Arkadaşlar geçen bölüme gelen oy ve yorum sayısı gerçekten çok azdı. Bu şekilde gelmeye devam ederse yazma şevkim kırıldığından yeni bölüm yüklemeyeceğim veya da çok geç gelecek yeni bölümler. Bu yüzden lütfen görüşlerinizi belirtin düşünceleriniz benim için önemli :) İyi okumalar :D Ha bir de multimedyadaki şarkıyı ben bu bölümü yazarken dinlemiştim. Okurken açarsanız çok sevinirim :)
Damla Kızılsu
"Ne sürtük ama!"
Melis'in sözleri adeta kulaklarımda yankılanıyordu. Okul bahçesinin girişinde gördüklerim sonucu elimdeki çantayı düşürmüş, resmen donakalmıştım. Mira ve Umut nasıl? Burada? Bu şekilde? Onların birbirlerinin dudaklarına yapışmış bir şekilde okul bahçesinin ortasında öpüşmeleri çoğu kişinin ilgisini çekmiş olmalı ki onlar da donakalmış, Umut ve Mira ‘ya bakıyordu. Gözlerimden yaşlar, boşalırcasına yanaklarımı ıslatmaya başlamıştı. Buradan uzaklaşmalıydım. "Cehennemin dibi" bile sanırım şuanda bulunduğum yerden daha iyi hissettirirdi.
*
" Cehennem bir mekân için değişik ad ha Damla? Dekoru da adından esinlenmiş gibi. Kafanı dağıtmaya ihtiyacın var ama burası bizim küçük kız Damla'mızı aşıyorsa gidebiliriz?" Ece'nin alaylı konuşması üzerine hızlı bir şekilde cevap vermez isem, bulunduğumuz yerin beni ürküttüğünü ifşa edebilirdim. Ama gerçekten de kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı.
"Emin ol, burada gayet iyiyim Ece." Şu anda nerde miydim? Melis ve Ece'nin sözüne uyup geldiğim, hangi bok çukurunda olduğunu bilmediğim "cehennem" adlı bir mekânda. Üç koridordan oluşan ve bodrum katta olmasına rağmen devasa büyüklükte bir mekân. Giriş zemin kata bir merdiven ile sağlanıyor, zemin kat ise küçük bir bar-kafeyi andırıyordu. Ama aşağısı... Tahmin edilebilecek gibi değildi. Bir koridor kumarhane gibi işlevini sürdürürken diğer iki koridor ise ayyaşların tekin olmayan kızlar ile dans-flört ettiği dans pistini andıran yerdi. Ve koridorların birleşimde ise daha çok alkollü içecekleri bulunduran bir bar vardı. Melis ile Ece beni dans pistimsi yere doğru çekerek düşüncelerimin bölünmesini sağladı. Mekânın tamamına hâkim olan kırmızı ışık yüzüme yansırken, -böyle yerlerde alışkın olmadığım için- müziğin temposuna uyum sağlamaya çalışsam da dansta beceriksizliğimi gösteriyordum. Melis ile Ece ise yanlarına yaklaşan bir iki yarı sarhoş çocuklarla flörte hazırlanıyor gibilerdi. Çocukların yanında duran sarhoşlukla alakası olmayan orta yaşlı adam ise bana bakıyordu. Ah, olamaz. Buraya doğru mu geliyordu bu? Melis ile Ece'ye " ben gidiyorum, sıkıldım." diye seslenmiştim fakat onlar ya müziğin yüksek sesinden beni duymamışlardı ya da umursamıyorlardı. Çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Dışarda hafif esen rüzgâr yüzüme çarptığında adeta buradan çıktığıma mutlu olmuştum. Kafa dağıtmanın iyi olacağının düşünsem de buralar bana göre değildi. Düz uzun sokağın sonundaki caddeye doğru bir taksi durağı bulma umudu ile ilerlerken arkadan birinin takip ettiğini hissediyordum. "Ah, Damla paranoyak olma!" diye içimden kendime çemkirsem de arkama azcık dönüp, bakmadan edemedim. Arkama dönüşümle birlikte bardaki orta yaşlı insanın tam arkamda olduğunu farkına varmam ve kulağıma " haydi biraz eğlenelim." sözcüklerini fısıldayışı bir oldu. Aramızdaki mesafenin yarım metre ya var ya yok olan kapalı marketin duvarına beni yasladı. Ne kadar çaba göstersem de onu durduramıyordum, dudaklarını dudaklarıma yapıştırmıştı. Gözlerimden yaşlar süzülüyor, onu ittirmeye çalışıyordum. Bir anda dudaklarımdaki o sert baskı kayboldu. Kuvvetlice bir çocuk o orta yaşlı adamı çekip almış, yerde öldüresiye dövüyordu. Gözlerimdeki yaşların oluşturduğu buğuyu sildiğimde çocuğun Mert olduğunu gördüm. Adamı bir yandan tekmelerken, bir yandan da ağzından sözcükleri tükürürmüşçesine savuşturuyordu:
"İleri gidecek miydin ha? O kıza öpmek dışında da bir şey yapacak mıydın? Hormonlarına sahip olamayan or*spu çocuğu seni şu yaptığın öldüresiye dövebilirim. O kızın tek kılına zarar gelseydi seni s*kerdim anlıyor musun? Anlıyor musun ha ?"
"Mert öldüreceksin, tamam! "Olduğum yerden cılız bir sesle bağırabilmiştim ancak, âmâ bu da onu durdurmaya yetmemişti kendini bilmez pisliğe elbette bir şey olmasını umursamıyordum. Sadece Mert'in başına bela almasını istemiyordum. Bir güç ile Mert'in omuzuna dokunarak, titrek ses tonum ile "Yeter, başına bela alacaksın." demem, durdurmuştu ancak onu. Adamı bırakıp, bir hışımla sarılmıştı bana Mert ve ben onun yanında kendimi güvende hissediyordum. O benim en iyi arkadaşımdı ama o an için çok çok farklıydı sanki.
*
Eve vardığımda, bugün olanlar gerçek değilmiş gibi hissettiriyordu. Fakat o orta yaşlı pisliğin saçıma sinmiş olan sigara kokusu bugünün gerçek olduğunu hatırlatıyordu. Duşa girip, saçlarımı sert bir şekilde yıkarken her şeyin bir kâbustan öte olmamasını diliyordum ama gerçeklik konusunda şizofrene bağlamamış olduğumdan, her şeyin yaşanmış olduğunun farkındaydım. En iyisi unutmaktı bugün yaşananları. Umut'u da unutmalıydım sanırım artık, sevmemeliydim. Ama ya en iyi arkadaşım? Artık ona karşı ne hissediyorum, hiç bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Kız
Teen FictionOkulunda yaşadığı kıskançlıklar,sahte dostluklar,başa çıkması gerekilen bir kardeş..ve onca sorunun dışında yeni gelen bir kız. Ardı ardına gelen problemlerle karşılaşan Damla, tüm bu karmaşıklığın içerisinde aşık olursa..