Geçmişime Bağlı İpler

21 10 0
                                    

Sebepsiz bir yere kalbini kırdım. Geri dönüp özür dilemem lazımdı ama gurur yapmıştım yine.Sonra özür dilemeye karar verdim. Hayatımın tamamında yaptığım gibi. Sesli bir şekilde derin nefes aldım. Ağır gelmeye başlamıştı yine hayat. Aşık olup en yakınından birinden vazgeçme faslı yine başlamıştı. Aşk denen o iğrenç duygu elimdeki herşeyi almaya çalışırdı ve hayatımdan biri eksilirdi. Sanırım bu sefer giden Ege olacaktı. Ege giderse yaşayamazdım. Beni hayatta tutan, yaşamayı öğreten kişi giden olmamalıydı. O giderse yine elimde bir avize olucaktı vede ona bağlı bir ip.
15.04.2010
Hayalimdeki gibi doğum günümün ölüm günü olma zamanı gelmişti. 3 aydır bu günü bekliyordum. Yine bıkmış bir tavrım vardı hayata karşı.  Aynada yine ölmüş fakat mezardan fırtlamış gibi gözüken Mavi'nin yansıması vardı. Göz altlarım mosmor olmuştu. Saçlarım desen taranmamaktan kırılmış vede çok karışmıştı. Dudaklarım nemsizlikten kuruyup çatlamıştı. Yüzümü buz gibi suyla yıkadım. Banyonun lambasını kapayıp mutfağa geçtim. Bu gün ölüm günümdü. Ölüler güzel olmalıydı. Benim gibi çelimsiz bir varlık olmamalıydı. Dünden kalan kekten bir ısırık aldım ve yatak odama geri döndüm. Üzerime bembeyaz uzun bir gecelik giydim. Bu benim kefenim olucaktı. Acaba ölümü kaç günde bulurlardı. Düşüncelerimi bölüp saçlarıma lastik toka geçirdim sıkıca at kuyruğu yapıp odadan çıktım. Saçlarım belime kadar uzanıyordu. Bazen onları geçmişimdeki taş parçalarına bağlanmış ipler gibi düşünüyorum.   Ağır gelip bazen onları kaldıramıyorum elime makas alıp uçlarını  kesiyordum. Bu sayede geçmişimi taşıyan taşlardan biraz da olsa uzaklaşıyorum.Salona varınca duvarlara veda etmek istedim.               "-Bunca zaman bana arkadaşlık ettiğiniz için teşekkür ederim duvarlar."  dedim ve başımı öne eğdim. Yerde bulunan yeşil boyayı aldım ve duvarlara yaklaştım. Renklerini her zaman çok sade buluyordum.Yeşil olmasını isterdim en sevdiğim renkti. Boyanın kapağını açıp duvarlara sıçratmaya başladım.  Bej renkli duvarlarda artık yeşil lekeler vardı. Bu beni birazda olsa sevindirmişti. Yüzüme yıllardır olmayan bir ifade yapıştı. Gülümsüyordum. Oysa bu yüz ifadesinin nasıl olduğunu ve nasıl bir duygu yarattığını unutmuştum. Artık hazırdım. Ölüm meleğimi çoktan davet etmiştim. O turkuaz koltuklardan birinde oturuyordu ayaklarını ise siyah masaya uzatmıştı.  Benim ölmemi bekliyordu. Onu görüyordum yada gördüğümü düşünüyordum. Siyah vede kalın olan perdelerimi tutup pencereleri örtmeye başladım. Ben bu haldeyken güneş annenin bu kadar mutlu olması canımı yakıyordu. Ben karanlıkların kızıydım.Karanlık benim sırdaşımdı.  Köşede duran bej sehpalardan birini elime geçirdim. Avizeye asılmış olan ipin tam altına bıraktım. Eteğimi elimle tutup sehpanın üstüne çıktım. Ben tam ipi boynuma geçirecek iken kapı çaldı. İlk aldırmadım ve işime devam etmeye çalıştım. Ama kapıyı çalan kişi o kadar ısrarlıydı ki sinirlerimi bozunca sehpadan yere atladım. Delikten baktım muhtemelen benimle aynı yaşta olan bir delikanlı gördüm.  Kapıyı açtım. "- Merhaba ben üst kata yeni taşınan komşunuz Ege. Şekeriniz varsa biraz verebilirmisiniz." dedi ve elindeki su bardağını uzattı. "- Toz değilde küp şeker var o işinize yararmı?" dedim birden simsiyah olan gözleri parladı "- Olur zaten çay içecektim biraz verirseniz çok sevinirim" dedi. Sevinmek?  İnsanlar bu kadar acizmiydi ki küçücük şeyde bile seviniyordu! 'Sevinmek' denen duyguyu boşa harcamamalılardı.         "- İsterseniz içeri geçin dışarısı soğuk"  dedim ve elindeki bardağı alıp mutfağa geçtim. Geçen hafta aldığım şekerleri kaşık yardımıyla bardağa koydum.O sırada koridordan "- Eviniz çok güzelmiş"  diye ses geldi."- Öyle derler ama ben fazla güzel olduğunu düşünmüyorum"  diye seslendim. Geri döndüğümde salona şaşkın bir ifadeyle baktığını gördüm bardağı uzatıp salonun kapısını kapadım. "-İntihar mı ediceksiniz?"  diye sordu. Nefret ettiğim bir şey varsa oda insanların burnunu sokmaması gereken şeylere sokmasıdır. "- Şekerinizi aldınız burada kalmaya gerek olan bir şey yok Ege bey"  bey kısmını vurgulayarak dedim. Yüzündeki şaşkın ifade biraz da olsa hayal kırıklığına büründü "-Bunu biliyorum hanım efendi ama boş yere bu kısa hayatı bırakmayın.Neler yaşadığınızı bilmiyorum ama boş yere kendinize kıymayın. İsterseniz bu gün beraber bir yerlere gidelim kafanız dağılır ne dersiniz?  Ben size bir arkadaş olmak istiyorum beni yanlış anlamayın lütfen"dedi. Bir şey kalmamıştı kaybedebileceğim. 'Sadece bu gün ölmek istiyorum'diye içimden geçirdim. "-Bu gün ölmek istiyorsanız ölebilirsiniz turumuz bitince işinize devam edersiniz." diyince içses ve dışses hattımın bozulduğunu anladım. "- Tamam ama 'siz, sız' ekini demeye devam mı ediceğiz?  En nefret ettiğim şey 2.çoğul sahıs ekidir"  dedim. Gülümsedi ve kusursuz dişleri ortaya çıktı. "-Sen benim adımı biliyorsun ama ben seninkini bilmiyorum sana nasıl hitap edebilirim ki?"  dedi. Bakışları derinleşince cevap vermekte zorunlu olduğumu hissettim. Kısık bir sesle    "- Mavi" dedim "-İsmim Mavi"

Geçmiş GeçmiştirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin