Yorgun geçen bir gecenin ardından henüz tam manası ile dinlenememiş olan genç adam küçük yatağının vermiş olduğu huzursuzlukla sağ tarafına döndü.
"Saat öğleni bulmak üzere."
Gözlerini henüz aralamaya fırsat bulamamışken Xiumin'in yakından gelen sesini duyup eski battaniyesini kafasına biraz daha çekti. Biraz daha dinlense olmaz mıydı?
"Sadece biraz daha uyumak istiyorum amca."
"Buraya nasıl geldiğini sormayacak mısın?"
Yaşlı adam birkez daha konuştuğunda genç hizmetkar başına kadar çektiği battaniyeyi aşağı indirip yüzünü kaplayan saçlarını arkaya doğru ittirdi. Burnunun ucuna değen başka bir tutamı da zorlukla nefesiyle yüzünden uzaklaştırmayı başardığında kendisini sabırsızlıkla bekleyen yaşlı adama doğru döndü.
"Nasıl gelmişim."
"Prens Chanyeol'un kucağında. Seni öyle gördüğüm de birşey olduğunu sandım. Nerdeyse kalbim yerinden çıkacaktı. Söylesene nasıl bu kadar sorumsuz olabiliyorsun?"
Baekhyun henüz Xiumin'in dediği şeyi idrak edememiş olmasının verdiği şaşkınlıkla yavaşça yerinden doğrulurken gözlerini biran olsun yaşlı adamın üzerinden çekmiyordu.
"N-ne dedin sen? Buraya kimin kucağında gelmişim?"
"Prens Chanyeol'un kucağında. Yerinden gayet memnun bir yüz ifadesi ile hemde. Adamın kucağında horul horul horluyordun üstelik."
"Lütfen daha fazla utandırma beni amca."
Genç adam yerinden kalkıp her biri ayrı yerde olan kıyafetlerini zorlukla bulup üzerine geçirmeye başladığında yaşlı adam halen daha onun bu haline gülmekle meşguldü.
"Üstelik bir ara kolunu Prensin boynuna doladın. O an ki yüz ifadesini görmen lazımdı. Resmen kıpkırmızı olmuştu."
"Yah seni gidi yaşlı, huysuz, laftan anlamaz adam sussana artık."
Baekhyun artık sabrının taştığı nokta da sinirle bağırıp saçlarını çekiştirdiğin de yaşlı adam gülümseyerek oturduğu sandalyeden kalkıp genç adamın yanına geçerek bir kolunu omzuna doladı.
"Artık kahvaltısını götürsen iyi olur. Bugün bir ahır vakası daha yaşamak istemiyorsan tabi."
Yaşlı adam gülümsemeyi bırakıp Baekhyun'a göz kırptıktan sonra kapıya doğru yürümeye başlayıp Baekhyun'un odasından çıktı. Genç adam henüz hayatının başında bütün bunlara maruz kaldığı için kendi yaşantısına lanetler okurken buraya geliş amacını hatırlayıp derin nefesler alarak üzerini düzeltti. Babasını bulana dek prens Chanyeol'un isteklerine boyun eğmekten başka çaresi yoktu.
Eski ve pürüzlü aynasına son kez bakıp dağınık saçlarını düzelttikten sonra boğazını temizleyip birkaç omuz germe hareketinden sonra dışarıya çıktı.
İhtiyar adam şifalı otlarıyla uğraşırken, Baekhyun bugün biraz daha dalga geçilmeye maruz kalmamak için parmaklarının ucunda dış kapıya doğru yürümeye başladı.
"Ondan özür dilemeyi unutma."
Genç adam yanaklarını şişirip ardından gülümseyen ihtiyara aldırmadan kapıyı aralayarak dışarı çıktı.
"Huysuz ihtiyar. Aişh cidden ya."
Sinirle söylenerek mutfağa doğru ilerlerken bir yandan da gördüğü her hizmetliye gülümsemeye çalışarak selam veriyordu. Ne kadar yapmacık göründüğünün farkındaydı ki geçirdiği o yorucu günün ve bu sabahın ardından nasıl davranacağını bilemeyecek durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL BÜYÜ(ChanBaek)-Bitti-
FanfictionKrallar, Prensler, büyücü ve ejderhalar. İyilik ve kötülük. Gerçekler hiç bu kadar fantastik bir şekilde anlatılmamıştı. Çiftler: ChanBaek HunHan KaiSoo ✴ Kitap Angst değil ✴