Feride Feride

33 2 1
                                    

Osman’ım, ben bu kızdan önce yine bu isimde bir kıza âşıktım. Evet, onun da ismi Feride’ydi. Ama fiziksel özellikler olarak bizim ortak tanıdığımız Feride’nin tam aksine mavi gözlü, kumral saçlı ve kısa boyluydu. İlk Feride’ye ben… Gençler diyor ya hani. Platonik âşıktım. Değil, sevdiğimi söylemek, çocukça davranıp ondan kaçıyordum. 

 Hani hep derdim ya Osman, en sevdiğim hava rüzgârlı havadır diye. Rüzgârsız ve kara bulutlu bir havada gözlerimin önünde Feride’ye araba çarpmıştı. Vicdansız şoför gaza basıp kaçmıştı. Ben de bir taksi çevirip Feride’yi hastaneye götürdüm. Feride, tam kendinde olmamasına rağmen bilinci açıktı. Benim ben olduğumu anlayabiliyordu. Son sözleri : “Kemal, beni sevdiğini biliyorum. Ben de seni seviyordum. Ama sen benden kaçtın, ölüyorum, kaçışı yok. Ama sana bir vasiyetim var, beni unutama.” 

  Daha hastaneye varamadan kucağımda can vermişti Osman. Ağlamıyorum Osman. Bir sene boyunca her gün Feride’nin mezarının başındaydım. Sonra senin de arkadaşın olan mezarcı Recep’le tanıştım. Recep, beni seninle tanıştırdı. Senin bizim hep beraber takıldığımız dönercideki o umut verici konuşmaların sayesinde yaşama tutunmaya başlamıştım ve Feride’yi artık sadece her ayın 27’sinde ziyaret ediyordum. Çünkü Feride 27 Aralık’ta ölmüştü. Tıpkı diğer Feride’nin hayatıma 2 sene sonra 27 Aralık’ta girdiği gibi… 

   Ama Aralık’tan önce sen ve ben, İzmir'de üniversiteyi kazanmıştık. İkimiz de hukuk bölümüne girebilmiştik. Bir de orda senin neden küstüğünü bilmediğim bir çocukla üçümüz çok yakın arkadaş olmuştuk. Neydi onun adı Osman? Memduh muydu, Mergup muydu, aman neyse ne…  

 Sen, ben bir de Metin ilk defa kumru yemeye 9 Eylül’de gitmiştik değil mi, Osman?  İşte, bizim Feride’yi ilk defa o kumrucuda görmüştüm. Ama sen o arada Melih’le hararetli bir tartışma içindeydin. Ha hatırladım, siz yurtta Melih’in hemşerisi olan bir çocuk vardı. İkimiz de ondan nefret ediyorduk Osman. Evet, o çocuk da Enis idi. Ne iyi arkadaştın be Osman?

  Enis’ten nefret etmeye başladığım olay geldi de aklıma, benim için sebepsiz yere birinden körü körüne nefret etmişsin. İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik dersinde ilk Feride’nin sözleri kafamda tekrar tekrar yankılanırken profesör bize bir şey sormuştu ve Feride yüzünden bilememiştim. Ama Enis kalkıp da tarihteki ilk örneğini vererek alaycı bir dille doğru cevap vermişti. Ve seneler boyu ondan beraber nefret etmiştik, düğün günüme kadar Osman, seni hain herif… 

  Anlatmayacağım, vazgeçtim. 

  Dayanamıyorum Osman, nerede kalmıştım. Enis’ten nefret etmeme başlayan olayı diyordum. Ben de sınıf ortalamasının yukarısında bir başarı düzeyim olmasına rağmen Enis’in benden yüksek alması ona olan nefretimi kat be kat arttırıyordu. Ben CB alırdım, o BB; ben BA alırdım o AA. 

  O Kerim denen çocuk niye geldi ki sanki ben bu ormana insani duygularımdan kaçabilmek için yerleşmiştim. Allah aşkı ve Feride’nin hayalinden başka bir şey yoktu aklımda. Ama bütün bir mazi, canlanalım diye ısrar ediyor. Sen gerçekten burada olsaydın “Anlatma.”, derdin Osman. O yüzden anlatacağım len!

  Neydi o çocuğun adı? Mustafa bizi, bizim üniversitedeki gençlerin sık takıldığı bir kafeteryaya götürmüştü. Feride oradaydı, birbirimizin gözlerine bakıyorduk ya da ben öyle zannediyordum, zira arkamda benle paralel bir durumda oturan Enis de Feride’yi kesiyordu.  Yalnız bir serseri olmadığını ispatlamak için yanımıza gelip Mahmut’a “Erzurum’da da havalar soğumuş” demişti. Yok,  “Erzincan’da da havalar soğumuş” demişti. Yoksa Edirneli miydi onlar? Ama yanlış hatırlamıyorsam sen o arada bizim masada yoktun Osman, Feridelerin masasına gitmiştin. Feride’yi ve yanındaki arkadaşı Selcan’ı alıp bize masaya getirmiştin. Şu bizim “Çak bir beşlik” de o gün ortaya çıkmıştı. Feridelerin 9 Eylül’ün psikoloji bölümünde olduğunu öğrenmiştik. Onlar yarım saat sonra derse gitmişlerdi. Enis alçağı da peşlerinden… Ama bizse “Çak bir beşlik” olayını icat etmekle meşguldük. 

Kemal: “ Osman, gel buraya”

Osman: “ Kemal, bakışların beni korkutuyor.”

-Gel buraya - elimi kaldırıp – çak, bir beşlik.

 Ve adileştiğin zaman attığın iğrenç kahkahanı atmıştın. Normal kahkahan insanın kulağını okşuyordu Osman. 

HuysuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin