biyografi Nikola Tesla

3.8K 34 5
                                    

TNikola Tesla essiz bir bilim insanıydı. Meslek hayatının zirvesindeyken yoğun bir ilgiyle izleniyordu ancak özel hayatı hakkında kimse bir sey bilmiyordu. Tek basına çalısmayı ve yalnızlığı seven müzmin bir bekardı. Arkadas ortamları dısında pek ortalıkta görünmezdi. Özel hayatı yabancılara kapalıydı. Alanında bu kadar iyi olan birinin bu derece münzevi bir yasam seçmis olması, biyografisini yazacak kisinin isini bayağı zorlastırıyor. Tesla'nın 1943 yılında seksen altı yasındayken ölmesinin ardından New York Herald Tribune'ün bilim editörü John J. O'Neill'in yazdığı Prodigal Genius (Anlasılamayan Deha) adlı biyografi piyasaya çıktı. Uzun yıllar boyunca bu kitap Tesla üzerine yazılmıs tek biyografi olarak kaldı. Bunun baslıca nedenlerinden biri de diğer biyografi yazarlarının bu kitaptakilerden daha önemli bilgilere ulasamamıs olmasıydı. Đkinci Dünya Savasından sonra Tesla'nın kütüphanesini olusturan tonlarca materyal, gemilerle, doğduğu yer olan ve adına bir müze insa edilen Belgrad'a gönderildi. (Tesla, ABD vatandasıydı.) Peki O'Neill'ın kitabından sonra bütünsel bir Tesla biyografisi daha yazmaya gerek var mıydı? Bu kitap en kapsamlı biyografı çalısması olarak görülüyordu ve muhtemelen de o dönemde yayınlanmıs -bir bilim yazarı olan ve Tesla'nın hayatının son yirmi yılında ona en yakın kisi olan Kenneth Sweezey'in çalısması göz ardı edilirse- en iyi kitaptı. Ancak, bugün ileri bir noktadan bakılınca bu kitap Tesla gibi bir insanı arastırması bakımından oldukça yetersiz kalıyor. Ayrıca kisisel iliskilerini ve arkadasları ile olan etkilesimlerini ortaya koyamıyor. Tesla ile O'Neill arasında dostane bir iliski olmasına karsın, Tesla O'Neill ile arasındaki mesafeyi muhafaza etmeye her zaman özen göstermisti ve O'Neill Tesla'nın özel yasamıyla ilgili kısıtlı bir bilgiye bile güçbela ulasabilmisti. Elindekiler ise bir biyografi yazarının ulasmak istediği ideal noktanın çok uzağındaydı. O'Neill'ın yazdığı biyografiden sonra yeni seyler ortaya çıktı. Bu da Tesla hakkında bilinenlere yeni bir boyut kazandırdı. Hayatını arastıranların üzerinde durduğu pek çok soru açıklığa kavustu, bu da pek çok gizemli noktanın ortaya çıkmasına neden oldu. The Freedom of Information Acts (Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası) federal hükümetin Tesla'nın çalısmalarına özel bir ilgi gösterdiğini açığa çıkardı. Bu çok doğaldı. Đkinci Dünya Savası'nın ortasında düzenlenen basın toplantılarında Tesla, uçakları eritebilecek ısınlar yayan silahlardan, telejoedinamiklerden ve diğer gelismis kavramlardan bahsediyor ve gazetecileri hayrete düsürüyordu. Spekülatif olsun gerçek olsun, federal hükümet isi sansa bırakamazdı. Federal birimlerin yürüttüğü arastırmalar baslı basına ayrı bir hikaye konusu. Tesla hakkında ilgi duyduğum konuyu özetlemem gerekirse; üniversite yıllarımdan beri Tesla'yı dünyaya tanıtan, frekans ve yüksek voltaj üzerine yürüttüğü çalısmalar beni büyülüyordu. Ancak, onun teknik yazılarına ulasmanın ve aynı zamanda, diğerlerinin Tesla'nın çalısmalarına yaptıkları göndermeleri ayırt etmenin zorluğu beni rahatsız ediyordu. Bu beni uzun yıllarımı alacak bir çalısmaya sevk etti. Elektrik mühendisliği alanında devam eden çalısmalarım, diğer yandan Tesla'nın frekans ve yüksek voltaj üzerine yürüttüğü arastırmalarına duyduğum büyüyen ilgi onun sekreterliklerini yapmıs olan Dorothy Skerritt ve Muriel Arbus ile Walter Wilhelm gibi laboratuvar teknisyenleri ile tanısmamı sağladı. Bu süreçte Tesla'nın arkadasları ve onunla birebir iliskiye girmis diğer insanlarla tanısma fırsatını da yakaladım. Son zamanlarda açıkça görülmeye basladı ki ülkenin önde gelen bilim ve mühendislik kuruluslarından hiçbiri bu olayı duyuracak önemli bir çalısma baslatmamıslardı. Bu nedenle, Skerritt, Arbus, Wilhelm ve diğer birkaç ilgili insanla birlikte, Tesla Derneği'nin kurulmasına ön ayak olduk. Bu dernek yüzüncü yıl nedeniyle yapılacak arastırmaları destekleyecek ve düzenleyecekti. Ertesi yıl dernek doğal ömrünü tamamlamıstı ama mucidin toplum üzerindeki, ölümünden beri solmaya yüz tutan etkisi yeniden canlanmıstı. Birçok bulusu vardı. Bunları zamanında duyurup sergilemisti. Ancak zaman geçtikçe kullanılan teknolojinin eskiliği nedeniyle çağın gerisinde kalmıstı. Đste bu kesiflere duyulan ilgi dirilmisti. Çalısma ile dolu hayatı diğer mucitlere ilham vermisti, bugün de ilham vermeye devam ediyor. Tesla'nın yetmisinci doğum yılı (1931) dolayısıyla düzenlenen bir toplantıda, çağdasları, Tesla'nın derslerinin hala, kırk yıl önce ilk yayınlandıklarında olduğu gibi, bir yaratıcılık ve ilham kaynağı olduğunu belirtmislerdi. 1. MODERN PROMETE Saat tam sekizde asil görünüslü, otuzlarında bir bey Waldorf-Astoria otelinin Palmiye Odası'nda, her zamanki masasında yerini almıstı. Uzun boylu ve narindi, zarif bir giyimi vardı ve tüm dikkatleri anında üzerine çekiyordu; yine de çevresinde yemeklerini yemekte olan diğer insanlar, mahremiyetine fazlasıyla düskün olduğunu bildikleri bu mucidi görmemis gibi davranıyorlardı. Masasının üzerinde her zaman olduğu gibi, üst üste dizilmis on sekiz temiz keten peçete vardı. Nikola Tesla neden üçe bölünebilen rakamları özellikle tercih ettiğini, mikroplardan neden bu denli tiksintiyle karısık bir korku duyduğunu, ya da hayatına musallat olan diğer pek çok takıntıdan neden bu denli mustarip olduğunu kendisine bile açıklayamıyordu. Dalgın bir halde, zaten parıltılar saçmakta olan kristalleri, camları parlatıyor, keten peçetelerden birini alıyor diğerini bırakıyordu ve sonuçta da servis masasının üzerinde kendi çapında bir peçete tepeciği olusuyordu. Neden sonra, yemekler birbiri ardına gelmeye baslayınca, tabağındaki yemekten bir parçayı ağzına götürmeden önce saplantılı bir sekilde lokmanın tüm kübik özelliklerini hesap ediyordu. Baska türlü de yemekten zevk alınmazdı ki! Palmiye Odasına bu mucidi izlemek amacıyla gelenler siparisini mönüden vermediğini fark ediyorlardı. Adet olduğu üzere, yemekleri daha önceden telefonla verdiği direktifler doğrultusunda hazırlanıyordu ve daha sonra da masasına, yine kendi arzusu doğrultusunda bizzat sef garson tarafından getiriliyordu. Tesla yemeğini küçük parçalar halinde yemeye devam ederken William K. Vanderbilt de onu operadaki Vanderbilt locasını pek sık kullanmamasından dolayı azarlıyordu. O masadan ayrıldıktan kısa bir süre sonra da akademisyenleri andıran görünüsü, Van Dyke stilinde sakalı ve çerçevesiz gözlüğü ile Robert Underwood Johnson masaya yaklastı ve Tesla'yı coskulu bir sekilde selamladı. Bu adamın bir dergi editörü ve ayrıca bir sair olmasının yanı sıra, hırslı olması ve gösterisli bir hayat sürmesi gibi özellikleri de vardı. Johnson sırıtarak Tesla'ya doğru eğildi ve kulağına hakkında ortalıkta dolasan en son söylentiyi fısıldadı: Anne Morgan adında akıllı uslu ama abayı mucidimize yakmıs bir kız hakkındaydı ve babasının basının etini bu mucitle tanıstırılmak arzusu ile yiyip duruyordu. Tesla her zamanki ağırbaslılığı ile tebessüm etti ve Johnson'in karısı Katharine'in hatırını sordu. "Kate cumartesi günü seni öğle yemeğine getirmemi tembihledi" dedi Johnson. Bir süre Tesla'nın -platonik duygularla- hoslandığı bir baska hanımefendi üzerine konustular; genç bir piyanist olan Marguerite Merington. Onun da davetli olduğunu duyduktan sonra daveti kabul etti. Editör yoluna devam etti, Tesla da tatlısının kübik parçacıklarını incelemeye koyuldu. Hesaplamalarını henüz tamamlamıstı ki masasına bir ulak geldi ve bir not getirdi. Arkadası Mark Twain'in keskin hatlı kargacık burgacık yazısını ilk bakısta tanıdı. Twain her zamanki esprili tarzıyla notta, "Eğer bu aksam için daha ilginç planların yoksa belki Oyuncular Kulübü'nde bana katılırsın" diye yazmıstı. Tesla aceleyle önündeki kağıda sunları karaladı: "Maalesef, çalısmam gerek. Ama eğer sen gece yarısı laboratuvarımda bana katılırsan sana güzel bir gösteri sergileyebilirim." Her zaman olduğu gibi Tesla masasından saat tam onda kalktı ve Manhattan'ın ısıklı caddelerine kendini bıraktı. Laboratuvarına giderken bir parka saptı ve yavas yavas ıslık çalmaya basladı. Yakınlardaki bir binanın duvarlarından bir çift kanat sesi duyuldu. Az sonra omzunda tanıdık beyaz bir görüntü belirdi. Tesla cebinden bir avuç buğday çıkardı ve güvercini eliyle beslemeye basladı, sonra onu geceye karsı kaldırdı ve gagasına bir öpücük kondurdu. Artık bir sonraki adımını düsünmesi gerekiyordu. Bloğun çevresinde yürümeye devam etmesi halinde kendisini üç tur atmaya mecbur hissedecekti. Derin bir iç geçirdi ve Blecker sokağının yanındaki (daha sonra Batı Broadway olan) Besinci Cadde, 33-35 numaradaki laboratuvarına doğru yollandı. Tavan arasındaki tanıdık dairesine girdi ve bir düğmeyi çevirdi. Duvardaki boru seklindeki lamba sasalı bir ısıltıyla parıldadı ve karanlık odadaki tuhaf görünüslü makineleri aydınlattı. Bu tüp lambanın ilginç yanı tavandaki elektrik kabloları ile hiçbir bağlantısının olmamasıydı. Gerçekten de hiçbir bağlantısı yoktu ve tüm enerjisini çevreyi sarmalayan bir güç alanından alıyordu. Bağlantısız ısık kaynağını eline alabilir ve atölyesinin içerisinde istediği yere tasıyabilirdi. Bir kösede duran tuhaf aletlerden biri sessiz sessiz titremeye basladı. Tesla'nın gözleri mutlulukla ısıldadı. Dünyanın en küçük osilatörü bir çesit platformun üstünde çalısmaya baslamıstı. Onun dehsetli gücünün farkında olan tek kisi kendisiydi. Düsünceli bir halde pencereden asağıdaki fakirhaneleri seyre koyuldu. Çalıskan göçmen komsuları çoktan uyumus olmalıydı. Polis daha önce kendisini gecenin bir yarısı odasından karanlık sokaklara yayılan mavi ısık ve çatırdayan elektrik hakkındaki sikayetler konusunda uyarmıstı. Omuzlarını silkti ve isinin basına döndü, bir makineye bir dizi mikroskobik uyarlamalar yapmaktaydı. Kendisinden geçmis bir sekilde çalısırken zamanın nasıl geçtiğini fark edememisti ki asağıdaki sokak kapısından gelen sesle irkildi. Tesla, Pearson's Magazine'de çalısan Đngiliz gazeteci Chauncey McGovern'ı içeri buyur etmek için aceleyle merdivenleri indi. "Gelmeniz beni öyle sevindirdi ki Bay McGovern..." "Bunu okuyucularıma borçlu olduğumu düsündüm, beyefendi. Londra'da herkes Batı'nın Yeni Büyücüsü hakkında konusuyor -ve bununla kastettikleri de Edison değil." "Lütfen benimle yukarıya kadar gelin. Bakalım ünümü hak ediyor muyum." Merdivenleri henüz çıkmaya baslamıslardı ki sokakta bir kahkaha tufanı koptu, Tesla bu sesi hemen tanıdı. "Ah, bu Mark." Mark Twain'i ve aktör Joseph Jefferson'ı içeri buyur etmek için tekrar kapıya yöneldi. Her ikisi de Oyuncular Kulübü'nden geliyordu. Mark Twain'in gözleri bir beklentiyle parıldıyordu. "Haydi artık gösteri baslasın Tesla. Her zaman ne derim bilirsin." "Yoo, bilmiyorum. Ne dersin?" diye sordu mucit gülümseyerek. "Hep söyle söylemisimdir ve sunu bil ki bundan uzun yıllar sonra hep benim bu sözümü anacaklar: Gök gürültüsü iyidir, etkileyicidir ama asıl is gören simsektir." "O zaman bu gece fırtınalar kopacak dostum, haydi benimle gel." McGovern sonradan su sözlerle anacaktı o geceyi: "Đnsanın Nikola Tesla'nın laboratuvarı karsısında afallamaması için sıra dısı bir zihin yapısına sahip olması gerekirdi." "Kendinizi genis, iyi aydınlatılmıs bir odada, çevrenizde makinelerin meydana getirdiği sıradağlar arasında otururken hayal edin. Uzun boylu, zayıf bir genç adam size doğru yürüyor, parmağını bir kere sıklatmasıyla aniden parlayan kırmızı bir alev topu yaratıyor ve bunu korkusuzca avuçlarının içerisinde tutuyor. Bunu seyrederken ellerinin de nasıl olup da alev almadığına hayret ediyorsunuz. Alevi elbiselerinin üzerinde, saçlarında dolastırıyor, kucağınıza ve en sonunda da tahta bir kutunun içerisine koyuyor. Bu alev topunun hiçbir yerde en ufak bir iz dahi bırakmaması insanı saskına çeviriyor ve insan rüya görmediğinden emin olmak için gözlerini ovusturuyor." McGovern, Tesla'nın ates topu karsısında hayrete düsen tek kisi değildi. Çağdaslarından hiçbiri Tesla'nın bu etkiyi tekrar tekrar nasıl yaratabildiğim açıklayamıyorlardı ve bugün de tam olarak açıklanamıyor bu olay. Alev topu ortaya çıkısı kadar gizemli bir sekilde yok olup gidecekti, Tesla odanın ısıklarını söndürdüğü anda oda zifiri karanlık olacaktı. "Simdi dostlarım sizler için biraz gün ısığı yaratacağım." Birdenbire odanın içi sasırtıcı bir güzellikteki ısık ile dolacaktı. McGovern. Twain ve Jefferson gözleriyle odanın her yanını tarayacaklar ancak bu aydınlığın kaynağını bulamayacaklardı. McGovern, bu ürkütücü etkinin Tesla'nın Paris'te düzenlediği, ortada belirli bir ısık kaynağı olmaksızın iki genis plaka arasında aydınlanma sağladığı gösteri ile bir bağlantısı olup olamayacağını düsünmekteydi. Ama bu ısık gösterisi Tesla'nın konukları için sadece bir ısınma turuydu. Yüz hatlarındaki gerginlik, bir sonraki deneye atfettiği ciddiyeti yansıtmaktaydı. Bir kafesten küçük bir hayvan çıkartıldı, bir platforma bağlandı ve aniden elektrik verilerek öldürüldü. Đbre bin voltu göstermekteydi. Kavrulmus bedeni platformdan kaldırıldı. Simdi Tesla, bir eli cebinde olduğu halde, yavasça platformun üstüne sıçrayacaktı. Đbre yavas yavas yükselmeye basladı. En sonunda, tek bir adalesini bile kıpırdatmayan uzun boylu genç adamın bedeninin "içinden" iki milyon voltluk bir elektrik akımı geçmeye basladı. Silueti, bedeninin her noktasından fırlayan binlerce alevin yaladığı bir elektrik halesi olarak görünüyordu. McGovern'in yüzündeki sok ifadesini göre göre bir elini ona doğru uzattı. Đngiliz gazeteci o garip hissi su kelimelerle anlatacaktı: "Elini sıktığımda güçlü elektrik pillerinin dile değdirildiğinde hissedilen o duyguyu hissettim. O tam anlamıyla 'açık bir elektrik teli' gibiydi." Mucit platformdan geri sıçradı, akımı kesti ve hızla açıklamaya giriserek diken üstünde bekleyen gergin seyircilerini sanki tüm yaptıkları bir oyunun parçasıymısçasına rahatlattı. "Puff! Bunların hepsi çocuk oyuncağı. Hiçbirinin önemi yok. Bilimin büyük evrenine nazaran bunlar hiçbir sey. Buraya gelin de size çalısır hale getirilir getirilmez tüm hastanelerde ve evlerde devrim yaratacak makineyi göstereyim." Misafirlerini kauçuk bir siltenin üzerine yerlestirilmis bir platformun olduğu köseye doğru götürdü. Bir düğmeyi çevirdi, makine seri bir sekilde ve sessizce titremeye basladı. Twain istekle öne doğru atıldı. "Sunu bir deneyeyim, Tesla. Lütfen." "Yo, yo üzerinde çalısılması gerekli." "Allah askına!" Tesla bıyık altından güldü. "Tamam Mark ama üzerinde çok fazla kalma. Sana söylediğim zaman asağı inmen gerek." Yardımcılarından birine düğmeye basmasını söyledi. Twain, her zamanki gibi, beyaz giysileri içerisinde ve uzun siyah boyunbağı ile platformun üzerinde dev bir arı gibi vızıldamaya ve titremeye basladı. Bu çok hosuna gitmisti. Neseyle bağırıyor kollarını sallıyordu. Odadakiler de onu seyrederek oldukça eğleniyorlardı. Bir süre sonra mucit arkadasına seslendi: "Tamam Mark. Yeterince kaldın, artık asağı inmen gerekiyor." "Hayatta olmaz" diye cevap verdi ünlü mizahçı. "Bu is çok hosuma gitti." "Ama ben ciddiyim, asağı inmen gerek artık" diye ısrar etti Tesla. "Đnan bana, inmen senin için daha iyi olur." Gülerek karsılık verdi Twain. "Vinç gelse beni asağı alamaz." Kelimeler ağzından henüz dökülmüstü ki ifadesi yüzünde dondu kaldı. Platformun kenarına doğru yalpalaya yalpalaya ilerledi, eliyle makineyi durdurması için Tesla'ya isaretler yapıyordu. "Çabuk Tesla, nerede bu?" Tesla bir gülümsemeyle platformdan asağı inmesine yardım etti ve tuvalete kadar koluna girdi. Vibratörün müshil etkisi yaptığını Tesla ve asistanları çok iyi biliyorlardı. Tesla'nın yüksek voltaj platformunda sergilediği deneyi tekrarlamaya hiç kimse gönüllü olmadı ama Tesla'yı neden elektrik çarpmadığının bir açıklamasını duyabilmek için yanıp tutusuyorlardı. "Frekans yüksek olduğu müddetçe" diye açıkladı, "yüksek voltajlardaki alternatif akımlar derinin yüzeyinde, herhangi bir yaralanmaya neden olmadan salınırlar. Ama bu amatörlerin becerebileceği bir sey değildir. Sinir dokularına nüfuz edebilecek miliamperler öldürücü bir etki yaratabilir ama derinin üzerindeki amperler kısa süreler için zarar vermez. Derinin altına sızabilecek düsük akımlarsa, ister alternatif ister doğru akım olsunlar, ölüme yol açabilir." Tesla sonunda misafirlerine iyi geceler dilediğinde safak sokmustu bile. Ama odasındaki ısıklar, otele kısa bir dinlenme için gitmek üzere kapılarını kilitleyip dısarı çıkana değin bir saat daha parıldayacaktı. 2. BĐR KUMARBAZ Nikola Tesla tam olarak, 1856 yılının 9 Temmuz gününü 10 Temmuza bağlayan gece yarısında, Yugoslavya'nın Velebit Dağları ile Adriyatik Denizi arasındaki Hırvatistan'ın Lika bölgesinin Smiljan köyünde doğmustu. Evleri, babası Papaz Milutin Tesla'nın yönetimindeki Sırp Ortodoks Kilisesi'nin hemen bitisiğindeydi. Babası zaman zaman "Adil Đnsan" takma adıyla makaleler yayınlardı. Etnik gelenekler, genellikle, baskı gören azınlıklar tarafından en sıkı sekliyle devam ettirilirler. Tesla ailesi de bu duruma bir örnek teskil ediyordu. Sırp marsları, siirleri, dansları ve masalları, aziz günlerinin yasatılması ve kutlanması ile birlikte hayatlarında önemli bir yer tutuyordu. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı oldukça fazla olmasına karsın, insanlar hafızalarını olağanüstü bir ustalıkla kullanıyor ve bu sayede de geleneklerini canlı tutuyorlardı. Tesla'nın çocukluğunda Hırvatistan'daki is olanakları üç asağı bes yukarı belirlenmisti: Çiftçilik, askerlik ya da din adamlığı. Milutin Tesla'nın ve karısı Duka Mandiç'in aslen Batı Sırbistanlı olan aileleri kusaklar boyunca erkek çocuklarını kilisenin ya da ordunun hizmetine göndermisler, kızlarını da papazlara ya da subaylara vermislerdi. Milutin aslında subay okuluna gönderilmisti ama o bu karara sonradan karsı gelmis ve okuldan ayrılarak kiliseye yönelmisti. Oğulları Dane (ya da Daniel) ve Nikola için de bunu gelecekteki tek seçenek olarak görüyordu. Kızları Milka, Angelina ve Marica için esirgeyen yüce Tanrı'dan dilediği tek sey de kendisi gibi dini görevlerle istigal eden birer kocaya varmalarıydı. Kendisinden yalnızca çiftliğin ağır islerini yüklenmesi değil, bunun yanında çocukların, evin, tüm ailenin bütün sorumluluklarını üstlenmesi beklenen Yugoslav kadını için hayat hiç de güllük gülistanlık değildi. Tesla her zaman, fotoğrafik hafızasının ve yaratıcı dehasının kendisine annesinden miras kaldığını söylerdi. Ayrıca annesinin, kadınların yeteneklerinin adil bir sekilde değerlendirilen bir ülkede ve zamanda yasamıs olmamasından dolayı hep üzüntü duyardı. Annesi yedi çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı ve annesi görme yeteneğini yitirdiğinde ailenin tüm sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalmıstı. Bu nedenle okula asla gidememisti. Ama buna karsın, belki tam da bu nedenle inanılmaz bir hafızaya sahipti, ciltler dolusu yerli ve klasik Avrupa siiri külliyatını ezbere okuyabiliyordu. Evlendikten pek kısa bir süre sonra bes çocuk doğurdu. En büyükleri Daniel'di. Nikola ise dördüncü çocuktu. Papaz Milutin Tesla da bos zamanlarında siir yazmaya meraklı olduğundan çocuklar Đncil'den ve siirlerden pasajlar okumanın közde mısır patlatmak kadar doğal olduğu bir ev ortamında büyüdüler. Nikola da gençliğinde siir yazmaya basladı ve bunların bir kısmını yanında Amerika'ya da tasıdı. Ancak bu siirlerin çok özel olduklarını düsünüyordu, bu nedenle de yayınlanmalarına asla izin vermedi. Arkadas toplantılarında yeni tanıstığı insanları, kendi dillerinde (ister Đngilizce, ister Fransızca, Almanca, isterse Đtalyanca) yazılmıs siirler okuyarak hayrete düsürmekten büyük bir zevk alıyordu. Hayatı boyunca da arada sırada siir yazmaya devam etti. Daha çocukken, bes yasında, icatlarına baslamıstı bile. Bes yasındayken, köyde gördüklerinden çok farklı bir su çarkı icat etmisti. Sarsıntısızdı, kısa çarkların kullanılmasına gerek kalmıyordu ve akıntıda tıkır tıkır isliyordu. Yıllar sonra bunları dahiyane pervanesiz türbini yaratırken de hatırlayacaktı. Yine de diğer bazı deneylerinde ufak tefek basarısızlıklar yasadığı da oluyordu. Bir keresinde ahırın çatısına tünemis ve evden yürüttüğü semsiyeyi taze dağ havasına karsı, kendisini hafiflemis hissedene, kafası dumanlanana ve uçabildiğine ikna olana dek hızla açıp kapamaya baslamıstı. Yere çakıldığında bilincini yitirmisti ve annesi onu yatağına kadar tasımak zorunda kalmıstı. Ürettiği on altı böcek gücündeki motorun da pek basarılı olduğu söylenemezdi. Bu hafif tasarım kürdanlardan olusan bir yel değirmeniydi. Bir dingilin ve kasnağın ucuna canlı haziran böcekleri kosulmustu. Yere zamkla sabitlenmis böcekler kanatlarını çırpmaya basladıklarında ki bunu er geç umutsuzca yapacaklardı, böcek gücüyle çalısan motor hazır demekti. Gel gör ki ortaya haziran böceklerinin tadından fazlasıyla hoslanan bir arkadas çıkınca deney sonsuza dek kızağa alınmak zorunda kalacaktı. Arkadası bir kavanoz dolusu haziran böceğini mideye indirmeye baslamıstı bile. Genç mucidin midesi ise bu sahneyi kaldıramayacak kadar hassastı. Bir sonraki tesebbüsü büyükbabasının saatlerini parçalara ayırmak ve yeniden toplamak olacaktı. Ancak bundan da bir süre sonra vazgeçmek zorunda kalacaktı: "Đlk asamada oldukça basarılı oluyordum da, ikinci kısma gelince hep tökezliyordum." Bir saati yeniden birlestirebilmesi için otuz yıl geçmesi gerekecekti. Tabii gençliğinde uğradığı tüm hayal kırıklıkları bilimle ilgili değildi. "Kasabada varlıklı bir hanımefendi yasıyordu" diye anlatır kısa bir otobiyografisinde, "iyi fakat fazlaca kendini beğenmis birisiydi, kiliseye hep asırı süslenip, giyinip kusanıp gelirdi; kendisine bir hizmetçi ordusu eslik ederdi. Bir gün çan kulesindeki çanı çalmayı henüz bitirmistim ve hızla merdivenleri inmeye baslamıstım, tam o sırada bu hanımefendi kapıda belirdi ve ben de kadıncağızın üstüne atlayıverdim. Elbisesinin o uzun kuyruğu orta yerinden öyle bir patırtıyla yırtıldı ki, bir dizi asker yaylım atesi açtı sanırdınız." Babası öfkeden mosmor olmustu ama yine de yanağına hafif bir samar indirmekle yetindi. "Bu bana verdiği tek fiziki cezaydı ama acısını neredeyse simdi bile yanağımda hissedebiliyorum." Tesla duyduğu utancın ve allak bullak olusunun tasvir edilemeyecek kadar ağır olduğunu söyler. Tam anlamıyla aforoz edilmistir. Fakat, talihi ona tekrar gülecek ve köy ahalisinin gözündeki yerine yeniden kavusacaktır. Đtfaiye teskilatı için yeni üniformalarla birlikte yeni bir yangın söndürme makinesi de alınmıstı ve bunun için bir de kutlama düzenlenecekti. Bir geçit töreni düzenlenmis, nutuklar çekilmis ve artık sıra su pompasından suların fıskırtılmasına gelmisti. Ama bırakın fıskırmayı, hortumun ucundan tek bir damlanın sesi bile gelmiyordu. Tam köyün ileri gelenleri mücadeleden vazgeçmek üzereyken genç adam nehrin sularına atlayacak ve tahmin ettiği gibi hortumun dirsek yaptığını kesfedecekti. Sorunu kısa bir sürede halledecek ve köyün mesut ileri gelenlerini bir anda iliklerine kadar sırılsıklam edecekti. Sonraları bu olayı söyle anacaktı: "Siraküs'ün sokaklarında çırılçıplak kosusturan Arsimet dahi benim o an olduğum kadar etkileyici olamamıstır. Omuzlarda tasınıyordum, tam anlamıyla bir kahraman olmustum." Hayatının ilk yıllarını geçirdiği Smiljan'ın pastoral ortamında bu atesli, solgun ve uzun yüzlü, kapkara saçlı çocuk sihirli bir hayat yasamaktaydı. Tıpkı yıllar sonra yüksek voltajlı elektrikli ortamlarda çalıstığında olduğu gibi, sıra dısı tehlikeli durumlardan kendisini büyük bir beceriyle sıyırıp kurtarıyordu. Teleskopik bir hafızası vardı. Üç kez doktorların artık iflah olmaz dedikleri durumlardan sağ kurtulduğunu anımsıyordu. Pek çok kereler boğulmaktan son anda kurtulmustu, bir keresinde kaynayan süt dolu bir fıçıda neredeyse canlı canlı haslanıyordu, bir yangında kavrulmaktan paçayı zor sıyırmıstı, bir keresinde de diri diri gömülmüstü (aniden eski bir mezarın içine düsüvermisti). Köpeklerle gırtlak gırtlağa gelmis, karga sürülerinin hısmına uğramıs ve keskin disli bir yabandomuzu neredeyse felaketi olmustu. Yine de baba ocağı ona doğayla kucak kucağa bir hayat bahsetmisti. Küçük bir çocuğun hayallerini süsleyen kuzuların, tavukların, güvercinlerin hepsi bahçelerinde yasıyordu. Yaban kazlarının bulutlar arasında yitip gitmelerini büyülenerek izliyordu; günbatımında hepsi "bugünün en düzenli ordularını bile geride bırakacak bir düzen içerisinde" geri dönüyordu. Tüm bu görünüsteki güzelliğe karsın çocuğun zihninde, ailenin yasadığı bir trajedinin süregelen travmaları olan karabasanlar yer edecekti. Nikola'dan yedi yas büyük olan Daniel, on iki yasında geçirdiği bir kaza sonucunda ölecekti. Bu beklenmedik trajediye sevilen bir ahbapları tarafından kendilerine hediye edilen bir Arap atının neden olduğu sanılıyor. Aslında çok iyi eğitilmis, neredeyse insan zekasına sahip güzel bir attı bu. Hatta bir keresinde ailenin reisini dağlarda ölümden kurtarmıstı. Ancak Tesla'nın otobiyografisine göre Daniel bu atın sebep olduğu yaralar nedeniyle ölmüstü. Kazanın ayrıntılarına dair elimizde olan bilgilerin tümü de ne yazık ki bundan ibaret. Anlattığına bakılırsa ölen ağabeyinin hatırası yanında Nikola'nın tüm yaptıkları sönük kalıyordu. Basarıları anne babasının kayıplarını daha derinden hissetmelerine yol açıyordu. "Bu nedenle kendime karsı güvensiz olan bir çocuk olarak büyüdüm. Ama aptal bir çocuk değildim kesinlikle..." Psikolojik açıdan isi daha da karmasıklastıran ikinci bir iddiaya göre Daniel evin kilerine düsmüs ve bu nedenle ölmüstü. Kendisinden geçmis bir halde yatarken yarı bilinçsiz bir sekilde Nikola'yı kendisini merdivenlerden asağı itmekle suçlamıstı. Elimizde iki iddiayı da doğrulayacak yeterlilikte veri yok. Tesla hayatının çok daha sonraki dönemlerinde bile ağabeyinin ölümünün neden olduğu kabuslar ve halisünasyonlar görecekti. Yasadığı deneyimin ayrıntıları hiçbir zaman tam olarak aydınlığa kavusmadı ama denilebilir ki bes yasındaki bir çocuğun yasadığı bu suçluluk duygusu kaldırabileceğinden daha ağır gelmisti. Bu olay zihninin derinliklerinde tekrar tekrar değisik sekillerde canlanmaktaydı. Sadece su kadarını varsayabiliriz ki ağabeyi Daniel'ın ölümü Nikola'da daha sonraları ortaya çıkan fobilerin ve takıntıların gelisiminde etkili olmustur. Kesinlikle söyleyebileceğimiz tek sey ise egzantrik yönünün çok erken yaslarda kendini belli etmeye basladığıdır. Örneğin, kristal ya da pırlanta gibi mücevherlerin ısıltılarından mest olmasına karsın kadınların taktığı küpelerden, özellikle de incilerden asırı derecede nefret ediyordu. Evin herhangi bir yerinde en ufak kafur kokusu alsa siddetli bir rahatsızlık yasıyordu. Arastırma yaparken su dolu bir lavaboya bir sayfa kağıt düsse ağzında dayanılmaz bir tat olusuyordu. Yürürken adımlarını sayıyordu, çorba kasesinin, kahve fincanının, yemeklerin kübik parçacıklarını hesaplıyordu. Bunu basaramadığı zaman istahı kaçıveriyordu -böylece tek basına yeme sansını da yitiriyordu. Fiziksel iliskileri açısından en ciddisi de baskalarının saçlarına dokunamıyor olmasıydı, "silah zoruyla belki". Fakat bu fobilerin ilk olarak ne zaman basladıklarını kesin olarak bilemiyoruz. Anlattığına göre Tesla, Daniel'ın kaybından sonra anne babası için bir teselli olur umuduyla çok erken yaslarda kendisini katı bir disiplin altına almaya baslamıstı. Diğer çocuklara nazaran çok daha alçakgönüllü, çok daha çalıskan ve cömert, her açıdan çok daha üstün olacaktı. Ancak kendini inkar etmeye ve doğal itkilerini bastırmaya basladıktan sonra içinde garip tutkular kök salmaya baslayacaktı. Tesla'nın kisiliği o zamanlar değismeye baslamıstı ancak Daniel'ın ölümünün üzerinden belli bir süre geçmeden bu değisiklikler tam anlamıyla kendilerini belli etmemislerdi. "Sekiz yasıma değin zayıf ve çekingen bir kisiliğim vardı" diye anlatıyordu. Düslerinde hayaletler ve gulyabaniler görüyor, yasamdan, ölümden ve tanrıdan korkuyordu. Fakat sonra bir çesit değisiklik yasayıp sürekli babasının hatırı sayılır büyüklükteki kütüphanesindeki kitapları hatmetmeye basladı. Babası Milutin Tesla bir süre sonra, oğlunun mum ısığında kitap okumaktan gözlerini harap edeceği korkusuyla Nikola'ya mum verilmesini yasaklayacaktı. Ama Nikola bunun da bir çaresini düsünmüstü, elindeki paçavralarla anahtar deliklerini ve kapı bosluklarındaki delikleri tıkadıktan sonra tüm gece boyunca okumaya devam ediyordu. Ta ki annesi safakla birlikte islerinin basına geçmek için ortalıkta dolasmaya baslayıncaya dek. Çocuğun çekingen mizacını değistirecek olan kitap ünlü bir Macar yazarın "Abafi ya da Aba'nın Oğlu" adlı romanıydı. "Uyumakta olan irademi uyandırmıs ve beni özdenetim üzerine çalısmaya sevk etmisti." Daha sonraları bir bilim insanı olarak ulasacağı basarıları, gelistirdiği bu katı öz disipline atfedecekti. Doğar doğmaz bir din görevlisi olacağı belirlenmisti. Her ne kadar çocuğun bir mühendis olacağı ortada olsa da babası bu konuda ısrarcı bir tutum sergiliyordu. Oğlunu bu göreve hazırlamak için Papaz Tesla her gün tekrarlanacak bir egzersiz uyguluyordu. "Bu her türlü çalısmayı kapsıyordu: bir baskasının düsüncelerini tahmin etmeye çalısmak, ifadelerdeki hataları bulmak, uzun cümleleri tekrar etmek ya da zihinden hesaplar yapmak. Bu günlük çalısmaların amacı hafızayı ve düsünme gücünü gelistirmek ve özellikle de elestirel bir düsünce sistemine sahip olmaktı. Hiç süphe yok ki hepsi de çok yararlı çalısmalardı." Annesi hakkında sunları yazmıstı: "O birinci sınıf bir mucitti ve inanıyorum ki, modern hayattan ve onun genis olanaklarından bu denli uzak yasamasaydı birçok büyük basarının altında onun da imzası bulunurdu. Đhtiyaç duyduğu her türlü aleti kendisi tasarlayabiliyor, üretebiliyordu; kendi eğirdiği iplikten harika desenlerle kumaslar dokuyabiliyordu. Tohumları ekme, büyütme ve en sonunda da bitkiyi liflerine ayırma isini bile kendi hallediyordu. Sabahtan aksama kadar hummalı bir tempo ile çalısıyordu. Ev halkının giysilerinin ve ev esyalarının çoğu onun hünerli ellerinden çıkmaydı." Çok zeki bir çocuk olan Daniel'ın, heyecanlandığı zamanlarda, gözünde ısıklar patlıyordu. Buna benzer bir durum çocukluğundan itibaren Tesla'ya da tüm hayatı boyunca musallat olacaktı. Bunu yıllar sonra söyle anlatacaktı: "Düsüncelerimin ve hareketlerimin önünü kesen, gerçek nesnelerin görünümünü çarpıtan, genellikle ısık patlamalarıyla birlikte ortaya çıkan görüntülerin neden olduğu bir duygu bu. Bunlar hep daha önce görmüs olduğum seyler, sahit olduğum sahnelerdi, kesinlikle hayal ürünü değillerdi. Bir sözcük duyduğumda bunun bana ifade ettiği nesne gözlerimin önünde bütün canlılığı ile ortaya çıkıyordu ve elimi uzattığım takdirde ona dokunup dokunamayacağımdan bir türlü emin olamıyordum. Bu bende büyük bir huzursuzluk ve kaygı yaratıyordu. Basvurduğum hiçbir psikoloji ya da fizyoloji uzmanı bu durumu tam anlamıyla açıklayamıyordu..." Bu durumu beynin, asırı heyecanlanma anlarında retina üzerinde refleks etkileri yaratması seklinde açıklıyordu. Bunlar halusinasyon değildi. Gecenin karanlığında bir cenaze ya da baska rahatsız edici bir görüntü, gözlerinin önünde beliriveriyordu ve elleri ile gözlerini kapatsa dahi bu görüntüden kurtulamıyordu. "Eğer yanlıs anlamıyorsam" diye yazıyor Tesla, "bir insanın tasavvur ettiği bir nesnenin imgesini bir perdeye yansıtmak ve böylece de bunu görünür kılmak mümkün olabilir. Böylesi bir ilerleme tüm insan iliskilerinde bir devrim yapacaktır. Suna inanıyorum ki bu mucize gelecekte gerçeklestirilebilir ve gerçeklestirilecektir de; su kadarını söyleyebilirim ki, ben düsünce gücümün büyük bir oranını bu problemin çözülmesine adamıs durumdayım." Tesla'dan sonra birçok parapsikolog, banyo edilmemis fotoğraf filmlerinin üzerine zihinsel imgelerini yansıtabildiklerini iddia eden birçok insan üzerinde çalıstılar. Düsüncenin elektronik yazıcılara doğrudan gönderilebilmesi de yeni arastırmalara konu olmakta. Genç Tesla bu yıpratıcı imgelerden kurtulabilmek ve kendisine geçici de olsa bir rahatlama sağlayabilmek için hayal ürünü dünyalar kurmaya basladı. Her gece kendisini seyahatlere çıktığına, yeni yerler, sehirler, ülkeler gördüğüne, oralarda yasadığına, yeni insanlarla tanıstığına, arkadaslar edindiğine inandırıyordu ve "Her ne kadar inanılmaz da olsa bunlar bana gerçek hayattakiler kadar yakındı ve gerçeklerden bir nebze bile daha az canlı değildi." Bu, zihninin ciddi bir sekilde yeni icatlarla mesgul olmaya baslayacağı on yedi yasına kadar devam edecekti. Daha sonra, bu yeteneği sayesinde tasarımlarını bir modele, çizime ya da deneye ihtiyaç duymadan zihninde sanki gerçekmis gibi canlandırabildiğini fark edecekti. Bu yöntemin, tamamıyla deneysel olanlara nazaran, çok daha etkili ve ilerlemeye açık olduğunu düsünüyordu. Tesla'ya göre bir model insa etmeye çalısırken detaylar arasında boğulma ve kullanılan aletlerin azizliğine uğrama riski oldukça yüksekti. Bunların yanı sıra tasarımcı isini gelistirirken asıl üzerinde çalısmakta olduğu tasarımın temel ilkesini göz ardı etmeye baslayabilirdi. "Benim yöntemim ise farklı. Hemen isi eyleme dökmeye kalkısmam. Aklıma bir fikir geldiğinde bunu ilk önce kafamda sekillendirmeye baslarım. Yapıyı değistiririm, eklemeler yaparım ve aygıtı zihnimde çalıstırırım. Yaptığım bir türbini düsüncelerimde isletmem ile atölyemde test etmem arasında benim için bir fark yoktur. Eğer bir dengesizlik varsa bunu bir yerlere not bile edebilirim." Yani, bir kavramı hiçbir seye elini dahi sürmeden mükemmellestirebileceğini öne sürüyordu. Aygıtı ancak tüm hataları beyninin içerisinde düzelttikten sonra cisimlestiriyordu. "Makine kesinlikle düsündüğüm sekilde çalısacaktır ve deney tam anlamıyla planladığım doğrultuda yürüyecektir. Yirmi yıllık çalısma hayatım boyunca bunun tek bir istisnasıyla bile karsılasmadım. Neden baska türlü olsun ki? Mühendislik, elektriksel ve mekanik sekillerde pozitif sonuçlar verir. Matematiksel isleme tabi olmayacak ve etkileri ya da sonuçları uygun teorik ve pratik veriler doğrultusunda hesaplanamayacak çok az konu vardır..." Bu iddialarına karsın, Tesla tasarımlarının en azından bazı parçalarının taslaklarını önceden çiziyordu. Hayatının daha ileri safhalarında çalısma yöntemi Edison'un deneysel yaklasımına daha fazla benzemeye baslayacaktı. Tesla'nın çocukluğundaki gelisiminin ayrıntılarını öğrenmek oldukça güç. Çünkü hem böylesine yetenekli hem de kendisini zihinsel açıdan bu denli sıkı bir disiplin altına alabilen bir çocuğun, hangi becerilerinin doğustan olduğunu, hangilerini sonradan kazandığını anlamak zor. Yine de bir insanın bir sayfa yazıyı ya da bu sayfa üzerindeki belirli iliskileri ve sayısız örneği bir bakısta ezberleyebilmesi için -buna ister fotoğrafik hafıza, ister formal hafıza deyin- özel bir beceriye sahip olması gerekir. Bu tip bir hafıza ilk olarak kendisini ergenlik çağında belli etmeye baslar. Bu da insan vücudundaki kimyasal değisikliklerin bunda etkili olduğunu akla getirmektedir. Tesla'nın durumunda da bu olağanüstü hatırlama gücü hayatının büyük bir bölümünde ona yardımcı oldu. Belki de bunda çocukluğunda aldığı özel eğitimin ve kendisine uyguladığı sürekli disiplinin de etkisi vardı. Colorado'da arastırma gereçlerinde deneme yanılma yöntemi ile yaptığı değisiklikler bu olağanüstü gücün belirtileridir. Görsel buluslarının tek bir kötü yanı olduğunu, bunun da kendisini zihnen ulasılmaz bir zenginliğe karsın parasal açıdan yoksul bırakması olduğunu iddia ederdi. Aslında çok değerli olan icatları son bir düzeltme yapılmadan, yani ticari bir hale getirilmeden hayata geçiriliyordu. Edison ise buna asla izin vermezdi ve bunun için de yanında birçok asistan çalıstırırdı. Doğrusu Edison'un diğer mucitlerin fikirlerini topladığını ve bunları patent bürosuna sattığını iddia edenler de vardır. Tesla'nın durumunda bu tam tersi yönde isliyordu. Fikirler zihninden öyle hızlı geçiyordu ki bunları oldukları yerde tutamıyordu. Her saniye kendisini heyecanlandıracak yeni bir seyler olusmaya baslıyordu kafasının içinde. Fotoğrafik hafızası diğer mühendislerle çalısmasını güçlestiriyordu. Diğerleri elle tutulur planlar istiyorlardı, Tesla ise zihniyle çalısıyordu. Okulda neredeyse sınıfta kalıyordu çünkü matematikte harikalar yaratmasına karsın zorunlu resim derslerine girmek istemiyordu. Korkunç görüntüleri zihninden silip atabildiği zaman on iki yasındaydı ancak tehlikeli ya da stresli durumlarda, ya da çok mutlu olduğu zamanlarda ortaya çıkan kaçınılmaz ısık patlamalarından asla kurtulamayacaktı. Bazı bazı, çevresindeki atmosferi canlı alevlerin yaladığını görüyordu. Bu durum etkisini yavas yavas yitireceğine daha da artırdı ve o yirmi bes yasına geldiğinde doruk noktasına ulastı. Altmıs yasına geldiğinde söyle diyecekti: "Bu ısık patlamalarını hala zaman zaman yasıyorum. Yeni bir fikrin zihnimde parıldayıvermesi gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Ama artık eskisi kadar heyecan verici değil bu, eskiye nazaran daha etkisiz. Gözlerimi kapattığımda, ilk önce mutlaka çok koyu ve tek tonlu bir mavi fon görüyorum. Tıpkı açık ama yıldızsız bir gecede olduğu gibi. Birkaç saniye içinde bu alan parıltılar saçan ve bana doğru ilerleyen yesil ısıltılarla doluyor. Neden sonra sağ tarafımda birbirine paralel ve yakın ısınların olusturduğu iki ayrı sistem görüyorum. Bu iki sistem birbirleri ile dik açı olusturacak sekilde duruyorlar; sarı, yesil ve altın renklerinin hakim olmasına karsın, her türlü rengi içeriyorlar. Sonra bu çizgiler daha da parlaklasmaya baslıyor ve her yere parıltılar saçan belirgin noktalar serpiliyor. Bu resim yavas yavas görüntü alanımdan çıkıyor ve sola doğru kayarak yok olup gidiyor, yerini pek de hos olmayan ölü bir griliğe bırakıyor. Burayı çabucak kabaran ve kendilerine canlı formlar vermeye çalısıyormus gibi duran bulutlar doldurmaya baslıyor. Đsin ilginç yanı su ki, ikinci asamaya geçilinceye değin bu griliği belirgin bir sekle benzetemiyorum. Her seferinde, uyuya kalmadan az önce, gözlerimde kimi seylerin ya da insanların görüntüleri canlanıyor. Onları gördüğüm anda anlıyorum ki bilincimi yitirmek üzereyim. Eğer ortaya çıkmıyorlarsa ya da bunu reddediyorlarsa biliyorum ki bu uykusuz bir gece geçireceğim anlamına geliyor." Okulda yabancı dil öğreniminde üstün basarı göstermisti. Slav diyalektlerinin yanı sıra Đngilizce, Fransızca, Almanca ve Đtalyanca'ya hakimdi. Ama asıl matematikte yıldızlasmıstı. Öğretmen soruyu tahtaya yazarken pusuya yatan ve yazması biter bitmez yanıtı patlatan cesaret kırıcı öğrencilerden biriydi. Baslarda bunun bir kandırmaca olduğu zannedilmisti. Ama kısa bir süre sonra bunun da cisimleri görsellestiren bir yetenek olduğu anlasılacaktı. Zihninin optik ekranında tüm logaritmik tabloları depolayabiliyor ve gerektiği zaman da bunları kullanıma açabiliyordu. Yine de bir bilim insanı olduktan sonra tek bir bilimsel problemi çözebilmek uğruna uzun süre çaba sarf edeceği zamanlar gelecekti. Birçok yaratıcı insanın yabancısı olmadığı bir durumu o da sıkça yasıyordu. Bir türlü konsantre olamadığı, yanıtı bildiği halde somut bir hale getiremediği o anlar için, "Đsin harika olan yanı" diyordu, "eğer bu sekilde hissediyorsam sundan kesinlikle emindim ki bu, problemi aslında çözmüs olduğum ve kısa bir süre sonra pesinde olduğum seyi elde edeceğim anlamına geliyordu." Elle tutulur sonuçlar da bu sezgiyi doğruluyordu. Su bir gerçek ki Tesla'nın hayatı boyunca yaptığı makinelerin hemen hepsi kusursuz islemistir. Bilimsel ilkelerde yanılabilirdi, ya da yapım sırasında kullanılan malzemenin niteliği konusunda dahi hata yapabilirdi ancak zihninde evrim geçiren ve sonradan metale dökülen makineler tam anlamıyla istediği sekilde çalısırdı. Belki de onun çocukluğunda okul psikologları olsaydı gerçeklikle bağını koparan bu görüntüler nedeniyle ona hemen sizofreni tanısı konulacaktı; hızla terapilere ve ilaç tedavilerine baslanacaktı -belki de böylece yaratıcılığının kaynağı 'tedavi' edilecekti. Zihninde yer eden imgelerin daha önce yasadığı sahnelerden kaynaklandığını kesfettiğinde, çok önemli bir gerçeğe parmak bastığına inanmıstı. Her zaman için dıssal kaynağı bulmaya çalısmaya karar verdi. Yani uzun lafın kısası, Freud'un yöntemleri daha yaygınlasmaya baslamadan çok önceleri bir çesit otoanaliz yöntemi gelistirmisti ve bunu neredeyse bir refleks haline dönüstürmüstü. "Neden ve sonuç arasında bağlantı kurmada önemli becerilere sahip oldum" diyordu. "Kısa bir süre sonra, saskınlıkla, aklımdan geçen tüm düsüncelerin dıssal bir izlenimden etkilendiğini fark ettim." Bu egzersizlerden çıkardığı sonuçların tümü o kadar da yüreklendirici değildi. Özgür iradesine dayandığını düsündüğü eylemlerinin aslında dıs kosulların ve olayların bir sonucu olduğunu düsünmeye baslamıstı. Ve eğer bu doğru ise insan bir robottan pek de farklı bir sey değildi. Ya da farklı bir deyisle, bir insanın yaptığı her sey, buna deneyimlere dayanan hükümler doğrultusunda hareket etmek de dahil, bir makineye de yaptırılabilirdi. Bu düsüncelerden yola çıkarak Tesla hayatında daha sonraları önemli bir yer tutacak -farklı açılardan da olsa- iki anlayıs gelistirecekti. Birincisi insanların "etten kemikten yapılma makineler" olduğu idi. Diğeri de makinelerin, her türlü pratik amaç uğruna, insanlastırılabileceği idi. Birincisinin sosyal hayatına pek bir değisiklik getirdiği söylenemez ama ikincisi onu "tele-otomatik" ya da robot dediği garip bir dünyaya sürükleyecekti. Tesla ailesi, Nikola altı yasındayken, Gospiç sehrinin yakınlarına tasınmıstı. Orada okula baslayacaktı ve hayatında ilk defa mekanik modeller ve su türbinleri ile tanısacaktı. Bunlardan bir sürü yapacak ve hepsini çalısıyor görmekten büyük bir zevk almaya baslayacaktı. Niagara Çağlayanı hakkında okuduğu bir yazı da onu büyülemeye yetecekti. Hemen hayalinde çağlayan sularının döndürdüğü devasa bir tekerlek canlanmıstı. Amcasına bir gün Amerika'ya gideceğini ve bu hayalini gerçeklestireceğini anlatıyordu. Otuz yıl sonra bu fikrinin hayata geçirildiğini gördüğünde "zihnin çözülemez gizemi" üzerine uzun uzun düsünmeye fırsat bulacaktı. On yasındayken, yeni bir kurum olan ve iyi bir fizik bölümüne sahip olan Jimnasyum'a yazıldı. Öğretmenlerinin sergilediği gösteriler onu büyülüyordu. Burada matematiğe olan yetkinliği parıldamaya baslamıstı ama babası "onu bir sınıftan diğerine geçirebilmek için hatırı sayılır bir çaba sarf ediyordu" çünkü resim derslerinde bir türlü dikis tutturamıyordu. Đkinci yılında, saplantı derecesinde, sabit hava basıncı ve vakum olanağı ile sürekli hareket üretebilme sevdasına kapıldı. Çılgıncasına bu güçlere gem vurmaya çalısıyordu ama uzun süre ne yapacağını bilemedi. En sonunda, "Çabalarım beni, daha önce hiçbir ölümlünün basaramadığı bir icadın esiğine getirdi." Bu en büyük düslerinden biriydi: uçabilmek. "Her gün, kendimi havanın içinde uzak mesafelere tasıyabiliyordum ama bunu nasıl basarabildiğimi bir türlü anlayamıyordum... Simdi elimde somut bir veri vardı: bir eksen etrafında dönen bir saft, çırpınan kanatlar ve sınırsız bir gücün vakumundan ibaret bir uçma makinesi!" Yaptığı, iki tasıyıcı üzerinde serbestçe dönebilen bir silindir ve buna mükemmel bir sekilde oturan ve kısmen de kapatan bir dörtgendi. Gövdenin açık kısmı bir bölme ile kapatılmıstı ve silindirik parça hava geçirmez döner eklemler ile birbirinden tamamen bağımsız iki bölüme ayrılmıstı. Bu bölümlerden biri contalanmıstı ve içinde hava yoktu, diğer bölüm ise açıktı ve bu da silindiri sürekli hareket halinde tutacaktı -en azından mucidimiz böyle düsünüyordu. Ve gerçekten de, yapımı bittikten sonra saft hafifçe dönmeye baslayacaktı. "Bundarn sonra, rahatlığı ve lüksü ile Kral Süleyman'a yarasacak bir tasıtla her gün hava gezintilerine çıkmaya basladım... Atmosfer basıncının silindir yüzeyine dik açı ile etki ettiğini ve yavas dönme hareketinin bir sızıntıdan kaynaklandığını fark etmem için çok zaman geçmesi gerekecekti. Bu bilgiye zamanla ulasmıs olmama rağmen bu benim için acı verici bir deneyim olacaktı." Kendisine birkaç numara küçük gelen bu okula devam ederken: "Tehlikeli bir hastalığa, daha doğrusu bir dizi hastalığa yakalandım, durumum o derece kötülesmisti ki doktorlar beni tanrıya havale etmislerdi." Kendisini biraz toparlayınca iyilesmesine yardımcı olur umuduyla okumaya baslamasına izin verildi. En sonunda yerel kütüphanedeki kitapların bir katalogunu hazırlaması istendi kendisinden. Bu görev sayesinde Mark Twain'in ilk eserleriyle tanısma sansını yakalayacaktı. Bu tanısmanın verdiği mutluluğun etkisiyle mucizevi bir iyilesme gösterecekti. Fakat ne yazık ki bu anekdot pek de akla yakın gözükmemektedir, zira Mark Twain o zamanlarda henüz okyanusu asıp Hırvatistan'daki küçük bir kütüphaneye kadar ulasacak bir kitap yazmamıstı. Hikayenin doğrusu her ne ise, Tesla bu kitaplardan çok hoslanmıs ve etkilenmisti. Bundan yirmi bes yıl sonra büyük mizah ustası ile New York'ta karsılasacaktı ve bu hikayeyi kendisine anlattığı zaman Twain'in gözyaslarına boğulması karsısında hayrete düsecekti. Nikola öğrenimine Hırvatistan'ın Karlstadt sehrindeki daha yüksek bir okulda devam edecekti. Burası oldukça kasvetli, bataklıklarla kaplı bir bölgeydi ve sonuç olarak çocuk birkaç kere sıtma illetinin pençesine düsecekti. Ama bu hastalık fizik profesörünün de etkisiyle elektriğe yoğun bir ilgi duymasını engelleyemeyecekti. Gördüğü her deney zihninde binlerce yankı buluyordu, onu deneylerle ve arastırmalarla dolu bir geleceğe yöneltiyordu. Eve döndüğünde bölge kolera salgınından kırılmaktaydı ve o da bu hastalığa yakalanmakta gecikmedi. Dokuz ay yatakta kaldı. Zar zor hareket edebiliyordu ve bir kez daha kendisinden umut kesilmisti. Bir keresinde babasının onu bir nebze olsun neselendirebilmek için yanına oturup konusmaya çalıstığını hatırlıyordu, o da bütün gücünü toplayıp babasına söyle diyebilmisti: "Belki mühendislik okumama izin verirseniz kendimi daha iyi hissedebilirim." Nikola'nın ne olursa olsun din adamı olması gerektiğini düsünen papaz Tesla bu defa kendi merhametinin kapanına kıstırılmıstı ve boyun eğmek zorunda kalacaktı. Bundan sonra olanlar biraz karısık. Görünen o ki Tesla'ya ordudan üç yıllık hizmet için bir celp gelmis, bu görev ona din adamlığından daha da korkunç görünmüstü. Bu konuya sonraları fazla değinmemisti. Tek söylediği babasının sağlığına yeniden kavusması için dağlarda bir süre kamp yapmasının iyi olacağı konusunda ısrarcı davranmıs olması. Anlasılan olay bu yönde gelismis ve Tesla orduya hizmet etmek zorunda kalmamıstı. Babasının ailesinde birçok yüksek rütbeli subay vardı ve anlasılan onlar bilinen sağlık nedenlerini öne sürerek Tesla'nın ordu hizmetinden kurtulmasını sağlamıslardı. Dağlarda geçen inisli çıkıslı bir yıl doğurgan hayal gücünü dizginlemeye yeterli olmamıstı. Atlantik Okyanusu altından mektup alısverisini sağlayacak bir tüp geçit fikri musallat olmustu bu defa da kafasına. Tüpün içinden küresel mektup kutularının ittirilmesini sağlayacak suyu pompalama ünitesinin matematiksel hesapları üzerinde çalısmıstı. Ancak tüpün, akan su ile sürtünmesinden kaynaklanacak direncini hesaplamayı basaramamıstı. Sürtünme o denli büyük çıkıyordu ki planı iptal etmek zorunda kalmıstı. Ama bundan da sonraki icatlarında kullanabileceği bir sonuç çıkarmıstı. Ivır zıvır islere harcayacak vakti olmadığından hemen ekvatorun çevresinde dönecek devasa bir çember insa etme projesi üzerine düsünmeye baslamıstı. Çember basta bir iskeleye bağlı duracaktı ama iskele düsürüldükten sonra Dünya'nın hızına esit bir hızla dönmeye baslayacaktı. Bu açıdan bakılınca proje yirminci yüzyılın sonlarında ortaya çıkan senkronize uyduları getirmektedir insanın aklına. Tesla bununla daha bile fazlasını hedeflemisti. Bu asamadan sonra çemberi dünyanın çevresinde sabit tutacak tepkisel bir güç harekete geçirilecekti. Böylece yolcular çembere tırmanabilecek ve saatte bes yüz kilometreye yakın bir hızla seyahat edebileceklerdi, ya da Dünya onların altında dönecek ve böylece dünyanın çevresini bir günde dolasma sansını yakalayacaklardı. Bu bir yıllık, pratik olmasa da muhtesem olan düsünme ve düsleme döneminden sonra Avusturya Graz'daki Politeknik Okulu'na yazılacaktı. Đlk yılında Ordu Öncü Birliği'nin bursunu kazanacaktı ve böylece parasal kaygılardan uzak bir yıl yasayabilecekti. Buna karsılık sabah saat üçten aksam dokuza değin aralıksız çalısmak ve iki yıllık isi bir yıla sığdırmak zorunda kalacaktı. Çalıstığı temel konular fizik, matematik ve mekanikti. Bir ise basladı mı mutlaka sonunu getirme isteğinin Voltaire'in kitaplarını okumaya baslaması ile birlikte neredeyse kendi sonunu getirdiğini anımsıyor. Küçük puntolarla yazılmıs yüz cilde yakın kitabı olduğunu dehsete düserek öğrendiğinde "bu devin yazdığı kitapları okuyabilmek için günde yetmis iki fincan koyu kahve içerek" iç huzurunu yakalamaya gayret edecekti. Öğrenim yılının sonunda girdiği dokuz sınavdan da kolaylıkla yakasını sıyıracaktı. Ama ertesi sene okula döndüğünde ekonomik rahatlığının yerinde yeller estiğini görecekti. Ordu Öncü Bursu iptal edilmisti ve bir din görevlisinin maası, yüksek meblağdaki harçları karsılayabilmekten çok uzaktı. Bu nedenle okul yılı bitmeden Tesla derslerini bırakmak zorunda kalacaktı. Ama elinde kalan kısıtlı zamanı çok iyi değerlendirecek ve bu ikinci yılında alternatif bir doğru-akım elektrik aleti fikri gelistirmeye baslayacaktı. Elektrik mekanizmasını Tesla ile tanıstıran kisi teorik ve deneysel fizik derslerini veren bir Alman, Profesör Poeschl'dı. Adamın "elleri ve ayaklan bir ayının pençeleri kadar devasa" olmasına karsın Tesla için bu deneyler fazlasıyla ilham kaynağı oluyordu. Bir gün Paris'ten Gramme Makinesi denilen ve hem motor hem de dinamo islevi görebilen bir doğru-akım aygıtı geldi. Tesla bu makineyi kendinden geçmis bir halde incelerken tarif edilemez bir haz duymustu. Komütatörü ve tele dolanmıs bir armatürü vardı. Çalısırken kıvılcımlar saçıyordu. Bunun üzerine Tesla acemice Profesör Poeschl'e komütatörü kaldırarak ve alternatif akıma bağlayarak tasarımın gelistirilebileceğini söyleyecekti. "Bay Tesla büyük isler basaracak" diye yanıtlayacaktı Alman profesör, ağır ağır ve sert bir tavırla. "Ama bunu asla yapamayacak. Bu yerçekimi gibi sabit bir çekim kuvvetini merkezkaç kuvvetine çevirmeye çalısmakla aynı sey olurdu." Genç Sırp bu fikrin nasıl hayata geçirilebileceğini bilemiyordu ama cevabın zihninde bir yerlerde gizli olduğunu, çözümü bulana dek rahat yüzü göremeyeceğini de biliyordu. Ama Tesla'nın parası suyunu çekmisti. Borç para bulmaya çalıstı, bunu da basaramayınca kumar oynamaya basladı. Kağıt oyunlarında pek basarılı değildi ama bilardoda harikalar yaratıyordu. Ne yazık ki onu bu yeni kesfettiği becerisi de kurtaramayacaktı. Tesla'nın yeğeni Nikola Trbojeviç diğer aile üyelerine, Tesla'nın kolejden ve "kağıt oyunları oynamak ve düzensiz bir hayat sürmekten dolayı" da polis tarafından sehirden "atıldığını" öğrendiğini anlatır. Annesi gerekli parayı zar zor toparlamıs ve onunla bulusmak için Prag'a gitmisti. Babası ise onunla konusmayı dahi reddediyordu. Đki yılını geçirdiği Prag'da bir üniversitedeki derslere gayri resmi bir sekilde devam etmis olabilir ama Çekoslovak hükümetinin kayıtlarına göre Çekoslovakya'daki dört üniversiteden hiçbirine kayıtlı değilmis. Muhtemelen Tesla kendi kendinin öğretmeni olmustu ki bu onun değerinden hiçbir sey eksiltmez. Faraday da kendi kendinin öğretmeni olmus bir insandı. 1879 yılında Tesla, Maribor'da bir is bulmaya çalısacak ama bunda da basarısız olacaktı. En sonunda eve dönmek zorunda kalmıstı. Aynı yıl babası da ölecekti ve bu olaydan kısa bir süre sonra çalısmalarına devam edebilmek ümidiyle Prag'a geri dönecekti. Yirmi dört yasına kadar orada kaldığına, dersleri izlediğine, çalısmalarına kütüphanede devam ettiğine ve bu sekilde kendisini fizik ve elektrik mühendisliği alanlarında gelistirdiğine inanılıyor. Büyük olasılıkla kendine bir gelir sağlayabilmek umuduyla kumar oynamaya yine devam etmisti. Ancak bu defa müptela olma tehlikesi yoktu. Tesla nasıl bir kumarbaz haline geldiğini ve daha sonra bundan nasıl kurtulduğunu söyle anlatır: "Oturup kağıt oynamak benim için mükemmel bir zevk kaynağıydı. Babam örnek bir yasam timsaliydi ve asla benim yaptığım gibi, bos yere para ve zaman harcamaya katlanamazdı... Ona söyle derdim: 'Đstediğim zaman bundan vazgeçebilirim ama cennetin nimetlerini satın almamı sağlayacak bu oyunu neden bırakmam gereksin ki?' Zaman zaman öfkeye kapılır ve beni asağılardı. Oysa annem farklıydı. O erkeklerin karakterini iyi tanırdı ve bir insanın kurtulusunun ancak ve ancak kendi çabaları sayesinde olabileceğine inanırdı. Bir ikindi vakti, tüm paramı kaybetmistim ve oyuna devam edebilmek için para arıyordum, sonra o yanıma geldi. Elinde fisler olduğu halde bana söyle dedi: 'Git keyfine bak. Pek yakında elimizdeki her seyi kaybedeceksin ve bu çok daha iyi olacak. Bunun üstesinden gelebileceğini biliyorum.' Haklıydı. O zaman, orada arzumun üstesinden geldim...Yalnızca vazgeçmedim, küçük bir izini dahi bırakmayacak sekilde bu sehveti yüreğimden söküp attım..." Hayatının geri kalan bölümünde haddinden fazla sigara içmeye basladı, kahve de kalbini zayıf düsürüyordu. Ama irade gücü bir kez daha üstün gelecekti ve her iki kötü alıskanlıktan da kurtaracaktı onu. Çay içmeyi bile bırakmıstı. Tesla açıkça ("etten kemikten yapılma makineler" olan insanların sahip olmadığı) özgür irade ile irade gücünü ya da azmi, birbirinden ayırmaya baslamıstı. 3. UZAKLARDAN GÖÇÜP GELENLER Amerika ve Avrupa'da telgraflar tıkırdamaya baslamıstı. Transatlantik kablo hattı dösenmisti. Alexander Graham Bell'in telefonları hızla tüm kıtaya yayılmaya baslamıstı ki 1881 yılında Budapeste'de de bir santral kurulacağı haberi duyuldu. Bu sehir, Thomas Alva Edison'ın subesi olma serefine ulasacak dört Avrupa sehrinden biriydi. Tesla o yıl ocak ayında Budapeste'ye doğru yola çıktı. Amcasının sözü geçen bir arkadası sayesinde Macaristan Hükümeti Merkez Telgraf Ofisi'nde bir is bulmustu kendisine. Elbette ki oldukça düsük ücretli bir görevli olarak çalısmak genç mühendisin hayallerini süslemiyordu. Ama o bu ise de büyük bir mutlulukla sarılacaktı. Kısa bir süre sonra, doktorların baska sekilde açıklayamadıkları için sinir bozukluğu adını verdikleri bir hastalığa yakalanacaktı. Tesla'nın hisleri oldukça kuvvetliydi. Birçok kere alevler çatırdamaya baslar baslamaz uykusundan uyanarak komsularını kendi evlerinde çıkmak üzere olan yangınlardan kurtarmıstı. Kırk yaslarında, Colorado'da bir simsek deneyi üzerinde çalısırken neredeyse bin kilometre ötedeki gök gürlemelerini duyduğunu iddia etmisti, asistanları ise ancak üç yüz kilometre uzaklıktakileri duyabiliyorlardı. Ama hastalığı sırasında hissettikleri Tesla'nın bile standartlarının üzerindeydi. Birkaç oda uzaklıktaki bir saatin tik tak seslerini bile duyabiliyordu. Odasında dolanan bir sineğin vızıltısı kulak zarlarını patlatacak gibi oluyordu. Birkaç kilometre öteden geçen bir at arabası neredeyse bütün vücudunu titretiyordu. Elli kilometre öteden geçen bir trenin düdüğü oturduğu sandalyeyi öylesine titretiyordu ki duyduğu acı dayanılmaz oluyordu. Ayaklarının altındaki zemin sürekli oynuyordu. Dinlenebilmek için yatağının altına kauçuk minderler koyuyordu. "Yakından ve uzaklardan gelen kükreyen sesler beni korkuya sürüklüyordu ve bunların ne olduğunu bir türlü ayırt edemiyordum. Günes ısınlarının önü periyodik olarak kesildiğinde bu beynim üzerinde öylesine büyük bir güç alanı yaratıyordu ki kendimden geçiyordum. Bir köprü ya da bunun gibi bir yapının altından geçebilmek için tüm irademi zorlamam gerekiyordu çünkü kafatasım üzerinde dayanılmaz bir basınç hissediyordum. Karanlıkta bir yarasa kadar duyarlı olabiliyordum, metrelerce uzaklıktaki bir nesnenin varlığını alnımda hissettiğim bir ürperti sayesinde fark edebiliyordum." Bu dönemde nabız atısları normalin altından dakikada iki yüz altmısa kadar aniden inip çıkabiliyordu. Kendi bedenindeki seğirmeler ve titremeler bile neredeyse baslı basına dayanılmaz bir ıstırap kaynağı haline gelmisti. Doğal olarak Budapeste'deki tıp uzmanları bu durum karsısında hayrete düsmüslerdi. Adını yeni yeni duyurmaya baslamıs bir doktor hem Tesla'ya yüksek dozda potasyum salık veriyor hem de hastalığının tedavisinin mümkün olmadığını söylüyordu. Tesla o zamanlar için söyle söylüyor: "O zamanlarda fizyoloji ve psikoloji uzmanlarının incelemelerine tabi olamadığım için ölene dek kisisel bir pismanlık duyacağım. Hayata umarsızca sarılmıstım ama iyilesebileceğimi hiç ümit etmiyordum." Buna karsın sağlığına kavusmakla kalmadı, bir arkadasının yardımı ile o güne kadar hiç sahip olamadığı bir güce ulastı. Arkadasının adı Anital Szigety idi. Bir makinist, aynı zamanda da bir atletti. Szigety Tesla'yı sürekli egzersiz yapmanın faydalarına inandırmıstı ve ikisi sık sık birlikte sehir turlarına çıkıyorlardı. Graz Politeknik'ten ayrılmasının üzerinden yıllar geçmis olmasına karsın iyi çalısmayan doğru akım mekanizması Tesla'nın aklından bir an bile çıkmamıstı. Daha sonraları her zamanki gösterisli üslubuyla bu konu hakkında sunları yazacaktı: "Bu konuyu basit bir çözümle geçistirmek istemiyordum. Bu konu içimde kalmıstı, bu bir ölüm kalım meselesiydi. Muvaffak olamadığım takdirde yok olup gideceğimi biliyordum." Ama, aslında savası kazanmıs olduğunu hissediyordu. "Beynimin kıvrımları arasında bir yerde yatıyordu yanıt ama henüz bunu kelimelere dökememistim." Bir ikindi vakti arkadası Szigety ile birlikte sehir parkında günbatımına doğru yürüyorlardı ve Tesla Goethe'nin Faust'undan pasajlar okuyordu. O an, "Fikir bir simsek gibi çaktı ve bir anda gerçek tüm çıplaklığıyla karsımda parıldamaya basladı." Tesla'nın çırpınan uzun kollan nöbet geçiriyor gibi öne doğru uzanmıstı. Szigety telaslanmıs, arkadasını bir banka oturtmaya çalısıyordu ama Tesla bir dal parçası bulana kadar rahat edemeyecekti. Oturur oturmaz toprağın üzerine bir diyagram çizmeye basladı. "Bak iste motor burada, bak da gör nasıl da tersyüz ediyorum onu." Tozların üzerine çiziktirdiği bu diyagram altı yıl sonra Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'ndeki söylevinde gösterilecek, dünyaya yepyeni basit ve kullanıslı bir bilimsel ilke olarak sunulacaktı. Uygulamaları teknoloji dünyasında tam anlamıyla bir çığır açacaktı. Tesla'nın aklında sadece yeni bir motor değil, tamamıyla yeni bir sistem vardı çünkü düzensiz salınım yapan iki ya da daha fazla dalgalı akımın ürettiği sabit bir eksen etrafında dönen manyetik alan ilkesini bulmustu. Uyumlu akımların yarattığı bu kasırga sayesinde hem komütatör (bir elektrik akımının yönünü değistirmekte kullanılan aygıt) hem de akıma yol islevi gören armatürler devre dısı kalıyordu. Profesör Poeschl'in tezini çürütmüstü. Bunca hareketliliğe karsın Tesla'nınki ortaya çıkana değin tam anlamıyla basarılı bir AC motoru üretilememisti. Bu indüksiyon motoru yepyeni bir sistemin atar damarıydı ve bilim dünyası için çok büyük bir adımdı. Tabii büyük bir icada hayat vermekle bunu insanlara duyurmak arasında dağlar kadar fark vardır. Tesla çoktan kendisini zengin ve ünlü bir adam olarak görmeye baslamıs, hayal gücünün meyvelerini verdiğini düsünmüstü; tabii bunlar aldığı çekin kendisine ne kadar süre yeteceğine bağlı idi. En sonunda buruk bir sekilde, "Ayın son yirmi dokuz günü en zor geçenleri" diye itiraf edecekti. Ama artık bu zorluklar bile ona daha katlanılabilir geliyordu çünkü en sonunda kendisine bir mucit gözüyle bakabiliyordu. "Bu olmak istediğim seydi... Arsimet benim idealimdeki insandı. Sanatçıların eserlerine de hayranlık duyuyordum ama bunlar benim zihnim için gölgelerden ve biçimlerden ibaretti. Bir mucit ise dünyaya somut yaratılar verirdi, yasayan ve isleyen eserler." Bunu takip eden günlerde kendini tamamıyla yeni alternatif akım aletleri gelistirmeye adadı. "Bu, hayatımda hissettiğim en eksiksiz zihinsel mutluluk haliydi... Fikirler sakin bir akısla zihnime doluyordu, çektiğim tek zorluk onları oldukları yerde tutamamamdı. "Tasarladığım aygıtın parçaları zihnimde en ince ayrıntılarına değin bütün somutluğuyla canlanıyordu. Sürekli çalısan makineler hayal etmekten büyük bir zevk alıyordum... Doğal bir esin arzulu bir isteğe dönüstüğünde insan hedefine dev adımlarla kosmaya baslar. Ben de iki aydan daha kısa bir süre içinde bu sistem dahilinde akla hayale gelebilecek her türden değisikliği ve motoru üretebildim..." Çok fazlı indüksiyon, yarı fazlı indüksiyon ve çok fazlı sinkronus gibi kullanıslı alternatif akım motorları; ayrıca elektrik üretecek, aktaracak ve kullanacak tüm çok fazlı ve tek fazlı motorları tasarlamıstı. Ve gerçekten de zamanla dünyadaki tüm elektrik, Tesla Çok Fazlı Sistemi ile üretilmeye, aktarılmaya, dağıtılmaya ve mekanik enerjiye dönüstürülmeye baslanacaktı. Yıl 1882 idi ve fikirler hala Tesla'nın zihninin içinde patlamaya devam ediyordu. Prototip üretecek ne zamanı ne de yeterli parası olduğundan telgraf ofisindeki isinde yoğunlasacak ve kısa bir süre sonra mühendisliğe terfi edecekti. Merkez istasyondaki aygıtlarda çesitli değisiklikler yapmıstı. Bunların arasında patentini almayı unuttuğu bir telefon amplifikatörü de (yüksel-teç) vardı ve bu is sayesinde değerli pratik deneyimler kazanıyordu. Aile dostları sayesinde -Puskas denilen iki kardes- Edison'un Paris'teki telefon subelerinden birinden bir is teklifi alacak ve 1882 güzünde Paris'e doğru yola çıkacaktı. Đlgi alanının doruk noktasında Continental Edison Sirketi'ndeki görevlilere alternatif akımın muhtesem potansiyel faydalarını tanıtmak vardı. Fakat genç Sırp, Edison'un bu konuda konusulmasından nefret ettiğini öğrendiğinde derin bir hayal kırıklığı yasayacaktı. Genç ve Paris'te yasıyor olmanın sağladığı olanaklar onu kısa sürede teselli edecekti. Amerikalı ve Fransız yeni arkadaslar ediniyor, bilardodaki üstün becerisini gelistiriyor, her gün kilometrelerce yürüyor ve Sen nehrinde yüzüyordu. Đsteki görevi sorun çözücülüğü idi. Fransa ve Almanya'da kurulan Edison enerji sebekelerindeki aksaklıkları düzeltiyordu. Bir gün sirket tarafından bir is için Alsas'a gönderilince yanına gerekli malzemeleri de alacak ve ilk defa burada alternatif akım indüksiyon motorunu insa edecekti. "Kaba taslak kurulmus bir aletti ama alternatif akımların komütatöre gerek olmadan rotasyon sağladığını ilk defa görmek bana tarifi mümkün olmayan bir mutluluk yasatmıstı." 1883 yılı yazında, bir asistanın da yardımıyla aynı deneyi iki kere daha tekrarladı. Kendi ürettiği AC'nin Edison'un DC'sine olan üstünlüğü o derece belirgindi ki hiç kimsenin bunu görmezden gelemeyeceğini düsünüyordu. Tesla'dan, Alman Hükümetinin devralmayı reddettiği, Strasburg'daki bir Tren Đstasyonu Aydınlatma Sebekesi konusunda bir seyler yapması istenmisti. Ve Alman Hükümeti'nin bu konudaki sikayetlerinde oldukça büyük bir haklılık payı vardı. Đmparator I. Wilhelm'in de hazır bulunduğu açılıs töreni sırasında koca bir duvar kısa devre nedeniyle havaya uçmustu. Büyük bir ekonomik kayıp tehlikesiyle karsı karsıya kalan Fransa subesi Tesla'ya dinamoyu tamir etmesi ve Almanları yatıstırması karsılığında yüklüce miktarda bir prim vaat etmisti. Đsini basarıyla tamamlayan Tesla primini almak ümidiyle Paris'e dönmüstü. Ama üzülerek görecekti ki bu vaat asla yerine getirilmeyecekti. Amiri olan üç yönetici de en sonunda Tesla'nın tepesi atana ve istifasını verene dek isi birbirlerine havale edecekti. Sebekenin yöneticisi ve Edison'un yakın arkadaslarından biri olan Charles Batchelor genç Sırp'ın yeteneklerinin farkına varmıstı. Tesla'ya kırların da, paraların da daha yesil olduğu Amerika'ya gitmesini tavsiye edecekti. "Sermayeyi kediye yüklemistim, güvenli isimi bırakmıstım ve simdi tren hareket etmek üzereyken ellerim cebimde öylece kalakalmıstım" diye anlatıyor Tesla. "Biletim ve param yoktu, ne yapacağımı sasırmıstım. Hareket halindeki trenin yanında kosmaya baslamıstım ve beynimin içi birbirine zıt düsüncelerle doluydu. Karar verdim, elimin çabukluğu bana yardım etti ve iste son anda kompartımanın içerisindeydim..." Amerika'ya doğru yola çıkmıstı. Cebinde birkaç kurus para, yanında çiziktirdiği birkaç siir ve makale taslağı -fazla açıklamaya gerek duymadan- çözümsüz bir problem olarak adlandırdığı bir dizi hesap ve bir uçus makinesinin çizimleriyle beraber... Surası kesindi ki, henüz yirmi sekizinde olmasına karsın dünyanın en büyük mucitlerinden birisiydi. Ama bundan, kendisinden baska, Tanrının tek bir kulunun haberi yoktu. 4. EDĐSON'UN HUZURUNDA Neyse ki, en azından hiç kimse, basındaki sasalı melon sapkası ve üstünde kara paltosu olduğu halde sıcak bir temmuz günü Manhattan'daki Castle Gate Göçmen Bürosu'na giren Tesla'yı Montenegrolu bir çoban ya da çevresine yüklü miktarda borç takıp ortalardan kaybolan bir hapishane kaçkını zannetmemisti. 1884 yılıydı, yani Fransa halkının Amerika'ya Özgürlük Anıtı'nı armağan ettiği yıldı. Emma Lazarus'un sözlerine yanıt verircesine on altı milyon Avrupalı ve Asyalı birkaç yıl içinde bu ülkeye akın etmisti ve gelmeye de devam ediyorlardı. Kadın erkek, hatta çocuk, herkes Amerika'da patlak veren sanayi devrimini besleyen yakıt gibiydi. Bu yıl aynı zamanda 1884 paniğinin yasandığı yıldı. Tesla, yeni gelenlerin emek çetelerine fabrikalarda, madenlerde, demiryollarında, limanlarda günde on üç saatlik ezici bir çalısma için köle gibi pazarlandığı Göçmen Đs Bulma Kurumuna adımını dahi atmayacaktı. Bunun yerine, elinde Edison'a hitaben yazılmıs kapı gibi tavsiye mektubu ve cebinde bir tanıdıktan aldığı adres ile polislere yol sora sora, cansiperane, New York sokaklarına atılacaktı. Bir dükkanın yanından geçerken dükkan sahibinin bozuk bir makineye küfürler yağdırdığını isitti. Adamın yanında durdu ve makineyi tamir etmeyi teklif etti. Yapılan isten dükkan sahibi o denli hosnut kaldı ki hemen Tesla'ya yirmi dolar verdi. Yürürken genç Sırp'ın aklına gemide duyduğu bir fıkra geldi ve gülümsemeye basladı. Amerika'ya henüz gelmis Montenegrolu bir çoban yolda yürürken on dolarlık bir banknot görür. Eğilip parayı aldıktan sonra kendi kendine söyle söylenir: "Bugün Amerika'daki ilk günüm, neden çalısmak zorunda olayım ki?" Henüz otuz ikisinde olmasına rağmen saçları ağarmaya baslayan Thomas Alva Edison, Bayan Edison'un kendi kreasyonundan ve ellerinden çıkma damalı isçi gömleği içinde kaba saba, neseli, hafif kambur duran zeki bir insandı. Đlk bakısta insana yüzünde bir ifade yokmus gibi gelirdi ama ziyaretçileri kısa süre içinde gözlerinde parlayan uçsuz bucaksız enerjinin ve zekanın farkına varırlardı. O zamanlar Edison, bir dahi için bile, fazlasıyla zayıf birisiydi. Goerck Sokağındaki Edison Machine Works'ü ve Besinci Cadde'deki Edison Electric Light sirketini kurmustu. 255-57 Pearl Sokağındaki elektrik üretim istasyonu tüm Wall Street'e ve East River'a hizmet veriyordu. Ve New Jersey Menlo Park'ta birçok insanın çalıstığı ve inanılmaz olayların gerçeklesebileceği bir arastırma laboratuvarı vardı. Bazen kendisi de burada boy gösterir, laboratuvarın arkasındaki jeneratörden gelen doğru akımla beslenen ve demirlerin üzerinde saatte seksen kilometre hızla ilerleyebilen "küçük demir lokomotif canavarı"nın çevresinde dans ederdi. Bu laboratuvara sesini Edison'un fonografı ile ölümsüzlestirmek için Sarah Bernhard da gelmisti. Nazikçe Edison'un I. Napolyon'la olan benzerliğinden dem vurmustu. Pearl Sokağı jeneratörü New Yorklu birkaç yüz varlıklı insana hizmet ediyordu ama Edison sehrin her yanındaki doğru akım sebekeleriyle uzak noktalardaki imalathaneleri, fabrikaları ve tiyatroları da besliyordu. Ayrıca denizde yüzen gemileri de aydınlatacak sebekeler kurması için ardı arkası kesilmeyen teklifler alıyordu ki bu da tam bir bas ağrısıydı. Çünkü denizin ortasında çıkabilecek olası bir yangın feci bir kabusa dönüsebilirdi. Aynı zamanda özlü sözlerinden gelen ününü de korumak zorundaydı. "Ticaret ve sanayi dünyasında herkes hırsızlık yapar" diyordu vecizelerinin bir tanesinde. "Ben de çok çaldım. Ama ben nasıl çalınacağını biliyorum. Diğerleri bilmiyorlar..." Diğerleri ile kastettiği Batı Sendikası idi. Onlar için bir is yapıyordu, aynı zamanda da rakip firmaya onlara yaptığı isle rekabet etmelerini sağlayacak baska bir icadını satıyordu. Çok ünlü bir diğer deyisi de matematikçi olmaya ihtiyaç duymadığı, ne zaman istese bir tanesini ise alabileceği yolluydu. Formal eğitim almıs bilim insanları bu sözlerden alınabilirdi ama Amerika'nın teknolojik ilerlemesinin bu safhasında mühendislerin ve mucitlerin doğal hayata çağdasları olan akademisyenlerden çok daha fazla katkıda bulunduğu da göz ardı edilemezdi. Herkes ne demek istediğini gayet iyi anlıyordu, Edison sözlerine icatlarının değerini getirdiği para ile ölçtüğünü ve baska bir seyin onu ilgilendirmediğini eklemeden edemezdi. Julian Hawthorne söyle açıklıyordu: "Eğer Edison mucitliği bırakıp yazarlığa merak sarsaydı dünyanın en büyük romancılarından biri olurdu..." 1884 yılının sinirleri bozan bir yaz günüydü. Amerikalı mucit Pearl Sokağı üretim istasyonundayken Besinci Cadde'deki Vanderbiltlerin evinden bir acil durum çağrısı aldı. Evde, ince metal tellerden olusan iki kablonun birbirine dolanması nedeniyle yangın çıkmıstı. Alevler söndürülmüstü ama atesten gömleği bir kere sırtına geçirmis olan Bayan Vanderbilt yatısmak bilmiyordu. Sorunun kilerdeki buhar makinesinden ve kazandan kaynaklandığını öğrenmisti. Ama aklı basından giden kadın tüm sebekenin sökülmesini istiyordu. Edison hemen bir tamir takımını isbasına çağırdı, fincanındaki soğuk kahveden bir yudum aldı ve ne yapacağını düsünmeye basladı. Telefon çaldı. Edison alıcıyı daha iyi isiten kulağına götürdü. Gemicilik sirketinin yöneticisi alaylı bir ses tonuyla aydınlatma sebekesindeki dinamoların tamir edilmesi konusunda herhangi bir planı olup olmadığını soruyordu. Büyük yolcu gemisi S.S. Oregon günlerdir limana çakılmıs bekliyordu; tabii bu arada da sirket hatırı sayılır miktarda para kaybediyordu. Edison ne diyebilirdi ki? Gönderebileceği mühendisi yoktu. Hasetle Morgan'ı düsündü. Bay J. Pierpont Morgan, sırf Murray Tepesindeki malikanesinin bahçesinin altındaki özel kazanı ve buhar makinesi için bir mühendis tutmustu. O kadar gürültü çıkartıyordu ki komsuları dava açma tehdidinde bulunmuslardı. Ama bu Morgan için önemli bir sorun değildi; ne zaman isler sarpa sarsa bir puro yakıp yatı Corsair'le bir tura çıkabilirdi. "Hemen öğleden sonra bir mühendis göndereceğim" diye söz verdi Edison armatöre. Morgan, Edison'un tüm New York sehrini sarmalayan, iyi çalısmadığı için atları bile ürküten doğru akım sebekesinin finansörüydü. Ortalama finansörler ve sanayiciler hala elektriğin önemini kavrayamamıslardı ama Morgan gibi az sayıda insan elektriğin Arsimet'inkinden bu yana dünyada görülen en umut verici icatlardan biri olduğunu sezebiliyordu. Herkesin enerjiye ihtiyacı vardı. Ve er ya da geç herkes Edison'un akkorunu kullanmaya baslayacaktı. Elektrik mühendisliği, bilimsel yaratıcılığa sahip yetenekli insanların girdiği, vaat ettiği parasal zenginliğin yanı sıra bilinmeyen bir dünyanın çekiciliğini ve tehlikelerini de içeren yeni bir alandı. Cornell ve Columbia Üniversiteleri, ülkede bünyelerinde elektrik mühendisliği bölümleri bulunan ve bununla haklı bir gurur duyan birkaç kurumun arasında yerlerini almıstı. Amerika'da yetisen bir avuç uzman vardı ama bunların arasından Edison, Joseph Henry, Elihu Thomson gibi devler çıkmıstı. Sanayiciler de Tesla, Michael Pupin, Charles Proteus Steinmetz, Batchelor, Fritz Lowenstein gibi yabancı bilim insanlarına yönelmislerdi. Ama New York ısıklarının yanıp sönmesini en basta Edison'un dehasına borçluydu. Bayan Cornelius Vanderbilt'in aile malikanelerinin devasa merdivenlerinden beyaz saten ve elmaslardan mütesekkil, pek çok kisinin aklından uzun süre çıkmayacak, "Elektrik Isığı" adlı kostümü ile indiği ve Astorlar'la Vanderbiltler arasında güdülen kinin sona erdirildiği o dillere destan balo düzenleneli henüz bir yıl olmamıstı. Edison, olmayan mühendisini gemicilik sirketine göndermeyi vaat etmis ve telefonun alıcısını henüz yerine koymustu ki içeriye bir görevli girdi, Ann ve Nassau Sokaklarında yeni sorunlar çıktığını bildirdi. Mucidin deneyimsiz elektrik teknisyenlerinden birinin monte ettiği bağlantı kutusunda kaçak vardı. Bir faytoncu ve atı bir anda havaya fırlamıs sonra da hızla sokağın diğer ucuna doğru kaybolup gitmisti. Edison bütün hıncını adamcağızdan çıkardı "Git eğer becerebilirsen kendine adam bul, akımı kes ve kaçağı tamir et" diye bağırdı bütün gücüyle. Basını kaldırınca bürosunda beklemekte olan uzun boylu bir siluet gördü. "Yardımcı olabilir miyim bayım?" Tesla kendini tanıttı, aksanına özen gösteriyordu ve biraz da bağırıyordu, Edison'un isitme problemi olduğundan haberi vardı. "Size Mr. Batchelor'dan bu mektubu getirdim, efendim." "Batchelor ha? Paris'te ters giden bir seyler mi var?" "Bildiğim kadarıyla hayır, efendim." "Saçmalama, Paris'te her zaman ters giden bir seyler vardır." Edison Batchelor'un kısa tavsiye mektubunu okudu ve homurdandı. Ama Tesla'ya da insanın içini delip geçen bir bakıs fırlatmaktan geri kalmadı. "'Đki müthis adam tanıyorum ve sen bunlardan birisisin; diğeri de bu genç adam!' Ne tavsiye mektubu ama! Ne yaparsın sen?" Tesla geminin güvertesindeyken bu sahneyi defalarca prova etmisti. Edison'un söhreti onu çok etkilemisti. Đste, formal bir eğitim almamıs olmasına rağmen yüzlerce yararlı ürünün icatçısı olan adamın karsısındaydı simdi. Kendisi ise yıllarca kitapların içine gömülüp kalmıstı, hem de ne uğruna? Bunu gösterecek ne geçmisti eline? Aldığı tüm o eğitim ne isine yaramıstı ki? Hemen Continental Edison için Fransa ve Almanya'da yaptıklarını anlatmaya koyuldu. Edison'un nefes bile almasına fırsat vermeden kesfettiği döngüsel manyetik alan ilkesi ile çalısan kendi imalatı alternatif akım indüksiyon motorunu anlatmaya koyuldu. Bu geleceğin dalgası, diyordu. Akıllı bir yatırımcı bununla bir servet edinebilirdi. "Ağır ol!" dedi Edison sinirlenerek. "Bana bu safsatalardan bahsetme. Tehlikeli bir is bu. Su anda Amerika'da doğru akım kullanıyoruz. Bu, insanların hosuna gidiyor ve ben de yuvarlanıp gidiyorum bu isle. Ama belki sana da bir is verebilirim. Bir geminin aydınlatma sebekesini tamir edebilir misin?" Tesla aynı gün S.S.Oregon'un güvertesine yanında gerekli aletlerle çıkmıs ve gerekli tamirleri yapmaya baslamıstı bile. Dinamolar oldukça kötü durumdaydı, birçok kısa devre ve kopukluk vardı. Tayfaların da yardımıyla bütün gece çalıstı. Ertesi gün safak sökerken bütün is bitmisti. Edison'un dükkanına doğru Besinci Cadde'de yürüyordu ki yolda dinlenmek için evlerine gitmekte olan Edison ve onun önde gelen adamlarıyla karsılastı. "Đste gecelerini sokaklarda geçiren Parislimiz de burada" diye söylendi Edison. Tesla gemideki her iki makinenin de tamirini henüz bitirmis olduğunu söyleyince ona sessizce baktı ve tek bir sözcük daha söylemeden yoluna devam etti. Fakat asırı hassas bir duyma yeteneği olan Tesla, biraz uzaklastığında söyle dediğini isitebilecekti: "Bu herif gerçekten de esaslı biri." Edison Tesla'nın yeteneklerini kısa sürede takdir edecek, kendisine sirketin problemlerini ve tasarımlarındaki sorunları çözmede tam yetki ve özgürlük tanıyacaktı. Tesla saat 10:30'dan sabah 5:00'a kadar çalısıyordu; yeni patronu onun bu temposu karsısında su sözleri esirgemeyecekti: "Çok çalıskan adamlarım oldu ama senin gibi yamanını görmedim." Çok geçmeden Tesla, Edison'un ilkel dinamolarını elden geçirmeye ve doğru akımın kısıtlı olanaklarına karsın, daha etkili çalıstırılma yollarını arastırmaya baslayacaktı. Hepsinin yeniden tasarlanması için bir plan sunmustu ve bu sayede yalnızca daha iyi çalısmalarını sağlamakla kalmayacağını, parasal olarak da sirketin oldukça kazançlı çıkacağını söylüyordu. Kurnaz is adamı özellikle ikincil fayda üzerinde duruyordu ama Tesla'nın söz ettiği yeniden yapılanmanın büyük bir is olduğunu ve bunun uzun süreceğini biliyordu. "Bu isin ucunda elli bin dolar var sana, tabii eğer altından kalkabilirsen" dedi. Tesla aylar sürecek hummalı bir çalısmaya giristi. Yirmi dört adet dinamoyu yeni plan doğrultusunca gelistirmekle kalmadı, sisteme bir de otomatik kontrol mekanizması ekledi, bunun için patenti alınacak orijinal bir sistem gelistirmisti. Đki dahi arasındaki kisilik farklılıkları iliskilerini daha en bastan mahkum etmisti. Edison, Tesla'yı bir teorisyen ve kültürlü olduğu için sevmiyordu. Menlo Park'ın Büyücüsü, dahiliğin yüzde doksanının "ise yaramayan seyleri bilmekten" ibaret olduğunu düsünüyordu. Bu yüzden kendisi sorunları inceden inceye tartmanın önemine inanıyordu. Tesla da bu "deney bağımlılığı" hakkında söyle konusacaktı alaylı alaylı: "Edison ancak bir arıda bulunabilecek bir sebat ve gayretle samanlıkta iğne aramaya bayılır, her çöpün altını tek tek arastırırdı. Bu tip çabalara pek çok kez sahit oldum. Oysa ufak bir teori ve birkaç hesaplamayla bu angaryanın yüzde doksanından kurtulabilirdi insan." Tanınmıs bir editör ve mühendis olan Thomas Commerfold Martin bir keresinde Tesla'nın doğduğu köyü Hırvatistan haritasında bulamayan Edison'un Tesla'ya ciddi ciddi hayatında hiç insan eti yiyip yemediğini sorduğunu anlatır. "En basına buyruk dahinin bile bir yörüngesi vardır" diye yazar Martin, "ve bu iki adamın kendilerine has yöntemleri, tarzları ve eğitimleri vardı. Bay Tesla kendi iyiliği için bu birlikteliğe bir son vermeliydi." En temel bir hijyen anlayısında dahi iki insan ancak bu denli zıt düsebilirdi birbiriyle. Mikroplardan ölesiye korkan ve asırı derecede müskülpesent Tesla, Edison için söyle düsünüyordu: "Ne bir hobisi var ne de herhangi bir spor dalıyla ya da baska bir uğrasla ilgileniyor. En basit hijyen kurallarını dahi kesinlikle umursamıyor... Eğer kendisini koruyacak, gözetecek sıra dısı bir zekaya sahip esi olmasaydı çok önceleri bu katıksız ihmalkarlığı yüzünden ölür giderdi..." Edison'un dinamolarını bastan tasarlamak Tesla'nın yılının büyük bir bölümünü almıstı. En sonunda is büyük bir basarıyla tamamlanınca elli bin dolarını ne zaman alabileceğini sormak için Edison'a gidecekti. Edison masasının üzerine koyduğu bacaklarını yana devirecek, ağzı bir karıs açık Tesla'ya su yanıtı verecekti: "Tesla, senin biz Amerikalıların espri anlayısından haberin yok anlasılan." Öyle görülüyordu ki Tesla bir kez daha Edison sirketinden kazık yemisti. Sinirlenerek istifa edeceğini bildirdi. Edison ise buna karsılık "müthis" bir teklifte bulunacaktı. Aylık 18 dolar olan maasına 10 dolarlık bir zam yapmak. Tesla melon sapkasını aldığı gibi dısarı çıkacaktı. Edison'a göre Tesla bir "bilim sairi" idi. Düsünceleri "harika ama kullanıssız"dı. Genç mühendisi bir hata yapmakta olduğu konusunda uyarıyordu -gerçekten de bir süre için bu uyarıda haklılık payı vardı. Ülke hala is bulmanın çok zor olduğu derin bir ekonomik kriz içindeydi. 84 krizi o denli büyük bir güvensizlik ortamı yaratmıstı ki Amerika'nın dört bir yanında binlerce küçük ölçekli yatırımcı iflas bayrağını çekmisti. Đsadamları kurtulus için hükümete değil Morgan'a basvuruyorlardı. Bu para babası da gücü tek bir merkezde toplamaya yönelik ince planlarının isçi sorunları ve demiryollarındaki paylasım savası nedeniyle tehlikede olduğunu düsünüyordu. Herkes hayali amaçlara hizmet eden çok fazla demiryolu dösendiğinin farkındaydı ve bunun sonu da iflas olacağa benziyordu. Sirketler birlesmeliydi. Ama Morgan oldubittiye gelecek ya da ihtiyatsız davranacak tipte bir adam değildi. Rakipleri biraz terleseler ne olurdu sanki? O da bu arada Avrupa'nın kaplıcalarını dolasır ve sanat eserleri toplardı. Tesla bir yaz ortasında Amerika'ya ayak bastığında Morgan sakin seyahatlerinden birinde, Đngiltere'deydi. Ama oradan "demiryolu fiyaskosu" ve dalga dalga yayılan panik haberleri aldı. En sonunda ülkesine dönmeye ve essiz aklını ulusunun hizmetine sunmaya karar verdi. Morgan'ın çözümü çatısan tüm sirketleri Corsair' in güvertesinde yapılacak bir toplantıda bir araya getirmekti. Tüm bir gün boyunca diğer sanayi devleri ile birlikte körfezde ve East River'da bir asağı bir yukarı salınacaklardı. Bu savas insanlar arasında patlak vermemisti, bu oligarsik çatısmada kilitlenen petrol, çelik ve demiryolları çıkarları arasındaki savastı. Gece bastırmadan Morgan hepsini öyle iyi "örgütlemisti" ki, akıllıca kurulan birlesik sirketler sayesinde "zararlı rekabet" en alt seviyeye çekilmisti. Bu Morgan'ın yönteminin özüydü ve bu yöntem pek kısa bir zaman içerisinde gelecek vadeden yeni elektrik kurumlarında da kendisini hissettirecekti. Bu sırada mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmaya baslayan Tesla'nın çevresinde de bir grup yatırımcı toplanmıs ve kendi adına sirket kurma teklifi getirmislerdi. Bu teklifin üzerine atlayacaktı. En sonunda müthis alternatif akım bulusunu dünyaya tanıtılabilecekti. Ve böylece, kendine has görüsüne göre, insanlık sıkıntılarından kurtulacaktı. Fakat, ne yazık ki destekleyicilerinin aklındaki daha basit ve pratik bir fikirdi. Sokaklardaki ve fabrikalardaki ark aydınlatmalarının gelistirilmesi sahası oldukça büyük bir pazardı ve öncelikle bu konu üzerinde durulması gerekiyordu. Böylece merkezi Ne w Jersey Rathway'de ve bir subesi de New York'ta olan Tesla Electric Light Sirketi kuruldu. Sirket çalısanları arasında, yirmi yıl boyunca hep Tesla'nın perde arkasındaki müttefiki olacak James D. Carmen de vardı. Joseph H. Hoadley le birlikte Tesla'nın sirketlerinin bazılarında çalısacaklardı. Grand Street'teki ilk laboratuvarında ise koyulan Tesla, kullanılmakta olanlardan çok daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan Tesla ark lambasını üretecekti. Sistemin patenti alınacak ve ilk olarak Rathway sokaklarında kullanılacaktı. Tesla'nın buna karsılık alacağı ödül ise sirketin birkaç hissesinden ibaret olacaktı. Acıyla karısık bir saskınlıkla Amerikan ticaret sisteminin cilveleriyle sirketten nasıl rahatça uzaklastırıldığını görecekti. Elinde bol miktarda hisse senediyle açıkta kalakalmıstı. Sirket henüz çok genç olduğu ve halen ekonomik bir kriz dönemi yasandığı için de bu hisselerin hiçbir kıymeti yoktu. Tesla üçüncü kez sahneyi terk ediyordu. Kötüye gidis çöküse dönüsmüstü, mühendis olarak çalısabileceği bir is bulamıyordu. 1886 güzünden ertesi yıla uzanan süre boyunca hayatının en zor dönemlerinden birini yasadı. New York sokaklarında isçi gruplarıyla birlikte ölesiye çalısıyor, hayatını güç bela devam ettirebiliyordu. Tesla daha sonraları bu acı dolu anılarından pek fazla söz etmeyecektir. Yine de bu arada bazı ilerlemeler olmustu. Ark aydınlatmada yaptığı yenilikler sayesinde yedi patent hakkı, ayrıca yine aydınlatma ile ilgili baska patentler almıstı ki bunlardan ikisi özellikle ilgi çekiciydi. Bu sistemde demirin 750 santigrat derece üzerindeki ısılarda manyetik özelliğini kaybetmesi ve bu sayede ısının doğrudan mekanik ya da elektrik enerjisine dönüstürülmesi prensibi uygulanıyordu. Tesla'nın diğer pek çok bulusu gibi bunlar da hemen kullanım alanı bulamayacaklar ve unutulmaya terk edileceklerdi. Fakat yirminci yüzyılda yeni yeni bu sisteme benzer bir uygulama, her ne kadar bunun Tesla'nın önceki buluslarının bir devamı olduğu pek hatırlanmasa da dikkat çekmeye baslamıstır. Döngüsel manyetik alanı kesfetmesinin ve Strassburg'da ilk alternatif akım motorunu çalıstırmasının üzerinden dört yıl geçmisti. Amerika'nın yesil çayırları ve banknotları kendisinden daha ne kadar kaçabileceklerdi acaba? Yasadığı hayal kırıklıklarından gururu incinmis, yine kara kara kaybedilen yıllar diye kabul ettiği eğitimine harcadığı zaman üzerinde düsünmeye baslamıstı. Fakat talihi yeniden umulmadık bir sekilde yön değistirecekti. Çalıstığı ve dayanılmaz acılar çektiği isyerindeki ustabası, indüksiyon motorunun bahsini duymus, mucidi, Western Union Telgraf Sirketi'nin yöneticisi A. K. Brown ile tanıstırmaya götürmüstü. Bu adam alternatif akım hakkında bilgi sahibi olmasının yanı sıra yeni fikirlere de oldukça açık bir kisiydi. Edison'un önündeki devrimi görmeyi basaramadığı, ya da daha doğrusu doğru akım elektrik sisteminin sonunun geldiği yerde Brown geleceğin kokusunu almıstı. Tesla adına bir sirket kuruldu. En sonunda bu sirket ile 1882 yılında Budapeste'deki bir parkta tasarladığı alternatif akım motoru üzerinde çalısabilecekti. 5. AKIMLAR SAVASI BASLIYOR Tesla'nın yeni sirketi için hevesle kurduğu atölyeler 33-35 Güney Besinci Caddede, Edison'un atölyelerinden yalnızca birkaç blok ötedeydi. Yarım milyon dolar sermayeyle kurulan Tesla Elektrik Sirketi 1887 yılının nisan ayında hizmete açıldı. Bu anı çok uzun zamandır beklemekte olan Tesla için bu bir düsün gerçek olması anlamına geliyordu. Kendi ürettiği dinamolar gibi gece gündüz, aralıksız çalısmaya baslayacaktı. Her sey zihninde gizli olduğundan çok fazlı AC motoru için doldurması gereken patent formları üzerinde birkaç ay daha çalısması gerekiyordu. Bu, gerçekte, tek fazlı, çift fazlı ve üç fazlı alternatif akımlardan mütesekkil tam bir sistemdi. Diğer tipler üzerinde de deneyler yapmıstı. Ve her tip için uygun dinamolar, motorlar, trafolar ve otomatik kontrol mekanizmaları gelistirmisti. Amerika'da halen farklı devre ve donanım kullanmakta olan yüzlerce santral vardı. Bunlar genellikle bir ya da bir grup bulus üzerinde odaklanmıslardı. Buna göre, Elihu Thomson Massachussets Lynn'deki Thomson-Hous'ton sirketinin fabrikasındaki küçük alternatörleri ve trafoyu 1886 yılında kurmustu, bu sistem diğer bir fabrikanın akkor lambalarını da besliyordu. Fakat elektrik tertibatı için güvenli bir sistem gelistirebilmek için bir yıla daha ihtiyacı vardı. Demiryolları hava freni sistemleri yatırımcısı George Westinghouse da Gaulard ve Gibbs'in AC dağıtım sistemi patent haklarını satın almıs ve mühendisi William Stanley'i bir trafo sistemi insa etmekle görevlendirmisti. 1886 yılında sistemin basarılı bir testi yapılmıstı. Westinghouse aynı yıl kasım ayında Buffalo'da Amerika'daki ilk ticari AC sistemini isletmisti, aynı zamanda otuzun üzerinde sebeke de insa halindeydi. Buna ilaveten, tabii ki, bir de bu sahadaki yarısmaya ilk katılanlardan biri olan Edison Elektrik Sirketi'nin doğru akım sistemi vardı. Ancak hala tatminkar bir alternatif akım motoru üretilememisti. Atölyelerini açmasının üzerinden altı ay geçtikten sonra Tesla patent ofisine test edilmesi ve dosyalanması için iki motorunu gönderecekti. 1892 yılı boyunca kırk patent için basvuracak ve bunları alacaktı. Tüm icatları o denli orijinal ve üstündüler ki hiçbir beklemeyle karsılasmıyordu. En sonunda hak ettiği üne gecikmeli de olsa kavusmaya baslamıstı. Cornell Üniversitesi bünyesinde Elektrik Mühendisliği dersleri açan A. Anthony, Tesla'nın sisteminin önemini ilk bakısta kavramıs ve onun lehine bir konusma yapmıstı. Bu sistem sadece yeni bir motor olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir teknolojiyi müjdeliyordu. Sistemin belkemiği, Anthony'nin deyisiyle aksaklık yapacak tek bir parçası bile olmayan basit indüksiyon motoruydu. Birlesik Devletler Patent Bürosundan sızmaya baslayan bu gizli hareketliliğin haberleri kısa süre içerisinde endüstriyel ve akademik çevreleri olduğu kadar Wall Street'i de sallamaya baslamıstı. Profesör Anthony'nin önerisi doğrultusunda bu meçhul genç Sırp, Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nden 16 Mayıs 1888'de bir seminer düzenleme daveti alacaktı. Tesla saskınlıkla kendisinin doğustan yetenekli bir hatip olduğunu fark edecekti; söylevi de klasikler arasındaki yerini alacaktı. Seminer konusu "Yeni bir Alternatif Akım Motoru ve Trafo Sistemi" idi. Semineri değerlendiren Dr. B. A. Behrend, "Faraday'ın Elektrikte Deneysel Arastırmalarının ortaya çıkmasından bu yana ilk defa bu derece önemli bir deneysel gerçek bu denli basit ve açık bir sekilde açıklanıyor" diyecekti. Arkasından gelenlere yapılacak bir is bırakmamıstı. Hazırladığı rapor, matematiksel teorinin iskeletini dahi içermekteydi. Tesla'nın zamanlaması bundan daha iyi olamazdı. Aldığı patentler Westinghouse'un pesinde kostuğu çözümleri içeriyordu. Pittsburglu kodaman, mors bıyıkları ile tıknaz, kaba saba, hareketli, iyi giyinmeyi ve macerayı seven bir adamdı. Pek yakında o da Morgan gibi raylar üzerinde giden özel vagonu ile seyahat etmeye baslayacaktı, önceleri Pittsburg New York arasında, daha sonraları Niagara Selalesine kadar uzanacaktı. Giriskenliği ile ün yapan Westinghouse az çok Edison'u andırıyordu. Ve Edison gibi o da mücadeleci bir insandı. Bu iki adam pek kısa bir süre içerisinde aynı ringde mücadele edeceklerdi. Westinghouse da esaslı isadamlarındandı ama o 'soyguncu baron' gibi politikacıları satın almaya çalısmaz, insanları yolunacak kazlar gibi görmezdi. Onun birincil olarak görüs alanını kaplayan konu Amerika'nın her yanına dalga dalga yüksek voltajlı akım gönderilebilmesini sağlayabilecek potansiyel bir enerji sistemiydi. Tesla gibi o da bir zamanlar büyük Niagara'nın hidroelektrik potansiyelini değerlendirme hayalleri kurmustu. Tesla onu laboratuvarına davet etti. Yeni enerji kaynaklan hakkında düsler gören iki züppe adamın frekansları hemen tutmustu. Tesla'nın laboratuvarı ve atölyesi ilgi çekici aletlerle doluydu. Westinghouse bir makineden diğerine kosuyor, bazen öne kaykılıyor, ellerini dizlerine koyuyor, her seyi dikkatle inceliyordu; bazen basını hafifçe yana eğiyor alternatif akım motorlarından gelen mırıltıları dinlerken basını zevkle sallıyordu. Birkaç açıklamaya ihtiyacı vardı. Ne yazık ki belgelenememis bir hikayeye göre o an Tesla'ya tüm AC motorlarının patenti karsılığında 1 milyon dolar ve ayrıca telif haklarını teklif etmistir. Böyle bir teklif yapılmıs olsa bile muhtemelen sonradan geri çekilmis olmalı; nitekim Tesla Westinghouse'dan daha sonra kırk patenti karsılığında 60 bin dolar almıstı; bunun 5 bin doları nakit para geri kalan kısmı da 150 hisse senediydi. Westinghouse'un arsiv kayıtlarına göre ise satılan her beygirgücü enerji karsılığında iki buçuk dolar almaktaydı. Birkaç yıl içerisinde bu telif haklarının karsılığı öyle devasa boyutlara ulasmaya baslayacaktı ki, bu konuda sorunlar bas gösterecekti. O an için ise Tesla ödemeleri Brown ve sirketin diğer yatırımcıları ile paylasmak zorunda olduğundan henüz süper zenginler arasına girememisti. Yine de sırtından yırtık pırtık esvabını atmıs, Manhattan'in sosyal çevrelerine katılmıs olması hos bir durumdu ve onun için oldukça da bas döndürücüydü. Westinghouse'un sirketinde tek fazlı sistemini güncellemek için ayda 2 bin dolar karsılığında çalısmayı kabul etmisti. Ek bir gelir kazanacak olması çok iyiydi ama bunun yanı sıra bir de Pittsburg'a tasınması gerekiyordu ki bu da tam New York "400"ün üyelerinden heyecan verici davetler almaya basladığı zamana denk geliyordu. New York'tan ayrıldı ama gözü arkada kalmıstı. Her yeni sistemde karsılasılan birçok zorluk onu bekliyordu. Westinghouse'un o zamanlar kullanmakta olduğu 133 devirli akım 60 devir için üretilmis indüksiyon motoruna uygun değildi. Mühendisleri bu konuda uyarmıstı ama sözünü dinlemeleri için aylar boyunca beyhude ve pahalı deneyler yapmak zorunda kalacaklardı. Bir kere gerektiği gibi çalıstırılınca motor tam da tasarlandığı sekilde islemeye baslamıstı. O günden beri 60 devir, indüksiyon motorlarında bir standart halini almıstır. Tesla kısa bir süre içinde kendisi için icatları kadar önemli olan baska bir basarıya daha imzasını atacaktı. 1891 yılının 30 Temmuz günü Amerikan vatandaslığına kabul edilecekti. Bunun kendisi için bilimsel çalısmalarından daha onur verici olduğunu anlatıyordu arkadaslarına. Seref belgeleri çekmecelerinin derinliklerine gömülmeye mahkum olacaktı ama vatandaslık belgesi her zaman için ofisinin bas kösesindeki yerinde güvende olacaktı. Birkaç ay sonra Pittsburg'daki islerini tamamlayacak, fiziksel ve zihinsel bir bitkinlik içinde New York'a dönecekti. Bir sekilde bu birkaç ayının heba olduğunu düsünüyordu çünkü yeni arastırmalar yapıp ilerleyecek zamanı ayıramamıstı kendisine. Eylül'de Paris'teki Uluslararası Sergi'ye katılmak için yola çıkacak, oradan da amcası Petar Mandiç ile birlikte Hırvatistan'a geçecekti. Petar bir zamanlar Ogulin yakınlarındaki Gomirje manastırında papazlık yapmıstı. Bitkin mucit burada biraz dinlenip sağlığına kavusacaktı. Oradan da annesinin ve kız kardeslerinin ziyaretine gidecekti. Ne yazık ki dul annesinin o zamanlar nasıl sartlarda yasadığına, ya da Amerika'da para kazanmaya basladıktan sonra Tesla'nın ailesine yardımcı olup olmadığına dair her hangi bir kayıt günümüze ulasmamıstır. Edison, Tesla'nın Westinghouse ile birlikte alternatif akım konusunda bir anlasma yaptığını ilk duyduğunda öfkeden mosmor kesilmisti. En sonunda saflar belirginlesmeye baslamıstı. Pek yakında Edison'un adaları alternatif akımın sözde tehlikelerini çevreye anlatmaya koyulacaklardı. Edison'a göre AC'nin neden olduğu kazalar mutlaka ortaya çıkartılmalı, yoksa ortaya çıkması sağlanmalı ve toplum ivedilikle bu tehlikeye karsı uyarılmalıydı. Akımlar Savasında söz konusu olan sadece parasal çıkarlar değildi, isin içine fazlasıyla benmerkezci bir dahinin gururu da giriyordu. Ülke kendisini tamamıyla gelisime kaptırmıstı. Pittsburg'da çelik isleri, Brooklyn'de yeni bir köprü, Manhattan'ın semalarında kuleler vardı. Demiryolları, toprak ve altın doğru zamanda doğru yerde olanlara ve akıllıca yatırımlar yapanlara servetler getiriyordu. Fabrikalarında yaklasık 3 bin isçi çalıstıran Edison da o zamanlar Amerikalı sanayiciler arasında bası çeken simalar arasındaydı. Sonradan Edison ve Marconi'ye katılarak Sırp arkadasına karsı üçlü ittifak olusturacak olan Michael Pupin de Tesla'ın AC sisteminin üstünlüğünü ilk bakısta fark edenler arasındaydı. Anlattığına bakılırsa, aslında bu yeni teknolojiye sürekli "methiyeler" düzmesinden dolayı Columbia Üniversitesi elektrik mühendisliği fakültesinden atılmasına ramak kalmıstı. Bir çiftlikte, Sırbistan'ın askeri sınırlarında büyüyen Pupin, Amerika'ya on bes yasında, cebinde bir nikelle (bes sent) çıkagelmisti (serveti Tesla'dan bir sent daha fazlaydı), ton basına elli sentten kömür çıkartmaya baslamıs, sonradan Columbia Üniversitesi ve Cambridge'in burslarını kazanmıstı. Tesla gibi o da Amerika'nın en büyük fizikçilerinden ve elektrik mühendislerinden biri haline gelmisti. Fakat Pupin elektrik endüstrisinin komutanlarının iyi eğitimli uzmanlara pek ilgi göstermemesinden sikayetçiydi. Tek ilgilendikleri sey, kendi deyisiyle, alternatif akımın kendi doğru akımlarının yerini almamasıydı. "Tam anlamıyla Amerikan bir düsünce tarzı" diyordu buna taze Amerikalı. "Tüm tarafsız ve zeki uzmanlar biliyorlardı ki her iki sistem birbirini en iyi sekilde tamamlamaktadır." Westinghouse'un elindeki patentler hakkında, özellikle de kendi mucitlerinin Tesla'dan daha önce davrandıklarını iddia eden rakip sirketler tarafından davalar açılmaya baslanmıstı. Oturumlar Walter Baily, Marcel Deprez ve Charles S. Bradley adlı mucitler lehine kapanıyordu. General Electric de Tesla'nın patentlerini saf dısı bırakabilmek amacıyla, parlak matematikçileri Charles Steinmetz'in "monosiklik" denilen sistemini resmi isleme tabi tutmuslardı. Oysa Steinmetz'in kendisi hiçbir zaman Tesla'nın AC sahasındaki üstünlüğünü sorgulamıyordu bile. Bu tip hareketler insanların kafasını karıstırıyordu, hatta mühendislik dalının kimi uzmanları dahi, neredeyse evrensel bir geçerlilik bulan bu sistemin tamamıyla Tesla'nın eseri olduğundan emin olamıyordu. Bu karmasıklık, Connecticut Çevre Mahkemesi Hakimi Towsend'in Tesla lehine 1900 yılında verdiği genel ve inandırıcı karara karsın, halen etkisini sürdürmektedir. Hakim Towsend'in sözleri, sırf bu nedenle bile olsa, burada tekrarlanmaya değer: "Doğa ve bilim sahalarının dizginlenemeyen, sınır tanımayan ve bugüne değin denetim altına alınamamıs unsurlarına egemen olmak ve bunlara insanın kullanacağı makineler haline dönüstürecek surette gem vurmak Tesla nın dehasına nasip olmustur. Arago'nun oyuncağımın bir enerji makinesine; Baily'nin 'laboratuvar deneyinin pratik anlamda basarılı bir motora dönüstürülebileceği fikrini ilk olarak o sunmustur. "Baskalarının yıkılmaz duvarlar, asılmaz akımlar, çelisik güçler olarak algıladıklarını o avcuna almıs ve Niagara'nın gücünü uzak sehirlerde kullanıslı motorlar seklinde değerlendirmistir." Bunu mahkemeye intikal eden tüm davaların düstüğüne karar veren bir hüküm olarak kabul edebilirsiniz. West Orange, New Jersey'de, Edison'un devasa laboratuvarı ile aynı mahallede oturan insanlar evcil hayvanlarının ortadan kaybolmaya basladıklarını fark ettiler. Kısa zamanda bunun nedeni de anlasılacaktı. Edison çocuklara getirdikleri her bir kedi ve köpek karsılığında yirmi bes sent ödüyordu ve bu hayvanları acımasız deneylerde kasten alternatif akım vererek öldürüyordu. Daha sona bunları üzerlerinde kırmızı harflerle "DĐKKAT!" yazılmıs brosürlerle halka gösteriyordu. Đsin ana fikri suydu: Eğer insanlar tehlikenin farkına varmazlarsa, Westinghouse tarafından katledileceklerdi. Edison iki yıl boyunca bu kan davasının zeminini hazırlamıstı. E. H. Johnson'a söyle yazmıstı: "Ölüm kadar kesin olan bir sey var ki, Westinghouse herhangi bir büyüklükteki sistemini kurduktan sonra altı ay içerisinde bir müsterisi ölecek. Elindeki güç büyük ve bu pratiğe geçirilmeden önce yüzlerce deneye tabi tutulmalı. Ve tehlike hiçbir zaman tam anlamıyla geçmis olmayacak..." Simdi de Westinghouse'u suçluyordu: "Planlarından hiçbiri beni zerre kadar korkutmuyor. Beni asıl endiselendiren, W. tüm ülkeyi propaganda ajanlarına boğabilecek denli büyük bir adam. Her yere eli uzanacaktır ve biz daha ne olup bittiğini anlayamadan bir sürü sirket kuracaktır..." Gözlerini bu meydan okumaya çeviren Westinghouse basta Edison'un sıkıstırmalarına pek aldırmadı ama en sonunda mücadele için eğitimsel bir kampanya hazırladı. Konusmalar yapacak, makaleler yazacak, insanların gerçekleri öğrenebilmesi için elinden geleni ardına koymayacaktı. Westinghouse'un önem verdiği diğer bir olay 1893 yılında yapılacak olan Chicago ve Columbia fuarlarıydı. Tasarımcılar çoktan gözlerini bu olaya çevirmislerdi. Amerika'nın kesfedilisinin 400. yıldönümünde, Geleceğin Dünyası ve Beyaz Sehir ülkeyi aydınlığa boğacaktı. Bundan daha iyi bir gösteri olanağı zor bulunurdu. Fakat talihsiz bir sekilde, en iyi kullanım olanaklarını arastırmakla görevli Uluslararası Niagara Komisyonu'nun baskanlığına ünlü bir Đngiliz bilim insanı olan Lort Kelvin getirilmisti. O da kendi eski kafalılığı ile doğru akımın tarafını tutmaktaydı. Komisyon uygulanabilirliğe en yakın proje için 3 bin dolarlık bir değer biçti ve yirmiye yakın öneri aldı. Ancak üç büyük sirketin, Westinghouse, Edison, General Electric ve Thomson- Houston'un istirakine oy birliğiyle izin verilmemisti. Komisyon, baskanlığını Edward Dean Adams'ın yaptığı New Yorklu, Cataract Đnsaat Sirketi adlı bir grup tarafından bir araya getirilmisti. Westinghouse'a göre sirket, "üç bin dolar için yüz bin dolar değerindeki bilgiye ulasmaya çalısıyordu." Đs konusmaya hazır olduklarında o da önerisini sunacaktı. Hızlı büyüme dönemlerinde sıklıkla rastlandığı üzere, Wes-tinghouse'un parasal sorunları vardı. Sebekelerini Tesla'nın çok fazlı sistemine uyumlu hale getirmek için tahmin ettiğinden daha büyük meblağlarda para harcamıstı. Ve simdi, tam da büyüme için sermayeye susamıs olduğu bir dönemde, bankerler fazlasıyla eli sıkı davranıyorlardı. Tek tesellisi Edison'un da basının dertte olmasıydı. Wall Street'te yayılan söylentilere bakılırsa, destek bulamadığı takdirde Edison'un sorunları büyüyecekti. Dertlerini savusturmak için gittikçe daha da sertlesiyordu. Westinghouse'un hava frenleriyle uğrasmasını çünkü elektrik isinden hiçbir sey anlamadığını söylüyordu. Edison'un akımlar savasındaki ilk saldırısı Albany'de parlamenterlerle kulis yaparak elektrik aktarımının 800 voltla sınırlanmasına dair bir yasa çıkartılmasını tasarlamak oldu. Bu sekilde AC'nin durdurulabileceğini düsünüyordu. Ama parlamenterler bu ise pek de sıcak bakmadılar çünkü Westinghouse, Edison'un sirketi ve diğerleri hakkında, New York yasaları uyarınca, komplo tezgahlamaktan dolayı dava açacağını söyleyerek saldırıyı göğüslemisti. Edison Pittsburg yenilgisini ağız kalabalığı ile savusturmaya çalısıyordu: "Bu adam delirmis, eninde sonunda çamura saplanacağı bir uçurtma ile uçmaya çalısıyor." Gazetelerle, brosürlerle ve kendi sözleriyle nefret dolu bir kampanya baslatan Edison, bununla da yetinmiyor, mideleri kaldırabilen gazetecilere cumartesi gösterileri düzenliyordu. Bunlara, sokaklardan çocuklara para karsılığı toplattığı ürkmüs kedi ve köpeklerin, bir AC jeneratöründen bin voltluk elektrik akımı alan tellere bağlanan metal levha üzerine çıkartılmalarını seyrettiriyordu. Batchelor da zaman zaman alternatif akımın tehlikelerini sergileyen bu gösterilerin düzenlenmesine yardımcı oluyordu. Bir keresinde titreyen bir hayvancağızı tutmaya çalısırken kendisi de esaslı bir soka maruz kalmıstı. "Ruhun ve bedenin korkunç bir sekilde ayrılması anının berbat hatırasını... bedenin titreyen liflerine dalan uçsuz bucaksız, aman vermeyen törpünün yarattığı hissi" anlatacaktı. Ama hayvanların kurban edilmesi devam edecekti. Edison bu savasa ölümüne, bu kendi ölümü olmasa dahi, girmisti. Kendisi, Samuel Insull ve bir laboratuvar asistanı, birinin ölümü ile Westinghouse'un sırtını yere getirmeyi tasarlamıslardı, bunun öldürücü bir darbe olacağını düsünüyorlardı. Brown bir dalavereyle, Tesla'nın AC patentlerinden üçünü, Westinghouse'un haberinin olmadığı bir amaçla kullanmak için satın almayı basarmıstı. Brown bundan sonra Sing Sing Cezaevini ziyaret edecekti. Kısa bir süre sonra cezaevi yönetimi artık idam cezalarının asma seklinde değil elektrik verme seklinde infaz edileceğini, bunun için de Westinghouse'un telif haklarına dahil olan alternatif akımı kullanacaklarını açıklayacaktı. Đlk infaz gerçeklestirilmeden "profesör" Brown, Edison'un seyyar gösterileri için yollara düsecekti. Sahnede buzağılara ve büyük köpeklere AC elektrik verecekti. Onları "Westinghouse Tarzı" ile öldürdüğünü açıklayacaktı. Etkili bir sekilde Amerikalılara "esinizin yemekleri bu icatla mı pisirmesini istiyorsunuz?" diye soruyordu. New York Eyalet Hapishanesi yönetiminin cinayetten hükümlü bir mahkumun elektrik verilerek idam edildiğini açıklaması toplumun endiselerini tetikleyecekti. William Kemmler 6 Ağustos 1890 günü idam edilmisti -Westinghouse Tarzıyla. Kemmler elektrikli sandalyeye oturtulmus, salter indirilmisti. Ama deneylerinde hep zayıf hayvanları kullanmıs olan Edison'un mühendisleri yanılmıslardı. Elektrik yükü yeterli değildi ve hükümlü ancak yarı yarıya öldürülebilmisti. Korkunç islem bir kere daha tekrarlanacaktı. Gözlemcilerden biri bunun "korkunç bir manzara, asmaktan daha beter" olduğunu anlatacaktı. Westinghouse bu uzun ve kirli kampanya süresince halka, deliller ve tanıklar göstererek AC hakkındaki gerçekleri anlatmaya çalısmıstı. Talihi Cornell Üniversitesinden Profesör Anthony'yi, Columbia'dan Profesör Pupin'i ve diğer pek çok saygıdeğer bilim insanını onun tarafına çekmisti. Edison'un ortakları isin renginin değismeye basladığını fark etmisler ve büyük mucidi kendi endüstriyel geleceği açısından büyük bir hata yapmakta olduğu konusunda ikna etmeye çalısmaya baslamıslardı. Ama inatçılık onun zayıf yönlerinden biriydi ve o bunu görmeyi reddediyordu. Ancak yirmi yıl sonra bunun yaptığı en büyük hata olduğunu kabul edecekti. Eninde sonunda en büyük vecizelerinden biri suydu: "Büyük bir servet edinmek umurumda değil... birisini alt etmek benim için daha önemli..." Fakat Edison bilimsel hatasını kabul etmeye hazır olmadan uzun süre önce, önceliklerinde değisiklik yapması gerektiğini fark etmisti. Parasal sorunları dağ gibi büyümüstü, ortak bir sirket bulunması artık kaçınılmaz olmustu. Diğer yandan Morgan ise, Amerika'nın gelecekteki elektrik endüstrisini, hem AC hem de DC, "zararlı rekabet"i saf dısı bırakarak kontrolüne alma hayali gerçek olmaktan çok da uzak değildi. Demiryollarını, petrolü, kömürü ve çeliği nasıl tek elde topladıysa, aynı taktiği elektrik için de kullanacağı anlamına geliyordu bu. Açıkçası, en çok gelecek vadeden yatırımlar tüm elektrikli aletlerin ve uygulamaların üretimini de kontrol edecekti, daha sonraları "kamu hizmetleri" olarak anılmaya baslanacak ilgili hizmetleri de sağlayacaktı. Tabii bunun için önce Tesla'nın patentlerine sahip olmak gerekiyordu. Frenzied Finance'dan Thomas Lawson, "State, Broad caddeleri ve Wall Street'teki hisse senedi piyasalarının fare deliklerinden, mahzenlerinden, asağılık dedikodular yılanlar, solucanlar gibi sürüne sürüne yayılmaya basladı'" diye yazıyordu. "George Westinghouse sirketlerini yanlıs yönlendiriyor... George 'Westinghouse General Electric'le birlesmedikçe içinde bulunduğu zor durumdan kurtulamayacak..." Westinghouse'un hisseleri bas asağı gitmeye baslamıstı." Lawson kendisinin de bir "hisse senedi piyasaları uzmanı" olarak Westinghouse'a destek olmak üzere çağırıldığını anlatır. Öncelikle bir sekilde birlesme sağlanmalıydı. Westinghouse gerçekten de alternatif akım sistemini bütün ülkeye yayma arzusunu fazla ileri götürmüstü. Finansal danısmanları birkaç küçük boyutlu sirketle bir birlesme ayarladılar. Bu sirketler arasında U.S. Electric Company ve birlesik bir sirket olan Electric Light Company de vardı. Yeni sirket artık Westinghouse Electric and Manufacturing Company adıyla anılacaktı. Buna da sükürdü ama bir sorun vardı: Yatırımcı bankerlerle yapılan cömert anlasma uyarınca Nikola Tesla'nın patent hakları alınacaktı. Bir kaynağa göre Westinghouse Tesla'ya haklan karsılığında avans olarak bir milyon dolar ödemisti. Kontrat imzalandıktan dört yıl sonra patent haklarının 12 milyon dolar değerinde olduğuna yönelik söylentiler yayılmaya baslamıstı. Tesla'nın kendisi basta olmak üzere, gerçek değeri hakkında hiç kimsenin kesin bir fikri yoktu. Uygulamaları çoğaldıkça, alternatif akım sistemi ile çalısan tüm enerji ekipmanları ve motorlarının da patent hakları elde edilecekti. Tesla dünyanın en zengin adamlarından biri olabilirdi. Yatırımcı banker Westighouse'a telif hakları anlasmasından kurtulmasını tavsiye etmisti. Aksi takdirde bu yeni yapılanmanın geleceği tehlikeye düsecekti. Westinghouse bu konuda ayak sürüyordu. Kendisi de bir mucitti ve telif haklarına inanıyordu. Bunun yanı sıra, telif haklarının müsterilerce ödendiğini ve üretim giderlerine dahil edildiğini öne sürüyordu. Ama bankerler ona baska sans tanımamıslardı. Đsteksizce Tesla'yı hayatının en utanç verici görüsmesini yapmak üzere yanına çağıracaktı. (Resmi biyografisinde George Westinghouse bu anekdota hiç yer vermeyecektir.) Tesla ve Westinghouse arasındaki anlasma her iki adamın da iyi niyetine dayanarak yapılacaktı. Tesla, hiç süphe yok ki, mahkemeye basvurabilir ve olumlu bir sonuç alabilirdi. Ama bunu Westingho-use'un sirketini kaybetmesi pahasına yapması kime ne kazandırırdı? Her zaman olduğu gibi Westinghouse hemen sadede gelmisti. Sorunu söyle açıklayacaktı Tesla'ya: "Kararın Westinghouse sirketinin geleceğini belirleyecektir." Tesla'nın tüm hayatını çalıstığı yeni alanda yaptığı arastırmalar kaplıyordu. Para, eline geçtikçe kullandığı bir araçtan fazla bir sey ifade etmiyordu onun için. Ama eline ne kadar geçtiğini de pek bilmiyordu. Onun için para yaradığı is kadar değerliydi, kendi basına bir değeri yoktu. "Peki, tut ki seninle yaptığım anlasmadan feragat etmeyi reddettim, o zaman ne yaparsın?" diye sordu Tesla. Westinghouse ellerini açtı ve söyle cevap verdi: "Bu durumda bankerlerle görüsmen gerekir çünkü benim hiçbir etkim kalmayacaktır." "Ve eğer anlasmadan vazgeçersem, sirketini kurtaracak ve kontrolü elinde tutacaksın. Tüm dünyaya benim çok fazlı sistemimi yayma planlarını uygulamaya devam edeceksin, öyle mi?" "Senin çok fazlı sisteminin elektrik alanında dünyanın gelmis geçmis en önemli bulusu olduğuna inanıyorum" dedi Westinghouse. "Su anki zor duruma neden olan da benim bu sistemi tüm dünyaya yaymak istememdir. Ama her ne olursa olsun, ülkeyi alternatif akımın temelleri üzerinde yükseltmek planımdan vazgeçmeyeceğim." Bir is adamı olmayan Tesla, Westinghouse'un ekonomik durumu hakkındaki değerlendirmelerine itiraz edemezdi ama ona güveni tamdı. "Bay Westinghouse, siz hep benim dostum oldunuz, diğerleri beni önemsemezken siz bana inandınız, yolunuza devam edebilecek kadar cesursunuz. Diğerlerinin cesareti yoktu, oysa siz, kendi mühendisleriniz dahi geleceği sezebilecek kabiliyetten yoksun iken, benimle birlikte ileriyi görebildiniz; hep benim yanımda oldunuz... Sirketinizi kurtaracaksınız. Böylece benim icatlarımı gelistirebilirsiniz. Đste sizin kontratınız ve iste benimki; simdi her ikisini de yırtıp atacağım ve sizin de basınız benim telif haklarım yüzünden daha fazla ağrımayacak. Bu yeterli mi?" Westinghouse Sirketi'nin 1897 yılı yıllık kayıtlarına göre Tesla'ya telif haklarının satısı ve daha sonraki ödemelerden vazgeçmesi karsılığında 216.600 dolar ödenmistir. Kontratı kırarak Tesla yalnızca halihazırda kazanılan haklarından vazgeçmekle kalmıyor, gelecektekilerden de feragat ediyordu. Gelmis geçmis tüm sanayi tarihi süresince, eğer enayilik değilse bile, esi emsali bulunamayacak türden bir cömertlikti bu. Bir on yıl daha rahat yasayabilecekti ama neden sonra arastırma gelistirme çalısmaları için gereken para kısılmaya baslanacaktı. Bu sekilde toplum kim bilir ne denli büyük kesiflerden mahrum kalacaktı. Westinghouse birlesmelerin ve ekonomik yeniden yapılanmanın gerçeklestiği Pittsburg'a döndü. Sirketi dev adımlarla ilerliyordu ve o da Tesla'ya verdiği sözü tutuyordu. Tesla, yıllar sonra Westighouse adına düzenlenen liyakat belgesine sunları yazacaktı: "George Westinghouse, kanaatimce, bu dünyada, o zamanki sartlar altında benim alternatif akım sistemimi alıp önyargıya ve paranın gücüne karsı verdiği savası kazanabilecek tek insandı. O görkemli bir karakterin öncüsüydü; Amerika'nın gurur duyması ve tüm insanlığın mütesekkir olması gereken gerçek bir asildi." Tesla aylar sonra, Westinghouse'un mühendisleri ile yasadığı fikir ayrılıklarının yanında, alternatif akım bulusları hakkında açılan davalar nedeniyle çöküntü içine girecekti. Yüzlerce elektrik üreticisi Tesla'nın patentlerini kanunsuzca kullanıyordu ve ne zaman ki Westinghouse hepsini mahkemelerde alt etti, üreticiler Tesla'ya karsı hınç beslemeye basladılar." Bazı saldırılar basit korsanlıkların da ötesine geçmisti. Đddialar Turin Üniversitesi'nden Profesör Galileo Ferraris'in döngü-sel manyetik alanı ilk bulan kisi olduğu yolunda gelisiyordu. Gerçekten de 1885 yılında sorunun çözümü konusunda bazı fikirler vermisti, ama hiçbir ilerleme kaydedememisti. Buna karsılık Tesla döngüsel manyetik alan bulusunu 1882 yılında yapmıstı ve bunu takip eden iki ay içerisinde, daha sonra patentini alacağı aygıtları da içeren, tüm sistemi gelistirmisti. Đlk indüksi-yon motorunu da yapmıstı. Ferraris ise bu sisteme uygun çalısabilecek pratik bir motor üretilemeyeceği sonucuna varmıstı. Buna karsın Londra'da The Electrician dergisi tarafından halka, Ferraris'in yeni bir icatta bulunmak üzere olduğu duyurulmustu. Editörler Tesla'nın icadını duyduklarında ise, yanlıs bir sekilde, Ferraris'ten ilham aldığını yazmıslardı. Westinghouse ile Edison arasında sürmekte olan amansız mücadele nedeniyle, Edison cephesi Tesla'yı karalamak için ayağına gelen bu fırsatı değerlendirmek üzere elinden geleni yapacaktı. Ferraris konusunda çıkan ama doğru ama yanlıs söylentiler de herhangi bir fırsat gibi, değerlendirilmeye değerdi. Đki seçkin göçmen (her ne kadar sonradan Edison'un tarafında güç birliği edeceklerse de) hemen Tesla'yı savunmaya koyulmuslardı. Steinmetz, Elektrik Mühendisleri Enstitüsü için hazırladığı bir raporda söyle diyordu: "Ferraris sadece küçük bir oyuncak yapmıstı, neticede manyetik devreleri demir değil hava olmuslardı, gerçi ikisi arasında pek fark da yok..." Profesör Michael Pupin de Tesla'ya sunları yazacaktı: "Ferraris balonu rakiplerin tarafından fazlasıyla sisirildi. Ben olayı söyle görüyorum, Ferraris'in dönen havuzu ile Tesla'nın dönen manyetik sahası arasında dağlar kadar fark var. Bu ikisi arasındaki fark bana göz ardı edilemeyecek kadar büyük görünüyor ve bu konuya parmak basılmalı, isin gerçeği duyurulmalı..." Arastırmalarına gömülen Tesla'nınsa icatları çevresinde toplanan düsmanca dalgalardan pek haberi yoktu. O simdi, yepyeni bir elektrik dünyasının içinde yasıyordu. Westinghouse ise tanıklık etmekten ve demeçler vermekten arta kalan zamanlarında endüstriyel çevresini önüne geçilmez bir hırsla büyütüyordu. Colorado'da küçük bir madencilik kasabası olan Telluride'de Tesla'nın ilk ticari amaçlı motorları ve jeneratörleri Westinghouse tarafından insa edilmekteydi. 1891 yılında maden kamplarına elektrik sağlamak amacıyla kurulacaklardı. 6. ALEV KILICI Dünya, yakasını bıraktığı ve Manhattan'daki laboratuvarında en büyük askı elektrik ile ilgilendiği sürece Tesla dünyanın en mutlu insanıydı. 1880'lerin sonunda ve 1890'ların basında kısa da olsa böyle bir dönemin tadını çıkarabilmisti. Ama Amerika ve Avrupa'da tıka basa dolu salonlarda dört konferans verdikten sonra dünyanın en ünlü bilim insanlarından biri haline gelmisti ve özel hayatı bir daha asla eskisi gibi olamayacaktı. Konferans kürsüsünde, tehlikeli gösteriler için giydiği yüksek mantar tabanlıklarıyla iki metreye ulasan boyuyla, beyaz giysisi ve kravatıyla garip görünüslü bir leyleğe benziyordu. Yaptıklarına ısınmaya basladıkça yüksek oktavlı sesi heyecanla daha da yüksek perdeden çıkmaya baslıyordu. Kendilerini akan sözcüklerin ritmine, ısıkların oyununa ve büyüye kaptıran dinleyiciler de transa geçmis gibi onu izliyorlardı. Bilimin dili yetersiz kaldığından Tesla görsel efektleri, alevlerin ve ısığın dansına asık bir ozan gibi anlatıyordu. Gerçekten de Tesla buna, enerjiyi içine emmek kadar önem veriyordu. Bununla beraber teknik detaylar konusunda da eline su dökebilecek nitelikte bir bilim insanı daha bulunamazdı. Ates oyunları en azından yirmi kere tekrar ettiği deneylere dayanmaktaydı. Ekipmanların hepsi yeniydi, bizzat kendisi tarafından tasarlanmıs ve genellikle kendi atölyesinde üretilmisti. Aynı gösterinin iki kez tekrarlandığına nadiren rastlanırdı. O günlerin bilimsel terminolojisi yetersiz kaldığı için onun fırça adını verdiği vakumlu bir tüpte hafifçe bosalan ve ısık saçan elektrik yükü aslında elektron ve iyonize olmus gaz moleküllerinin yaydığı ısınlardı. "Simdi sizlere siklotronu açıklayacağım" diyemiyordu çünkü böyle bir sözcük henüz yoktu ama açıkladığı ve sergilediği seyin atom parçalanmasının ilk örneklerinden biri olduğu düsünülüyordu bilgi sahibi kisiler tarafından. "Simdi elektron mikroskobunu; kozmik ısınları; radyo vakum tüpünü; X ısınlarını anlatacağım" da diyemiyordu. Audi-on'un müjdecisi olan vakum ampuldü, radyoyu anlatmak için de telsiz deniliyordu, telsizin ortaya çıkmasına ise daha zaman vardı. O laboratuvarında saydam olmayan fotoğraf kliselerinin, görülebilen ve görülemeyen ısıkların tanımını yaparken Röntgen bile X ısınlarının hangi amaçlarla kullanılabileceğinden habersizdi. Ve Tesla "herhangi bir madde yakmadan, hatta kimyasal bir reaksiyona girmeden yanan" alevden bahsederken, muhtemelen, plazma fiziğinin alanına girmis bulunuyordu. Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nde yaptığı konusmada söyle söyleyecekti: "Açıklanamayan sasılacak olaylar olarak gördüğümüz fenomenlere artık farklı bir gözle bakıyoruz. Đndüksiyon bobininin kıvılcımı, akkor lambanın ısıldaması, akımların ve mıknatısların mekanik güçleri artık kavrayısımız ötesinde değiller; eskiden olduğu gibi anlasılamaz değiller. Tam tersine arastırmalar basit bir mekanizmanın zihnimizde canlanmasını sağlıyor. Halen gerçek doğaları hakkında ancak varsayımlara dayanarak konusabiliyor olsak da gerçeğin çok da uzaklarda bir yerlerde gizlenmediğini biliyoruz. Đçten içe, tam anlamıyla bir kavrayısa vakıf olacağımızı sezinliyoruz. Hala bu güzel olgulara, garip güçlere hayranlık duyuyoruz ama artık biçare değiliz..." Elektriğin ve manyetizmanın gizemli etkileyiciliğinin, "doğadaki güçler arasında esi bulunmayan, görünürde dual karakteri; çekimi, itici gücü ve rotasyonuyla, gizemli etmenlerin ilginç hareketliliğiyle" insan zihnini etkilediğini ve harekete geçirdiğini söylüyordu. Ama tüm bunlar nasıl açıklanabilirdi? "Göksel nesneler gibi eksenlerinde hareket eden ve fırıl fırıl dönen, gözle görünmeyen bir dünyaya ait olan atomlar, moleküller dönerken muhtemelen beraberlerinde statik eter de, bir baska deyisle statik yük de tasımaktadırlar. Bu bana göre en akla yakın açıklamadır ve arastırmaların çoğundan da bu sonuç çıkmaktadır. Moleküllerin ve eterlerinin dönüsü eter gerilimini ya da elektrostatik gerilimi, ortaya çıkartmaktadır; eter gerilimlerinin esitlenmesi diğer hareketleri ya da elektrik akımlarını ve yörüngesel hareketler de elektro ve sürekli manyetizma etkilerini yaratmaktadır." Aynı uzman grup önünde, endüstride devrim yaratan ve çok uzaklardaki evlerin bile aydınlatılabilmesini sağlayan enerji sistemini tanıtmasının üzerinden üç yıl geçmisti. Simdi de hayretler içindeki aynı topluluğa ısık ve elektriğin doğası üzerine yürüttüğü arastırmalarını anlatıyordu. Konustuğu kürsü, içi gaz dolu tüplerden yayılan ısıkla çok çekici bir tarzda aydınlatılmıstı, bazılarının parlaması için fosfor, bazılarında da uranyum kullanmıstı. Bunlar bugünkü floresan lambaların öncüleriydiler. Tesla bunların patentini almayı ya da piyasaya sürmeyi hiç düsünmemisti; gerçekten de pazara ancak elli yıl sonra çıkacaklardı. Söylev için tüplere, tipik bir sekilde, isimler takmıstı. Bunlar arasında yalnızca ünlü bilim insanlarının adları yoktu, bazıları ünlü Sırp sairlerin adlarını almıstı. Bir masaya dönerek eline narin bir parça aldı. "Đste içindeki hava kısmen bosaltılmıs bir cam tüp. Onu elime alıyorum, bedenimin bir parçası yüksek gerilim tasıyan tellerden biriyle temas halinde ve elimdeki tüp de harika bir sekilde yanıyor. Hangi durumda bırakırsam bırakayım, nereye tasırsam tasıyayım, tutabildiğim sürece, yumusak, hos ısığı tükenmeyen bir ısıltıyla parıl-damaya devam edecektir." Elinde tuttuğu tüp parıldamaya baslayınca -diğer gösterilerin yanı sıra bu alternatif akımın güvenirliği hakkında politik bir mesaj da içermekteydi- "Profesör" Brown, Edison'un ajanı, izlemekten vazgeçecek ve hızla salonu terk edecekti. Patronu bu inanılmaz olayı duyunca tırnaklarını yemeye baslayacaktı. Ama Pittsburg'dan sırf bu konferansı dinlemek için gelmis olan Geor-ge Westinghouse öne eğilmis, basını bir o yana bir bu yana sallıyor, gülümsüyordu. Bir sonraki gösterisi, gazların basıncı düsürülmüs ortamlarda yüksek iletkenlik sergilediklerini kesfettikten sonra icat ettiği, yüksek frekanslı bir enerji kaynağına bağlanmıs telsiz, ya da elektrotsuz, desarj lambalardı. Bunları, gösterdiği gibi, odada istediğiniz yere götürebilirdiniz ama onlar ürkütücü bir sekilde yanmaya devam edeceklerdi. Bunlar hiçbir zaman pratik amaçlarda kullanılmak üzere piyasaya sürülemeyeceklerdi ama yeni alınmaya baslanan patentlerin de gösterdiği gibi, seksen yıl sonra bile bu konudaki arastırmalar hep devam edecekti. Sylvania GTE International'ın basmühendisi Roland J. Morin sonraları sunları ifade edecekti: "Sundan eminim ki, bu ısık kaynaklarının Chicago Dünya Fuarı'nda (1893) Tesla tarafından sergilenmesi, daha sonraları D. McFarlan Moore'un floresan lambayı gelistirmesini ve bunları ticari amaçlı kullanıma açmasını tesvik etmistir...", Uzun parmaklı, marifetli elleri bir baska parçayı kavradı. "Đste tek bir tele bağlı havası alınmıs bir ampul... Onu avucu-ma alıyorum ve içindeki platin tel güçlü bir akkor halini alıyor. "Đste ana tele bağlanmıs bir diğer ampul. Metalik soketine dokunduğum anda içi fosforik ısıklı muhtesem renklerle doluyor. "Ve iste, bu platformun üzerinde durduğum sürece yalıtılmıs bir durumdayım; bu indüksiyon bobininin ikincil terminallerinden birisine dokunuyorum... ve gördüğünüz gibi hızla titreyen diğer ucundan ısık huzmeleri yayılmaya baslıyor. "Bu tel örgüden yapılmıs iki levhayı bobinin terminallerine takıyorum. Yükün bosaldığı geçit... ısık seli formunu alıyor." Dinleyiciler zaman zaman görsel heyecanın onun için ise yarar sonuçlar kadar önemli olduğunu düsünmeye baslıyorlardı ama hemen sonra Tesla ardı ardına "ise yarar olguları" da sunmaya baslıyordu gözler önüne. Örneğin, tek tele bağlı çalısan bir motor sergiliyordu, dönüs devresi telsizdi. Ve sağduyu sahibi olmakla, lafı güzafa pabuç bırakmamakla övünen adamları, tamamen telsiz çalısabilecek motorlardan bahsederek büyülüyordu. Boslukta kullanılmayı bekleyen enerjiden söz ediyordu. "Bu mümkün" diyordu, "bu tip 'telsiz' diyebileceğimiz motorlar, yoğun olmayan havada oldukça uzak mesafelerden iletim ile çalıstırılabilirler. Alternatif akımlar, özellikle de yüksek frekanslı olanlar, yoğunluğu çok da az olmayan gazlar içinden dahi inanılmaz bir rahatlıkla geçmektedirler. Havanın yüksek katmanlarındaki yoğunluk azdır. Boslukta birkaç kilometre yüksekliğe çıkabilmenin önünde yalnızca doğasında mekanik olan engeller var. Suna hiç süphe yok ki, yüksek frekans ve yağ yalıtımının kullanılması ile elde edilebilecek devasa potansiyelle parlak desarjlar kilometrelerce az yoğunluklu hava içinden aktarılabilir ve böylece yüz binlerce beygirgücündeki enerjinin yönlendirilmesi ile merkezi kaynaklardan çok uzak mesafelerde olan motorlar ya da lambalar isletilebilir... Ancak bu projeden henüz bir olasılık olarak bahsediyoruz. Enerjiyi bu sekilde nakletmemize de gerek kalmayacaktır. Enerji nakletmemize gerek kalmayacaktır. Kusaklar sonra makinelerimiz uzayın herhangi bir noktasından alacağı bir enerji ile islemeye baslayabilecektir. Bu duyulmamıs bir fikir değil... Bunu topraktan enerji alan Ant-heus söyleminden biliyoruz; muhtesem matematikçilerimizden birisinin düsüncelerinde buluyoruz... Uzayda enerji var. Bu enerji statik midir, yoksa kinetik midir? Eğer statikse umutlarımız bosa çıkar; eğer kinetikse -ki bunun böyle olduğundan eminiz- o zaman insanın makinelerini doğal değirmenler gibi çalıs- tırabilmesi yalnızca bir zaman meselesidir..." Tesla'nın sovunun yıldızı ise (daha sonraları Đngiltere ve Fransa'daki seminerlerinde de yer alacak olan) onun karbon lambası dediği, neredeyse tamamı bos olan, altı inçlik vakumlu bir tüptü. Arastırmaları ile bilimsel kesifler dünyasında yepyeni bölgelere seyahat ediyordu. Bu, yüksek frekanslı akım kaynağına bağlı tek bir telin ucunda katı bir metal monte edilmis cam bir küreydi. Merkezi "düğme" elektrostatik bir sekilde çevredeki gaz moleküllerini cam küreye doğru harekete geçiriyordu. Daha sonra gerisin geri düğmeye doğru çekiliyorlar, çarpıyor ve onu ısıtıyorlardı. Ve her saniyede milyonlarca kere tekrarlanan bu islem sonucunda düğmenin akkor haline gelmesine yol açıyorlardı. Kaynağın gücüne bağlı olarak, birçok maddeyi anında buhar-lastırabilen ya da eritebilen sıcaklıklar ortaya çıkabiliyordu. Tesla deneyi elmaslar, yakutlar kullanarak tekrarlamıstı. En sonunda karborundumun (karbon ve silikon karısımı) diğerleri kadar çabuk buharlasmadığını ve kürenin içinde tortu bırakmadığını kesfetmisti. Böylece icadının adı karbon lambası olarak kalacaktı. Akkor halindeki maddeden yayılan sıcaklık tüpün içindeki küçük miktarlardaki gaz moleküllerine aktarılıyordu, bu sayede de Edison'un akkor lambası için harcanan aynı oranda enerji ile yirmi kat daha fazla parlaklık elde ediliyordu. Vücudunda dalgalanan yüz binlerce voltluk yüksek frekanslı akımlarla birlikte, elinde akkor halindeki günesin bir minyatürünü tutarak ayakta duruyordu. Kozmik ısınlar olduğuna inandığı seyi sergilemekteydi. Günesin yüksek elektrik yükü tasıyan ve her biri yüksek hız nedeniyle enerji yüklenmis küçük parçacıklar yayan akkor halinde bir kütle olduğunu düsünüyordu. Ama bir küre içine kapatılmadığı için günes, ısınları uzayın derinliklerine yayılmaları için bırakıyordu. Tesla tüm uzayın bu parçacıklarla dolu olduğunu düsünüyordu, dünya ya da diğer maddeler sürekli bu bombardımana maruz kalıyordu; tıpkı karbon lambasında olduğu gibi en katı maddeler dahi atomik toz haline dönüsüyorlardı. Bu tip bir bombardımanın ortaya çıkıslarından biri safak ısıl-damasıydı. Yöntemleri üzerine bir kayıt olmamasına karsın, bu tip kozmik ısınları tespit ettiğini, enerjilerini hesapladığını ve yüzlerce milyon voltluk bir hızla hareket ettiklerini bulduğunu duyurmustu. Duydukları bu olağanüstü iddialarla gözleri iyice açılan seyirciler arasındaki fizikçiler ve mühendisler dikkat kesilmislerdi. Peki ama kanıtlar neredeydi? Bugün günesteki termonükleer reaksiyonların radyo dalgalarının ve partiküllerinin yanı sıra, X ısınlarının, ultraviyole, görülebilir ve kızılötesi ısınların, günesin yüzeyinde metrekarede 64 milyon wattlık (ya da volt-amper) bir oranda yayılmasına yol açtığı biliniyor. Elde edilen yeni bilgilere göre, kozmik ısınların çok çesitli sekil ve formda ortaya çıktıkları biliniyor. Partiküller yüksek enerji üreten çarpısmalar yaptığında kozmik ısınlar olusuyor. Bunlar yalnızca günesten değil, diğer yıldızlardan, novalardan ve patlayan yıldızlardan yayılıyor. Dünyanın çevresinden geçmekte olan ve manyetik sahasının etkisine giren solar elektron ve protonlar Van Ailen radyasyon kusaklarını olusturuyorlar. Görülebilen ve görülemeyen solar radyasyon gezegenlerin yüzey sıcaklıklarını tayin ediyor. Tan yeri kızarıklığı (aurora) da yıldızlardan yayılan partiküllerin atmosferimizin üst tabakalarındaki atomlarla çarpısmalarından kaynaklanıyor. Tesla'nın konferansından bes yıl sonra, Fransız fizikçi Hen-ri Becquerel uranyum tarafından yayılan gizemli ısınları kesfedecekti. Marie ve Pierre Curie de uranyum atomları ve sürekli patlama halinde olan radyum üzerine yaptıkları çalısmalarla onun kesfini doğrulayacaklardı. Tesla, yanlıs bir sekilde, kozmik ısınların basitçe radyum, toryum ve uranyumun radyoaktivitelerinden kaynaklandığını düsünmüstü. Ama, "kozmik ısın" yani yüksek enerjili sub-atomik partiküller (atomaltı parçacıkları), bombardımanının diğer maddeleri radyoaktif bir hale getirebileceği konusundaki fikri, daha sonraları Irene Curie ve kocası Frederic Joliot'un da 1934 yılında ortaya koyacakları üzere, tamamıyla doğruydu. Tesla'nın yasadığı zamanlarda kozmik ısınlar hakkındaki bu teori kabul edilemez görüldüyse de, bu alandaki çalısmalarıyla ünlenecek iki bilim insanı Tesla'dan ilham aldıklarını belirteceklerdi. Dr. Robert A. Millikan'ın kozmik ısınları yeniden kesfetmesi için otuz yıl daha geçmesi gerekecekti. Bunların ısık gibi titresimden kaynaklandığını yani yüklü parçacıklar değil fotonlar olduğunu düsünüyordu. Bu, 1940'larda iki Nobel ödüllü bilim insanı arasında, Millikan ile kozmik ısınların, Tesla gibi, maddenin yüksek hızlı parçacıklarından olustuğunu düsünen ve bunu ispatladığını iddia eden Arthur H. Compton arasında bir söz düellosunun baslamasına neden olacaktı. Her ikisi de Victoria döneminin bilim insanlarının kendilerine bıraktığı mirasa saygı duyuyordu. Fakat bilimin gidisatı kozmik ısınların her ikisinin de düsündüğünden çok daha karmasık ve çesitli olduğunu ortaya koyacaktı. Tesla'nın Columbia College'da 1891 yılında yaptığı gösteride izleyicilerini büyülediği karbon lambası aynı zamanda elektron mikroskobunun da çekirdeğini olusturuyordu. Yüksek gerilime sahip, telin aktif olan bir noktasından düzgün doğrular seklinde yayılan elektrikli parçacıklar üretiyordu. Bu parçacıklar kürenin çeperlerinde, kaynaklandıkları mikroskobik bölgenin modelini olusturan fosforlu imgeler olusturuyordu. Karbon lambasının ürettiği etkilerden biri de rezonanstı. Rezonans ilkesini açıklarken Tesla sık sık sarap bardağı ve salıncak analojilerine basvururdu. Bir sarap bardağının keman sesi nedeniyle kırılmasına, kemanın havada yarattığı titresimlerin bardağın titresimleri ile aynı frekansta olması neden oluyordu. Örneğin salıncakta sallanmakta olan yüz kiloluk bir adam ve onu ancak yarım kiloluk bir güçle itmeye çalısan yirmi bes kiloluk bir çocuk düsünün. Bununla birlikte çocuk salıncağa her seferinde yarım kiloluk bir güç katabilmeyi basarabildiği takdirde, en sonunda sallanan adamın fırlayıp gitmesini önlemek için durmak zorunda kalacaktır. "Đlke sasmaz" diyordu Tesla, "tek yapılması gereken doğru zamanda küçük bir miktarda güç ilave etmeyi sürdürmekte basarılı olabilmek." Bu nedenle Tesla'nın karbon lambasının atom parçalayıcısının öncüsü olduğu da düsünülebilir. Havası kısmen alınmıs bir kürenin içerisine katı karbonudrum yerlestirerek, içeride kalan hava moleküllerinin yüklenmesini ve böylece de telden kürenin çeperlerine doğru hızla yayılmalarını, daha sonra da tele geri dönmelerini sağlıyordu; sonuçta karbon kürecikleri telde atomik tozlar haline dönüsüyor ve salınmakta olan hava molekülleri ile birlestiklerinde bu daha da büyük bir kırılmaya yol açıyordu. "Frekans gerektiği kadar artırılabilse, camın mükemmel olmayan elastikiyeti nedeniyle ortaya çıkan kayıp da sözünü etme-\ ye değmeyecek seviyelere çekilebilecektir..." diyordu. 1939 yılında California Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Ernest Orlando Lawrence siklotron icadı ile Nobel ödülüne layık görülecekti. Açıklama söyleydi: "1929 yılında Orlando Lawrence... bir Alman fizikçi tarafından yazılmıs olan ve vakumlu bir tüpteki potasyum atomlarına bir yerine iki elektrostatik itme verildiğinde verilen voltaj uyarınca yükleneceklerinin iki katı enerji ile yüklendiklerini anlatan yazısını okumustu. Lawrence söyle düsünmüstü: Đtme iki katına çıkartılabildiğine göre, üç, ya da daha fazlasına da çıkartılamaz mı? Sorun parçacıklara her seferinde, salıncağı sallayan çocuğun yaptığı gibi momentum fazlasıyla yükselene kadar, biraz daha güçlü bir itme vermekte idi." Lawrence, mumdan ve camdan olusan bir partikül hareketlendirme makinesi yaptı. Diske benzeyen yapısı ile vakumlu hücrecik sadece bes santimetre genisliğindeydi. Đçinde yarım kek kutularına benzeyen ve D tabakaları denilen, iki elektrot bulunuyordu. Vakumlu hücreciğin dısında ise bir elektro mıknatıs vardı. Elektriklenen parçacıklar ya da protonlar çok yüksek hızlara erisene değin manyetik bir saha içerisinde dönüyorlar, daha sonra da dar bir akıntı halinde atomik kursunlar gibi hücreciğin dısına fırlatılıyorlardı. Lawrence'ın ürettiği ilk modele siklotron adı verilmisti çünkü protonları bir çember halinde döndürüyordu. Lawrence kısa bir süre içerisinde protonları 1.2 milyon elektron voltluk bir enerji ile atesleyen daha büyük bir modelini de üretecekti. Tesla'nın aslında karbonun atomik yapısını parçalaması pek söz konusu değil. Kendisi dahi içeride kalan gazların karbon teli siddetli bir sekilde etkilediğini ve akkor haline ya da katının plastiğe yakın bir evresine dönüstürdüğünü düsünüyordu. Lawrence, Tesla'nın moleküler bombardıman lambasından habersiz olabilirdi. Fakat suna hiç süphe yok ki Washington'da-ki Carnegie Enstitüsü'nde Gregory Breit ve ekibi tarafından 1929 yılında yapılan atom parçalayıcı üretme çalısmalarından haberi vardı çünkü bu grup gerekli enerjiyi sağlamak için 5 milyon voltluk Tesla bobini kullanıyordu. Bu tip bir ekipman olmadan atomu parçalamak asla mümkün olamazdı. Tesla'nın karbon lambasının, ya da moleküler bombardıman lambasının açıklamaları bes ayrı bilim topluluğunun kayıtlarında bulunabilir. Ne yazık ki hiçbir topluluk 1890'ların baslarında Atom Çağı'nın bu öncü modelinin nasıl kullanılabileceği hakkında bir fikir sahibi değildi. Frederik ve Irene Juliot-Curie, Henri Becquerel, Robert A. Millikan, Arthur H. Compton ve Lawrence; hepsi de Nobel ödülü aldılar. Victor F. Hess 1936 yılında kozmik radyasyonu kesfettiği için Nobel ödülüne layık görüldü. Bilim çevrelerinde adı geçen tüm bilim insanlarının çalıstığı alanlarda Tesla'nın öncülük ettiği en azından hatırlansa, adalet hiç olmazsa bir nebze yerini bulmus olacaktı. Çağdaslarının çoğu -belki de hepsi- Tesla'nın çalısmalarını tam olarak anlamakta güçlük çekiyordu ama Tesla en azından birkaçının görüs alanlarını genisletebilmeyi basarmıstı. Ve bugün olduğu gibi, o zamanlarda da onu ilk defa kesfedenler geçici bir çılgınlığa kapılıyorlardı. "Basarılı bir öğretmen olmakla kalmıyordu" diyor daha sonraları radyoya yaptığı eklemelerle ünlenen Edwin H. Armstrong, "aynı zamanda diğerlerinin asılması güç sorunlar olarak gördüklerini, o geçici olarak görebilecek bir hayal gücüne sahipti ve bu güç de büyük bir ilham kaynağı oluyordu. Onun düsündüğü hedeflerden bazıları su an bile hayal dünyasının bir parçası olarak kalmıstır." Đngiliz bilim insanı J. A. Fleming, Tesla'ya söyle yazmıstı: "Büyük basarınız nedeniyle sizi bütün kalbimle kutlamak isterim... Bundan böyle hiç kimse sizin birinci sınıf bir büyücü olduğunuzdan: Alevli Kılıcın Hakimi olduğunuzdan süphe etmeyecektir." Bu dönemde ardı ardına ürünler veren Tesla'nın verimliliğine ulasmak mümkün değildi. Çalıstığı bir düzine alanda, baktığı her yerde bir seyler buluyordu (ama her zaman arastırmalarının kalbindeki elektrik ile, bu gizemli nesne ile ilgili). Ona göre belirli fizik yasalarını hiçe sayan transandantal güçlerin akımı söz konusu idi, modern teoride olduğu gibi, belirli partikül yasalarına uyan ayrı parçacıklar ya da dalgalar değil. Bununla birlikte, elektronun kendisi ancak 1897 yılında Đngiliz fizikçi Joseph J. Thomson tarafından kesfedilecek olmasına karsın, bes yıl boyunca çalısmalarını modern elektroniğin yolunu çizecek bir doğrultuda yoğunlastıracaktı. 1831 yılında, Faraday mekanik enerjinin elektrik akımına dönüstürülebileceğini göstermisti. Daha sonra, Tesla'nın doğum yılında Đngiliz Lort Kelvin, Amerikalı Sırp'a mekanik yollardan üretilebilenden daha yüksek seviyelerde yüksek-frekanslı akım üretilebilecek yeni bir kaynak bulma çalısmalarında ilham kaynağı olacak bir kesifte bulunacaktı. Bir kondansatörün yükü bosalırken elektriğin bir levhadan bir diğerine su gibi aktığına inanılırdı. Kelvin bu sürecin daha karmasık olduğunu ortaya koymustu. Yani elektriğin bir levhadan diğerine daha sonra da gerisin geri hücum ettiğini bulmustu. Bu, elektrik yükü tamamıyla bosalana değin sürüyordu ve saniyede yüz milyonlarca defaya ulasan yüksek bir frekansta dalgalanıyordu. Tesla Budapeste'de döngüsel manyetik alanı kafasında canlandırdığında, evreni, genis bir oktav yelpazesinde yayılan bir alternatif akım senfonisi olarak hayal etmisti. Saniyede 60 devirli, düsük oktavlardaki bir notaydı. Daha yüksek oktavlardan birinde, saniyede milyarlara ulasan devir sayısı görülebilen ısık demekti. Düsük frekanslı alternatif akım ve ısık dalgalan arasındaki genis sahadaki elektrik titresimlerini kesfetmesinin kozmik senfoniyi anlamasını kolaylastıracağını düsünüyordu. James Clerk Maxwell'in 1873 yılında gerçeklestirdiği çalısma, görülebilen ısığın altında ve üstünde genis bir elektromanyetik titresim sahası -daha kısa ve daha uzun dalga boylarındaki titresimler- olduğunu ortaya koyuyordu. Bu teori ısık ya da ısıdan daha uzun dalgalar üzerine çalısan ve ilk insan yapısı elektromanyetik radyasyonu Bonn'da, 1888 yılında üreten Alman profesör Heinrich Hertz tarafından test edilecekti. Hertz indüksiyon bobini ile yaptığı deneylerle bir manyetik sahanın varlığını ispat etmisti. Aynı anda Đngiltere'de Sir Oliver Lodge telefon devrele-rindeki küçük elektrik dalgalarını hesaplamaya çalısıyordu. Hertz'in ekipmanı yetersizdi ve bobini hem kullanıssız hem de tehlikeliydi. Tesla ise daha farklı ve üstün bir seyle ortaya çıkmak üzereydi: Saniyede 33 bin devire (33 bin Hz.) kadar frekanslar üretebilen bir dizi yüksek frekans alternatörü. Bu tip bir makine aslında uzak gelecekte sürekli radyo dalgaları iletisiminin gelistirilmesinde kullanılacak alternatörlerin öncüsüydü ama Tesla'nın kendi amaçlan için hala yetersizdi. Bu nedenle, Tesla bobini olarak anılacak hava özlü transformatörü yapmaya baslayacaktı. Bu transformatör, görece düsük voltajlı yüksek akımı, yüksek frekanslı, yüksek voltajlı düsük akıma dönüstürecekti. Bugün her türlü radyo ve televizyon setinde su veya bu sekilde yüksek voltaj kullanılıyor. Yüksek voltaj üretmekte kullanılan bu aygıt kısa sürede tüm üniversitelerin bilim laboratuvarla-rında arastırma donanımı olarak kullanılmaya baslayacaktı. Bu aygıt, orijinal Hertz devresinin zayıf, siddeti çok düsük titresimlerini dönüstürebiliyor ve istenilen büyüklükte devre elde edilmesini sağlıyordu. Bu çalısma ile Tesla, Marconi'nin ilk deneyleri için birkaç yıl önceden zemin olusturmus oluyordu. Bu yüksek voltajlı cihazın tam anlamıyla havadan yalıtılması gerekiyordu, bunun için de yağ kullanılıyordu. Daha sonraki tüm yüksek gerilimli ve ticari amaçlı ekipmanlarda da bu yöntem kullanılacaktı. Tesla bobinlerdeki direnci azaltmak için her biri ayrıca yalıtılmıs tellerden olusan serit halinde iletkenler kullanacaktı. Genellikle arastırmalarından basını kaldırıp buluslan-nın patentini alacak zaman bulamadığı için bu da kamuya mal olan bilgiler arasına karısacaktı. Daha sonraları bu bulusu Lit-zendraht "(serit tel") teriminden kısaltılmıs "litz tel" adı altında piyasaya sürülecekti. Daha sonra yüksek frekanslı akımlarda ihtiyaç duyduğu özellikleri karsılayacak yeni bir dinamo gelistirecekti (bu sıkıstırılmıs hava. ya da buhar ile çalıstırılabilen valfsiz, tek silindirli bir motordu). Ulastığı hızda etkileyici bir sekilde sabit kalabiliyordu, bu sayede Tesla bu motoru 60 devirli çokfazlı sistemine adapte ederek, eszamanlı motorlar kullanarak ve dislilerini uygun sekilde küçülterek dünyanın alternatif akım kullanılan herhangi bir yerinde zamanı belirtmesi amacıyla kullanılabileceğini düsündü. Bu, modern elektrikli saatin öncüsü olacaktı. Kesiften kesfe dur durak bilmeden kosan Tesla bu icadı için de patent almayacaktı. Bununla da kalmayacak, yüz binlerce voltluk yüksek frekanslı elektrik kullandığı tehlikeli deneylerinden edindiği tecrübe ile dünya için çok önemli olan bir seyi daha kesfedecekti. 1890 yılında, yüksek frekanslı akımların insan bedeni üzerinde sağaltıcı bir değeri olduğunu duyuracaktı. Bu islem diatermi adı ile anılmaya baslanacaktı. Bu kesif ile birlikte, Avrupa ve Amerika'da bundan öykünen pek çok ilk örneğin türeyeceği, çok genis bir tıbbi teknoloji sahası doğacaktı. 7. RADYO Westinghouse'daki danısmanlık görevinin ardından, kendini telsiz-radyo çalısmalarına adayan Tesla yorgun düsmüs, kısmi hafıza kaybı problemi yasamaya baslamıstı. "Đlaç verilmis" gibi uykuda geçen dönem sona erdiğinde çocukluğunun ilk günleri dısında geçmisiyle ilgili hiçbir sey hatırlayamadığını fark etti. Doktorların dikkate almaması üzerine sorunu kendi zekasıyla çözmeye karar verdi. Geceler boyunca çocukluğu hakkındaki anıları üzerinde yoğunlasıyor, yavas yavas hayatını büyüteç altına almaya çabalıyordu. Bu açığa çıkarma islemi sırasında annesi hatıralarında her zaman temel figür olarak beliriyordu. Onun yanına gitmek için karsı koyulmaz bir istek duymaya baslamıstı. "Bu arzu o denli karsı konulmaz bir hale gelmisti ki tüm islerimi bırakıp özlemimi gidermekte buldum çözümü. Ama labo-ratuvardan uzaklasmak bana çok güç geliyordu ve geçmis hayatımın tüm hatıralarını geri çağırmayı basarana kadar birkaç ay geçmisti." 1892 yılı baslarında, Avrupa'da bir dizi seminer teklifini kabul etmekte zorlandığı sıralarda, bir gece bir hayal gördü. Bu hayalde Paris'teki Hotel De La Paix'deydi ve annesinin ölmek üzere olduğunu haber veren bir not alıyordu. Tesla'nın yasadığı bu kısmi hafıza kaybı dönemi ile ilgili ilginç bir olay da arastırmaları sırasında temas ettiği her seyin canlanmaya ve hızla ileri atılmaya baslamasıydı. "Deneylerim- deki en önemsiz noktaları dahi en küçük ayrıntısına dek hatırlayabiliyordum. Hatta sayfalarca yazı ve formüller çıkartabiliyordum bu ayrıntılardan." Annesinin sağlığı konusunda endiselenmesinin bosuna olmadığı ortaya çıktı: Gospiç'ten annesinin sağlığının gerçekten de kötüye gittiğini belirten mektuplar gelmeye baslamıstı. Bu arada da dünyanın dört bir yanından davetler, ödüller ve ziyarette bulunması veya konferans vermesi için mektuplar alıyordu. En sonunda Paris ve Londra'dan gelen teklifleri, sonrasında doğrudan evine gitmeyi tasarlayarak kabul etti. Londra'daki Elektrik Mühendisleri Kurumu'nda verdiği konferans bilim dünyası için büyük bir olay olarak kabul edilecek ve Đngilizler onun Londra'da kalmasını isteyecektiler. "Sir James Dewar, Kraliyet Topluluğuna bir konferans vermem konusunda ısrar ediyordu. Kararlı bir insan olmama karsın bu büyük Đskoçyalının ısrarları karsısında kolayca boyun eğmistim. Beni bir iskemleye sürüklemis, önüme bir bardak koymus ve içini yanardöner renklerin tümünü içeren ve nektar tadında kahverengi bir içecekle doldurmustu." Dewar, onu hayrete düsürecek sekilde sunları söylemisti: "Đste simdi Faraday'in iskemlesinde oturuyorsun ve onun içtiği içkiyi yudumluyorsun." Bu serefe ondan baska hiç kimsenin nail olmadığı konusunda ısrar etmis ve bu sekilde tartısmadan üstün çıkan taraf olmustu. Fransızlar bir gün daha bekleyebilirlerdi. Bilim dünyasının üst tabakasının hazır bulunduğu, Đngiltere Kraliyet Topluluğu önünde verdiği seminer genç mucide daha da fazla övgü yağmasına yol açtı. O zamanlar Kraliyet Toplulu-ğu'nun baskanı olan seçkin fizikçi Lort Rayleigh, temel kesifleri gün ısığına çıkarma yeteneğinden dolayı genç mucidi kendi çalısma yöntemini gözden geçirmesi konusunda sıkıstırmaya baslayacaktı. Tesla'ya gelecekte tek bir arastırma konusu üzerinde yoğunlasmasını tavsiye ediyordu. Bu, tüm cevapları bir kerede bulmak isteyen bir bilim insanı için sıra dısı bir fikirdi. Tesla'nın çalısmalarını hayranlıkla izlediği Sir William Cro-okes da, seminerden sonra oteline yolladığı mesajla, kendi bedenini garip elektrik efektlerinde kullanmasının büyük bir ilham kaynağı olduğunu belirtiyordu. "Sevgili Tesla" diye yazıyordu notta, "Siz tam anlamıyla bir peygambersiniz. Yeni bobinimi henüz bitirdim ancak sizin bana verdiğiniz küçük model kadar iyi islemediğini gördüm. Korkarım ki fazla büyük oldu... Bir kutbundan tuttuğumda bedenime yayılan fosfor, küçük olanın sağladığının yanında sönük kalıyor..." Gözlemci Crookes mucidin bitkinliğini fark etmisti, onu fiziksel ve sinirsel bir çöküntünün esiğinde olduğu konusunda uyarmaktaydı. "Umarım en kısa zamanda yurdunuzun dağlarında alırsınız soluğu" diye yazıyordu. "Çok fazla çalısıyorsunuz ve eğer kendinize özen göstermezseniz çökeceksiniz. Bu mektuba cevap verme ya da bir kisiyi daha görme zahmetine katlanmayınız ve ilk trenle yola çıkınız." Sir William haklıydı ama tavsiyesinin yerine getirilmesi Tesla için imkansızdı. Genç mucit hemen Yüksek Potansiyel ve Yüksek Frekanstaki Alternatif Akımlar Üzerine Deneyler konulu semineri düzenlemek üzere Paris'e doğru yola çıktı ve orada da duyarlı elektronik tüpleri ile gösteriler düzenleyecekti. Bu defa izleyicileri So-ciete Internationale des Electriciens ve Societe Française de Physique üyeleriydi. Aynı ay içerisinde, Subat 1892'de, Sir William Crookes, Tesla'nın sezilerini doğruladı. Elektromanyetik dalgaların uzayda telsiz iletisimi için kullanılabileceğini varsayan bir makale yayınladı. Son konferansını da kendisini ezen bir bitkinlik içinde tamamlayan Tesla kendisini ivedilikle Hotel de la Paix'deki odasına atacaktı. Bir haberci annesinin ölmek üzere olduğunu bildiren bir telgraf mesajını kendisine ilettiğinde bas asağı yere çakılacaktı neredeyse. Hızla istasyona gitti ve Hırvatistan'a doğru yola çıkmakta olan bir trene atladı. Yolculuğun sonunda bir fayton buldu ve ölüm döseğindeki annesinin yanına tam zamanında vardı. Yıkılmak üzereydi ki istirahat etmesi için evine yakın bir binaya götürüldü. "Orada çaresizlik içinde yatarken" diye anlatır güncesinde, "eğer annem öldüğünde ben onun yanında olamasaydım bana mutlaka bir isaret gönderirdi diye düsündüm... Londra'da yeni dostum Sir William Crookes ile birlikte bir arkadas grubunda spiritüalizm üzerine tartısırken de bu düsüncelerin etkisi altındaydım... Đleriyi görebilmenin son kerte mümkün olduğunu düsünüyordum çünkü annem bu dehaya ve özellikle de üstün sezgi gücüne sahip bir kadındı." Tüm gece boyunca zihni beklentiler içerisinde kıvrandı ancak sabah erken saatlere kadar hiçbir gelisme olmadı. Hafif düsleri ya da "kendinden geçmeleri" sırasında "meleklere benzeyen bulutlar" görmüstü. "Onlardan bir tanesi bana sevgi dolu gözlerle bakıyor ve yavas yavas annemin görünümünü almaya baslıyordu. Bu görüntü yavasça odanın içinden kaydı gitti ve kayboldu. Tam o anda anlatılamayacak kadar hos ve birçok sesin olusturduğu bir sarkı ile uyandım. Tam bu anda artık emindim, bunu herhangi bir sözcükle açıklamak imkansız ama annemin öldüğü bana malum olmustu. Ve bu doğruydu..." Bu görünürde transandantal izlenimlerinin dıssal nedenlerini bulmak onun için önemliydi çünkü hala insanların "etten makineler" olduğunu iddia eden teorisine inanmaktaydı. Asağıdaki "açıklama" onun güncesinden alınmıstır: "Kendimi toparladıktan sonra uzun süre bu garip olayın dıssal nedenlerini arastırdım ve neyse ki sonuçsuz çabalarımın üzerinden aylar geçtikten sonra buna ulasabildim. Ünlü bir ressamın bir mevsimi tasvir etmek için havada süzülen bir bulutu ve bunun üzerinde de melekleri resmettiğini kesfettim ve bu beni derinden etkiledi. Bu benim rüyamdaki ile aynıydı, tek fark annemin benzerinin burada olmamasıydı. Müzik, yakınlardaki bir kilisenin korosunun Paskalya yortusu için söylediği eski bir ayin sarkısıydı; bu da her seyi bilimsel bir gerçeklikle açıklıyordu. "Bunlar uzun zaman önce oldu ve ben kesinlikle hiçbir temele oturmayan psisik ve spiritüel fenomenler hakkındaki düsüncelerimi değistirmek için en ufak bir neden bulamadım. Tüm bunlara inanmak entelektüel gelisimin bir parçası. Dinsel dogmalar artık kabul görmüyor. Ama her birey bir çesit üstün bir güç inancına bağlanıyor. Hepimizin hareketlerimizi yönetecek ve doygunluğa ulasmamızı sağlayacak bir ideali olmalı, ancak bu ideal maddesel bir sey değildir; maddeselliği asmamızı sağladığı müddetçe bu, inanç, sanat ya da bilim olabilir. Đnsanlığın huzurlu bir sekilde varlığını idame ettirebilmesi için ortak bir kavramın egemenliğini sürdürmesi esastır. "Ruhbilimcilerin ya da spiritüalistlerin iddialarını destekleyecek herhangi bir delil bulmakta basarısız olurken, sadece bireysel eylemlerin gözlemlenmesi ile değil, aynı zamanda -daha da sağlam bir kesinlikle- genellemeler yolu ile, hayatın otoma-tizma okluğunu gönül rahatlığı ile kabul edebileceğimi ispatladım." Ne zaman arkadaslarından, ya da akrabalarından biri bir baskası tarafından incitilse, o bunu bir "kozmik" acı olarak nitelendiriyordu. Bu, tepkilerinin benzer olmasına neden olacak bir sekilde insan bedenlerinin benzer bir yapıda olmasından, aynı dıssal etkilere açık olmasından kaynaklanıyordu. "Çok gelismis bütünsel bir mekanizmaya sahip, çok duyarlı, dikkatli ve çevrenin değisen sartlarına uygun tepkiler veren bir varlığa" diyordu, "güçlü bir mekanik duyu bağıslanmıstır ve bu duyu onun doğrudan algılanabilmesi çok güç olan tehlikeleri savusturabilmesini sağlamaktadır. Ve o kisi denetim organları asırı derecede bozuk olan diğerleri ile karsı karsıya kaldığında, bu duyu kendisini ortaya koyar ve o da "kozmik" acıyı hisseder..." Aslında mucidin yazılarında bu teorilerinden hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olamadığı açıkça görülüyor. Bu Tesla'nın hayatındaki tek önsezi örneği değildi. Ama o bunlara her zaman mekanik bir açıklama getirmeye, sezgiyle dıssal olaylar arasında bağlantı kurmaya çalısıyordu. Kız kardesi Angelina da ölümcül bir hastalıktan mustarip iken Tesla New York'tan, kız kardesine islerin iyi gitmediğini düsündüğünü anlatan bir telgraf çekmisti. (Rüyasında Angelina'nın yükselip kaybolduğunu görmüstü.) Tesla'nın kuzeni Sava Kosanoviç de Tesla'nın bu geleceği görebilme gücüne birçok kez sahit olduğunu ama onun bu olaylar üzerinde durmak istemediğini anlatır. "O duyarlı bir insandı, bir seylerin yolunda gitmediğini hissederdi ama bunun mistik bir yanı yok." "Herkesin dıs etkilere tepki veren otomatonlar (robotsu insanlar) gibi olduğunu söylerdi" diye anlatıyor. "Ama onda sahip olduğu önseziyi olanaklı kılan dıssal faktörlerin kaynağından asla söz etmezdi." Kosanoviç'e, 1890'lı yıllarda Manhattan'da bir parti verdikten sonra basından geçenleri anlatmıstı. Konuklardan bazıları Philedelphia'ya giden trene binmek için hazırlık yapıyordu. Tesla kapıldığı "kuvvetli bir dürtü"nün etkisiyle konuklarının treni kaçırmalarını sağlamıstı. Ve tren kaza yapacak, yolculardan pek çoğu ağır bir sekilde yaralanacaktı. Ona göre, annesi ölüm döseğindeyken yanına zamanında gidebilmesi tuhaf bulunabilecek özellikleri sayesinde gerçeklesmisti. Basının, aslında diken gibi ve kapkara olan sağ yanındaki saçların arasında bir tutam ak belirmisti. Oysa yalnızca birkaç ay sonra eski haline dönecekti hepsi. Annesinin ölümünü takip eden birkaç hafta boyunca kendisi de hasta yatmıstı. En sonunda ayağa kalkabildiğinde, akraba ziyareti için Belgrat'a gitti. Dünya çapında kazandığı ün sayesinde hos karsılandı; buradan da Zagreb'e ve Budapeste'ye geçti. Daha çocukken Tesla, yağmur ile yıldırım arasındaki iliskiye hayran kalmıstı. Anavatanının dağlarında seyahat ederken de, bir bilim insanı olarak onu derinden etkileyen bir deneyim yasayacaktı. "Yaklasan bir fırtınadan korunacak bir yer arayısındaydım" diye anlatıyor sonradan. "Kara bulutlar gökyüzünde asılı kalmıslardı ama nedense yağmur düsmek bilmiyordu; neden sonra birdenbire bir simsek çaktı ve sağanak bosaldı. Bu gözlem beni düsünmeye sevk etti. Bu iki fenomenin, neden etkilesim içinde ve birbirleri ile yakından bağlantılı oldukları açıktı. Düsüncelerim beni su sonuca götürdü: Yağmurun düsmesini hızlandıran bir sebep olarak elektrik enerjisisin çevresel etkisi o denli büyük değildi. Yıldırımın islevi daha çok hassas bir tetiğinki gibiydi. "Bunun arkasında muazzam bir basarı gizleniyordu. Gereken özelliklerde elektrik fırtınaları üretebildiğimiz takdirde, tüm gezegenin ve üzerindeki iklimin sartlan dönüstürülebilirdi. Günes okyanuslardaki suyu yükseltiyor ve rüzgar bunu mükemmel bir denge kurulacak sekilde uzak bölgelere tasıyordu. Bunu istediğimiz yer ve zamana göre düzenleyebilecek yeteneğe sahip olduğumuz takdirde, bu muhtesem hayat verici sartları kontrol edebilirdik. Kurak çölleri sulayabilir, göller ve nehirler yaratabilir, sınırsız miktarlarda devinim enerjisi elde edebilirdik." Yıldırımları kontrol etmek, ona göre günesin gücünden yararlanmanın en uygun yoluydu. "Đsin tamamlanması doğadakilerin yapısına uygun elektrik enerjisi yaratmaya bağlı" seklinde düsünüyordu. "Bu olanaksız-mıs gibi görünüyordu ama ben denemeye kararlıydım. 31 Ağustos 1892'de The Electrical Engineer seçkin elektrikçi Mr. Nikola Tesla'nın Hamburg'dan, Augusta Victoria adlı buharlı bir gemi ile döndüğünü duyurdu. Annesinin vefatına ve kendisinin rahatsızlığına yer verdikten sonra söyle denilmisti: "Tesla'nın çalısmaları öteki Avrupalı elektrik mühendislerinin arastırma ve incelemeleri gibi, elektrik tarihindeki yerini aldı; kendisine gösterilen saygı tüm Amerikalıların, böyle bir insanın anavatanı olarak kendi ülkelerini seçtiği için gururlandığını gösteriyor." Bilim tarihine, 1893 sonbaharında Philedelphia Franklin Enstitüsü'nde ve St. Louis National Electric Light Associati-on'da radyo yayınlarının ilkeleri üzerine verdiği konferanslarla yeni bir ivme kazandıracaktı. Bunun ilk kez Marconi tarafından 1895'de basarıldığı iddia edilse de, kamuoyu önünde gerçeklestirilen ilk radyo iletisim gösterisini Tesla, St. Louis'de düzenleyecekti. St. Louis'deki seminerde Tesla'nın asistanlığını o zamanlar yirmi sekiz yasında olan H. P. Broughton yapıyordu. Oğlu Wil-liam G. Broughton ilerde, tarihi amatör radyo istasyonu W21R'yi isletecekti ve radyonun 1976 yılında yapılan anma programında babasının kendisine anlattığı kisisel anılardan yola çıkarak, Tesla'nın St. Louis'deki tarihi gösterisine atıfta bulunacaktı. "Seksen üç yıl önce, St. Louis'de, Ulusal Elektrik Isığı Birliği yüksek voltaj, yüksek frekans üzerine düzenlenen bir seminere sponsorluk yapmıstı" diyordu genç Broughton. "Kürsüde iki ayrı grup ekipmanın kullanıldığı bir gösteri düzenleniyordu. "Verici grubunda, sahnenin bir yanında, kutup tipi, 5-kva, yüksek voltaj, yağ doldurulmus dağıtım transformatörü, Leyden kavanozlarından (Leyden jar: Elektrik depolamak için kullanılan, ince kalay folyo ile içten ve dıstan sarılmıs, içinde metal bir çubuk bulunan cam kavanozdan olusan bir aygıt. Hollanda Le-iden'de icat edildiği için bu adı almıstır. Ç.N.) duplike bir kondansatöre, bir elektrik kutusuna, bobine ve tavana doğru yükselen bir tele bağlanmıstı. "Sahnenin diğer yanındaki alıcı grubunda da benzer sekilde tavandan sarkan bir tel, Leyden kavanozlarından duplike bir kondansatör ve bobin vardı ama elektrik kutusunun yerini voltaj uygulandığında çağdas floresan lambalar gibi ısıldayan Geissler tüpü almıstı. Alıcı ve verici arasında ise bağlantı sağlayan herhangi bir tel yoktu. "Verici grubundaki transformatör çift ağızlı açık bir salterden gelen elektrik enerjisinden besleniyordu. Salter kapandığında transformatör vızıldamaya, inlemeye baslıyor, Leyden kavanozlarının levhalarının kenarlarında haleler beliriyor, elektrik kutusu gürültülü bir yük bosalması ile çatırdıyor ve vericinin anten telinden görünmeyen bir elektromanyetik saha enerjisi uzaya yayılmaya baslıyordu. "Aynı anda, alıcı grubunda, alıcı anten telinin topladığı radyo frekansları ile Geissler tüpü ısıldamaya baslıyordu. "Böylece telsiz doğmus oldu. Bes kilowattlık bir vericiden bir telsiz mesajı gönderilmis ve bu mesaj dokuz metre ötedeki Geissler tüp alıcısı tarafından alınmıstı... "Bu seminer gösterisini icat eden, yöneten ve açıklayan kisi, dünyaca ünlü dahi Nikola Tesla idi." St. Louis'deki gösteri, Tesla'nın tabiatıyla tercih edeceği "dünya çapında bir mesaj" içermemesine karsın çağdas radyonun tüm temel prensiplerini içeriyordu: 1. Bir anten; 2. Bir hat bağlantısı; 3. Đndüktör ve kapasiteyi içeren bir anten-hat bağlantısı; 4. Ayarlanabilir kapasite ve indüktör (ayarlama için) 5. Birbirleri ile rezonans içinde olan alıcı ve verici setleri; ve 6. Elektronik tüp detektörleri. Đlk yayınlarda, sürekli dalgaların alıcıya ses verebilmesi için titresimli bağlantılar kullanılmıstı. Birkaç yıl içinde elektrik kutusu vericilerinin sinyallerini algılamak üzere kristal dedektörler ortaya çıkacaktı. Bu, Edwin H. Armstrong, radyoyu amplifika-törlü -gücü artırılmıs- ses çağına sokana ve rejeneratif ya da geri besleme devrelerini icat edene dek ticari radyonun öncüsü olarak kabul edilecekti. Armstrong daha sonra tüm modern radyo ve radar alıcılarının temeli olan Superheterodyne Beat-note (değisik frekanslar üretebilmek için, gelen radyo sinyallerini vericinin kendisindeki sinyallerle birlestirebilen bir alet. Ç.N.) devresini ortaya çıkaracaktı. Columbia Üniversitesi'nde lisans okurken Prof. Michael Pupin'in öğrencisi olan Armstrong, Tesla'nın seminerlerinden ilham almıstı. Ama sonradan, Pupin'den etkilendiği için midir bilinmez, uzun süre radyo patent hakları için Tesla ile amansız bir savasa giren Marconi'nin tarafını tutacaktı. Radyo'nun dünyaya kazandırılmasında, Tesla'nın yanı sıra, büyük emeği geçen bir diğer bilim insanı da Sir Oliver Lodge idi. 1894 yılında telgraf sinyallerinin telsiz bir sekilde, Hetzyan dalgaları ile 150 metre uzağa gönderilebildiğini göstermisti. Đki yıl sonra genç Marchese Guglielmo Marconi, Lodge'un-ki ile aynı yapıda bir telsiz seti ile Londra'da boy gösterecekti. Doğal olarak yarısta bası çekenler arasında pek esamisi okunmadı. Ancak Bologna'da Tesla'nın 1893 yılı derslerinde genis bir sekilde söz ettiği ve birçok dile çevrilen kitabında tanıttığı hat bağlantısı ve anteni kullanarak bastan savma birkaç deney gerçeklestirecekti. Ocak ayında Tesla, Westinghouse'dan bir telefon aldı. Sirket, Columbian Exposition adıyla da anılan, Chicago Dünya Fu-arı'nın enerji ve aydınlatma ekipmanını kurma isini almıstı. Tüm sebekede Tesla'nın alay konusu edilen ve yerden yere vurulan AC'si kullanılacaktı. Bu haber hem iyiydi, hem de kötü. Đyiydi çünkü uluslararası büyük bir olayı bir vitrin olarak kullanabileceklerdi; kötüydü çünkü bu dünyada onun için en önemli sey olan isini bırakması anlamına geliyordu. Radyo arastırmaları tam da en önemli ve heyecanlı safhasındaydı. "Fuar ne zaman açılıyor?" diye sordu büyük bir korkuyla. "1 Mayıs'ta. Yapacaklarımız için hayli kısıtlı bir vaktimiz var." "Pekala, Bay Westinghouse" diye yanıtladı mucit. Sevgili bobinlerine sırt çevirerek büyük sov için çalısmaya yollandı. Bilim camiasını hayrete düsürecek ve halkı büyüleyecek fikirler daha yolda zihnine akın etmeye baslamıstı. Bu teklifi geri çevirmesi de pek mümkün değildi zaten. Birlesik Devletler böyle bir gösterinin düzenlenmesini hem istiyordu, hem de buna ihtiyacı vardı. Baskan Grover Cleveland, Beyaz Saray için ikinci kez seçildikten kısa bir süre sonra ülke batık bankaların, issizliğin ve iflasların çamuruna saplanmıstı. 1893 paniği yoksul ile zengine aynı sertlikte indirmisti samarını. Đnsanları, pek yakında ekmek kuyruklarında beklemeye baslayacakları endisesinden uzaklastıracak bir seyler gerekiyordu. Columbian Exposition (Kolombiya Sergisi) aynı zamanda Amerika'nın kesfedilisinin -bir yıl gecikmeli olmakla beraber-400. yılı için bir kutlama islevi de görecekti. Baskan Cleveland diğer Avrupa soyluları ile birlikte Đspanya ve Portekiz kraliyet ailesini de davet etmisti. Aynı zamanda Geleceğin Sehri'ni ısığa boğacak, fıskiyeleri ve makineleri çalıstıracak, bayrakları ve flamaları gönderlere çekecek ve böylece muhtesem gösterinin basladığını duyuracak elektriği serbest bırakan altın anahtarı çevirmeyi de kabul etmisti. Doğrusu bu ana salteri indirmek de cesaret isteyen bir isti. Beyaz Saray elektriğe 1891 yılında kavusmustu ama baskanın elektrik düğmelerine dokunmasına hiç izin verilmemisti. Đhtiyatlı davranılarak bu görev odacılara verilmisti; ne de olsa toplum Edison tarafından olası büyük tehlikelere karsı sürekli uyarılmaktaydı. Fuar günü geldiğinde, sehir nefes kesici bir görünümdeydi. Baskan Cleveland'ın fildisi ve altından yapılma saltere dokunu-suyla Isık Kulesi muhtesem bir parıltıyla ısıldadı. Isıklar uzayıp gitmeye devam ettikçe asığadaki insanlardan çığlıklar yükseliyordu. Artık her yerden geleceğin nabız atısı, alternatif akımın sesi isitiliyordu. Aydınlatma anlasmasında General Electric'e nal toplatan Westinghouse bu kesin zaferin tadını çıkarıyordu. Mayıs ile ekim ayları arasında yirmi bes milyon Amerikalı, bilim, endüstri, sanat ve mimarinin en son harikalarını görmek için Chicago'yu ziyaret etti. Bu o zamanki nüfusun üçte birine esitti. Ziyaretçiler ünlü Nikola Tesla yönetimindeki sergi salonlarına hücum ediyorlardı. Yine beyaz boyunbağı ve kostümüne bürünmüs, yüksek frekans donanımı arasında, birbiri ardına elektrikli mucizeler yaratan bir sihirbaza benziyordu. Karanlık bir kösede floresan tüpleri ve lambalarının aydınlattığı bir masa duruyordu. Uzun tüplerden birisinin üzerinde Tesla'nın büyük bir maharetle dökme cam kullanarak harf harf islediği "Elektrikçiler, Hos geldiniz" yazısı ısıldıyordu. Diğer ısıklar Helmholtz, Faraday, Maxwell, Henry, Franklin gibi büyük bilim insanlarını onurlandırıyordu. Ve tabii bilim dünyasından insanların adlarının yanına, Yugoslavya'nın yasayan en büyük sairinin adını da koymayı unutmamıstı: Zmaj Jovan. Alternatif akımın nasıl islediğini sergileyen gösterilerinin topladığı ilgi her gün giderek artıyordu. Kadife kaplı bir masanın üzerinde küçük metalik nesneler -bakır toplar, metal yumurtalar- vardı ve bunlar aralarındaki uzaklık sabit kalmak üzere yüksek hızlarda dönüyorlardı. Bir osilatöre bağlanmıs ilk senkronize elektrikli saati ve dağıtıcı desarj bobinini sergiliyordu. Đzleyiciler kullanılan teknolojiden pek bir sey anlamıyorlardı ama dikkat kesiliyorlardı. Ve kendisini alev topuna çevirdiğinde insanlar korku ve merak içinde haykırıyorlardı. Tesla'nın arkadası olan bir grup kadın New York'tan sirketin konuğu olarak fuara getirilmislerdi. Tesla'ya kur yapıyorlar, dönme dolaba biniyorlar ve Bayan Potter Palmer'ın (Chicagolu Bayan Astor -Nancy "Langhorne" ASTOR, Vikontes (1879-1964); Đngiltere parlamentosunun ilk kadın üyesi. Ç.N.) yeni elektrikli fırını, fanı ve hatta elektrikli bulasık yıkama makinesi ile donatılmıs -kadınların özgürlüğünü müjdeleyen- model mutfağın bulunduğu Kadınlar Binası'nı ziyaret ediyorlardı. Fakat muhtemelen kendilerini, yeğeni Đspanya Kralı Alfon-so'yu temsil eden Prenses Eulalia'nın toplum içinde küstahça (!) sigara içtiğini gördüklerinde daha özgür hissedeceklerdi. Bu arada ilk fermuarı ve Edison'un "sesleri kulaklara olduğu kadar görüntüleri de gözlere kavusturan" Kinetoskop'unu (ilk hareketli film kamerasını) görmüslerdi; aynı zamanda Manhattan'da verilen bir konserin telefondan duyulan cılız sesini de dinlemislerdi. Kalabalığın arasına karısan gazetecilerden biri Tesla'nın sergisini izlemis ve gazetesine söyle bir yazı göndermisti: "Bay Tesla'nın, elleri ile 200 bin volttan fazla akımlarda, saniyede milyonlarca kez titreyen ve insanın gözlerini kamastıran ısıklara dönüsen elektrik aldığı görülüyor... Kimsenin tekrarlamaya gönüllü olamadığı bu etkileyici test bittikten sonra Bay Tesla'nın bedeninde ve giysilerinde ısıltılar bir süre varlığını devam ettiriyor. Aslında, elektrostatik yük tasıyan moleküllerin harekete geçirilmesi ile alevler ortaya çıkıyor ve indüksiyon bobininin uçlarından tasan ve hiç bir seyi yakmayan bu güçlü, beyaz, uçuk alevler gösteriyi cennet çayırlarında gerçeklesen bir mucizeye dönüstürüyor." Mucidin bir gün kendisini tamamıyla bu zararsız alevlerle kaplamayı planladığı yazılıyordu. Bu tip akımların kuzey kutbunda çıplak bir insanı ısıtabileceğim ve tedavi edici etkilerinin de uygulama olanakları içinde yer aldığını iddia ediyordu. Daha sonraları sunları söyleyecekti: "(Tıbbi diatermi) konusundaki ilk yayınlarım sel gibi yayılmıs, çesitli ülkelerde çok sayıda uzman bu konuda deneyler yapmaya baslamıslardı. Ünlü bir Fransız hekim, Dr. d'Arsonval de aynı kesifte bulunduğunu söyleyecek ve tartısmalar eskisine nazaran daha da fazla alevle-necekti. Yurttaslarını onurlandırmaya fazlasıyla meraklı olan Fransızlar benim önceki yayınlarımı hiçe sayıp kendisini Akademi üyesi ilan etmislerdi. Tezlerimi savunmak için Paris'e gittim ve Dr. d'Arsonval ile görüstüm. Bana gösterdiği hayranlık elimi kolumu bağladığı için maksadımdan vazgeçtim. Davranısları da kesinlikle ispatlıyordu ki açıklamalarım ona yol göstermisti ve gösterilerinde de tamamıyla benim aletlerimi kullanmıstı..." Tesla, yüksek frekanslı alternatif akım bombardımanının dokularda yarattığı ısının, kireçlenme gibi birçok rahatsızlığı iyilestirdiğini bulan ilk kisi olarak (1891 yılında) tarihe geçtiyse de, yöntemin adı "D'Arsonval Tedavisi" olarak geçecekti tıp literatürüne. Radyasyonun tıbbi tedavilerde kullanılması hızla yaygınlastı ve -baslarda diatermi, simdilerde ise hipertermia adı ile anılan- bu tedavi X ısınlarının, mikro dalgaların ve radyo dalgalarının kullanılması ile kanserin tedavisinde de uygulanmaya baslandı. Kemik ve doku tedavilerinde de bu yönteme basvurulacaktı. Tesla hayatı boyunca -kendi deyimi ile- "soğuk alev"in hem zihni rahatlatan hem de cildi tazeleyen terapötik bir değeri olduğuna inandı. Gerçekte düsük güçlü terapötik bir aygıtın sağladığı desarjın ya da koronanın adalelerdeki hareketliliği artırdığı, kan dolasımını hızlandırdığı ve aynı zamanda düsük yoğunlukta solunduğunda hafif bir uyarıcı etki yaratan ozon gazı salgıladığı gözlemlenebiliyor. Doktor Maurice Stahl "psikosomatik bir etkinin olduğuna ve salt mekanik bir etkinin ötesinde bir seylerin ortaya çıktığına" inandığını söylüyor. Mucit elektrikli anestezinin de mümkün olduğunu düsünüyordu. Dersleri anlamada güçlük çeken öğrencileri etkilemesi için sınıfların altından yüksek voltaj kablolarının geçirilmesini de önerecekti. New York sahnesinde oyuncuların sahneye çıkmadan önce duygularını kamçılamak için yüksek gerilimli soyunma odaları hazırlayacaktı. Columbian Exposition'da, aynı zamanda özel tasarımlı yüksek frekans bobinleri kullanılarak demir kalıpların ısıtılması ve kursun ile kalayın eritilmesi tekniğini de açıklamıstı. Bu yıllar sonra çok büyük bir ticari önem kazanacaktı. New York'taki laboratuvannı gönülsüzce terk etmisti ama Chicago'daki fuar da onun için çok keyifli bir deneyim olmustu. Aynı durum George Westinghouse için de geçerliydi. Wes- tinghouse, Makine Salonu'nda AC sistemi ile çalısan çesitli ticari motorların ve aydınlatma- enerji üretimi amaçlı özel çift fazlı jeneratörlerin sergilenmesi ile mesguldü. Sistemin uygulanabilirlik sahasının genisliğini açıklayabilmek için dönel bir kon-vertörün çokfazlı bir AC'yi bir lokomotif motorunu çalıstırabilecek sekilde nasıl DC'ye dönüstürüldüğünü gösteriyordu. Belki de Tesla hayatının en büyük gününü mekanik ve elektrikli osilatörlerini 25 Ağustos'ta Elektrik Kongresi'nde sergilediğinde yasamıstı. Tanınmıs bir editör ve elektrik mühendisi olan Thomas Commerfold Martin artık bilim insanlarının alternatif akım üzerine yürütecekleri arastırmalarını eksiksiz bir donanımla sürdürebileceklerini yazmıstı. Aynı zamanda, böyle bir ekipmanın "armonik ve senkronize telgraf sahasında ve "açılan genis alandaki olanaklarda" kullanılabileceğini de sözlerine eklemisti. Ünlü Alman fizikçi, Hermann Helmholtz, Elektrik Kongre-si'ne Alman Đmparatorluğu'nun resmi delegesi olarak katılmıs ve kongrenin baskanlığına seçilmisti. Tesla'nın yurttası Micha- el Pupin de kongreye katılanlar arasındaydı ve sonradan sunları yazacaktı: "...ve bu konuda tartısan insanlar elektrik biliminin emekleme evresini astığını ve elektrikli aletlerin bilim dısı yöntemlere uygun olmadığını gösterdiler." Bu sözleri ile Edison'un, alternatif akımın güvenle kullanılamayacağı görüsünü reddetmis oluyordu. Tesla New York'a kazandığı zaferlerle bahtiyar döndü. Kazandığı büyük söhret sayesinde eskiden muhatap olduğu genel suçlamaların önünü daha rahat bir sekilde alabilecekti. Ticari taleplerden kurtulmayı istiyordu ama radyo ve diğer konularda yürüttüğü çalısmaları finanse edebilmek için bunlara boyun eğmek zorunda kalacaktı. 8. YÜKSEK SOSYETE Wall Street'e, aralarında Morgan, J.D. Rockefeller, Vander-biltler, E. H. Harriman, Jay Gould, Thomas Fortune Ryan gibi efsanevi ve diğer daha geçici ama aynı derecede renkli isimlerin bulunduğu maceracı tipler hakimdi. Bazıları bir gün içinde serpiliyorlar, neden sonra bas asağı oluyor, unutulup gidiyorlardı. Çoğu, yasallığı oldukça süpheli yollardan ticaret yapan bu kisilerin bası derde girdiğinde suçlu iadesi anlasması bulunmayan baska eyaletlere kaçması gerekirdi. Kömür, demiryolları, çelik, tütün ve yeni bir saha olan elektrik üzerine ticaret yapanlar yüksek fiyattan senetler pazarlıyor, sivriliyor, köse oluyorlardı. Twain'e göre, sanayi devriminin hakimleri olan soyguncu baronların vaazları söyleydi: "Para kazan. En kısa yoldan kazan. Kazanabildiğin kadar kazan. Eğer becerebiliyorsan namussuzlukla kazan; eğer mecbursan namusunla kazan." Borsanın kapanısıyla birlikte bütün para tacirleri soluğu Walfdorf-Astoria otelinde alırdı. "Walfdorf Cemiyeti"ne kabul edilmek için "basarılı" olmak gerekirdi. Tesla da para babalarına yakın olmak için aksam yemeklerini düzenli bir sekilde burada yemeye baslamıstı. Elbette onlar kadar zengin değildi ama yakısıklılığı, parlak geleceği ve zekası ile büyük bir hazineye sahipmis gibi yasamak onun da hakkıydı. Tesla da artık McAllister'ın, varlık ve toplumsal mevki sıralamasını belirleyen New York "400" listesinin bir üyesiydi. Ef-sanelestirildiği sekliyle o "soğuk bakıslı, zor gülümseyen dev adamlar"la kendi oyun sahalarında karsılasıyordu. Bilgisi takdir görüyordu, o da bunun tadını çıkarmasını biliyordu. Acaba o da Edison gibi kendisinin "Morgan'lastırılmasına" izin verecek miydi? "Astor", "Insull", "Mellon" ya da "Ryan'lastırılacak" mıydı? Đcatlarını kim finanse ederse etsin isine burunlarını sokmalarından, kendisini kesin tahakküm altında bulundurmalarından yakayı sıyıramayacaktı. Sistem böyle isliyordu, bu da mucidin ödemesi gereken bedeldi. Bazı aydın insanlar Tesla'nın tarihteki en büyük mucit olduğundan, Edison'dan dahi büyük olduğundan dem vurmaya baslamıslardı. Doğrusu bunun en büyük kanıtlarında biri de New York'ta ona karsı alınan cephenin genislemeye baslamasıydı. Bu cephede sadece Edison ve çevresi yoktu, basının ilgisini onun kadar çekemeyenler ve laboratuvarındaki heyecanlı gösterilere davet edilmeyenler de saflara katılmaya baslamıslardı. Tesla hayatı boyunca birçok gazeteci, editör, yayıncı ve edebiyatçı arkadas edinecekti. Seminerleri ona dünya çapında bir ün kazandırmıs ve daha o zamandan pek çok bilim kurumunun arsivinde kendisine yer bulmustu ama buna karsın hiçbir zaman akademik bir yayın ekibine dahil olmamıstı. Doğrusu, Amerika'ya ilk ayak bastığında zaten böyle bir yayın da yoktu. Büyük üçlünün, yani hükümet, sanayi ve üniversitelerin kesistiği nokta henüz bir bilim insanına ün kazandıracak denli önemli değildi. Ama isin rengi değismeye baslamıstı. Yalnız çalısanların devri geçmeye baslamıstı ama o yine de yalnız olmayı tercih ediyordu. "Bağımsızlar"ın son temsilcilerinden Edison, modern bilime örnek olan büyük endüstriyel arastırma laboratuvarları ile bir geçis tipi teskil ediyordu. Tesla'nın hayatı boyunca birlikte çalısmaktan hoslanmamasının iki nedeni vardı: Birincisi diğer mühendislerin çoğunun sabırsız davranması onu çileden çıkarıyordu, ikincisi de her türlü kontrol mekanizmasından nefret ediyordu. Eğer isbirliği yapabileceği bir kisi varsa o da ancak yönetim kurulu baskanı olabilirdi. Waldorf'taki kodamanlar ne politikayla ne de sanatla ilgililerdi. Onlar için önemli olan faizler, vergilerin durumu, ekonomik krizler ya da isçi ayaklanmalarıydı. Diğer yandan, gazeteciler ve entelektüel hanımlar Tesla'nın zevklerine daha çok uyuyorlardı. Çevresindeki bu yeni dostlar Tesla ile zaman geçirmekten hosnutlardı. Onun karizmatik ve güçlü yapısının çekim alanına girip farklı bir evrende seyahat ediyormus hissine kapılıyorlardı. Bir güz aksamı gösterisli faytonu Tesla'yı Robert Underwo-od Johnson'ların 327 Lexington Bulvan'ndakı meshur evlerine bıraktı. Faytonlar ve diğer gösterisli arabalar birbiri ardına eve misafir tasırken ark lambaları dondurucu havayı aydınlatıyordu. Kapının her açılısında Mozart'ın piyano konçertosundan birkaç ezgi yayılıyordu sokağa. Johnsonlar o kadar varlıklı bir aile değildi ama sehrin tüm milyonerlerini, milyarderlerini, fakir sanatçılarını ve entelektüellerini açık gönüllülükle bir araya toplamıslardı. Ne Robert, ne de Kathrine bilimden anlıyordu ama her ikisi de Tesla'nın büyülü gösterilerine bayılıyordu. Oldukça etkileyici bir çifttiler. Robert dilbilimine ilgili, siire düskün ve hazır cevaptı. Kathrine de minyon, tatlı bir kadındı ve annelik-ev hanımlığı rolü ile tatmin olamayacak kadar zeki bir kadındı. Sanatçı dostlar edinmislerdi ve sanata da canı gönülden bir ilgi duyuyorlardı. Johnson Century dergisinde yardımcı editörlük yapıyordu ve kısa süre içinde bas editörlüğe de terfi edecekti. Evleri, eski dünya sehirlerinin kültür ritüellerini özleyen medeni Tesla için doğal bir cennetti. Yugoslavya'nın yoksul dünyasından Amerika'nın acımasız dünyasına düsen Tesla ve Mic-hael Pupin için bu ev sığınılacak bir liman olmustu. Johnson-lar'ın evinde Tesla, Amerikan toplumunun kaymak tabakasının yanı sıra Avrupa'nın ressamları, yazarları ve politik sahsiyetleri ile de görüsme sansını yakalıyordu. 1893 yılında, Thomas Commerfold Martin tarafından John-sonlar'a davet edilmis ve hemen kanı kaynayıvermisti. Kısa zamanda bu üçlü arasında yakın dostluk bağları kurulacaktı. Robert ve Katharine sayesinde Tesla resmi tavırlardan sıyrılabil-meyi, ön isimlerle hitap edebilmeyi, hatta ve hatta o zamanların dedikodularından zevk alabilmeyi öğrenecekti. Tesla'nın çalısmalarını finanse edecek bir milyoner bulma çabaları üçlünün favori sakalarından biri haline gelecekti. Beraber olmadıkları zaman birbirlerine -bazen günde iki üç kere- notlar yolluyorlardı ulaklarla. Yıllar süren bu yazısmaların sonunda Tesla ile Robert'in birbirlerine gönderdiği binlerce mektupluk bir arsiv olusacaktı. Katharine'den -ona karsı hissettiği en derin duygularını açıkça yazdığı mektuplarda bile hiç sasmadan vurguladığı gibi- "Mr. Tesla"ya giden mektupların sayısı da bundan asağı kalmıyordu. Kısa bir süre içinde Tesla muhataplarına takma isimler verecek kadar yakınlasmıstı. John-son'a, hayran olduğu efsanevi bir Sırp kahramanın, "Luka Fili-pov"un adı ile hitap ediyordu. Mrs. Johnson da "Madame Fili-pov" olmustu. Buna mukabil, Johnson da Sırpça çalısmaya baslamıstı. Johnsonlar'dan Tesla'ya gelen davetler, mucidin o dönemlerde deli dolu bir hayat yasadığı izlenimini uyandırıyor. "Hemen Van Allenler'den çıkıp Leggetler'e atla gel, gelebiliyor-san..." "Gel de Kipling'le tanıs", "Çabuk gel Paderewski'yi gör", "Baron Kaneko ile tanısmak istiyorsan hemen çıkıp gelmelisin..." Tesla Filipovlar'a verdiği cevaplarda arada sırada I. Nikola, G.I. (büyük mucit) gibi imzalar kullanıyordu. Bu tip sakalar yapabileceği pek fazla arkadası yoktu. Johnsonlar sayesinde Tesla da zengin avarelerin zaman geçirmek için kabaca değerlendirdikleri ayrıcalıklardan nasibini alma sansını yakalamıstı. Robert ona Karun gibi zengin Delmo-nicolar'ın düzenledikleri ziyafetlerden söz etmisti. Bu ziyafetlere, kadın misafirleri sevindirmek için peçetelerin içine gizlenen mücevherlerin cinsine göre, altın, gümüs ya da elmas yemekler adı veriliyordu. Bazen sadece heyecan yasamak için yüz dolarlık banknotlara sarılan sigaralar elden ele dolastırılıyor, tüttürülüyordu. Bunlara katılmamıssa da büyük mucit sosyete sayfalarında "Yoksulluk Toplantıları" denilen tuhaf aksam partileri hakkında birkaç satır okumustu. Bu toplantılar zenginlerden birinin konağında düzenleniyordu. Konukların partiye kirli paçavralar içinde gelmeleri gerekiyordu. Pis bir yerde oturuyorlar, üniformalar giyinmis usakların getirdiği konserve kutuları içindeki biralardan içiyor, tahta kaplarda yemek yiyorlardı. Duyarlılık, Cilalı Tas Devri insanlarının sahip olduğu meziyetlerden değildi. Ama tercihler bir yana, zenginlik yine de insana oldukça çekici geliyordu. "Cebimde bir sent olabilmesi için önce pencereden dısarı avuç dolusu para atabilecek kadar zengin olmam gerekiyor" diyordu Tesla. O sıralarda tabelasında "yangına kesinlikle dayanıklı aile oteli" yazan Gerlach'da kalıyordu. Bu göz alıcı olmaktan hayli uzak yere fitil oluyor, Fifth Avenue'daki altın kaplamalı Wal- dorf'da kalacağı günlerin hayalini kuruyordu. Johnson'un malikanesinde Robert'in ve kendisinin çağlarının en büyük sairi olarak gördükleri Rudyard Kipling'in yanı sıra, yazar John Muir ve Helen Hunt Jackson, besteci Ignace Paderewski ve Anton Dvorak, prima donna Nellie Melba ve aralarında Senatör George Hearst'ın da bulunduğu bir dizi siyasi ve toplumsal kisilikle tanısma sansını yakalamıstı. Bu tanınmıs simaların yanı sıra ABD Donanma Akademisi'nden henüz mezun olmus yakısıklı bir genç olan Richmond Pearson Hobson ile de tanısmıstı. Tesla çoktan otuz yedi yasına girmis kozmopolit bir adamdı ve yeni tanıstığı kisiler onu o kadar da etkilemiyordu. Ama bu, oğlansı tavırları ve kara bıyığı ile oldukça zıt kaçan genç subaydan çok etkilenmisti. Zekasını kültürünün gücü ile birlestiren yağız bir eylem adamı olarak Tesla'nın hayallerindeki Sırp kahramanı ile Hobson pek örtüsüyordu doğrusu. Hakkında dolasan söylentiler arasında Tesla'nın bir homoseksüel olduğu fısıltısı da yayılmaya baslamıstı. Baska bir zamanda ya da ülkede bunun kariyerine pek etkisi olmazdı ama Viktorya döneminin Amerika'sında bunun ortaya çıkması onu alasağı edebilecek bir felaket haline dönüsebilirdi. Dedikodulara metelik vermemesine karsın neden evlenmediği sorulduğu zaman yoğun çalısma temposunu mazeret olarak göstermek zorunda hissediyordu kendisini. Gel gör ki, bu o dönemin toplumu için kabul edilemeyecek bir lakırdıydı ve evlenmesi gerektiği yollu baskılar iyiden iyiye artıyordu. Bununla birlikte Tesla'nın fobileri yakın iliskiler kurabilmekten uzak bir insan olmasına neden oluyordu. Yine de bir ara, baska bir otelde sürekli ikamet etmesine karsın Hotel Margu- ery'nin lüks odalarından birini tutmus ve bir keresinde de Ken-neth Sweezey'e bu odayı "özel arkadaslarını" ağırlamak amacıyla kullandığını anlatmıstı. Her seye karsın bu değisik yorumlara açık bir ifadeydi. Johnsonlar onu birçok kadınla tanıstırıyordu. Bunların kimi güzel, kimi varlıklı, kimi de yetenekli hanımlardı. Bazıları bu üç özelliği de tasıyordu. Bu hanımların birçoğu da ona tutuluyordu. Ama o bütün teklifleri nazikçe geri çeviriyordu. Tabii bu arada gururunun bir hayli oksandığını da göz ardı etmemek gerekir. Johnsonlar'a geldiğinde kapıdan dısarı süzülen Mozart tınılarının uzun bir süredir aksam yemeklerinin favori partneri Mar-guerite Merington'ın çaldığı piyanodan yayıldığını fark etti. Ona duyduğu hayranlık ve düskünlük diğer tüm kadınlara karsı hissettiklerinin önüne geçmisti. Johnson hemen yanına gelip, kendisini Fransız tarzı pahalı bir tuvalet giymis, uzun boylu, ciddi görünüslü, takı olarak boynuna çiçek ilistirilmis genç bir hanımla tanıstırmaya götürdü. Kız dönüp Tesla'yı ela gözleriyle süzdü. Tesla onu daha önce görmediğinden emindi ama bu gözleri tanıyordu. Bir aktris olabilir miydi? Kim bilir? "Miss Anne Morgan" diye takdim etti Johnson. "Mr. Tesla." Ve onları bas basa bıraktı. Mucidi basıyla selamladı ve dikkatini tekrar müziğe yöneltti. Tabii ya. Gözleri ve gözü pek zekası babasınınkilerle aynıydı. Onu neredeyse siyah bir puro içerken hayal edebiliyordu. Johnson kızcağızın ona abayı yakmıs olduğunu söylemisti. Eğer bu doğruysa, kız açık etmemek için oldukça kararlı davranıyordu. Kız okullarında olgunlasan durusu Tesla'yı etkilemisti. Çok zengin ve buna rağmen tatlıydı da. Ama ne yazık ki inci küpeler takıyordu; Tesla neredeyse dislerini gıcırdatmaya baslayacaktı. Onunla konusmak için can atıyordu ama inciler bunu olanaksız kılıyordu. Belki Robert ona gelecekte bir ipucu verme nezaketinde bulunurdu. Elisabeth Malbury'ye sorarsanız Anne o kadar el bebek, gül bebek büyütülmüstü ki hep bir çocuk olarak kalmıstı. Ama Tesla'nın da bu konuda söyleyecek bir seyleri vardı. Ona göre genç kız pek yakında kozasını yırtacak gibi duruyordu. Dönüsümünü izlemek gerçekten de ilginç bir sey olurdu. Anladığı kadarıyla, J. Pierpont Morgan'ın kızı ile evlenmek için hemen bir atılımda bulunmazsa Johnsonlar kendisine rahat yüzü göstermeyeceklerdi. Paraya ihtiyacı olan bir mucit olarak durumun hassasiyetinin farkındaydı. Kendisine sırılsıklam asık olan bu genç kadına cesaret verecek bir harekette bulunmamalıydı, bununla birlikte duygularını incitmemek için son derece diplomatik davranması gerektiğinin de farkındaydı. Müzik biter bitmez hemen dikkatleri üzerine topladı. Son zamanlarda partilerde çevresi kusatılıveriyordu. Tann vergisi bir hitabet yeteneğine sahip bu dahi ile konusmak insanlar için oldukça cazip bir olaydı. Zengin insanların bilimsel elestiriler getirmek gibi bir niyetleri yoktu, Tesla da buna karsılık onların sıkıntılarını dağıtıyor ve bu arada fantezilerinin uçusmasının tadını çıkarıyordu. O aksam çevresindekilerden izin istedi ve açık kalpliliğine hayran olduğu Marguerite'in yanına gitti. Performansı nedeniyle onu tebrik ettikten sonra patavatsızca, "Söyler misiniz bayan, neden siz de diğer hanımlar gibi elmaslar ya da baska mücevherler takmıyorsunuz?" diye sordu. "Bunun pek de bir tercih meselesi olduğunu söyleyemeyeceğim" diye karsılık verdi Margueritte, "ama doğrusu elmas alacak kadar param olsaydı da onu baska seyler için harcamayı tercih ederdim yine de." Đlgiyle, "Peki paranız olsa nasıl harcardınız?" diye sordu Tesla. "Kırlarda bir ev almayı isterdim, gerçi banliyölerden ise gidip gelmek pek de isime gelmezdi ama..." Tesla samimiyetle gülümsüyordu. Mücevher istemeyen bu yetenekli ve büyüleyici kadına bayılıyordu. Kendisi de hiçbir zaman tek bir kravat iğnesi ya da köstekli saat takmıs değildi. "Ah, Bayan Merrington, milyonlarımı almaya basladığım zaman bu sorunu kökünden halledeceğim. Burada New York'ta büyük bir arsa alacağım, orada sizin için bir villa insa ettireceğim ve çevresine ağaçlar diktireceğim. Bu sayede hem bir kır evinde oturuyor olacaksınız, hem de sehri terk etmek zorunda kalmayacaksınız." Margueritte gülüyor ve içten içe bunun bir teklif olup olmadığını düsünüyordu. Ama Tesla bunları sadece laklak etmek için de söylemis olabilirdi. Mucidin yakın arkadaslarından birinin söylediklerine bakılırsa, Margueritte sonradan Tesla'ya dokunabilmis olan tek kadın olduğunu iddia edecekti. Arkadası buna pek de canı gönülden inanamamıstı. Tesla'nın Marguerite ya da herhangi bir kadınla yakın bir iliskiye girdiğini gösteren hiçbir kayda rastlanmamıstır. Aynı sırdas Anne Morgan'ın da kendisini Tesla'nın "kollarına attığını" söylüyordu. Ama ikisinin arasında da arkadaslıktan öte bir iliski olduğunu gösteren herhangi bir kanıt bulunamamıstır. Her ikisi de paralel yasam tarzları seçmislerdi. Anne kendi payına hayat dolu ve önemli bir kadın olmustu. Adı birkaç ünlü erkekle beraber anıldıysa da, asla evlenmedi. Toplumsal borçlarını ödemek için Tesla da New York "400"üne ve diğer daha önemsiz ölümlülere ziyafetler veriyordu. Hazırlanması ile bizzat ilgilendiği masalarda sadece kus sütü eksik oluyordu. Hiçbir harcamadan kaçınılmıyordu ve avamdan tek bir kisi dahi davet edilmiyordu. Böyle günlerin sonunda misafirlere tatlı olarak laboratuva-rında düzenlediği özel cambazlıklarını sunuyordu. Ertesi gün de gazetelerde en yeni kerametleri ile boy gösteriyordu. Bu gösterilere davet edilmeyen meslektaslarını sinir etmek için bundan iyi bir oyun da düsünülemezdi hani. Yine de hala kadınlara karsı ilgisizliği ağızdan ağıza yayılmaya devam ediyordu. Bir gün Fransız bir meslektası ile Paris'teki Cafe de la Paix'de otururken efsanevi Sarah Bernhart'ın da üyesi olduğu bir tiyatro topluluğu yakınlarında belirmisti. Aktris cilveli bir sekilde mendilini düsürüvermisti. Ani bir hareketle öne atılacak, yerdeki mendili sahibesine iade ettikten sonra Fransız bilim insanının hayret dolu bakısları arasında elektrik üzerine giristikleri tartısmaya kaldıkları yerden devam edecekti. Đngiltere'de yayımlanmakta olan bir bilim dergisi Electrical Review'de dahi kendisini paylayan uzun bir yazı yayınlanacaktı: "Mr. Tesla, Venüs'ün oğlu sehvet tanrısı Cupid'in oklarından kendisini kurtarabilir ama bizim kuskularımız devam edecektir. Biz kendisine hayranız ve bir gün onun da doğru yolu bulacağından eminiz. Kadınlara duyduğumuz güven bir gün onun da karsısına talihini döndürecek bir hanımefendinin çıkacağına inanmamızı sağlıyor; onun her açıdan hassas duygularına olduğu kadar dehasına da uygun bu hanımefendinin karsısında bir gece vakti saat ikide nerede olduğunu açıklamaya çalısırken düsünebiliriz Tesla'yı... Bu sıra disiliğin nedeni her ne olursa olsun, bu durumun ortadan kalkacağını ve genel olarak bilimin, özelde de Mr. Tesla'nın, böyle bir evliliğin sonucunda daha da zenginleseceğini umuyoruz." Abesle istigal eden bu yazıyı kaleme alan isgüzar elbette ki kehanetinin gerçeklestiğini hiçbir zaman göremeyecekti. Ama Tesla'nın bilim ve teknoloji hayatının zenginlesmesi dileği sonuçta onu hayal kırıklığına da uğratmayacaktı çünkü Tesla zaten bastan asağı sıra dısı olan kariyerinin en sıra dısı dönemlerinden birisine girmek üzereydi. Tesla'nın talihini açacak bu olayın ilk belirtisi George Wes-tinghouse ile bir telefon görüsmesi yapacak olmasıydı. Sasırtıcı olduğu kadar harika haberleri vardı Westinghouse'un. Tesla bavullarını apar topar hazırlayıp Niagara Çağlayanı'na giden ilk trene atlayacaktı. 9. ALT YOL, ÜST YOL Kısa bir döneme neredeyse 'bu kadarı da fazla' dedirtecek kadar çok basarı sığmıstı. Yıllardan beri Edison ve Lort Kel-vin'in alternatif akımın tehlikeleri hakkındaki korkunç iddiaları ile sarsılan Niagara Komisyonu en sonunda, Ekim 1893'de Ni-agara'ya ilk iki jeneratörü kurma serefinin -kendisinin de tahmin ettiği gibi- Westinghouse firmasına verildiğini duyurmustu. Amerikan endüstrisini çok uzun bir süredir ikiye bölen siddetli akımlar savası en sonunda Tesla'nın AC sisteminin ve Westinghouse'un azminin zaferi ile sonuçlanmıstı. Bu sonuca varılmasında hiç süphesiz ki Chicago Fuarı'ndaki essiz görsel sölenlerinin katkısı büyüktü. Gazeteler ve mühendislik dergileri Tesla'yı selamlıyorlardı. New York Times onun Niagara Selalesi girisimini olanaklı kılmak gibi "asla unutulmayacak" bir serefe ulastığını yazıyordu. Bu basarı dünya basınında da genis yer kaplıyordu. Montenegro Prensi onu 'Kartal Nisanı' ile onurlandırıyordu. AIEE ise onu Elliott-Cresson madalyasına layık görmüstü. Ve yüce gönüllülüğü tutan Lort Kelvin onun "elektrik bilimine herkesten daha çok katkıda bulunduğunu" söylüyordu. Pek yakında alternatif akım New York'ta da tramvayların çalıstırılmasında, buharlı trenlerin elektrikle çalısır hale getirilmesinde, hatta Edison'un alt istasyonlarında kullanılmaya baslanacaktı. Buna karsın Tesla ve Westinghouse mağlupların saldırılarına maruz kalmaya devam ediyorlardı. Sirket açılan yirmi dava ile uğrasmak zorunda kalmıstı -ki bunların arasında yüksek mahkemenin daha önce karara bağladığı bir dava da vardı. Hepsinden de Westinghouse kesin bir zaferle ayrılacaktı. Onlar da General Electric ve diğerleri hakkında zabıt tutturmus ve bunda da basarılı olmuslardı. Ama bunca dava kamuoyunun aklını karıstırmaya ve geride mutsuz insanlar bırakmaya baslıyordu. Bir zamanlar Tesla'yı övmekle bitiremeyenler simdi onu yerden yere vuruyorlardı. Sonradan AIEE'nin genel baskanı olan ve o dönemi yakından takip eden B. A. Bahrend sahneyi söyle tanımlıyordu: "Bilgisiz insanlar daima bir uçtan bir diğer uca sürüklenir dururlar. Tesla'yı, asırı övgü ile halk kahramanı ve kurbanı yaratacak sekilde kutsayan bu adamlar, simdi de onu en acımasızca alaya alanlar arasına katıldılar." Bahrend bunda melankolik bir derinlik buluyordu: "Nikola Tesla'nın mühendislik mesleği ile istigal edenlerden ve halktan gördüğü bu nankörlük ve adaletsizlikten sonra içinde bulunabileceği durumu tasavvur dahi edemiyorum." Sırtından bıçaklanmaktan ve bos atısmalardan usanan Tesla, New York'a dönecekti. Artık her zamankinden de fazla kararlıydı, zamanını iyi değerlendirecek ve kendini tümüyle beklemekte olan yarım düzine kadar arastırmaya verecekti. Yüksek voltaj ekipmanları ile sınırsız olanaklar sunan etkiler elde edebilmeyi basarmıstı. Yapay simseği yaratarak yalnızca hava durumunu kontrol edebilmekle kalmayacak, telsiz enerji naklini de olanaklı kılacaktı. Ve bu da dünya çapında bir yayın ağı kurma çalısması ile çakısan bir sonuç olacaktı. Konik bir bobin sayesinde bir milyon volta yakın bir gerilim elde etmeyi basardığında sevindirici sonuçlar birbiri ardına gelmeye baslamıstı. Yüksek voltaj elde edebilmek için her seferinde daha büyük bir ekipman kurmak zorunda olmadığını, iyi bir tasarımla nispeten küçük ve yoğun bir transformatörle de aynı sonucu elde edebileceğini hissediyordu içten içe. Bu onda bir saplantı halini almıstı ama tek problem de bu değildi. Olağandısı bir deney bilimin en temel yasalarını hiçe saydığında Tesla keyifli bir sekilde deneyi sonuna kadar götürüyordu. Bazen de oldukça sıra dısı sonuçlar doğuyordu bundan. Akımın vakumdan iletilmesini sağlayan radyo tüpünün ilk elektronik aygıt olduğu söylenebilir. Bunun ilk örneği Edison tarafından 1883 yılında icat edilen vakum lambadır. Edison Efekti adı ile anılan bu icadı Edison, Sir William Preece, J. A. Fleming, Tesla, Elihu Thomson ve J. J. Thomson gibi bilim insanlarına devretmistir. J. J. Thomson bu fenomenin negatif elektriğin, ya da elektronların sıcak elementten soğuk elektroda geçmesi sureti ile olusan emisyon ile ortaya çıktığını düsünmüstü. Yayınlanan radyo sinyallerini algılamaya çok elverisli olduğunu düsünen Tesla, vakum tüplerini gelistirmeye 1890'ların ilk yıllarında baslamıstı. Daha sonra yanında tam zamanlı olarak bir cam üfleyicisi çalıstırmaya baslayacak ve radyo arastırmalarında ve ısık üretiminde kullanacağı binlerce versiyon gelistirecekti. Edison'un ve Preece'in çalısmalarını takip eden Fleeming, kullandığı hassasiyeti artırılmıs kristal dedektörler ile Edison Efekti'ni radyo sinyallerini algılamaya basarılı bir sekilde uygulayabilmisti. 1907 yılında da Lee De Forest Fleeming'in diyodu-na bir elektrik sebekesi, ya da kontrol elementi ekleyerek -kendi deyimi ile- Audion'u icat edecek ve böylece modern elektronik bilimi yol almaya baslayacaktı. Tesla da tüm bunlardan uzun bir süre önce elektrik yükünün gazlar içinde istenilen frekansta iletilebildiğini kesfetmisti. "Frekans yeteri kadar artırılabildiği takdirde değisik bir dağıtım sistemi ortaya çıkacaktır ki bu gaz sirketlerini yakından ilgilendiren bir konudur. Metal borunun yalıtıcı, içine doldurulmus gazın da iletken islevi gördüğü bu sistem fosforlu ampulleri, belki de henüz icat edilmemis aygıtları besleyebilir. Aslında Tesla'nın tanımını yaptığı, mikrodalga transmisyonunun bir öncüsü idi. Tesla, kesiflerinin çizdiği yolda en görkemli kavramlarından birini ortaya atacaktı; "dünyevi gece ısığı" yani tüm dünyayı ve onu sarmalayan atmosferi tek bir ısıklandırma gibi aydınlatmanın bir yolu. Teorisine göre, deniz seviyesinin çok üstlerinde bulunan gazlar, havası kısmen tahliye edilmis tüpler içerisindeki gazlarla benzer özellikler sergiliyordu. Bu sayede de mükemmel bir yüksek-frekans akım iletkeni islevi görebilirlerdi. Bu fikir yıllar boyu kafasının içinde dönüp dolasacaktı. Bunun, dar deniz geçitlerinin ve hava alanlarının geceleri daha güvenli olmasının sağlanmasında kullanılabileceğini düsünüyordu. Ya da sokak lambalarına gerek, kalmadan sehirler aydınlatılabilirdi. Tek yapılması gereken doğru bir sekilde atmosferin yüksek tabakalarına, on bin kilometre, belki de daha az bir yüksekliğe yüksek-fre-kanslı akım aktarılması idi. Bu yüksekliğe akımı nasıl verebileceği sorulduğunda bunun aslında pratik açıdan zor olan bir islem olmadığını söylüyordu. Asla pratikte test etmeden yöntemlerini ifsa etmezdi ve bu projesi de finansman yokluğu nedeni ile rafa kaldırılacaktı. Gazeteciler de onu sorgulamaktan ve spekülasyonlar yaratmaktan geri kalmıyorlardı. Bazıları moleküler bombardıman tüplerini uzaya ultraviyole ısın demetleri göndermek için kullanacağını, havayı uzak mesafelerde iyonize edeceğini ve onu her türlü yüksek voltajı iletebilecek bir hale getirmeyi planladığını öne sürüyorlardı. Bu sayede istediği yüksekliğe kadar uzanan bir yüksek frekanslı akım gönderebileceği iletken bir yol elde edebileceğini savunuyorlardı. Sonradan büyük (ve kötü talihli) dünya-yayın kulesi Long Island'da insa edildiğinde, üst platformunun bir dizi ultraviyole lamba alabilecek sekilde tasarlandığı görülecekti. Ama bunun amacı hiçbir zaman öğrenilemeyecekti. Tesla daha sonra hem dünyayı, hem de atmosferin üst tabakalarını elektrik iletkeni, aradaki hava tabakasını da yalıtkan olarak kullanmayı tasarladığı projesinden söz etmeye baslayacaktı. Bu kombinasyon devasa bir kondansatör meydana getirecekti, yani elektriği depolayan ve bosaltan bir araç elde edilmis olacaktı. Dünya yüzeyi elektriklendiği zaman yüksek hava tabakası da indüksiyon yolu ile sarj olacaktı. Yerküre dolan ve bosalan bir Leyden Jar'a dönüsecekti. Hem yerkürede, hem de yüksek hava tabakasında akım dolasması atmosferi aydınlatacaktı. Ama Tesla akımlarını yüksek hava tabakasına nasıl göndermeyi tasarlıyordu, bunu bilemiyoruz. 1892'de Londra'da verdiği seminerlerde sevecenlikle, henüz yeni icat etmis olduğu çok duyarlı ve tipik bir vakum tüpü açıklamaktaydı. Yüksek frekanslı akımın etkisi ile bu tüpten elektrostatik ve manyetik etkilere garip bir sekilde hassasiyet gösteren bir ısın yayılacaktı. Bu tüp ile ilginç deneyler yapma fırsatını yakalamıstı. Ampul doğrudan tek bir tele bağlı bulunduğunda ve çevresinde kendisine yakın hiçbir nesne bulunmadığında, Tesla ampule yaklasarak ısının ampulün zıt yanına gitmesini sağlayabiliyordu. Ampulün çevresinde dolasmaya basladığında da ısının hep zıt yöne doğru kaçtığını görüyordu. Bazen de ısın ampulün çevresinde çılgınca dönmeye baslıyordu. Küçük bir mıknatıs sayesinde, mıknatısın konumu ile dönüsün hızını azaltıp çoğaltabiliyordu. Ama mıknatısa en duyarlı olduğu noktada elektrostatiğe daha az duyarlılık gösteriyordu. Isında görülebilir bir tepki yaratmadan elinin tek bir kasını dahi oynatamadığını fark etmisti. Tesla bunun, ısının her yöne esit sekilde yayılmasını engelleyen camdaki bir eğrilikten meydana geldiğine inanıyordu. Heyecanla bu aracın güç sahalarının doğasını arastırmada çok büyük faydalar sağlayabileceğine inanıyordu. "Eğer uzayda ölçülebilir bir hareket meydana geliyorsa, bu araç sayesinde tespit edilebilir. Bu, atalet ve sürtünmeden bağımsız bir ısık demetidir" diye düsünüyordu. "Bunun telgrafta da faydalı uygulamaları olabileceğini zannediyorum. Böyle bir araç sayesinde Atlantik'in ötesine istenilen süratte mesaj gönderilebilir çünkü duyarlılığı o derece yüksek bir seviyede ki, en ufak bir değisiklikten dahi etkilenecektir. Akıntıyı daha yoğun ve dar bir hale getirebildiğimiz takdirde sapmaları fotoğrafa dahi kaydedilebilecektir." Seminere söyle bir yorumla nokta koyacaktı; "Bunun mucizevi yanı sudur ki, mevcut bilgi ve deneyim çerçevesinde dünyanın elektrostatik ve manyetik durumunu etkileyebilecek ve hiçbir sey değilse bile, zekayı tespit edebilecek bir deneme daha önce hiç yapılmamıstı..." Buna karsılık küçük tüpü, uzak mesafelerde meydana gelen elektriksel değisiklikleri, ya da radyo sinyallerini tespit edebilecek bir yapıda değildi. Bu bir merak konusu olarak kalacaktı. Tesla bunu bir dedektör olarak kullanmayı denediğinde, labora-tuvar çalısması dısında kullanıslı olmadığını görecekti. Ama bugün pek az sey bilinen biyolojik olaylarla bilimin ilgilenmeye baslaması ile birlikte Tesla'nın ilginç vakumu yeni bir ilgi odağı haline gelebilir. Örneğin, bedendeki otonomik fonksiyonların kontrolünde bio-geribesleme tekniklerinde uygulanabileceği düsünülebilir. Ya da belki de, gizemli Kirlian etkisinin anlasılmasında kullanılabilir. Tesla bobininin yüksek- fre-kans voltajlarıyla esgüdümlü kullanılan Kirlian fotoğrafçılığı tekniği ile insan aurası üzerindeki bilimsel ilgi de yoğunlasmıstır. Tesla'nın 1890 yılındaki arastırması göstermistir ki, yüksek frekanslı akımlar, süper iletkenlik fenomenine benzer bir sekilde, iletken maddelerin üzerlerinde ya da yüzeye çok yakın bölgelerinde hareket etmektedir. Kirlian fotoğrafçılığı ile elde edilen halelerin de, yasam formlarını çevreleyen bir çesit "tasıyıcı alan"ın modülasyonu sonucunda ortaya çıktığı öne sürülmektedir. (Akupunktur noktalarının da bu tip enerji alanları ile bağıntılı olduğu düsünülebilir.) New York'a döndükten sonra Tesla neredeyse bir münzevi hayatı yasamaya baslamıstı. Ancak en yakın dostları onu labo-ratuvardan alıp çıkarabilecek bir toplumsal bağ islevi görebiliyordu. Gece yarısı eğlenceleri ve sovları sona ermisti. Robert ve Katharine Johnson onun için endiselenmeye ve sürekli çalısmanın ve eğlenceden bu denli uzak durmanın çöküntüye yol açabileceği konusunda onu uyarmaya baslamıslardı. Katharine için de 1893 kısı, bu çok alıstığı yoldası olmadan geçmek bilmiyordu. Buz gibi bir ocak günü, bir jestine cevap olarak Tesla bir demet çiçek yollamıstı. Tesla Profesör Crookes tarafından kaleme alınmıs bir makaleyi gönderebilecek kadar kendisine zaman ayırabilmisti. Yazı Crookes radyometresi üzerineydi. Bu, içindeki hava tahliye edilmis, bir ampul içinde dönen ve ısı ile çalısan bir değirmendi ve Tesla'ya göre "dünyanın en güzel icadı"ydı. Bilim ilgilendiği konuların basını çekmese de Katharine bundan çok etkilenmis ve memnun olmustu. Fırtınalı bir subat gecesi Robert'le birlikte söminenin karsısında oturuyorlar ve sıkılıyorlardı. O an Katharine eline kalemi kağıdı alarak Tesla'ya bir not yazdı ve ulağı ile yolladı: "Bu fırtınalı günlerde neler yapıyorsun Allah askına? Biz bu aksam, mesela saat 9'da ya da aksam yemeği için saat yedide bir Allah'ın kulu gelip, bizi neselendirme lütfunda bulunur mu acaba diye düsünmekteyiz. Atesin karsısında oturup duruyoruz, gerçi çok rahatız ama iki bizim için çok küçük bir sayı. Kafa dengi olması için sayının mutlaka üçe çıkması gerekiyor, hele hele 'yurdumda' kar yağıyorken. O harika makine hazır durumda mı ve sen de yarın o fotoğrafçıların, flasların, Juno'nun ve tüm o diğer tanrı ve tanrıçaların curcunası için hazır mısın bakalım? Gel de anlat bize biraz. Seni 7'de ya da 9'da bekliyoruz." Ama ne yazık ki makine hazır durumda değildi ve Johnsonlar, en az Katharine kadar Robert da, hayal kırıklığına uğrayacaklardı. Daha sonraları, 1894 baharında ise, Tesla'nın deneyleri Johnsonlar'ı, Joseph Jefferson'u, Marion Crawford'u ve Twa-in'i laboratuvarına davet edip, "bedenlerinin içinden yüksek-voltaj kıvılcımları geçirecek" ve gazlı tüp lambaları ile çekilecek ilk fotoğraflara poz verdirecek denli ilerlemisti. Bütün hayatını bilime adamıs olmasına karsın, Johnson'un Century dergisine ünlü Sırp sair Zmaj Jovanoviç üzerine bir makale yazabilecek vakit de bulabilmisti. Ertesi bahar da, yine aynı derginin sayfalarında, kendisinin gözde kahramanı Luka Fili-pov hakkında yazdığı bir makalesi yayımlanacaktı. Aynı yıl daha ileri bir tarihte (30 Eylül 1894), New York 77-mes'dan John Foord'a kendi elektrik teorisini açıklayan ve bununla birlikte elektrik lambalarında enerjinin yüzde doksanının bosa harcandığı, gelecekte ne telli, ne de telsiz enerji nakline gerek kalacağı fikrini savunan bir makale verdi. "Bu odanın ortasında bir makine yapabilecek kadar" diyordu, "ve bu makinenin baska bir seyle değil, çevremizde hareket halindeki enerji ile çalıstığını görebilecek kadar uzun yasamak istiyorum." Hayatının bu en verimli döneminin aynı zamanda en mutlu dönemi olduğunu tahmin edebilmek için müneccim olmaya gerek yok. Yaklasan felaketin izleri henüz hayatını alt üst edemiyordu. Hala aynı tabelada, aynı duyurunun yazılı olduğu eski püskü Gerlach otelinde kalıyordu; antetli bir kağıda, alacalı bulacalı hitap sekliyle Katharine'in yemek davetini en sonunda kabul ettiğini, söyle yazmıstı: "Delmonicolar'daki yemek dahi benim için fazla hızlı bir hayat tarzını ifade ediyor ve öyle sanıyorum ki, basit alıskanlıklarımdan vazgeçmek durumunda kalırsam siddetli bir azap içinde kalacağım. Bunun tek çıkar yolunun davetleri geri çevirmek olduğunun farkındaydım ama öyle sanıyorum ki, -East Hampton'a yapmayı planladığınız kamp gezisine de katılamayacağımı göz önüne alırsak- pek yakında, sizlerin yarenliğinden aldığım büyük zevk benim için bir hayal dahi olamayacaktır. Đste bu nedenledir ki, her türlü muhtemel tehlikeye göğüs gererek ve bunun bilincinde olarak, bu aksamki yemek davetinizi kabul etmek yönünde karsı konulamaz bir arzu duyduğumu sizlere bildirmek isterdim. Her türlü nesenin ve bunları takip edebilecek her nevi hüznün farkında olarak, her zaman..." 1894 Temmuzunda East Hampton'daki Katharine'den kendisini "umutla bekleyen nazik arkadaslarına böylesi düs kırıklıkları yaratıcı, soğukkanlı telgraflar" gönderdiği için azarlayan cilveli bir mesaj alacaktı. Ayrıca sunları da eklemisti sözlerine: "Benim 'yurdumda' hiç kimse, kendilerini kazandığı onurları ile mutlu etmesini bekleyen arkadaslarına karsı bu kadar acımasız davranmaz. Ama bunca nazik ve mutlu bir kisi bir arkadası reddedemez, ancak onun da kendisi kadar bahtiyar olmasını dileyebilir. Bu kisi'ye benim 'yurdumda' dost denilir." Đma ettiği onurlar Columbia Üniversitesi'nden aldığı 'doktor' unvanı ve Sırp Kralı'nın kendisine bahsettiği St. Sava Nisanı idi. Kısa bir süre sonra Katharine her zamanki taktiğini değistirecek ve Tesla'yı, beyefendi arkadaslarından birinin daha davetli olduğu bir yemeğe davet edecekti. Ama Tesla'nın kesin (ve belki de ihtiyatlı) yanıtı değismeyecek, davetlinin herkesin seveceği bir bayan, örneğin Miss Merington, olması halinde fikrini değistirebileceğini bildirecekti. Bir yaz ve arkadaslarını hemen hiç görmediği bir kıs daha geçmek üzereydi. Yoğun bir tempo ile ve kararlılıkla çalısmaya devam ediyordu, zaman zaman deneyleri hiç umulmadık yönlere sapıyordu ama böyle zamanlarda da gülümseyerek, Lort Ray-leigh'ın uzmanlasma hakkında verdiği açık tavsiyesini hatırlıyordu. Sonra birdenbire felaket kamçısını saklattı. 13 Mart 1895 sabahı saat 2:30'da, 33-35 South Fifth Avenue'daki laboratuvarın-da yangın çıkmıstı. Đçinde bulunduğu altı katlı bina yerle bir olmustu, hasar ölçülemeyecek denli büyüktü. Kendisinin ve asistanı Kolman Czito'nun büyük emek sarf ederek yaptıkları deney aletleri bulundukları dördüncü kattan ikinci kata inmisler, erimis hurda metal yığınına dönmüslerdi. Hiçbir sey sigortalı değildi. Olsa bile kayıpları telafi edilemezdi. Bir milyon doların bile deneylerinin sonuçlarını geri getiremeyeceğini söylüyordu. Omuzları çökmüs, bitap ve üzgün bir halde sabahın ilk ısıklan ile birlikte laboratuvarından artakalanların yanından ayrılacak ve nereye gittiğini, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden, düsünmeden soğuk New York sokaklarını arsınlamaya baslayacaktı. Johnsonlar telasla onu sık sık gittiği yerlerde aramaya koyulmuslardı. Dünyanın dört bir yanından gazeteler trajediyi duyuruyorlar-dı: "Bir yasam boyu süren çalısmanın meyveleri kül oldu." "Dahinin alın teri silindi gitti." Londra'da yayınlanmakta olan Elect-rical World en büyük kaybın mucidin bedensel çöküsü olduğunu yazıyordu. New York Sun'dan Charles A. Dana ise en büyük takdiri dile getiriyordu: "Nikola Tesla'nm laboratuvarının içindeki harikalarla birlikte meydana gelen yıkımı, kisisel bir felaket olmaktan çok uzaktır. Bu, bütün dünyanın talihsizliğidir. Su kadarını söylemekle kesinlikle abartmıs olmayacağız: Bu dünya üzerinde yasayanlar arasında bu genç beyefendi kadar insanlık için önemli olan kisilerin sayısı bir elin parmakları, belki de tek bir parmağı kadar azdır." Radyo, telsiz enerji nakli ve güdümlü tasıtlar ya da sonradan X ısınları olarak anılacak efektler konusunda ve endüstri için büyük önem tasıyacak sıvı oksijen konusundaki çalısmalarında geldiği noktayı, ancak yakın asistanları bilebiliyorlardı. Muhtemelen ilk kattaki benzin nedeniyle çıkan yangın sırasında bütün binanın patlamasına yol açan da bu maddeydi. En sonunda, yangının ertesi günü Katharine tarafından kaleme alınan duygusal bir mektup Tesla'ya kadar ulasabilecekti. Onu her yerde aradıklarını ve bu "telafi edilemeyecek kaybı" yasarken ona destek olabilmeyi umduklarını yazıyordu. "Sanki yer yarıldı da içine girdin... Lütfen seni görmemize izin ver ki bu korkunç düsünce zihinlerimizden silinsin" diye yalvarıyordu. "Bugün bu felaketin boyutlarını daha içten idrak ettim ve gittikçe artan endisem nedeniyle, sana mektuplarla ile-temeyeceğim gözyaslarımı dökmekten bitap düstüm, sevgili dostum. Neden hemen bize gelmiyorsun -belki sana yardım edebilirdik, sana destek olamayacak kadar sefkatten yoksun olduğumuzu düsünme..." Davetlerini yanıtsız bırakan bu garip adamın hayatını ve mutluluğunu bu kadar çok etkilemesi onun için sorun değildi. 10. YANLIS BĐR KARAR Tesla ününe rağmen iflasın esiğine gelmisti. Sahip olduğu tüm birikimini yanan laboratuvardaki arastırma gereçlerine yatırmıstı. Amerika'daki alternatif akım patentlerinden hiç telif hakkı alamıyordu. Westinghouse'dan aldığı maas da kesilmisti. Tek gelir kaynağı çok fazlı motor ve dinamolar için Almanya'dan gelen telif hakkı ücretiydi, bu da laboratuvarını yeniden kurmasına yetmiyordu. Đçine düstüğü duruma rağmen yılmayacaktı. Arastırmalarının detayları zihninde kayıtlı olduğuna göre bu felaket her seyin sonu değil, ancak bir gerileme olabilirdi. Yardımına Uluslararası Niagara Komisyonu finansörü Ed-ward Dean Adams yetisti. Adams mucidi daha önceden tanıyor ve dehasına hayranlık duyuyordu. Adams Tesla'ya, arastırmalarına devam edebilmesi için 500 bin dolar sermayeli bir sirket kurmayı ve 100 bin dolarlık hisse hibe etmeyi teklif etti. Baslangıç için mucit 40 bin dolar alacaktı. Tesla labotuvar için uygun yeri bulmakta gecikmedi. East Houston Sokağı 46 numarada bulduğu yere hemen telefon bağlattırdı ve kaybettiği makineleri sağlamak için Westinghouse ile görüsmeye basladı. Westinghouse'un Pittsburg merkezinin yöneticisi Albert Schmid'e sunları yazmıstı: "Eğer olanaklarınız ölçüsünde mümkün olan en kısa zamanda gerekli olanları gemiye yüklerseniz büyük lütufta bulunursunuz... Lütfen hemen elinizdeki en küçük döngüsel çift fazlı transformatörün boyutlarını bildiriniz..." Ertesi gün, arastırmalarına, özellikle de uluslararası çekismenin çoktan basladığı telsiz, ya da radyo arastırmalarına devam edememenin verdiği ıstırapla kargonun normal nakliye ile değil en pahalı ekspresle gönderilmesini isteyecekti. Genel baskan ve genel müdürden ekipmanların gemiye yüklendiğine dair ve ücretlerin elden geldiğince düsük tutulacağına dair güvence almıstı. Ayrıca Tesla, arada sırada, makinelerini gösterilerinde kullanmasının onlar için iyi bir reklam olacağını da hatırlatıyordu. Bu hassas dönemde Tesla'nın hayatına önemli bir kisi girecekti. Bilim Akademisi'ndeki semineri için hazırlanırken kendisine fener slaytları ve katot tüpleri sağlayan George Scherff adında hevesli ve yeni bir asistanla tanısmıstı. Basta sekreterliğini yapmakta olan Scherff zamanla finansman ve hukuk danısmanlığı, muhasebecilik, büro yöneticiliği, hissedarlık, yoldaslık, dostluk ve sıkısık dönemlerde genelde güvenilir bir borç kaynağı olma gibi sorumluluklar yüklenecekti. Đyi ve kötü zamanlarda hep amade olan Scherff, Tesla'nın en sadık ve en vazgeçilmez elamanı olmustu. Scherff fazla mesaiden, cimri ödüllerden ve patronunun düsüncesiz davranıslarından hiçbir zaman sikayet etmiyordu. Scherff den Tesla'yı zor durumdan kurtarabilmek uğruna kendi ailesine yüz çevirmesi istense buna bile katlanabilirdi. Kendisinin her zaman için sadık görevli Mr. Scherff olarak kalacağı ve hiçbir zaman sosyal bir es muamelesi görmeyeceği gerçeğini sorgulamaya yeltenmiyordu. Tesla'ya tam anlamıyla tapıyordu, onun hakkında herkesten daha çok sey biliyordu ve söz konusu olan onun kisisel sırları ise mühürlenmis dudaklarla mezara gitmeyi tercih ederdi. Eğer büyük bir adamın arkasında sadık bir dost aranacaksa, akla ilk gelecek isim George Scherff'dir. Bu arada pek çok kisi neden bu basarılı erkeğin de arkasında bir kadının olmadığını düsünüp hayıflanmaya devam ediyordu. Önemli kisilerin ülkenin selameti için üremeleri gerektiği düsünülüyordu. Tesla'yı evlenmeye zorlayanlar arasında sadece bulvar gazetelerinin yazarları yoktu. Bilimsel içerikli dergiler de bu kervana katılmıslardı. Tesla bu konudaki röportajlarında gazetecileri atlatmada uzmanlasmıstı. Konuyu sürekli bu yana çekmeye çalısan bir muhabir saatler sonra bitkin düserek pes etmek zorunda kalıyordu. Ama zaman zaman laboratuvarındaki yangını hatırlaması ile do-nuklasan gözlerine hüzün veren baska bir sorunu olduğu da anlasılıyordu. "Korkarım" diye söze baslayacaktı Tesla bu tür sohbetlerin birinde, "bu aksam size pek neseli bir konuk olamayacağım. Çünkü bugün az kalsın ölüyordum." Makinelerinden birinden neredeyse 3.5 milyon voltluk bir sok yemisti. "Kıvılcım bir metre öteden atladı ve beni sağ omzumdan çarptı. Bu beni allak bullak etti. Asistanım akımı anında kesme-seydi bu benim sonum olabilirdi. Sol göğsümde elektriğin çarptığı yerdeki acayip yarayı gösterebilirim size. Sağ ayağımdaki çorap da elektriğin akıp gittiği yerde yandı, kül oldu. Elbette akımın hacmi çok küçüktü, aksi takdirde bunun sonu kesin bir ölüm olurdu." Edison'un AC'nin tehlikelerini anlatan kampanyası nedeniyle kazanın etkilerini küçümsüyor olması da ihtimal dahilinde. Muhabir kıvılcımların ne kadar uzaklığa atlayabileceğini sormustu. "Makinelerimden laboratuvanmm bir ucundan diğer ucuna sıçrayan kıvılcımlar çıktığını gördüm, yani sözgelimi on-on bes metre. Aslında bu mesafe sınırsızdır, yalnız bir metreden sonrasını takip edemezsiniz, çok hızlı akıp gider... Evet otuz kilometrelik bir simsek yaratabileceğimden eminim ve bu da bana pek pahalıya patlamayacaktır." Kendisine laboratuvarında çalısırken sık sık kazalar meydana gelip gelmediği sorulduğunda, "Hayır, çok nadiren. Yılda ortalama bir kere falan. Ve hiç kimse makinelerim yüzünden ölmedi. Ekipmanımı yaparken hiç kimseyi öldürmeyecek olmasına dikkat ederim. Laboratuvarımın iki yıl önce yanması basıma gelen en büyük kazaydı. Kimse bunun benim için ne kadar büyük bir kayıp olduğunu tahmin edemez" cevabını verecekti. Bir an düsündü. Ve üçüncü bir kisiyi anlatır gibi verimli bir mucidin asıl üzüntü kaynağının ne olduğunu anlatmaya basladı. "Birçok fikir birbirini kovalar zihninde, o ancak bunların pek azını uçup gitmeden yakalayabilir ve bunların arasından da daha azını mükemmellestirebilecek zamanı ve gücü bulabilir hayatında. Bu o kadar sık olur ki baska bir mucit onun çıkaramadığı fikirleri ondan önce doğuruverir. Ah, size söyleyeyim, iste bu durum dostumuzun kalbini gerçekten sızlatır." Laboratuvarı yandığında havayı yeni bir yöntemle sıvılastırmak için gelistirdiği aletinin de onunla birlikte kül olduğunu söylüyordu. "Basarının esiğindeydim ve aylarca süren gecikmenin sonunda Alman bir bilim insanı problemi çözmüs olacaktı..." Onu ticari açıdan büyük önem tasıyan sıvı oksijen konusunda geride bırakan Linde idi. Tesla elektrik kablolarının yapay yoldan yalıtılmasında kullanılacak bir soğutma yöntemi üzerinde çalısıyordu. "O günlerde o denli kederli ve umutsuzdum ki kendi kendime uyguladığım ve beni yeniden hayata döndüren elektrik tedavisi olmasaydı ayağa asla bir daha kalkabilecek olduğuma inanmıyorum. Gördüğünüz gibi elektrik yorgun bir bedene tam da ihtiyaç duyduğu seyi veriyor; yasama gücü, dayanma gücü. O büyük bir hekim, belki de hekimlerin en büyüğü." Sık sık keyifsiz olup olmadığı sorulduğunda ise, "Pek sık denemez herhalde... Sanata eğilimli insanların sevkleri onları çoğunlukla, bir gökyüzüne fırlatır, bir yerin dibine geçirir. Ama özünde, diyebilirim ki, çok mutlu bir hayatım var, tasavvur edebildiğim hayatların en mutlusu" karsılığını verecekti. Arastırmaları sırasında yasadığı muazzam heyecanı su sözlerle anlatıyordu: "Bir mucidin, beynindeki bir varlığın bir basarıyı ortaya çıkarmak üzere olduğu sırada hissettiklerini gölgede bırakabilecek boyutlarda bir esrimenin daha olabileceğine inanmıyorum insanın yüreğinde... Böylesi bir duygu insana, yemeyi, içmeyi, uyumayı, dostları, askı her seyi ama her seyi unutturur." Bu sekilde muhabiri, adeta planlı bir sekilde, bir sonraki soruya çekmisti: Peki, "sanatçı yaradılısına sahip insanlar için" evliliğin uygun olduğuna inanıyor muydu? Tesla etraflıca düsündü. "Bir ressam için, evet; bir müzisyen için, evet; bir yazar için, evet; ama bir mucit için, hayır. Çünkü bu ilk üçünün ancak bir kadının verebileceği ilhama ihtiyaçları var, askları onları daha büyük eserlere yöneltmeli; ama bir mucidin vahsi, arzulu nitelikteki doğası çok yoğundur ve askını bir kadına yönelttiği takdirde bilime verebileceği hiçbir seyi kalmaz. Sanmıyorum ki, anabileceğimiz çok sayıda evli barklı mucit olsun." Bunun iki kere evlenmis olan Edison'a bir gönderme olup olmadığı konusunda ise yorum yapmaktan kaçınıyordu. Biraz duraksadıktan sonra da bekarlığı konusunda neler hissettiğini açıklamak için, sonradan muhabirin çok dokunaklı diye niteleyeceği su sözleri sarf edecekti: "Bir yandan da üzücü bir durum bu çünkü zaman zaman kendimizi çok yalnız hissederiz." 11. MARS'A DOĞRU Katharine'den gelen mektuplar hem karmasık duygularını, hem de Tesla'ya duyduğu bitmeyen ilgiyi ele veriyordu. Bugün içerdikleri mesajları tam olarak anlamak güç. Coskulu bir üslupla kaleme alınmıs bu yazılar bazen tam bir ask mektubuna dönüsmek üzereyken yarıda kesiliyor. Ancak Tesla'nın onu cesaretlendirecek bir davranısta bulunmadığını tahmin etmek pek de zor değil. 3 Nisan 1896 tarihinde, Tesla'yı evlerine davet edecek ve bir gün önce karsılastıklarında gözüne pek de sağlıklı görünmemis olmasına rağmen yine de kendisini eğlendirebileceğine inandığını "ve çocukluk günlerine dönmek" istediğini anlatan bir not gönderecekti. Paskalya yortusunun gelip çattığını söylüyordu. "Hep büyük değisiklikler gerçekleseceği zaman bunu bilip bilemediğini merak ederdim" diyordu. "Baharın yaklastığını biliyor musun? Eskiden bu bana nese verirdi, simdi ise hüzünlendiriyor. Kaçmaktan yorgun düstüğüm pek çok seyi ifade ediyor bu bana... kopmalar, ayrılıklar. Ben de senin gibi hep aynı doğrultuda gidebilmeyi, hep söylediğin gibi, ara vermeden kendi hayatımı yasayabilmeyi isterdim. Bu yasadığım hayat kime ait bilmiyorum ama benim hayatım olmadığından eminim. Görüyorsun ya, yarın aksam gelmelisin." Johnsonlar o yazı Maine'de geçirmislerdi ama Tesla'dan ayrı kalmak Katharine'in kederini perçinlemis, onun sağlığı için duyduğu endiseyi artırmıstı. "Bir hata yapıyorsunuz sevgili dostum, hem de ölümcül bir hata" diye yazıyordu. "Değisikliğe ve dinlenmeye ihtiyacınız olmadığını düsünüyorsunuz. O kadar yorgunsun ki neye ihtiyacın olduğunu dahi bilemiyorsun..." Bu sıcak mektuplara karsılık Tesla ona muzip mektuplar yazıyor ya da aklına geldikçe çiçek yolluyordu. Belki de tehlikeli sularda seyrettiğini hissediyordu. Robert da onun arkadasıydı ve Katharine'i seviyordu da. Ama en azından kendi hisleri için endiselenmesine gerek yoktu. Zayıf düstüğü tek bir anı dahi hatırlamıyordu. Johnson'la genellikle din, siir konularında yazısıyorlardı. Acaba Tesla Century'nin Mayıs sayısı için ünlü bir ressama poz vermeyi kabul eder miydi? Tesla zaman zaman "Sevgili Lu- ka"ya, hala kendisini sevdiği için duyduğu minneti anlatan coskulu mektuplar da yazardı. Kendisi atesli bir mümin olmasa da, Tesla dinin insanlar için biçilmis kaftan olduğunu düsünürdü. Kaygılarının dayanılmaz bir hal aldığı ve sermayeyi kediye yüklediği bir dönemde Budiz-me merak sarmıstı. Budizmin ve Hıristiyanlığın geleceğin en önemli dinleri olacağına inanıyordu. Bu nedenle Johnson'a Budizm hakkında bir kitap göndermis ve su yanıtı almıstı: "Bay Sövalye: Bu taraklarda beziniz olduğundan hiç haberim yoktu ama simdi bu kitabı okuduktan sonra sizin hakkınızda her zaman olduğundan daha sık düsünmeye baslayacağım; sizi temin ederim bu kırk yılda bir anlamına gelmiyor." Birkaç gün sonra Johnsonlar onu yine yemeğe davet ettiklerinde onlara, sakayla karısık, seçkin insanlara olan zafiyetini dile getiren su cevabı yollayacaktı: "Eğer misafirleriniz (sıradan ölümlüler) varsa gelmeyeceğim. Eğer Padewski, Röntgen ya da Mr. Anthony varsa geleceğim. Lütfen cevaplayınız." O yıl Noel, ailesindeki neseye karsın, belki de bu sebeple, Katharine için pek de mutlu geçmemisti. Kendisini kapana kısılmıs hissediyordu. Kocası ve çocukları kendisini seviyorlardı ve içinde bulunduğu sosyal çevreyi seviyordu ama ona hayatının önemli bir bölümü elden gidiyormus gibi geliyordu. Yavas yavas yok olusunu izlemek için yasamaya değer miydi? Noel'in ertesi günü Tesla'ya sunları yazmıstı: "Sana güller için defalarca tesekkür etmeyi denedim. Karsımda o kadar harikalar, o kadar güzel kokuyorlar ki... Sana yazarken hep atılımlar yapmam ve hep kendimi zorlamam gerekiyor çünkü söylemek istediklerimi bir türlü ifade edemiyorum. Geçen aksam kaba davranmak istemedim. Sadece hayal kırıklığı içindeydim. Seni çok özlüyorum ve bunun böyle devam edip edemeyeceğini düsünüyorum. Senden daha ne kadar ayrı kalabilirim? Yine de seni iyi, mutlu ve basarılı görmek beni memnun ediyor. Yeni yıl için tüm dileklerim seninle." Tesla da tipik bir sekilde cevap verirken tansiyonu esprilerle düsürmeye çalısıyordu. Ama bunu yaparken de fazlasıyla acımasız olmayı basarabiliyordu. "Bir gün önce senden çok daha tatlı ve etkileyici olan kız kardesini gördüm" gibi uygun olmayan sözler sarf edebiliyordu. Sonra da çok sevdiği isinin basına dönüyordu umursamadan. 1893 yılında radyo alıcı ve vericileri üzerine verdiği ve gerekli altı temel ekipmanı açıkladığı seminerlerinden sonra, laboratu-varı ve New York'un belirli yerlerindeki istasyonlar arasında isletilebilecek düzeneği kuracaktı. Adams'tan aldığı para ve Westing-house'dan gelen destek sayesinde bayağı ilerleme kaydetmisti. Gerekli patentleri almadan önce Electrical Review'a basarılı denemeler yapıldığını bildirecekti. Ama yayınlanan raporda genel ve sakınımlı bir dil tercih edilmisti: "Bir verici ve uzak noktalarda, akım ve menzil göz önüne alınmadan, bu vericiden yayınlanan sinyallere duyarlı elektrikli alıcılar kurulmus bulunuyor. Ve bu islem sasırtıcı derecede az enerji ile uygulanmıstır." Tesla, Houdson Nehri üzerinde bir teknedeki alıcı ile labora-tuvarından gönderilen sinyalleri yakaladığı bir deney yapmıstı. Tekne Houdson sokağındaki yeni laboratuvarından yaklasık kırk kilometre uzaklıktaydı ve bu Tesla'nın aletlerinin kapasitesinin bir bölümüydü sadece. Gerekli patent basvurularını 2 Eylül 1897 tarihinde yaptı ve bunlar da 1900 yılında onaylandı. Sonradan patentler hakkında Marconi ile mahkemede uzun bir çekismeye giristiler. Ama yasal haklarının çiğnendiğine iliskin dava açan taraf bu defa Tes-la'ydı. 1898 yılında güdümlü tasıtların radyo dalgalarıyla uzaktan kumanda edilmesi üzerine patent bürosuna basvuracak ve onay alacaktı. Bu konu telsiz iletisinin potansiyel ve mükemmel bir uygulamasını da barındırıyordu bünyesinde. Tesla radyo ya da otomasyondaki bu büyük ilerlemeyi kamuoyuna ayrı ayrı değil, bir arada duyurabilmek için sabırsızlanıyordu. Bir yıl önce, Niagara Selalesi enerji sebekesinin devreye sokulması ve GE'nin enerji nakil hatlarının insasını tamamlaması dolayısıyla yaptığı konusmada, artık sıranın en büyük düsü olan "istasyondan istasyona tel kullanılmadan enerji nakledilebilme-si" projesine geldiğini söylemisti. Davetli kodamanlar -mühendisler, sanayiciler ve is adamları- bu konusmayı karısık duygular içinde dinlemislerdi. Bu deli dahi, daha hatların yapımı yeni bitmisken ve tam da kar edilmeye baslanacağı sırada bunların tarihe gömüleceğini söylüyordu. Ama pek yakında gazeteler dünyanın dört bir yanında, Tesla'nın kırk kilometre uzaklığa enerji ve sinyal gönderebilmekle kalmadığım, aynı zamanda bunu telsiz yapabildiğini duyurmaya baslayacaklardı. Ve Tesla kendinden o kadar emindi ki, kısa bir süre içerisinde Mars'la iletisimin sağlanabileceğini iddia ediyordu. Electrical Review'da da Mr. Tesla'nın, bugüne kadar ulasılabilen mesafelerden daha büyük bir alanda elektrik akımı iletebi-len bir alet gelistirdiği ve bu sayede akımın, atmosferin yoğun olmadığı ve üretilen belirli akımı rahatça iletebildiği rakımlarda belirlenecek bir terminale iletilebileceği duyuruluyordu. "Uzak bir noktada ve yaklasık olarak aynı seviyede kurulacak ikinci bir terminal akımı çekecek, alacak, bu akımı dağıtım ve kullanım için gelistirilecek aygıtlarla yeryüzüne nakledecektir." Önceden yapılmıs tüm tasarımları gölgede bırakacak bir ekipman kurmustu. Çesitli boyut ve türlerde bobinler, ya da yüksek frekans transformatörleri üretmisti. Bunların arasında harika bir tasarım örneği olan ve milyonlarca voltluk elektromo-tiv enerjisi üretebilecek düz-spiral bir rezonant transformatör de vardı. Bu tip bir ekipmanın sınırsız olanaklar sağladığını düsünmekteydi: Mars'a Chicago'ya gönderir gibi bir mesaj yollanabi-lecekti. "Mümkün olan gerilimin önünde pratikte hiçbir engel olmadığını düsünüyorum" diye yazıyordu Electrical Review'da, "Bu alandaki çalısmalarım sonunda elde ettiğim sonuçların en önemlilerine ulasmıstım. Bunlardan bir tanesi, normal kosullar altında mükemmel bir yalıtkan olan atmosferik havanın, bu tip bobinlerle üretilebilen yoğun elektromotiv enerji akımları söz konusu olduğunda iyi bir iletken olabildiği idi... Hava o derece iletken oluyordu ki tek bir terminalden kaynaklanan desarj yoğunlasmıs atmosferdeymisçesine serbest yayılabiliyordu. Bir baska olgu da, hava yoğunlastırıldığında ve elektriğin gerilimi artırıldığında iletkenlik kalitesinin çok hızlı yükselis göstermesi idi. Sıradan akımların aktarılmasına olanak vermeyen barometrik basınç oranlarında dahi bu bobin tarafından üretilen akımlar bakır bir teldeymisçesine rahat akabiliyorlardı." Böylece atmosferin yüksek seviyelerinde yüksek miktarlarda elektrik enerjisinin istenilen uzaklığa gönderilebileceğini ispatladığını söylüyordu. Bu arada en az bunun kadar önemli bir gerçek üzerinde durduğunu da fark etmisti: birkaç milyon voltluk enerji desarjları atmosferik nitrojende güçlü çekimler ortaya çıkmasına, oksijen ve diğer elementlerle birlesmesine neden oluyordu. "Bu enerji o kadar güçlü ve bunun gibi güçlü desarjlar o kadar ilginç davranıyor ki, zaman zaman atmosferin alev alabileceği -dehset verici bir olasılık- korkusuna kapıldığım da oldu. Bunu üstün bir zeka gücüne sahip olan Sir William Crookes da daha önce fark etmisti. Böyle bir felaketin gerçeklesip gerçeklesmeyeceğini kim bilebilir ki?" Elektrik rezonansı Tesla'nın orijinal fikri değildi. Lort Kel-vin de daha önceden kondansatör desarjının matematiksel potansiyellerini hesaplamıstı ama Tesla bu esitliğe yeniden hayat vermis ve uygulamaya koymustu. Electrical Review'da 1889 yılında yayımlanan ve Tesla'nın gökyüzünde yangın çıkarmaktan korktuğunu açıkladığı makalede mucidin üzerinde çalıstığı aletle birlikte çekilmis fotoğrafları da yayımlanmıstı. Birisinde yaklasık sekiz milyon voltluk bir gerilim ile uzak mesafelere havadan elektrik enerjisi gönderme deneyleri sırasında elde edilen olağanüstü bir simsek görülebiliyordu. Bir diğerinde ise mucit elinde 1.500 mumluk bağlantısız bir ampul olduğu halde poz vermisti, fotoğraf da bu ısık kaynağı ile çekilmisti. Frekansın saniyede milyonlara ulastığı hesaplanıyordu. Bir üçüncüsünde ise Tesla'nın elinde gururla tuttuğu, uzaktaki bir osilatörden yayılan dalgalarla beslenen ve kendi bedeninin kapasitesine ayarladığı bir bobin vardı. Elektrik çarpmasından korunmak için bobini yoğun titresimin çok az hissedildiği birlesim noktasından tutuyordu. Güçlü parıltılarla aydınlanan bobinin tasıdığı gerilim yarım milyon volta ulasıyordu. Bu olağanüstü ve ürkütücü serinin en sonuncusu su mansetle yayımlanmıstı: "Bu deneyde operatörün osilatöre doğrudan bağlantılı olan bedeni yüksek bir gerilimle yüklenmistir. Fotoğrafta belirli bir büyüklükteki kalay levhanın uç noktasında elle tutulan iletken çubuk görülebiliyor. Operatör durağan elektrik dalgasının üzerinde ve çubuk ile levha çevrelerinde olağanüstü bir hareket halindeki hava sayesinde parıldıyor. Laboratuvarı aydınlatmakta olan bir vakum tüp, tavanda oldukça yüksekte olmasına karsın, operatörün bedeninden yayılan dalgalardan etkilenerek ısıldıyor." Tesla böyle sihirbazlıklara bayılıyordu ama kendisini sov yapmakla ve yararlı bir aygıt gelistirememekle suçlayanlara verilecek bir cevabı da vardı. Elbette ki bu sihirler daha sıradan meyveler de verecekti. Elektrikli rezonans ve kusursuz eszamanlı devreler sayesinde nitrojen havadan ayrıstırılabilecekti. Bu yolla büyük değere sahip suni azotlu gübre üretilebilecekti. Ayrıca güneste olduğu gibi yayılım gösterecek ısık çok daha ekonomik yollardan üretilebilecek ve asla patlamayan lambalara hapsedilebilecekti. Düsleri ütopikti: Đnsanlar açlıktan ve ölesiye çalısmaktan kurtulacaklardı, dünya çapında iletisim kolaylasacaktı; ve sonuncu olarak da o diğer gezegenlerde de insanlara benzer yasam formlarının varolduğuna inanıyordu. Marslılar'ın "istatistiki bir gerçeklik" olduğunu düsünüyordu. Bu arada, fazla karmasık seyler düsünmeyi sevmeyen arkadaslarının hayatı da doğal akısında ilerlemekteydi. Katharine dokunaklı ve iğneli bir mektup göndermisti; arkadaslarını sürekli reddetmekten vazgeçmesini tembihleyip bir partiye davet ediyordu Tesla'yı. Johnsonlar'ın çocukları serpiliyordu ve Katharine onların kendisine ihtiyaç duymadığı bir günün geleceğini sezinleyebiliyordu. Zaman hızla akıp gidiyordu ve yaklasan ölümün ayak sesleri onu ürkütüyordu: "Milyonları, cafcaflı unvanları, Waldorf'u ve Fifth Aveneu'yü bir yana bırak" diyordu, "bu tek unvanı olan sıradan ve basit insan için büyük bir zayıflık." Tesla labaratuvarından çıkacak ve partiye gelecekti. Düzenlenen parti eski günleri geri getirir gibi olmustu. Ama laboratu-varın çağrısı onu yine çekecekti. Tesla uzun bir süredir, Mark Twain'in de eğlence ve sağlık için düzenlenmis bir deneyde üzerine çıkmasına izin verdiği mekanik vibratörler üzerine çalısmaktaydı. Bir keresinde neredeyse umulmadık etkiler yaratmanın esiğinden dönmüstü. 1898 yılında bir gün küçük bir elektromekanik osilatör üzerine çalısırken bunu, tüm iyi niyetiyle, laboratuvarının tam merkezinden bodrumun tabanına dek uzanan demir bir sütuna bağlamıstı. Düğmeyi çevirip iskemlesine kurulmus ve ortaya çıkacak tüm etkileri not etmek üzere eline bir defter almıstı. Bu makinelere hayrandı çünkü titresim her seferinde biraz daha arttıkça atölyesindeki esyalarda bir rezonans etkisi belirmeye baslıyordu. Örneğin mobilyalardan biri titremeye, sarsılmaya baslıyor, daha sonra diğerleri de bu dansa birer birer katılıyorlardı. Frekans arttırılınca her sey bir an için duruluyor ama neden sonra dans kaldığı yerden, bu defa çok daha çılgınca olmak kaydıyla, devam ediyordu. Tesla'nın farkında olmadığı sey tabana doğru giden demir sütun boyunca güçlenerek ilerleyen rezonansın Manhattan'ın altyapısını dört bir yandan titretmeye basladığıydı. (Normalde depremler merkez üslerinden biraz uzaklıkta daha siddetli hissedilirler.) Binalar kıpırdanmaya baslamıstı, camlar sarsılıyor ve yakınlardaki Đtalyan ve Çin mahallelerindeki insanlar sokaklara akın ediyorlardı. Tesla'yı zaten mimlemis olan Mulberry Street'teki Emniyet Müdürlüğü kısa bir süre içinde sehrin baska hiçbir yerinin depremden etkilenmediğini öğrenecekti. Derhal deli mucidi kontrol etmek üzere iki polis memuru görevlendirilecekti. Bu arada Tes-la binayı titretmeye baslayan sarsıntının henüz farkına varmamıstı. Ama kısa bir süre içinde o da duvarlarının ve yerin titremeye basladığının farkına varacaktı. Buna hemen bir son vermesi gerektiğini bildiğinden eline geçirdiği ilk balyozu osilatö-rün tam tepesine indirecekti. Mükemmel bir zamanlamayla, iki polis memuru tam da o anda içeri dalmıstı. Tesla da onları basıyla nazikçe selamlayacak ve sunları söyleyecekti: "Üzgünüm beyler. Hemen ve pek de alısık olmadığım bir sekilde yarıda kesmek zorunda kaldığım deneyimi izleyebilmekten sadece birkaç saniye ile mahrum kaldınız... Fakat eğer aksama doğru uğrayabilirseniz üzerinde durabileceğiniz bu platforma yeni bir osilator bağlayacağım. Bu deneyimi çok ilginç ve heyecan verici bulacağınıza eminim. Fakat ne yazık ki simdi sizi geçirmem gerekiyor çünkü yapacak çok isim var. Đyi günler beyler." Muhabirler laboratuvarına akın ettiklerinde ise onlara istese Brooklyn Köprüsü'nü bile yerle bir edebileceğini söyleyecekti. Yıllar sonra bir çalar saatten daha büyük olmayan bir osila-törle gerçeklestirdiği deneylerden söz edecekti Alan L. Ben-son'a. Vibratörü altmıs santim boyunda, bes santim kalınlığında bir çelik halkaya takmıstı. "Uzun bir süre hiçbir sey olmadı... Ama nihayet... koca çelik halka titremeye, bir kalp gibi açılıp kapanmaya basladı ve en sonunda koptu!" "Bunu bir balyozla basaramazsınız" diye açıklayacaktı muhabire. Ama bir bebeğe bile zarar vermeyecek sürekli tıklamalar yapabilmisti. Bu baslangıçla sevklenen Tesla koltuğunun altına sıkıstırdığı osilatör ile yapımı henüz tamamlanmamıs çelik bir bina bulmak üzere dolasmaya baslayacaktı! Wall Street bölgesinde on katlı çelik konstrüksiyonlu bir insaat görecek ve vibratörü kirislerden birine ilistirecekti. "Birkaç dakika içerisinde kirisin titremeye basladığını hissedecektim. Yavas yavas titremenin yoğunluğu arttı ve tüm insaatı kaplamaya basladı. En sonunda yapı gıcırdamaya ve bükül- meye baslamıstı. Đsçiler deprem olduğunu sanmıs ve iskelelerden asağı atlamıstı. Binanın yıkılacağı söylentileri yayılmaya baslamıs polis birlikleri yola çıkmıslardı. Ciddi bir sonuç doğmasına mahal vermeden vibratörü cebime attığım gibi uzaklastım oradan. Eğer on dakika daha fazla isler halde bıraksaydım tüm yapı yerle bir olacaktı. Aynı vibratörle Brooklyn Köprüsünü bir saatten kısa bir süre içerisinde yerle bir edebilirdim." Hepsi bu kadarla da kalmıyordu. Dünyayı da aynı sekilde ikiye bölebileceğini söyleyerek Benson'ı dehsete düsürecekti. Onu "bir elma gibi ikiye bölebilir, insan ırkının sonunu hazırlayabilirdi. Dünyanın titresimlerinin bir saat kırk dokuz dakikalık bir periyot ile seyrettiğini söylüyordu. "Yani, dünyaya su anda vurduğum takdirde küçülen bir dalga, genisleme formunda, bu kadarlık bir süre sonunda aynı yere geri gelecektir. Aslında dünya da tüm cisimler gibi sürekli titresim halindedir. Sürekli daralan ve genisleyen. "Simdi tam küçülmeye basladığı anda bir ton dinamit patlattığımı düsünün. Bu küçülmeyi hızlandıracak ve bir saat kırk dokuz dakika sonunda esdeğerde hızlanmıs bir genisleme meydana gelecektir. Genisleyen dalga geri çekilmeye basladığı anda bir ton dinamit daha patlattığımı düsünün, bu da küçülme dalgasını biraz daha hızlandıracaktır. Ve bu islemin art arda tekrar edildiğini düsünün. Bunun doğuracağı sonuçlardan kusku duyabilir misiniz? Aklınızda süpheye hiç yer olmasın. Dünya ikiye ayrılacaktır. Đnsan, tarihi boyunca ilk defa olarak kozmik gidisata müdahale edebilmenin bir yolunu bulmus oluyor!" Benson, dünyayı parçalamak için ne kadar zamana ihtiyaç duyacağını sorduğunda ise alçakgönüllülükle su yanıtı verecekti: "Aylar sürer. Bir ya da iki yıl geçmesi gerekebilir. Ama birkaç hafta içerisinde dünya öyle büyük bir titreme ile sarsılmaya baslayacaktır ki nehirler yataklarından fırlayacak, binalar yerle bir olacak, yeryüzü yüzlerce metre yüksekliğe çıkıp düsecek, bu da uygarlıkları ortadan kaldırmaya yetecektir. Vatandasları rahatlatacak sekilde iddiasını sonradan değistirecekti. Đlkenin sasmaz olduğunu söylüyordu ama dünyada mükemmel bir rezonans yaratmak da olanaklı değildi. Çoğunlukla olduğu gibi Tesla'nın basına yaptığı açıklamalar basit gösteris düskünlüğü olarak değerlendirilecekti. Ama yine çoğunlukla olduğu gibi arastırması kusursuzdu. "Telejeodina- mik" adını verdiği yeni bir bilim dalı üzerine çalısmaya baslamıstı ve önemli sonuçlar elde edecekti. Aynı titresim ilkesinin, denizaltı ve gemi gibi uzaklardaki nesneleri saptamak için kullanılabileceğini fark etmisti. Mekanik titresimler ile dünyanın titresiminin birlikte kullanılarak maden ve petrol rezervlerinin nasıl ortaya çıkarılabileceğini bulmaya çalısıyordu. Modern yeraltı arastırma tekniklerinin temeli de böylece atılmıs oluyordu. Tesla, O'Neill'in, daha önce siddetli bir deprem meydana gelmis bir bölgeye yerlestirilecek ciroskop bataryalarının yeryüzünün içinde düsük seviyelerde rezonans yaratacak sekilde esit aralıklarla vuruslar yapması ile katmanlar üzerindeki baskının azaltılabileceği ve bu sayede ciddi depremler yasanmasının engellenebileceği teorisini destekliyordu. Bugün sismologlar bu varsayımları yenilenen bir ilgi ile gözden geçirmeye basladılar. 12. ROBOTLAR 1898 yılında Edison ve Tesla kendilerini, sıradan insanları en sıradısı buluslarla etkilemeye çalıstıkları kıyasıya bir çekismenin içinde bulmuslardı. Haberler San Francisco'ya kadar yayılmıstı. "Edison düsüncenin fotoğrafını çekebildiğini duyurdu. Tesla da günes ısınlarını kullanarak çalısan bir makine yaptığını. Bu icadın halen deney asamasında olduğu söyleniyor ancak mucit basarısızlık olasılığının sıfır olduğunu da sözlerine ekliyor. Günes ısınlarından enerji elde ettiğini öne sürüyor. Bu enerji de elektrik üreten bir buharlı makineyi çalıstırıyor." Tesla'nın günes enerjisi istasyonu olarak kullandığı odanın tavanı camla kaplıydı. Asbest ve tastan bir yatağın üzerinde kalın camdan devasa bir çubuk vardı. Çevresinde de günesin ısığını yansıtacak sekilde asbestle kaplı aynalar vardı. Söylediğine göre sistemin tek karmasık yanı, daima gizli bir kimyasal islemden geçirilmis su ile dolu olan silindirin içiydi. Özel kimyasal islem sayesinde bütün gün boyunca günesin ısınları ile kolayca ısınan su buhar makinesini isletmeye baslayacaktı. Bu da evlere ve fabrikalara -bulutlu günler için depolamaya yetecek kadar- elektirik üretecekti. Bu kadar basit bir sistem gelistirdiği için yine kendisiyle alay edileceğini zannettiğini söylüyordu. Daha sonraki deneyler tersini gösterdi ama Tesla bu enerjinin üretim maliyetinin en alt seviyeye çekileceğini ve olası jeneratör kazalarına karsı bataryalarda bir yıllık enerji ihtiyacının depolanabileceğim iddia ediyordu. Bu sistem sayesinde "insanlar, hayatları pahasına yerin altına girerek, buharlı makineleri ancak kısa bir süre için çalıstırabilecek kömürü çıkarma zahmetinden kurtulacaklardı. Gerçekten de günes enerjisi ile çalısan motorun, hem kömür, hem de diğer yakıtlarla çalısan motorun yerini alacağına inanıyordu. Đcatlarını çalısan makineler haline getirmek, çoğunlukla yalnız çalısmayı tercih eden ve yeni fikirlerin istilasına kapılıp giden Tesla için gittikçe daha büyük bir sorun olusturmaya baslıyordu. Bu durum yeni vakum tüp fotoğrafçılık ısıklarında da yasanıyordu. Robert Johnson'a sunları yazmıstı: "Fotoğrafçılık için günesten daha iyi bir ısık kaynağına sahip olduğuma inanıyorum ama bunun üzerinde çalısacak vaktim yok..." Gizemli yeni ısığının maharetlerini göstermek amacıyla aktör John Jefferson'un birkaç fotoğrafını çekmisti. (Fosforlu ısıkla ilk fotoğrafları çekmesinden bes yıl önce.) Bu, New York Times'da su sözlerle duyurulacaktı: "Eğer Nikola Tesla'nın vakum-tüpler üzerine fikirleri sağlam temeller üzerine oturuyorsa, fotoğrafçılık bundan sonra günes ısığına muhtaç kalmayacak demektir." Electrical Revi-ew'da bunun vakum tüpler konusunda daha önce hiç arastırılmamıs bir gelisme olduğunu bildiriyordu. Tüpün desteğinde çekilen fotoğraflar gazetelerde boy boy yayınlanmıslardı. Ama daha sonra uzun bir süre bu konuda pek ses çıkmayacaktı. Baska pratik icatlar aklını çeliyor, onu üzerinde çalısmak istediği temel arastırma konusuna eğilmekten alıkoyuyordu. Ge-orge Westinghouse hararetle kendisinden "alternatif akımı basit ve ekonomik bir yoldan sürekli DC akıma çevirecek bir aygıt" gelistirmesini istiyordu. Pittsburglu sanayicinin akımların dönüstürülmesini istemesinin temel nedenlerinden biri de elektrikli tren sahasına atılmak istemesiydi. Tesla cevaben bu konu üzerine kafasını fazlasıyla yorduğunu ve elinde bu amaca hizmet edebilecek bir değil birden çok aygıt olduğunu ve hepsi için de büyük bir talep olduğunu yazacaktı. Đkna olmustu ve AC/DC ile çalısan trenlerle güvenli bir sekilde saatte iki yüz mile varan hızlarda seyahat edilebileceğini duyuracaktı. Her zaman olduğu gibi, bu iddiası da tüm halkın olduğu kadar meslektaslarının da dikkatini hemen bu konu üzerinde toplayacaktı. Westinghouse, Tesla ile konvertörlerinden biri için kontrat imzalamıstı. Bu arada Tesla'ya icadının daha gelismis modelleri için de pesinen 6 bin dolar vermisti. Bu sıralarda Tesla'nın eline pek fazla para geçmiyordu. Ama en azından borcu da yoktu. Mayıs ayında Belçika Prensi Albert, ABD'yi ziyarete geldiğinde programına Tesla'nın laboratuvarını da dahil etmisti. La-boratuvarın kendisini "derinden etkilediğini" belirten Prens, mucidin de, görüstüğü Amerikalılar arasında üzerinde en çok etki bırakan kisi olduğunu sözlerine ekliyordu. Asaletin erdemlerini asla göz ardı edemeyen Tesla da Wes-tinghouse'a bir telgraf çekerek prensi Pittsburg'daki evine davet etmesini önerecekti. Westinghouse da bunun harika bir fikir olduğunu düsünerek bu tavsiyeye uyacaktı. Daha sonra da birlikte Niagara Selalesi'ndeki enerji sebekesini ziyaret edeceklerdi. Bu arada yayıncı William Randolph ulusu Đspanya'ya karsı girilecek bir savasa doğru ustaca kıskırtıyordu. Đspanyollar'a, "nazik Küba halkına" acımasız davranıslarından dolayı medya-tik bir yaylım atesi açmıstı. Maine savas gemisinin Havana limanına doğru seyrederken esrarengiz bir biçimde batması da tüm ülkeyi intikam hırsına sürüklemek için bulunmaz bir fırsattı. Basının yaygarasına kapılan ABD Kongresi de Đspanya'ya savas ilan etmekte gecikmeyecekti. Bu ulusal feveranın ortasında bir bahar aksamı, Tesla, John-sonlar ve kardesleri Agnes ile yakısıklı deniz subayı Teğmen Richmond Pearson Hobson, Waldorf otelinde yemekteydiler. Bu, Johnson'ın kardesi Agnes'in toplum içine ilk esaslı çıkısı ve Teğmen Hobson'ın Tesla'ya laboratuvarında son defa veda etmesi için bir fırsattı. Bu arada bir donanma sırrı hakkında konusmaktaydılar. Tam o sırada içeriye, sunduğu kartvizitinde Philedelphia Press adına çalıstığı yazılı olan bir muhabir dalacaktı. "Savas gemileri ile yüz mil uzaklıktan haberlesmeyi olanaklı kılan bir telsiz gelistirdiğinizi duyduk Dr. Tesla." "Bu doğru" diye cevapladı mucit, "ama size bunu ayrıntılarıyla açıklayamam. Su kadarını söyleyebilirim ki eğer bu cihazlar gemilerimize avantaj sağlayacak bir sekilde kullanılabilirler-se ülkeme hizmet etmis olmaktan gurur duyacağım." "O halde kendinizi iyi bir Amerikalı olarak mı görüyorsunuz?" diye kurcalamaya devam etti muhabir. "Ben mi, iyi bir Amerikalı mı? Ben daha bu ülkeyi görmeden iyi bir Amerikalı olmustum. Hükümeti üzerine çalıstım, bazı vatandasları ile tanıstım, Amerika'ya hayrandım. Buraya yasamak için gelip yerlesmeden çok önce kalben bir Amerikalı idim ben." Muhabir not almaya devam ettikçe Tesla da cosuyordu. "Bu ülkenin bir insana sunduğu fırsatlara bir bakın! Halkı dünyanın herhangi bir yerindeki insanlardan bin yıl daha ileride yasıyor. Büyük bir halk, açık fikirli, cömert. Bu ülkede ulastığım basarıları baska hiçbir ülkede elde edemezdim." Sözleri samimiydi. Bunların hepsi doğruydu. Amerikalı is adamları tarafından atlatıldığı, kandırıldığı, akademisyenleri tarafından küçümsendiği, varsayımlarına gülünüp geçildiği zamanlar tamamen aklından çıkmıs, silinmisti. Bu, eskidendi. Ama Madison Square'deki gösteriye hükümetin ilgisini çekmeye çalıstığı da doğruydu. "Amerikan halkı yardım elini uzatmak ve kabul etmek için hiç tereddüt etmez" diye devam etti sözlerine. "Evet, ben olabilecek en iyi Amerikan vatandaslarından birisiyim. Benim Birlesik Devletler Hükümeti'ne satılacak hiçbir icadım yok çünkü benim gözümde ihtiyaç duyacakları zaman istediklerini almakta ve kullanmakta özgürdürler." Gerçi o sıralar esmer tenli ve yabancı aksanlı insanların Amerikalı olarak kolayca toplumsal kabul görebildiği günlerden değildi. Polis sokak ortasında dayak yiyen bir Đspanyol asıllı Amerikalı görse olaya tersinden bakmayı tercih ederdi. Bazen "casuslar" yakalanıyor ve sınırdısı edilmek üzere içeri tıkılıyorlardı. Mucit Tesla tüm bu karmasanın ortasında çalısmaya ve sergi gününün gelmesini beklemeye devam ediyordu. Madison Squ-are Garden'daki gösteri ileri bir tarihe ertelenmisti. Demiryolları askeri donanımın nakliyesi için kullanılmaktaydı ve bilimsel malzemelerin gelmesi de bu nedenle gecikmekteydi. Daha büyük olayların gölgesinde kalan gösteri de gazetelerde çok küçük bir yer bulabiliyordu kendisine. Her seyin üzerine havanın yağmurlu olması da tuz biber ekiyordu. Tüm bunlara karsın sovu izlemeye elli bin kisi gelecekti. Radyo dalgaları ile kumanda edilen dünyanın ilk robot teknesi kendisinden beklenen çıkısı yapamamıstı. Bunun tek nedeni sovun üstüne askeri olayların gölgesinin düsmesi değildi. Tesla yanlıs bir hesaplama yapmıs, kamuoyuna bir kerede sindirebileceğinden fazlasını ikram etmisti. Telsizin gelisiminde ulastığı nokta, modern radyonun ilk örneği yeterli bir malzemeydi. Ama aynı anda otomasyonun da sahnede belirmesi insanlık için biraz fazlaca büyük bir adımdı. 1898 yılında sergilediği modern güdümlü tasıtların ve silahların öncüleri, otomasyon teknolojisi ve robotlar dünyanın daha uzun yıllar boyunca kendini hazır hissedemeyeceği bir ilerlemeydi. Đcadın tüm kapasitesi gözler önüne serilmemisti çünkü Tesla donanmanın bunu bir savas tekniği olarak kullanabileceğini ümit ediyordu. "Ortaya konulmayan özelliklerden bir tanesi de" sonradan bilim yazarı Kenneth M. Sweezey'in kesfettiği gibi, "tamamıyla farklı frekanslardan olusan çesitli radyo dalgalarının bir kombinasyonuna tepki veren koordine bir ayar aygıtı sayesinde diğer araçların müdahalesini önleyen bir sistemdi. Bir diğeri ise geminin bakır güvertesi içine yerlestirilebilen antendi. Böylece anten görünmez olacak ve tasıt da tamamıyla su altına girebilecekti." Mucit patentindeki temel fikirlerin dısındakileri açık etmemisti, kesiflerini korumak için basvurduğu bir yöntemdi bu. Patentinin içeriğinde olup da Madison Square'dekilerin göremediği bir diğer özellik ise, mürettebata ihtiyaç duymayan bir torpido gemisinin ayrıntılarıydı. Pervaneyi döndüren bataryalı bir motor, dümen çarkını hareket ettiren daha küçük motorlar, piller ve elektrikli sinyalizasyon lambalarını çalıstıran ve geminin suda asağılara inmesini ya da yukarılara çıkmasını sağlayan diğer motorlar ve piller. Altı adet 4 metrelik torpido yatay durumda iki sıra halinde dizilmisti, böylece bir tanesi ateslendiğinde bir diğeri bosluğu anında dolduracaktı. Tesla böyle bir geminin 50 bin dolar civarında bir maliyetle insa edilebileceğini bildirmisti donanmaya. Bu tip bir gemi "tüm bir filoyu, düsman daha saldıranın kim ya da ne olduğunu anlayamadan bir saat içinde tahrip edebilirdi." O sırada Avusturya'da bulunan Mark Twain, bu sözleri duyduğunda mucit dostuna sunları yazacaktı: "Su söz ettiğin korkunç makinenin Đngiltere ve Avusturya patent haklarını da satın aldın mı? Eğer aldıysan, Đngiltere ve Avusturya hükümetlerinde tanıdığım önemli insanlar var, hemen onlarla bir pazarlığa oturabilirim. Almanya'da da tanıdıklarım var. Mesela II. Wilhelm." "Avrupa'da bir yıl kadar kalmayı düsünüyorum. "Burada, otelde, geçen gece bazı ilginç tipler Çar'a karsı ulusların birlesmesi ve silahlarını bırakmaya zorlaması gerektiğinden bahsediyordu. Ben de onlara bunun yırtılıp atılabilecek bir kağıt üzerindeki ateskesten daha etkili bir yolu olduğundan bahsettim. Filoların ve orduların karsısında çaresiz kalacağı icatlar gelistirmek üzere bilim insanlarını harekete geçirin, onlar da savasamayacak bir duruma düssünler. Senin bu tip konu üzerinde, kalıcı bir ateskesi pratik ve zorunlu kılacak icatlar üzerinde çalıstığını biliyordum. "Çok mesgul bir adam olduğunu biliyorum ama beni arayabilecek kadar zaman ayırabilir misin acaba?" Ama bu yaklasım fazlasıyla ileri bir teknolojiye isaret ediyordu ve Amerikan savunma birimlerindeki görevliler bunun gerçeklestirilmesinin imkansız olduğunu belirtiyorlardı. Bir tank içindeki milimetrik denizcilik manevralarını izleyen subaylar dahi çalısmanın gerçek savas alanlarında kullanılamayacağını, henüz "laboratuvar deneyi" safhasında olduğunu ileri sürüyorlardı. Tesla'nın Square Garden'daki gösterisi gelecek için çok sey vaat ediyordu. Ama diğer gösteriler de halkı oldukça etkilemisti. Marconi farkında olmadan bir Tesla osilatörü kullanarak, maden ocaklarının Marconi'nin telsiz telgraf sistemi ve "Küba dinamiti" ile nasıl havaya uçurulabileceğini sergilemisti. Edison da, bas belası haline gelecek, 'Manyetik Maden Cevheri Ayırt Edici'sini sergiliyordu. New York Elektrik Cemiyeti'nin baskanı Pupin, Edison ve Marconi güçlü bir beyin üçlüsü olusturuyorlardı. Ve telsiz telgrafın vaat ettiği ticari gelecek çerçevesinde, en az Tesla kadar hırslı bir sekilde bir araya gelmislerdi. Diğer bir ortak özellikleri de üçünün birden Tesla'ya hınç besliyor olmalarıydı. Bu arada Tesla kendisini uyaran muhasebecisi George Scherff sayesinde gerçek dünyaya dönecek ve paranın suyunu çekmek üzere olduğunu, hiçbir icadının henüz tam olarak tamamlanamadığını fark edecekti. Söylediğine bakılırsa insanların ihtiyaç duyacağı türden malzemeler vardı elinde aslında. Örneğin bir çesit ısı islemcisi olan Tesla Pedi doktorların ve hastabakıcıların isine yarıyordu ama bunun üzerinde de çalısması ve piyasaya sürülecek bir hale getirmesi gerekiyordu. Ama bu tip seyler üzerinde çalısacak zamanı nereden bulabilirdi ki? 1898 kısında yeniden Johnsonlar'la beraber sosyallesmenin tadını çıkartıyordu ve katıldığı davetlerin sayısı da gitgide artıyordu. 3 Kasım tarihinde "Sevgili Kate"e yazdığı davet mektubunda su sözler yer alacaktı: "Tüm o avam.tabakasına -davulcular, satıcılar ve Yahudiler- ve diğer kuyruklulara rağmen güzel bir gece geçireceğimizi umuyorum." Kısa bir süre sonra Katharine'den bir davet alacak ve bir es için önerisi olup olmadığı sorulduğunda da, tahmin edilebileceği gibi yine Marguerite'in adını verecekti. Tesla'nın robot tasıtlar ile ilgili iddiaları kısa bir süre içerisinde bilim insanlarının saldırısına uğramaya baslayacaktı. Electrical Review'da "Tesla'nın Elektrikle Kontrol Edilen Gemileri Üzerine Bir Arastırma" baslıklı yazısında N. G. Worth kontrol mekanizmasının düsmanın kumandası altına da girebileceğine dikkat çekiyordu. Tesla Century'nin editörü olan Johnson'dan bu tip yazılara tepki vermemesini istiyordu: "Biliyorum ki, soylu bir insan, vefalı bir dostsun ve bunun gibi duyulmamıs saldırılara karsı sen de bir seyler söylemek isteyeceksin. Senden -hiçbir kosulda- böyle bir sey yapmamanı rica ediyorum, yoksa beni incitirsin. Bırak 'dostlarımız' ellerinden geleni ardlarına koymasınlar. Ben böyle olmasını tercih ederim. Bırak ileri geri konussunlar, büyük seyler görebilenlerin gözlerine kum atsınlar, zaman eninde sonunda onları hak ettikleri sekilde ödüllendirecektir... "Bu tip iddiaları benim emeklerimin meyvelerini toplayan Lort Kelvin, Sir William Crookes, Lort Rayleigh, Röntgen gibi insanların sözlerini kaynak göstererek kolayca çürütebilirim. Ama buna gerek görmüyorum çünkü saldırı muhatap alınamayacak kadar seviyesiz..." 1919 yılında, o zamanların ilk robotlarının teleotomatiğin gelisiminin baslangıcında önemli bir asama olusturduğuna inandığını yazıyordu. "Bir sonraki adım bunların kumanda merkezine çok uzak, görülemeyen otomatik mekanizmalarla kullanılmasıy-dı, o zamandan beri bu sistemin savas teknolojisinde kullanılabileceğini savunuyordum... Su an sahip olunan eksik donanımlı sebekelerle dahi bir uçağın telsizle kumanda edilebilmesi ve çok uzak mesafelerde operasyonlar düzenlenmesi mümkündür." Kolej yıllarında düsündüğü uçak modellerinin mevcut olanlara hiç benzemediğini hatırlıyordu. "Temel prensip doğruydu ama pratiğe geçirilemiyordu çünkü yüksek aktiviteji bir harekete geçiriciyi gerekli kılıyordu. Son zamanlarda bu sorunun üstesinden de gelmis bulunuyorum, bu uçakların bugünkülerin yerini alacağına ve gelecekte barısın korunmasında çok önemli roller oynayacağına inanıyorum." Gelecek için tasarladığı uçak mekanik olarak ya da telsiz yolu ile kumanda edilebiliyordu. "Uygun düzeneğin kurulması ile bu tip bir füzenin fırlatılması ve tam hedeflenen bölgeye, bu binlerce kilometre ötesi de olabilir, düsürülmesi mümkün olabilecektir. Ama bu noktada da durmayacağız ve tamamen kendi zekası varmısçasına hareket edebilen ve bu özelliği ile bir devrim yaratacak teleotomatı da yapacağız." Daha 1898 yılında sanayicilere "kendi basına karar verme yeteneğine sahipmis gibi hareket edebilen" otomobiller üretme teklifini götürecekti. Ama teklifi "komik bulunmus" ve sonuç vermemisti. Robotların savastan çok öte alanlarda, insanlığın yararına hizmet edebileceğine inanmaktaydı. Prude Üniversitesi profesörü B. F. Meissner'a o zamanki çalısmalarını söyle anlatacaktı: "Tüm sahayı genis bir açı ile idrak etmeye çalısıyor, kendimi uzaktan kumanda edilebilen mekanizmalarla sınırlamıyor, kendi zekasına sahip olacak makineler üzerinde de çalısıyordum. Çalısmalarımda ulastığım noktaya baktığımda kendi zekasına sahip ve uzaktaki hiçbir iradeye tabi olmayan robotlar gelistirebileceğim zamanların uzak olmadığını düsünüyordum. Bu çalısmanın sonuçları ne tür pratik olanaklar sağlarsa sağlasın, mekanikte yeni bir çağın açılacağına inanıyordum." Söyle devam ediyordu: "Yukarıda bahsettiğim alanda üzerine eğildiğim noktanın basit düzenekli bir devre, bireysellesmis kumanda olduğuna dikkatinizi çekerim; yani bu sistem 1903 Mart'ında patentini aldığım değisik titresim periyotlarından olusan birden çok devrenin ortaklasa çalısması mantığına dayanıyordu. Patent Đnceleme Kurulu Basmüfettisi Seeley huzurunda sergilediğim makine de, Mekanizmaları Uzaktan Kumanda Etmenin Yöntem ve Aygıtları patentimin onaylanmasından önce, bu sistem uyarınca çalısmaktaydı. Swezey'nin 'yalnızca tamamen değisik frekanslarda radyo dalgalarına tepki veren birlikte çalısmaya uyumlu cihazlar' sözleri ile ima ettiği de buydu." Yüzyılımızın son yarısında bilgisayar teknolojisi üzerine çalısmalar yapan mühendislerin patent alma arayısına girdiklerinde dosyalarda Tesla'nın adının çoktan yer aldığını görerek hayrete düsmeleri bu kosullar altında sasırtıcı olmamalı. Leland An-derson da bir arastırma gelistirme çalısmasının nihayetinde elde ettiği sonuçlan bir bilgisayar sirketine patentleri alınmak üzere sunduğunda kendisine Tesla'nın uzun yıllar öncesinde bu alanı parsellediği gösterilen uzmanlardan birisiydi. Anderson sunları söylüyordu: "Messr'e layık görülen övgüleri Tesla'nın çok öncesinden hak ettiğini gördüğümde hayrete düsmüstüm. O, bilgisayarı olanaklı kılan transistörün ortaya çıkarılmasında Bratta-in'den de, Bardeen'den de, Shockley'den de önce geliyordu." Onların patentlerinin de, Tesla'nın patentlerinin de iletisim alanındaki uygulamaları içerdiğine dikkat çekiyor. Patentlerde, VE'nin fiziksel bir varlığa bürünmesini sağlayan sistemler tanımlanıyordu. Bilgisayar sistemleri, VE'ler ve VEYA'lar denilen binlerce mantıksal döngü içerirler. Bilgisayarda gerçeklestirilen her islem bu mantıksal birimlerin kullanılması yolu ile gerçeklestirilir. Anderson, Tesla'nın 1903 yılında aldığı patentlerin mantıksal VE devre biriminin temel ilkelerini içerdiğini anlatıyor. "Komut olarak gönderilen iki ya da daha çok sinyalin eszamanlı olarak aygıt birimine girdi yapması, aygıt biriminde üretilen bir çıktının elde edilmesini sağlıyordu." Tesla'nın patentlerinde AC sisteminin, bugünkü bilgisayar teknolojisinde ise DC sisteminin kullanılıyor olmasına karsın, birlikte hareket eden sinyallerin komutlu kombinezonunun bir çıktı üretmesi ilkesi burada temel olarak açıklanıyordu. "Bu nedenle" diye sözlerine devam ediyor Anderson, "Tesla'nın o dönemde uzaktan radyo dalgaları ile kumanda edilebilen silahları dıs etkilesimlerden koruma sistemi için aldığı patentler bugün, modern bilgisayar çağında, temel mantıksal VE devre birimi üzerinde çalısanların herhangi bir patent almasını engellemektedir." 1956 Nobel Ödülü, birçok uygulamada elektronik tüplerin yerini alan transistör üzerine yürüttükleri çalısmalar nedeniyle John Bardeen, Walter H. Brattain ve William B. Shockley'ye layık görülmüstü. Tesla'nın bu alanda çok öncelerden beri öncülük yapmakta olduğu ise henüz yeni fark edilmekte olan bir konu. Bugün askeri amaçlı RPV'ler -uzaktan kumanda edilen tasıtlar- olarak bilinen yeni teknolojide Tesla'ya borçlu olduklarımız konusunda Times dergisinde su sözlere yer verilmisti: "Aygıtların radyo ile kumanda edilmesi kavramının geçmisi bir zamanlar buna 'telsiz' adı verilen günlere kadar dayanıyor. Bu sehirde kırk yıl önce ilk defa düzenlenen elektrik fuannda Nikola Tesla bir tankın içindeki torpidoya manevralar yaptırmıs ve onu infilak ettirmisti. Bunu pek kısa bir süre içerisinde, güvertesinde tek bir insanın dahi bulunmadığı gemileri, torpidoları ve diğer motorlu tasıtları radyo dalgalan ile kumanda edebilen bir dizi uluslararası mucidin çalısmaları izledi..." Ama otomasyon çağını dünyaya takdim eden Tesla, insanlığın henüz hazır olmadığı bu alandaki çalısmalarını devam ettirebilecek kadar zamanı olmadığını hissedecekti. Fakat gözlerini daha büyük hedeflere dikmisti. New York'taki laboratuvarının da deneyleri için yeteri kadar güvenli bir yer olmadığını, ya da baska bir deyisle deneylerinin bu kalabalık sehir için fazla tekin olmadığını fark etmisti. Akımlar Savası sırasında Tesla'nın ve Westinghouse'un haklarını savunan avukat Leonard Curtis'e sunları yazmıstı: "Bobinlerim 4 milyon volt üretiyor, duvarlardan tavana sıçrayan kıvılcımlar büyük bir tehlike teskil ediyor. Bu gizli bir test. Elektrik enerjisine, suya ve kendime ait bir laboratuvara ihtiyacım var. Söylediklerimi yapacak iyi bir marangoz bulmam gerekiyor. Bu çalısmamı Astor, Crawford ve Simpson finanse ediyor. Çalısmalarımı yüklenmenin en az olacağı gece saatlerinde devam ettireceğim." Colorado Springs Elektrik Sirketi ile bağlantıları olan avukat, mucidin bu sorununu çözmek için derhal harekete geçecekti. Bulduğu çözümün de etkisi uzun vadede görülecek sonuçları olacaktı. 13. YILDIRIMLAR YARATAN Leonard Curtis'in Colorado Springs'den gönderdiği cevap dahi iyi haberler veremezdi: "Her sey ayarlandı, araziyi ücretsiz temin edebileceğiz. Alta Vista Oteli'nde kalacaksın. Sehir Enerji Sebekesi ile olan iliskilerim sayesinde elektriği de bedava kullanabileceksin." Tesla zevkten dört köse olmus, kendisini hazırlıkların ayrıntılarına, özellikle de gemiye yüklenecek ekipmanın düzenlenmesine kaptırmıstı. Bu arada Scherff ve asistanı da laboratuvar malzemelerinin tasınmasında kendisine neredeyse yirmi dört saat boyunca yardımcı oluyorlardı. Đsin en önemli kısmı mali kaynaklarının yeniden organize edilmesiydi. Adams'ın hisse karsılığında Tesla'ya verdiği 40 bin dolar çoktan harcanmıs bulunuyordu. Ünlü maden mühendisi John Hays Hammond'dan aldığı on bin dolarlık destek fonu Elektrik Fuarı için hazırladığı telsiz ve robotlar için harcanmıstı. Ama tekstil firması isleticileri Simpson ve Crawford'dan devam eden arastırmaları için aldığı 10 bin dolar ve Waldorf-As-toria Oteli'nin sahibi Albay John Jacop Astor'un Colorado Springs'deki yeni laboratuvan için kendisine hibe ettiği 30 bin dolar hala bir kösede duruyordu. Colorado'ya yerlesir yerlesmez Tesla tüm enerjisini çift he-defli bir çalısmaya vakfedecekti: Marconi'den önce dünya çapında bir telsiz sistemi kurmak, dünyanın dört bucağına bol ve ucuz enerji nakledebilmenin yollarını bulmak. Dünyada hiç kimse, bugüne kadar gelistirdiği kendi bilgileri dısında, bu konuda ona yol gösterecek bilgiye sahip değildi. Çalısmalarının yoğun olduğu bu dönemde, yine arkadaslarına zaman ayırıyor, yeni dostlar edinmeye bile vakit bulabiliyordu. Katharine'nin kıskançlıkları ve Marguerite adının bir piyon olarak kullanılması devam ediyordu. Artık Waldorf-Astoria oteline tasınmıstı ve Wall Street beyefendilerinin akın ettiği bu sık ortamda bulunmaktan gayet memnundu. 18 Mayıs'ta Colorado Springs'e vardı. Alta Vista Oteli'nin 207 No.lu odasına yerlesti (oda numarası üçe bölünebiliyordu). Kendisine tahsis edilen arazi Colorado Springs'in doğusunda, Pike Tepesi'nin gölgesindeydi. Burası aslında kasabanın ço-banınca otlak olarak kullanılmaktaydı. En yakın komsusu bir sağır ve dilsizler okuluydu ki bu da oldukça sağduyulu bir seçime isaret etmekteydi. Rakım 2 metre, hava temiz, kuru ve statik elektrik yüklü idi. Sehre vardığında çevresini saran muhabirlere 1900 yılı sergisinde Pike Tepesi'nden Paris'e bir telsiz mesajı göndermeyi planladığını bildirecekti. Muhabirler bununla mesajları tepeden tepeye nakledeceğini mi kastettiğini sorduklarında, kibirli bir sekilde Colorado'ya akrobatlık yapmak için gelmediğini söyleyecekti. Son on yıl içerisinde telsiz enerji ve mesaj iletileri konusunda yüksek frekans ve voltaj üreten temel ekipmanlar basta olmak üzere tüm gerekli aygıtların patentlerini almıstı. 4 milyon voltluk bir bobin yapmıstı bile ve bunu küresel iletiler gönderebilecek bir seviyeye kadar gelistirmek istiyordu. Testler büyük bir gizlilik içinde -ya da en azından bu dağlık bölgede esrarlı aletlerle deneyler yapan ünlü bir mucidin sağlayabileceği maksimum gizlilik içinde- yürütülüyordu. Tesla'ya yerel bir marangoz olan Joseph Dozler tavsiye edilmisti, deney istasyonunun planlarını alan marangoz da hemen isine koyulmustu. Bunun üzerine Tesla, New York'taki Scherff'e ardı arkası kesilmeyecek telgraf mesajlarından ilkini gönderecekti. Fritz Lowenstein'ın, genç bir mühendis olan asistanının Batı'ya doğru yola çıkmasını istiyordu: "Yapının gidis hattını takip etmek ve ekipmanın yerlestirilmesini sağlamak üzere burada olması gerekiyor." Bozkırın ortasında yükselmeye baslayan tuhaf yapının çevresi çitle çevrilmisti ve yer yer üzerinde "Dikkat! Ölüm tehlikesi, yaklasmayın" yazılı uyarı tabelaları yerlestirilmisti. Yapı tamamlandıktan sonra kapıya Dante'nin Inferno'sundan, öncekinden daha da mesum bir alıntı ilistirilmisti: "Her kim ki buraya girer, umudu ardında bırakır." Tesla'nın aletlerinin tek bir simsekle yüz kisiyi birden öldürebileceği haberi çevreye yayılmakta gecikmemisti. Baslangıçta kare seklinde bir ahıra benzeyen deney istasyonu yapımı tamamlandıktan sonra uzun merteği ile bir gemiyi andırır olmustu. Çatının açık bir bölmesinden çıkan kule yerden üç metre kadar yükseğe tırmanıyordu. Bundan da dört metre daha yukarıya bir diğer metal direk uzanıyordu. En tepede uçta ise doksan santimetre çapında bir bakır top duruyordu. Makineler gelir gelmez monte edilmeye baslanmıstı. Çesitli boyutlarda ve güçlerde bobinler ya da yüksek frekans transformatörleri kurulmustu. New York'tan Houston Street'teki labo- ratuvarında özel olarak ürettiği çift devirli bir ana devre de getirtilmisti. Bu alet açıp kapayıcıları ile manyetik vericiyi devreye sokacaktı. Colorado'da gelistirdiği bu vericinin en büyük icadı olduğunu iddia edecekti sonradan. Gerçekten de Tesla'nın bu icadı modern meslektaslarının had safhada hayranlığını kazandığı bir çalısmasıdır. Ne zaman ve nerede olursa olsun çok düsük frekans-lardaki radyo sinyallerinin neden olduğu bir fenomen tespit edilse bunun Tesla etkisi olduğundan bahsedilir. Bir ara Ruslar'ın dev bir Tesla manyetik vericisi kullanarak hava durumunu etkilediğinden, devasa buzullar ve büyük kuraklıklar yarattıklarından bile söz edilmisti. Kanada ve ABD'de radyo iletisimi ile beyin dalgalarının sık sık kesistiği ve bunun anlasılamayan psikolojik rahatsızlıklar yarattığı üzerinde durulmustu. Gerçekten de yıldırım topu ile nükleer füzyon çalısmalarını birlestiren Robert Golka bu konuda basarılı adımlar atmıstır. Peki bu etki tam olarak neydi? Tesla bunu Electrical Experi-menter'daki yazısında genç okuyucuların da anlayabileceği bir sekilde açıklamaya çalısmıstı. Karmakarısık anlatımı da muhtemelen okuyucularının kafasını iyiden iyiye karıstırmıstı. "Evvela bunun, içinde yüksek voltaj yüklü bölgelerin hayli yer tuttuğu ve uygun yarı çap eğrisine sahip ideal sarmal yüzeylerdeki alanlarda düzenlenmis, belirli espaslarda yer eden ve bu sayede de kondüktör çıplak olsa dahi kaçak olmasını engelleyecek sekilde her alanda az yoğunluklu bir elektrik yüzeyi tesekkül eden karbon molekülleri muhteva eden rezonant bir transformatör olduğunu vurgulamak gerekir. Bu, çok yüksek frekanslardan en düsüklerine kadar uyum sağlayabilen bir sistemdir, devasa hacimlerde ve ortalama gerilimlerde akımlar ya da daha düsük am-perli ve çok büyük elektro-motiv enerji üretebilir. Maksimum elektrik gerilimi, elektrik yüklü elementlerin bulunduğu yüzeylerin eğrilik derecelerine bağlıdır." Yüz milyon voltluk bir akımın mümkün olabileceğini söylüyordu. Böylesi bir devre her türlü itmeye, düsük frekanslara dahi duyarlı olacak ve alternatörlerde olduğu gibi sürekli sinüs eğrisi titresimleri yaratabilecekti. "Eğer terimi en temel özelliği ile açıklamak gerekirse" diyerek sözlerine devam ediyordu, "bu rezonant transformatör tüm sayılan niteliklerinin yanı sıra, tamı tamına küreye uygun oranlara sahiptir, elektriksel sabitleri ve özellikleri tasarımı sayesinde telsiz enerji naklinde en etkili sistemi olusturmaktadır. Uzaklık bu sekilde tamamıyla bir engel olmaktan çıkarılmakta, nakledilen gerilimlerin yoğunluğunda bir kayıp meydana gelmemektedir. Hatta belirli bir matematik kanununa dayanılarak hareketliliğin mesafe arttıkça çoğaltılması mümkün olabilmektedir." Bu güçlü cihaz kurulduktan ve denemeler yapılmaya baslandıktan sonra mucit en sert dağ fırtınalarını bile gölgede bırakacak elektrikli havai fisekler yaratabilmeye baslamıstı. Verici çalısırken kırk kilometre uzaklıktaki paratonerler dahi doğal yıldırımdan çok daha güçlü ve sürekli atesli arkların etki alanına giriyorlardı. Tesla, hayatında ilk defa arastırmalarının ayrıntıları üzerine eksiksiz bir günlük tutuyordu. Görsel efektlerin yarattığı dehsetin yanı sıra çok daha yararlı yönleri olduğuna inandığından fo-toğrafik deneyler de yürütmekteydi. Tesla üzerinde çalıstığı aygıtın ticari amaçlı olarak kullanılabileceğini umuyordu. Ama öncelikle binlerce deney ve uyarlama yapılmalıydı. Bu kadar genis bir bilgiyi emanet edebilecek denli güvenmiyordu hafızasına. Günlük notları sürekli beklendiği sekilde gelismeyen deneylere atıfta bulunuyor ve kendi kendine "neden?" diye soruyordu. Bu islemin hayatı boyunca uyguladığına taban tabana zıt olduğunun farkındaydı. Simdi orta yaslı bir adamdı ve hafızasının kendisine yavas yavas ihanet etmeye basladığını fark ediyordu. Hiç süphesiz kendisine tanıdığı sürenin baskısını hissediyordu omuzlarında. Colorado gazetesinde mucidin hayatı boyunca görsel efektlere hayranlık duyduğunun altı çizilmisti. Dramatik bir sekilde hayatı boyunca sahit olduğu zihinsel parlak ısıklardan bahsediliyor ve matematik formülleri arasından sivrilen renkleri ve görkemli Colorado fırtınalarını, ayrıntılı, sevgi dolu, neredeyse erotik bir tarzda tanımlaması vurgulanıyordu. Manyetik verici ile deneylerin yapıldığı gecelerde gökyüzü bir ısık ve ses tufanına kapılıyordu. Toprak bile canlı bir çehreye bürünüyor, elektrik atlamalarının sesleri kilometrelerce uzaktan duyulabiliyordu. Kelebekler, verici bobininin çapı neredeyse iki metreyi bulan girdabına kapılıyordu. Meraklı seyirciler saskınlıkla samanlar arasında ve yürürken de ayakları ile yer arasında kıvılcımlar uçustuğunu gördüklerini anlatıyordu. Yüz metre ötedeki metal nesnelerden uzunluğu bir metreyi bulan kıvılcımların yayıldığını görebildiklerini söylüyorlardı. Daha bir iki kilometre ötede uysallıkla otlayan atlar bölgeye girdiklerinde metal nallarında hissettikleri sokla saha kalkıyor, dört nala kaçısıyorlardı. Gök gürültüleri ve yıldırımlar arasında gecenin bir yarısı islerinin basında bulunan mucit ve asistanları kulaklarını pamukla tıkıyor, ayakkabılarının altına kalın mantar ya da kauçuk tabanlıklar giyiyorlardı. Tesla kulaklarındaki dokunusları hissedebildiğini ve kulak zarlarının zarar görmesinden korktuğunu söylüyordu. Genellikle bir acı ve vınlama deneylerden saatlerce sonra bile kulaklarını ağrıtıyordu. Hertz'in 1888 yılındaki, Maxwell'in dinamik elektromanyetik saha teorisini doğrular nitelikteki arastırması bilim insanlarını elektromanyetik dalgaların, ısık dalgaları gibi düz çizgiler halinde yayıldığı konusunda ikna etmisti. Buna göre dünyanın yüzeyinin radyo dalgalarının iletilmesini engelleyeceği düsünülüyordu. Bildiğimiz gibi Tesla, sadece dünyanın iyi bir iletken olduğuna inanmakla kalmayıp "atmosferin, deniz seviyesinin çok da yukarılarında olmayan, ulasılabilir üst tabakalarının, tüm deneylerin de isaret ettiği gibi, mükemmel bir iletken olduğunu" düsünüyordu. Đlerleme raporları ve yeni yükleme talimatları Scherff ile Tesla arasındaki telgraf tellerini sürekli titretiyordu. Normal kargo mucit için fazla yavastı, bu nedenle ekipmanların daha pahalı olan tren ile gönderilmesini istiyordu. Kolman Czito'nun varlığı tam bir nimetti. Tesla, Scherff'e Czito'nun maasının yüzde on bes oranında artırılması ve farkın karısına ödenmesi talimatını vermisti. Kısa bir süre sonra su mesajı yollayacaktı: "Czito sonunda geldi ve tanıdık bir yüzü yeniden görmek beni çok mutlu etti. Ama bu is için de biraz fazla sismanlamıs." Bu arada Tesla'nın ısmarladığı iki yüz adet sise ve Mr. Myers'in rüzgarlı, havalarda beklenen yüksekliğe çıkamayacak olmasından endise ettiği balonlar hakkında da bir tartısma sürüp gidiyordu iki adam arasında. Balonlar yükseklerdeki ince havaya istasyon antenleri yerlestirmek için ısmarlanmıstı. Bu balonlar elli dolar karsılığında uzman bir tasarımcıya yaptırılmıstı ve ağır yüklerle patlamaması için ancak üçte iki oranında doldurulması (muhtemelen hidrojen ile) gerekiyordu. Tesla'nın dört gözle yeni haberler beklediğini bilen Scherff onu her türlü gelismeye iliskin, özellikle de mali destekçisi Albay Astor ile ilgili olanlar hakkında bilgilendiriyordu. Marconi ve Tesla'nın Avrupa patentleri hakkında haberler ulastırmayı da ihmal etmiyordu. Bu oldukça mesgul iki adam arada sırada dedikodu yapma zevkinden de mahrum etmiyorlardı birbirlerini. "Mr. L dükkanı bayağı sarhos bir sekilde açtı, bu arada her seyi de eline yüzüne bulastırdı." "Lütfen Mr. Uhlman mektuplarını 'Her zaman sizin olan' diye değil, 'Tüm içtenliğimle' diyerek imzalasın" diyordu Tesla ve kendisi de Scherff'e gönderdiği mektubu bu sekilde imzalıyordu. "Dostum JJA (Astor) neler yapıyor?" diye sormayı da hiçbir zaman ihmal etmiyordu. Genislettiği güvenlik önlemlerinden ve ulasacağı kesin zaferden dem vuruyordu: "Çıkarlarımı gözeterek her adımını büyük bir akıllılıkla atmalısın ve gazetecilere söylediğim sözlerin hiçbirini, benim onayladıklarım dısında aktarmamalısın. Sanırım döndüğüm zaman söyleyecek çok sözüm olacak... Her zaman kendimden bir parça gibi görüyorum seni ve o zaman seni de kendimle birlikte basarının doruğuna çıkartacağım." 16 Ağustos'ta "Sevgili Luka'm"a siiri için tesekkür efraek üzere bir mektup gönderecekti. "Senin de Colorado Springs teki kar tanelerini ve buzdağlarını görebilmeni isterdim! Havada uçusanları kastediyorum. Senin siirlerinle birlikte her sey harika Luka, dünyanın en güzel seyleri!" Ama kısa bir süre sonra Johnson'a daha az sanatsal bir mektup daha gönderecekti. "Telsiz torpido sahneye çıkmakta sadece bir an gecikti ve Dewey tarihe büyük fatih olarak geçti. Ama neredeyse on ikiden vuruyordum. Luka, her seferinde zamanımızın bizim için çok geri olduğunu hissediyorum. Benim telsiz telgraf sistemim bilim cemiyetlerinin hasırlarının altına süpürül-dü ve senin siirlerin de kurban edildi; düsmanlarım baskalarının fikirlerini kullandığımı iddia ediyorlar, tıpkı kahramanının senin kurbanın olduğunu söyledikleri gibi! Ama asil çabalarımızdan vazgeçmemeliyiz, dostum... Gün gelecek ben sistemimi Arsimet'e anlatıyor, sen de siirini Home-ros'a okuyor olacaksın." Scherrf, New York Herald'ın Marconi'yi sisirmeye devam ettiğini yazıyordu. Tüm bu amansız yarısa karsın Tesla, Colorado'daki havadan büyük bir zevk alıyordu. Her zaman için akut olan görme ve isitme duyulan da temiz havaya olağanüstü olumlu tepki veriyorlardı. Đklim, çalısmaları için son derece uygundu. Günes ısınları yoğun, hava kuru ve devam eden yıldırımlar da gürültülüydü. Haziranın ortasında ekipmanını ve deneyler için yarattığı ortamı yeryüzünün elektrik potansiyelini ölçmek için kullanmaya karar verdi. Titizlikle hazırlanmıs bir plan doğrultusunda periyodik ve tesadüfi inis-çıkıslarını saptamak istiyordu. "Yeryüzünün" diye yazacaktı Tesla sonradan hazırladığı raporunda "elektrik titresimleri ile tam anlamıyla canlı olduğu saptandı; kısa süre içinde bu ilginç incelemenin içine çekilmis hissettim kendimi. Bu tip bir arastırma için bu kadar uygun bir ortamın baska bir yerde daha bulunabileceğini zannetmiyorum." Colorado'nun bu bölgesindeki yıldırım bosalmaları çok sık meydana geliyordu ve bu bazen çok siddetli oluyor, bazen iki saat içinde yirmi bin desarj gerçeklesiyordu ve hepsi de Tes- la'nın laboratuvarının yakın bir çevresinden gözlenebiliyordu. Birçoğu dallan tersyüz olmus devasa ağaçları andırıyordu. Haziran ayının sonlarına doğru Tesla ilginç bir olayın farkına varacaktı: Aletleri uzaklarda meydana gelen desarjlardan, yakınlarda olanlara nazaran daha çok etkileniyordu. "Bu kafamı iyiden iyiye karıstırdı" diye yazıyordu, "bunun nedeni ne olabilir?" Bir gün gökyüzünde soğuk yıldızlar parlarken yürüyüse çıktığı sırada aklına bir açıklama geldi. Aynı fikirler yıllar önce bazı konferanslar için hazırlanırken de aklına gelmisti ama o zaman bunları saçma bulmus, bir kenara itmisti. "Yeniden aklımı kurcalamaya basladı" diye yazıyordu "Bir sekilde içgüdülerim harekete geçmisti ve büyük bir bulusun esiğinde olduğumu hissetmistim." 14. COLORADO'DA KARARTMA "Tarih 3 Temmuz 1899'du. Bugünü asla unutmayacağım; bu, insanlık tarihi için büyük bir ilerleme anlamına gelen gerçeğin ilk deneysel kanıtı idi." O aksam Tesla batıda toplanmaya baslayan elektrik yüklü bulutları izliyordu. Pek kısa bir süre içinde "hiddetinin büyük bir kısmını dağlara kustuktan sonra ovaya doğru ilerleyen" bir fırtına kopacaktı. Güçlü ve sürekli yıldırım arklarının neredeyse düzenli zaman aralıklarıyla bosaldığını fark etmisti. Bir kayıt cihazını hazırlamıs, elektrik aktivitesinin fırtına uzaklastıkça azaldığını, en sonunda da kaybolup gittiğini tespit etmisti. "Büyük bir heves ve beklenti içinde izlemeye devam ediyordum" diye yazmıstı günlüğüne. "Neden sonra pek kısa bir süre içinde belirtiler tekrar görünmeye basladılar, gittikçe daha çok güçlendiler ve doruk noktasına ulastıktan sonra tekrar peyderpey etkilerini yitirerek yok oldular. Birçok kez aynı olay tekrar tekrar meydana geldi, ta ki belirli ölçümlerin de ortaya koyduğu gibi neredeyse sabit bir hızla ilerleyerek 300 kilometre uzaklığa çekilene kadar. Ama bu garip hareketlilik o zaman da bitmedi, azalmayan bir kudretle devam etti." Kısa bir süre içinde bir konuda emin olacaktı: "Bu harika bir olaydı. Artık hiç süphem yok: Durağan dalgaları gözlemlemekteydim." Bu kesiflerin sonuçlarını söyle özetleyecekti: "Ne kadar imkansız görünürse görünsün, bu gezegen, kocaman kütlesine karsın, sınırlı boyutları olan bir iletken gibi davranıyordu. Bu, sistemimle enerji nakletmenin ne büyük bir önemi olduğu konusunda beni tamamıyla ikna etmisti. "Dünyanın dört bir yanına telsiz telgraf mesajları göndermek, daha önce de üzerinde durduğum gibi mümkündü ama is bu kadarla da kalmıyordu, mesafeler ne olursa olsun sesi ve dahası enerjiyi de hiçbir kayıp söz konusu olmadan, telsiz iletebilmek olanak dahilindeydi." Simdi gerekli testlere girismeden önce ekipmanını mükem-mellestirmesi gerekiyordu. Dünyanın herhangi bir noktasına enerji ve anlasılabilir mesajların nakledilebilmesinin ancak iki yolla mümkün olabileceğini biliyordu; ya yüksek oranda transformasyonla, ya da rezonansın artırılması ile. Elektrik osilatör-leri ile yaptığı deneylerin sonunda su sonuca varmıstı: Enerji naklinin en uygun yöntemi birincisi idi ancak radyoda olduğu gibi düsük oranlarda enerji nakli söz konusu olduğunda ikinci yöntem hiç süphesiz en iyi yoldu. Olacaklar konusunda kendisine yol gösterebilecek bir tecrübe yasanmamıstı daha önce. La- boratuvarı bu insan yapısı yıldırım ile havaya da uçabilirdi ama bu da göze alınabilecek risklerden biriydi sadece. Kararlastırılan gece gayet düzgün bir sekilde Prens Albert stili takımını giymisti, beyefendi eldivenleri ve siyah melon sapkası bütünü tamamlıyordu. Đstasyona geldiğinde cesur Czito'yu kendisini bekliyor bulacaktı. Czito salteri indirecekti, bu sayede Tesla da koridordan laboratuvarın içinde olup bitenleri izleyebilecekti. Odanın ortasında devasa bobini ve direğin ucundaki bakır topu takip etmek onun için son derece önemliydi. Her sey tastamam olduğunda "Simdi!" diye bağıracaktı. Đlk denemede salterin sadece bir saniye için kapalı kalması kararlastırılmıstı. Bunun üzerine Czito salteri indirdi, gözü kol saatindeydi ve neredeyse aynı anda salteri kaldırdı. Đlk sonuçlar umut vericiydi: Elektrik lifleri bobini taçlandırmıs ve yukarıya doğru elektrik akımı fırlamıstı. Bunun üzerine Tesla direğe ve bakır topa o anda olanları izleyebilmek için dısarı çıkacaktı. "Sana isaret ettiğimde salteri indirmeni ve ben sana söyleyene dek de kaldırmamanı istiyorum" diyecekti Czito'ya. Hemen ardından "Simdi salteri indir" diye bağırdı. Czito kendine söyleneni yapmıs ve tekrar komut verildiğinde salteri kaldırmak üzere beklemeye baslamıstı. Ana bobinden çıkan güçlü akımın titresimleri yeri canlandırmaya baslamıstı. O anda bir saklama ile istasyonun tepesinden bir yıldırım fırladı. Ambara benzeyen büyük yapının içini garip bir mavi ısık doldurmustu. Czito bobinden alev toplarının dalga dalga kıvranarak fıskırdığını görebiliyordu. Havayı elektrik kıvılcımları doldurmustu ve keskin ozon kokusu genzini yakmaya baslamıstı. Yıldırım tekrar tekrar patladı, yapı bir kresendo halini almaya baslamıstı ve Czito hala kendisine devreyi kapatması komutunun verilmesini bekliyordu. Bulunduğu yerden Tesla'yı görebilmesi mümkün olmadığı için mucidin bir elektrik çarpması sonucunda yaralanmıs ya da ölmüs olabileceğinden endiselenmeye baslamıstı. Ama çılgınlık devam edeceğe benziyordu. Çatının ve yapının alev alacağı korkusu da tüm benliğini sarmıstı. Tesla ise yaralanmıs ya da ölmüs değildi. Yalnız büyülenmis bir sekilde donmus kalmıstı. Durduğu yerden yıldırımın direğin dört bes metre yukarılarına sıçradığını görebiliyordu. Daha sonra gümbürtülerin 30 kilometre öteden bile duyulabildiğini öğrenecekti. Yıldırım tekrar tekrar çatırdıyor, yükseliyordu. Đnsan kendisini daha önce bu denli tanrıların dağında oturuyor gibi hissetmis miydi acaba? Orada öylece ne kadar beklediğini bilemiyordu. Herhalde bir dakika kadar sürmüs olmalıydı. Ama birdenbire her sey karanlığa gömülecekti. Czito'ya "Ne yaptığını sanıyorsun, ben sana salteri kaldır dedim mi? Haydi indir sunu tekrar" diye bağırıyordu. Oysa Czito saltere dokunmamıstı bile. Enerji kesilmisti. Tanrı merhamet etmis, ecelini sonraya saklamıstı. Tesla hemen telefonun yanına kostu ve Colorado Springs Elektrik Sirketini aradı. Yakınıyor, söyleniyordu. Onları enerjisini kesmekle suçluyor, hemen bu durumun sona ermesini istiyordu. Sirketin verdiği cevap ise kısa ve netti. "Jeneratörümüzü devre dısı bıraktınız ve su anda da yanıyor zaten!" Tesla dinamoya fazla yüklenmisti. Colorado Springs kasabası karanlığa gömülmüstü. Yangın söndürülür söndürülmez yedek jeneratör devreye sokulmustu. Ama Tesla'nın bundan yararlanma talebi kabaca reddedilmisti. Deneyine devam etme konusunda kararlı olan Tesla sebekeyi kendi temin edeceği uzman bir ekip tarafından tamir ettirmeyi ve tüm giderleri karsılamayı teklif etmisti. Bu öneri kabul edildi. Bir hafta içinde tamirat tamamlanmıstı ve Tesla deneylerine yeniden baslayabilecekti. Ne yazık ki Tesla'nın o dönemde ulastığı nokta konusunda bugün o kadar da çok bilgi sahibi değiliz. Arastırmalarının temel amacı tabii ki ortadaydı. Güçlü osilatörlerle deneyler yapıyor, telsiz enerji nakli ve mesaj iletilip alınması konularında çalısıyor ve yüksek frekans üzerine incelemeler yapıyordu. Sonuçlan ne olursa olsun, yaptığı deneylerin fazlasıyla ilgi çekici olduğunu itiraf etmek lazım. Çitlere koyduğu uyan levhalarına karsın komsu çocukları burunlarını laboratuvarın camlarına dayamaktan kendilerini alamıyorlardı. Tesla da camı çivilemek zorunda kalmıstı. Bu nedenle de, tehlikelerle kucak kucağa yasadığı hayatı boyunca hiç olmadığı kadar ölümle burun buruna gelecekti. Laboratuvarın içi tıklım tıklımdı. Enerjinin geçtiği ana salterin indirilmesinin biraz zor olduğu da tecrübe ile sabitti. Bu islemi kolaylastırmak için Tesla saltere en ufak bir dokunusta kapanmasını sağlayacak bir tel monte etmisti. Daha sonra bu yaptığının kullanıslı olduğu kadar güvenli olmadığını öğrenecekti. Bir gün Czito, Tesla tarafından sehre gönderilmisti ve mucit deneylerini tek basına yürütüyordu. "Salteri kaldırmıs ve bir seyleri incelemek üzere bobinin yanına gitmistim. Ben oradayken salter kapandı ve oda bir anda kıvılcımlarla doldu. Dısarı çıkabileceğim bir yol yoktu. Pencereden atlamayı düsündüm ama elimin altında kepenkleri kırabileceğim bir alet yoktu. Son çare olarak kendimi midemin üzerine attım ve sürünmeye basladım. "Bobinde elli bin voltluk enerji vardı ve ben kıvılcımların altında dar bir geçitten sürünerek geçmek zorundaydım. Havadaki asit, azotun oksitlenmesi nedeniyle o denli yoğunlasmıstı ki, nefes almakta zorlanıyordum. Đstediğim yere ulastığımda her seyin sonu gelmek üzereydi ama bina tamamıyla alev almadan salteri kaldırabilmeyi basarabilecektim. Elime geçirdiğim bir yangın söndürücü ile alev alan yerleri de söndürmüstüm..." Daha sonradan bu olayın kuduz bir kediyi azdırmaya ve en sonunda acı pençe darbelerine maruz kalmaya benzediğini anlatacaktı sevgili Luka'ya. "Ama bu darbelerde bir düsünce saklı. Bir DÜSÜNCE. Fazla konusmak istemiyorum ama... "Bazı noktalarda harika bir ilerleme kaydettim ama bana telsiz telgraf konusunda danısan insanların sahte zaferler kutlamaları beni çileden çıkarıyor! Tartısmalarının özünde doğru olan tek bir söz dahi yok ve benim sistemim Luka, -açık ve seçik olarak- tek bir aksama dahi olmadan kullanılabilecektir..." Peki Tesla bu dönem boyunca yeni bilgi diyebileceğimiz nitelikte kesiflerde bulunmus muydu? Bu sorunun cevabı kesinlikle olumludur. Bilim insanları onun kesiflerinin ulastığı noktayı bilemiyorlar ve belki de asla bilemeyecekler. Surası da bir gerçek ki, Tesla'nın kendisi de belirli kuralları ve prensipleri izleyerek öncü niteliğindeki deneylerini doğrulama noktasına tası-yamamıstır. Ama kuskusuz, bilimsel takipçilerinin çesitli alanlardaki kesifleri göstermektedir ki bilime çok önemli, temel nitelikte katkılarda bulunmustur. Eninde sonunda su kadarı söylenebilir ki Tesla'nın düsünceleri çağdas hipotezlerce doğrulanmaktadır. Tesla, Colorado Springs'teki hassas ve çok güçlü radyo alıcısı ile çalısmaları sonucunda bir diğer kesifte daha bulunduğunu iddia ediyordu. Sadece yaslı marangoz Mr Elderly isinin basında iken Tesla radyo alıcısında ilginç ritmik sesler tespit etmisti. Bu düzenli sinyallerin diğer gezegenlerde yasayan canlıların gönderdiği mesajlar olması dısında bir açıklama gelmiyordu aklına. Venüs ya da Mars'ın bu sinyallerin kaynağı olabileceğini düsünüyordu. O zamana kadar hiç kimse uzaydan gelen düzenli sinyallere tanık olmamıstı. Korku ve saskınlık içinde yapabildiği tek sey oturup sinyalleri dinlemekti. Daha sonraları bu sinyallere karsılık verme düsüncesi onda bir fikri sabit halini alacaktı: Bunun bir yolu olmalıydı mutlaka. Bu olayın olası açıklamalarından biri, radyoda duyduğu seslerin yıldızlardan yayılan dalgalar olmasıdır. Bu tip düzenli sinyaller astronomlar tarafından tekrar ancak 1920'lerde tespit edilebilecekti (ve resmen onaylanacaktı); 1930'larda bu sinyaller dijital bir kayıt cihazına kodlanmıs numaralar olarak kaydedilmeye baslanacaktı. Son günlerde "yıldızlan dinlemek" neredeyse sıradanlastı. Tesla, son kertede, Colorado'daki basarıları ile tatmin olmusa benziyordu. Emirleri ile yıldırımları dans ettirmisti, tüm dünyayı bir laboratuvar malzemesi gibi kullanmıstı ve yıldızlardan mesaj almıstı. Simdi de geleceğe doğru atılmak için karsı konulamaz bir istek duyuyordu. 15. MUHTESEM VE BEDBAHT New York'a 1900 yılının Ocak ayı ortalarında ayak bastığında bir gazeteci ordusunun hücumuna uğrayacaktı. Büyük bir olasılıkla bunun nedeni de Doğu bilim dünyası adına Profesör Holden'in Tesla'yı, dıs gezegenlerden sinyal aldığını açıklaması ya da en azından bunu nasıl yaptığını kendilerine bildirmediği için alenen kınamasıydı. Tesla bu açıklamayı "Philedelphia North American" dergisine Colorado'yu terk etmeden hemen önce yapmıstı. Bu sinyallerin "komsu gezegenlerde canlı yaratıklar" bulunduğunu düsündürttüğünü söylemisti. Bu canlıların bilimsel açıdan insandan daha ileri olduğuna inanıyordu ki bu iddia da bilim insanlarının yiyip yutacağı cinsten değildi. Tesla uzaydan gelen bu "mesajları" yanıtlamak için yanıp tutusuyordu. Bu arada genis ve devrimci bir teknolojinin esiğinde olduğu da bir gerçekti. Colorado Springs'deki radyo ve enerji nakli çalısmalarının ürünü olan patentler için hiç zaman kaybetmeden gerekli basvuruları yapmaya baslayacaktı. Đlk adım olarak, dünya çapında bir radyo istasyonu kurmak istiyordu; bu radyo yayınında her türlü program olacaktı, borsa haberleri, birbirine bağlı radyo-telefon hatları, eszamanlı sinyaller, radyo haber servisi... Buna dünya bilgi aktarımı sistemi adını veriyordu. Bu arada Georfe Scherff kendisine, Colorado'da harcanan 100 bin doların önemli bir mali sorun teskil ettiğini hatırlatıyordu. Kimden yardım isteyebilirdi? Basın onu yerden yere vursa da para babaları arasındaki ünü hala olumluydu. Bir kez daha Waldorf-Astor'un Oyuncular Kulübüne yöneldi. Projelerine destek bulabilmek amacıyla yazdığı "Đnsan Enerjisini Arttırma Sorunu" baslıklı makalesi Johnson'un editörlğünü yaptığı Cen-tury dergisinde yayımlandı. Makalesi beklendiği gibi Colorado'daki çalısmalarına açıklama getirmese de sansasyon yaratmayı basarmıstı. Bu sansasyonun nedenlerinden biri Tesla'nın makale ile birlikte basılan fotoğraflarıydı. Bu fotoğraflarda aynı kareyi çift pozlama gibi ufak bir fotoğrafçılık hilesine basvurulmustu. Bir tanesinde sandalyesinde sakin sakin oturmus, notlarına dalmıs görünüyordu. Bu arada basının çevresinde de bir oda dolusu insanı öldürebilecek yıldırımlar oynasıyordu. Günlüğünde fotoğraf çekimlerini söyle anlatıyordu: "Elbette ki, tahmin edilebileceği gibi, deneycinin fotoğrafı çekilirken bu yıldırımlar da çevresinde cirit atıyor değildi. Kıvılcımlar önce karanlık bir ortamda levhanın üzerine kaydediliyordu, daha sonra da ben sandalyeye oturup aynı levha için poz veriyordum, etkiyi tamamlamak ve detayları da saptamak için az miktarda flas tozu patlatılıyordu." Bu sayede de sonraki pozlamalar nedeniyle garip bir X-ısı-nı fotoğrafı gibi sandalyenin Tesla'nın bedeninin içinden görünebilir olması engelleniyordu. Umduğu gibi, sonuçlar oldukça ses getirecekti. Fotoğrafları gören herkes saskınlıktan küçük dilini yutacak gibi oluyordu. Tesla, Almanya'da radyo çalısmalarının öncülüğünü yapan Profesör A. Salby'ye fotoğrafların bir kopyasını gönderdiğinde, hayatında hiç böyle sey görmemis olan bilim insanından her halde çok ilginç bir sey icat ettiği cevabını alacaktı. Colorado'da yürüttüğü çalısmalarını kaydettiği günlüğü Tesla'nın bu fotoğraflı deneylere neden sık sık basvurduğunu kısmen açıklamaktadır. Bunun nedenlerinden biri de yasadığı hayal kırıklığı idi. Yıldırımlar üzerine yaptığı deneylerin fotoğraflan-ması beklediği etkiyi yaratmamıstı. Bu deneyler için çok daha duyarlı levhalar hazırlanmıstı ve fotoğrafların renklendirilmesi-nin de çok önemli arastırma verileri sağlayacağını düsünmüstü. Ayrıca güçlü bir devinime sahip vakum tüplerinin de fotoğrafçılığın geleceği için büyük önem tasıdığına inanmaktaydı. Doğru malzemelerin uygun bir sekilde kullanılması ile fotoğrafçının günesin hükümranlığından kurtarılabileceğine inanıyordu. "Bu tip ısıklar onun kosulları ayarlayabilmesini ve istediği ısık etkilerini yaratabilmesini sağlayacak"tı... Century'de yayımlanan fotoğrafları kendisini daha da büyük bir tartısmanın içine çekmisti. Meslektasları saldırılarını sürdürüyordu ama basın genelde Tesla'ya sahip çıkıyordu. "Basın, Nikola Tesla ve onun gelecekte elektrikle yapılabilecekleri üzerine öngörüleriyle iyi bir eğlence buldu kendisine" diye yazıyordu Pittsburg Dispatch'de, Westinghouse'un memleketinde. "Mars'a sinyal gönderilmesi gibi iyimser tahminleri insana Tesla'nın daha az öngörüde bulunup, kendi çizgisinde daha çok çalısması gerektiğini düsündürtüyor." Elestiriler lehine veya aleyhine, ama kamuoyu Tesla'nın istediği doğrultuda tepki veriyordu çünkü sonuçta para babalarının dikkatini çekmeye çalısıyordu. En önemlisi değilse de bu doğrultudaki ilk adımlarından biri de ünlü mimar Standford White ile bir görüsme ayarlamasıydı. Đki adam Oyuncular Kulübü'nde karsılasmıslar ve Tesla'nın yoğun çekimine bir anda kapılan Standford ne olduğunu anlayamadan kendisini Tesla ile koyu bir sohbetin içinde bulmustu. White, Century'de okuduğu sekliyle Tes-la'nın öngörülerinden ve vaatlerinden büyük bir heyecana kapılıyordu. Mucit, dünya çapında yayın yapacak bir sebekeden söz açınca mimar hemen bir ortaklık teklifinde bulunacaktı. Bu büyük plan bir düsten ibaret değildi. Daha Tesla Colorado'da iken Scherff in direktörlüğünde uygun osilatörler ve diğer ekipmanlar laboratuvarda gerekli sekilde düzenlenmeye baslanmıstı. Güvenlik her zaman olduğu gibi sıkıydı. Döner dönmez ihtiyaç duyduğu makineler için mühendislerine güvendiği Wes-tinghouse ile bağlantı kuracaktı. Westinghouse'a "mükemmellestireceği cihaz" ile dünyanın herhangi bir noktasına telgraf mesajı gönderebilmesinin uygulanabilirliğini Colorado'daki deneyleri sayesinde görebildiğini anlatacaktı. Atlantik'in her iki yakasında da en azından üç yüz beygir gücünde bir motora ve doğru akım dinamosuna ihtiyacı vardı ve bunlar oldukça pahalıydı. "Elbette böyle bir haberlesme sistemi kurmamın daha büyük bir projenin, enerji naklinin ilk adımı olduğunu biliyorsun. Ama bu daha da pahalıya patlayacak büyük bir çalısma ile olabilir ancak. Bu nedenle böyle bir finansmanı elde edebilmek için ilk önce böyle bir gösteri yapmam gerekiyor." Westinghouse onu "kral vagonunda" bir yolculuğa davet etmis ve konuyu etraflıca görüsmek istemisti. Tesla planını anlattıktan sonra, Westinghouse böyle bir yatırıma gidemeyeceği cevabını vermis ve hızla büyümek isteyen yatırımcılarla görüsmesini önermisti. Ancak Tesla bu tip birkaç yatırımcı ile görüsse de istediği sonucu alamamıstı. Tesla'nın Century'deki yazısını okuyan ve ileri görüslülüğünden içtenlikle etkilenen insanlar arasında mucidin ihtiyaçlarını en ileri düzeyde karsılayabilecek birisi de vardı: J. Pierpoint Morgan. Tesla ve Morgan küresel sistem üzerine görüsmek için bulusacaklardı. Tesla bu sefer daha ihtiyatlı davranıyor, bu para babasını Westinghouse'a yaptığı gibi fazlaca teknik ayrıntıya boğ-mamaya özen gösteriyordu. Bunun yerine para ve güç konuları üzerinde duruyordu. Radyo yayınlarının tek bir kanaldan yapılacağını anlatıyordu. Böylece Morgan da bu sistemin tek sahibi olacaktı. Diğerleri gemiden sahile gibi sınırlı noktadan-noktaya sistemleri ile zaman kaybederken Tesla dünya çapında bir haberlesme ağından bahsediyordu. Elinde tüm gerekli patentler vardı ve anlasmalar yapmak konusunda serbestti. Olusturulacak ortaklığa kendi adının verilmesi ve Atlantik ötesi bir sebekenin kurulması için 100 bin dolar, Pasifik sebekesinin kurulması için de 250 bin dolar sağlanmasını öneriyordu. Đlkinin yapımı için altı ila sekiz aya, ikincisi için de yaklasık olarak bir yıla ihtiyacı vardı. Morgan'a telsiz enerji nakli projesinden bahsetmiyordu ama bundan vazgeçmemisti, bu projenin simdiki yatırımlardan bazılarını gereksiz kılacağını biliyor ve Morgan'ın parasının bir kısmını çekmesinden endise ettiği için böyle davranıyordu. Ne de olsa Morgan'dan Zulular'a ya da Pigmeler'e elektrik sağlama konusunda kendisi kadar hevesli davranması beklenemezdi. Morgan bu ise 150 bin dolar yatıracağını ve de bu kadarla kalacağını açıklayacaktı. Ülkeye egemen olan yüksek enflasyon Tesla'yı da iflasın esiğine sürüklediği dikkat alındığında Morgan'ın önerisi müthisti. Morgan'ın alısık olduğu üzere aralarındaki iliski kısa bir süre içerisinde bir "kral ile nedim" sekline bürünecekti. Morgan "harika ve cömert" bir adamdı. Tesla'nın çalısmaları "adını tarihe altın harflerle yazdıracak"tı. "Göreceksiniz, sadece bu yüce gönüllü davranısınızı takdir etmekle kalmayacak, servetinizden insaniyet namına bahsettiğiniz parayı değerinin yüz misline çıkararak minnet borcumu ödemeye çalısacağım..." Morgan'ın insanlık sevgisi ile pek bir alısverisi yoktu, hele de is anlasmalarında! Tesla'nın bu methiyesine cevaben yaptıkları anlasmanın bir taslağını gönderecek ve yatıracağı paranın güvencesi olarak patentlerinin yüzde elli bir hakkını talep edecekti. 1901 Mayısında Tesla, Westinghouse ile ısmarlayacağı jeneratör ve transformatörleri görüsmek üzere Pittsburg'a gitti. Bu arada ajanları da Đngiltere sahillerinde uygun bir yapı alanı bulmak için okyanusun öte yakasında bulunuyorlardı. Artık Paris fuarını düsünemeyecek kadar mesgul bir adamdı. Kısa bir süre içinde White'ın ortaklarından olan ünlü mimar Crow ile birlikte bir kule tasarımı üzerinde çalısmaya basladılar. En sonunda tepesinde 3 metre çapında devasa top bulunacak bir kule yapmayı kararlastırdılar. Daha sonradan bu topun mantarı andırır bir sapka biçiminde olmasına karar vermislerdi. Ama bu devasa kulenin kütlesi rüzgarın göstereceği direnç nedeniyle önemli bir sorun teskil etmekteydi. En sonunda Tesla bir kule yerine daha küçük birkaç kule yapılabileceğini belirten bir mektup gönderecekti Crow'a. Ama kulenin büyük bir bölümünün yapımı tamamlanmıstı bile. Ayrıca kulenin içinden toprağın dört metre derinliğine inen bir saft geçiyordu. Her sey muhtesemdi, Amerika'nın elektrik tarihinde oynayacağı basrolün tüm dekoru buradaydı. Ama talihsizdiler. Muhtesem ama talihsiz. 16. ASAĞILANMIS, HORGÖRÜLMÜS, SALDIRIYA UĞRAMIS Kulesi göklere doğru yükselirken Tesla kendisine daha da acımasızca yüklenmeye baslamıstı. Almanya'ya mühendis Fritz Lowenstein'ın da kendilerine katılmasını sağlamak için para göndermisti. Daha önceleri Edison'la da çalısmıs ünlü bir mühendis olan H. Otis Pond da onunla birlikte Wardenclyffe ekibine katılmıstı. Yıllar sonra, tarihin bu iki büyük mucidi değerlendirisine katılmadığını söyleyecekti. "Edison gerçekten de bu ülkenin yetistirdiği en büyük arastırmacı ve deneycidir... Ancak Tesla gelmis geçmis en büyük mucittir." Pond sık sık Tesla'ya uzun yürüyüslerinde eslik ediyordu. Aralık 1901'de Marconi ilk Atlantik ötesi sinyali gönderdiğinde de beraberdiler. "Marconi sizi atlatmısa benziyor" demisti. "Marconi iyi bir adam" diye cevap vermisti Tesla. "Bırakalım devam etsin. Bana ait on yedi adet patent kullanıyor." Pond, Tesla'nın gelistirmekte olduğu savas araçları konusunda endiselendiğini de hatırlıyor. "Otis" demisti kendisine, "bazen bu tip seyler yapmaya hakkım olmadığını düsünüyorum." Mucidin hareketli programı insana sanki birden fazla kisiliği benliğinde barındırdığı izlenimini veriyordu. New York'taki la-boratuvarı dünyanın dört bir yanından gelen bilim insanlarının bulusma yeri olmustu. Geceleri ise sosyal aktiviteler, yorucu deneyler, patent basvurularının, gazete makalelerinin ve editörlere gönderilecek mektupların yazılması ile geçiyordu. Hem gece, hem de gündüz insanı olarak yasaması nedeniyle bazı geceler gözünü kırpmamıs olduğu halde yeni günü karsılamaya hazırlanıyordu. Bu yasayıs tarzının sonucunda da arkadaslarını, birbirlerinden habersiz değisik kompartımanlara ayırmak zorunda kalmıstı. Johnsonlar gibi yakın dostlarının bu yeni sırdasların kimliğinden dahi haberleri olmuyordu ama bu aralarındaki iliskinin yoğunluğunun azaldığı anlamına da gelmiyordu. Gün ısığı, patronu Morgan'la bulusmak ve onu para akısını hızlandırması, enflasyonun gemiyi batırmak üzere olduğu konusunda ikna etmesi açısından büyük bir önem tasıyordu. Diğer potansiyel mucitlerle de bağlantılar kurmaya çalısıyordu. Makinelerin yapımını hızlandırmak ve kredi sağlamak için üreticilerle görüsüyordu. Ve New York'ta kaldığı süre boyunca Scherff e günlük talimatlar yazıyordu. 1902 yılının önemli olaylarından biri de Đngiltere'nin ünlü Lort Kelvin'inin ABD'yi ziyaret edecek olmasıydı. Kelvin, iki tartısmalı konuda Tesla'nın tarafında olduğunu bildirmisti: 1. Mars, Amerika'ya sinyaller gönderiyordu; ve 2. Yenilenemeyen kaynakların korunması dünya için büyük bir önem tasıyordu. Kelvin de Tesla gibi, günes ve rüzgar enerjilerinin kömürün, petrolün ve odunun tüketimini azaltmakta kullanılması gerektiğine inanıyordu. Çatıların üstüne konulacak rüzgar değirmenlerinin ilk etapta asansörleri çalıstırmak, su pompalamak ve evleri soğutmak-ısıtmak için kullanılabileceğini söylüyordu. Kelvin, Amerika'nın "bilimsel peygamberleri"nden söz ederken Tesla'ya duyduğu hayranlığını kastediyordu ve bu da mucidin ruhuna merhem gibi gelmisti. Delmonicolar'da onuruna verilen davetten sonra Đngiliz bilim insanı New York'un dünyanın en iyi aydınlatılan sehri olduğunu ve muhtemelen dünya üzerinde Marslılar tarafından tespit edilebilecek tek nokta olduğunu iddia etmisti. Haziranda Tesla, Manhattan'daki laboratuvarını War-denclyffe'deki yeni binaya tasımıstı. Burada, projenin gerektirdiği seyler dısında, kendisine daha çok zaman ayırabiliyordu. Bölgeye yalnızca isçilerin girmesine izin veriliyordu. Yalıtıl-mıslık ve sessizlik en çok ihtiyaç duyduğu seylerdi. Bu arada New York'taki bir mahkemede jüri üyesi olarak görevlendirildiğini bildiren bir belge gönderilmisti kendisine. O da belgeyi okuduktan sonra bir kenara kaldırmıs ve bir daha da aklına gelmemisti. Neden sonra gazete baslıkları bu vatandaslık görevini kendisine hatırlatacaktı: "Nikola Tesla 100 Dolar Ceza Ödeyecek-Jüri Toplantısına Katılmadı- Üzüntülerini Bildirdi." Gerçekten de üzülmüstü. Daha sonra ölüm cezasına karsı olduğunu açıklamasının ardından bu görevinden muaf tutuldu. Tesla idam cezasının "barbarca, insanlık dısı ve gereksiz" olduğunu savunuyordu. Marconi ise Amerika'nın her yerinde kahraman muamelesi görmeye devam ediyordu. Tesla'nın yaptıkları onunkilere kıyasla biraz esrarlı kaçıyordu. Subat 1903'te Electrical Age'de, Nikola Tesla Çalısmaları ve Bos Vaatleri adlı elestirel bir makale yayımlanmıstı. "On yıl önce Tesla elektrik üzerine çalısanlar arasında büyük vaatleri ile sivrilmisti. Bugün adı, yerine getirilmemis sözlerin yarattığı bir pismanlık hissi uyandırıyor duyanlarda." Büyük zaferlerinin üzerinden uzun bir zaman geçmisti ve ölümlülerin hafızalarının ne kadar zayıf olduğunu öğrenmeye baslamıstı. Sonbaharda mali sorunlar yeniden ortaya çıkmaya baslamıs, o da yeni fonlar bulmak amacıyla New York'a dönmek zorunda kalmıstı. Buna karsın bilimsel kaygılarını da tamamıyla bir köseye itmis değildi. Scherff e yazdığı yüzlerce nottan birinde Pennsylvenia Üniversitesi'nden Profesör Barker'a bir elin kemiklerinin telsiz sistemle çekilmis röntgen filminin gönderilmesini istemisti. Morgan'a da 8 Nisan tarihinde sunları yazacaktı: "Endüstri dünyasında yarattığın büyük dalgalanmalar benim küçük gemimi de savurdu. Fiyatlar en son hareketlenmeden sonra iki katına çıktı..." Ama sermayesinin büyük kısmını tren yollarının yapımına adamıs olan Morgan, Tesla'ya daha fazla kredi açmak istemiyordu. Đki hafta sonra Tesla bir mektup daha gönderecekti: "Edison, Marconi, Pupin ve Fleming benim buluslarımı asağılarken siz bana destek olarak beni onurlandırdınız..." Ama Morgan hala bir tepki göstermiyordu ve umutsuzluğa kapılan Tesla elindeki son kartı da oynamaya hazırlanıyordu. En sonunda Morgan'a gerçek amacından bahsedecekti -sadece radyo sinyalleri değil, telsiz enerji nakli. "Eğer bunu size daha önceden haber vermis olsaydım beni ofisinizden kovardınız... Bana yardım edecek misiniz, yoksa bırakacak mısınız, neredeyse tamamlanmak üzere olan çalısmalarım heba mı olsun?" Cevap on bir gün sonra gelecekti Morgan'dan: "Mektubunuzu aldım... yanıtım su an size daha fazla avans verme konusunda pek de hevesli olmadığımdır." Tesla da bu yanıta, aynı gece kulesine giderek ve daha önce hiç kimsenin sahit olmadığı yıldırımlar yaratarak kendine has bir tepki verecekti. O gece ve birkaç gece daha çesitli denemeler gerçeklestirecekti. Çevre sakinleri hayretler içinde kulenin küresel çatısından yayılan ve zaman zaman yüzlerce kilometre ötelere savrulan kör edici simsekleri seyrediyorlardı. Sunu bir seyret Pierpoint Morgan, der gibiydiler. Muhabirler bölgeye akın ettiklerinde geri çevrileceklerdi. "Tesla'nın Simsekleri Yayılıyor ama Kendisi Wardenclyffe'de Ne Üzerine Çalıstığını Açıklamaktan Kaçınıyor" diye yazıyordu New York Sun'da. "Tesla sunları söyledi: 'Buradaki insanlar gördükleri karsısında uykularından kalkıp uyanık kalmayı tercih ediyorlar. Ama su kadarını söyleyeyim ki daha da garip seyler görecekler. Bir gün ama su anda değil, hayalini bile kurmadığım bir seyi duyuracağım sizlere." Daha da garip seyler? Bu, tipik bir gazetecilik abartması mıydı? Colorado'da manyetik ileticisinin anten sahası ile on-on iki bin voltluk gerilimler elde edebilmisti ama o yüz bin voltun da mümkün olabileceğini düsünüyordu. New York'a döner dönmez aralarında en önemlisi "Elektrik Enerjisi Nakli Aygıtı" olan çesitli aletlerin ancak 1914 yılında alabileceği patentleri için hemen basvuruda bulunacaktı. Aslında Marconi'nin transatlantik telsiz basarısından sadece birkaç hafta sonra olmustu bütün bunlar. Tamamlanmamıs Wardenclyffe projesi için sürdürdüğü finansman arayısı yeni bir kriz dalgası ile ağır bir darbe daha alacaktı. Artık Morgan'dan yardım alabilmek her zamankinden daha uzak bir ihtimal olarak görünüyordu. Yakın dostlarının da yardımıyla para bulma çalısmalarını daha da hızlandırmıstı Tesla. Teğmen Hobson donanmadaki bağlantılarını kullanarak bu çalısmaya destek olmaya çalısıyordu. Tesla'nın radyo kontrollü gemilerini, torpidolarını görmüs ve Buffalo'da bir gösteri düzenlemesini sağlamıstı. Alısılagelen aksaklıkların yeniden yasanmaması için elinden geleni yapıyordu. Ama nafile. Kahraman asker, Tesla'ya konuyla ilgili olarak donanmada, aslında iki komutan arasındaki çekememezlikten kaynaklandığını söylediği bir tartısma doğduğunu bildirmisti; sonuçta da Tesla'nın projesi reddedilmisti. Belki de Hobson bu hikayeyi sadece Tesla'yı incitmemek için uydurmustu. Tesla bu arada biraz para bulabilmeyi basarmıstı ama bu para da projeye ulasamadan eski borçların ödenmesi için harcanmıstı. Sherff e yazdığı bir mektupta sunları söylüyordu: "Düsmanlarım beni bir hayalperest ve sair olarak lanse etmekte o denli basarılı oldular ki en kısa zamanda ticari bir seyler ürete-mezsem silinip gideceğim." Bunları izleyen yıllar boyunca borç bataklığından kurtulmak için ticari icatlar üzerinde çalısmalar yapmaya baslayacaktı ama belki de sanssızlığından, kendisi gibi bağımsız çalısan Edison kadar basarılı olamayacaktı. Bu arada tıp çevrelerinden Tesla'nın osilatörüne yönelik talep giderek artmaya baslamıstı. Sherff bu konuda çalıstıkları takdirde Morgan'ın Wardenclyffe için yatırdığı paradan daha fazlasını kazanabileceklerine inanıyordu. Tesla kendisine bu konuda tam yetki vermisti ama konu ile ilgilenmiyordu. Morgan'ın desteğini çekmesinin ardından diğer yatırımcılar da Tesla'nın vaatlerinin sabun köpüğü olduğuna inanmaya baslamıslardı. Yayılan dedikodular Tesla'yı can evinden vuruyordu. Sanssızlığı sınır tanımıyordu. Colorado Springs Elektrik Sirketinin gönderdiği fatura Tesla'yı alasağı etmeye yeterdi. Đsin garibi, sirket Tesla'ya elektriğin kendisine ücretsiz sağlanacağını bildirmisti. Su sirketi de Tesla'yı dava etmeye hazırlanıyordu. Laboratuvarın bekçisi de ödenmeyen maaslarını tahsil edebilmek için avukat aramaya baslamıstı bile. Tesla'nın tüm bunlara yanıtı da tam Tesla tarzı olacaktı. Ne de olsa sehir Tesla'nın laboratuvarını barındırma serefine ulasmıstı. Yine de tüm bunlardan sonra sansı dönmeye baslayacaktı. Tıbbi osilatörlerin satımından para gelmeye baslamıstı. Bu arada yeni bir türbin üretmisti ve bundan bir servet kazanacağını düsünmeye baslamıstı. Tesla, Waldorf'taki bohem hayatını finanse edebilmek için Wardenclyffe'i otelin mal sahibine yirmi bin dolar tutarındaki faturalar karsılığında ipotek etmisti. Fakat Tesla mali itibarının zarar görmemesi için bu ipoteğin kayıtlara geçirilmemesini rica etmisti. 1915 yılına gelindiğinde Tesla içtiği suyun bile parasını ödeyemeyecek duruma düsmüstü. Otel yönetimi elindeki ipoteği paraya dönüstürmeye çalısıyordu fakat o sıralar kimsenin dünya iletisim sistemi istasyonu ile pek ilgilendiği yoktu. New York çelik sirketi istasyonun parçalanması isini üstlenmisti ama yapı düsünüldüğünden de sağlam insa edilmisti. En sonunda, 1917 yılının Eylül ayının ilk Pazartesi günü Wardenclyffe dinamitle havaya uçuruldu. Sirket satıstan bin yedi yüz elli dolarlık bir gelir elde etti. Bir dilenci yolda Tesla'nın yazdığı bir notun uçustuğunu fark edecekti. "Tüm emeklerimizin parçalanıp gittiğini gördüğümde ağlamadım" diye yazıyordu Scherff'e, "ama kendimi zor tuttum". Marconi, Alman bilim insanı Carl F. Braun ile birlikte, "telsiz telgrafın gelistirilmesindeki birbirinden ayrı ama paralel katkılarından dolayı" 1909 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüslerdi. Tesla hayatının sonuna kadar enerji nakli ve iletisim konusundaki fikirlerinden vazgeçmeyecekti. Bunun bir rüya olmadığını söylüyordu, "sadece kör, inançsız, süpheci dünyaya pahalı gelen bilimsel bir kavram"dı. Đnsanlığın "kasifin arastırma sevki"nin açtığı yolda ilerleyecek kadar gelismemis olduğunu söylüyordu. "Belki de içinde yasadığımız dünyanın bu devrimci fikirleri desteklemesindense ticari kaygılarla, bencillikle ve ahmaklıkla asağılaması, hor görmesi, saldırması daha iyidir. Bu sayede aydınlanıyoruz. Geçmis zaferlerin bastırılması, ezilmesi ve alaya alınması bunların daha kuvvetli bir sekilde yeniden uyanmalarına yol açar." 17. PUSUDAKĐ TEHLĐKELER Elli yasında olan ve bilim insanlığı ünü ciddi saldırılara maruz kalan Tesla vakarını her zamankinden daha fazla koruyordu.-Hala ağırbaslı, yakısıklı ve genç görünüslüydü; saçı her zamanki gibi simsiyahtı. Ve nezaketinden hiçbir sey yitirmemisti "Colombia College'da transformatörü, radyo ve enerji transmisyonu üzerine seminer verirken Mr Pupin ve arkadasları dersimi ıslıklayarak bölmüslerdi ve sessizliği tekrar sağlayabilene değin epey uğrasmak zorunda kalmıstım. "Ama bu en kötüsü değildi. Mr Marconi'ye karsı benim patentli aletlerimi ve çizimlerimi kullanmasından dolayı açtığım davada Mr Pupin benim lehime tanıklık yapacağını söyleyerek öne çıkmıs ve bir manevrayla Mr. Marconi'nin tarafına geçmisti. Uzak mesafelere enerji naklinin benim icadım olduğu kabul edilene değin üç uzun yıl geçmesi gerekmisti. "Bırakın gerçekleri gelecek ortaya koysun ve bu ikisini kendi çalısmaları ve basarıları ile değerlendirsin. Su an onların zamanı ama gelecek, gerçekte gelecek için çalısmıs olanın, benim olacaktır." Gözlerinden yaslar süzülmeye baslamıstı ama gülümsemeye devam ediyordu. Kendisine "Mr Marconi hakkında bir sey söyleyebilir misiniz?" diye sorulduğunda nezaketini kaybettiği nadir anlardan birine tanık olacaktı onunla birlikte olanlar. "Mr. Marconi" demisti, "bir esektir." Sık giyiminden, çevresini saran kalabalık arkadas topluluğundan ve Waldorf-Astoria'daki pek sevdiği mekanından da asla vazgeçmemisti. Gerçekten de bu otelle olan iliskisi Tesla'nın hayatında evlilik deneyiminin yerini tutacak nitelikteydi. Krallara layık bir hayat sürmek ona yasamaya değer tek hayat tarzı olarak görünüyordu. Her zaman ağır hayal kırıklıkları yasıyor olmasına karsın tüm bunların arasından bası dik ve asaletle yürüyüp geçebilme yeteneğine sahipti. Bu durum borçlarını düsünmüyor olduğu anlamına gelmiyordu ama zihnini her zaman mesgul eden fikirler bunları perdeliyordu. Böylece ekonomik zorlukların tasası da Scherff ve Johnson gibi sadık arkadaslarına kalıyordu. Ama bu arada paraya duyduğu ihtiyaç da, ona verdiği öneme zıt bir sekilde gittikçe fazlalasıyordu. Tesla, görünüste hep aynı Tesla olmasına ve hayat tarzını hiç değistirmemis olmasına karsın içten içe değismeye baslamıstı. Yüzyılın basında yasadığı acı hayal kırıklıkları kisiliğinden çok seyler alıp götürmüstü. George Westinghouse'a yazdığı bir mektupta "bir adamın gücünü sıkıntılı zamanlar gösterir" diyordu ama ne yazık ki bu sıkıntılar zayıflıkları da ortaya çıkartıyordu. Tesla gazetelere yazılar yollamayı bir alıskanlık haline getirmisti. Mutlu zamanlarında hem kendi öncülerinin, hem de çağdaslarının basarılarını övmekte oldukça cömert davranıyordu ama son zamanlarda bu yazılar savunma dilekçesi formuna bürünmüslerdi. Rakiplerini güçlü güçsüz, haklı haksız demeden küçük görmeye baslamıstı. Geçmis aldatılmaları nedeniyle patentleri hakkında daha da fazla ser verir, sır vermez bir tutum takınmaya baslamıstı. Gördüğü ruhsal zarar derin ve hakikiydi. Tesla yüzyılın basında sonradan kisisel kariyerlerinde de hayli basarılı olacak iki zeki kadını talihinin yardımıyla sekreterleri olarak çalısmaya ikna edebilecekti. Tabii aslında söylemeye bile gerek yok ki bu iki kadın da sağlam ve güvenilir karakterlerdi. Muriel Arbus, Tesla'ya patent hakları konusunda yardımcı olan etkileyici bir sarısındı. Tesla'nın ölümünden sonra kariyerini New York'ta Arbus Makine ve Aletler Sirketi'nin basına geçerek devam ettirecekti. Amerika'da bu denli büyük bir makine sirketinin kurucusu ve sahibi olabilen ilk kadındı. Olağanüstü basarılar sergiliyordu. Dorothy Skeritt, Tesla ile çalısmaya 1912 yılında baslamıstı. Laboratuvardaki gösterilere ve New York kütüphanesindeki çalısmalara da katılıyordu. Skeritt "insanları harekete geçiren motivasyonların ve değisik kosulların anlamlarının farkında olan ama az konusan bir kadındı. Arbus ise her seyi göründüğü gibi kabul etmeyi ve bunlar üzerinde de bolca çene çalmayı çok severdi." Her ikisinin de isvereni olan Tesla yıllar geçtikçe bilimsel tezlerini daha gözü kara bir sekilde savunmaya baslayacak, icatlarını daha ilham halindeyken, hiçbir veriye ve deneye dayanmazken gazetecilere ballandıra ballandıra anlatmaya baslayacaktı. Zaman zaman megalo manyaklığın yamaçlarında dolasacaktı. Gazeteciler genellikle söylediklerini doğrudan mansetlere ve yazılara yansıtmayı tercih ediyorlardı ama O'Neill ve Swe-ezey gibi dostları gerekli gördüklerinde onu kendi demeçlerinden korumaya çalısıyorlardı. Edison, Tesla'dan iğneleyici bir sekilde bahsederken aslında profesörlerin de duygularına tercüman oluyordu: "Tesla her zaman için bir seyler yapacak olan adam olarak kalacaktır." Ama aynı saldın somut basarıları göz ardı edilerek ve bosa çıkan vaatleri dikkate alındığında Edison'a da yöneltilebilirdi aslında. O da gazetecilere yapabileceğinin çok ötesindeki hayallerinden dem vurmaya baslamıstı. Akademinin klasik saldırıları da devam ediyordu. Tesla Bo-bini'nin Henry'nin enstrümanlarının gelistirilmis hali olduğu iddia ediliyor, Tesla'nın kendi adını vermeyi hak ettiği hiçbir kesifte bulunmadığı öne sürülüyordu. Bu saldırılar tamamıyla haksız ve sağduyudan uzaktı. 1920'lerin sonlarına doğru Tesla'nın on dokuzuncu yüzyıl icatlarına milyonlarca dolarlık yatırımlar yapılmaya baslanacaktı. Radyonun ve otomasyonun babası olarak kabul görecekti. Üniversitelerin laboratuvarları, bunların arasında Johns Hopkins'inki de vardı, arastırma laboratuvarla-rında Tesla Bobini'ni kullanmaya baslamıslardı. Birçok icadına kendi adına kesifte bulunmadığını iddia eden Profesör Ames'in ta kendisi tarafından 1900 yılından önce patent verilmisti. Fakat su kadarı da doğrudur ki, Tesla somut yenilikler sunmaktan çok, yeni fikirlerin ve kavramların doğmasına öncülük etmistir. Seminerleri yeni fikirler yaymıs, diğerleri bunların ısığında pratik icatlarda bulunmus ve bunların patentlerini almıstır. Tam da bu nedenle Tesla daha fazla risk alarak oyuna devam etmek zorunda kalmıstı. Yeni projelerini ve teorilerini sansasyonel bir sekilde duyurmasının ana nedeni kendisini finanse edecek bir sermayedar aramakta olusuydu. Laboratuvarlarında düzenlediği gösterilere fikirlerini çalabilecek yetenekten yoksun olduğuna inandığı varlıklı is adamlarını çağırıyordu. Tabii Meslektasları da bu durumdan hiç hazzetmiyorlardı. Yeni fikirler her zaman olduğu gibi zihninde yeni fırtınalar yaratmaya devam ediyordu ama artık ölümü de yadsıyamayaca-ğı bir yasa gelmisti. Dostlar ve tanıdıklar yavas yavas sahneden çekilmeye baslamıslardı. 1910'da Mark Twain göç etmisti ve bu kayıp Tesla'yı derinden etkilemisti. Üç yıl sonra da Morgan ölecekti ki ticari iliskilerde olduğu kadar Tesla'nın kisiliği üzerinde de etkisi olan birisiydi. Tesla'nın psisik yapısı zaten her zaman için bir nevrozlar panayırı gibiydi ama yıllar geçtikçe daha da gariplesiyordu. Mucidin yaralı ve hasta güvercinleri koruması altına alıp evine götürdüğünden kimsenin haberi yoktu. Ama o bunu günün ilerleyen saatleri için bir görev olarak benimsemisti. Bir gece kusu ve asilzade gibi yasıyordu. Ofisine ancak öğle vakti gelebiliyor ve Miss Arbus ile Skeritt'in daima kendisini ayakta karsılayıp sapkasını, asasını ve eldivenlerini almasını arzu ediyordu. Pencerelerdeki perdeler her zaman kapalı olmalıydı ki rahat ettiği karanlıkta verimli çalısabilsin. Perdeler ancak bir fırtınanın simsekleri çatıları yaladığında açılabiliyordu. O zaman divanına uzanır kuzey ya da batı semalarını seyre dalardı. Yanında çalısanlar kendi kendine konusma huyunun farkındaydılar ama özellikle yalnız kalmayı yeğlediği bu seyirler sırasında bunun bir hitabete dönüstüğünü görürlerdi kapı aralığından. Fakat tüm bu gerilime ve anormal belirtilere karsın Tesla'nın yaratıcı dehası parıldamaya devam ediyordu. 1906 yılında ellinci yasını kutlarken ve bir sürü dava ile boğusurken muhtesem türbininin ilk modelini yapmıstı. Muhtemelen bu fikir bir vakum motoru icat etmeye çalıstığı çocukluk yıllarının, dağlarda geçirdiği ve okyanus içerisindeki vakumlu bir tüp yolu ile mektup yollamayı tasarladığı yılların verdiği ilhamın bir hediyesiydi kendisine. Pervanesiz türbin fikri muhtemelen çok öncelerden kaynaklanmakta, çocukluğunda icat ettiği pervanesiz su türbinine kadar uzanmaktaydı. Kaynağı her ne olursa olsun, bu türbin üç kilodan daha hafifti ve otuz beygirgücü enerji üretiyordu. Daha sonraları iki yüz beygirgücü ile isleyen daha büyük modeller de insa edecekti. "Yaptığım, buharın önünde sağlam bir duvar olması gerektiği fikrini çürütmek ve fizikçilerin her zaman bildikleri ama fayda-lanamadıkları iki ilkenin pratik bir uygulamasını gerçeklestirmektir. Bunlar yapısma ve akısmazlık ilkeleridir." Julius C. Czito, Tesla'nın uzun süredir makine isçiliğini yapan Kolman Czito'nun oğlu, Long Island Astoria'daki atölyesinde bu türbinin değisik versiyonlarını yapacaktı. Melon Sapka Güç Đstasyonu denilen makinenin rotoru (OZ1) Alman gümüsünden yapılmıs çok ince disklerden olusmaktaydı ve bir saftın merkezine yerlestirilmisti. Küçük silindirler içinde yerlestirilerek kaplanmıstı. "Herhangi bir sıvıdan enerji elde ederken" diye açıklıyordu Tesla, "çevreye yayılır ve merkezden çekilir ama sıvıya enerji verilirken tam tersine merkeze yönelir ve çevreden çekilir. Her iki durumda da diskler arasından spiral bir yol izleyerek geçer ve tamamıyla moleküler bir devinim ile enerji verir ya da yüklenir. Bu yeni yöntemle buharın ısı enerjisi ya da patlayıcı karısımlar çok ucuza elde edilebilir..." Kullanım alanlarında sınır göremiyordu. Benzin ile otomobilleri ve uçakları çalıstırmakta kullanılabilirdi. Transatlantik gemileri üç gün içinde Atlantik'in diğer yakasına ulastırabilirdi. Trenlerde, kamyonlarda, soğutmada, tarımda, sulamada ve madencilikte kullanılabilirdi ve benzinle olduğu gibi buharla da çalısabilirdi. Bu türbinle çalısan geleceğin otomobilini bile tasarlamaya baslamıstı. Tüm bunların yanı sıra türbinin geleneksel modellere kıyasla oldukça ekonomik olacağına da inanıyordu. Tesla türbini teoride onaylanmaya baslanınca ruhunun oksandığını hissedecekti. Savas Dairesi subayları bile bunu "dünya için yeni bir sey" olarak lanse etmislerdi ve "derinden etkilendiklerini" bildirmislerdi. Tesla en sonunda sonsuz asağılanmalardan ve borçlardan kurtulacak gibi görünüyordu. Ağabeyi Daniel'in çok uzun zaman önceki ölümü ile annesinin ölümünün ve Wardenclyffe'in parçalanmasının birbirine geçtiği karabasanlar azalmaya baslamıstı. Su anda tek ihtiyaç duyduğu sey sermayeydi ve böylece türbin onu tekrar zirvedeki yerine yerlestirecekti. Kafasında olası yatırımcıların isimlerini tartmaya baslamıstı bile. 18. NOBEL SORUNU J. Pierpoint Morgan'ın St. George kilisesindeki cenaze törenine katılan insanlar bir dönemin kapanısına da tanık oluyorlardı. Tesla'ya da galerideki yerini belirten bilet, daha iyi bir yer ayarlanamadığı için özür dilenerek ulastırılmıstı. Törenden bir ay sonra Tesla, Morgan Ailesi'nin varisi J. P. Morgan ile bir görüsme ayarlayacaktı. Genç banker ve yatırımcı Tesla ile yeni türbininin ticari olanakları üzerine konusacaktı daha çok. Altı gün sonra sirketten Tesla'nın türbini için dokuz ay için yüzde altı faizle 15 bin dolarlık bir kredi açılacaktı. Tesla görüsmelerinden sonra genç isadamına en son icadının özelliğini ve gücünü etkileyici sözcüklerle anlatan bir mektup yazmıstı: "Bir uzman olarak değil ama bir kahin olarak bunun gücünü, dünyanın geleceği için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Beni sizin gibi güvenilir ve güçlü adamlara bağlamasından büyük bir heyecan duyuyorum..." Ne var ki bu kadarıyla kalmayı beceremeyecekti. Genç Mor-gan'a babasının, kendisini herkesin yüzüstü bıraktığı War-denclyffe projesi için de 150 bin dolarlık bir kredi açmıs olduğunu anlatacaktı. Hemen arkasından da bir tanesi radyo yayını diğeri de türbin üretimi için iki sirket kurmayı önerecekti. Genç Morgan ise buna karsılık iki firmanın kurulmasında kendisinin ortak olamayacağını ama Tesla'nın bir an önce bu iki sirketi kurup kar etmeye baslaması halinde 150 bin doların geri ödenmesine baslamasını beklediğini bildiren bir mektup gönderecekti mucide. Aralarındaki diyalog bununla nihayet bulmayacaktı ama konusulan sözcüklerin zenginliği de bir hayli azalacaktı. Bu arada Tesla da türbinin Avrupa lisans haklarını almaya baslamıstı. Prens Albert'in araya girmesi ile Belçika hakları için 10 bin dolar alabilmeyi basarabilmisti. Đtalya'daki imtiyaz haklarından da 20 bin dolar gelir elde etmeyi bekliyordu. Amerika'da otomobil ve trenlerin aydınlatılması için birkaç kontrat imzalamıstı ve birkaç pratik düzenleme üzerine çalısmaktaydı. Bununla birlikte ihtiyaç duyduğu sermayeye ulasmaktan uzaktı. Hayal kırıklıklarını felsefi bir yaklasımla savusturmaya çalısıyordu ve kendi zamanı için - belki de kendi zamanının da ötesinde- eksiksiz bir fikir gelistirmisti. "Evrenin ortasındaki dislilerden baska bir sey değiliz" diye yazıyordu Morgan'a "ve su kaçınılmaz bir sonuçtur ki kendi zamanının ötesinde olan yol gösterici anlasılamayacak ve hayal kırıklığına uğrayacak, acı çekecektir; gelecek nesillerin daha yüksek takdiri ile memnun olacaktır." Morgan Noel'den hemen önce Amerika'ya döndüğünde yine Tesla'nın önerileri ile karsılasacaktı. Yine çaresiz kalmıstı. "Bu gidisat neredeyse tüm ümidimi yitirmeme yol açacak. Paraya çok ihtiyacım var ve bu hayati anda bir türlü para bulamıyorum. Siz yardım için basvurabileceğim neredeyse yegane insansınız..." Mektubuna milyarder isadamına mutlu Noeller dileyerek son veriyordu. Morgan ise buna zaten verilmis olan kredilerin faizini içeren bir fatura ve yine yeni yıl için iyi dileklerle mukabele edecekti. 1914 yılının Ocak ayında Tesla, Dünya Savası tehlikesine karsın Alman hükümetine teslim edilmek üzere yollanacak bir türbin için Morgan'dan 5 bin dolar isteyecekti. Yurduna sadakat konusunda vicdanı rahattı çünkü Birlesik Devletler hükümetine de bir teklif götürmüs ama Savas Dairesi'nin icadı hakkındaki olumlu değerlendirmelerine karsın bir yanıt alamamıstı. Bu sefer Morgan yumusayacak ve Tesla'ya biraz daha kredi açacaktı. Đki ay sonra Tesla, Morgan'a bir otomobil hızölçerini finanse etmesini ve yeni bir sirketin hisselerinin üçte ikisini almayı önerecekti. Acı bir sekilde yeni türbinle ilgili bazı sorunlar yasadığı ortaya çıkıyordu; uzun süre yüksek hıza dayanabilecek bir metal henüz üretilmemisti ve bu da en azından gelistirilmesinin ilk safhalarında hiç de ucuza getirilebilecek bir is değildi. Daha çok zamana ihtiyacı vardı ve bu da daha uzun süreli mali desteğe ihtiyaç duyacağı anlamına geliyordu. Ama Morgan'ın sekreteri bu defa tüm yolları kapayacak ve genç isadamının artık yeni icatlarla ilgilenmediğini söyleyecekti. Kıs boyunca Tesla tekrar tekrar arayacaktı Morgan'ı. "Lütfen bunu bir diğer yardım çağrısı olarak kabul etmeyin" diyordu ama aslında umarsız bir çağrıydı bu. Bu arada ofisini de ihtisamlı Manhattan kulelerinden daha mütevazı Woolworfh binasına tasımıstı. Kasım ayında Morgan kredilerin süresini uzatacağını ama buna yeni bir miktar eklemeyeceğini bildirdi Tesla'ya. Herkes katılasmaya baslamıs gibiydi. Scherff patronuna ödenmemis maasların karsılığında maddi teminat islevi görecek belgelerin imzalanması için bir not göndermisti ve en azından bir miktar ödeme yapılacağını umduğunu bildirmisti. Ama Tesla belgeleri imzalamıs ve cevap olarak da yeni türbini hakkındaki projelerini anlatan bir not yollamıstı. Kisisel sorunlarının arasında arkadaslarına yardım edecek zaman bulabiliyordu yine de. Dört yıl önce Century'nin editörlüğüne terfi ettirilen Johnson mevkisini tehdit eden bir skandal konusunda Tesla'nın sırdaslığına sığınıyordu. Mr Anthony'den gelen, "Ofisin yeni durumu hakkında hiçbir bilgi sahibi olunmadan yazılmıs bir yazı. Acaba kendisine yeni durumdan bahsettiğimde ne söyleyecek, Tanrı bilir..." diyen bir mektuptan söz ediyordu. Bu gizemli meselede araya giren Tesla, sorunu halletmek için elinden geleni yaptığını bildiriyor ve "Ama o denli yoğun bir direnme ve korku ile karsılastım ki dise dokunur bir sonuç elde edemedim... Bu isin pesini bırakmayacağım. Bu küçük utancın zihninde büyük bir yük olusturmayacağını umuyorum..." diye cevaplıyordu Johnson'u. (Çok önceleri, John- son'dan önce, Century'nin editörlüğünü yapan R. Watson Güder Tesla ile yakın dosttular ancak Mrs Gilder bir süre sonra kocasının Tesla ile olan yakın iliskisinden rahatsız olmaya baslamıstı.) Fakat bu küçük utanç -bu utancın kaynağı ve içeriği çok sıkı korunan bir sırdı- Johson'un istifa etmesine yol açacaktı. Le-xington Aveneu'daki meshur evleri bir daha asla eskisi gibi huzurlu olamayacaktı bu olaydan sonra. Gerçi Robert bir süre sonra Akademi Sekreterliği isini bulacaktı ama ekonomik durumu nedeniyle belini bir türlü doğrultamayacaktı. Johnsonlar hala alıstıkları o partilerle, hizmetçilerle ve Avrupa tatilleriyle süslü hayat tarzından vazgeçemiyorlardı ama borç bataklığına da gittikçe daha fazla gömülüyorlardı. Đki dost sürekli lükslerini karsılayabilmek için birbirlerinden borç para almaya baslamıslardı. Diğerinin kefaletini ödeyen kisi, ne kadar sasırtıcı olsa da, genellikle Tesla oluyordu. Birlesik Devletler için Almanya'ya karsı savasa girmek kaçınılmaz olmaya baslamıstı. Tesla ve genç John Hays Hammond, genellikle Hammond'un etkisi ile, gelistirdikleri robot teknolojisi ile bu durumdan çıkar sağlamayı planlıyorlardı. Hammond, Tesla'nın prensiplerini uygulayarak nereye giderse gitsin kendisini takip eden, motoru gözlerinin arkasına yerlestirilen ısık dalgalarına bağımlı çalısan robot bir köpek gelistirmisti. Robot köpek fikri amiralleri ve generalleri pek cezp edeceğe benzemiyordu ama Hammond, Boston limanında mürettebatsız bir yatı yö-netebilmeyi de basarmıstı ve iki mucit ortaklasa bir tele-otoma-tik sirketi kurmayı tasarlıyorlardı. Hammond otomatik bir seçici sistem gelistirmeye çalısıyordu ve Tesla da birkaç yıl önce gelistirdiği yönlendirilebilir torpidonun Savas Dairesi'nin ilgisini çekeceğini düsünüyordu. Fakat birlikte hareket etme planlarını uygulayamayacaklardı. Kariyerinde ulastığı yere karsın Tesla hala vatandaslığı ile ilgili olarak kamuoyunun kafasında olusan soru isaretlerinin yükünü hissediyordu omuzlarında. Washington Post'ta yayınlanan bir yazıda, sık tekrarlanan bir yanlıslık yapılıyor, kendisinden Balkanlar'in ünlü bilim insanı olarak söz ediliyordu. Washing-ton'daki bürokratlar arasında hayli yaygın olan sözlerle "Burada icat edilmemis" durumuyla da sık sık karsılasıyordu. Yaptığı isin kalitesi ne olursa olsun ve toplumun bu çalısmalardan elde edeceği kazanç ne olursa olsun, bu etmen belirleyici olabiliyordu. Ama hiçbir sey Tesla'ya yeniliklere direnen geleneksel düsmanları -atalet ve çıkar iliskileri- kadar zarar vermiyordu. Bir gazeteci donanma mensuplarından birine Tesla türbinine destek fonu açmayı düsünüp düsünmediklerini sormustu. Donanma Arastırma Bürosu'nun temsilcisi kendisine su cevabı verecekti: "Sık sık bu yönde telkinler alıyoruz. Ama samimi olmak gerekirse, su anda endüstri Parson türbinine uyumlu olarak insa edilmis durumda, bu durumu değistirmenin maliyeti ve takvimi hiç de azımsanacak gibi değil..." Bazen Tesla'nın icatları yurtdısında Amerika'da olduğundan daha çok ses getiriyordu. 1915 yılında telsiz patentlerini kullanma lisansına sahip bir Alman sirketi Birlesik Devletler Donanma Radyo Đletisim Servisi için bir radyo istasyonu kurmustu. Đstasyonda kullanılan ekipmanın telif haklarından da Tesla bin dolara yakın bir gelir sağlamıstı. Đstasyonun bas mühendisi 20 bin kilometre uzaklıktan gönderilen mesajları algılayabildiğim söylediğinde bunu sakinlikle karsılamıstı çünkü o bunun olanaklı olduğunu çok önceden biliyordu. "Böylece benim 1899 ile 1900 yılları arasında gerçeklestirdiğim deneylerin geçerliliğini ispatlamıs oluyorsunuz" diye cevap verecekti. Ne yazık ki patlak veren savas nedeniyle telif haklarından elde ettiği gelir de kesilecekti; istasyon da Amerika'nın savasa girdiği 1917 yılında kapatılacaktı. New York Times, 6 Kasım 1915 tarihinde, Londra Reuters haber ajansına dayanarak birinci sayfadan verdiği bir haberle Tesla ve Edison'un Nobel fizik ödülünü paylasacaklarını duyuruyordu. Ertesi gün Times'dan gelen bir muhabire kendisine bu konuda hiçbir resmi bilgi ulastırılmadığını anlatacaktı Tesla. Ama, ödülün kendisine verilis sebebinin telsiz enerji nakli konusundaki çalısmaları olabileceği konusunda fikir yürütüyordu. Bunun sadece dünyevi değil "yarattığı kozmik çaptaki etkilerle" evrensel bir değeri olduğunu söylüyordu. Muhabire daha sonra patlayıcıların değil elektrik dalgalarının silah olarak kullanılacağı bir geleceğin savaslarını anlatmaya baslayacaktı. Daha sonra ise yapıcı bir yaklasımla, "Göklerin aydınlatılabileceği, okyanusların evcillestirileceği; denizlerin sulama için, toprağın gübreleme için, günesin de enerji elde etmek için kullanılacağı" bir gelecekten de bahsedecekti. Edison'un hangi sebeple Nobel ödülüne layık görüldüğü kendisine sorulduğunda da incelikle bu beyefendinin bir düzine Nobel ödülünü hak ettiğini söyleyecekti. Edison ise, kendisine bu konuda fikri sorulduğunda, resmi bir tebligat almadığını söyleyecek ve bu konuda daha fazla yorum yapmaktan kaçınacaktı. Robert ve Katharine bu habere sasılmamıs, çok sevinmislerdi. Hemen kendisine bir tebrik mesajı yollayacaklardı. Her zamankinden ağırbaslı bir tavır takınmaya baslayan Tesla da, "Aslında birçok kisi bu ödüle layık. Ama teknik literatüre benim adımla geçen en az dört düzine bulusla ben de bu onura daha az layık değilim. Bu, hata yapmaya eğilimli bir grup insanın değil, pek nadiren hata yapan tüm insanlığın bahsettiği gerçek ve kalıcı bir sereftir. Bana kalsa buluslarımın herhangi birine gelecek bin yılın Nobel ödüllerini verirdim." Bundan sonraki gelismeler biraz daha karmasıktı. Batı basını bu haberi almıs ve gerçekliğini kontrol etmeden tüm ülkeye yaymıstı. Times'da bir kere daha Tesla ile Nobel ödülünün sahibi sıfatıyla yapılan bir röportaj yayımlanacaktı. Muhabire anlattığı hikayeler tipik Tesla tarzıydı. Dünyanın ses nakli konusundaki fikirlerini hala anlayamayısına hayret ettiğini söylüyor, New York'tan telefon eden her hangi birinin, hiçbir ara teçhizata gerek duymadan dünyanın istediği yeri ile konusabileceği, Avrupa'daki savas manzaralarının bes dakika içerisinde Amerika'dan seyredilebileceği bir teknolojinin gelistirileceğinden söz ediyordu. Dünyadan geçecek olan akım, verici istasyonundan sonsuz bir hızla yayılacak, 12 bin kilometre gibi bir mesafe sonrasında ısık hızına doğru yavaslamaya baslayacak, daha sonra bu bölgede tekrar hızlanarak alıcı istasyonuna sonsuz bir hızla ulasacaktı. "Bu mucizevi bir olay. Telsiz insanlık tarihine bir kasırga gibi girmek üzere. Bir gün dünya çapında kurulacak, sözgelimi, altı istasyon sayesinde tüm dünya insanları birbirleri ile salt ses yolu ile değil, görüntü aracılığı ile de haberlesebilecekler." Fizik bilgisindeki eksikliğe karsın (Tesla ısıktan daha hızlı seyahat edecek bir varlık olamayacağı fikrine karsı çıkıyordu) kehaneti kusursuzdu. Elbette ki bugünün eszamanlı- mikrodalga yayan televizyon uydularını öngörebilecek bir zamanda yasamıyordu ama buna yakın bir seyler zihnini mesgul ediyordu; ne de olsa daha gençken ekvatorun çevresinde dünya ile eszamanlı dönecek bir çember kurma projesi hayallerini süslüyordu. Televizyonu icat edemedi ama hayal edebiliyordu. Dört yıl sonra Johnson, Tesla'ya, futbol maçlarını evden seyredilebilecek bir sekilde ekrana yansıtabilecek bir icat olup olamayacağını soracaktı. Tesla, "Sov dünyasına girmeden de zengin olabileceğimi düsünüyorum" diye cevap verecekti. Literary Digest ve The Electrical World of New York 14 Kasım baskılarına Edison ve Tesla'nın Nobel ödülünü paylasmaları üzerine bir haberle girmeye hazırlanıyorlardı ki Reuters'in bu defa Stockholm'den geçtiği bir haber bomba etkisi yaratacaktı. Nobel Komitesi, ödülün, X ısınlarını kristalin yapısını anlamak amacıyla kullandıkları çalısmaları vesilesiyle Đngiliz bilim insanı Profesör W. H. Bragg ve oğluna layık görüldüğünü duyurmustu. Ne olmustu? Nobel Ödülü Vakfı bir açıklama yapmaktan kaçınıyordu. Bir biyografi yazarı yıllar sonra Tesla'nın, önemli kesiflerde bulunan bir bilim insanı olarak ödülü basit bir mucit olan Edison'la paylasmayı reddettiğini öne sürecekti. Bir diğer biyografi yazarı bu teoriyi daha da ileri götürecek, Edison'un sadistçe ve seytanca bir tavırla paraya acilen ihtiyaç duyduğunu bildiği Tesla'yı 20 bin dolardan mahrum etmek için ödülü almayı reddettiğini yazacaktı. Ama ne Tesla'nın, ne de Edison'un ödülü reddettiğine dair somut herhangi bir delil vardır. Nobel Vakfı, "Bir kimsenin ödülü almayı reddetme eğiliminde olduğuna dair bir söylenti nedeniyle ödülün verilmekten vazgeçilmesi fikri akla yakın bir açıklama olamaz" yorumunda bulunacaktı basitçe. Ama vakıf Edison ve Tesla'nın ilk tercihleri olduğu görüsünü de reddetmiyordu. Edison yeterince üne ve servete sahipti, böyle bir onura da ihtiyaç duymuyordu belki de. Ama Tesla'nın hayal kırıklıklarına bir yenisi daha eklenmisti. Ve surası muhakkak ki bu olay hiç de iyi bir reklam olmamıstı onun için. 19. UÇAN SOBA Yeni türbinin gelistirilmesinde karsılasılan zorluklar hiç de yabana atılır cinsten değildi. Đlk yaptığı modelin basarısı ile umutlanan Tesla, buharla çalısacak daha büyük bir tasarımın yapımı için New York yakınlarındaki Waterside Đstasyonu'nda çalısmalarına basladı. Burası Edison'un kasabasıydı ve halkın çoğunluğunu da Edison Sirketi'nde çalısan mühendisler olusturmaktaydı. Daha isin basından sorun çıkacağı belli olmustu. Mühendisler Tesla'nın ise öğleden sonraları saat bes gibi gelmesinden, parasal olanaksızlıklar yüzünden türbinin yeterli test edilememesinden sikayet ediyorlardı. Sonunda üç türbinin üretilmesi için Milwaukee'deki baska bir sirkete basvurdu. Ancak mühendislerle arasındaki gerginlik değismeyince testleri terk etti. Türbin üretiminde bir baska önemli sorun daha vardı. Saniyede 35 bin gibi yüksek devirlerde, merkezkaç kuvveti metalin dönen diskler arasında sıkısmasına sebep oluyordu. Gerekli metalin gelistirilebilmesi için teknoloji henüz yetersiz kalıyordu. Westinghouse'un tren yolları ve aydınlatma sirketinin yöneticisi kendisinden yeni türbin hakkında bilgi istediğinde Tesla türbininin hafifliği ve yüksek performansı ile diğer tüm modellerden daha üstün olduğunu bildirecekti. Aslında türbini küçük bir uçak modelinde denemek istediğini söylüyordu. "Bu sizi sasırtmasın" diye yazıyordu, "beni bir gün New York'tan Colorado'ya küçük gaz sobalarına benzer bir uçakla seyahat ederken görebilirsiniz." (Uçak ancak otuz kiloya yakın bir ağırlıkta olacaktı ve gerektiğinde bir pencereden kalkıs ya da inis yapabilecekti.) Bu hayal çok etkileyici olmakla beraber Westinghouse'un siparis vermesini sağlayacak kadar gerçekçi görünmüyordu. Bunun üzerine türbin gelistirme çalısmalarını devam ettirebilmek amacıyla iki sirket için aynı anda çalısmaya baslayacaktı. Bu, Tesla için yeni bir seydi. Türbinin, yanıcı gazlarla da çalıstırılabilmesini sağlayacak bir sekilde, valflı silindirini gelistirmisti. Bu mekanizma, Fle-ming'in vakum-diyotu ile birlikte, geleceğin modern akıskan tekniklerinin temelini olusturacaktı. Ama diğerlerinde olduğu gibi bu kesfinden de kar etmeyi basaramayacaktı. Bugün Tesla'nın türbini çok önceden hak ettiği ilgiyi yeniden çekmeye baslamıstır. Birçok sirket Tesla türbinine dayandırdıkları teknolojileri yenileyerek ve uyarlayarak birçok kullanım alanında faaliyet göstermektedir. Ancak geleceğin basarıları ile günün faturaları ödenemiyor-du. Tesla günlük çalısmalarının ve Delmonicolar'daki eğlencenin giderlerini karsılayabilmek için hayli çaba harcıyordu. Aidatlarını ikinci kez ödemediği için Oyuncular Kulübü üyeliğinin düsürülmesi tam bir sosyal çöküsü ifade ediyordu. Mark Twa-in'in ve Stanford White'ın yokluğunda zaten eski uğrak yerlerinin de tadı tuzu kalmamıstı. Gazetelerde adına hala sık rastlanıyordu, essiz hayal gücü hala mansetleri süslüyordu. Gerçeğe dönüsmese bile fikirleri büyük bir haber değeri tasıyordu zaten. English Mechanic and Science dergisinde "Tesla Med-Ceziri Savası Đmkansız Kılacak" baslıklı bir yazı yayımlanmıstı. Patlayıcılar kullanılarak okyanusta istendiği zaman devasa dalgalar yaratılabileceğinden söz ediyordu. Zihninin çocuksu yanının bunun gibr iddialar ortaya attığına daha önce de rastlanmıstı. Times'a yazdığı bir mektupta icatlarına hiçbir zaman hak ettikleri değerin verilmediğinden yakınıyordu. Mektubun yayınlandığı sayfanın yarısında da üzüntüsünü ve hayal kırıklığını ikiye katlayan bir kisiden, zamanın yeni kahramanından, Orville Wright'tan söz edilmekteydi. Wright'la yapılan röportaj baskent Washington'daki düz bir çayırlıkta gerçeklestirilmisti. Daha önceleri pek çok kereler ha-valandırabilmeyi basardığı uçağı ile bir deneme uçusu daha yapmak üzereydi. Ancak bu uçus her zamankinden daha önemli ve özel bir deneme olacaktı, zira baskan. Tedy Roosevelt, Beyazsa-ray'dan Wright'a Birlesik Devletler'in ilk uçan baskanı olma sıfatına nail olabilmek için kendisinden davet beklediğini söylemisti. Wright'ın o an içinde bulunduğu gayet sinirli ruh hali bu sartlar altında hos görülebilir bir durumdu. Nitekim isin tek tehlikeli yanı hasmetli baskanın bütün o uzun botları, koruyucu gözlükleri ve kaskı giyerek hayli gülünç bir duruma düsecek olması değildi. Denemenin ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin farkında olan Wright, Amerika Birlesik Devletleri baskanının hayati sorumluluğunu kendi üzerine almak istemiyordu haklı olarak. Ama baskana hayır demek de daha az riskli bir is değildi. Binlerce kisilik bir izleyici topluluğu deneme uçusunun yapılacağı meydanda toplanmıs, Wright'ın karar vermesini bekliyordu. Wright, motoru tekrar söküp takarak son denetlemeleri yaparken düsünmeye de fırsat bulmustu. En sonunda rüzgar ölçerini kaldırdı ve sonuçlarını incelemeye basladı. Topluluk nefesini tutmus bekliyordu. Hafif bir meltem aletin kanatlarını si-siriyordu. En sonunda rüzgar ölçerini indirecek ve yiğitçe "Uçus gerçeklestirilemez" diyecekti. Aynı sayfada, bir sütun ötede Tesla'nın havacılık üzerine fikirlerine yer verilmisti dergide. Bütün hayatı boyunca yüksek süratli gelismis uçak motorları tasarımı üzerinde çalısmıstı ama tek bir patent dahi almamıstı. Bu arada rekabetin nelere mal olabileceği üzerine de hiç düsünmüyordu: "Sonradan üretilen diğer tüm uçakları, prototipleri olan Langley'in yanına koyarsanız göreceksiniz ki tam anlamıyla kaydedilebilmis tek bir somut ilerleme dahi yoktur. Aynı pervaneler, aynı motorlar, aynı dümenler, kayda değer tek bir gelisme yoktur... buna karsın yarım düzine havacı göklerin hakimi, imparatoru ilan edilmistir. J. D. Rockfeller'a bu unvanı layık görmek çok daha uygun olacaktı. Ama yüksek kalitede yanıcı akaryakıtın sağlanmasına kadar kendi ağırlıklarının birkaç mislini yerçekimine karsı kaldırabilen motorlar üretilemeyecektir." Langley uçağının hava bosluğuna maruz kaldığı takdirde çakılacağını, helikopterin, diğer dezavantajları bir yana bırakılırsa, bu açıdan çok daha güvenli olduğunu söylüyordu. Havadan daha ağır bir hava tasıtının ise tamamen yeni ilkeler doğrultusunda insa edileceğini, bunun da gerçeklesmesinin pek yakın olduğunu öngörüyordu. "Bunun gerçeklesmesi sanayi ve ticaret dünyasında yepyeni bir çığır açacaktır. Yeter ki hükümetler telsiz enerji naklinde olduğu gibi Đspanyol Engizisyon Mahkemesi tavrı takınmasınlar. Bu, insanlığı göklerin gerçek hakimi kılmaya yetecektir." Elbette bu öngörüler her zamanki gibi acılarının desilmesine ve diğerlerinin ona karsı duyduğu hıncın artmasına neden oluyordu ama yine her zaman olduğu gibi kehanetleri gerçek olacaktı. Waldorf'ta bir amiralle yemek yeme serefine eristiğinde "havacılık gemilerinden" bahsedecek ve yine telsiz telefon görüsmelerinin bir gün tüm dünyaya yayılacağından dem vuracaktı. Hafif uçağının, ya da uçan sobasının -günümüz terminolojisinde bu hava tasıtlarına (basit helikopterlerle karıstırılmaması gerekir) VTOL, dikey kalkıs ve inis yapabilen uçaklar denilmektedir- patentleri için ancak 1921 ve 1927 yıllarında basvurabilecekti ve patent haklarını 1928 yılında alabilecekti. Aynı zamanda bu, muhtemelen finansman eksikliğinden, bir prototip üretmeden patentini aldığı tek icadıydı. Patentleri belgelendiğinde mucit yetmis iki yasındaydı. Küçük uçak ki Tesla uçağının bin dolardan daha az bir fiyatla satılması gerektiğini düsünüyordu, helikopteri andıran pervanesi sayesinde dikey kalkıs yapabiliyordu. Kalkıstan sonra pilot bir mekanizma ile pervanenin normal uçaklarda olduğu gibi burna yerlesmesini sağlıyor ve böylece uçan soba yola koyuluyordu. Pilot koltuğu, kanatlar yatay pozisyondayken yukarı bakacak sekilde kendi etrafında dönebiliyordu. Tesla'nın güçlü ama çok hafif türbini sayesinde uçak büyük bir hızla öne doğru atıla-biliyordu. Aynı islem tersi yönde tekrarlanarak uçağın -garaj çatısı, oturma odası, ya da küçük bir geminin güvertesi gibi dar alanlara- inis yapması sağlanabiliyordu. Tesla'nın dikey kalkıs fikri ölümünün üzerinden on yıl geçtikten sonra islerlik kazanabilecekti ancak. 1950'lerin ilk yıllarında Convair ve Lockheed, daha sofistike mühendislik teknikleri kullansalar da, özünde Tesla'nın prensibine sadık kalan yeni modeller üretmeye baslayacaklardı. Bu tasıtların en basarılısı Convair'in ürettiği XFY-1 idi. "Pogo" yaklasık dört ton ağırlığında 5.850 beygir gücünde Allison T-40 turbo motora sahip bir savas uçağıydı. Karada iken kuyruğu yerde, burnu göklere bakar bir sekilde duruyordu. Harekete geçtiğinde dikey kalkıs yapıyor, sonra doksan derecelik bir rotasyonla yatay pozisyon alıyordu. 4.500 metre yükseklikte, saatte 965 kilometre hıza çıkabilecek sekilde dizayn edilmisti. "Pogo" testlerde genellikle basarılı olmasına karsın donanma üretime geçmekten vazgeçmisti. Allison motorun gerektiği kadar güçlü olmadığına ve pilotun döner koltuğunun ani değisiklikler için yetersiz olduğuna karar vermislerdi. Buna karsın dikey inis ve kalkıs yapabilen tam teçhizatlı bir hava tasıtının ticari ve askeri avantajları da göz ardı edilemeyecek kadar çoktu. Basarılı testler üzerinden birçok yeni deneme gerçeklestirildi. Ancak 1980'lere kadar bu sistemde istenilen noktaya ulasılamadı. En sonunda uçağın gövdesinin değil, motorlarının doksan derecelik bir rotasyonu gerçeklestirebildiği, bu sekilde dikey inis ve kalkısın mümkün olabildiği bir sistem gelistirilecekti. Bu sistemle üretilen Amerikan modellere "Harrier" Sovyet modellere ise Yak- 36 adı verilmistir. Tabii ki bugünün VTOL'leri yanında Tesla'nın ufak-uçan sobası bir hayli ilkel kalmaktadır. Ama jet motor teknolojisinin gelistirilmesinden onlarca yıl önce bunun baska türlü olması da düsünülemez. 1950'lerde Convair ve Lockheed'in gerçeklestirdiği testler Tesla'nın modelinin VTOL arastırma gelistirme çalısmalarında kaçınılmaz bir ilk basamak teskil ettiğini gözler önüne sermektedir. Yugoslav Review dergisi Tesla'nın çalısmalarının güçlendirilmis uçusun gelismesinde ilk adımı teskil ettiğini öne sürmüstü bir sayısında. Bu saygın dergi, Tesla'nın Belgrat'taki kağıtları arasında bir roket motoru gelistirme çalısmalarının 1895 yılındaki laboratuvar yangını ile birlikte sona erdiğini gösteren belgelere rastlanıldığını öne sürüyordu. Belgrat'taki Nikola Tesla Müzesi'nde ayrıca jet-itisli, dört tekerlekli ve hem havada, hem karada gidecek tarzda bir "aeromo-bil"in tasarımlarına da rastlanılabilir. Müze yetkililerine göre bunlara ilaveten "Tesla'nın ölümü ile değerlerini yitiren yakıt, beygir gücü ve baska bazı seylerin hesaplamalarını içeren" çalısmalar da müzede koruma altına alınmıstır. Bunun yanı sıra gezegenler arası seyahat edebilecek bir gemi de tasarlamıstı. Tabii bu bilgilerden Batılı meslektasları asla haberdar edilmemisti. Ayakları "dünyaya" bastığı zamanlarda Tesla, özel tasarım aydınlatma tüpleri ve havalandırma sistemleri üzerinde çalısıyordu. Bu arada yatırımcılara, üreticilere türbininin çelik imalathaneleri ve fabrikalardan yayılan atık gazla da çalıstırılabileceğini anlatan mektuplar yazıyordu. Bu sayede bacalardan duman çıkmayacak, tükenebilir yakıt kaynakları için de endiselenmeye gerek kalmayacaktı. Hayal gücü geleceğin dünyasında seyahat ederken mali durumu ise gayet berbat olan günün kosullarına saplanmıs kalmıstı. Mucit ile Scherff arasında parasal konular ile ilgili olarak sert bir tartısma yasanmıs ama bu durum kısa süre içinde savusturul-mustu. Sherff, tefecilerin kendisini sıkıstırdığını, karısının hastalığı nedeniyle de borca girdiğini anlatıyor, Tesla'nın kendisine bir miktar ödeme yapmasını umuyordu. Tesla ise yükseklerden atarak borçlu olduğu Scherff e su cevabı verecekti: "Rica ederim üzülmeyin. Biliyorsunuz ki, yasadığınız deneyimler sıra dısıydı ve bunlar size maddi kazanç sağ-lamadıysa da içsel yeteneklerinizin gelismesinde önemli rol oynamıslardır..." Scherff her zamankinden daha ısrarcı davranınca bir miktar para göndermek zorunda kalacak ama birkaç sasaalı laf etmekten de geri kalmayacaktı: "Üzülerek söylemek zorundayım ki, soğukkanlılığını ve özgüvenini yitirmeye baslamıssın... Kendini toparlamalı ve kötü ruhları sürgün edebilmelisin..." Eski çalısanı ve sadık dostunun ahlaki yanını kuvvetlendirmek için de buhar ve gaz türbinlerinin ve bir besleme ünitesinin tamamlanmak üzere olduğunu, bunların devrim niteliğinde olduklarını da sözlerine ekleyecekti. "Su an bu icatlarım ile çalısacak yeni lokomotif, otomobil ve torna tasarımları üzerinde çalısmaktayım. Sonucun muazzam bir basarı olacağından eminim. Tek sorun nereden ve ne zaman nakit bulabileceğimdir. Ama pek yakında para sel gibi akmaya baslayacak ve o zaman beni her istediğin an arayabileceksin." Daha sonra Scherff, Tesla'ya terapötik nitelikli aygıtlarından bir tanesinin piyasaya sürülmek üzere olduğunu bildirmekten mutluluk duyduğu bir mektup yazacaktı. Çünkü kendisinin de muhtemelen bunlardan birine ihtiyaç duyacağını da ekliyordu. Para hiçbir zaman "sel gibi" akmadıysa da Tesla birkaç büyük finansör bulabilmeyi basarmıstı. Bu sayede 1910 yılında 400 bin dolar sermaye ile, baskalarıyla birlikte soğutma gibi ticari kullanım alanlarına hizmet vermeyi de hedefleyen, Tesla Ozon Sirketi kurulacaktı. Daha sonra da Hoadley ve Knight'ın mali desteği ile büyük gemilere ve Alabama Kömür ve Çelik Sirketi'ne türbin üretmek amacıyla bir milyon dolar sermaye ile Tesla Motor Sanayi kurulacaktı. Bu dönemde Tesla diğer sorunların yanı sıra eski çalısanlarından Fritz Lowenstein ile de bazı sıkıntılar yasamaktaydı. Colorado'daki çalısma günlerinden beri Tesla, Lowenstein'ın sadakatinden süphe etmekteydi. Alman mühendisle Wardenclyffe projesinde tekrar birlikte çalıstıklarında güvenini yeniden kazanacaktı ama birkaç yıl içerisinde parasal konularda aralarında yine bir anlasmazlık bas gösterecekti. Lowenstein sonradan radyo aygıtları konusunda basarılı bir mucit olacaktı. 1916 yılında Marconi Telsiz Telgraf Sirketi ile Marconi'nin patentlerinin Tesla'nınkilerden etkilendiğini savunan Kilbourne & Clark arasındaki davada düğümü çözecek kisi olarak tanıklık edecekti. Son anda Lowenstein taraf değistirecek ve Marconi'yi destekleyecekti. Yalancı sahitlik ettiği öne sürülecekti ama hiçbir sey ispat edilemeyecekti. Fakat Tesla'nın dostluğunu da sonsuza kadar kaybedecekti. 1910 ile 1915 yılları arasında Tesla Alman mühendise oldukça yüklü miktarlarda borç vermisti. Üç yıl sonra Tesla, Lowenstein'a protesto çekecek ama kendisini mahkemeye vermeyecekti. Kendi hesabına hatırı sayılır bir üne kavusan Anne Morgan da babasının ölümünden sonra kendi hayat tarzını sürdürüyordu. Tesla'nın türbini gibi Anne da bir güç istasyonu gibi çalısmaktaydı; hayatı, eğitim, çocuk haklan, kadınların çalısma kosulları ve göçmen sorunları gibi insani konular çevresinde dönmekteydi. Zenginlerin moda ve hizmetçi sorunlarına kafasını yormayı hiç mi hiç düsünmüyordu. Zevkli Avrupa turundan döner dönmez Manhattan'daki kadın hakları oturumlarına katılabilecek kadar çok yönlü bir insan olmustu. Sosyoloji diploması almadan tüm Amerika'yı dolasmıs, kadın derneklerinde konusmalar yapmıstı. Hukuk adamlarıyla, evsizler ve sömürülen kadınlar üzerine toplantılar düzenliyordu. Tesla'ya gençliğinde duyduğu askı unutmus olmasına karsın onunla olan iliskisini de tam anlamıyla bitirmemisti. "Seninle bu kıs görüsebilmeyi umut ediyorum" diyordu, "ve son görüsmemizin üzerinden koca bir yıl geçmis olmasından dolayı ne kadar üzgün olduğumu da bilmeni isterim. Geçen tüm bu aylar çalısmalarına istediklerini kattı mı, arzuladığın ilerlemeyi kaydedebildin mi...?" Eski dostunu yeniden kazanmanın mutluluğunu yasayan Tesla övünmeyi de ihmal etmeyecekti: "Seninle son görüsmemizden beri kaydettiğim ilerleme oldukça büyük ve tatmin edici oldu. Fikirler kafamda daha önce hiç olmadığı gibi hızla uçusuyorlar. Bunların büyüdüğünü ve gelistiğini görüyor, mutlu oluyorum, dünyevi anlamda basarılı olduğumu söyleyebilirim." 25 Mart 1911 tarihinde meydana gelen Triangle Fabrikası yangınında, kötü kosullarda ve düsük ücretlerle çalıstırılan, aynı zamanda çoğunluğunu genç göçmen kadınların olusturduğu isçilerden bir çoğu kavrulmamak için camlardan atlamıs ve hayatlarını kaybetmisti. Bu olayın yarattığı öfke dalgası isçilerin sendikalasması ve çalısma kosullarının iyilestirilmesi sürecine de bir ivme kazandırmıstı. Yaralanan birçok isçi güvenlik önlemlerinin ne derece ihmal edildiğini gözler önüne sermisti. Bu felaket Anne Morgan'ın genç bir kadın olarak üzerinde durduğu konuların hayata geçmesine katkıda bulundu. Grevdeki isçilerle birlikte yürüyüslere katılıyor, davaları için dört bir yana çetin mektuplar yazıyordu. Giyinisi, art arda sigara içisi, atesli konusmalarıyla, gazetecilerin de kendisini tanımladığı gibi, esaslı bir tipti. Enerjik yaratılısının "bulunduğu yerin atmosferini elektriklendirdiği" söyleniyordu. Bir biyografi yazarı Anne Morgan'ın androjen tavırları ile Tesla'nın sözde aseksüel yaradılısının dostluklarının temelini olusturduğunu düsünüyordu. Hiç süphesiz para ve toplumsal statü daha büyük bir çekim alanı yaratıyordu. Tesla, yıllar yılı süren amansız para arayısları sırasında, Anne Morgan'ın babasının ve ağabeyinin kapısını da asındırmıstı ama Anne bu konuda kendisine pek de fazla destek çıkmamıs, esprili bir sekilde sırtını sıvazlayarak snop hayat tarzını 'ti'ye almıstı. Yine bir kadın fonu için para toplamaya çalıstığı sıralarda 'Yoksul Evleri' ve 'Yurttaslık' baslıkları altında yazılar yazmıs ve Tesla'ya yollamıstı. Yoksul evlerinin barbarların ve kötülerin yuvalan olarak görüldüğünden dem vuruyordu. Hükümetin bu evlerin durumunun iyilestirilmesinde etkin bir rol oynaması gerektiğine inanıyordu. Sözlerini söyle tamamlamıstı: "Sen de bu fona 100 dolar ile katılan otuz kisiden biri olmak ister misin?" Tesla'nın bu mektuba bir cevap verdiğini gösteren hiçbir belge bulunmuyor. Zaten otel kirasını bile ödemekte hayli zorlandığı bir dönem yasamaktaydı. Masasının üzerinde Katharine Johnson'dan gelen yanıtlanmamıs bir mektup daha duruyordu: "Bazen düsünce transferi hakkında bildiklerimi sana da anlatacağım bir gün gelecektir diye umut ediyorum. Son üç yıl içinde harika deneyimler yasadım; bunların çoğu simdiden flulastı ve bu nedenle sizin için bilimsel açıdan oldukça önem tasıdığına inandığım bu tecrübelerin aktarılamadan silinip gitmesinden korkuyorum. Daha iyi bir tanımlama bulamadığımdan ben buna 'düsünce transferi' diyorum. Belki hepsi bundan ibaret de değildir. Seninle birlikte olduğumda bunlardan söz etmek istiyorum ama bu anlarda konusmak istediğim esas konulardan baska her seyden bahsediyor buluyorum kendimi. Yarın Cumartesi, mutlaka gel." 20. RADAR Tesla'nın Wardenclyffe yıkımının hemen ertesinde yasadığı parasal sorunlar, 1916 yılının Mart ayında 935 dolar tutarındaki kisisel vergilerini ödemediği gerekçesiyle New York'ta mahkemeye çağırılması ile iyiden iyiye yıpratıcı bir hal almıstı. Zaten eski isvereninin vergileri ile ilgili endiseleri nedeniyle geceleri uykuları kaçan Scherff'in korktuğu basına gelmisti. Bütün yerel gazeteler öykünün üzerine atlamıstı. Edison, Washington'da savunma sahasında bir ihale kapmısken, Westinghouse, General Electric, Marconi ve diğer daha küçük çaptaki yüzlerce firma Tesla'nın patentleri ile servetlerine servet katarken, talihi Tes-la'ya hiç de merhametli davranmıyordu. Mahkemede yıllardan beri Waldorf-Astoria'nın açtığı kredilerle yasamını devam ettirebildiğini, tek kurusu olmadığını ve borç içinde yüzdüğünü itiraf etmek zorunda kalmıstı. War-denclyffe'in insa edildiği arazi elinden alınmıs ve New Yorklu bir avukata satılmıstı, her yerde vergi borcu nedeniyle hapse girebileceği konusuluyordu. Yine de tüm bu felaketler zinciri ile eli kolu bağlanmısken, neredeyse otuz yıl sonra radar adı ile anılacak aygıtın temel prensiplerini kesfedip yayınlatabilmisti. Amerika 1 Nisan 1917 tarihinde Birinci Dünya Savası'na girdiğinde, Almanlar müttefiklerin neredeyse bir milyon tonluk gemilerini suların altına yollamıstı. Herkes denizaltıların tespit edilebilmesini sağlayacak bir yol arayısına girmisti. Almanlar, Fransa'ya ve Đngiltere'ye uçaklar ve zeplinlerle hava saldırılan düzenliyordu ama bu saldırıların önceden fark edilebilmesini sağlayacak bir sistem gelistirilememisti. Hava saldırılarının bir gün gelip çok etkili olacağı tahmin ediliyordu ama hava kuvvetleri o günlerde henüz romantik bir birim olmanın ötesine geçememisti. Alman uçakları Paris üzerine ilk defa bomba yağdırdığında Parisliler sokaklarda toplanıp olayı seyre dalmıslardı. Londralılar sehirlerinin maruz kaldığı ilk hava saldırısına tanık olabilmek için bahçelerdeki çuha çiçeklerini ve çimleri ezmeyi bile göze almıslardı. Bir uçağın alevler içinde yere çakılması bir gazetede "Londralıların hayatları boyunca seyrettikleri en etkileyici bedava gösteri" olarak anlatılmıstı. Bombaların kurbanları dahi, The Lancet'te yazılanlara bakılırsa, yasadıkları bu olağanüstü ve essiz deneyimin etkisiyle fazla bir öfke göstermiyorlardı. Bu olay halkın savasın baslangıcından beri yasadığı duyguları harekete geçiren deneylerin en sasa-alısıydı. Savas Đngilizlerin kendilerini daha bir Đngiliz gibi hissetmelerini sağlamıstı. Bu açıdan bakılınca Tesla'nın radar gelistirme çabalarının da hava kuvvetlerinden ziyade deniz kuvvetlerine yönelik olması daha anlasılabilir bir hale geliyor. "Durağan dalgalar telsiz telgrafın ifade ettiğinin ötesinde bir anlam tasımaktadır. Örneğin bunların uygun kullanımı sayesinde, verici istasyonundan yayınlanan dalgalar aracılığı ile dünyanın herhangi bir yerindeki bir nesnenin, örneğin bir geminin, görece konumunu ya da seyrini, uzaklığını, ya da hızını tespit edebilmek mümkün olacaktır." Tanımını yaptığı aygıt II. Dünya Savası'na birkaç yıl kala yoğunlastırılmıs bir program ile gelistirilen atmosferik atıslı radarın özelliklerini tasımaktaydı. Tesla bunu bir sualtı radarı olarak tasarlamıstı ancak bu elektromanyetik dalgaların sualtında çok fazla atonasyona maruz kalması nedeniyle mümkün olamayacaktı. Son yıllarda yapılan arastırmalara karsın halen okyanusların altından radar, yüksek frekanslı radyo sinyalleri, ya da ısık dalgalarının istenilen sekilde yayılması sağlanamamıstır. Ancak Tesla'nın çok düsük frekanslı dalgaları suların içine yayılabilecek ve komünikasyon alanında bir çığır açacaktı. Tesla'nın radarı su altındaki nesneleri saptayamıyordu ama o günlerde bu aygıtın baska bir amaçla kullanılabileceği de düsünülmüyordu. Edison da donanma ile birlikte bu konuya eğilmeye baslamıstı. Alman U-botlarının bir sekilde tespit edilebilmesi için yoğun bir çalısmaya girismisti. Ama en sonunda, isin içinde Edison'un da olmasına karsın, bunun bir rüya olduğu düsünülmeye baslanacaktı. Edison da bu arada gırtlağına kadar donanma bürokrasisinin içine gömülmüs, arastırma departmanındaki kıyasıya çekismeden bir hayli bunalmıstı. Düsünceleri donanma mensupları tarafından küstahça baltalanıyor, bu arada kendisi de harap oluyordu. Pasaklı ama varlıklı Edison, Washington'daki dalgalarla boğusurken, fakir ama züppe Tesla da New York'ta mücadele veriyordu. Her iki mucit de kendi aralarındaki uçurum kadar, yeni çağın atom fizikçileri ile kendi aralarındaki uçurumun da derinlesmeye basladığının farkındaydılar. Artık Einstein'ın konusulacağı çağ açılıyordu. Yeni insanlar, branslasma henüz altın çağına girmis olmasa da, kendi dallarında uzmanlasıyorlardı. Amerikalı Fizikçiler Derneği'ne üye oluyorlar ve dergilerinde yayımlananlar dısındaki görüslere prim vermiyorlardı. Pratisyenler (mühendisler) ile teorisyenler (fizikçiler) arasındaki ayrım keskinlesmeye baslamıstı. Artık Tesla, Pupin gibi mucitlerin, bilim insanlarının, mühendislerin, ya da Edison gibi kimyagerlerin ve mucitlerin dönemi kapanmıstı. Yeni fizik dalgalara karsı partiküler tartısmaları öne çıkıyor, Tesla'nın kendine has kozmik teorisine dayanarak reddettiği Einstein'ın özel izafiyet teorisi fizikçilerin zihnini mesgul ediyordu. Teorik olarak savunulan dinamik evren fikrini tam anlamıyla içine sindiremese de Einstein'ın genel izafiyet teorisi bir bütün olarak 1916 yılında yayımlanacaktı. Einstein bu belirsizlikten rahatsızlık duyduğu için sonradan evrenin durağan ve değismez olabileceğini de tam olarak reddetmis olmamak için teorisine bir "yumusatıcı etmen" ekleyecekti. Bu durum Tesla'ya göre izafiyet teorisyenlerinin neden bahsettiklerini kendilerinin bile anlamadığının kanıtıydı. Kendisi de bir evren teorisi üzerine çalısmaktaydı ve uzun süredir üzerinde durduğu (ama yayımlanmayan) dinamik çekim teorisi üzerine bir bildiri hazırlamaktaydı. Atom enerjisinin birincisinin ise yaramaz, ikincisinin ise kontrol edilmesini olanaksız kılacak derecede tehlikeli olduğuna inanıyor ve bunu da sık sık dile getiriyordu. Einstein'ın da bu konuda ciddi kuskuları vardı aslında. 1928 yılında bile Dr. Mil-likan, insanoğlunun atomun enerjisinden faydalanabileceği bir yol olduğuna inanmadığını belirtiyordu. "Kömürümüz bittiğinde atom enerjisi kullanabileceğimiz fikri tamamıyla bilim dısı bir ütopyadır..." 1933 yılında Lort Rutherford "Atomun parçalanması ile elde edilebilecek olan enerji zayıf olacaktır. Atomun transform edilmesinin ortaya çıkaracağı enerjiden söz edenler günesi ay ısığı ile bir tutuyorlar" diyebiliyordu. 'Yeni fiziğe' dair bu nüktelerin bir tanesinin Tesla'nın Nobel ödülünü elinden aldığını düsündüğü Sir William Bragg'e atfedilmesi belki de acılarını deprestirmisti. Bragg söyle diyordu: "Elektromanyetiği Tanrı pazartesi, çarsamba ve cumaları dalga teorisi ile açıklıyor, Seytan ise salı, persembe, cumartesi günleri quantum teorisi ile." Tesla daha sonraki yıllarda daha bütünsel bir fizik teorisine bağlanacaktı. Tüm maddelerin ilksel bir tözden, tüm uzayı kaplayan ısıksal eterden türediğine inanıyordu ve cüretle kozmik ısınların ve radyo dalgalarının zaman zaman ısıktan daha hızlı hareket edebildiğini iddia ediyordu. Üniversitelerde görevli genç bilim insanları devlet destekli arastırma programlarının ne büyük bir nimet olduğunu yeni yeni fark etmeye baslamıslardı. Đsin ilginç yanı umutlarını kıran kisi, modern arastırma laboratuvarlarınm kurucusu Edison'un ta kendisi olacaktı. Donanma Danısma Kurulu'nda görev yaparken "büyük gelismeler için bilimsel arastırma elzemdir" diyerek ilk çıkısını yapmıstı. Daha sonraları donanmanın gerçeklere büyük oranda vakıf olduğunu söyleyecek ve asıl ihtiyaç duyulanın teorisyen-ler değil mühendisler olduğunu öne sürecekti. Ordu, daha çok sivil uzman barındırmak istese de Edison fizikçiye ihtiyaç olmadığı konusunda ısrar edecekti (tabii bir ya da iki matematikçi ise yarayabilirdi). Bilimsel konularda oldukça hırslı olan komutanların, en az üniversiteliler kadar huzuru kaçmıstı bu açıklamalardan dolayı. Peki ya denizaltı tarayıcıları ne olacaktı? Bilmek istiyorlardı. Bunun için yoğun bir arastırma programı uygulamak gerekmiyor muydu? Edison hiç canını sıkmıyordu, Donanma Arastırma Labora-tuvarı fikrini temelden hayalperestlik olarak yorumluyordu. Ama donanma ısrar ederse laboratuvarında islerin nasıl yürüdüğünü herkesin bilmesini isteyecekti: "Sistemimiz yoktur, kurallar yoktur ama bir yığın zamazingo bulabilirsiniz. Ve bu zama-zingoların çevresinde yeteri kadar dolasan mucitler eninde sonunda bir icatla çıkar ortaya." Ekibinin laboratuvara gübre bahçesi dediğinden bahsetmiyordu. Bu kadarı da üniversiteli bilim insanlarını harekete geçirmek için yeterli olmustu. Donanmayı atlatıp doğrudan en üstle bağlantı kurmaya çalısacaklardı. Ulusal Bilim Akademisi aracılığı ile baskan Wilson'a basvuracaklardı. Akademinin ülke için bilimsel bir cephanelik gibi islev göreceğini öne sürüyorlardı. Kısa bir süre sonra tüm bilimsel arastırma kurumlarına öncülük edecek Ulusal Arastırma Konseyi (NRC) kurulacaktı. NRC bünyesinde, üniversitelerin, hükümetin ve sanayi dünyasının önde gelen bilim insanlarını, mühendislerini barındırıyordu ve hem temel, hem de uygulamalı arastırmaları destekliyordu. Profesörlerin akıllıca bir hareketi de Washington'da Beyaz Saray'a ve Kongre'ye oldukça yakın bir bölgede bir karargah kurmaktı. Ulusal Arastırma Konseyi'nin Amerika'ya katkısı tartısılmaz nitelikteydi. Grup, is ve sanayi dünyasının da desteğini almıstı arkasına. Geleceğin süper gücünün bir taslağı belirmisti bile: Devlet, endüstri ve akademi üçgeni yirminci yüz yılda Amerikan hayatına seklini verecekti. Hükümet NRC'ye, Edison'un halen donanma hesabına üzerinde çalısmakta olduğu, Alman U- botlarını tespit edebilecek bir aygıt gelistirilmesi görevini verecekti. Fransız ve Amerikalı bilim insanlarının ortaklasa yürüttükleri bir denizaltı dinleme cihazı üzerine çalısmalar da sürüyordu. Geleceğin radarı üzerine fikirleri dikkate alınmayan Tesla ise dinleme cihazı gelistirmek gibi küçük islerle ilgilenmiyordu. Güdümlü füzeler ve kıyamet makineleri onun ilgisini daha çok çekiyordu. New York Times'a. en son icadından kıskırtıcı bir tarzla bahsetmisti. "Thor'un yıldırımları gibi" çarpacak olan bu silah bırakın orduları, deniz filolarını dahi yok edebilecek güçteydi. Times "Doktor Tesla bunun sansasyonel bir haber olmadığında diretiyor" seklinde not düsüyordu yazıya, "bu, yılları alan bir arastırma ve çalısmanın sonucudur." Bu füze, havada saniyede 480 kilometrelik bir süratle gidecek, pilota ihtiyaç duymayan ve ne motoru, ne de kanatları olan bir tasıttı, dünyanın herhangi bir yerini bombalamak için elektrikle yönlendirilecekti. Bunun gerçeklesmesini sağlayacak telsiz bir verici sistemini çoktan gelistirmis olduğunu ama güdümlü füzesinin ayrıntılarından söz etmek için henüz erken olduğunu da sözlerine ekleyecekti. Robot savas gemilerinden olusan filo hayalinden de vazgeçmemisti. Daha bir yıl önce hükümete "kıyılar boyunca stratejik noktalara uzaktan telsizle kumanda edilecek ve güçlü teleskoplarla izlenebilecek denizaltı, üstü ve hava tasıtları kontrol sebekeleri" yerlestirmeyi önermisti. Washington bundan daha tepkisiz davranamazdı bu çağrıya. Tek ilgilendikleri NRC'nin gelistirdiği ilkel dinleme cihazlarıydı. Bunlar da bir dereceye kadar ise yarıyorlardı. Çok sonraları sonar gelistirildiğinde bunun Tesla'nın adı konmamıs radarının prensiplerine benzer nitelikler tasıdığı görülecekti. Savas bittiğinde Edison da, en az Tesla kadar, savunma birimlerindeki bürokrasinin hayal gücü eksikliğinden dolayı hayal kırıklığı içinde ayrılacaktı görevinden. Önerdiği projelerinin bir tanesi bile donanma tarafından yürürlüğe konulmamıstı. Savasın bitmesinden çok sonraları ve Tesla'nın kendi radarının ilkelerini yayımlamasından on bes yıl sonra, yine Amerikalı ve Fransız bilim insanlarından olusan bir ekip Tesla'nın ilkelerine dayanarak yeni bir sistem gelistirmeye çalısacaklardı. Donanma arastırma biriminde görevli olan iki bilim insanı, Law-rence H. Hyland ve Leo Young, düsük enerji sekteli yüksek frekans sinyallerinin hem hava, hem de su üstü tasıtlarını tespit etmedeki islerliğini yeniden kesfedecekti. Amerika'da ilk radar testleri 1937 yılında yapılacaktı. Atlantik'teki bir destroyer filosu tespit edilebilmisti ve bu basarı üzerine XAF modeli gelistirilecekti. Daha ileri bir model daha sonraları 19 savas gemisinde denenecek ve savas sırasında çok iyi sonuçlar alınacaktı. Bu arada II. Dünya Savası'nda Hitler'in isgal tehdidiyle karsı karsıya kalan Đngilizler de bu konuda harıl harıl çalısıyorlardı. Đngiltere ilk mikro dalga radar istasyonunu kuracaktı ve bu az gelismis bir model olmasına karsın hava savaslarında üstünlük sağlamalarına yarayacaktı. Alman mühendisler de bu arada bir radar modeli gelistirmislerdi. Asında tüm dünyaya bu konuda ilham veren isim Tesla idi ama genellikle Đngiliz bilim insanı Robert A. Watson- Watt'ın adı anılacaktı radar teknolojisi ile birlikte. II. Dünya Savası'nda radar Nazi bombardımanlarına karsı tam zamanında yardımına yetismisti Đngilizlerin. Radar tüm dünya ülkelerinin temel savunma aracı olacaktı kısa süre içerisinde. Savastan hemen sonra da ticari havacılık ve denizcilik sahalarında boy gösterecek, uzayın kesfedilmesinde önemli bir görev üstlenecekti. Dr. Girardeau, Tesla'nın radarın prensiplerini yayımladığı zamanlar için sunları söylemektedir: "Đçinde bulunduğu dönemin teknolojisi göz önüne alındığında Tesla'nın kehanette bulunduğu ya da rüya gördüğü anlasılıyor. Ancak sunu da eklemek gerekiyor ki rüya görüyorduysa o da bir gün gerçek olacaktı." 1917 yılında bu icadının temel ilkelerini yayımladığında Tesla Chicago'da bulunmaktaydı. Kaybetmisti ama yenilme-misti ve tekrar daha pratik icatları üzerinde çalısmaya baslayacaktı. Chicago'da hem mühendislerle fazlasıyla muhatap olmak zorunda kalması, hem de dostlarında uzak düsmüs olması nedeniyle sancılı günler geçirmisti. Ama bu arada kendisine hayranlık duyan dostlarından biri -B. A. Behrend- Tesla'ya Amerika'daki her mühendisin layık görülmekten büyük onur duyacağı Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü Edison Madalyası'nı önerecekti. 21. ONUR KONUĞU B. A. Behrend o dönemin basarılı mühendislerinden birisiydi ve kendisi de Edison Madalyası'na aday isimler arasında gösteriliyordu. Ama dostu Tesla'ya yapılan haksızlıklar nedeniyle de derin bir üzüntü duymaktaydı. Đnsanlığa, dünyaya modern elektrik çağını açarak paha biçilmez bir hediye sunduğuna inandığı mucidin simdi basını sokabilecek bir otel odası için mücadele vermek zorunda kalmıs olması katlanılamayacak bir durumdu. Baskaları ticari olarak fazlasıyla faydalanırken Tesla'nın radyo alanındaki icatları için tek bir ödüle dahi layık görülmemis olması inanılmaz bir durumdu. Yıldırımlarla yapılan deneyleri o baslatmıstı ama meyvelerini baskaları topluyordu, yüksek frekans aletinin gelistirilmesi ile üretilen elektroterapötik aygıtlar mucit dısında herkese para kazandırıyordu. Daha bir yıl önce Dr. Edwin Northup yüksek frekans fırınını gelistirmek için Tesla'nın yıllar önce icat ettiği devrelerini ve üzerinde durduğu fikirleri kullanmak zorunda kalmıstı. Ama Tesla'nın basarılarına karsın içinde bulunduğu kötü kosullardan Behrend dısında hiç kimse hayıflanıyor gibi görünmüyordu. AIEE'yi Edison madalyasının Tesla'ya verilmesi konusunda ikna etmek, bu madalyayı Tesla'ya kabul ettirmekten çok daha kolay olacaktı. Edison Madalyası'nı istemiyordu. Asla bunu kabul etmeyecekti. "Bu meseleyi unutalım Mr Behrend" diyordu. "Sizin dostluğunuz ve iyi niyetiniz beni fazlasıyla memnun etti ama lütfen komiteye gidip bir baskasını seçmelerini söyleyin kendilerine... Enstitünün önünde döngüsel manyetik sahayı ve alternatif akım sistemini anlatmamın üzerinden otuz yıl geçti ve artık ödüllerini istemiyorum, belki bir baskasının isine yarayabilir." Eski yaralar açılmıs, acıyla kanamaya baslamıstı. AIEE bugüne kadar bu denli vurdumduymaz olmayı nasıl basarabilmisti gerçekten de? Enstitünün üyelerinin dörtte üçü muhtemelen islerini Tesla'nın icatlarına borçluydular. Edison'la Tesla arasındaki çekememezlik çok iyi bilindiğinden Tesla'nın madalyanın isminden rahatsızlık duyacağı tahmin ediliyordu zaten ama mucidin bu dönemde buna ihtiyacı olduğunu ve hem de gerçekten madalyayı fazlasıyla hak ettiğini düsündüğünden ısrar ediyordu. "Bana ceketime ilistirilecek bir madalya ile enstitünün üyelerinin önünde bir saat bosu bosuna kibirle dikilip durmamı öne-riyorsunuz" diyordu Behrend'e, "beni onurlandırdığınızı düsünerek görünümüme bir değisiklik katmıs olacaksınız ama enstitünüzün büyük bir kısmını besleyen yaratıcılığımı hayata geçirebilmek için ihtiyaç duyduğum desteği bulabilmek için çabala-maya, sürünmeye eskisi gibi devam edeceğim." Tesla'nın Edison hakkında kisisel duygularını açığa vuracak bir tek kelime dahi ettiği görülmemisti ama artık dizginlerinden bosanmıstı: "Ve bu madalyayı bana vermekle Nikola Tesla'yı onurlandırmıs olmayacaksınız, bilakis kendisine ait olmayan zaferler üzerinde yükselen Thomas Edison'u onurlandırmıs olacaksınız." Behrend ise konunun burada kapanmasına izin vermiyordu. Tesla'yı sık sık ofisinde ziyaret ediyor ve madalyayı kabul etmesini rica ediyordu. Tesla neredeyse her gün Mühendisler Kulübü'nün önünden geçiyor ama artık içeri adımını atmıyordu. Bugün de olduğu gibi bina, halk kütüphanesinin arkasındaki Bryant Parkı'nın karsısındaydı, Tesla her gün güvercinleri beslemek için buraya gelirdi. Mühendisler bu uzun boylu, eskisi kadar sık giyinemeyen ama hala gururla basını yükselten ve çevresi cıvıldayan kuslarla sarılı bu adamı seyrederlerdi. O günlerde güvercinler toplum içinde pek sevilmezdi. Açlıkları, genellikle kendisi de aç olan insanların ilgisini çekerdi ancak. Onlar aç, fakir, yalnız insanları çağrıstıran zavallı kuslardandı ve önemli islerle mesgul olan mühendislere göre bir is değildi sehir parkında pis kusları beslemek. Tesla'nın kuslarla olan dostluğu gazetecilerin de gözünden kaçmamıstı. Gecenin bir yarısı evine dönmekte olan bir muhabir karanlık parkta sessiz ve düsüncelere dalmıs bu yalnız adamın elinden ya da dudaklarından yem didikleyen güvercinleri fark edebilirdi, oysa kusların çoğunun geceleri körlestikleri ve yuvalarında kalmayı tercih ettikleri bilinirdi. Böyle zamanlarda Tesla gazetecilerle konusmak istemediğini açıkça belli ederdi. Sonradan iki gazeteci bunun nedenini öğreneceklerdi. Bir baska gazeteci, Tesla ile Merkez Đstasyonu'nda bulusmak üzere sözlesmisti. Kendisine bir treni mi beklediğini sorduğunda "Hayır, burası düsünebilmek için seçtiğim bir yer" cevabını alacaktı. Edison Madalyası'nın sahibine verileceği gün Mühendisler Kulübü'nde bir ziyafet düzenlenmisti. Daha sonra davetliler ve üyeler 39. Sokak'taki Mühendis Odaları Birliği Binası'na geçeceklerdi. Görkemli bir davetti bu. Onur konuğu gençliğinde olduğu gibi parıltılar saçan kisiliği ile çevresinde bir çekim alanı olusturuyordu. Bütün gözler bu uzun boylu karizmatik adamın üzerindeydi. Gel gör ki davetin ortasında dinleyicilerin arasından ayrılıp gidecekti bir süre sonra. Bu sırık gibi adamın nasıl olup da kayboluverdiğini hayatı boyunca anlayamayacaktı Behrend. Komite telaslanmaya baslamıstı, seremoniye baslayabilmek için onur konuğunun ortaya çıkarılması gerekiyordu. Garsonlar tuvaletleri dahi arastırmıslardı. Tesla'nın hastalanmıs olabileceğinden endiselenen Behrend sokağa fırlayıp bir taksi tutacak ve Tesla'nın oteline doğru yola çıkacaktı. Ama içinden gelen bir ses aslında Byrant Parkı'na doğru gitmesi gerektiğini söylüyordu. Aksam karanlığı çökmek üzereyken Behrend parkın kapısına kadar gelebilmisti. Kapının önünde issiz güçsüz bir grup toplanmıs gölgeler içindeki bir seyi seyrediyordu. Behrend içeri doğru kendine yol açtığında parkın içinde Tesla'yı basından topuklarına kadar güvercinlerle kaplanmıs bir halde bulacaktı. Avucun-dan yem yiyen güvercinler siyah giysisinin her tarafını kaplamıslar, üstüne tüyden bir battaniye gibi sarılmıslardı. Tesla, Behrend'i fark etmis ve beslenmekte olan dostlarını rahatsız etmemesi için parmağını dudaklarına götürerek uyarmıstı onu. Sinirli bir bekleyisin sonunda Behrend, üzerindeki tüyleri silkeleyip Tesla'yı törene geri götürebilmeyi basarmıstı. Behrend'in dostunu resmi takdimi içten ve etkileyiciydi. "Eğer sanayiden Tesla'nın icatlarını söküp çıkarsaydık" diye hatırlatıyordu meslektaslarına, "çarklar dönmez olur, elektrikli trenler ve tramvaylar durur, sehirlerimiz karanlığa gömülür, atölyelerimiz issiz kalırdı. Evet, çalısmaları endüstrinin kolu bacağı olmustur... Adı elektrik biliminin gelisiminde bir çağa damgasını vurmustur. Çalısmaları devrimler yaratmıstır..." Sözlerine Papa'nın Newton için söyledikleriyle son veriyordu: "Tabiat ve kanunları gecenin karanlığında gizlenir, Ve Tanrı'nın buyruğuyla aydınlatan Tesla'nın ısığı seslenir." Onur konuğu da yavas yavas toplantıya ısınmaya baslamıstı, eninde sonunda o da bir adem oğluydu ve kendisine atfedilen bu övgüler hiç de yersiz değildi. AIEE'nin baskanı W. W. Rice, Tesla'nın titresen akımlar üzerine çalısmalarının bilimsel bir çığır açtığını dinleyicilere hatırlatmasıyla memnuniyeti iyiden iyiye artmıstı. "Bu çalısması X ısınlarını kesfeden Roentgen'e ısık olmustur" diyordu Rice, "ve J. J. Thomson'a ve diğerlerine, modern fizikte söz sahibi olan herkese... Çalısmaları Marconi'ye yol göstermis ve telsiz telgrafın müjdecisi olmustur... ve bilimin ve mühendisliğin hemen tüm alanlarında Tesla'nın önemli katkılarının izlerini buluruz..." Onur konuğu en sonunda kulaklarını çınlatan bir alkıs esliğinde doğrulacak ve içinde Edison hakkında birkaç söz söyleyebilecek gücü de bulacaktı. Đlk karsılasmalarını su sözlerle anlatıyordu: "Hiçbir teorik eğitimi ve birikimi olmayan bu harika adam tamamıyla kendi çalısmaları ve arastırmalarıyla muhtesem isler basarmıstır..." Konusması mühendislerin tahmin ettiğinden de uzun sürecekti, çocukluğundan baslayarak tüm hayatından bahsediyordu. Arada nükteli anektodlar sıkıstırıyor ve neden "kendi çalısmasını dünyevi nimetlere tercih ettiğini" anlatıyordu. Kelimenin Ortodoks anlamıyla olmamakla birlikte koyu bir dindar olduğunu söylüyordu: "Varlığımızın gizemlerinin büyük bir kısmının hala ortaya çıkarılmayı beklediğini düsünmek bana büyük bir heyecan veriyor; tüm pozitif ve deneysel bilimlerin bize bildirdiğinin aksine, ölümün yasadığımız olağanüstü dönüsümlerin sona ermesi anlamına geldiğine inanmıyorum. "Acılara bağısıklık kazandığım ruhsal bir huzura kavusabildim ve hayatın karanlık yanlarından, dertlerden ve varolusun kaygılarından dahi tatmin vesilesi bulabilecek bir doygunluğa ve mutluluğa ulasabilmeyi basardım. Üne kavustum ve bunların ötesinde bir servete sahibim ama buna karsın sayısını hatırlamadığım kadar çok ufku sınırlı yazar tarafından hayalperest olmakla suçlandım; basarısız, pratik olmayan bir adam olarak lanse edildim. Đste bunlar da dünyanın cahilliğinden ve ileri görüslü olmamasından kaynaklanıyor..." Birkaç yıl sonra Yugoslavya'dan Amerika'yı ziyarete gelen Dragislav Petkoviç, Tesla'ya parka düzenlediği günlük merhamet turlarından birinde eslik edecek ve kendisinden aydınlatıcı bir yorum dinleyecekti. "Mr Tesla, basını kaldırıp bazı güvercinlerin içinden çıkamadıkları için donarak öldüğü kütüphanenin demir parmaklıklarla kafeslenmis pencerelerine baktı; bir tanesinde yarı donmus halde bir güvercin olduğunu fark etti. Bana orada kalmamı ve kendisi diğerlerine bakarken kedilerin gelip onu kapmasına izin vermememi söyledi. Orada beklerken güvercine ulasmaya çalıstım ama parmaklıkların aralıkları çok sık olduğu için basaramadım. Mr Tesla geri döndüğünde çabucak tırmanıverdi çubuklara ve güvercini dısarı çıkarttı. "Çocukluğumdan bana kalanlar hala yasıyor" demisti Petko-viç'e elindeki güvercini oksarken. "Sonra elimdeki paketi aldı ve yemi kütüphanenin önüne serpmeye basladı. Đsi bittikten sonra bana dönüp 'Bunlar benim en yakın arkadaslanmdır' dedi." Edison Madalyası hikayesi de sona erdikten sonra Tesla, Chicago'dan ayrılacak ve yılın geri kalan bölümünü -yalnızca Amerika'da değil, Kanada ve Meksika'da da- çesitli icatlar üzerinde çalısarak geçirecekti. Savasta kaybettiklerini Avrupa'dan gelecek telif hakki ödemeleriyle telafi etmeyi tasarlıyordu. Otomobil hızölçerini Wlatham Watch Sirketi'ne satmıstı. Ama savas süresince otomobil sektörü büyük bir duraklama dönemi yasamıstı. Buna karsın hızölçer ve lokomotif farlarından 17 bin dolarlık bir gelir elde edebilmisti. Ulusal Havacılık Komitesi'ne o zamanlar kullanılmakta olan Liberty motorunun beste bir ağırlığında olan küçük bir uçak motorunu kabul ettirmeye çalısıyordu. NACA (NASA'nın öncüsü) ile kontrat imzalama çabaları sonuçsuz kalacaktı. Scherff'e, tüm bu kosusturmalarından zaman bulabildiği takdirde, gizli mesajlar gönderebilen ve "Amerika'ya barısta olduğu kadar savasta da faydalı olabilecek" yeni bir telsiz sisteminden söz ediyordu. Bu arada Tesla Nitrat, Tesla Elektro Terapö-tik ve Tesla Motor sirketlerinin de islerine kosturuyordu. Century dergisinde 1900 yılında yayımlanan bir makalesinde söz ettiği gibi, havadan azot elde etmek için kurulan nitrat sirketinin kar getiren bir kurulus olmadığı anlasılacaktı. Borçlarından kurtulmaya kararlı olduğundan Connecticut'ta bir türbin laboratuvarı kuracak, American&British Manufactu-ring Company ile iki telsiz istasyonu kurma konusunda anlasmaya varacaktı. Ama bu projeler de yeterli sermaye bulunama-masından dolayı Wardenclyffe ile aynı kaderi paylasacaktı. Artık Tesla'nın ticari bir kazanç sağlayamadığını hiç kimse iddia edemezdi. Nitekim bu girisimlerinin çoğundan para kazanmaya baslamıstı, belki akmıyordu ama borçlarını ödeyebilecek ve emrinde bir ekip çalıstırabilecek kadar damlıyordu. Tefecilerin ağına düsen Johnson'a gönderdiği mektupta "Siirlerini iç huzuru ile yazmaya devam et, ben senin dertlerine bir çare bulacağım. Yeteneğin bu ülkenin insanlarının körlüklerinden dolayı kazançlı bir uğrası olamıyor ama benimki külçelerle altın kazandırabilecek nitelikte. Ben de su anda testimi doldurmaya bakıyorum" diyordu. Johnson hastalanmıstı. Tesla'dan eski bir borcunu hatırlatarak 2 bin dolar istemisti, mucit de kendisine 500 dolarlık bir çek göndermisti. Đki hafta içinde vergilerini ödeyemediğini bildirip tekrar paraya ihtiyacı olduğunu anlatacaktı ve Tesla bir kere daha 500 dolar gönderecekti kendisine. Yılın sonuna doğru bankada bulunan yirmi dolarına karsılık piyasaya 1.500 dolar borcu olan Robert bir kez daha dostundan yardım isteyecekti ve Tesla da bir kez daha çek defterine uzanacaktı. New York'taki masasında Katharine Johnson tarafından, belki de birkaç yıl önce gönderilmis bir mektup duruyordu. Mektup "daima sessiz kalan dost"a hitaben yazılmıstı. Yanında çocukları ya da kocası olmadığı halde yazın bir bölümünü geçirmek üzere Maine'e gitmisti. "Birkaç ay önce geldim bu kalabalık ama benim için bombos olan otele" diye yazıyordu mektubunda, "hayat ne kadar da garip. Burada hatıralarımdan baska hiçbir seyim yokmus gibi yasıyorum. Bazen derin bir keder kaplıyor içimi ve genç kızlığımda yaptığım gibi deniz kıyısına gidip hala benim için anlasılmaz ve etkileyici olan dalgaların seslerini dinliyorum o zaman. Peki ya sen? Neler yapıyorsun? Umarım bana verebilecek yeni haberlerin, iyi ya da kötü, vardır benim sadık ve sessiz dostum. Ama eğer bana mektup yollamayacaksan, düsüncelerini yolla ve emin ol ki gayet iyi ayarlanmıs bulunan bu alet hemen algılayacaktır mesajını. "Neden bu denli üzgün olduğumu bilemiyorum ama sanki hayat ellerimin arasından kayıp gidiyormus gibi geliyor bana. Belki de çok fazla yalnızım ve bir yoldasa ihtiyacım var. Senden bir haber alabilseydim sanırım daha mutlu olabilirdim. Sen ki isin dısında hiçbir seyin bilincinde değilsin ve insani ihtiyaçlardan bihabersin. Söylemek istediğim aslında bu değildi; Sadakatle senin olan, KJ." Mektubunun sonuna bir de not eklemisti: "Robert ile senin aranda gidip gelen altın doları hatırlıyor musun? Onu simdi hepimiz için bir tılsım olarak ben takıyorum." Para için mi, yoksa iyi talih için mi? Eski mutlu ve heyecanlı günlere dönebilmek için mi? Bu tılsım gerçekten de bu üçlüye iyi sans getirecek miydi acaba? 22. GÜVERCĐNLER Đnsanlar onlarca yılın akıp gitmesinden, bunlar sanki doğal sonlarmıs gibi söz eder, oysa on yılın sonunda islerin gerçek anlamda bir sonuca bağlandığı pek nadir rastlanan bir durumdur. Hayatta kalanlar aslında uyumdan yoksun ve can sıkıcı değisikliklerin hakim olduğu yeni bir zaman dilimine geçmislerdir sadece. 'Kükreyen' yirmili yıllar da Tesla için farklı bir sey ifade etmeyecekti. 1920'ler ikiyüzlü yasakların yılları olacaktı. Đnsanlar artık is çıkıslarında her zamanki barlarına gidip içkilerini içemiyorlar bunun yerine yeraltı batakhanelerine sığınmak zorunda kalıyorlardı. Gizli içki salonları ve gangsterler türemisti her yerde. Çarliston gecelere elveda demisti. Borsa da spekülatörlerin etkisiyle göklerde süzülürken bir anda yerin dibine çakılabiliyordu. Servetlerini yitirenlerin yanı sıra yeni çağa kolayca ayak uyduran zenginler de türemisti. Yapısı itibariyle tam bir Viktoryan olan Tesla ise bu çağa asla uyum sağlayamayacaktı. Dünyaya her zaman olduğundan daha fazla yabancılasmıstı. Đspanya-Amerika savasının kahramanı, eski kongre üyesi ve onur madalyası sahibi Hobson, Senato'ya girmeyi bu defa basaramamıstı ama içkiye karsı verdiği savası, Tesla her ne kadar bu basarısından diğerleri kadar memnun olamadıysa da, kazanmıstı. Tesla, yasağın kisisel özgülüklerin önüne zebani gibi dikildiğini düsünüyordu. Bu durumun insan hayatını, özellikle de ken-disininkini, kısaltacağından dem vuruyordu. Artık 140 yasına kadar yasayabilmek gibi bir umut besleyemeyecek miydi yani? Zaten ilahi amberden az ama düzenli aralıklarla tatmayan bir insan neden böyle bir umut beslesindi ki? Hobson ailesi ile birlikte Manhattan'a tasındığında, Tesla eski dostu sabık kahramanla yeniden yakın olabildikleri için sevinecekti. Hobson, her ne kadar narkotik konularla ilgili diğer kampanyalardan basını kasıyacak vakit bulamıyorduysa da eski dostuna zaman ayırabiliyordu. Her ay Tesla'yı otelin lobisinde yakalayıp sinemaya götürmek gibi bir alıskanlık edinmisti. Doğrusu bu da iki seçkin adam için de hayli sulu bir eğlence tarzıydı. Karanlık salondan çıkıp Times meydanının ısıl ısıl ortamına dalıyor ve favori parklarındaki bir bankta oturup, sohbet ediyorlardı. Ya dünya siyasetinden ve bilimden konusuyorlar ya da eski zamanları yad ediyorlardı. Artık yetmisine merdiven dayamıs olan Tesla paraya eskisinden de fazla ihtiyaç duyuyordu. Zaman zaman garip bir rahatsızlığın yokladığı oluyordu. Chicago'da büyük emekler vererek kurduğu isi bozulmak üzereydi. Wardenclyffe artık eski buruk bir anı olmaktan öteye gidemiyordu ama o hala dünya telsiz sistemini inatla savunuyordu. 1920'de Westinghouse'un temsilcilerine bir telsiz istasyonu kurma teklifi daha götürecekti. Alternatif akım haklarından vazgeçtiğinde olduğu gibi yine reddedildiğinde Westinghouse'un müdürünün o sözlerini hatırlayacaktı acı bir sekilde: "Çalısmak istediğiniz her konuda bizi arkanızda bulacaksınız." O zamanlar "önemli sahsiyetler kendilerine basarı yollarını açan bir öncüye verdikleri söze daima sadık kalırlar diyerek" bu güvenceye inanmıstı. Sirketin tutumunun üzücü olan bir diğer yanı da Tesla'nın Westinghouse'un bir telsiz istasyonu ve dünya yayın sistemi kurmayı planladığını öğrenmesi olacaktı. "Mühendislerinizin bu konuda çalısmaya baslayacaklarını öğrendiğimde derin bir keder ve hayal kırıklığı hissettiğimi bilmenizi isterim" diye yazacaktı. Westinghouse'un temsilcilerine, "emin olunuz ki onlara en küçük ayrıntılarına kadar incelenmis bir çalısma dısında baska hiçbir sey sunamazdım." Karsılık olarak sirket kendisine geçici bir danısmanlık statüsü teklif edecekti. Ertesi yıl Westinghouse'dan tüm dünyaya çesitli yayınlar yapacak istasyonlarının açılısında Tesla'nın görünmez dinleyicilere bir konusma yapması için iyi niyetli bir teklif gelecekti. Ancak Tesla kendisinin de uzun süredir bir yayın sistemi üzerinde çalısmakta olduğunu hatırlatacak ve ilk olarak kendi görünmez dinleyicilerine hitap etmek istediğinden kendisini mazur görmelerini rica edecekti. Ancak bu sefer de Westinghouse'a "ticari açıdan üstün türbini" ile basvuracaktı. Bunun sirkete milyonlarca dolar kazandıracağı konusunda güvence veriyordu. Ama hiçbir önkosulu kabul etmeyeceğini de sözlerine ekliyordu. Kendisi türbinleri üretecek ve deney safhasına kesinlikle karısmayacaktı. Tabii alacağı yanıt da öncekilerden pek farklı olmayacaktı. Kendisine böyle bir anlasmaya giremeyecekleri, mühendislerinin bu konuda olumsuz görüs bildirdiği ve tabii ki mühendislerin fikirlerinin kendilerine yol gösterici olduğu belirtiliyordu. Bu dönemde iki yeni arkadas, bir heykeltıras ve bir yazar girecekti Tesla'nın hayatına. Bu iki görece yetenekli sanatçının dostluğu adının çevresindeki basarı ve ün ne olursa olsun, kamuoyu tarafından unutulmamasını sağlayacaktı. On dokuz yasındaki yazarın adı Kenneth M. Sweezey idi ve Tesla'nın her zaman birlikte olduğu arkadas grubuna yeni katılmıstı. Yugoslav heykeltıras Đvan Mestroviç ise orta yaslı ve Avrupa'da o sıralarda ün yapmıs bir adamdı. Eserlerini tanıtmak üzere gelmisti Amerika'ya. Tesla ve heykeltıras, Yugoslavya'nın dağlarında geçirdikleri çocukluk günlerinin hatırasını yasatıyorlardı birlikte. Her iki adam da gönülden sairdi. Su ya da bu konuda muhabbet etmek amacıyla sık sık bir araya geliyorlardı New York'ta. Her ikisi de sabahlara kadar çalısan ve aynı dertten mustarip olan insanlardandı. Mestroviç koca koca mermer blokları stüdyosu olmadığından bir otelden diğerine tasınmak zorunda kalıyordu, Tesla'nın da bir laboratuvarı finanse edebilecek gücü yoktu eskisi gibi. Böylece beraberce yürüyüslere çıkıyor, Balkanların durumundan ve kendi çalısmalarından bahsediyor, Sırp siirinin tadını çıkarıyorlardı. Bu yürüyüslerde Mestroviç, Manhattan'ın güvercinlerini besleme misyonundan da haberdar olmustu. Split'e döndükten çok sonra Tesla, Robert Johnson'un da tesvikiyle, heykeltırastan kendisinin bir büstünü yapması ricasını bildirecekti bir mektupla. Ama Avrupa'ya gitme olanağı yoktu, Mestroviç de bir daha Amerika'ya dönemeyecekti. Buna karsın Tesla'yı hayalinde gayet iyi canlandırabildiği ve bir fotoğrafını gönderdiği takdirde bu isin altından basarıyla kalkabileceği cevabını verecekti heykeltıras. Tesla bu is için kendisine ödeme yapabilecek kadar parası olmadığını yazmıstı ama Mestro-viç'ten buna gerek olmadığı yanıtını almıstı. Daha sonra Tes-la'ya, güçlü bir ifade ile sasılacak derecede benzeyen bronzdan bir büstünü yapacaktı. Bu büst bugün hala Belgrat'taki müzede, yine Mestroviç tarafından yapılan ve Tesla'nın kuzeni tarafından açılısı yapılan bir kopyası da Viyana Müzesi'nde sergilenmektedir. Genç Sweezey mucit ile ilk karsılasmalarını su sözlerle dökecekti satırlara: "Uzun boylu ve dik duruslu bir beyefendi idi. Sasılacak sekilde uzun saatler boyunca isine konsantre olup çalısmasını devam ettirebiliyordu. Bu arada dostlarına ve diğer tüm canlılara çok içten ve sıcak duygular beslediği de anlasıla-biliyordu." Kendisi de Brooklyn'de köhne bir dairede oturan Swe-ezey'nin az sayıda yakın arkadası ve akrabası vardı. Gazetecilikte Tesla'ya en yakın kisi olmasının yanı sıra bilim insanına gerçek bir hayranlık da besliyordu. Biri genç, diğeri bir hayli yaslı olan bu iki adam sık sık birlikte oluyorlardı. Đnsanların uyuduğu saatleri çalısarak geçirse de sehirde çıktığı uzun gezintilerle kendisini tazelemeyi gayet iyi basarabiliyordu. Sweezey de bu gece yürüyüslerinde sık sık eslik ediyordu mucide. O da güvercinlerle tanısmıstı. Bir gece vakti Broadway'de yürürlerken ve Tesla atesli bir sekilde dünyanın her hangi bir yerine telsiz enerji nakledilebilmesini sağlayacak sisteminden söz ederken, aniden sesinin tonunu alçaltmıstı. "Yine beni su anda asıl endiselendiren sey odamda bıraktığım hasta kustur. Dünyanın tüm telsiz sistemleri bir araya gelseler beni daha fazla dü-sündüremezler." Đki gün önce kütüphanenin önünde bulduğu kusun dilinde tümöre benzer bir olusum vardı ve bu durum yemek yemesini engelliyordu. Tesla onu yavas yavas ölmekten kurtarmıs ve sabırlı bir tedaviyle yine o eski güçlü ve mutlu günlerine döneceği garantisini vermisti kendisine. Ama bulduğu hasta kusların tümünü odasına alabilmek gibi bir sansı yoktu, nitekim otel görevlileri pislikten sikayet etmeye baslamıslardı bile. "Bir kusçu dükkanında bir düzineye yakın hasta güvercin birikmisti. Bunlardan kimi bir hastalığa yakalanmıstı, kiminin de bacağında falan bir yarası vardı. Tesla en sonunda veterinerlerin tedavi edilemez dediği güvercinlerden birini kangrenden kurtarmıstı. Eğer bir güvercinin Tesla'nın halledemeyeceği bir rahatsızlığı varsa çok iyi bir doktorun gözetimine teslim edilirdi." Tesla ve Sweezey yürüyüsleri sırasında Einstein'dan, diyetlerden, çalısmalardan, modadan ve evlilikten konusuyorlardı. "Tesla'nın tek evliliği isi ve dünya ile olan bağı idi" diye yazıyor genç yazar, "Newton ya da Michelengelo gibi evrensel bir düsünce ile evliydi o. S ir Francis Bacon gibi o da en basarılı çalısmaların çocuksuz erkekler tarafından ortaya konulduğuna inanıyordu..." Genç yazara önüne çıkan ticari, hukuki ve akademik engellerden bahsediyor ama tüm bunlara karsın yine de göklerin en yüksek noktasına ulasabileceğine inandığını anlatıyordu. Söylediğine bakılırsa, hayatı boyunca 2 milyon doların üzerinde para kazanmıstı. Bunun 1 milyonu da aslında Westinghouse'dan alternatif akım patentleri karsılığında alması gereken paraydı. Tesla'nın güvercinlere duyduğu sevgi konusunda bazı tuhaf yorumlar yapıldığından Yugoslavya'nın ABD Büyükelçisi Konstantin Fotiç'in kızı Pola Fotiç'e bu çocukluk askını anlattığı bir mektuba burada da yer vermek uygun olacaktır. "Bir Yaslının Ağzından Gençlik Hikayesi" adını tasıyan yazısında kısın dünyayla bağlantısı kesilen doğduğu evini ve o sıralarda sahip olduğu özel bir arkadasını, "Maçak, dünyadaki kedilerin en kahramanı" diye anlatıyordu. Daha üç yasındayken karlı bir gecede, hayatında önemli bir rol oynayacak elektrikle Maçak sayesinde tanısacaktı. "Karda yürüyen insanlar arkalarında ısıltılı izler bırakıyorlardı. Ve duvara fırlatılan kartopları tıpkı bir kesme seker bıçakla parçalandığında olduğu gibi titrek ısıklar saçıyordu..." Daha o yaslarda ısığa karsı asırı bir duyarlılık gösteriyordu. Kardaki ayak izleri ona, baskalarına olduğu gibi, kara, mor gölgeler halinde görülmüyordu. "Đçimden bir sey beni Maçak'ın sırtına vurmam için dürtüyordu. Sonunda beni nefessiz bırakacak bir mucizeye sahit olacaktım... Maçak'ın sırtı ısıltılar saçıyordu ve elimin üstü çatırtıları her yerden duyulabilen kıvılcımlarla kaplanmıstı." Babası bunun elektrikten kaynaklandığını anlatmıstı. Annesi de zavallı kediyi kendi haline bırakmasını, yoksa hayvancağızın az sonra ates alacağını söylüyordu. Ama çocuk daha soyut düsünmeyi tercih ediyordu. "Doğa da dev bir kedi miydi? Eğer öyle ise onun sırtına vuran kimdi? Sonunda bunu ancak Tanrı'nın yapabileceğine hükmetmistim." Az sonra odanın içi daha da karardığında küçük çocuk kedinin sanki ıslak bir zeminde yürüyormus gibi adımlarını sakınarak attığını ve kürklü bedeninin azizlerde olduğu gibi bir ısık halesi ile çevrili olduğunu görecekti. Günlerini elektriğin ne olabileceğini düsünerek geçiriyordu. Ama bir cevap da bulamıyordu. Bu mektubu yazarken Tesla seksen yasına basmıs bulunuyordu ve hala da bunun yanıtını bulamadığını söylüyordu. Kediye duyduğu sevginin tam zıttı bir hissi de ailenin kazına karsı besliyordu. "Canavara benzeyen çirkin bir hayvandı, devekusu gibi bir gagası vardı, gagası timsah ağzını, zeka kıvılcımları saçan gözleri ise insan gözlerini andırıyordu." Yaslılığında Tesla bu kazın neden olduğunu öne sürdüğü bir yaradan bahsediyordu hala. Ama çiftlikteki diğer kusların hepsini seviyordu. "Güvercinlerimizi, tavuklarımızı beslemekten büyük bir zevk duyardım; onları kolumun altına sıkıstırıp sarılmak, oksamak bana dünyanın en güzel seyi gibi gelirdi." Hatta o kazın bile eve "bir kuğu edasıyla" sürüsüyle birlikte dönmesi "benim için essiz bir nese ve ilham kaynağı olurdu." Simdi New York'ta hareketli yılları geride bırakıp, pek uyum sağlayamadığı insanlardan da yavas yavas elini eteğini çektikçe, bu güvercinlerin sıcaklığına daha çok sarılıyordu. Bir gün ofisinde ağır bir hastalığa yakalanmıs olarak yatıyor ve yine her zaman olduğu gibi bir doktora görünmeyi reddediyordu. En sonunda St. Regis Oteli'ndeki odasına dönemeyecek kadar halsiz düstüğünü anlayınca sekreterine otel resepsiyonunu aramasını fısıldayacak ve onlara odasındaki "kanatlarında gri benekler olan beyaz güvercine" yem vermelerini söylemesini isteyecekti. Sekretere bu notu aynen iletmesi konusunda ısrar edecekti. Oda görevlisi ikinci bir habere kadar güvercini beslemeye devam etmeliydi. Odada yeteri kadar yem bulabilecekti. Eskiden Bryant'a yürüyüse çıkamadığı günlerde, yokluğunda güvercinlerle ilgilenecek ve onlara yem verecek birisini görevlendirirdi. Sekreterleri delirmeye basladığını düsünüyorlardı. Đyilestikten kısa bir süre sonra bu olay unutulup gitti. Ama mucit bir gün ofisini arayarak otelden ayrılamadığını zira güvercinin çok hasta olduğunu bildirecekti. Daha sonra Miss Skeritt, Tesla'nın birkaç gününü güvercinle birlikte otelde geçirdiğini bildirecekti. Güvercin iyilestikten sonra Tesla da günlük olağan çalısma, yürüme ve güvercinlerini besleme ritüellerine devam edebilecekti. Yaklasık bir yıl sonra Tesla avucunda küçük ve ölü beden bulunduğu halde sarsılmıs ve üzüntülü bir halde girecekti bürodan içeriye. Lulious Czito'dan yasadığı banliyöde güvercini için bakımlı bir kabir yeri bulmasını rica edecekti. Neden sonra fikrini değistirecek henüz yola çıkmıs olan Czito'dan hayvanın ölüsünü geri getirmesini isteyecekti. Kendisi "daha özel" bir sey ayarlamıstı. Kimse ölü güvercinle ne yaptığını öğrenemeyecekti. Üç yıl sonra Tesla tam anlamıyla iflas etmisti. Otele olan borcunu uzun süredir ödeyemiyordu. Bir aksam icra memurları ofisine gelmisler ve esyalara mahkeme kararıyla tedbir koydurmuslardı. Tesla memurları bir erteleme için ikna etmeye uğrasıyordu. Diğer bir yanda da iki haftadır maaslarını alamayan sekreterleri vardı. Bir tek Edison Madalyası kalmıstı yadigar. Onun da ancak yüz dolar edeceğini söylemisti mahcup kadınlara. Bunu ikiye bölecek ve yarısını birine, yarısını da diğerine verecekti. Dorothy Skeritt ve Muriel Arbus hemen buna itiraz ettiler, tam tersine yanlarındaki parayı onunla paylasmak istiyorlardı. Birkaç hafta içinde Tesla parayı toparlayabilecek ve sekreterlerine olan borcunu birer zarf içinde gönderecekti. Aslında Edison madalyasını ikiye bölmeyi teklif ettiğinde ofisinde bes dolar kadar bir bozukluğu da vardı. Ama hemen bunu kuslara yem almak için kullanacağını belirtecekti, öyle ya hiç kus yemi kalmamıstı ve sekreterlerden birini kus yemi almaya yollayacaktı. Hayli borçlandığı Czito'nun yardımıyla ofisini yeni bir binaya tasıdı. Kısa bir süre sonra St. Regis otelinden Tesla'ya bir çağrı gelecekti. Gelip güvercinlerine bakmasını rica ediyorlardı. Aslında Tesla beyaz dostlarını, Connecticut'ın havasının kendilerine iyi geleceğini düsünerek Sherff'in yanına göndermisti bir kafes içerisinde. Gel gör ki, vefalı arkadasları bir süre sonra eski dostlarının sıcaklığını özlemis ta oralardan bir aksam vakti otel odasının balkonuna geri gelmislerdi. Üzgün bir halde esyalannı toplayıp Hotel Pennsylvenia'ya tasınacaktı kısa bir süre sonra. Tabii güvercinleri de onunla beraber. Bir süre sonra göç yolları Hotel Governor Clinton'a atacaktı onu. Hayatının son on yılını ise güvercinleri ile birlikte Hotel New Yorker'da geçirecekti. Beyaz güvercinin ilginç hikayesini de Tesla, O'Neill'a ve New York Times'ın bilim yazarı William L. Lawrence'a Hotel New Yorker'ın lobisinde oturdukları bir aksam anlatmıstı. Bir psikoloji derneğinin üyesi olan John O'Neill Tesla'nın beyaz güvercin masalında mistik semboller bulmustu. O'Neill ve diğer ruhbilimciler Tesla'nın güvercinine kumru diyorlardı. Teknik olarak güvercinler de kaya kumruları olsalar dahi bu ayrımı ancak kus gözlemcileri yapardı ve Tesla da kendi güvercinine güvercinden baska bir sey demek istemiyordu. Ancak mucidin yasam öyküsünü ilk kaleme alanlardan olan O'Neill, Tesla'nın otelin lobisinde güvercinle ilgili anlattıklarını kumrularla olan ask hikayesi olarak değerlendiriyordu. "Yıllardır güvercinleri besliyorum. Binlercesini besledim, kim bilir ne için... "Ama aralarında bir tanesi vardı ki... Çok güzel bir güvercindi. Bembeyazdı, yalnız kanatlarında gri benekçikler vardı. O farklıydı. Bir disiydi. Onu her yerde ayırt edebilirdim. "Nerede olursam olayım bu güvercin beni bulurdu. Ne zaman onu yanımda istesem umutla seslenirdim, uçarak çıkar gelirdi. O beni anlardı, ben de onu... "O güvercine asıktım." "Evet bir erkeğin bir kadını sevdiği gibi severdim onu ve o da beni. Hasta olduğu zaman hemen haberim olurdu; odama gelirdi ve ben de günlerce onunla kalırdım. Onu iyilestirirdim. O güvercin hayatımın nese kaynağıydı. Bana ihtiyacı olduğunda baska hiçbir sey umurumda olmazdı. Benimle olduğu sürece hayatımın bir anlamı, amacı olurdu. "Bir gece karanlıkta yatağıma uzanmıstım, zihnim problemler çözmekle mesguldü, sık sık yaptığı gibi uçarak penceremden içeri süzüldü ve masamın üstüne kondu. Beni istediğini biliyordum, bana önemli bir seyler anlatmak istiyordu. "Yanına gittiğimde anladım ki bana ölmek üzere olduğunu söylemek istiyordu. Mesajını aldığımda gözleri ısıldadı, güçlü ısık demetleri yayılıyordu gözlerinden." Tesla duraksadı ve sanki kendisine sorulan bir soruyu yanıt-lıyormus gibi açıklamaya giristi. "Evet bu, gerçek bir ısıktı. Güçlü, göz kamastırıcı, kör edici bir ısıktı. Laboratuvarımda lambalarımla elde edebildiğim tüm ısıklardan daha güçlüydü. "O güvercin ölünce hayatımdan da bir seyler eksildi. O zamana dek, ne kadar yoğun çalısmam gerekirse gereksin isimi tamamlamam gerektiğini düsünürdüm, bunu yapabileceğimden emindim her zaman için. Ama o hayatımdan çıkıp gittikten sonra artık yasamım boyunca süren çalısmanın da sonunun geldiğini anlamıstım. "Evet, yıllar boyunca güvercinleri besledim. Binlercesini... ve beslemeye de devam edeceğim, kim bilir ne diye?" Yazarlar onu sessiz bir sekilde bırakıp dısarı çıkacaklar ve uzun bir süre tek bir kelime bile etmeden yürümeye devam edeceklerdi. Sonradan O'Neill sunları söyleyecekti: "Güvercini kendisini terk edip odasının penceresinden uçup gittiğinde Tesla'nın gördüğü göz kamastırıcı ısık, Budapeste'de parkta dolasırken gördüğü günesin ısığı ile aynı anlama geliyordu; Tesla mistik iç dünyasını bu derece baskı altında tutmasaydı Kumru sembolizmini o da anlayabilirdi." Dr. Jule Eisenbud Amerika Psisik Arastırmalar Dergisi'nde yayımlanan bir yazısında kus sembolünü Tesla'nın nevrozları ve çocukluğunda annesi ile arasındaki iliski ile bağdastıracaktı. Kusun eski çağlardan beri anneyi ve onun besleyici memesini simgelediğini belirtiyordu ruhbilimci. Ve Tesla'nın tek bir dileği ile kusun istediği zaman, istediği yerde yanında belirdiğini söylediğini hatırlatıyordu. "Bu fantezinin anlamı ancak biyografik veriler ayrıntılı bir sekilde incelendiğinde ortaya çıkabilir. Görülüyor ki, Tesla'nın hayatında baskın bir figür olan annenin 'kaybolması' sonucunda bilinçsiz bir ihtiyaç ve kontrol edilme gereksinimi bu fantezi ile iliskilendirilebilir. Bu kanıyı hayatı boyunca sergilediği tuhaf klinik alıskanlıkları, özellikle de insanlarla ve nesnelerle olan sıra dısı iliskileri de güçlendirmektedir. Bilinç altında tüm hayatını, evrene egemen olan mitolojik bir sembolü zaptetmeye adaması dahi tek basına bu görüsün geçerliliğini açıklayabilmektedir." Tesla'nın yazılarının hiçbirinde bu 'kaybolan' annenin yerine koyduğu doğal sembolden söz ettiğine rastlanamamıstır. Ama Dr. Eisenbud hayatının tüm asamalarında bu memeden duygusal ve fiziksel olarak mahrum kalmıs bebeğin izlerini görebiliyordu. Eisenbud, Tesla'nın annesini idealize ettiği konusunda ısrarlıydı: "Ve tüm hayatı boyunca annesinin ölümüne, tam anlamıyla kaybolmasına dair tamamlanmamıs önseziler hissedecekti. Bu tip çeliskilere Tesla gibi takınaklı nevrotiklerde sık sık rastlanır, tüm iliskilerine ve tavırlarına anne simgeleri ve anneyi temsil eden semboller hakimdir." Eisenbud'a göre, mükemmel küresel sekillere, kadınların bo-yunlarındaki incilere tahammül edememesinin nedeni de buydu. Hastalarından birinin de henüz iki haftalıkken memeden kesilmesinin etkisiyle hayatının ileri safhalarında ölümcül bir depresyona girdiğinden ve dünyanın yuvarlak olmasına bile tahammül edemediğinden bahsediyordu. Dr. Eisenbud, Tesla'nın paraya karsı olan tavrının da temelde yatan bu anne sembolünün etkisiyle güçlenen evrene hakim olma fantezisinin belirtisi olduğuna inanıyordu: "Milyonları büyük ve çoğu zaman da garip bir cömertlikle savuruyordu ve sonuçta da iflası kaçınılmaz oluyordu. Ancak, açıkça görülüyor ki varolmak için kaderine veya baska insanlara ihtiyacı olmadığına dair ferahlatıcı bir inancın etkisi altındaydı ve parayı da hayatın mekanik ve sıkıcı isleyisinin küçük ve önemsiz bir parçası olarak görüyordu, ne zaman istese aYzu ettiği kadar kazanabilirdi... Tesla'nın anne kontrolü ile ilgili olarak oynadığı bu sonu gelmeyen oyunun en acayip bölümü ise yemek üzerine idi. Ve ne olursa olsun en sonunda annesini temsil eden sembol galip gelecekti..." Bu, o aksam yemeği seremonilerini de açıklıyordu; özel kıyafetlerle kendine ayrılmıs masada belirlenen saatte ve annenin pahalı bir temsilcisi olan garsonun hizmetinde yenen yemek "kendisine kırıntılar için yalvarmak zorunda kalmadığı annenin sembolik kontrolü idi." Tesla'nın en sevdiği yemeğin de bir tür kumru olduğuna dikkat çekiyordu: "Kendisini beslemeyen memeyi ısırmanın güzel bir klinik örneği vardı. (Madalyonun öbür yüzünde ise saplantılı bir sekilde güvercinleri beslemesi.) Sadece göğüs eti yiyebilirdi." "Hayatının sonlarına doğru" diye devam ediyordu Dr. Eisen-bud, "alacağı tek besin ılık süt olacaktı. En sonunda da güvercinin gözlerinden kör edici bir ısık yayılacaktı. Memeden gelen sütü temsil eden bir simge..." Tesla'nın hayatı boyunca süren telafi etme çabası, simgesi çökmüstü. Hayatından önemli bir parça sökülüp alınmıstı, isinin bittiğini biliyordu. Davranısçı teorisyenler bu tip FreudçuMungçu açıklamalara karsı çıkacak, Tesla'nın saplantılı nevrozunun temelinde çocukluğunda yasadığı travmaların olduğunu savunacaklardı. Ancak konuyla ilgili yeterli verilerin olmayısı spekülasyondan ileri gitmemizi engelliyor. 23. GEÇĐSLER Katharine Johnson hasta düsmüstü. Tesla özel bir diyet tavsiye ederek endisesini göstermisti. Ama Katharine'in içine düstüğü daha derin bir durum, kendisi için değerli olan her seyin hayatının ortasında ellerinin arasından kayıp gittiği hissi, iyilesme iradesini de yok ediyordu. Perdeleri çekilmis odasında hasta yatarken gözlerinin önünde eski zamanlar, evlerinin partilerle, sölenlerle senlendiği, kapılarının önünden gösterisli kalabalıkların, faytonların, otomobillerin eksik olmadığı, Tesla ile Wal-dorf-Astoria otelinde ziyafetler düzenledikleri ve çalısmaları için uygun bir para babası bulmaya çalıstıkları o dönemler gözlerinin önünde yeniden canlanıyordu. Laboratuvarındaki tüm o gösteriler, heyecanlı geziler gittikçe siliklesen benliği ile birlikte çözülüp yok olmustu sanki. Yasadığı hayat kendisine ait değildi ve kimin hayatını yasamakta olduğunu da bilmiyordu. Hayatı, yalnızca baskalarının hayatlarının, eylemlerinin ve zaferlerinin bir yansıması olarak kalmıstı. Simdi kendi kendine yaban- cılastığını hissediyor, öfke ve umut arasında ikiye bölünüyordu. Aldatılmıs, kandırılmıs olduğunu hissediyor, kendini ölesiye yalnız ve zayıf görüyordu. O böyle eriyip giderken, Tesla da kendisini garip kehanetlerinden birinin yazılmasına kaptırmıstı: Kadınların geleceği... Bu, sürekli kendi ekseninde dönüp duran ve kafasını allak bullak eden bir konuydu ama düsünmekten de alıkoyamıyordu kendisini. Katharine hastalanmadan bir yıl önce Detroit Özgür Basın gazetesine kadınların "sorunları" üzerine bir demeç vermisti. Herhangi bir erkeğin tatlı dilli üslubu içinde ve kederli bir sekilde kadınların nasıl da erkeklerin onlar için insa ettiği kaidede kıstırılıp kaldığından dem vuruyordu. Kadınlara bütün hayatı boyunca uzaktan uzağa özel bir saygı ile taptığını anlatıyordu. Ancak simdi kendi zekalarını erkeklerinkine denk kosmaya çalısarak, Tanrı'nın doğal atamalarına karsı gelmekten de öte, "medeniyeti tehlikeye atmıyorlar mıydı?" Bu soruya karsılık "Kimin medeniyetini?" sorusu 1920'lere kadar sorulmayacaktı. Simdi Katharine'in hastalığı nedeniyle zihni tekrar bu konu etrafında dönüp durmaya baslamıstı. En sonunda Colliers'e bir yazı gönderecekti. Makalenin baslığı tehditkar bir sekilde "Kadınlar Patron Olduğunda" diye atılmıstı. Yazıda kadınların entelektüel açıdan daha üstün olduğu bir cinsel düzen anlatılıyordu. Bir yandan bu düzeni savunuyor gözüküyor, diğer yandan da kaygılarını dile getiriyordu. Katharine'in hayatının nasıl heba olup gittiğini mi fark etmisti? Kendisini harekete geçiren neden her neyse, kararsız bir sekilde de olsa, en sonunda kadın ve erkeklerin gelecekte mekanik "rasyonel" toplum ütopyasına uygun yasayacaklarını müjdeliyordu. Tesla, Birinci Dünya Savası'ndan hemen önce aniden ortaya çıkan cinsel esitlik eğiliminin hiçbir titiz gözlemcinin gözünden kaçmıs olamayacağını sözlerine ekliyordu. Tabii Đkinci Dünya Savası'nın hemen öncesinde üreme baskısıyla kadınların bu toplumsal ve ekonomik kazanımlarından feragat etmek zorunda bırakılacaklarını öngöremiyordu. Bazı feministler Tesla'nın dayanak noktasının ilk kısmını elestiriyorlardı: "Kadınların cinsel esitlik savasımları yeni bir cinsel düzen doğuracaktır ve bu düzende kadınlar üstün taraf olacaktır. Modern kadının yüzeysel cinsel esitlik taleplerinin altında çok daha etkili bir iktidar arayısının belirtileri mayalanmaktadır. "Kadınların kusaklar boyunca itaat etmek zorunda bırakılmaları onlarda bir atropi ya da en azından zihinsel kabiliyetlerin zayıflaması sonucunu doğurmustur ki içinde bulunduğumuz dönemde artık bu durum ortadan kalkmaya baslamıs ve kadınların ussal olarak erkeklerden hiç de asağı olmadıkları fark edilmeye baslanmıstır. "Kadınlar, erkeklerin zihinsel kazanımları, basarıları ile boy ölçüsebilmeye baslamıstır ve nesiller boyunca devam edecek bu gelisme süresince kapasiteleri de gelisecektir. Ortalama bir kadın en az ortalama bir erkek kadar iyi eğitim almıs olacak, bu eğitimde yıllar boyu süren dinginliğin yarattığı yoğun ve güçlü istek ile erkekleri de geride bırakacaktır. Kadınlar bugünkü durumu yadsıyacak ve ilerlemeleriyle güçlenen bir medeniyet kuracaktır." Ama Tesla'nın tanımladığı bu, "kovandaki arılar gibi cinsel kimliklerinden soyutlanmıs bir sekilde hayatlarının amacını çalısmak haline getirmis olan kadın ve erkeklerin meydana getirdiği ideal toplum" fikri erkekleri olduğu kadar düsünen kadınları da fazlasıyla ürkütecekti. "Kadınların çabaları yeni alanları da kapsadıkça liderliği yavas yavas ele geçirmeleri sonucunda kadınsı hassasiyetleri silinmeye baslayacak, sonunda tamamen ortadan kalkacak, annelik içgüdüleri körelecek, sonuçta annelik ve evlilikten soğuyacaklar ve insan medeniyeti de gittikçe arıların mükemmel medeniyetine daha çok benzeyecektir..." Arıların mükemmel komün hayatından esinlenerek "toplumsal ortaklasa hayatta, çocuklar da dahil her seyin, herkesin mülkiyetinde ve sorumluluğunda olacağı"nı vaat eden bu fikir o zamanlar için fazla radikal kaçan bir hayaldi. Aynı ileri görüslü yazıda Tesla teknolojik ilerlemelere dair öngörülerde de bulunuyordu. "Ailenin günlük gazetesinin 'telsiz' yolu ile yollanması imkan dahilinde olacaktır. Park ve ticari yollar ile özel yolların birbirlerinden ayrılması sorunları çözümlenmis olacaktır. Sehirlerimizde asansörlü park yerleri yükselecek, tercihli yollar ihtiyaca göre düzenlenecek, belki de insanoğlunun tekerleklerin yerine kanatları koyması ile bunlar tamamen ortadan kalkacaktır. "Yerkürenin ısı kaynaklan endüstrinin kullanımına sunulacaktır. Günes enerjisi evimizdeki enerji ihtiyacının büyük bir kısmını temin edecek, geri kalanı telsiz enerji nakli ile sağlanacaktır. Bugün kullanmakta olduğumuz telefonların yerini ceplere girebilecek kadar küçük aletler alacaktır. Herhangi bir habere, bir ülkenin devlet baskanının devrilmesine, dünya kupası final maçına, ya da bir depremin ya da terörün yarattığı felaketlere sanki olay yerindeymis gibi sahit olabileceğiz." Katharine 1925 yılında ölecekti. Son nefesini verirken dahi Tesla'yı unutmayacak Robert'i her zaman ona destek olmakla görevlendirecekti. Johnson ve kızı Agnes (geleceğin Agnes Holden'i) ailenin yaz tatili geleneğini yasatmaya devam edeceklerdi. Tesla her zaman bu seyahatlere davet edilecekti. Katharine'in doğum günlerine de çağınlıyordu. Robert davet mektubuna su sözleri yazmıstı: "Müzik de olacak, her sey onun istediği gibi olacak. Senin dostluğun ona mutluluk verirdi. Seni gözden yitirmememi emretti bana. Eğer gelmezsen onun isteği gibi bir kutlama olamayacaktır bu." Ama kısa bir süre sonra Robert tekrar parasal yardım arayısına girecekti. Vergilerini ve bir bankadan aldığı kredi borcunu ödeyemiyordu. Tesla, telif haklarından ve danısmanlık görevinden kazandığı parayla çok fazla bir yardımda bulunamıyordu. Tekrar rahatsızlanmıs olmasına karsın gönderdiği çekin yanına sakacı bir not düsmekten de geri kalmayacaktı: "Bu ufak sorunların neseni kaçırmasına izin verme. Biraz daha dayan ve göreceksin ki sen de Pegasus'unun sırtına binmis göklerde süzülmeye baslamıssın." Johnson tesekkürlerini iletecek ve kızı ile birlikte iki aylık bir Avrupa gezisine çıkmayı planladıklarını bildirecekti. Gezisi sırasında kendisini hayatının son birkaç yılında mutlu edecek genç bir aktrisle tanısacaktı. Ertesi yıl Nisan ayında Tesla, böyle bir istekte bulunmamıs olmasına karsın bes yüz dolarlık bir çek gönderdi. "Lütfen bu sana vahsi tefecileri hatırlatmasın, bunu küçük bir kutlama vesilesi olarak kabul et." Johnson bu paranın yarısıyla Kate'in mezarına duvar ördüreceğini bildirecekti yanıt olarak. "Tatlı Mar-guarite (Churchill)'in" kendisini gençlestirdiğinden ve mucidin de onunla tanısmasını çok istediğinden bahsediyordu. Kısa bir süre sonra Johnson hastaneye kaldırılacaktı. Hasta yatağından Tesla'ya su mektubu göndermisti: "Mutlaka, ben buradan çıktıktan sonra, gelip Miss Churchill ve Marguerite'le bir aksam yemeği yemelisin." Genç aktrisle ilgili hayaller sayıklıyor, onunla bir Avrupa turnesine çıkmayı planladığından dem vuruyordu. "Tabii annesi de bulunacaktı" yanlarında. Onlarla birlikte Shakespear'in, Keats'in, Wordsworth'ün mezarlarını ziyaret edecekti. Buna karsın Avrupa'da ancak ertesi yıl ve 1928'de yanında sadece kızı olduğu halde bulunabilecekti. Bu gezilerin parası ise kendisi de kıt kanaat geçinen Tesla'nın gönderdiği çeklerden çıkıyordu. Niagara Selalesi elektrik sebekesinin kurulduğu yıllarda, Ni-agara Komisyonu'nun bir üyesi ve o zamanlardan beri Tesla'nın da yakın bir dostu olan Francis A. Fitzgerald, 1927 yılında mucidin o sıralarda en çok ilgi çeken projelerinden birinde kendisine yardımcı olmaya çalısıyordu. Telsiz enerji nakli projesini finanse etmesi için Kanada Enerji Komisyonu'nu ikna etmeye uğrastı. Bu çaba o sıralarda sonuçsuz kaldı ama hidroelektrik enerjisinin telsiz nakledilebileceği fikri Kanadalıların zihnine yerlesecekti. Uzun yıllar boyunca Tesla'nın çok kuvvetli bir ısık, bir ölüm ısını icat ettiğine iliskin bir dedikodu yayılacaktı kulaktan kulağa ama Tesla anlasılamaz bir tavırla bu konuda herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınıyordu. 1924 yılında Avrupa'da da bazı bilim insanları, önce bir Đngiliz, daha sonra bir Alman ve bir Rus, ölüm ısınını kesfettiklerini iddia etmislerdi. Bir keresinde Amerikalı bir bilim insanı, Dr. T. F. Wall, uçakları ve arabaları durdurabilen bir ısının patentini almak için neredeyse bir basvuruda bulunacaktı. Daha sonra bir Colorado gazetesi Tesla'nın 1899 yılında sehirlerinde deneyler yapmak üzere bulunduğu sırada ölüm ısınlarının en güçlüsünü icat ettiğini gururla duyuracaktı. Tesla, hiç de alısık olmadık bir sekilde, bu konuda sesini çıkarmaktan kaçınıyordu. 1929 yılında Scherff, Nikola Tesla Sirketi'nin alacağı vergi iadeleri konusunda mucide gönderdiği bir notta "ne yazık ki, zaten sirket hiç vergi ödeyememisti" diye yazacaktı. En azından bu defa durum zamana uygunluk gösteriyordu, zira Büyük Bunalım yılları yasanmaya baslamıstı. Tesla eski dostu Johnson'u neselendirmek için esprilerle dolu bir mektup daha göndermisti; "ekonomik durumunun bir miktar kötülediğinden" de dem vuruyor ve sunları yazıyordu: "Elbette diğer arkadaslarla muhabbeti pek fazla koyulastırmıyo-rum. Dikkatimi diğer önemli ve değerli icatlar üzerinde yoğun-lastırıyorum. Gerçi ben de yeni mucitler gibi basında kendime ajanlar kiralasaydım tüm dünya simdi benden konusuyor olurdu ya, haydi neyse!" Aslında artık hemen hemen hiç bir yeni patent için basvuruda bulunmuyordu. 1922 yılında akıskan mekaniği alanında bazı patentler için basvurmustu ama islemleri tamamlanamamıstı. Böylece bunlar da ortak dağarcığa eklenmislerdi. Bunlar arasında çok önemli olduğuna inanılan bir basvuru da vardı: "Yüksek Vakum Üretiminde Kullanılan Araç ve Yöntemlerde Yenilikler". Yıllar sonra ABD ve Sovyet Rusya ısın kitle imha silahlarının gelistirilmesinde yarısa girdiklerinde bu fikirler üzerinde dikkatle durulacaktı. Bunlar 1916 yılında aldığı bir grup patentin devamı niteliğindeydi. Ama herkes Tesla'nın yaratıcılığının solmakta olduğuna inanıyordu artık. Fakat bu konuda bir hayli yanıldıklarını fark edeceklerdi. 24. DOĞUM GÜNÜ PARTĐLERĐ Tam gece yarısı doğduğundan hangi günü doğum günü olarak kutlayacağı konusunda zaten kararsız kalan Tesla aslında doğum günü ile pek de ilgilenmezdi. Geçer giderlerdi ve kendini iyi hissettiği sürece nasıl yasandıklarına aldırmazdı. Ama bu arada kolej yıllarından beri kilosunun hemen hiç değismemis olmasıyla bir hayli övünürdü. Kedi gibi çevik olduğuna dair söylentiler dolasırdı ağızdan ağza. Soğuk bir kıs günü buzlu bir yolda yürürken ayağı kayıp dengesini kaybedince, uçarak bir takla atıp tekrar iki ayağı üzerine konduğuna ve yoluna devam ettiğine sahit olduklarını iddia edenler vardı ortalıkta. Yoldan geçmekte olanlar gözleri fal tası gibi açılmıs bir sekilde böyle bir olayı, sirkler bir yana, ne gördüklerini, ne de duyduklarını söylüyorlardı. Ama yas kemale erince kaçırdığı doğum günlerini telafi etme telasına kapılmıstı. Her yıldönümü muhabirlerin ve fotoğrafçıların da hazır oldukları bir kutlama haline dönüsüyordu. Bu partilerde yeni icatları konusunda nutuklar atıyor, gönlü diledi-ğince kehanetlerde bulunuyordu ki bu durum genç arkadaslarını bir hayli memnun ediyordu. Sadece temsil ettiği Times'ın saygınlığına uygun düsecek sekilde ayık kalan Mr Kaempffert bu sahneleri can sıkıcı bulabiliyordu. Gurularının her kelimesini, bunca anlamsızlığına karsın, nasıl olup da ağızları açık bir sekilde dinleyebiliyorlar, anlamıyordu. Dahası bunları anlıyor gibi davranıyorlardı. Tesla'nın yetmis bes yasına basması dolayısıyla Sweezey tarafından çok özel bir doğum günü partisi düzenlenmisti. Genç ve çekingen bir bilim yazarı olan Sweezey'nin sohbet dağarcığı birkaç kelimeyi pek geçmezdi. Bazıları adamcağızın neredeyse isaretlerle konusmaya çalısacağından yakınıyordu. Buna karsın bilimin anlasılmaz dilini genis kitlelere anlasılabilir kılacak sekilde grafik imgelere dönüstürme yeteneği dolayısıyla yazı isinde kimse eline su dökemezdi. Bilimi parti oyunlarına dönüstürüyor, çocukların gönlünü kazanacak sekilde mutfak masası üzerinde bilimsel deneyler sergileyebiliyordu. Yemekten Sonra Bilim adında bir kitabı yayımlanmıs ve özellikle okul çağında çocukları olan anne-babalar tarafından kapısılmıstı. Bilim dergilerine daha karmasık makaleler gönderdiği de oluyordu. Tesla da onun kahramanıydı. Sweezey doğal olarak Tesla'nın dehasını ve bilim tarihine olan katkılarını ortalama bir insandan daha fazla takdir edebiliyordu ve Behrend gibi o da kamuoyunun dar görüslülüğüne bir hayli içerliyordu. Bu konuda bir seyler yapmaya kararlıydı. Böylece mucidin 1931 yılına denk gelen yetmis besinci doğum günü için dünyanın dört bir yanındaki mühendis ve bilim insanlarına Tesla'ya dair övgü ve tebriklerini bildirecek birer mektup yazma çağrısını örgütleme isine verecekti kendisini. Aldığı cevaplar arasında Nobel ödülüne layık görülmüs ve Tesla'nın kendi kariyerlerindeki olumlu etkisinin bilincinde olan ünlü bilim insanları da yer alacaktı. Robert Millikan, yirmi bes yasındayken, 'Tesla Bobini'nin Tesla tarafından tanıtıldığı bir seminere katıldığını anlatıyordu: "O günden beri, sunu hiç çekinmeden söyleyebilirim ki çalısmalarımda ve arastırmalarımda o gece öğrendiğim prensiplere pek fazla bir sey ekleme ihtiyacı duymadım. Bu nedenle sadece tebriklerimin değil sonsuz minnettarlığımın ve saygımın da kendilerine iletilmesini canı gönülden rica ederim." Arthur H. Compton, "Doğanın sırlarını sizin gibi birinci elden öğrenen ve onun kanunlarının nasıl gündelik hayatımızın sorunlarının çözümünde kullanılabileceğini gösteren bilim insanlarına biz genç kusaklar ödenemeyecek kadar çok sey borçluyuz..." diye sesleniyordu. Amerika Elektrik Enstitüsü'nün gelmis geçmis tüm baskanları radyo alanındaki öncü çalısmalarından dolayı kendisine övgü ve minnet dolu mesajlar göndermislerdi. Ve daha niceleri Tesla'nın hayal gücünün kendilerine verdiği güç ile yürüdükleri yollarda ulastıkları basarılar nedeniyle Tesla'ya methiyeler düzüyorlardı. Dr. Behrend "kendisini gelistirenlere karsı dünyanın ne denli vefasız olabildiğinden" dem vuruyordu. "Biz, alternatif akım enerji naklinin gelistirilmesi üzerinde çalısanlar için hiç süphe yok ki Tesla adı, elektrik alanındaki çalısmalarıyla Faraday neyi ifade ediyorsa aynı seyi ifade etmektedir." Tesla'nın genis bir basarı grafiği çizdiğinden habersiz olan Einstein da kutlamasının yanında Tesla'yı yüksek frekanslı akımlar üzerine çalısmalarından dolayı tebrik ediyordu. Bu kutlamaya önayak olan Sweezey de kendi tebriklerini en hararetli bir dille ifade ediyordu. Tesla'nın dehasının Roentgen ve J. J. Thompson'un ve elektron konusunda çalısan diğer bilim insanlarının çabalarına öncülük ettiğini anlatıyordu. "Tek basına bilinmezler diyarına adım atmaya cesaret edebilmisti. O, kabullenilmis doğrulara karsı gelebilen büyük bir devrimcidir" diyordu. Tüm bu övgüler bilim editörü Hugo Gernsback'in sözleri ile gerçek anlamda tamamlanmıs oluyordu: "Eğer bir mucitten, yani sadece kurulu düzeni gelistiren bir kimseden değil de, bir yaratıcıdan ve bir kasiften söz etmek gerekirse suna hiç süphe yok ki sadece içinde bulunduğumuz zamanın değil, tarih boyunca gelmis geçmis tüm dönemlerin en büyük mucidi essiz dehası ile Nikola Tesla'dır... Onun devrimci olduğu kadar temel nitelikteki kesiflerinin entelektüel dünyada bir esine daha rastlanamaz." Sweezey tarafından harekete geçirilen Amerika ve dünya basınında da bir zamanların yıldırımlar yaratan, bedeninden ısıltılar saçan bu deha üzerine yazılar yayınlanmaya baslamıstı. Time dergisinde çıkan bir yazıda muhabirlerinin çevresindeki hale ile kolayca ayırt edilebilen bu "uzun boylu kartal baslı adamı" bulmakta zorlandığından bahsediliyordu. Buldukları adam bir deri bir kemik kalmıs ve saçlarına aklar düsmüs haliyle daha çok yıldırımlar yaratanın bir hayaletini andırıyordu ama hala dinç duruyordu. Mavi gözlerinde ısıldayan bakıslar ve çınlayan sesi hala ruhunun gücünü ifade ediyordu. Sweezey, hazırladığı onur defterini hediye ettiğinde sasırdığını ama kendisini fazla kaptırmadığını fark edecekti. Hayatı boyunca kendisi ile zıtlasan insanların övgüleri ile ilgilenmediğini söylese de Sweezey içten içe bunun kendisini memnun ettiğini fark edebiliyordu. Gerçekten de Sweezey bir kısmını kısa bir süreliğine ödünç istediğinde bir hayli ayak sürüyecekti. Röportajlarında o sıralarda zihnini mesgul eden konulardan bahsediyordu. Đki sey üzerine çalısmaktaydı: Birincisi, Einste-in'ın Genel Rölativite Teorisi'ni çürütecek tezlerdi. Tesla, kendi tezlerinin Einstein'ın tezlerinden daha anlasılabilir olduğunu ve bunları duyurduğunda doğru sonuçlara varmıs olduğunun görüleceğini söylüyordu. Đkincisi, yeni bir enerji kaynağı üzerinde çalısmaktaydı. "Ye-ni-bir kaynak derken, bildiğim kadarıyla daha önce hiçbir bilim insanının enerji kaynağı olarak görmediği bir sey üzerinde çalısmaktayım demek istiyorum. Bu fikir ilk aklıma geldiğinde tam anlamıyla sok olmustum." Bu yeni enerji kaynağının kozmostaki bir çok karanlık noktayı da aydınlatacağını öne sürüyordu. Tesla'nın öğrencilerinin halen kafasını karıstırmakta olan bir diğer ifadesi de, bu enerji kaynağının endüstri sahasında, özellikle de çelik üretiminde yepyeni ve neredeyse sınırsız bir pazar açacağı yolundaydı. Kendisinden daha fazla açıklama beklendiğinde bunun tamamıyla yeni bir enerji kaynağı olduğunu ve gece-gündüz yılın her anında bundan faydalanılabileceğini söylemekle yetiniyordu. Bu enerjinin üretiminde kullanılacak donanım da mekanik ve elektrik aksam açısından son derece basit olacaktı. Tesla, ilk kurulusunun baslangıçta pahalıya gelebileceğini ama bunun kısa bir süre içerisinde asılacağını çünkü isleyisinin sürekli ve duraksamasız olacağını öne sürüyordu. "Bunun atom enerjisi denilen seyle bir iliskisi olmadığını hemen belirteyim" diyordu. Aslında bu terimle anlatılmak istenen türde bir enerjiden de söz edilemez. 15 milyon volta kadar çıkan gerilimlerde-ki akımlarla atomu ben de parçaladım ama ortaya enerji çıkmadı..." Yeni enerji kaynağını açıklaması yolundaki ısrarları nazikçe geri çeviriyor ama "birkaç ay ya da yıl sonra" herkese açıklayacağını belirtiyordu. Isıltılar saçan gözlerle gezegenler arasında enerji nakledile-bilmesini sağlayacak bir plan üzerinde de çalısmaya basladığını anlatıyordu. "Gezegenler arası iletisimin son derece önemli bir konu olduğuna inanıyorum, zira kesinlikle bir gün gelecek ki evrenin her yerinde dünyada olduğu gibi çalısan, acı çeken, insanlar olduğu ve bunların evrende insan ırkı varoldukça sürecek bir kardesliğin temelini attıkları görülecektir." Ne zaman? Bu konuda emin değildi. "Derin meditasyon ve yoğun düsünceler içinde geçen bir hayatım var" diye yanıtlıyordu. "Doğal olarak da birçok fikir çıkarıyorum ortaya. Sorun, fiziksel güçlerimin de bunlar üzerinde çalısabilecek ve bunları dünyaya kazandırabilecek kadar yeterli olup olmadığında." Bu arada yine yetmis bes yasında Everyday Science & Mec-hanics adlı dergide Tesla'nın yeni ve daha güncel çalısmalarına da yer verilecekti. Bunlar deniz suyundan ve jeotermal enerjiden elektrik enerjisi elde etme projeleriydi. Tesla sağlığında bu projelerinin hayata geçirilebildiğini göremeyecekti. Ama 1980'lerde ABD hükümeti 'Okyanus Termal Enerji Dönüsüm Programı' adı altında bir arastırma baslatacaktı. Halen küçük bir bilim insanı ve teknisyen ordusu okyanus katmanlarındaki ısı farklarının uygun olduğu bölgelerde bu konudaki çalısmalarına devam etmekteler. Yaslılığının son yıllarında Tesla tıbbi terapide kullanılan elektrikli osilatör aygıtının büyük övgüler almaya basladığına da tanık olacaktı. Amerika'nın dört bir yanındaki tıp profesörleri, elektrikli osilatörlerle uygulanan tedaviler sonucunda kanser vakalarında ameliyattan çok daha olumlu sonuçlar elde edildiğini duyuruyorlardı. Modern kanser tedavi çalısmaları elbette çok daha ileri bir asamada devam etmekte ve Tesla'nın icatlarının tam kapasitesi de hala kesfedilmeye çalısılıyor. Tesla'nın bir çok çalısmasında olduğu gibi, bu alanda da icatlarının olası uygulama alanlarının, bazı durumlarda da teorik yaklasımlarının genisliği öğrencilerini hayrete düsürmeye yetiyor. 25. SUDAKĐ MANTARLAR Genç bir Alman göçmen olan George Sylvester Viereck, Ho-henzollern ailesinin gayri mesru çocuğu idi. Amerika'ya genç yaslarında gelmis ve siirleri ile öncü sanatçılar arasında yerini almıs, siyaset ve gazetecilik alanlarında da adını duyurmustu. Ancak kısa bir süre içerisinde fasizmin yükselen yıldızları Hit-ler ve Mussolini ile yaptığı röportajlar ile tarafını sergileyecek, Ezra Pound'un da basına geldiği gibi, ünü ağır bir yara alacaktı. II. Dünya Savası sırasında, daha önceleri Nazi propagandası yaptığı gerekçesi ile hapse girmesi ile bu konu gündemin üst sıralarına yerlesecekti. Politik konulardaki tarafsızlığıyla bilinen Tesla ile arkadaslığı savas öncesi dönemde baslamıstı. New York'ta sık sık haber-lesiyor, bulusuyorlardı. Viereck, Tesla hakkında olumlu makaleler yazıyor, ikisi arasında sürekli bir siir alısverisi yasanıyordu. Telif haklarına önem vermeyisi ve siire olan yeteneği Tes-la'ya da yansımıs ve bu yeni sırdası ile birçok seyini paylasır olmustu. 31 Aralık 1934'te kendi eliyle yazdığı ve "Dostuma ve Essiz Saire" diyerek genç Alman'a adadığı bir siir günümüze değin ulasabilmistir. Tesla, o zamanlar yetmis sekiz yasındaydı. Siir "Kozmik telefonumdan bana / Olimpus'tan kopup gelen sesler ulasıyor" mısralarıyla baslıyordu ve bu da edebi ilhamını hangi konulardan aldığını hemen belli ediveriyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse biraz kafa ütüleyici bir tarzı vardı ama siirinin mizah duygusundan ve güzel deyislerden de tamamen yoksun olduğu söylenemez. 7 Nisan 1934 tarihinde yazdığı bir mektupta Viereck'ten aldığı afyon tentür "zehrinden" vazgeçmesini rica ediyor, aksi takdirde beyninin çürüyüp gideceğini belirterek, uyarıyordu kendisini. Viereck parasal konularda da bir hayli sıkıntılı olmalıydı ki Tesla sözlerine "Amerika'nın en büyük sairinin didinen bir mucitten daha iyi bir durumda olmaması çok kötü. Neden ruhbilim üzerine bir makale yazıp, benim sana mektubumda anlattığım deneyimimden söz etmiyorsun? Psisikler o kadar çılgındırlar ki benim mesajı aldığımı ama fazla önyargılı olduğum için anlayamadığımı öne süreceklerdir" diye devam ediyordu. Viereck'e duyduğu hayranlığı her geçen gün arttıkça kendi el yazısının da genç sairinkine benzemeye basladığını söyleyen bir not da eklemisti mektubuna. Aralık ayında Viereck'e kardesi Daniel'in ve annesinin ölümlerinden bahseden uzun bir mektup göndermisti. Öngörüde bulunmadığını ispatlamaya çalısıyor, tüm hayallerinin sebebini kısmi hafıza kaybı ile bağlantılandırmaya çalısıyordu. Mektupta değisik zaman dilimlerinden yazılıyormus havasını uyandıran ifadeler bulunmaktaydı, kardesinin ve annesinin ölüm tarihlerini de yanlıs vermisti. Tesla gerçeklerden çok rüyalarını anlatır gibiydi. Konsantrasyonunu tamamıyla kaybettiği, zihnine baskı yapan hatıraların ve imgelerin "suyun üstüne fırlayan mantarlar gibi" ortaya çıktığı dönemlerden bahsediyordu. "Ama haftalarıma mal olan bir çabadan sonra zihnimi tamamen yeni bir konu üzerinde odaklamayı basarabildim ve bu durumda kaldığım sürece basarıya çok uzak olmayacağımı tahmin ediyorum. Fikirlerim her zaman için akılcıdır, zira algılarım oldukça güçlüdür, yani bir tür kahin denilebilir bana. Ama bu halden uzak durabildiğim sürece gayet memnum oluyorum, zira böylesi bir artı yük beyni harap etmekten baska bir ise yaramıyor." Viereck'in yazıları da bize Tesla'nın o sıralarda hangi konular üzerinde durmakta olduğu hakkında ilginç ipuçları veriyor. Bir dergide yayınlanan "Savası Bitirecek Bir Makine" adlı yazısında Tesla'nın 2035 ve 2100 yıllarını ne sekilde hayal ettiğini anlatıyordu. "Đnsan genel anlamıyla bir gücün harekete geçirdiği bir kitledir. Bu nedenle mekaniğe hükmeden kanunlar insan için de geçerlidir." Đnsan ilerleyisini kontrol eden enerjinin arttırılabilmesinin üç sekilde mümkün olabileceğini düsünüyordu. Birincisi, yasam sartlarının, sağlık kosullarının ve insan genetiğinin iyilestirilmesi; ikincisi, cehalet, delilik ve dinsel köktencilik gibi ilerlemeye ket vuran düsünsel etkilerin ortadan kaldırılması; üçüncüsü, günes, okyanus, rüzgar ve gelgit gibi doğal ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmaya baslanması. Hayata dair kendi mekanik görüslerini "Buda ve Dağdaki Vaiz'"in düsüncelerine benzetiyordu. Evrenin "ezeli ve ebedi bir makine olduğuna, insanın da doğal düzenden bağımsız düsünülemeyeceğine" inanıyordu. "Đnsan da bir makinedir. Zihinlerimizi ya da eylemlerimizi etkileyen hiçbir sey yoktur ki öncelikle duyu organlarımıza çarpan dıs etkenlerden biri olmasın. Çevremizle olan benzerliğimiz nedeniyle çevremizdeki etkenlere benzer tepkiler veririz ve bundan da kavrayıs kaynaklanır. Çağlardan beri sonsuz karmasıklıktaki mekanizmalar gelismistir, ancak ruh ya da tin dediğimiz seyler bedeninin isleyisinin parçalarından baska bir sey değildir. Bu isleyis yok olduğunda ruh da yok olur." Tesla bu fikirleri davranısçılardan, Rus Pavlov'dan ve Amerikalı Watson'dan, çok önceleri dile getirdiğini öne sürüyordu ve bu tip bir mekanik dünya görüsünün dini ya da ahlaki konularla zıt düsmediğini belirtiyordu. 2100 yılında insanlığa egemen olacak iki dinin Budizm ve Hıristiyanlık olacağını iddia ediyordu. Genetik iyilestirme çalısmalarının da yerine oturacağına inanıyordu. Đnsan ırkının kısırlastırma çalısmaları ile mükemmelle-seceğine inanıyor ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde delilerin ve suçluların kısırlastırılmaya baslandığından söz ediyordu. Bu talihsiz düsüncelerin ne kadar Tesla'ya ya da Viereck'e ait olduğu tam olarak bilinemeyen bir konu. Hangisinin olursa olsun fikirler bu kadarıyla da kalmıyordu. Tesla "genetikçilerin evlenmenin zorlastırılması gerektiğine inandıklarını" savunuyordu. "Muhakkak ki iyi ebeveyn olamayacak insanların çocuk sahibi olmalarına da izin verilmemelidir. Normal bir insanın genetik olarak suçlu özellikler tasıyan birisiyle evlenmesine izin verilmeyeceği bir çağ gelecektir." Anlasılan 2035 yılında Genetik Büro, CIA'den daha etkin bir kurulus olacaktı. Sonraları daha çok bir çevreci gibi konusmaya baslayan Tesla denizlerin kirlenmeyeceği, doğal besinlerin tüm dünya uluslarını besleyebileceği, doğal kaynakların daima bilimsel bir koruma ve denetim altında bulundurulacağı, afetlerin, orman yangınlarının ve sellerin engelleneceği bir gelecekten dem vurmaya baslayacaktı. Ve tabii ki hidrolik santrallerden elde edilen elektriğin telsiz nakil istasyonları aracılığıyla aktarılması katı ve akar yakıt tüketimini sıfıra indirecekti. 21. yüzyılda uygarlasan uluslar bütçelerinin büyük kısmını savasa değil eğitime harcayacaklardı. Bir zamanlar, ne kadar yok edici olursa savasların o kadar caydırıcı olacağını ve azalacağını savunmaktaydı. "Ama hata ettiğimi anladım. Đnsanın saldırganlık içgüdüsünü hafife almıstım, bunun zayıflaması için bir asırdan daha uzun bir süreye gerek vardır... Savaslar bitebilir, ancak bu, güçlünün zayıflatılması ile değil her ulusun, zayıf ya da güçlü, kendini savunabilecek bir düzeye erismesi ile mümkün olabilir." Burada "her ülkenin, küçük ya da büyük, kendisini saldırılardan koruyabilmesini sağlayacak yeni bir kesiften" söz etmekteydi. Bunun için büyük bir santralin insa edilmesi gerekliydi ama bir kere insa edildi mi 200 millik bir çevreye yaklasan her türlü canlı ve tasıtı yok edebilecek güçte olacaktı. "Yani her türlü saldırganlığı caydıracak güçlü bir engel" olusturacaktı. Ama bu icadının ölüm ısını olmadığının da altını çiziyordu. Isınlar mesafe ile bağıntılı olarak yayılma eğilimi sergiliyorlardı. Oysa kendi aygıtı ile binlerce kilometre öteden mikroskobik bir alanın dahi etkilenebilmesi mümkündü. Bu, radyasyon değil, yüklü parçacık ısını olacaktı. Yaklasık yarım yüzyıl içerisinde dünyanın iki güçlü ulusu gerçekten de bu tip bir silahın gelistirilmesinde birbirleriyle yarıs etmeye baslayacaklardı. 1930'larda Avrupa'da kaynamaya baslayan siyaset kazanının içerisinde Yugoslavya da yerini alacaktı. Hırvat ayrılıkçı hareketlerinin hemen ertesinde Yugoslavya'da diktatörlüğünü ilan eden kral Alexander, 1934 yılında Marsilya'da Hırvat bir teröristin düzenlediği suikast sonucunda ölecekti. Tesla, hemen New York Times'a "sehit edilen" hükümdarı savunan bir yazı gönderdi. Hırvatları ve Sırpları birlestirmeye çalısan Alexander'ı "Yugoslavya'nın Washington'u ve Lin- coln'ü olarak tanımlıyordu. Alexander'ın birlestirdiği uluslar kopmuslardı ve tekrar bir araya gelmek için güçlü bir lidere, Ti-to'ya, ihtiyaç duyacaklardı. Bu arada Franklin Delano Roosevelt ABD baskanlığına seçilmisti, programını uygulamaya koymak üzere hemen Kong-re'yi toplantıya çağıracak, "100 Gün" oturumları diye bilinen çalısmalarla kısa süre içerisinde Amerika'nın gelmis geçmis en kapsamlı ve uzun ömürlü sosyal programını yürürlüğe sokacaktı. Bu hareketi ile siyasi rakiplerinin simseklerini üzerinde toplayacak ve konunun Yüce Divan'a gönderilmesi gündeme gelecekti. Tesla da Roosevelt'e oy verenler arasındaydı ama o da bu "sosyalistçe" esen rüzgarların tehlikeli olduğunu fikrine kapılacaktı kısa bir süre içerisinde. Bu arada gizli silahı konusunda her zamankinden daha saplantılı bir tavır sergilemeye baslamıstı. J. P. Morgan'a finansman desteği talebini dile getirdiği mektubunda sunları da yazıyordu: "Paris'i ve Londra'yı bombalayan uçaklar tüm insanlığı dehsete düsürmüs durumda. Oysa benim elimde tüm hava saldırılarını etkisiz kılabilecek bir silah var; sadece gelistirilmesi gerekiyor... "O yakada da beni takdir eden pek çok kisi var. Lenin, alternatif akım çalısmalarımı Rusya'da sürdürmem için iki kere davet etti beni. Ama çalısmalarımı terk etmek istemedim." Tesla'nın yeni bir laboratuvara duyduğu ihtiyaç kelimelerle ifade edemeyeceği ölçüdeydi ve bunun için Morgan'ın desteği de çok gerekliydi. "Artık bir hayal adamı değilim, acı deneyimlerim pratik bir insan olmaya yöneltti beni. Çalısmalarımı destekleyecek 25 bin dolarım olsaydı kısa bir süre içerisinde büyük bir servetin sahibi olurdum. Bu icatlarımı size verecek olsam bana bu parayı temin eder miydiniz?" Mektubunu Roosevelt'in programını yerden yere vuran tümcelerle bitirirken bunun Morgan'ı yumusatacağından hiç süphesi yoktu. Ama ekonomik bunalımdan kendisi de bir hayli etkilenmis olan Morgan yeme gelmeyecekti. Zaten bir bilim insanı da olmadığından Tesla'nın ne zaman makul seylerden söz edip, ne zaman saçmaladığını da ayırt edemiyordu. O yıl sonbaharda Westinghouse'a da "parçacık ısını" ile ilgili bir teklifte bulunacaktı. Ama sirket genel müdürü konuyu arastırma bölümü uzmanları ile tartıstığını ve uzmanların konuya süpheci yaklastıklarını bildiren bir cevap gönderecekti. Zaman zaman bulduğu danısmanlık isleri sayesinde Tesla bunalımdan yakasını sıyırabilmeyi basaracaktı, hatta çok ihtiyacı olan arkadaslarına az da olsa borç vermeye bile devam ediyordu. Westinghouse "eski günlerin hatırına" kendisine ayda 125 dolar gelir getiren bir danısmanlık görevi önermisti. Çok sıkıstığı bir ara dostu Robert Johnson'dan yardım istemis ve kendisinden, "Bankamda 178 dolarım var, bunun yüzünü sana gönderiyorum, umarım yardımı dokunur" diyen bir not almıstı. Bir süre sonra Johnson hastalandı. Yaslı elleriyle Tesla'ya su mektubu kaleme alacaktı: "Kalbim hala seninledir, uzun yıllar süren ve her geçen gün daha da içtenlesen dostluğumuz ile... "Düzeleceğim söyleniyor ama tekrar ayağa kalkabilmem için uzun zamana ihtiyacım var; herhalde büstünün 83'te yayımlanan "Efsanelere Övgü" adlı kitabımda yerini aldığını görebilecek kadar uzun yasayamayacağım..." Gerçekten de iyilesecekti ama sadece geçici bir süre için. Eski günleri aklına gelmis Tesla'ya yine coskulu bir davet mektubu göndermisti: "Hanımefendilerimiz en nefis tuvaletlerini, beyefendilerimiz en sık takımlarını giyecekler, sana da en yakısıklı giysilerini giyip yarın aksam tüm bayanları büyülemeni tavsiye ederim! Seni en çekici halinle görmelerini istiyorum... "Her zaman en mutlu günlerimizde seni hatırlayacak olan dostun, Luka J. Filipov." Sonra hastalanma sırası Tesla'ya geldi. Đyice zayıflamıstı. Otel odasından dısarı pek çıkmıyor, süt ve krakerle besleniyordu. Odasındaki raflarda çift ve tek sayıları ifade eden kaplar içinde krakerler dizilmisti. Sweezey bu saplantısını uzun süre önce kesfetmisti ama simdi sağlık durumunun gittikçe kötüledi-ğini görerek iyice endiseye kapılıyordu. "Umarım en kısa zamanda iyilesir kendine gelirsin Tesla. Biz de seni en kısa zamanda ziyaret etmek istiyoruz. Agnes ne zaman istersen yanında olacaktır. Bir telefon etmen yeter. Bunu Mrs Johnson'un hatırı için yapmalısın..." Ama bu arada kendi hastalığı da nüksetmisti ve sonunun geldiğini hissediyordu. "Đkimiz de daha uzun yıllar yasayacak değiliz" diye yazıyordu. 1937 Tesla için acı kayıplar yasadığı bir yıl olacaktı. Uzun yıllardır en yakınlarından biri olan, sevgili dostu Hobson 16 Martta 66 yasındayken aniden hayata veda edecekti. Ekim'in 14'ünde ise Robert Johnson'un hastalığı ağırlasacak ve ölecekti. Bundan bir süre sonra yine güvercinlerini beslemek üzere soğuk bir kıs gecesinde otelinden çıkmıs ve en fazla iki blok gidebilmisti ki yoldan geçen bir taksi Tesla'ya çarptı ve yaslı adamcağızı yola fırlattı. Ayağa kalkabildiğinde tıbbi yardımı reddedecek ve kendisini oteline götürmelerini isteyecekti. Sokta olmasına karsın William Kerrigan'a telefon ederek güvercinleri besleme isine devam etmesini rica edecekti. Bunu takip eden altı ay boyunca Kerrigan, Bryant parkındaki ve St. Pat-rick Katedrali'nin bahçesindeki güvercinleri beslemeye devam edecekti. Tesla'nın üç kaburga kemiği kırılmıs ve sırtı da fena sekilde incinmisti. Ardından zatürreeye yakalandı ve ilkbahara kadar kendine gelemedi. Ayağa kalkmıs olmasına karsın sağlığı eskisinden de kötü bir duruma gelecek ve sık sık mantığını yitirdiği görülmeye baslanacaktı. Westinghouse sirketindeki eski arkadasları iki yıl önce Yugoslavya'da, Belgrat'ta kurulan Tesla Enstitüsü'nün ilk icatlarını arastırdığı haberini ulastırdılar kendisine. Tesla da onuruna insa edilen enstitü laboratuvarı için çok fazlı alternatif akım makinesinin yanında bir fotoğrafının çekilmesine izin verecekti. Yugoslav hükümetinin desteği ve vatandaslarının bağıslarıy-la Tesla'ya yılda 7.200 dolarlık bir maas bağlanacaktı. Soydasları sayesinde "bütün zamanların en büyük dahisi" en azından hayatının son yıllarını sefalet içerisinde geçirmeyecekti. 26. KOZMĐK KOMÜNYON "Hakkında bir sürü garip söylenti dolasmaya basladı" diyordu Agnes J. Holden (Robert ve Katharine Johnson'ın kızı). "Yaslı bir insanı sekseninden sonra yaptıklarıyla yargılamak büyük haksızlık. Onu otuz yaslarındayken de tanırdım. O zamanlar genç, neseli ve esprili bir insandı." Aslında seksenlerindeki mucit hayatın tadını çıkartmaya ve evren hakkındaki önermelerini gelistirmeye devam ediyordu. Doğum günlerini iple çekiyor, aylar öncesinden makaleler hazırlıyor, arkadaslarına ve basına bunları sasalı baslıklar altında sunuyordu. Doğum günü partileri Einstein'ı reddettiği, New-ton'u göklere çıkardığı ve kendi kozmik teorisini anlattığı toplantılara dönüsüyordu. Sekseninci doğum günü için hazırladığı makale hiçbir zaman bir bütün halinde yayımlanmayacaktı. Makalede ve New York Times'a gönderdiği mektuplarda, günün fizikçileri ile kozmik ısınların doğası hakkındaki atısmasını sürdürüyordu. Kendi dinamik yer çekimi teorisinin maddelerin gerçek doğasını açıkladığını ve Einstein'ın uzay teorisinin spekülasyonlarına bir son verdiğini iddia ediyordu. Astrofizik ve uzay mekaniği yazılarında ise yer çekimi teorisinden hiç söz etmiyordu. Uzayda eğrilikler olmasının imkansız olduğunu çünkü etki ve tepkinin bir arada varolduğunu öne sürüyordu. Bir eğrinin tepkisi düzelmek olabilirdi. Ayrıca uzay, eterin varlığı ve onun kaçınılmaz islevi olmadan açıklanamazdı. Einstein'ın devrimi dalga dalga yayılıyor olmasına karsın o "maddenin kendisinde enerji olamayacağını, bunu ancak çevreden edinebileceğini" savunuyordu. Ve bunun moleküller ve atomlar için de en büyük cisimler için olduğu kadar geçerli olduğunu savunuyordu. Kısacası yerden göğe kadar yanılıyordu. Sekseninci yas gününde yıldızlar arası iletisimden ve enerji naklinden de söz edecekti: "Fransız Enstitüsü'ne diğer gezegenler ile haberlesebilmeyi sağlayacak aygıtlarımın açıklamasını ve hesaplamalarını göndereceğim. Hiç süphem yok 100 bin Frank ödül mutlaka bana layık görülecektir. Para elbette önemsiz bir konu ama bu mucizeyi ilk defa basaracak olmanın vereceği onuru yasamak için tüm hayatımı feda etmeye razıyım." Yıllar sonra Fransız Enstitüsü Tesla tarafından kendilerine buna benzer bir belgenin gönderilmediğini açıklayacaktı. "Kendi pratik bakıs açımdan en önemli icadım olarak" diye sözlerine devam ediyordu Tesla, "1896 yılında 4 milyon volta kadar yüksek gerilimlerde isletmeyi basarabildiğini tüpü görüyorum... Daha sonraki yıllarda bu tüpü 18 milyon volt gibi yüksek bir gerilimde isletmeyi denediysem de karsılastığım zorluklar yeni ve daha gelismis bir model üretmem konusunda beni ikna etmeye yetmisti. Bu is ise yapım asamasında değil ama isletme asamasında daha büyük güçlükler çıkaracaktı karsıma. Yıllar boyunca isin içinden çıkamayacaktım... Buna karsın yavas da olsa düzenli bir ilerleme kaydediyordum... En sonunda tam anlamıyla bir basarı elde edecektim. Daha fazla gelistirilmesi pek de mümkün olmayan bir tüp gelistirebilmeyi basarmıstım. Tüp, en basit ilkelere uygun bir sekilde, asınmayacak tarzda ve istenildiği kadar yüksek gerilimde çalısabilecek biçimde üretilmisti... Büyük akımlar tasıyacak, uygun sınırlar dahilinde istenildiği kadar enerji nakledilebilmesini sağlayacak ve kontrolü de aynı derecede kolay olacaktı. Elde ettiğim sonuçların daha önceden hayal bile edilemediğini düsünüyordum. Ayrıca bu teknoloji ucuz radyum üretilmesinde de kullanılabilecek, atomların parçalanmasından ve maddelerin transmutasyona uğramasından daha verimli ve ucuz olacaktı." Ama bunun atom enerjisinden faydalanılmasında kullanılamayacağını çünkü arastırmaları sonucunda böyle bir seyin varolmadığını gördüğünü belirtecekti. Đtirafları belli bir can sıkıntısı yarattı çünkü bazı gazeteler Tesla'nın tüpün yapısını açıklamaya hazırlandığını duyurmuslardı. Ama bu olanaksızdı. "Tüpün bazı önemli amaçlarda kullanılacağını göz önüne alarak su anda tam bir açıklama yapmamak gibi bir sorumluluk hissetmekteyim omuzlarımda. Ama bu sorumluluk yükü üzerimden kalktığı anda bilimsel enstitülere aygıtın ve kullanılan tüm teçhizatın ayrıntılı bir teknik açıklamasını vereceğim." Ne tek bir patente basvuracak, ne de bir prototip üretecekti. Partide açıklayacağı ikinci deneyi "bugüne kadar yapılmıs olanlardan kat kat daha üstün bir vakum"du. "Bununla bir mikronun milyarda birine ulasılabileceğine inanıyorum. Bu tip bir vakumla elektron tüpleri ile elde edilenlerden çok daha güçlü etkiler yaratmak mümkün olabilecektir." Misafirlere sarap dağıtıldığında ve kadehler kaldırıldığında bir sessizlik kaplayacaktı salonu. Yaslı adam o sıralarda elektronlar üzerine öne sürülen fikirlere inanmadığını açıklayacaktı. Yüksek bir gerilim ile ve büyük bir vakum etkisi altında diğerlerinden ayrılan bir elektronun normalinden çok daha fazla elektrostatik yük tasıdığına inanmaktaydı. "Bu, parçacığın tüpte de, dıs havada da aynı yükü tasıdığına inananları sasırtacaktır. Ama çok öğretici bir deneyde tüpten kurtulan parçacığın asırı yükten kurtulması nedeniyle parlak bir yıldıza dönüstüğünü gözlemledim." Tesla bir seyler bulmus olabilirdi. Uzun yıllar süren arastırmalarda subatomik ve daha büyük parçacıkların elektrik yükleri hesaplanmaya çalısılacaktı. En sonunda 1977 yılında Amerikalı üç fizikçi "çok küçük yüklerin varolabileceğine dair veriler" elde ettiklerini rapor edeceklerdi. Seksen birinci yas günü bir yıl önceki icatlar gösterisinin bir tekrarı olacaktı ama uluslararası basında daha çok ses getirecekti. Partide Yugoslav hanedanını temsilen soylular da hazır bulundu. Çekoslovak bir kabine üyesi de baskanları Eduard Be-nes'i temsilen Tesla'ya Prag Üniversitesi'nin sunduğu bir onur derecesini takdim etti. Bu partide de muhabirler kendisini gezegenler arası iletisim konusundaki icadı hakkında sıkıstıracaklardı. Tesla da bu icadı ile Guzman Ödülü'ne layık görülmeyi umut ettiğini tekrar edecekti. Đcadın "tam anlamıyla gelistirildiğini" belirtiyordu. "100 milden enerji nakledilebileceğinden emin olduğum kadar 1 milyon mil uzaklıktan enerji nakledilmesini sağlayabileceğim konusunda da eminim" diyordu. Geçmiste olduğu gibi simdi de "değisik bir enerji türü"nden bahsettiğini söylüyordu. Diğer gezegenlerde hayat olduğu "kesin"di. Kendisini endiselendiren tek konu "iğne ucu kadar bir noktada toplanan devasa" enerjinin yoluna çıkan gezegenlere çarpabileceği idi ama astronomların bu konuda kendisine yardımcı olacaklarını umuyordu. Bu enerji aya gönderildiği takdirde dünyalılar "maddenin gaza dönüsmesi ve dağılması" adlı bir gösteriye sahit olabileceklerdi! Diğer gezegenlerdeki düsünürlerin bu sinyali kozmik ısın bile zannedebileceklerini de sözlerine ekliyordu. Bir kez daha ucuz radyum üretecek atom-parçalayıcı elektronik tüpünden bahsetmeye baslamıstı. "Bunu ürettim ve denedim. Yalnız dünyaya hediye etmeden önce az bir zaman daha geçmesi gerekiyor." Bunlar, sadece gençlik düslerine saplanıp kalan yaslı bir adamın sayıklamaları mıydı? Profesörler ya sabır çekiyorlar ama bilim yazarları her zaman olduğu gibi onu ciddiye alıyorlardı. Dünya küresel bir savasın esiğindeydi. 1940 yılında bir gazeteci Tesla'nın ABD'nin çevresine "telegüç"ten bir Çin Duvarı örme projesini hatırlatacaktı. Bu duvar uçakları 250 metre uzaklıkta karsılayabilecekti. Bir santralin kurulması için gereken 2 milyon dolar sağlandığı takdirde (belki de Tesla'nın sözünü ettiği sınırsız çelik pazarı buydu, kim bilir?) 3 ay içinde projeyi hayata geçirebileceğini iddia ediyordu. Tabii ki Savunma Bakanlığı bu konuda hiç renk vermeyecekti. Telegücün ikisi test edilmis dört yeni icada dayandığını iddia ediyordu Tesla: 1. Havada vakumsuz ısın elde edilebilmesini sağlayan bir yöntem; 2. "Çok büyük elektrik gücü" üretilebilmesini sağlayan bir yöntem; 3. Bu gücün arttırılmasını sağlayacak bir yöntem; ve 4. "Devasa itici elektrik gücü" sağlayan yeni bir yöntem. Uzun yıllar boyunca Tesla'nın yasam öyküsü üzerinde çalısanlar bu icatların üzerinde çalısıldığını kanıtlayan müsvedde kağıtlarına rastlayamadılar. ABD güvenlik birimleri de bu kağıtların varlığını sonuna kadar inkar ettiler. O'Neill federal ajanların Tesla'nın evindeki her türlü kağıda el koyduğunu açıklayacaktı. O'Neill ve en sonunda Sweezey de Tesla'nın sözde gizli silahlarının "anlamsızlığını kabul edeceklerdi. O'Neill "Varabildiğim tek sonuç haklarında bir hükme varılabilecek kadar açıklama içermeyen teorilerinin temelde uygulanamaz olduğu idi" diyordu. Bununla beraber Tesla'nın yayımlanmamıs makalelerine ulasamadığını, bunları okumak için gösterdiği her türlü çabanın Tesla tarafından aynı kararlılıkla savusturulduğunu da sözlerine ekliyordu. Đlgi çekici bir diğer nokta da Tesla'nın türbin ve hava tasıtı tekliflerinin federal arsivlerden uçup gitmis olmalarıydı. Mucide layık görülen en son onur derecelerinden biri Tes-la'nın kabul törenine kisisel olarak katılamayacağı kadar hastalandığı bir döneme denk geldi. Göçmen Enstitüsü Biltmore Otel'de onuruna bir tören düzenleyecekti. "George Westingho-use'un insanlığa olan paha biçilemez katkılarını" öven konusması kendisini temsilen Rado tarafından okunacaktı. Bu arada Tesla kozmik iletisim çalısmaları ile Guzman Ödülü'ne layık görüleceğini tahmin ettiğini bildirmeyi de ihmal etmiyordu. Son yıllarını eskisi gibi uzaya adayamayacaktı. Mantığının da eskisi gibi islediği söylenemezdi. Bilim camiasındaki dostları çekingen, iriyarı ve kırık burunlu bir boksörün dostluğundan büyük bir zevk aldığına sahit olduklarında bir hayli sasırmıslar, hatta utanmıslardı. Dövüsçülere ve boksa duymaya basladığı bu sonradan olusma hayranlık O'Neill ve Sweezey'nin de kafalarını karıstırmıstı. "Beyin, Kasla Aksam Yemeğinde." Bunlar gazetede yayımlanan bir fotoğrafın altına atılan baslıktı. Tesla, Zivic kardeslerle bir aksam yemeğinde mutlu bir sekilde gülümsüyordu: "Dr. Tesla ağır sıklet sampiyonu Fritzie Zivic ile birlikte 18 Aralık aksamı Hotel New Yorker'da toplum içine çıkarak bes yıllık sürgününe son verdi... Atesli bir spor tutkunu olan Dr. Tesla, Zi-vic'in yapacakları özel karsılasmada Lew Jenkins'i mutlaka yeneceğine inandığını belirtti..." Hayatının son yıllarında tüm dünyadan olduğu gibi Avrupa'dan da kopan Tesla savasta yasanan trajedilere duyarsız kalmadı. Kendisine Yugoslavya ve Çekoslovakya tarafından verilen unvanlar bu ülkelerin son özgür entelektüel eylemlerinden biri oldu. Kısa bir süre sonra Hitler, Avusturya'yı isgal edecek ve Sudetenland'de yasayan Alman halkına özerklik verilmesi talebi Çekoslovak hükümetinde krize neden olacaktı. Fikrine basvurmaya bile gerek görülmeden bu talebin ingiltere, Fransa ve Đtalya tarafından kabul edilmesi sonucunda Eduard Benes baskanlık görevinden istifa edecekti. Ardından ise Yugoslavya Kral Naibi Paul, Slavlar'ın Nazi güçlerine katılmasını kabul ederek vatandaslarının nefretini kazanacaktı. Yugoslavya'nın düsman kardesleri -ordu, kilise ve köylüler- birdenbire cüretkar bir birlik olusturdular. Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler tek yumruk olacaklardı. Bundan hemen sonra da Sırp ordusu Paul'ü devirecek ve tahta on yedi yasındaki II. Peter'i oturtacaktı. Büyük bir saygı beslediği Kral Alexander'ın oğlunun tahta oturduğunu duyan Tesla çok sevindi. Olayların akısı inanılmaz bir hız almaya baslamıstı. Yugoslav halkları arasında artmaya baslayan gerilimin ve anlasmazlığın farkına varan Tesla yasayan en büyük Slav kahraman -Hırvatistan doğumlu bir Sırp- olarak Doğu ile Batı arasında ideolojik bir piyon haline gelmeye baslamıstı. 27. ÖLÜM VE DÖNÜSÜM Halkın desteğini büyük ölçüde arkasına alan Kral Peter hükümeti Almanlara karsı koyacak ve Hitler ile Prens Paul arasında imzalanan anlasmayı tanımadığını ilan edecekti. Hemen ardından da Almanların misillemesi gelecekti. Oysa bu, Yugoslavlar için savasın henüz baslangıcıydı. Yüzyıllar boyunca sayısız isgale tanık olan halklar kendilerini çabucak toparlayabilmeyi öğrenmislerdi. Ordunun bir kısmı ve komünist birlikler dağlara çekilmis ve isgal birliklerine gerilla saldırıları düzenlemek üzere hazırlıklara girismislerdi. Bu silahlı güçler savunmasız köylerde kalan yaslıların ve çocukların kendilerine sağladıkları erzak ile varlıklarını devam ettirebiliyorlardı. Bir Hırvat olan Tito'nun monarsiye sempati beslemesi için tek bir neden bile yoktu, zira Yugoslavya'ya döner dönmez cezaevine yollanacaktı. Tahliye edildikten sonra metal isçileri sendikasının örgütlenmesinde aktif bir rol oynayacak ve Yugoslav isçi hareketinin olusumunda etkili bir isim olacaktı. II. Dünya Savası sırasında savasçılara ilham kaynağı olacak ve katı disiplini ile birliklerini yönetecekti. Ne monarsinin, ne de yabancı güçlerin baskısı altında olacak geleceğin Yugoslavya'sının kurulusunu iple çekiyordu. Tito'nun fikri Rus modelini izleyerek halk kurtulus komitelerinin kurulması idi. Mihailoviç ve Çetnikler ise monarsiye sadık yerel yönetim otoriteleri olusturmaya çalısıyorlardı. Đki fraksiyon da Alman ve Đtalyan'lara önemli kayıplar verdiriyorlardı ama birbirlerini de kırmaya devam ediyorlardı. 1941'de Yugoslavya yıkıldıktan sonra isler daha karmasık bir hal almaya baslamıstı. Sırp ve Hırvat soylulardan olusan bir ekip Amerika Birlesik Devletleri'ne gelmislerdi. Bir süre sonra yeğeni Sava Kosanoviç aracılığıyla Tesla ile bağlantı kurdular ve kendisinden Sırpların ve Hırvatların birliği yönünde çağrılarda bulunmasını rica ettiler. Zaten Tesla da eskiden beri "Anavatanı Hırvatistan olan bir Sırp" olduğunu söylerdi. Yugoslavya'nın Washington Büyükelçiliği haber alma servisi sefi Raditsa, "Tesla, Hırvatlar ile Sırplar arasındaki çatısmanın farkında değildi ve seksenini geçkin bir bilim insanı olarak politika konusunda hayli iyimserdi" diyordu. Tesla New York'ta bir akrabasının bulunması nedeniyle bir hayli mutlu olmus ve Kosanoviç'in her sözüne tam bir güven beslemeye baslamıstı. Bu dönemde mucit kraliyet hükümetinden ayda 500 dolarlık bir liyakat maası alıyordu. Yurdu hakkında kendi imzasını tasıyan fikirlerinin çoğunun Kosanoviç tarafından kaleme alındığını belirtiyordu Raditsa. Mihailoviç ile Tito arasındaki çatısmalar su yüzüne çıktığında Washigton'daki Yugoslav haber alma servisinde de bir kriz bas gösterecekti. Kosanoviç, Tito taraftarı idi ve Yugoslavya Ulusal Kurtulus Hareketi lehinde propaganda yapmaya baslamıstı. Tesla'yı eski monarsinin çökmüs ve yeni bir Yugoslavya'nın kurulmakta olduğu konusunda ikna etmekte bir hayli zorlanacaktı. Hırvatistan'daki Sırpların birçoğu Tito'nun saflarına katılmaya baslamıstı. Kosanoviç, Tesla'yı da Tito'yu desteklemek konusunda ikna edebilecekti en sonunda. Böylece Tesla'nın ağzından Hırvat ve Sırplara yönelik bir çağrı Kosanoviç tarafından kağıda dökülecekti. Belgrat'taki müzenin duvarında hala bir kopyası asılı olan bu çağrıda Tesla, ölümünden sadece birkaç hafta önce, anavatanın-daki yurttaslarına söyle sesleniyordu: "Bu savastan yeni bir dünya, insanlığın fedakarlıklarına layık olan bir dünya doğmalıdır. Bu dünyada hiçbir zayıf güçlüler tarafından, hiçbir iyi kötüler tarafından sömürülmemelidir; fakirlerin gururu zenginler tarafından kırılamamalıdır; düsüncenin, sanatın ve bilimin ürünleri insan hayatının iyilestirilmesi ve güzellestirilmesi için kullanılmalıdır, yoksa bireylere parasal zenginlik sağlamak için değil. Bu yeni dünya ezilmislerin ve sömürülmüslerin değil, özgür insanların ve ulusların esit saygı gördüğü bir dünya olmalıdır." Tito'yu destekleyenlerin sayısı her geçen gün artarken Kral Peter de Roosevelt ve Churchill'in desteğini kazanmaya çalısıyordu. Ancak, baslarda krala karsı sempatik davranan Đngiltere gittikçe güçlenen Partizanları desteklemenin kendi çıkarlarına daha uygun olacağını düsünmeye baslamıstı. Sırp pilotların Te-nesee'de eğitildiği ABD'yi ziyaret eden Peter, hasta olduğu için huzuruna gelemeyen Tesla'nın ayağına gidecekti. Günlüğünde (Bir Kralın Mirası) Kral II. Peter bu ziyareti söyle anlatacaktı: "Dünyaca ünlü Yugoslav-Amerikan bilim insanı Dr. Nikola Tesla'yı New Yorker otelindeki odasında ziyaret ettim. Kendisini selamladıktan sonra yaslı mucit sunları söyledi: 'Bu benim için en büyük onurdur. Gençliğiniz beni de mutlu kılıyor ve büyük bir hükümdar olacağınıza inanıyorum. Özgür Yugoslavya'ya geri döneceğinizi görene dek yasayabileceğime inanıyorum. Babanızın son arzusunu biliyorsunuz: 'Yugoslavya'yı Savun." Bir Sırp ve bir Yugoslavyalı olmaktan gurur duyuyorum. Halkımız asla yok olmayacaktır. Tüm Yugos-lavların, Sırpların, Hırvatların ve Slovenlerin birliğini muhafaza ediniz." Kral bu sözlerin kendisini derinden etkilediğini ve kendisinin de, Tesla'nın da gözyaslarına boğulduğunu ekliyordu. Kral daha sonra bir diğer yurttası, Pupin ile bulusmak üzere Columbia Üniversitesi'ni ziyaret edecekti. Savastan sonra Mihailoviç "Halk Mahkemesi" tarafından düsmanla isbirliği yapmaktan suçlu bulunacak ve idam edilecekti. Yugoslavya Cumhuriyeti'nin kurulduğu tüm dünyaya duyurulmus ve basa geçirilen Komünist Parti önderi Tito ömür boyu baskan ilan edilmisti. II. Dünya Savası sonunda iki milyon Yugoslav vatandasının hayatını kaybettiği ve trajik bir sekilde binlercesinin de bizzat yurttasları tarafından öldürüldüğü açıklanacaktı. Komünist sistemi bütünüyle benimseyen Kosanoviç bakan olarak hükümette görev aldı ve daha sonra da Washington büyükelçiliğine atandı. Yugoslavya en sonunda özgürlüğüne kavusmustu ama Tesla bunu görebilecek kadar yasayamamıstı. Savas sonrası Amerikan toplumunun belleksizliği, gittikçe siliklesen bilimsel saygınlığı ve ortaya çıkan Soğuk Savas sendromu nedeniyle Tesla'nın çalısmaları demir perdenin ardında kalacak ve unutulup gidecekti. 1948 yılında Yugoslavya, Sovyet Rusya'nın "Sınırlı Hükümranlık" doktrininden bağımsızlığını ilan edecek ve bir demir perde ülkesi olmaktan çıkacaktı. Amerika savas sırasında Slavlara insani yardımda bulunmustu ama askeri yardım konusunda Churchill kadar çevik davranamamıstı. Savas sonrası yıllarda da Tesla'nın takipçilerinin Belgrat'taki bilimsel belgelere ulasması bir hayli zorlasacaktı. Mucit 1942 kısında iyiden iyiye güçten düsmüstü. Mikroplara karsı titizliği o derece saplantılı bir hal almıstı ki en yakın arkadaslarından bile kendisinden bir hayli uzakta durmalarını istiyordu. (Güvercinlerdeki mikroplar ise kendisini hiç mi hiç rahatsız etmiyordu.) Kalbi tekliyordu ve ardı ardına nükseden hastalıklar elini ayağını bağlıyordu. Artık sevgili güvercinlerini beslemeye de yetisemiyordu. Bu konuda Charles Hausler adında, yarısçı güvercinler besleyen bir gence güveniyordu. Hausler 1928'den beri Tesla için çalısıyordu. Görevi halk kütüphanesinin bahçesine buğdayla gitmek, güvercinleri beslemek ve yaralı olanlarını mucide getirmekti. Odasındaki usta marangoz elinden çıkma kafesleri hatırlıyordu, ne de olsa "Mr. Tesla her isin tam anlamıyla kotarılmıs olmasını arzu ederdi." Güvercinlerin dus alabileceği perdeli bir küvet de ihmal edilmemisti. Hausler ve Tesla birçok saatlerini birlikte, genellikle güvercinler üzerine konusarak geçirirlerdi. Genç adam mucidin "çok nazik ve düsünceli bir adam" olduğunu hatırlıyordu. Uzun süre unutamayacağı bir olaya sahit olmustu: "Güvercin kafeslerinin yanında büyük ve kapalı bir kutu gibi bir sey duruyordu. Buna dokunmamam konusunda beni özellikle uyarmıstı. Đçindeki seyin bir uçağı havaya uçurabilecek güçte bir makine olduğunu söylüyor, bir gün bunu bir gösteride tanıtabilmeyi umduğunu anlatıyordu." Daha sonra bu kutunun otelin tavan arasına kaldırıldığına inanıyordu. 1943 yılı Ocak ayının soğuk bir günü Tesla postacı Kerri-gan'ı Mr. Samuel Clemens'a mühürlü bir zarf götürmekle görevlendirmisti. Kerrigan, insanın iliklerine isleyen soğuk rüzgarda sokakları arsınlayacak ve sonuçsuz kalacak bir çabayla verilen adresi bulmaya çalısacaktı. Sonradan verilen adresin Tesla'nın eski laboratuvarının bulunduğu bina olduğu anlasılacaktı ama burada Clemens adında birisi yoktu. Kerrigan bitap bir halde Hotel New Yorker'a geri dönecek ve durumu yaslı ve hasta mucide bildirdi. Tesla, Clemens'ın Mark Twain'in ta kendisi olduğunu ve bunu da herkesin bildiğini söyledi. Kerrigan'ı gerisin geri göndererek ve bu defa güvercinlere de bir göz atıvermesini istedi. Kafası karısan postacı güvercinleri besledikten sonra durumu sefine bildirdi ve Mark Twain'in yirmi bes yıl önce dünya değistirmis olduğunu öğrendi. Kerrigan aksamın ayazında durumu açıklayabileceğini umarak tekrar Tesla'nın oteline yollandı. Bu ise bir hayli içerleyen yaslı mucit Twain'in ölmüs olduğu haberini duymak bile istemiyordu. "Daha dün gece beraberdik" diyordu. "Đste suradaki sandalyede oturuyordu, bir saat boyunca sohbet ettik. Maddi sorunları varmıs ve benim yardımıma ihtiyaç duyuyormus. Bu yüzden elindeki zarfı yerine ulastırmadan bir daha buraya dönme." Postacı bir kez daha sefine basvurmak zorunda kaldı. Birlikte zarfı açtıklarında bos bir kağıda ilistirilmis yirmi bes dolarlık bir banknot -bu kadarı bası sıkısmıs bir eski dosta yardım etmek için yeterliydi- olduğunu göreceklerdi içinde. 4 Ocak günü yaslı mucit kendisini çok güçsüz hissetmesine karsın Scherff'in ilgilendiği bir deneyi gerçeklestirmek üzere ofisine gitti. Scherff hazırlıklar konusunda kendisine yardımcı oluyordu. Fakat Tesla sırtında dayanılmaz ağrılar hissetmeye baslayınca islem yarıda kaldı. Tıbbi yardımı yine reddetti ve otel odasına döndü. Ertesi gün odasına temizlik yapmak üzere bir hizmetli geldi. Tesla kendisinden rahatsız etmeyin yazısını kapısına ilistirmesini rica ederek temizlik için de zahmet etmemesini söyledi. Yazı iki gün boyunca kapıda asılı kalacaktı. 8 Ocak günü Alice Monaghan adında bir temizlikçi yazıya aldırmayıp odaya girdiğinde yatağına uzanmıs haldeki mucidin çökmüs, zayıf ama sakinlesmis yüzünü gördü ve ölmüs olduğunu fark etti. Ölü bedeni inceleyen tıp uzmanı ölümün 7 Ocak günü saat 22.30'da, kalpte kan pıhtılasması nedeni ile meydana geldiği raporunu düzenledi. Tesla uykusunda iken ölmüstü, uzman raporuna "süphe uyandıracak bir durumla karsılasılmadı" notunu da düsecekti. Mucit öldüğünde 86 yasındaydı. Kenneth Sweezey hemen durumdan haberdar edilmisti. O da ertesi gün Dr. Rado'ya haber verecekti. Kral Peter'ın 745 Besinci Caddedeki karargahına da profesör tarafından verilecekti haber. Tesla'nın kuzeni Kosanoviç'e de hemen bildirilmisti. Sıra FBI'ın bilgilendirilmesine gelmisti. Sweezey ve Kosa-noviç bir çilingir bulmuslar ve Tesla'nın kilit altındaki esyaları açtırılmıstı. Frank E. Campbell de mucidin ölüm maskını çıkartmak üzere bir heykeltıras görevlendirmisti. Tesla'nın ölümünden hemen önce Eleanor Roosevelt, Baskan Roosevelt'le ünlü mucidin durumunu konusmustu; belki de kendisine bir onur ödülü verilmesini öneriyordu. New York valisi bir taziye mesajı yayımlamıstı. Bu arada Sırp ve Hırvat fraksiyonların cenazeyi sabote etmek istedikleri haberleri yayılıyordu kulaktan kulağa. O'Neill yayımlanmamıs bir mektubunda Tesla'nın nasını ancak on iki kisinin ziyarete geldiğini, bunların arasında da fotoğrafını çekmek isteyen birkaç gazeteci olduğunu anlatıyordu. 12 Ocak günü saat dörtte, St. John katedralinde düzenlenen cenaze törenine ise iki bin kisi gelecekti. Sırplar ve Hırvatlar koridorun iki ayrı yanındaki sıralarda oturuyorlardı. Psikopos Wil-liam T. Manning her iki gruptan da politik konusmalar yapmama sözü almıstı. Ayin, Psikopos Manning tarafından Đngilizce olarak baslatılacak ve Basrahip Sukletoviç tarafından Sırpça olarak sürdürülecekti. Tesla'nın ölüm haberi telgraflarla Avrupa'ya yayılmaya basladığında dünyanın dört bir yanındaki bilim ve siyaset adamlarından taziye mesajları yağmaya basladı. Devlet baskanlarından bilim insanlarına herkes ünlü mucit hakkında övgü dolu mesajlar yayınlıyordu. Louis Adamiç, Tesla'nın parayı önemsemediğinden dem vururken yanılıyordu ama Tesla'nın ölümsüz olduğu konusundaki sözlerinde gayet haklıydı: "Tesla, medeniyetimize armağan ettiği basarıları ile evlerimizden sokaklarımıza hayatımızın her parçasında yasamaya devam edecektir... O'nun hayatı bir zaferdir..." Tesla, sağlığında Amerikan ve yabancı üniversitelerden pek çok akademik unvan ve çesitli Avrupa hükümetlerinden sayısız ödül almıstı; Nikola Tesla adı verilen Liberty gemisi 1943 yılında denize indirilecekti. Ama ismi 1975 yılına kadar Ulusal Mucitler Onur Salonu'nda yer almayacaktı. Ölümünden sekiz ay sonra ABD Yüksek Mahkemesi kendisinin emin olduğu üzere, Radyo'nun mucidinin Tesla olduğu yönünde bir kararı onayacaktı. Tesla'nın cesedi soğuk bir kıs aksamı Ferncliffe Mezarlığı'na götürülerek yakıldı ve külleri de daha sonra doğduğu topraklara gönderildi. Bu arada dünyanın neredeyse tüm uluslarının parçası olduğu bir kıyım yasanmaya devam ediyordu... 28. KAYIP KAĞITLAR Tesla ardında bilinen çalısmalarının yanı sıra birkaç da bilmece gibi miras bırakmıstı. Bunlar arasından en önemli üç tanesini saymak gerekirse: Dünya çapında telsiz enerji nakli sağlanabileceği fikri bilimsel bir temele dayanıyor muydu? Öldürücü/parçalayıcı ısık huzmesi silahı deneyleri ile ulasmak istediği nokta neydi? Ve ölümünün hemen ardından ortadan kaybolan bilimsel yazılarına ve diğer hassas belgelere ne olmustu? Bunları takip eden sorular arasında ABD haber alma örgütlerinin neden 1940' lı yıllarda mucidin çalısmalarını titizlikle takip ettiği sorusu da vardı. Einstein gibi o da bir yabancıydı ve Edison gibi çalısmaları genis kapsamlı sonuçlar yaratmıstı. Kendisinin de dediği gibi onda "cahil cesareti" vardı. Diğerlerinin ileri gidemeyeceklerini hissettikleri ve geri döndükleri yolu inatla takip ederdi. Modern bilim cemiyetleri Tesla gibi çok yönlü ve bağımsız insanların ortaya çıkmasını engelliyor. Günümüz kosullarında Tesla, ya da Edison aynı basarıları sergileyebilir miydi? Çok süpheli... Tesla örneği her zaman, yoluna yalnız devam edenler için bir ilham kaynağı olmustu. Bununla birlikte arastırmaları, çoğu zaman az sayıda kisi tarafından anlasılır olsa da, bilim çevrelerini derinden etkileyecekti. Hayatı ise toplumsal yasayısın dönüstürülmesinde bir ilham kaynağı idi. Katkılarının değeri zamanla daha da arttı. Türbininin basarısız olmasının tek sebebi endüstrinin henüz böyle bir ilerlemeye hazır olmamasıydı. Alternatif akım ise tüm endüstri dünyasındaki direnci kırabildikten sonra zafere ulasabilmisti. Ancak Tesla'nın yerlesik bilim ve endüstri çevreleri ile verdiği bu savas talihsiz sonuçlar da doğuracaktı. Herhangi bir gruba ya da enstitüye üye olmadığı için gelisime açık çalısmaları üzerine tartısabileceği bir meslektası bulunmuyordu, çalısmalarının ve yazılarının toplandığı bir kütüphane olusturulamaya-caktı. Kendi basına çalısıyor ve zaman zaman basına yaptığı atesli açıklamalar dısında, çalısmalarını sır gibi saklıyordu. Ölümünden sonra yazılı çalısmaları düzenlenemediği için kimi bulusları hakkında hiçbir zaman tam bir bilgi edinilemeyecekti. Bu, kendisinden sonra gelen bilim insanları için yıldırıcıydı ama aynı zamanda tesvik de edici bir durumdu. Bir süre devam eden belirsizliklerden sonra doğumunun yüzüncü yılında, Temmuz 1956'da, mucidin hayatının ve dehasının önemi yeniden kesfedilecekti. Çevresindeki gizemin çekiciliğinin de etkisiyle çalısmalarına duyulan ilgi çığ gibi büyüyecekti. Amerika ve Avrupa'daki yüzüncü yıl kutlamaları ile onurlandırılıyordu. Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü, Chicago'da düzenleyeceği toplantıyı hayatının ve çalısmalarının değerlendirilmesine ayırmıstı. Çesitli kurumlar da anma toplantıları düzenliyorlardı. Burs ve madalyalar seklinde kalıcı hatıralar olusturulması öneriliyor, müzelerde çalısmaları sergileniyordu. Niagara Selalesi'nde de bir kutlama töreni düzenlenmis ve Go-at adasına Yugoslav halkının armağanı olan bir heykeli dikilmisti. Avukat/yazar Elmer Gertz'in yazıları ile Chicago sehri 1893 Columbian Fuarı sırasında düzenlediği "dünya harikası" gösterisi dolayısıyla mucide çok sey borçlu olduğunu hatırlayacak ve anısına bir okul insa ettirilecekti. Münih'teki Uluslararası Elektroteknik Komisyonu Tesla'yı resmen uluslararası bilimsel bir birim olarak ilan edecek ve adının farad, volt, amper, ohm gibi tarihi simgelerin yanına kazıyacaktı. Uzayın kesfi hızlandıkça, özellikle ısın silahları ve mikrodal-ga konularında, Tesla'ya duyulan ilgi de gittikçe artacaktı. Özellikle iklim kontrolü ve nükleer füzyon alanlarında Tesla adına baslatılan projeler bilimsel tartısmalara konu oluyordu. Bu arastırmalardan bazıları kendisi gibi yalnız çalısan bilim insanlarının çalısmaları, bazıları ise devasa bütçelerle yürütülen çok gizli projelerdi. Özellikle Colorado'da 1899 yılında gerçeklestirdiği gizli deneyler bu tip çalısmaların ilham kaynağı oluyordu. Belgrat'taki Tesla Müzesi tarafından 1978 yılında Đngilizce olarak yayınlanan Colorado Springs Notları uzun süreden beri beklenmekte olan bir kitaptı ama burada da yanıtlanmamıs pek çok soru vardı. Yazılarının Amerika'da bulunamıyor olması hırsızlık, ajanlık gibi komplo teorilerinin daha çok üretilmesine neden oluyordu. Bilim insanları, Yugoslavya'da basılan Colorado Notla- rı'nda çevrede bulunabilen belgelerden söz edilmemesini sasırtıcı buluyorlardı. Deneylerinin önemi ancak bölük pörçük yazıların bir araya getirilmesi ile anlasılacaktı. 1928 yılında O'Neill, tamamıyla sans eseri olarak, gazetede bir depo tarafından ödenmemis faturaları karsılığında Nikola Tesla'ya ait altı kutunun satısa çıkarılacağı ilanını okuyacaktı. Bu parçaların korunması gerektiğini düsünerek mucide gidecek ve kutular üzerinde hak iddia edebilmek için izin isteyecekti. "Tesla yerinden zıplamıstı" diye anlatıyordu sonradan, "kendi islerini halledebileceği konusunda güvence vermisti... Ve bunları satın almaktan ya da herhangi bir sey yapmaktan men etmisti beni." Mucit öldükten kısa bir süre sonra O'Neill, Sava Kosano-viç'le bağlantı kurmus, kutulardan söz etmis, korunmaları gerektiğini anlatmıstı. Ancak Kosanoviç'in kutuları alması ve içinde neler olduğunu incelemesi konusunda sonradan hiç bir sey öğrenemeyecekti. "Kutular konusunda endiselenmemem gerektiği yönünde sürekli temin ediyordu beni." Yazılarıyla ilgilenen baskaları da vardı. Genç bir Amerikalı savas mühendisi çözemediği bazı balistik problemler konusunda Tesla'ya danısıyordu. Daha sonradan mucitle iliskileri daha yakınlasacak ve Tesla'nın yazılarını evine götürüp üzerinde çalısma ve daha sonra geri getirme izni alabilecekti. Bu is Tesla'nın ölümünden iki hafta öncesine kadar sürecekti. Tesla, Almanya ve Rusya'dan da çalısma teklifleri almıstı. Mucit öldükten sonra bu mühendis Tesla'nın çalısmalarının düsman eline geçebileceği endisesiyle haber alma servislerini ve hükümet görevlilerini uyaracaktı. Haber Alma Özgürlüğü Yasası'nın bana sağladığı olanaklarla federal ajanlardan benim aldığım bilgilerde de Tesla'nın malvarlığına ne olduğu konusunda bir hayli çeliskili ifadelere rastlanıyor. Tesla arkasında binlerce sayfa yazı bırakmıstı. Ama bunlarla ne yapılacağı konusunda bir vasiyet bırakmamıstı. Bunlar o sırada ikisi Amerika'da bulunan kuzenleri ve yeğenleri tarafından alınmıslardı. Tuhaf bir sekilde FBI bunları mühürleyerek Yabancı Mülkleri Bürosu'na teslim edecekti. Ancak Tesla bir ABD vatandası olduğu için bu durum biraz garip ve çeliskiliydi. Bir mahkeme bildirisinden sonra bunlar yeğeni Büyükelçi Kosanoviç'e teslim edilecekti. Tesla'nın yasam öyküsünü yazmayı planlayan Sweezey'e de 1963 yılında Kosanoviç'in eski yardımcılarından birinden su mektubu alacaktı: "1943 yılında... Tesla öldükten sonra Mr. K. hemen Yabancı Mülkleri Bürosu'ndan Tesla'nın mülküne, yazılı çalısmalarına el koyma yetkisi alacaktı... bunların hepsini toplatacak, paketlettirecek ve 1952 yılında Yugoslavya'ya gönderilene dek saklanacağı depoya koydurtacaktı. Tüm masraflar Mr. K. tarafından ödenmisti... Bu zaman zarfında Yabancı Mülkleri Bürosu'ndan verilen kağıdı (lazım olur düsüncesiyle) hep muhafaza ettim... "Mr. K.'nin depodaki görevlinin kendisine hükümet tarafından gönderilen kimi görevlilerin bu yazıların mikrofilmlerini çekmek üzere depoya geldiğini anlattığını belki siz de hatırlarsınız... Yugoslavya'daki müzede açtığımızda kasaları birbirine bağlayan bir dizi kilidin, ki Mr. K. bunların düzenlenmesini en sona bırakmıstı, yerlerinin değistiğini görecektik. Bu arada Mr. K., Tesla'nın yazılarının basına gelenler konusunda endiseleniyordu ve benim de tavsiyemle Washington'da Mr Edgar Ho-over'la bu konuda görüsecekti. Mr Hoveer FBI'ın bu yazılarla ilgilendiğini kesinlikle reddedecekti..." Kosanoviç'in yardımcısı Tesla'nın tüm varını yoğunu anavatanına bağıslamak istediğini yeğenine söylediğini iddia ediyordu. Tesla'nın ölümünden hemen sonra FBI ajanı Foxfort ile FBI'ın New York bürosu arasında bir telgraf trafiği baslamıstı. Ölünün bulunmasından bir gün sonra ajan Foxfort su raporu hazırlayacaktı: "Merhum Nikola Tesla'nın arastırma ve deneyleri. Casusluk-Elektrik alanında dünyanın önde gelen bilim insanlarından M. Nikola Tesla, 7 Ocak 1943 tarihinde Hotel New Yorker'da ölmüstür. Hayatı süresince telsiz enerji nakli ve ölüm ısını olarak bilinen konular üzerinde arastırmalar ve deneyler yürütmüstür. X'ten (isim silinmis) alınan bilgilere dayanarak Tesla'nın deneylerini ve formüllerini içeren yazıların saklanması ya da yabancıların eline geçmesinin engellenmesi için hiçbir önlem alınmamıs... ki bu Birlesmis Milletler'in çalısmaları açısından istenmeyen durumlar yaratabilir..." (Buna karsın FBI'ya Baskan Yardımcısı Henry Wallace tarafından hükümetin bu konu ile "ivedilikle ilgilendiği" bildirilecekti.) "Sağlığında Tesla'ya yakın olan elektrik mühendislerinden Bloyce Fitzgerald" diye sözlerine devam ediyordu Foxfort, "Sava Kosanoviç, Kenneth Sweezey ve RCA müzesi ve laboratuva- rı sorumlularından George Clark'a 7 Ocak 1943'te otele gidilmesi ve bir çilingir tarafından kasalarının açılarak değerli belgelerin alınması tavsiyesinde bulunmus... Son bir ay içerisinde Tesla, Fitzgerald'a telsiz elektrik nakli konusundaki çalısmalarının tamamlandığını ve mükemmellestirildiğini bildirmis. "Fitzgerald ayrıca tarafımıza Tesla'nın su ana kadar hiçbir ülkenin üretemediği bir torpido türü gelistirdiğini de belirtmistir. Fitzgerald tasarımın hiçbir ülkeye sunulmadığına inanmaktadır. Tesla, Fitzgerald'a bu tasarımların teori, çalısma, formüller ve deneyler halinde belirli bir yerde saklandığını anlatmıs. Fitzgerald ayrıca Tesla'nın kendisine Governor Clinton Oteli'ndeki bir kasada saklanan ve yapımı için on bin dolar harcadığı bir modelin bulunduğundan söz ettiğini ve bunun ölüm ısını ya da telsiz elektrik nakli ile ilgili bir tasarım olduğuna inandığını da bildirmistir. "Tesla, eski konusmalarında Fitzgerald'a çesitli yerlerde deneylerine dair açıklamaların bulunduğu seksene yakın sandığının olduğunu da anlatmıs. Büro, New York'taki görevlilerin bu konuda acilen harekete geçmesini önermektedir." Yabancı Mülkleri Ofisi'ne ölümünden sonra Tesla'nın odasına vasiyetini bulmak için girdiklerini söyleyen Kosanoviç, Sweezey'nin, kasa açıldıktan sonra yetmis besinci yasdönümü için kendisine gönderilen tebrikleri içeren bir kitabı, kendisinin de üç fotoğrafını aldığını bildirecekti. Hotel New Yorker'ın yöneticisine ve Kosanoviç'e göre baska hiçbir seye dokunulmamıstı. Daha sonra da kasa yeni bir kilitle güvence altına alınmıs ve anahtarı da Kosanoviç tarafından alıkonmustu. Büro'nun buna nasıl izin verebildiği bile ayrı bir merak konusu. Kosanoviç daha sonradan Edison Madalyası'nın bulunamadığını bildirecekti. Tesla'nın önem verdiği bazı belgeler su anda Belgrat'taki müzede koruma altındadır, ancak bunların ne kadar eksiksiz olduğu bilinememektedir. FBI New York Bürosu Kosanoviç'in gözaltına alınmasına ve kaybolduğu iddia edilen kağıtlar konusunda sorguya çekilmesini önermeye kadar isi vardıracaktı. Mirasa bakan mahkemeden bir FBI ajanı eslik etmeksizin hiç kimsenin odaya girmemesi kararı çıkacaktı. Yugoslav büyükelçisini sorguya çekme fikrinden hemen vazgeçildi. Kısa bir süre sonra da Washington'dan ilginç bir karar gelecek ve konunun Yabancı Mülkleri Bürosu tarafından takip edildiği kabul edilerek FBI isten çekilecekti. Daha sonra Savuna Bakanlığı Arastırma Gelistirme Bölü-mü'nde görevli mühendislerden Dr. John Trump, Tesla'nın bilimsel yazılarının niteliğini saptamak üzere görevlendirilecekti. Dr. Trump mucidin sadece son on yılı kapsayan çalısmalarının incelendiğini duyuracaktı. Hatırlanacağı gibi, Tesla'nın bilimsel söhreti bu süre içerisinde bir hayli yıpranmıstı ve radyo, robot, alternatif akım alanlarındaki iddiaları da yalanlanmak isteniyordu. Dr. Trump mesgul bir kimseydi ve FBI gibi o da bu casusluk isleri ile vakit kaybetmek istemiyordu. "Đncelemelerimin sonunda vardığım sonuç" baslığı altında verdiği raporunda Dr. Trump söyle diyordu: "Tesla'nın notları arasında ülkenin güvenliğini ilgilendirebilecek nitelikte bilimsel çalısmalara rastlanmamıstır. Bu nedenle mülkünün askeri ya da teknik sebeplerle nezaret altına alınmasının gerekli olmadığını düsünmekteyim. "Kayıtlara geçirmeniz için son dönemini kapsayan çalısmalarından bazı örnekleri tarafınıza göndermekteyim. Ancak bu, yüzyılın dönümünde ülkemize yeni bir çığır açan bu bilim insanı ve mucidin küçümsendiği anlamına gelmemelidir. Yalnız hayatının son on bes yılında daha spekülatif konulara eğilmeye baslamıs, zaman zaman telsiz enerji nakli konusunda fikir bildirmis ancak bu konuda da somut çalısmalar yürütmemistir." Çok sonraları meslektaslarından birine yazdığı bir mektupta Tesla'nın Governor Clinton Oteli'ndeki kutunun içindeki "aygıtla" -muhtemelen bu Tesla'nın mektuplarını tasıyan postacının hatırladığı kutunun aynısıydı- ilgili sunları anlatacaktı: "Tesla kutunun içinde gizli bir silah olduğunu ve yetkisi olmayan bir kisi tarafından açıldığı takdirde infilak edeceğini söylemis otel yönetimine. Kutunun açılacağını duyunca hemen orayı terk ettiler. Bana açma yetkisini veren FBI ajanları da pek yakınlarda bulunmak istemiyorlardı. Đçindeki sey kahverengi bir kağıda sarılmıs ve bir telle tutturulmustu. Biraz tereddüt etmedim değil. Dısarıda güzel bir hava vardı ve ben de neden sanki dısarıda değilim diye düsünüyordum." Paketi eline alacak ve cesaretini toplayıp çakısıyla teli kesecekti. Paketin içinde pirinç kaplı iyice cilalanmıs bir sandık vardı. Bir menteseyi daha sökebilecek kadar cesaret toplaması gerekiyordu simdi. Sandığın içinde yüzyılın basından beri laboratuvarlarda kullanılmakta olan bir direnç kutusu vardı! Acaba Tesla'nın otel personelini ve yönetimini bu sekilde korkutmak için ne gibi bir nedeni vardı? Belki de otel faturalarının arkasından ödenmesine o derece alısmıstı ki (otellerin kendisini konuk etmekten onur duyduklarına ve bu nedenle fatura göndermediklerine inanıyordu) Governor Clinton yönetimi kendisinden 400 dolar talep edince kendisini hakarete uğramıs hissetmisti. FBI Tesla dosyasını 1943'de kapatmıstı ama dosya sonsuza dek kapalı kalacağa hiç benzemiyordu. Nitekim 1957 yılında bir arastırmacı, gazetelerde "uçan tabaklar ve gezegenler arası seyler" gördüklerini iddia ettiklerinden ve mucidin adını ve ününü sömürdüklerinden yakınacaktı. Bazıları Tesla'nın mühendislerinin mucidin ölümünden sonra bir 'Tesla seti'ni tamamladıklarını ve 1950'den beri gezegenler arası iletisime geçtiklerini, uzay gemileriyle yakın iliskiler içinde olduklarını iddia ediyorlardı. FBI bir kez daha yapılabilecek bir sey olmadığına karar verecek ve dosyayı kapatacaktı. Sweezey zaten bastan beri bu "gizli silah" masallarına inanmıyordu. Bir röportajda sunları söylemisti: "Tesla bir münzevi idi ve hayatının son yıllarında gizemli konular üzerinde konusmaktan çok zevk alıyordu. Onun fikirleri üzerinden onlarca efsane yaratıldığına ama olaya günün sartları ısığında hiç bakılmadığına inanıyorum." Hayatının son yirmi yılında mucide oldukça yakın olduğunu anlatıyordu: "Tesla'nın dehası yüzyılın dönümünden on iki yıl kadar önce parlamaya baslamıs ama kendisi geleceği müjdeleyen fikirlerini pratiğe geçirecek imkana hiçbir zaman kavusamamıstı." Belki de ama 1945 ile 1947 yılları arasında Ohio'daki Havacılık Servisi ile Washington'daki Askeri Servis ve Nikola Tesla'nın dosyalarının saklandığı Yabancı Mülkleri Bürosu arasında ilgi çekici bir mektup ve bilgi alısverisinin yasandığı da bir gerçekti. 21 Ağustos 1945 tarihinde Havacılık Servisi Washington'da-ki Askeri Servisten er Bloyce Fitzgerald'ın Yabancı Mülkleri Bürosu'na giderek "düsmanın eline geçmesi tehlikeli olabilecek belgeleri ayıklaması" için izin istemisti. 5 Eylül 1945 tarihinde Ekipman Laboratuvarı sorumlusu Albay Holliday, Fitzgerald'dan "Ulusal savunma projeleri ile esgüdümlü kullanılmak" amacıyla Dr. Trump'ın örnek olarak gönderdiği arastırmaların tüm kopyalarını isteyecekti. Bunlar makul bir zaman içerisinde geri gönderileceklerdi. Bu askeri servislerin ve FBI'ın Tesla'nın çalısmaları için Bü-ro'ya son basvurulan olacaktı. Albay Holliday'e kopyaların gerekli yerlere ulastırıldığı ve istenildiği sekilde değerlendirildiği bildirilecek ve geri gönderilmesi istenecekti. Ama dosyalar hiçbir zaman geri gönderilmeyecekti. Bunlar asıl kopyalardı. Ne Yabancı Mülkleri Bürosu'nda, ne askeri servislerde, ne de federal arsivlerde bu dosyaların sayısı ve içerikleri konusunda tek bir bilgiye dahi rastlanamayacaktı daha sonra. Yıllar boyunca Tesla'nın patentleri alınmamıs bu icat ya da fikirlerinin, sadece ABD Hava Kuvvetleri'nin değil, Rusya'nın ve özel silah sirketlerinin de eline geçtiğine dair dedikodular üzerinde konusuldu. En sonunda ısın silahları ile ilgilenen üniversite laboratuvarları da isin içine gireceklerdi. Yabancı Mülkleri Bürosu Tesla'nın çalısmaları ile olan iliskilerini açıklamakta yıllar yılı büyük zorluklar yasayacaktı. 1948 ile 1978 yılları arasında arastırmacılara çesitli yanıtlar verilecekti bu konuda: "Nikola Tesla'ya ait esyaların arastırılması sonucunda dısarı verilen ya da halen büronun yetkisi altında olan bir parçaya da-ir hiçbir kayıta rastlanmamıstır... "Bu büro...Nikola Tesla'ya ait hiçbir esyayı...nezareti altına almamıstır... "Tesla'ya ait yazılar gözetimimiz altındayken... "1943 yılında Tesla'ya ait belgeler büromuzca mühürlenmistir... "Belgelerin foto statik kopyaları mühür altında alınmıstır..." vs. Tesla'nın birçok çalısmasını içeren yazıları 1952 yılında Amerika'dan Yugoslavya'ya doğru yola çıkacaktı. Ve arsiv görevlisinin de belirttiği gibi, önemsiz olanları dısında, Tesla'nın tüm çalısmaları Sırpça ve Hırvatça'ya çevrilecekti. 29. MĐRAS Tesla'nın arastırma notlarına ve yazılarına ulasmak Batılı bilim insanları için güçlestiyse de bu durum, tabii ki Tesla tarzı arastırmaların bittiği anlamına gelmiyordu. Tam tersine bu belirsizliğin yarattığı gizemli hava pek çok arastırmacıyı mucidin deneylerini tekrarlamaya yöneltiyordu. Ve tutkularının çerçevesinin genisliği eninde sonunda basarılı bir sonuca ulasılmasını olanaklı kılıyordu. Ama Tesla'nın izinden yürüyenlere verdiği en büyük ilham yine kendi hayatı olmustu. Mucide hayranlık besleyen Alman bir yazarın da belirttiği gibi: "Tesla, geleceğe dair kehanetlerde bulunabilmek için bilimin sınırlarını hiçe sayan...yıldızlara uzanmaya çalısan modern bir Prometheus" idi. Tesla'dan ilham alan çalısmaların bir özetini vermek bu kitabın sınırlarını fazlasıyla asar. Ama yine de bunlara değinmeden hayatının anlatılmasının eksik kalacağını düsündük. Kayıtlar, tahmin edileceği üzere, karmasık ve tamamlanmamıs olacaktır; buna karsın etkileyicili olmaktan kesinlikle uzak değildir. Tesla'nın küresel yıldırım ile ilgili deneylerinden baslayalım: Colorado Springs'deki arastırmalarında yıldırım topuna ilk sahit olusunda bunun ne ise yarayabileceğini tahmin edememisti; onun için bu bas belasından baska bir sey değildi ama bir açıklamayı da hak ediyordu. Böylece yıldırım toplarının yapılarını incelemeye baslayacak ve yapay küresel yıldırımlar üretebilmeyi basaracaktı. Đlginç olanı modern laboratuvarlarda onun ürettiği yıldırım topları kadar mükemmel küreselliğe sahip olanları bir daha üretilemeyecekti. Peki bu sorunu ilgi çekici kılan sey nedir? Tabii ki en basta bilinemez olusu. Ama ikinci neden uluslar arası nükleer füzyon -muhtemelen tarihteki en güçlü enerji kaynağı- elde etme yarısında önemli ipuçları içermesidir. Bu konuda çalısan bilim insanlarından bazıları ünlü Rus fizikçi Peter Kapitza, SRI International radyo fizik laboratuvarından Lambert Dolphin, Brigham Young Üniversitesi'nden Robert Bass ve Robert Golka'dır. Wendover Utah'daki ABD Hava Kuvvetleri Arastırma Sahası'nın en büyük hangarından zaman zaman Golka elektriği olarak anılan çok parlak ısıklar yayılır çevreye. Burada çok sıkı güvenlik önlemleri altında Hirosima'ya atılan atom bombasını tasıyacak olan Enola Gay adlı uçağın donanımı tamamlanacaktı. Golka, Yugoslavya'daki Tesla müzesini yayınlanmamıs notlarını incelemek amacıyla iki kez ziyaret edecek ve hangarında Tesla'nın manyetik vericisi üzerine yoğun bir arastırma yürütecekti. "Tesla o zamanlar kurduğu donanımla bizim bugün olduğumuzdan daha ileri bir noktadaydı" diyor Golka. "Veriler kaybolmus. Bunu nasıl basarabildiğini bilemiyoruz. Bazılarını günlüklerinde not almıs ama çoğunu kafasının içinde saklamıs." Golka "Tesla Projesi" kapsamında 22 milyon volta kadar enerji bosaltabilen bir manyetik verici üretebilecekti; bu, ustanın Colorado Springs'te ürettiğinin iki misliydi. Yıldırım topunun füzyon arastırmaları ile kesistiği nokta sıkıstırılmıs plazma problemiydi. Deneysel füzyon çalısmalarının çoğunda izotopik hidrojen gazları helyum çekirdeği olusana kadar hızlandırılıyor ve ısıtılıyor, serbest kalıyor ve bu süreçte de yüksek miktarda enerji açığa çıkıyordu. Bu islem sırasında hidrojen yüksek oranda kinetik ve termal enerji ile yüklenirken tam anlamıyla plazma görünümünü alan maddesel bir hale dönüsüyordu. Füzyon olusmadan önce ise plazmanın kontrol altında tutulmasına, bir çesit elektromanyetik "sise" içine alınmasına çalısılıyordu. En güçlü geometrik sekil küre olduğundan, Golka, hareketli kitlenin zapt edilmesi için en uygun ortamın küresel yıldırım olduğunu düsünüyordu. Yıldırım topunu "bir greyfurt büyüklüğünde çesitli renklerle parıldayan ve iç içe geçmis pozitif ve negatif alternatif yüklü tabakalarıyla bir soğanı andıran bir olusum" olarak tanımlıyordu. Binaların içinden zıplayarak geçebilir, suyun içine girip onu kaynatabilirdi. Ve bazen de, Utah'da olduğu gibi, en gelismis elektronik ekipmanları havaya uçurabilirdi. 1978 yazında, CO-2 lazer ısınlarının kullanılması ile en sonunda küresel yıldırımın bir türevi olduğuna inandığı "boncuk" yıldırımı yaratabilmeyi basarmıs ve ard arda fotoğraflarını çekmisti. Daha sonra ABD Enerji Departmanı'ndan, bes lazer ısını ile üreteceği termonükleer füzyonun uygulamaya konmasında kullanacağı pirosfer adını verdiği bir aygıt için proje desteği talep edecekti. "Atestopu Füzyon Reaktörü"nde sadece radyoaktif olmayan helyum üretilecek ve bir milyar derecenin üzerinde ısılara ulasılabilecekti. Ayrıca Hava Kuvvetleri'ne yine Tesla'nın fikirlerinden biri ile -bir tür yüklü parçacık ısını- basvuracaktı. Bu model de lazer teknolojisi kullanılacak sekilde tasarlanmıstı. Bu ısınların menzilinin 6 bin mile ulasabileceğine ve ICBM-tipi füzeleri havada yok edebileceğine inanıyordu. Kendi birlesik bobinlerinin üç katı büyüklüğünde bir Tesla bobini ile 200 milyon volt elektrik enerjisi elde edilebileceğini düsünüyordu. Ama o da Tesla gibi yalnız çalısmanın sorunlarını yasamaya baslayacaktı. "Kuruluslar için çalısmaya basladığımda çevreme duvarlar örülüyor" diyordu. Çalısması gelismis donanımla ulasabileceği noktanın sınırına dayanmıstı ve yüksek miktarlarda yatırıma ihtiyaç duyuyordu. Nükleer füzyon yarısındaki rakipleri yüksek bütçeli özel kuruluslar ve devlet destekli üniversitelerdi, ki bu sonuncuların bütçelerinde kısıtlanmaya gidildiği dahi oluyordu. Onlar da lazer teknolojisi ile hasır nesir olmuslardı. Gerçi Golka kendi kullandığı teknolojinin özel ve essiz olduğunu öne sürüyordu. Tesla'nın küresel yıldırım çalısmaları üzerine eğilen tek bilim insanı Golka değildi ama bu konuya kendisini en çok adayanlar arasında süphesiz ilk onun adını anmak gerekir. Manyetizma ve maddenin çok düsük ısılarda davranısı konularındaki çalısmaları ile 1978 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülenlerden biri olmaya hak kazanan Rus Kapitza da çalısmalarında Tesla'nın katkısını yadsımayanlardan. "Çok yüksek frekanslarda titresimlerin yaratılması ve bunların doğru akım elektrik enerjisine dönüstürülmesi elektrik enerjisi naklinde karsılasılan problemlere olası çözümler sunuyor" diyordu. "Bu nakil elbette halen kullanılmakta olanlarla benzerlikler sergileyecektir, ancak bu defa dalga yolunun kullanılması yerine ancak çok düsük dalga boylarında sapma yaptığı bilinen yüksek yönelimli ısınlar kullanılacaktır. Bu tip bir mekanizma kurulması fikri ilk olarak yıllar önce N. Tesla'nın aklına gelmisti. Ancak prensipte olanaklı olsa da, gerekli tertibatın kurulması için yüksek mühendislik bilgisine ve bu bilginin uygulamalarına gerek vardı. Bu ise ancak diğer enerji nakil sistemlerinin bugünkü uygulamasıyla mümkün olabilecekti. Bu sayede enerji naklinde yeni ihtiyaçlara, örneğin uydulara enerji nakledilebilmesine cevap verecek yeni bir sistem kurulabilecektir." Uzay çağına önde girme yarısı sürerken telsiz enerji nakli konusunda ABD de geri kalmak istemeyecekti elbette. California'nın Barstow Çölü yakınlarındaki jet motor laboratuvarların- da mikro dalga enerji nakli konusunda çalısmakta olan Richaıd Dickinson da Tesla'nın çalısma ve kehanetlerinden ilham alanlardan birisiydi. Gerçekten de uydularda günes enerjisi ile elde edilen elektrik enerjisinin mikro dalga transfer yolu ile dünyaya nakledilmesi fikri ancak büyük ustaya ithaf edilebilecek bir romantizm, cesaret ve mali yük içeriyor. Raytheon Company'den William C. Brown da mikro dalga teknolojisinde kullanılan rektenayı gelistirirken Tesla'nın öncülüğünü yaptığı radyo yayınları ve telsiz enerji naklinde radyo dalgalarıyla elektrik gönderme fikrinden yararlanmıstı. Teorik olarak New York büyüklüğünde bir sehir, dünyanın çevresinde dünya ile eszamanlı olarak dönen bir uydunun 22.300 mil yükseklikten sağlayacağı bes milyon wattlık elektrik enerjisi ile bir kıs gününü geçirebilir. Ancak pratik olarak bu uyduların insası milyarlarca dolara mal olacak ve savas zamanlarında düsman uydularının saldırılarına açık olacaktır. Tesla'nın Wardenclyffe'deki laboratuvarına oldukça yakın bir bölgede kurulan Brookhaven Ulusal Laboratuvarı da yüksek enerji çalısmaları ile mucidin atölyesinde gerçeklestirilen çalısmalar arasında yakınlık görmektedir. 1976 yılında düzenlenen bir törenle Tesla anılmıs, Yugoslavya hükümeti de Wardenclyf-fe laboratuvarına yerlestirilmek üzere bir plaket göndermisti. Hidroelektrik enerjisi üretimi konusunda bir hayli zengin olan Kanada da Tesla'nın çalısma ve fikirleri ile yakından ilgilenen ülkelerden biriydi. Tesla'nın enerji nakli projesi -hayata geçirebildiği takdirde- elektrik ulastırılamayan bölgeler için tam anlamıyla bir nimet olacaktı. Ama gerçekten ise yarayacak mıydı bu proje? Kanada'da Minesota'da ve yakın bir tarihte Güney Kaliforniya'da topraktan telsiz enerji nakledilen birkaç projeye islerlik kazandırılmıs ve Tesla'nın sistemi uygulanarak gerekli bölgelere enerji nakledilebilmesi sağlanmıstır. ABD Enerji Departmanı'na Tes-la'nın sistemine dayalı projelere ödenek ayrılması için sık sık basvurularda bulunulmaktadır. Ancak sistemin Tesla tarafından hayata geçirilip geçirileme-iğine dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır elimizde. Tesla'ya göre, toprak, değerleri özenle belirlenmis dalga boyları ile sabit bir dalga konumu yaratmak üzere yüklenmeliydi. Tesla, yayıl-ma yolunun bir çemberin çapına uygun ilerlediğine inanmaktay-dı. Ama 1899 yılından beri kaydedilen gelismeler gösteriyor ki yayılma yolu bir çap boyunca değil çap ile küresel yüzey arasındaki eliptik bir yolu takip ederek yayılmaktadır. Dalga yayılımının ana özelliklerinden biri de dalga sabit kaldığı sürece herhangi bir enerji nakli olmadığıdır; enerji yalnızca hareket halinde olan bir bileskenle birlikte nakledilebilmektedir. Sınır tabaka yayılımı, yani iki farklı kitlenin (toprak ile gök gibi) sınırında kayıpsız dalga yayılım biçimi, fikri uygulanabilirliğini korumaktadır. Bununla birlikte sınır düzleminin düzgün ve dalgaların da düzgün bir sekilde harekete geçirilmis olması gerekmektedir. Tesla'nın uyguladığı frekanslarda yayıcı ekipmanın devasa bir yapıda olması gerekiyordu. Colorado Springs'de çekilmis fotoğraflardan anlasılmaktadır ki kullanmakta olduğu cihazlar bu tip dalgaların yayılması için uygun yapıda değillerdi. Tesla, muhtemelen Colorado Springs'de doğuya doğru kendisinden uzaklasan ve göstergelerinde uç etkiler yaratan yıldırım fırtınası hakkında da yanılmıstı. Bu durumu hareket halindeki yıldırım fırtınasının toprakta durağan dalgalanmalar yaratması olarak yorumlamıstı. Bugün istasyonunun doğusunda yer alan dağların yüzeyinin yarattığı yeniden yayılma etkisi ile bu duruma sahit olduğuna inanılmaktadır. Bu olayın göstergeleri üzerindeki etkisi aynı sekilde olacaktı. Tesla'nın çalısmaları hakkında dolasan söylentiler arasında en ilgi çekici olanlarından biri de Rusya'nın mucidin hava durumu kontrolü fikrini uygulayarak istediği hava sartlarını yaratabilmesi, jetlerin hava bosluklarına düsmesine neden olması vs. vardı. Gerçekten de Tesla hava durumunun kontrolü hakkında pek çok teori atmıstı ortaya ama hiçbir deney gerçeklestirememisti. Örneğin radyo kontrollü özel yapım füzelerin kasırgalar yaratmak ve "özel bir tip yıldırım" kullanılması ile yağmurların tetiklenebileceğinden bahsetmisti. Bu konuda uzun matematiksel formüller gelistirmekten de geri kalmamıstı. Mucidin fikirlerinin modern bilim üzerinde yarattığı etki ise daha çok hava durumunun değistirilmesinden öte kavramlarda yoğunlasıyor. Stanford Üniversitesi Radyo Bilimi Laboratuvar'ından Dr. Robert Helliwell ve John Katsufrakis Antartika'da kurulan 20 km'lik bir anten ve 5 kHz'lik bir verici ile dünyanın manyetosferinin yüksek enerji yüklü parçacıkların atmosfere tasması sağlanacak sekilde modüle edilebileceğini ve sinyallerin kesilerek ya da etkinlestirilerek enerji akısının kontrol edilebileceğini bulmuslardı. Peki, Tesla'nın öldürücü/parçalayıcı ısınları hakkında neler söylenebilir? Bu fikir bir gerçeklik payı tasıyor muydu? Eğer söylentilere kulak asar ve ABD Hava Kuvvetleri arastırma ekibinin bu fikirleri üzerinde durmaya değer bulduğuna ve "Proje Nick" adında 'top- secret' bir çalısma yürüttüklerine inanırsak, Tesla'nın bu konudaki yazılarının yok olup gitmediğine ve özenle korunduklarına da inanmamız gerekecek. Yirmi yıl boyunca Tesla'nın çalısmaları ve yıldırım topu arastırmaları üzerine çalısmıs ve simdi SRĐ International Radyo Fizik Laboratuvarı asistan direktörü olan Lambert Dolphin de bu konuda Dr. Trump'ın ve Sweezey'nin değerlendirmelerine katılmakta. Hem fizik, hem de elektrik mühendisliği alanındaki bilgi dağarcığının 1930'lardan bu yana inanılmaz bir sekilde gelistiğine isaret ediyor. "Kütüphanelerde Tesla'nın zamanından beri teorilerin ve deneylerin ne sekilde gelistiğini görebilirsiniz. Elektrik, manyetizma, elektromanyetik teori ve radyo iletisimi konularındaki matematiksel ve pratik anlayısımız 1950'lerden beri, hatta belki de 1970'lerden beri demeliyim, çok büyük bir değisim geçirdi. Tesla'nın lazerler ya da yüksek enerji yüklü parçacıklar ile ult-ra-yüksek voltaj fenomeni konusunda geleceği gördüğünü kabul edebiliriz. Bugün ancak bilim gelistikçe hayatının son dönemlerindeki sıra dısı iddialarını değerlendirebiliyoruz." Gerçekten de elimizde Tesla'nın lazeri öngörebildiğine dair yeterli kanıt yok. "Tele-güç ısınları" kavramının yüksek enerji yüklü parçacıklarla ilgili çağrısımlar içerdiğini söyleyebiliriz. Dolphin'e göre Tesla'nın bunu nasıl uygulamaya geçirdiğini bilemiyoruz, ancak görünen o ki Tesla'nın kendisi de bunların havadaki atomlar ve moleküller tarafından ne derece emilebil-diğinin ya da yayılabildiğinin farkında değildi. "Ne olursa olsun, Tesla'nın niyetini tam olarak anlayabilseydik bile, günümüz bilimi çerçevesinde bunları uygulamaya geçiremezdik, zira çalısmaları büyük bir gizlilik içinde korunuyor" diyor Dolphin. Bununla birlikte Tesla'nın yüklü parçacıkları hızlandırmak için yüksek voltajlar kullanması bugün de fizikçilerin temel arastırma konularından birini olusturuyor. "Bu alanda" diye ekliyor Dolphin, "modern doğrusal ve dairesel nükleer hızlandırıcıları öngörebildiğim söyleyebiliriz. Bu tip makineler bugün Tesla'nın elde edebildiği en yüksek voltajların bin katı büyüklükte elektron volt ile çalıstırılmaktadır. "Manyetik vericilerinin olağanüstü olduğundan eminim... Muhtemelen bizim bugün plazmalar dediğimiz ilginç arklar ve kıvılcımlar üretebilmekteydi. Plazmaların muhafaza edilmesi konusu modern fiziğin genis bir alanını olusturuyor. Örneğin... küçük bir kütlenin büyük bir titizlikle kontrol edilen plazmalar ile uçsuz bucaksız elektrik enerjilerine dönüstürülmesi konusunda birçok arastırma yapılmakta." Ve sözlerini Tesla'nın kesiflerinin ve icatlarının dahiyane ve zamanının ötesinde olduğunu söyleyerek bitiriyor. Bu kitap baskıya girerken Pentagon "uzay gemileri" tarafından ateslenecek lazer ve parçacık- ısını toplan üzerinde yeni bir silahlı kuvvetler teknolojisi gelistirme çalısmalarına baslamaktaydı. Tesla'nınkilere benzer bir bilimkurgu dili ile Savunma Bakanlığı'na sunulan bir raporda, böyle bir silahın gelistirildiği açıkça belirtilmese de, parçacık ısınları "yönlendirilmis yıldırımlar" ile karsılastırılıyor. Isın silahları teknolojisinde bugün varılmıs olan nokta konusunda fikir yürütmek bir hayli zor, zira arastırma çalısmaları büyük bir gizlilik içinde yürütülüyor. Bu arada diğer ülkelerin bu konuda yürüttüğü çalısmalar da federal ajanlar tarafından dikkatle izleniyor. 1947'de Askeri Đstihbarat Ser-visi'nin Tesla'nın çalısmaları üzerinde yürüttüğü fikir gibi, bu konunun "hayati bir önem tasıdığı" düsünülüyor. Hayatının son yıllarında bir laboratuvara sahip olma sansından mahrum kaldığı için Tesla fikirlerini uygulayabilecek bir ortam da yaratamamıstı kendisine. Ama kabul etmek gerekir ki, bizim bugün Uzay Çağı silahları ve teknolojisi adını verdiğimiz konuyu o yarım yüzyıl önce tanımlamaya baslamıstı. Ve bir pasifist olan Tesla, bu teknolojinin gezegenler arası savaslarda değil, varlıklarından emin olduğu uzaydaki komsularımızla iletisim kurmak için kullanılacağını umut ediyordu. -.-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 30, 2012 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

biyografi Nikola TeslaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin