Pekalaaa bu hikayeyi de yazmasını da seviyorum ama kimse okumuyor hevesim kırıldı açıkçası... Neyse ben kendime devam ediyore tripkar kızdığım hikaye yazarlarına döndüm ama cidden hiç okunmaması üzdü beni empati kurduruyorsunuz bana :P Neyse ya devam edelim yine destek gösteren birkaç kişiye teşekkürler onları da kırmamak lazım~
Açıklama : İlk anı : Lay 7 yaşlarında, Xiu 4, Minah yeni doğdu~ (Sehun ve Luhan daha sonra katılıyor aralarına.)
İlk 3 bölüm ufak anılar XIU rüyasında görüyor~
~~
'Hey ondan korkmana gerek yok ufaklık.' Lay bacağına sarılmış ufaklığın saçını karıştırarak ona gülümsedi, ürkek gözler bir ona bir de karşısındaki kalabalığa bakıyordu. Lay ufaklığı elinden tutarak kalabalığın içinden ilerledi. Aslında bugün kutlama havası vardı sığınakta, Lay buraya geldiğinden beri ilk defa böyle bir hava görüyordu. Suho ve Narsha'nın bir kızı olmuştu.Kalabalığın ortasında kucağında bebeği tutan Suho'nun yanına ilerlediler, adam onlara içten bir gülümseme vererek ufak Xiu'nun yanına eğildi. Ufaklık bebeğe büyülenmişçesine bakıyordu, o kadar şeker ve masum duruyordu ki gülmeden edememişti. Yavaşça elini beyaz yanaklı bebeğe uzattığında ise hiç beklemediği bir şey olmuştu. Ufak kız minik parmakların, onun parmaklarına geçirmiş yavaşça gülümsüyordu. O an onu koruyacağına söz vermişti ufak Xiu, onu hep koruyacaktı. Bu iki ufaklığın hali herkesi güldürmüştü, ailemiz büyüyor diye düşündü Lay, umarım güzel bir yaşamları olur, karanlıkta boğulmazlar diye geçirdi içinden, kendisi gibi karanlığın parçası olmalarını istemedi.
**
'Sakin ol sadece birazcık acıyacak.' Lay ellerini ufaklığın kırılan kolunda tuttu bir süre, çocuk ise sesini çıkarmamak için direniyordu, bu iyileştirme işi gerçekten de acı vericiydi ama aylarca kırığın iyileşmesini beklemekten iyiydi. Karşısında ona üzgün gözlerle bakan çocuğa döndü. Küçüklüğünden beri onun gölgesi gibi gezmişti, örnek aldığı kişiydi, onun için gerçek bir abiydi. Sorun değil dercesine acısını içine gömerek ona gülmeye çalıştıysa da ağzından tiz bir inleme çıkmıştı. Lanet acı! Son bir keskinlikle acı kesilmişti, anlaşılan kemiği artık iyileşmişti, derin bir nefes alarak acının yerini baş ağrısına bırakmasıyla yüzünü ekşitti. Ne zamandır eğitim görüyordu? 7 yaşında eline tahta kılıçların ilk verildiği gün geldi aklına aradan geçen 10 yılda artık ustalaşmıştı, en iyilerden biriydi, Kraus öldüren Neffinlerin gurur kaynağından biri...
'İyi misin?' Lay yüzünü ekşiten çocuğa bir bardak su doldurarak verdi. Xiu ise sadece başını sallamakla yetinip yandaki ağrı kesicilerden alıp ağzına attı. 'Merak etme hyung, bir daha yüksekten atlamayacağım, lanet Luhan onu bulursam öldüreceğim!' Lay ise ona gülmekle yetindi.
Bir süre birbirlerine bir şey demeden baktılar. Lay derin bir çekerek kafasını okşadı. 'Merak etme ufaklık yakında hepsi bitecek.' Xiu ise ona göz devirmekle yetindi. 'Ufaklık mı? Hyung 17 yaşına geldim ve sende sadece 19 sun şunu demeyi bıraksan olmaz mı?' Lay onun omzuna vurarak 'Üzgünüm ufaklık' diyerek gülmeye başladı.
**
'Sehun biraz daha yana kay sığamıyorum, hey Luhan o ayaklarını çek üzerimden!' 4 genç ufacık yere sığmaya çalışıyordu ama pek başarılı oldukları söylenemezdi. Bu kimin fikriyse onu öldüreceğim diye kenara not etmişti Xiu. 'Hyung bari sen yapma, Lay Hyung!' Lay onun üstünden Sehun'un yanına kıvrılmıştı. 'Hey mızmızlanma ufaklık uzun zamandır böyle boş zamanımız olmuyor, özlem gidermeliyiz.' Xiu Luhan'ın ona yapışan ayaklarını çekmeye çalışsa da çocuk kıkırdayarak ona daha da yaklaşıyordu. 'Sizin sorununuz ne?! Ve hyung 21 yaşındayım bana ufaklık deme!' Lay onu sallamışa benzemiyordu, 4 genç bir süre susup gökyüzüne daldılar, yıldızlar bugün hiç olmadığı kadar parlaktı. 'Bir eksiklik mi var ne?' Luhan gülerek sormuştu. 'Hayır, baş belası olmaz!' Xiu gülerek söylemişti. 'Hey bana baş belası diyemezsin bayım.' Kız sinirle kendini Luhan ve Xiu'nun yanına sığmaya çalışarak söylendi. 'Hey burası 5 kişi için çok dar, aman tanrım sanırım duvarla evlenmem gerekecek! Lay hyung yan dönmelisin, daha az yer kaplarsın!'Sehun bağırarak konuşması herkesi güldürmüştü.Lay kaşlarını çattı. 'Hey neden ben? En büyüğünüz benim! Minah sen hemen geri çık!' Kız gülmeye başladı. 'Pekala bunu siz istediniz.' Bir anda 4 çocuğun üstüne atlayıp uzandı 'Daha neler!' 'Hey nefes alamıyorum!' 'Minah 18 yaşında koca kızsın kalk şurdan!' Minah ise gülmeye devam ediyordu. Kafası Luhan'ın göğsündeydi, döndüğünde ona bakan bir çift gözler karşılaştı. Xiu ona gözünü kırpmadan bakıyordu, Minah gülümseyerek karşısındaki çocuğun yüzünde gezindi elleri, sanki her hattı ezberlemek istercesine ona bakmaya devam etti...
**
Xiu uyandığında yüzünden terler akıyordu, ne olmuştu ona böyle? En son hatırladığı Neffinlerin kanını akıttığıydı, sonra da Lay... Derin bir nefes aldı ölmüş müydü acaba? Bunu umursamalı mıydı? Hala dövmesinin olduğu yer sızlıyordu. Kapının açılmasıyla bakışları oraya yönelmişti.
'Hey iyi misin?' Luhan hızla gelip yanına oturdu, yüzündeki ifadeden ne kadar endişelendiği belli oluyordu. Yazık diye geçirdi içinde Xiu, insani duygular hissetmek... belki de bu yüzden bunlardan kurtulduğuna sevinmeliydi. Evet dercesine kafasını salladı. 'Ne oldu?' Luhan bir süre susup sadece ona baktı. 'Gözlerindeki alev daha parlak görünüyor.' Parlak mı? Daha ne kadar parlayabilirdi ki? Hızla yerinden kalkıp kendini banyoya atıp aynada kendine baktı. Gözündeki mavilik alev almış gibiydi sanki, artık gerçekten insana benzemiyordu, bu masum yüz bile onu insana benzetemiyordu... Luhan kapıya yaslanmış onu izliyordu. 'Lay'i öldürmenden sonra bayılman ve bunun olması sence de garip bir tesadüf değil mi?' Xiu sinirle ona döndü. Ne demek istiyordu? 'Yani?' Dişlerini sıkarak konuşuyordu, karşısındaki çocuk ise omuz silkti. 'Anılarını hatırlıyor musun?' Anılar mı? Elbette hatırlıyordu.Bir süre düşündü, neleri biliyordu? Neleri anımsıyordu? Bir saniye rüyasında ne görmüştü? Kafasını önüne eğip derin bir nefes aldı. 'Gerçek bir canavar oluyorum değil mi?' Gözyaşlarının elinde olmadan damlamaya başladığını hissedebiliyordu, insanlığının son parçalarından birininde gözyaşları olması fazla ironikti onun için...
Luhan karşısında günden güne parçalanan gence baktı... Uzun süre onun dostu, kardeşi, yoldaşı olmuştu... Bunca zaman herkes onu ihanetle suçlarken belkide haklılardı, o ihanet etmişti ama bu ne Neffinlere karşıydı ne de Krauslara, sadece kendine ihanet etmişti ya da ufak kardeşine... Gidip karşısındaki güçsüz bedene sarıldı, insanlığı yok olsa da şu an buna ihtiyacı olduğunu biliyordu. 'Üzgünüm.' diye fısıldadı gözünden birkaç damla düşerken...
supernaturel~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tattoos~
RomanceKim Jongin, 18 yaşında lise son sınıfa giden normalinde normali bir gençken, karşılaştığı mavi gözler ve onun seçildiğini iddaa eden siyahlılarla karşılaşınca hayatına dair bildiği herşey değişir. Hiçbir zaman dövmelere ilgi duymayan bu çocuk, göğsü...