Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım. Pencereden süzülen ışık bunu engellemeye çalışır gibi parlıyordu.
Derin bir iç çektim ve yatakta gerindim. Gözüm yavaşça saate kaydı. 11.00 "Ah daha saat 11'm- ne 11 mi ?" Lanet olsun. Hızla yataktan kalktım ve kendimi banyoya attım. Kısa bir duştan sonra hızlıca üstümü giyindim. Saçlarımı kuruturken telefonuma gelen mesajları kontrol ediyordum. (Telefon mesajları sesli şekilde okuyor)
Melissa;
" Nerdesin sen? Ara beni. " Biraz sonra onu arasam iyi olurdu.
Babam;
" Tatilin nasıl geçiyor hayatım" Mesajı okuduğumda hafif bir gülümseme oluştu yüzümde.
Kurutma makinasını bırakıp telefonun mesajları okumasını durdurdum.Ve babama mesaj yazmaya başladım. "Harika geçiyor. En yakın zamanda geri dönücem. Seni seviyorum. " yazıp yolladım. Babam hayatımda en fazla değer verdiğim insandı.
Annem ben küçük yaştayken kanser yüzünden ölmüştü. Babam Dragon Holding'i yönetmesine rağmen annem ölünce beni asla yanlız bırakmamıştı. Her zaman annemi çok sevdiğini söylerdi.
O zamanlar benimle ilgilenmesi normal gelsede büyüdükçe daha iyi anlamıştım. Bu kadar büyük bir holdingin sahibi nasıl olurda kendi kızı bile olsa evde sıkıldığı için önemli bir toplantıyı yarıda bırakıp kızını dolaşmaya çıkarır ki ?
Her şeyini feda edebilicek kadar seviyordu beni. Benim babam harikaydı. Telefonu elimden bırakıcakken titremeye başladı. Numaraya göz attım. Babamın koruması Sam amca. Hızlıca telefonu açtım. "Lucianda" dedim hızlıca. " Hanımefendi ben Sam " dedi yavaşça. Bir sorun var. " Evet ? " dedim devam etmesini isteyerek. " Babanız o öldü" söylerken sesi gittikçe kısılmıştı.
"Ne ? " dedim titrek bir sesle. "Efendim babanızın, babanızın öldürüldü çok çok üzgü-" lafını yarıda kesip. "Olay yeri tüm kanıt ve kamera kayıtları babamın haftalık programı bunları ben gelene kadar istiyorum." dedim sesim çok soğuktu tıpkı babamın bana öğrettiği gibi hızlıca bunları söyleyip telefonu yatağa bıraktım.
Nefes... Nefes alamıyorum. Ayaklarım beni taşıyamadı.Yere çöktüm. "Tanrım, tanrım" diye fısıldadım. Hayatımda ilk kez korktum. Hayatımda ilk kez boşlukta hissettim. Bir daha asla hareket edemiceğimi düşünüyordum. Gözlerim yavaşça dolmaya başlarken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.Sonra tekrar ve tekrar kaçmaya devam etti. "Kim?" dedim titrek bir sesle."Kim? ,kim? ,kim? ...
~5saat sonra~
Artık akıtıcak gözyaşım kalmadığını hissederek eşyalarımı toplayıp beni bekleyen özel jete binmiştim.
Jetten iner inmez bir basın ordusu havalimanını basmıştı. Babamın bana verdiği 4 özel korumayla onları yarıp geçmeye çalışırken bir soru beni durdurdu. " Babanızı kim öldürdü ?" yavaş hareketlerle bunu soran gazeteciye döndüm. Birden etraf sessizleşti. " Kim mi ? " dedim ve acıyla gülümsedim." Bilmiyorum" yavaşça iç çektim."Ama her kimse bu yaptığı yanına kâr kalmıcak" Bana yöneltilen kameraya yaklaştım."Her kimsen ve nerdeysen dinle seni bulucam ne kadar uzun sürerse sürsün ve dua etmeye başla çünkü ölümden beter ne varsa yaşıcaksın"dedikten sonra hızla arabaya yürümeye başladım. Şoku atlatan basın ordusu tekrar soru sormaya başladı. Hepsini görmezden gelerek arabaya bindim.
Her kimsen ve herneysen bedelini ödemeye hazır ol.
Çünkü ben merhamet etmem.
Çünkü ben affetmem.
Çünkü ben unutmam. Hayatımdaki en önemli kişiyi almanın bedelini çok ağır ödeyeceksin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Ölüsün
Avventura"Ne ? " dedim titrek bir sesle. "Efendim babanız, babanız öldürüldü." İşte bu konuşma hayatımı değiştirdi. Tek bir amacım var. Babamı öldüren kişiyi bulmak ve sonra onu öldürmek. Ben Lucianda Dragon. Hayatım üzerine yemin ederim.