Bölüm 13 - Gerçekler

321 26 12
                                    

Ağır bir saçmalama, gereksizlik dolu bir bölümle karşınızdayım. Daha fazla yürütemiyorum. İçimden yazmak geliyor fakat yazamıyorum. Düşündüm ki olayı toptan asıl mevzuya bağlayayım da bu iş de burada bitsin. Kısa bir sürede minnacık, çekirdik bir NK ailesi olduk. Teşekkür ederim yine de. Ben o minnacık aileyi çok sevdim. Bu arada bu Denisan aşkı biraz gerçek hayattan koparılmış bir şey. Fakat yaşadıklarının gerçek hayatla alakası yok, sadece karakterler tamamen aynı. Bir de Nisan hakkında bu bölüm öğrendikleriniz gerçektir, söylemeden geçmeyeyim.

Not: Betül, Nisan'ın uzaktan akrabası.

Bölüm şarkısı: Beni Bırakma - Feridun Düzağaç

Nisan'dan,

Yatağımda uzanıyorum. Bilmem kaç saattir bugün öğrendiklerimi düşünüyorum. Hayatımın tamamen bir yalan olduğunu anlıyorum. Bu yaşıma kadar yaşadığım her şeyin saçma olduğunu anlıyorum. Korkularımı fazlasıyla uçlarda, aşkımı fazlasıyla uçlarda yaşamamın bir nedeni olduğunu öğreniyorum bugün. İnsanları hayatım boyunca sevgimden sıkacağımı öğreniyorum bugün. Ne demektir bilmezsiniz... Sinirlenince sevdiklerinize hak etmedikleri gibi davranıp sonra pişman olmak nedir bilmezsiniz. Oysa ki çoktan geçmiştir. Pişman olsanız neye yarar ki? Hiç.

Ben böyle olsun istemezdim. Ben böyle bir hayatını hak edecek ne yaptım ki? Ben buyum, biliyorum. Her zaman böyle kalacağım. Değişemeyeceğim. Tedavisi yok bunun çünkü. Şu zamana kadar herkesin kalbini kırdım, üzdüm beni sevenleri. Benden soğuttum herkesi. Tek başıma kaldım. Böylesinin daha iyi olduğunu anladım. Bana uzak oldukları zaman her şeyin daha iyi olduğunu anladım. Ve şimdi yolun sonundayız. Hastalığımın kesinleştiği yerdeyiz. Bugün tamamiyle bir epilepsi hastası olduğumu öğrendiğim gün. Kısacası benim için bir ölüm günü

***

"Betül, geleceksin dimi yarın?" Diyorum telefondaki Betül'e. Betül Hm anlamında grip bir ses çıkarıyor.

"Geleceğim tabi bir tanem benim! Seni yalnız bırakır mıyım?"

"Bırakmazsım tabii, benim koruyucu meleğim! Hadi neyse kapatayım ben, açılayım biraz." Diyorum gözlerimi silerken.

"Tamam güzel melek, üzme kendini. Sen en iyilerisin. Hadi yarın görüşürüz." Diyor ve ben de telefonu kapatıyorum.

Gözyaşlarımı silerek yatağımdan kalkıyorum ve banyoya gidip topuz yaptığım saçlarımı açıyorum. Ardından at kuyruğu yapıp banyodan çıkıyorum. Tabii yüzümü de yıkıyorum.

Odama geri döndüğümde komodinin üzerine bıraktığım telefonumun ışığının yanıp söndüğünü görüyorum. Mesaj gelmiş.

Telefonu alıyorum ve mesajı açıp buruk bir şekilde gülümsüyorum.

Gönderen: Denööz.

Duydum ki moralin bozukmuş. Düşündüm de böyle anlarda çocukluk arkadaşları birbirlerine iyi gelirler, kapıdayım.

Daha çok gülümserken hızlı hızlı aşağı iniyorum ve kapıyı açıp bana sıcak bir gülümsemeyle bakan Deniz'in boynuna atlıyorum. Ardından sabahtan beri yaptığım şeyi tekrar yapmaya başlıyorum. Ağlıyorum.

6 Saat Önce,


"Nisanım, eğer kötü bir şey çıkarsa kendini üzme tamam mı bir tanem?" Diyor annem sabahtan beri söylediklerini tekrar ederken. Başımı sallamakla yetiniyorum fakat ikimiz de bunun koca bir yalan olduğunu biliyoruz.

"Nisan Beren?" Diyor doktorun odasından çıkan esmer hemşire. 

Kalbim küt küt atmaya başlıyor ve anneme bakıyorum. Annemse dolu gözlerle koluma girip beni de beraberinde sürükleyip doktorun odasına giriyor.

Odaya girdiğimizde Faruk Bey oturdupu masasından ayağa kalkıyor ve yanımıza doğru yürüyor. "Hoşgeldiniz Gülser Hanım," daha sonra bana dönüyor ve, "Sen de hoşgeldin Nisancım!" Diyor. Anan Nisancım lan senin!

Ardından o masasına geçiyor, annem ve bense onun masasının önündeki koltuklara yerimizi alıyoruz.

"Ben pek uzatmayı sevmiyorum. Konuya girmek istiyorum." Diyor Faruk Bey gergin bir şekilde. Negatif enerjisi buraya kadar varıyor vallahi!

Annem sadece kafasını sallıyor, bense dalgayı bir kenara bırakıp olaya odaklanıyorum.

"Bakın yaptığımız testler sonucunda ve tabii eeg testleri sonucunda gördüğümüz kadarıyla beyin dalgalarını inceledik." Diyor Faruk Bey önden hayvan gibi bir dalış yaparak. Ben derin bir nefes alıyorum. Sonuçların kötü olduğundan artık eminim.

"Ama size de sormak istiyorum; Nisan'ın son zamanlardaki davranışları nasıl?" Diyor, her zaman geldiğimizde yaptığı gibi.

Annem gözlerini sıkıca kapatıyor, ve birkaç saniye sonra açıyor, "Her zamanki gibi. O bayılma olayını tekrar yaşamamk için verdiğiniz hapları devamlı kullandık zaten fakar davranışları hala... Eskisi gibi." Diyor annem beni ele vererek. Hain kadın!

"O zaman durumun gerçekliğini siz de anlamışsınızdır. Üzgünüm." Diyor ve yutkunup başını sallıyor, ardından gözlerini bana çeviriyor.

"Nisancım, bundan sonraki hayatında çok dikkatli olmalısın. Bilgisayara, telefona, arkadaşlarına daha az zaman ayırmalısın." Diyor ardından bir şeyi eksik söylemiş gibi dudaklarını birbirine bastırıyor.

"Ve şu hayalin, üzgünüm tatlım ama bunu gerçekleştirme olasılığın çok düşük." Diyor, annem bir köşede sessizce bizi dinlerken bense bu cümleyle anlımdan vurulmuşa dönüyorum. Ve o sinir alıp başını gidiyor yine. Yaptıklarıma engel olamıyorum.

"Yok öyle bir şey beni anladın mı? Hepiniz ödeyeceksiniz bunu! Bana bunları yaşatmaya hakkınız yok sizin! Ben. O hayali. Gerçekleştireceğim. O kadar!" Dedikten sonra annemin suratına bile bakmadan hızla kendimi odadan dışarı atıyorum. Arkamdan her zamanki gibi kimse gelmiyor tabii. Ardından gözlerimden akan yaşları umursamadan hastaneden çıkıp koşmaya başlıyorum. Benden bunu alamazlar. Ben büyüyeceğim. Ben koşacağım. Hiçbir şey umurumda değil benim!

6 Saat Sonra

Deniz'in omzuna gömdüğüm kafamı kaldırıyorum ve ardından golu gözlerinin içine bakıyorum. "Özür dilerim Deniz. Seni üzdüm. Alper'i getirdim. Belki son anlarımızı yaşıyoruzdur, bilmiyorum. Tamam ölüm yok ucunda bunun ama yine de bu hasta olduğum gerçeğini değiştirmez. ben seni aslında çok-" 

Bundan aylar önce hissettiğim baskıyı yeniden hissediyorum dudaklarımın üstünde. Vallahi şu an biraz çişim geldi ama bu anımızı bozacak kadar kıt kafalı değilim!

Nisan KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin