Gecenin karanlığı sisle buluşmuştu.
Tüm günahları örten karanlık geceyi esir almış ve etrafı siyaha boyamıştı.
Yağmur olağan gücüyle yağıyordu bu gece.
Mazgallara sığmayan sular küçük sel birikintileri oluşturmuştu.
Yağmur gittikçe şiddetini arttırıyor sanki hıncını almak istediği birine öfkesini kusuyordu.
Koşmaktan bitap düşen genç kadın nefes nefese kalmıştı.
Kalbi bir kuş gibiydi. Yerinden fırlarcasına atıyordu.
Alnına yapışan perçemlerini eliyle geriye çekti. Yağmur sularıyla yıkanmış yüzünü eliyle sıvazladı.
Ve çaresizce gökyüzüne bakıp haykırdı.
"Şimdi ben ne yapacağım!"
Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından süzülmeden yağmura karışıyordu. İçi parçalanıyordu. Korku her yanını dört bir koldan sarmıştı. Elleri ve bacakları titriyordu. Ayakta durmakta zorlanıyordu.
Yağmur bu gece kaçışına engel oluyordu.
Halbuki ne çokta severdi yağmuru.
Sevdiği adamla yağmurlu bir gecede tanışmıştı. Ve yine yağmurlu bir gecede ona teslim olmuştu.
Şimdiyse kendi ve bebeğinin eceli için zemin hazırlıyordu sanki.Kıyafeti ıslandığı için koşmakta zorlanıyordu. Pantolonunun paçaları bacaklarına yapışmış adımlarını güç kılıyordu. Var gücüyle toparladı kendini. Bugüne kadar bu adamlardan köşe bucak saklanarak yaşamış ve amacına ulaşmıştı. Bebeği şimdi kollarındaydı. Ölmesine izin veremezdi.
Yüzünü örttüğü bebeğinin battaniyesi yağmurdan koruyarak kaldırdı onun masum gülüşünü seyretti. Herşeyden bihaber gelmişti bu kirli dünyaya. Tüm bunların hiçbirini haketmiyordu. Masum ve tertemizdi.
Ona sunabileceği güzel bir hayatı olsun isterdi. Ama aksilikler peşini bırakmıyordu. Bu belanın içinde kızını dünyaya getirmişti. Şimdi tek yapması gereken onu canı pahasına korumaktı.
Zihni tüm bunlarla yoğrulurken gözüne bir kilise ilişti. Bebeğini bırakmayı hiç düşünmemişti. Ama bu durumda onu bırakmaktan başka çaresi yoktu. Onu öldürebilirlerdi.
Arkasını kollayarak peşinden kimsenin gelmediğine emin oluncaya dek saklandığı yerde beklemeye karar verdi. Elleri titrek hareketlerle bebeğini kavradı ve onu göğsüne bastırdı. Kokusunu içine çekti.
Az sonra adamlar belirdi sokakta. Sinirle etrafı kolaçan ettiler.
“Çabuk bulun şu kızı!”
“Efendim yoklar hiçbir yerde.”
“hangi deliğe girdiyse çıkartın onu! Kadından çok bebek önemli. Öldüğünden emin olmalıyız. Anladınız beni!”
Bebeğin ölmesi talimatını veren adam diğer adamın yakasına yapıştı bir tokat savurdu. Sonra yanındakilerede aynını uyguladı. Sinirden deliye dönmüştü.
“Eğer onları bulmazsanız ben sizi öldüreceğim anladınız mı!”
Adamlar didik didik aramaya koyuldular tekrar. İçlerinden biri kiliseye girdi. Bir diğeri arka sokaklara doğru yol aldı.
Kadın olduğu yere iyice sindi. Tanrıya bulmamaları için dua etmeye başladı. Adamlardan biri genç kadını farketti. Ve adımlarını bu yönde attı. Adımları sona erdiğinde korku dolu gözlerle kendisine bakan kadını ve bebeğini gördü.
Kadın sessizce;
“Lütfen” diyebildi. Yalvarırcasına baktı karşısında duran adamın gözlerine. Kadının sessiz yakarışı adamın kalbine işledi.
“Hey Luke! Orada biri var mı?”
Adam kadının gözlerinden ayırdı kendini.
“Hayır efendim kimse yok. Kıpırtı gördüm sadece kediymiş.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anastasia (Tr)
RomanceDün gece yarım bıraktığı işi tamamladı. Yavaşça dudaklarını ona yaklaştırmasını beklemeden genç kızın ensesinden tutarak kendine çekti ve tek harekette onu kendine hapsetti. Yumuşak dudakları kendi dudaklarında kaybolurken Anastasia da Leonardo da k...