Beklemesini onlar kadar bilen yoktur.
Öğleye doğru muayene odasının önü doldu. Sıralar da oturacak yer kalmadığı için yeni gelenler ayakta durdular ve anneler hasta çocuklarını dizlerine oturtabilmek için duvar diplerine çömeldiler.
Karanlık koridor. Kapalı kapıların dikdörtgen, buzlu camlardan gelen soğuk ışıkların buğusu, yüksek ve çıplak duvarlara vurarak donuyor.
Saatlerce bekleyenler var. Fakat buna alışmışlar: Az kımıldanıyorlar, hiç konuşmuyorlar.
Koridorun sonlarında görünmeden açılıp kapanan bir kapının gıcırtısı. Muşambalara sürtünen bir ayak sesi. Köpüklenerek uçan ve uzaklarda kaybolan bir beyaz gömlek; ve iyot, eter, yağ, ifrazat vs. kokularından oluşan, terkibi tamamıyla anlaşılmayan bir hastane kokusu.
Hasta çocuklar, yanlarında ailelerinden birer büyük insan, ki hastalarından daha endişeli görünüyorlar ve bir anne, pelerinini iliklemei bahanesiyle omuzu sarılı çocuğun sırtını okşuyor: Onu biraz sonra çekeceği acıya hazırlamak için.
Sıralarda hiç düz oturan yoktur. Hastalar sarılı bir kol veya bacağın bozduğu denge ile, hep, amutları kırılmış, yamru yumru duruyorlar ve büyükler küçüklere doğru egilmişlerdir.
Başının her tarafı sargılarla kaplı, yanlız bir yanağı ve bir gözü dışarda kalmış küçük bir kız çocuğu, ağzını oynatamadığı için babasına elleriyle işaretler yapıyor; ötekilerin hepsi, alçının kaskatı uzattığı bir bacakla, sargıların dimdik tuttuğu bir boyunla, asılmış bir kolla, her tarafları kıskıvrak bağlanmıdlş gibi hareketsizdirler.
Yeni gelenlere karşı alâkaları gayet kısa sürer. Düşük başlar hafif kalkar, büyük kapıya doğru hafifçe eğilir ve tekrar eski vaziyetine döner; herkes kendi üstünde toplanan dikkatini başkasına pek az ayırır, hem de onlar ilk gördüklerini bile eskiden tanıyorlarmış gibidirler, aralarında kandan fazla akrabalık vardır; acının ve korkunun birleştirdiği müşterek bir manevi aileye mensup olduklarını hissederler, emindirler ki insanlar arasında sabretmesini, beklemesini onlar kadar bilen yoktur.
Küçükler çok benzeşirler: Korku ile acının derinleştirdiği anlayışlı gözler, yaşlarına nispetle ağır tecrübelerin kırıştırdığı ve soldurduğu manalı yüzler, tahammülün düşürdüğü başlar, ve ümit..
Muayene odasının kapısına ümitle bakarlar.
Ve muayene odasının kapısı açılır.
Beyaz gömlekli, güçlü kuvvetli adam bir tanesini işaret eder ve yüksek sesle çağırır.
Beklemek azabının bitmesiyle odaya girmek korkusunun başlaması arasında şaşıran hasta çocuk, babasının koluna dayanarak içeriye girerken, dışarıya ısınmış bir ilaç ve bozuk bir kan kokusu çıkar, bekleyenlerin hisli genizlerini hafifçe ürpertir ve renksiz bir badana gibi, görünmeden, uzun koridorun yüksek, çıplak duvarlarına sıvanır.