-2- Alışıyorum

307 10 2
                                    

Çocuğun yanına ilerledim ve ona kibarca "Yanına oturabilirmiyim? Sanırım bu sınıfta yanına oturmak istediğim başka biri yok." Dedim ve gülümsedim. Çantasını kendine çekti ve bana acı dolu gülümsemesini gösterdi. Neden bilmiyorum ama gerçekten kanım çok ısınmıştı bu çocuğa, farklı gelmişti.

En yakın arkadaşım öldüğünden beri hiç kimseye böyle sıcak kanlılık göstermemiştim, onun ölümü benim ölümüm olmuştu. Sahi ben ne ara böyle bir kız oldum? Gülüşlerimi çok özlüyorum, eski günlerimi. Şimdi hiçbirşeyin tadı yok.

Düşüncelerim arasından sıyrılıp çocuğun yanına geçtim, dersin başlamasına 10 dk kalmıştı. Sıraya birşeyler karalamakla meşgulken çocuğun bana baktığını fark ettim. Sanırım konuşmak istiyordu ama çekiniyordu, çekingen bir yapısı var gibiydi. Birkaç dakika sonra " Adın ne sıra arkadaşım?" Dedi ve yine o acı gülümsemesini gösterdi. Güldüm, "Adım Elena, senin?" "Evan." "Memnun oldum Evan." Dedim ve gülümsedim. Demek adı Evan'mış. Hoş bir isim.

Konuştuğumuzda yüzünü inceleyecek vaktim olmuştu, gerçekten ilgimi fazlasıyla çekebilecek derecede yakışıklıydı. Sanırım ondan hoşlanmıştım, bilmiyorum.

Öğretmen derse girdi. Ders Tarihti ve çok şirin ufak tefek bir kadın öğretmenimiz vardı. Genelde öğretmenlerden hiç hoşlanmam ama bu kadının ayrı bir sempatisi vardı. Belkide bu okul beni içinde bulunduğum karamsarlıktan çıkarabilirdi, sanırım çok fazla siyahtım.

Öğretmen beni tahtaya kaldırdı, ve kendimi tanıtmamı istedi.

"Merhaba, ben Elena Gravel. Bu okula gelmemin sebebi eski okulumdan atılmam. Falan falan."

"Neden okuldan atıldın Elena?" Dedi öğretmen.

"En yakın arkadaşınız öldüğünde, sizde ölüyorsunuz. Artık kimseyle konuşamıyorsunuz, gülemiyorsunuz, siyaha bürünüyorsunuz, çirkefleşyorsunuz. Bende en yakın arkadaşım öldükten sonra okulda arkadaş ilişkileri konusunda biraz sorun çıkarttığım için atıldım." Dedim ve yapmacık bir gülümseme gösterdim.

Öğretmen elini koluma koydu ve bana acıyarak baktı, yerime geçmemi işaret etti.

Nihayet zil çaldığında sıradan kalktım. Evan'a baktığımda oturduğunu ve müzik dinlediğini gördüm. "Sen hiç temefüse çıkmazmısın?" Dedim. Kulaklıklarını çıkardı ve anlamadığını söyledi. "Tenefüs diyorum, çıkmazmısın?" Dedim ve güldüm. "Bilmem, bazen. Sınıfta müzik dinlemek daha iyi geliyor." Dedi. "Anladım, kantine benimle gelmek istermisin? Dedim, kapıyı göstererek. Ayağa kalktı ve bana eşlik etti.

"Evet çok severim, teşekkür ederim." Dedim ve kahvemden bir yudum aldım.

"Ee Evan, seni tanımak istiyorum. Yanlış anlama, sana kanım çok ısındı ve uzun zamandır insanlara yaklaşmıyorum, belkide birkaç kişinin beni nefret etmek yerine sevmesi daha iyi olur. Seni tanımak istiyorum. İçinde bulunduğum durumdan kurtulmalıyım." Dedim ve gülümsedim. "Seni anlayabiliyorum." Dedi ve yutkundu. "Yaşadıkların, kötü. Ama belkide benden uzak durmalısındır, prenses."

"Senden uzak durmak için bir neden görmüyorum." Dedim ve güldüm. Anlamsız bir şekilde 1 dakika boyunca hayvan gibi kahkaha attı. Ona tuhaf bakışlar attım. "Afedersin, bak herneyse madem beni tanımak istiyorsun bugün okul çıkışı takılalım?"

Dedi, kafamı olur anlamında salladım ve yukarı çıktım. Oda arkamdan geldi ve beraber sınıfa girdik.

----

Okul bitmişti, kötü bir gün değildi. Bir kızla konuşmuştum ve aramız iyidi. Sanırım eskisi gibi olacaktım, yeni sayfa açmakta kararlıydım.

Evan'ı beklerken babamı aradım ve birkaç saat takılacağımı söyledim, biraz sinirlensede tamam dedi. Tanrım, bana küçük bir çocuk gibi davranmalarından nefret ediyorum. Yeterince olgunum zaten.

Evan aşağı indi ve güldü. "Hadi gidelim, prenses."

We are beautiful, no matter what they sayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin