Ardından elini çekip fısıldadı.

Benim kim olduğumu hiçbir zaman unutma Camila.

Bunu neden yapıyordu hiçbir fikrim yoktu ancak kafamı salladım. En azından onunla daha fazla konuşabilecektim. Bu bile daha iyi hissetmeme neden olmuştu.

Fall Apart | CamrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin