Multimedia, Nora.
Alexandra
Ann akşam yemeğine gelmemişti, bu yüzden onu orada bulma hayallerim de suya düşmüştü. Percy'le karşılıklı bir şekilde yemeklerimizi yemiştik. Percy'e söz verdiğim gibi sihirli tabağımdan onun için mavi krep istemiştim, o da kendi istedikleriyle birlikte bir sürü mavi kreple midesini doldurmuştu.
Bense sessiz bir şekilde kumpirimi tırtıklamış, biraz yedikten sonra büyük bir kısmını ateşe atmak için ayaklanmıştım. Daha kimse yemeğini bitirmediğinden ateşin etrafında kimse yoktu. "Eee," dedim kararsızca ateşe bakarken. "Evet, bu biraz tuhaf. Ama baba eğer beni duyuyorsan, yardım et. Bu yeni ortama alışmama yardım et ki ben de ikizime yardım edebileyim. O benden daha sert gözükse de aslında daha hassastır. Yanında olmama izin versin, lütfen."
Birkaç kişinin ateşe yaklaştığını görünce panikle bitirmeye çalıştım. "Her neyse, seni..." Seviyorum diye bitirmek istemiştim ama Tanrılar aşkına, onu seviyor muydum? Beni bir kez bile görmeye gelmeyen birini? İnsanların iyice yaklaştığını görünce "...merak ediyorum." diye tamamladım. Seni merak ediyorum mu? Tanrı aşkına Alex, senin sorunun ne? "Poseidon." diye mırıldandım ve kumpirimden kalanları ateşe attım. Ateş kısa bir an parladı ve yemek ortadan kayboldu. Eh, umarım deniz tanrısı kumpir severdi.
Masaya geri döndüğümde Percy çoktan bana yemekte bahsettiği, kulübe başkanlarıyla olan toplantıya gitmişti. Ben de daha fazla oyalanmanın gereksiz olduğunu düşünerek kulübeye doğru ilerledim. Umarım Ann her ne delikteyse ortaya çıkmıştır, diye düşündüm yoksa onu öldürecektim.
Ama Ann kulübede de değildi. İç çekerek yatağına oturdum. Neredeydi bu kız?
Kulübenin içinde sıkıntı dolu bir saat geçirdim. Hey, bu süre size az gelebilir belki ama benim DEHB'im var ve bir saat boyunca kendimi oyalamak gerçekten çok zordu. Temizlik yapmaktan nefret etsem bile kendimi bir süre sonra dolapları düzenlerken bulmuştum.
Dolapta Percy'nin tarafında bulduğum fotoğrafları incelerken sonunda kapı açıldı. O sırada gülerek Leo'nun Percy'nin sırtına çıktığı ve zafer işareti yaptığı fotoğrafa bakıyordum.
İçeri giren Andrea'ydı. "Neredesin sen?" Anında bağırmaya başladım. "Kaç saattir seni arıyorum, bakmadığım yer kalmadı."
"Bağırma." diye homurdandı suratını buruştururken. "Meşguldük herhalde."
Rahat tavrıyla sinirlerim bozulmuştu. "Meşgul müydün?" diye homurdandım. "Neyle meşguldünüz acaba hanımefendi?"
Bir cevap vermeden yanımdan geçip dolabına gitti ve bir şort çıkardı. Üstüne giyilecek bir şey ararken şokla arkasından bakıyordum. "Ann bir şey söylemeyecek misin?"
"Beni terk edip giden ikizimin ardından yas tutmakla meşguldüm." dedi düz bir sesle, siyah bir tişörtü üstüne tutup nasıl durduğuna bakarken.
"Kafayı yedin sen herhalde." dedim. "Üzgündüm ve yalnız kalmak istiyordum Ann, gerçekten bunun için trip mi atacaksın?"
Kafasını sallayarak onaylayınca inanmazcasına ona baktım. "Çok bencilsin Ann." Pekala, bunu söylemeyi planlamamıştım.
Andrea anında umursamaz tavırlarından kurtuldu ve bana baktı. "Ben mi bencilim?" Kafasını iki yana salladı. "Boşversene Alex, ben de tam kamptan kaçma fırsatımız olduğunu söyleyecektim."
Küçük tartışmamızı ikimiz de anında unutmuştuk. İkizlik de böyle bir şeydi işte. "Ne?" dedim yatağa otururken. "Ne diyorsun, doğru düzgün anlatsana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin İkizleri|Kayıp Güvercin [PJO FANFICTION]
FanficDenizin İkizleri serisi, ilk kitap. Kayıp Güvercin. Biz yarı-tanrıların da bir zamanlar insanlar gibi yaşadığı olmuştu. Bir yetkili ya da canavar kapıya dayanana kadar kim olduğumuzu, biyolojinin işlemediği yerde biyolojik ebeveynimizi, o zamana ka...