İkimizin de aklı karışmıştı Osman. Hem uzun bir zaman boyunca arkadaş olmaya çalışıp hem de her şeyin bittiği yerde, kaldığı yerden devam ettirmeye çalışmak istemiştim. Ne ben o soruyu sorarken düşünmüştün, ne de Feride “Evet.”, derken düşünmüştü. Feride’nin yeniden bırakmasından korktuğumdan hazırlıkları hızlıya alıyordum. O kadar hızlı gidiyorduk ki daha mezun bile olmamıştık Osman.
Halide, psikoloji bölümü mezunları balosuna biz dört hukukçuyu- Sen, ben, Mithat ve de Enis- da davet etmişti. Baloda bir teypten Moğollar’ın şarkıları çalıyordu. Millet, deliler gibi dans ederken ben seninle oturmuştum Osman.
-Osman, nasılsın?
-İyiyim, sen nasılsın?
-(O sırada Enis, Feride’ye çok yakın bir yerde dans ediyordu.) Osman, sağdıcım olur musun?
-Olurum, tabii de o günler biraz ilerde değil mi?
-Ben 4 Temmuz’da evleniyorum Osman
-Kiminle?
-Feride’yle…
-Şaka.
-Şaka değil ama sen niye bu kadar bozuldun?
-İnsan bir haber eder Kemal. Hem siz üç sene önce ayrılmamış mıydınız?
-Bu sene herkesi pikniğe götürmüştüm ya orada barıştık ve evlenme teklif ettim.
-O ne dedi?
-Evet, dedi.
Kaşlarınla bir “Vallahi mi?”, demiştin. Ben de sanki ortamdaki müziğe uygun dans edermişçesine başımı sallamıştım. Sonra kaseti değiştirdiler. Hafif bir salon dansı çalıyordu. Enis, benden önce davranıp Feride’yi dansa kaldırmıştı. Ben de Halide’ye durumu izah ettim. Eş değiştirdik. Feride’yle ilk dansımı yapmıştım.
Biz Feride’yle dans etmeye başlayınca Enis, Halide’yle dans etmemişti. Senin yanına gitmişti Osman.
Ondan sonra 4 Temmuz’a yani düğün günüme kadar, ne Feride’yle ne de senle özel bir anım yok Osman. 4 Temmuz günü ise … Oteli’nde benim odamda:
-Çok geriliyorum Osman.
-Gerilecek ne var ya. Sanki düğün günü terk edileceksin ha.
-Aman! Ağzını hayra aç.
-Rahatla.
-Rahatım.
-Damat Bey, bir resmini çekelim.
-Olur
-Tamamdır, damat.
-Damat damat deyip durma geriliyorum.
-Adam vururum seni, çık bir balkona hava al.
Sonrası işte Kerim denen o velede anlattığım hikâye. O günden sonra kendimi mesleğime vermiştim.
Beni insanlardan da mesleğimden de soğutan aynı kişidir. Enis. 2029 yılında- yani geçen sene- Enis bir davada zanlı olarak karşıma geldi. Bütün deliller Enis’in iftiraya uğradığı kanısına götürüyordu ama Enis’e serbestliğini veren kişi olmak istemiyordum. Davayı erteledim. O davadan önce mahkeme kararıyla kendi yaşımı büyütüp emekliye ayrıldım. Davadan sonra kimliğime bakıp “ Sen mi büyüksün, ben mi Enis Efendi” dedim.
O günün sonrasında bu ormana yerleştim ve ilk defa bugün çıkıyorum buradan Osman. Seni bulacağım oğlum.
Ve Kemal Amca, otuz bir yıllık zaman aşımına uğramış bir davanın peşinden, dışarıdan bakınca insanı huzursuz eden, ama içerisinde huzur bulduğu kulübesinden çıkmıştı.