Sabah pek bir keyifsizdim. Salak abim Emir beni tekmeleyerek uyandırdı çünkü. Şu an onun o güzel saçlarını yolmak istiyorum. Neyse kahvaltımı ettim. Saçlarımı düzleştirdikten sonra ince bir eyeliner çektim gözlerime. Dudaklarıma hiç bir şey sürmüyorum çünkü kendiliğinden pembe. Gözlerimi ortaya çıkarmaktan yanayım, gözlerim masmavi. Üzerimi de giyindikten sonra ayakkabılarımı da giydim. Şöförümüz Atıf Bey beni güzelim kolejime kadar bıraktı. Ben Güney Kolejinde okuyorum, hatta okulun en popüler kızlarından biriyim. Herkes bilir beni. Lise sondayım ve
üniversite sınavına sıkı hazırlanıyorum.
Okulun kapısından girdim, bir kahve aldım ama üzerime döktüm. Tuvalete koşarak gittim, yandım galiba. Üzerimi silecektim ama içeriden sesler geldi.
"Bir şey mi oldu? Yardım edebilirim." dedim ince bir ses tonunda.
İçeriden bir erkek çıktı. Yarıçıplaktı.
"Pardon da, burada ne işin var senin? Kız olmadığına göre, gay falan mısın oğlum?!" diyince
"Noluyor kızım? Mecbur kaldım girdim. Gay falan, terbiyesiz misin?" dedi.
"Seni bir yerden gözüm ısırıyor."
"Ben Haldun Bey'in oğluyum. Okulun sahibinin oğluyum yani. Selim Güney ben."
"Bahsettikleri kadar yakışıklı değilmişsin."
"Çarpılacaksın gerçekten."
"Tamam da, bence üzerini giyin. Böyle şey gibi, yani çok şeysin."
"Taş gibi? Fazla yakışıklısın? diyecektin galiba."
"Egoistsin. Boyundan büyük egon var, yemin edebilirim."
"Bana bak, beni burda gördüğünü kimseye söylemiyorsun. Birinden duyarsam, fena olur."
"Bana mı meydan okuyorsun sen? Fazla zorlama sınırımı. Ben seni parmağımda oynatırım kas yığını. O egonu okşayan kızlara benzemem,
tekmemi yersin. Çekil git dibimden." diye çıkışınca çarpık bir gülümseme yerleşti yüzüne. Sonra tuvaletten çıktı. Ardından ben de çıktım, derse girdim. Hocamız sınıfa yeni iki kişinin geldiğini söyledi. Biri tahmin ettiğim gibi Selim denen egoist. Diğer yakışıklıyı tanımıyordum, adı Burak' mış. Tenefüste kızların hepsi, ikisinin peşinde pervane olmuştu. Kimisi kahve getiriyor, kimisi baya baya asılıyordu. "Kızlar bıkmadınız mı şöyle züppelerin egosunu okşamaya. Bırakın, az ötede oynasınlar." dedim kapıdan çıkarken. Burak peşimden koştu. "Güzel kız, herkesi o erkeklerden zannetme." dedi ve kolunu omzuma attı. "Bir şey soracağım, yürek mi
yedin? Çünkü hiç bir erkeğin bana dokunmak yüreği yemiyor."
"Ooo, hırçınız! Zoru severim ben, sorun değil güzelim." diyince tokatı yapıştırdım. Sonra sınıfa girdim, Ceren gelmişti. Tek boş yer benimdi ama onu yanıma almadım. O kıza gıcık oluyorum. Bir şekilde anlaştılar, mecburen Selim yanıma geldi.
"Sen de o kadar güzel değilmişsin."
"Herkes gibi senin kanında bana çekilmesin sonra? Ben eminim de yine de uyarıyorum işte. Kim geldiyse tekme yedi gitti."
"Senin kanın bana çekilmesin? Uyarıyorum, kim geldiyse harcandı gitti." diyince tepem attı.
"Seni o sümsük kızlar idare eder. Senin yemin onlar, ben senin boyunu aşarım, fazla hayal kurma zaten."
"Sen bana dedin ama egoist kızın tekisin. Sen susuyorsun, egon konuşuyor sanki."
"Kapa çeneni. Bundan sonra sıra arkadaşım olacaksan, ayağını denk al."
Bir saat sonra okuldan çıktım, ayağıma taş takılınca düştüm. Çenem soyulmuştu, canım acıyordu. Ben buradan çıkıp dans provasına gidecektim. Bileğimi de burktum. Arkamdan bir yardım eli uzandı. Kim olduğuna bakmadan tuttum. Ama o kişi de benim üzerime düştü. En azından etrafta kimse yoktu. Bir baktım, Selim'miş.
"İn üstümden pislik!" diye çıkıştım.
"Bağırma salak, çok meraklıyım sana zaten." dedi.
"Çık, defol üzerimden. Bela mısın ya?"
"Çıkmıyorum, ne yapacaksın en fazla?"
"Şu bileğim bir düzelsin de, seni tekme manyağı yapacağım mesela."
"Benim gibi bir yakışıklıya vurduğun için cehenneme gidebilirsin, iyi düşün. "
"Yesinler senin yakışıklılığını."
"Beni yemek istediğini bilmiyordum."
"Asabımı bozuyorsun. Dengemi kaybettim ya, o yüzden bu haldeyim. Of!"
"Dengeni mi bozuyorum? Bu ne hızlı aşk itirafı böyle."
"Deli oluyorum şu an. Gebertirim seni!" dedim ve elimi yumru yaptım. Sinirlenince dişlerimi sıkıp bu hareketi yaparım genelde. Selim üzerimden kalktıktan sonra kalktım. Çantamı topladım, arabaya bindim
Selim'in Ağzından
Çantasından düşürdüğü rujunu aldım yerden ve cebime attım. Belki verirdim, belki de bende kalırdı. Gerçekten bu kızı gıcık etmeyi, sinirlendirmeyi çok sevmeye başlamıştım. Görünüşe göre çok eğlenecektim. Bu kız yeni eğlencem olacaktı sanırım.
Sabah beni tepikleyerek uyandıran bir adet salak kuzenim Ali'ye bela okudum ve üzerimdeki yorganı sıyırdım. Ellerimi iki yanıma koyup bela okudum. Şu an cadı gibi gözüktüğümden emindim. Saçlarımı göremiyordum ama kuş yuva yapmış gibiydi sanırım. Saate baktım, servisi kaçırmıştım ve bu soğukta şöförsüz kalmıştım üstelik. Üzerimi giyindim, çilek tadındaki parlatıcımı aradım çantamda ama yoktu. Mecburen kırmızı rujumu sürmüştüm. Beyaz tenli olduğum için çok dikkat çekiyordu. Bu rengi sevmiyordum o yüzden ama dudaklarım mordu, zorundaydım.
İki dakika sonra buklelerimi düzelttim ve evden çıktım. Yolda yürürken bir araba üzerime çamur sıçrattı. Bugün baya bela okumuştum. Hala okuyorum. İnsan önüne bakar yani. Araba biraz daha gittikten sonra sinirimden yerimde duramadım, yerdeki büyük taşı arabaya attım. Tabii ki isabet ettirdim. Arabanın kapısı açıldı.
İçeriden inen züppe Selim'di.
"Psikopat mısın kızım? Bu araba senden pahalıdır!"
"He öyleyim. Onu üzerime sıçratmadan önce düşünecektin."
"Dua et, şu an sana daha beterini yapabilirdim. Mesela direk çamura sokardım o koca kafanı."
"Hadi be, git oradan! Taş ve koca kafalı olan sensin. Ben gayet minnak bir kızım." dedim bilmiş bir
edayla.
"İstersen çok kaşınma cici kız."
"Sen kaşınma öküz, seninle oynarım." dedikten sonra telefonum çaldı. Arayan eski sevgilim Onur' du.
"Efendim Onur?"
"Güney Koleji'nin kapısına gelir misin canım?"
"Hadi git oradan, nereden canın oluyorum lan? Ayrıca gelemem."
Arkamı dönünce Onur karşımdaydı.
"Artık bu okuldayım güzelim." dedi ve makas aldı. "Ne yavşak çocuksun be!" diye cırlayınca herkes bize baktı. Selim'in yandaşları Umut ve Serkan da bize doğru yaklaştılar. "Sorun mu var?" diye sordular.
"Yok, siz gidin o egoist arkadaşınızı egoyla besleyin. Ben başımın çaresine bakarım." dedim onların sırıtan yüzlerine bakarak. Selim kadar gıcıklardı bunlar. Onur beni kolumdan sürükleye sürükleye tuvalete kadar getirdi. Kapıyı kapattı.
"Seni özledim." dedi yüzsüz.
"Siktir şuradan. Elimden bir kaza çıkmadan git!"
"Çıksın."
Dediği anda tekmeyi bastım. Ben kaçarken beni bileğimden tuttu. Ağzımı kapattı, dudaklarıma yeltendi. Umutsuzca gözlerimi kapattım. O sırada biri geldi. İnanmıyorum! Selim'di. Çocuğa bir o çarptı bir de yer. O vururken ben gülüyordum. Galiba onunda hoşuna gitmişti. Aman bana öyle gelmiş
olabilir. Zaten benden ona ne! Onur kapıdan zorlukla çıkınca Selim kapıyı kilitledi.
"Kahramanına bir teşekkür borçlusun, hırçın kız."
"Ee şey... Sende iyice alıştın kızlar tuvaletine ya! Biri bizi böyle görse var ya..."
"Görsünler, sevgilim derim. Çeneleri kapanır."
"O biraz zorlar canım. Senin gibi birini ben hayatıma sokar mıyım acaba ben?"
"Bence sokarsın ama ben seni bu hakinle öpmem." dedi burnumun dibine girerek.
"Ne var tipimde?"
"Kırmızı ruj yakışmamış. Çileklisi daha iyiydi."
"Bunlara ne ara dikkat ettin?" dedim gülerek, hoşuma gitmişti. Cebinden bir anda çilekli parlatıcımı çıkartınca istemsizce güldüm.
Elinden aldıktan sonra kendimi toparladım. Hafif öksürdüm.
"Yalnız şey... Dibimden çıkar mısın? Sıcak bastı da."
"Soyun, yani üzerindeki hırkayı çıkar."
"Sen de sapık çıktın." dedim gülerek. O an sadece gözlerimiz konuştu. Kenetlenmiştik. Ellerini belime koydu. Her ne kadar kaçmaya çalışsam da olmamıştı. Selim'in telefonunun çalmasıyla kollarından kurtulmuştum. Kelebekler kadar özgürdüm. O sırada Selim "Hassiktir!" diye mırıldandı. Duymuştum ama duymamazlıktan geldim. Gülmemek için de dudaklarımı birbirine bastırdım ama beni gördü. O da güldü. Çok güzel gülüyordu ama cinsti yani. Pislikti. Odundu bir de!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek
Teen FictionGece gündüze kavuşamadığını bildiği halde, vazgeçmiyor. O kelebek de yarına ulaşamayacağını bildiği halde yaşıyor. Ama artık o kelebek benim kalbimde. Sen ol, ister yâr ol, ister yaram. Benim ol peri kızı.