Hayat dediğimiz şey kazandığımızı sandığımız anda her şeyi kaybettiğimiz, pes etmek üzereyken küçüçük bir umut ışığı ile tekrar başarabileceğimize inandığımız bir oyundan ibarettir.
Herkese tek hakkın verildiği levellerin zorluklarının adil dağatılmadığı, kuralları katı, sonu kesin bir oyun.
Ömür dediğimiz şey göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Öleceğimizi hepimiz biliriz. Doğduğumuz ilk günden belirlenmiştir kaderimiz, ölmek için yaşarız ama umut etmekten hiç vazgeçmeyiz. Daha iyi bir iş, iyi bir gelir, mutlu bir evlilik... Hepsinin birgün arkamızda kalacağını bile bile çabalamaya devam ederiz. Ne kazanmak için yıprandığımız para, ne kabul edilmek için yıllarca okullarda dirsek çürüttüğümüz iş nede kalbimize dokunduğu için uğrunda herşeye razı olduğumuz sevgiliyi yanımızda götüremeyecemizi biliriz.
Yinede bir gün daha, biraz daha der, çabalar dururuz. Ne için? Umut edebilmek için...
Öleceğini bile bile insanı ayakta tutan tek şey umuttur. İster bir gün olsun ister yüz yıl. İnsan dediğin nefes aldıkça değil umut ettikçe yaşar. Önemli olan kalbi atan, hareket edebilen bir beden olmak değil, o kalple sevmeyi bilmek, o adımları en karanlık anımızda bize doğan umut ışığına doğru atabilmektir. İşte o zaman bir gün bin yıl , bir gülüş yeryüzündeki cennet gibi hissettirir.
"Gülmek sana çok yakışıyor, biliyorsun değil mi?" Avuçlarının arasındaki yüzü inceliyor, her bir detayı aklına kazmaya çalışıyordu Savaş. Defne'nin her halini görmüştü.
Kızgın Defne'nin kaşlarının ortasında ince bir çizgi belirirdi mesela. Dişlerini sıkıca birbirine kenetler çenesini titremeye başlardı.
Üzgün Defne Savaş'ın en sevmediği seçenekti. Masmavi gözlerinden aşağı minik inciler süzülür, ağzından tek kelime çıkmazdı. Olurda konuşturmayı başarırsa ses tonundaki hüzün hançer misali vicdanına saplanır günlerce gözlerini yummasına engel olurdu.
En sevdiği Defne mutlu Defne'ydi. O cennet gülüşü şen kahkahalarıyla birleşir en kötü anında ona sevinecek birşeyler verirdi. Mutlu Defne bir bebek kadar masum, bir çocuk kadar afacan, olgun bir insan kadar sevgi dolu olurdu.
Defne'yi her halini bilecek tek kelime etmeden gözlerinin içine bakarak ne hissettiğini anlayabilecek kadar iyi tanıyordu Savaş. Defne düşündüğü şeyi direk söylemez lafı dolandırmayı severdi. Dikkati çok çabuk dağaldığından ruh hali hızla değişirdi.
Bunca zamandır ne yapması gerektiğine o mavi gözlere uzun uzun bakarak karar vermişti. Belkide bu yüzden genç kıza bu kadar çok aşık olmuştu. O gözlere uzun uzun bakıp, ne hissettiğini anlamaya çalışırken farkında olmadan Sedef'e verdiği sözü çiğnemişti.
Başlarda bir sorun olmadığını düşünmüş, sadece düzelir deyip geçmişti. Ne Hayal kalbindekileri öğrendiğinde nede Adem baba karşısına geçip Defne'yi sevip sevmediğini sorduğunda korkmamıştı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çömez Dadı
HumorHerkesin hayatında kırılma noktaları vardır. Kimi için yüksek puanla üniversiteyi kazanmak, kimi için yüksek maaşlı bir işe kabul edilmek büyük bir olay olabilir ama Hayal için hayatın hazırladığı sürprizler bundan biraz fazlasıydı. İstanbul'un e...