Beyaz Kurt

1.5K 31 8
                                    

Bu bölümde heyecan ya da romantizm yoktu ama bilirsiniz 1. bölümde büyük bir ekşın yaratamam. Diğer bölümlerde ne olacak birlikte görelim.

Bu bölüm parapataim morganvie için....

Vagon tekrar sarsıldı. Annemin fincanından aşağı bir damla Türk kahvesi döküldü. Sevgili annem Rose Marie Neigeloup bunu takmadı bile. Londra'ya giden trendeydik. 6 kişilik vagonda 4 kişiydik. Ben, annem ve 12 yaşındaki ikiz kız kardeşlerim Emma ve Anna. Birbirlerinin tıpatıp aynısıydılar. Bir köşede sakince kitap okuyorlardı.

Cama döndüm ve dışarı seyretmeye koyuldum. Abilerim Tomuel ve Phillip, Phillip'in karısı Miabell ve bebekleri Carl, Carl'ın bakıcısı Dolly ile babam Leonardo yandaki vagondaydılar. Orda olmak için her şeyimi verirdim. O vagonun buradan daha eğlenceli olduğu kesindi. Tüm o bebek kusmuğu kokusuna rağmen...

Ama annem aynı vagonda olmamız konusunda ısrar etmişti. Bunun tek bir anlamı olabilirdi o da bir konuşma yapmak istemesi. Konuşmanın konusunu biliyordum ve ne yazık ki hiç konuşmak istemediğim bir konuydu. Ne şimdi, ne de sonra. Bu konuşmayı o kadar çok tekrarlamıştık ki annemin söyleyeceği kelimeler çoktan ezberime girmişti. Annem yanımıza ikizleri de almıştı çünkü konuyu tartışmadan kazanmak istiyordu. Nede olsa ikizlerin önünde kavga edemezdik....

Tekrar cama döndüm. Dışarı seyretmeye koyuldum. Yeşil ağaçlar yanımızdan akıp gidiyordu. Trenin demir raylar üzerindeki tıkırtısı bana ninni gibi gelmeye başlamıştı. Zaten annemde kahvesini bitirmeden konuşmasına başlamayacaktı. Her zaman öyle yapardı...

Londra'ya gitmemizin  nedeni ise genç kızların sosyeteye takdim töreni. Bu genç kızlar da benim gibi on yedi yaşındakilerdi. On yedime yeni girmiştim. Takdim edilecektim, ama hiç gitmek istemiyordum. Bu tarz şeylerden nefret ederdim. Balolar, kıyafetler, takılar, danslar... Böyle davetlere katılmak yerine kendi muhteşem  manzaralı odamda kitap okumayı tercih ederdim, ya da kahve içmek. Hatta formalite olan takdim törenine gitmektense kız kardeşlerime bakıcılık yapmayı bile tercih ederdim.

Genelde böyle şeylere gitmemem annemin moralini bozardı fakat bir süre sonra alışmıştı. Lakin bu sefer annem hiç bir itirazımı dinlemeden beni buraya sürüklemişti.  

İç çektim. Annemin neden böylesine ısrarcı davrandığını biliyordum. Beni evlendirmek istiyordu. Bir an önce benden kurtulmak... Ama bir anne kızının olabildiğince yanında kalmasını istemez miydi ?  Evet. Fakat benimki istemiyordu anlaşılan.

Asla evlenmeyecektim. Bir adamın çatısı altına giremezdim ben. Şimdiki erkeklerin hepsi barbardı. Kendini bir şey sanan veletlerdi hepsi! Hem ev işlerinden de anlamazdım. Zorla evleneceğim adam benden iki gün sonra kaçardı. O yüzden öyle  düğün masrafına  falan da gerek yoktu.

 Annem kahvesinin son yudumunu da içip sakince  fincanını tabağa bıraktı. Onun her hareketini izliyordum. Annem de onu izlediğimi biliyordu. O, lafı dolandırmayı sevmeyen bir kadındı.

''Kendine bir koca aramaya başlamalısın- ''

'' Anne- ''

''Crystal,  artık on yedindesin. Fakat buna rağmen bir sevgilin bile yok! Evde kalmış kız kurusu olmak istemiyorsan biraz topluma karışmanın vakti geldi.'' Kız kurusuymuş . HAHA! Çok komik anne.

''Anne ben kız kurusu değili-''  Tamam şu ana kadar pek sevgilim olmamıştı. Tamam, hiç sevgilim olmamıştı. Ama bu kız kurusu olduğum anlamına gelmezdi.

''Biraz oğlanlarla tanış kızım. Zaten Londra'daki baloya gitmemizin asıl nedeninin bu olduğunu bildiğini zannediyorum.''

Hah! Size dememiş miydim annemin amacının beni evlendirmeye çalışmak olduğunu! Pekala, şimdi bu konuşmanın olabildiğince çabuk bitmesini istiyordum.

Beyaz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin