O gün Sibel’in sınıfında büyük bir heyecan vardı. Çünkü Sibel’in evinde bir parti olacaktı. Sibellerin evi iki katlı bir villa idi. Alt katta oturma odası mutfak kütüphane ve misafir lavabosu vardı. Üst katta ise yatak odaları, salon ve lavabolar vardı. Sonunda akşam olmuştu. Herkes Sibel’in evinde toplanmıştı. Eve ilk girdiklerin bir kargaşa çıktı. Çünkü herkes bir köpek görmüştü. Ancak köpek kalabalıktan korkup kulübesine kaçınca eve girebilmişlerdi. İlk olarak ne izleyeceklerini konuştular. Sonunda geceyarısı olan bir korku filmini izlemeye karar verdiler. Ama geceyarısına daha bir saat vardı. Bu arada şişe çevirmece oynadılar. Geceyarsına birkaç dakika kala kızlar mutfağa giderek cips dondurma gibi yiyecekler hazırlamaya başladılar. Bu arada erkekler kendi aralarında konuşuyorlardı. Az sonra kızlar ellerinde tepsilerle geldiler. Hep birlikte televizyon karşısına geçip filmi seyretmeye koyuldular, bir yandan da yiyeceklerini yiyorlardı. Tam bir adam boğulurken dışarıdan bir uğultu geldi ve herkes korkuyla irkildi. Birbirlerine biraz daha yaklaştılar. Çok korktukları belli oluyordu. Daha sonra dışarıdan tıkırtılar gelmeye başladı. İçlerinden biri akıllı davranarak televizyonu kapatıp arkadaşlarına dönerek, arkadaşlar hem televizyonda korku filmi izliyoruz hemde korkuyoruz dedi. Korkmak istemiyorsak korku filmi izlemememeliyiz gecenin bu yarısındada başka film olmadığına göre televizyon izlemeyeceğiz. Arkadaşlarının hepsi bu fikre onay verdiler. Arkadaşları doğru söylüyordu. Tam hepsi gülmek üzereyken çok gürültülü bir takırtı duyuldu. Bazı kişiler gülmesini yarıda kesip kulak kabarttı. Herkes çok korkuyordu. Sonunda Arda cesaret gösterip ışığı kapattı. Hiç kimse bunu neden yaptığını bilmiyordu. Arda el lambasını alıp dışarı çıktı. Arkasındanda arkadaşları da geldi. Hep birlikte aşağıya indiler. Arda ilk önce Sibel’e dönüp en değerli eşyalarınız hangi odada diye sordu. Sibel oturma odasında dedi. Arda oturma odasına yöneldi hiç kimse Arda’nın bunu yapmasını istemiyordu. Çünkü hepsi korkuyorlardı. Arda oturma odasına girdi el fenerini yaktı. Ama arkadan biri akıl edemeyip odanın ışığını açtı. Açar açmaz herkes donup kaldılar. Çünkü önlerinde elinde çuvalıyla Noel Baba duruyordu. Ah tabii ya bugün Noel, herkes çok sevinmişti. Noel Babanın yüzündeki maskeydi. Yine ilk uyanan Arda oldu, “Koşun kaçın bu adam Noel Baba değil bir hırsız” diye bağırdı. Herkes yukarı koşmaya başladı. Paldır küldür yukarı çıktıktan sonra dinlendiler. Bir an Sibel’in aklına bir fikir geldi. Arkadaşlar bu odada bir sürü çarşaf var. Bunları birbirine bağlar kaçarız dedi. Herkes bu fikir için Sibel’i tebrik etti. El birliği ile balkondan kaçtılar.
.
Noel Baba elinde silahı ile bizimkileri bekliyordu. Çocuklar bu olasılığı hiç düşünmemişlerdi.Onun için Noel Baba’yı görür görmez son hızlarıyla koşmaya başlamışlardı. Amaçları en yakın polis karokoluna gittmek ti. Ama artık şansları kalmamıştı. Çünkü arkadaki adam onları araba ile takip ediyordu. Az sonra Arda hemen bir arka sokak gördü ve oraya saptı. Gerideki üç arkadaşıda peşinden diğerleri evde kalmıştı. Sadece Sibel, Arda, Berk ve Yasemin vardı. Araba önlerinden geçerken çocuklar adeta duvar yapıştılar. Sonunda kurtulmuşlardı. Hemen eve döndüler. Ama arkadaşlarını bulamadılar. Dördü birden koltuklara yığılıp kaldılar. İlk önce Noel Baba kılıklı bir haydut bizi tehtit ediyor sonra arkaşlarımızlarımız yok oluyor ne yapıcağız biz şimdi düşünün dedi Arda. Sibel bence biz arkadaşlarımızı şu ara sokakta arayalım buraları avucum içi gibilirim kesin o adam onları yakalamıştır dedi Sibel. Arda olabilir hadi bakalım dedi. Hep birlikte arka sokağa gittiler. Arka sokkaktaki bütün evler yıkık döküktü. Arada bir tek villa vardı. Dördüde o adamın villada oturduğunda emindi. Villanın giriş kapısına geldiler. Arda hemen arkadaşlarını durdurdu. İlk önce güvenlik sistemini devre dışı bırakmam gerekiyor, aksi taktirde yakalanabiliriz dedi. Arda hemen bel çantasından çıkardığı tel ile güvenlik sistemini kurcalamaya başladı. Arda çok polisiye romanı okuduğu için bu iş çok kolay oldu. Sonra içeri girdiler. Her taraf yeşil bir sıvı ile ve çocuk giysileri ile kaplıydı. Hepsi biraz korktu ama kimse korkusunu diğerine söylemedi. Hepsi birden tam kapıyı çalacaken duraksadılar. Hiç gizlice girilen bir evde kapı çalınırmıydı. Arda duraksadı bir şey arıyordu sanki diğerleri arka bahçeye geçtiler. Az sonra Arda’da geldi yanlarına. Yasemin Arda’ya ne arıyordun kapıda diye sordu. Arda bizim bu haydutun adı Ali ÇETİNKAYA’imiş dedi. Hep birlikte arka bahçeyi gözden geçirdiler. Bir ara Sibel’in gözüne küçük bir kulübe ilişti. Diğer arkadaşlarına söyledi. Arda hemen bilginçlik taslamaya başladı. Bak Berk şimdi şu küçük külübenin üstüne çık bakalım ama dikkat et içeride biri varsa seni görmesin dedi. Berk itaatkarca ve dikattli bir şekilde kulübenin üstüne çıktı. Ses gelmiyordu. Yavaş yavaş ayağa kalktı. Kalkmasıyla şok olması bir oldu hemen aşağıya indi. Birde siz bakın dedi. Dördüde gördükleri manzara karşında şok oldular. Pencereden görünen oyuncak tabancalar, tanklar, tüfekler oldu. Ama içeri girmeleri gerekiyordu. Sonunda hepsi içeri girmişlerdi. Berk korkudan tir tir titriyor. Arda yavaşça kolidora çıkıp etrafa göz attı. Sonra bütün kapıları teker teker açıp bakmaya başladılar. Sonunda bir odada arkadaşlarını elleri kolları bağlı olarak buldular. Hemen arkadaşlarını çözdüler. Tam kapından çıktıkları sırada silahlı adamlarla burun buruna geldiler. Herkes koşa koşa dışarı çıktı. Silahlı adamlarda peşlerinden geldiler. Sonunda ana caddeye ulaşmışlardı ki tam o anda bir gök gürledi ve bardaktan boşalalırcasına yağmur yağmaya başladı. O anda Arda arkadaşlarını uyarmak için arkasını döndüğünde bu sefer Yaseminle Berk’in geride kaldıklarını gördü sadece Sibel vardı yanında. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağdığı için ceplerini boşaltıp bir taksiye bindiler. Berk ile Yasemin’in durumu Arda ile Sibel’inkinde çok farklı değil idi. Noel Baba’nın adamları yağmuru görünce kaçmışlardı. Ama diğerlerini yanlarındaında götürmüştüler. Ama Berk ile Yasemin kenara çekilince onları görememişti. Ama Yasemin ile Berk şimdi ortada kala kalmışlardı. Her yerleri sırılsıklam olmuştu. Allahtan Berk’in ve Yasemin’in paraları hiç olmassa bisiklet kiralamaya yetiyordu. İkisi birlikte bisikletle eve gitmeye karar verdiler. Arda bir şeyi hesapa katmamıştı. Eve gitmek için bir çayırlıktan geçmek gerekiyordu ve şimdi yağmur yağdığı için yol çoktan çamur olmalıydı. Taksi şöförü ben bu havada buraya girersem hemen çamura batarım dedi. Bunun için Arda ile Sibel’in arabadan inip yürümeleri gerekti. Yağmur devam ettiği için neredeyse çamura saplanacaklardı. Berk ile Yasemin’in durumlarının ise çok iyi olduğu söylenemezdi. Yağmurdan dolayı yol çok kaygan olduğu için bir çok kez düşme tehlikesi geçirmişlerdi. Ama ikiside çok iyi bisiklete bindikleri için bir yerlerine bir şey olmamış. Sonunda çayırlığa varmışlardı. Ama bisikletle bu yoldan geçemezlerdi. Ne yapacaklarını düşünürken az ilerideki Arda ile Sibel’i gördüler. Onların yanlarınana gidecekken bisikletleri orada bırakamayacaklarını anladılar. Bunun için yanlarına bisikletlerini de alıp yürümeye başladılar. Az sonra eve varmışlardı. Hepsinin çok uykusu olduğu için uyku tulumlarına girip uyudular. Arda geceyarısına doğru tıkırtılarla uyandığı yavaşça yattığı yerden doğrulup pencereden baktı dışarıda sadece bir insan suleti gözüküryordu. Hemen arkadaşalarını uyandırdı. İlk önce arkadaşları uyanmak istemediler. Arda bunun üzerine hırsızın geri gelmiş olabileceği söyledikten sonra bu arkadaşlarında soğuk bir duş etkisi yaptı. Hemen uyku tulumlarından fırladılar.Arda önde diğerleri arkada oturma odasına doğru ilerlediler. İçeri girdiler hemen ışık kapalı bir şekilde kuytu bir yere saklandılar. Arda bel çantasından en az ışık veren feneri çıkardı. Yavaş yavaş odayı aydınlatarak bakındı sonra aniden odanın ışığını yaktı. Odada hç kimse yoktu. Arda hepsine işaret verince aniden doğruldular. Odada hiç birşey yoktu. Sibel korkuyla kendini bir koltuğa attı. Ama oturmasıyla kalması bir oldu. Sibel’in altında bir kağıt parçası duruyordu. Hemen herkes kağıdın başına toplandı. Kağıtta büyük harflerle PAZAR GÜNÜ SAAT 3’TE KARAKOLUN BODRUMUNDA yazıyordu. Bu ne demekti şimdi. Herkes bir ip ucu aradı. Ama ortalıkta hiç bir şey yoktu. Sibel birazda vereceği yanıttan korkarak Arda’ya oraya gidecek miyiz diye sordu. Arda hemen evet diye cevapı yapıştırdı. Hepside Arda’nın böyle bir cevap vereceğini bekliyorlardı. Arda arkadaşlarının korkarak kendisine baktığını görünce arkadaşlar korkmayın karokulun bodrumundan bahsediyoruz üst katta mutlaka nöbetçi polis vardır dedi. Sibel Arda sen kafayı üşüttün galiba bir kere bugün Pazar ve saat 2 saat 3’e bir saat var dedi. Arda affalladı. Sonra hemen arkadaşalarına seslendi. Karakola gidiyoruz diye. Arkadaşları onu uyardılar. Saat gecenin 2’siydi, hepsinin daha çok uykusu vardı ve en önemlisi arkadaşaları ortada yoktu. Arda o zaman hazırlanalım dedi. Sibel herkese küçük birer el lambası dağıttı herkes karnı iyice doyurdu. Ayrıca Arda bel çantasına bir çok ışık veren el feneri, bir küçük tel parçası, birkaç paket çikolata, mendil, bolca pil, biraz para ve küçük bir bloknot koydu. Bu arada saat 3 olmuştu. Hep birlikte dışarı çıkıp karakola gittiler karakolun bodrumunda hiç kimse yoktu beklemeye başladılar, az sonra bir ışık yandı. Hemen biryere saklandılar. Bir kadın sesi
burada biri varmı varsa o kişileri ben çağırdım diye bağırdı. Hepsi korka korka cevap verdiler, kadın onlara doğru yaklaştı. Merhaba çocuklar dedi. Benim adım Beril ÖZTÜRK dedi. Çocuklarda sırayla kendilerini tanıttılar. Kadın anlatmaya başladı. Sizin bu peşinizde olan adamı çok uzun zamandan beri izliyorum dedi. Pek tekin birine benzemiyor o adama bulaşmayın ben bir gazete muhabiriyim dedi. Ve bu adam beni zamanında kandırdı. Ben bu adamı yenemedim dedi. Sizin akkıllı çocuklar olduğunuzu tahmin ediyorum dedi. Tam yeni bir cümlece başlıyacakken arkalarında duran kapı birden biri tarafınadan kapandı. Hepsi bir korkuya kapıldı. Şimdi etraf zifiri karanlıktı. Hepsi fenerlerini yaktılar. Ama Arda Berk ile Sibel’e el fenerlerinizi kapatın pilleri tasarruflu kullanmayılıyız dedi. Ardan iki saat geçmişti ve hiç kimse gelmemişti. Sonunda Arda ile Berk ayağa kalkıp geri geri gittiler. Sonra hızlalarıyla koşup kapıyı omuzladılar. Ama bu haraketleri omuzlarının acımasından başka bir işe yaramadı herkes acıkmaya başlamıştı. Sonunda Arda bel çantasından bir paket çikolata çıkarıp bölüştürdü ama bu hiç kimseye yetmememişti. Sibel en fazla ışık veren feneri çıkarıp etrafı inceleyelim dedi. Bunun üzerine herkes ayağa kaktı. Bodrum küçük bir kulübe gibi dizayn edilmişti. Biraz daha araştırınca konserve yiyeceklerini ve ekmek stoklarını buldular. Hemen kendilerine sandiviçler hazırlamaya başladılar. Bir saat sonra herkes hazırladığı sanviçleri yiyorlardı. Enfis mantılar keçeplar mayonezler mısırlar konserve kutuları sonunda etraftaki karanlığın farkına vardılar. Berk biraz ardıktan sonra birkaç tane mum buldu. Sonra birden kapının açıldığını duydular. Kimdi bu adam bizi kurtarmaya mı geldiler diye herkes konuşmaya başladı. Ama Arda onlara susmalarını ve dinlemelerini söyleyince herkes suspus olup dinlemeye başladı. Adamlar italyanca konuşuyorlardı. Aralarında hiç kimse İtalyanca bilmiyordu. Yasemin sadece birazcık ingilizce biliyordu. Sonra birden etraf zifiri karanlık oldu. Ses seda yoktu. Herkes bir yerde toplandı. Arda korkmayayın arkadaşlar mutlaka buradan çıkacağız dedi. Sonra birden içerisi yavaş yavaş aydınlandı. Sibel arkadaşlarına sabah oldu diye seslendi. Berk korkudan zangır zangır titriyordu. Yasemin ise Berkten pek farklı değildi. Anck o korkusunu belli etmiyordu. Sonra kapının tekrar kapandığı duyuldu. Berk hemen ayağa kalktı. Ama arda onu eteklerinden tutup oturtu. Tam zamanında gelmekte olan insanların ayak seslerini duydumuştu. Herkes ikişerlerli gruplar halinde birbrilerinden ayrıldılar. Yaseminle Berk, Ardayla Sibel. Biraz sonra kapı açılıp tekrar kapandı bu sefer herkes gittiklerinden emin olup dışarı çıktılar. Dışarıda yüzü bem beyaz bir adam onları bekliyordu. Adam merak etmeyin size zarar vermek istemiyorum dedi. Sadece başınıza gelenleri öğrenmek istiyorum dedi. Çocuklar ilk önce kaçmaya davransalar bile adam onları yakaladı. Adam farkında olmadan ceketini araladı ve Arda adamın tabancasını gördü. Hemen arkadaşları tutup geriye çekti. Arda ilk önce bir şeyler mırıldandı. Sonra gayet yüksek sesle başlarına gelenleri anlatmaya başladı. Ama oturmada odasında buldukları kağıttan bahsetmedi. Adam kendi tanıttı. Adımın adı Ahmet ŞENTÜRK’dü. Sonra karakoldan çıkıp Sibel’in evine gittiler. Herkesin çok uykusu vardı. Ama hepside oturup bu konuyu konuşmak istiyordu. Arda ertesi günün planını yapmayı önerdi. Arkadaşlarının hepsi bu fikre onay verdiler. Arda ilk olarak Emniyet Müdürlügü’ne gidip Ahmet ŞENTÜRK sabıkalı mı onu öğrenmeliyiz. Sonra ara sokaktaki villaya gitmeliyiz. Ama gittmeden önce birkaç deney tüpü satın almalıyız. Evin bahçesindeki sıvının ne olduğunu öğrenmek istiyorum dedi. Sibel sıra görev dağılımına geldi dedi ve hep birlikte kalkıp içeri geçtiler. Bir yandan uyku tulumlarında yatıyorlardı. Sibel devam etti. Ben ve Berk Emniyet Müdürlüğü’ne gideceğiz. Arda ve Yasemin deney tüpü alıp yeşil sıvı ile dolduracaklar. Ama yeşil sıvının tehlikeli olma ihtimaline karşı yanınıza eldivende alın dedi. Herkez görevini anlamıştı. 15 dakika sonra hepsi derin bir uykuya dalmışlardı. Sabah gün ağrırken hepsi uyandılar. Hızla üstlerini değişip kahvaltıya oturdular. Sonra herkez birer bloknot alarak öğrendiklerini not etmeyi kararlaştırdılar. İki gruptada birer telefon olacaktı.