Herkesin tanrısı kendisine benzer

15 2 0
                                    

Bana bilinmeyen Tanrıyı öğretecek bir öğretmen yoktu, o kadar iğrençlikler görmüştüm ki, yaşayan hiç kimse benim öğretmenim olamazdı. Bilinmeyen Tanrıyı bana hayatın kendisi öğretti, günlerden ve gecelerden öğrendim, savaşa ve katletmeye rağmen var olan şefkatten, önemsiz gibi görünmesine rağmen her yerde var olan yaşamdan öğrendim. Suya konan yaban ördeklerinin seslerini, gece yuvalarında cıvıldaşan kuşları, çocukların kahkahalarını dinledim. Kayan yıldızları, bülbülleri, buz tutmuş gölü izledim. Ellerinde su kaplarıyla nehir kıyısında dolaşan kadınları izledim, eteklerine sütun gibi bacaklarını açıkta bırakacak şekilde düğüm atmışlardı. Onların dedikodu ve kahkahalarındaki cilveyi izledim. Uzaktaki ateşin dumanını, halkımın nefesindeki sarımsak ve şarap kokusunu kokladım. Sonunda bilinmeyen Tanrıyı keşfettim! İnsanların kafalarındaki Tanrının, korku ve saygı duydukları semboller olduğunu sonunda anladım. Gerçek Tanrının, insanın yaratıcılığına ve neyi seçerse seçsin oyununu oynamasına izin verdiğini gördüm. Ve insan bir başka yaşam için tekrar geri döndüğünde, Tanrının hala orada mevcut sürekli öz olduğunu anladım, bilinmeyen Tanrının gerçek yerinin yaşam gücünün içinde olduğunu sonunda anladım. Bilinmeyen Tanrı bendim, o yuvadaki kuşlardı, sazlıktaki kırağıydı, şafaktı, gün batımıydı, güneşti, aydı, küçük çocukların kahkahalarıydı, sütun gibi bacaklardı, akan suydu, sarımsak kokusu, deri ve tunçtu! Her zaman gözümün önünde olan bu gerçeği kavramak çok zamanımı almıştı. Bilinmeyen Tanrı ayın ya da güneşin ötesinde değildi, her şeydeydi! İçimde uyanan bu yeni anlayışla hayatı kucaklamaya, değerli görmeye ve yaşamak için bir neden bulmaya çalıştım. Kan ve ölümün, savaşın pis kokusunun ötesinde bir şey vardı, hayat vardı, algıladığımızı sandığımız hayatın çok ötesinde bir hayat!
    Bir gün, ufuktaki dağların belirsiz çizgilerini ve henüz işlenmemiş vadileri seyrederken, “bilinmeyen Tanrı gibi olmak, hayatın özü olmak nasıl bir şey acaba?” diye düşündüm. Bu süregelen özün bir parçası nasıl olabilirdim? İşte o anda rüzgar bana bir oyun oynayarak hazmedemeyeceğim bir hakarette bulundu. Uzun ve saygın görünümlü cübbemi kaldırıp başımın üstüne ters çevirdi. Ne utanç verici bir durum! Hiç de bir fatihe yakışan asil bir durum değil! Üstelik yanı başımda gökyüzüne uzanan bir hortum oluşturdu ve dikkatsiz olduğum bir anda tüm tozları üzerime yağdırdı. Daha sonra ıslık çalarak, zeytin ağaçlarının yapraklarını zümrüt renginden gümüşe dönüştürerek ırmağın aktığı yara doğru gitti ve güzel bir kadının eteğini beline dek kaldırdı! Gülüşmeler başladı. Sonra küçük bir çocuğun başındaki şapkayı uçurdu, çocuk neşeyle şapkanın ardından koştu. Rüzgardan geri gelmesini istedim, yarda çıkardığı gürültüyle adeta güldü bana! Bağırmaktan mosmor olmuş bir yüzle yere çöktüm, gelip yüzümde yumuşacık esti. İşte özgürlük buydu!
     İdeal olarak alabileceğim hiçbir insan yokken, rüzgar davranışlarıyla bana ideal oluşturmuştu. Rüzgara ne yapabilirsiniz ki? Kılıcınızla, baltanızla onu parçalayamazsınız, yüzüne tüküremezsiniz, çünkü tükürüğü suratınıza iade eder. Artık rüzgar benim için ideal varlık olmuştu. O her zaman özgür, her zaman güçlüydü, sınırları ve şekli yoktu, büyüleyici, araştırıcı ve maceraperestti! Bu yüzden Tanrının özüne en çok benzeyeniydi. O insanı asla yargılamaz, asla terk etmezdi. Ben rüzgar olmak istedim! Bunu yıllarca düşledim ve bu idealim oldu. Evet rüzgar olmak istiyordum, tüm düşüncelerim buna yönelmişti. Sonunda başardım! İlk rüzgar oluşum altı yıl sonra gerçekleşti. Her akşam gidip düzlükte tek başıma oturuyordum. Bir gün hiç ummadığım bir anda kendimi havada buldum, aşağı baktığımda kim olduğumu bilemedim, fakat o anda aşağıda bir toz zerresi gibi duran bedenimden ne kadar uzakta olduğumu fark ettim ve ilk kez korktum. Korku beni bedenime geri döndürdü, bedenimin dışına çıktığımı anlayınca soğuk terler dökerek gözlerimi açtım. İşte sonunda rüzgar olmuştum, yere kapanıp Tanrıya, Kaynağa, Güce, Nedene ve Rüzgara şükrettim! Güçlü iradem sayesinde idealime kavuşmuştum. Ertesi gün yine düzlüğe gidip bekledim, ama hiçbir şey olmadı! Ne kadar ter döktüysem, ne kadar lanet okuduysam hiçbir şey elde edemedim, olduğum yerde kalakaldım. Ama ne idealimi yitirdim, ne de ilk kez aşağı bakıp zavallı bedenimi gördüğüm andaki duygularımı!
Yeniden rüzgar olana dek sizin zamanınızla iki yıl geçti. Bu kez rüzgarı düşünürken değil, uykuya dalarken gerçekleşti. Gözlerimi kapattığım anda yeniden rüzgar olarak gökyüzündeydim. Bedenimi terk etme yeteneğini kazandıktan sonra, dilediğim an dilediğim yerde nasıl olabileceğimi anlamak uzun zamanımı aldı. Bir gün, adamlarımdan birinin ayağı atın üzengisine takılmıştı, adam yerlerde sürükleniyordu. Düşüncemi onun üzerinde yoğunlaştırdığım an orada olduğumu gördüm. Başarmıştım, adamın ayağını üzengiden kurtardım. Başucunda durup geçmiş olsun derken adam düş gördüğünü sanıyordu! Yıllar boyunca öteki alemlere yolculuk yapıp öteki varlıkları ziyaret ettim. Gelecekte doğacak uygarlıkları ve henüz yaşanmayan hayatları gördüm! Düşünce neredeyse varlığın da orada olduğunu öğrendiğim için, birkaç saniyede istediğim her yere varıyordum. Bundan sonraki fetihlerim nasıl oldu peki? Korkunç bir düşmandım artık, çünkü düşmanlarımın düşüncelerini okuyor ve onlardan daha kurnaz davranıyordum. Artık onları yenmiyor, kendilerini yenmelerine izin veriyordum!
     İdealime ulaşma düşüncesi, yıllar boyunca hücrelerime yaşam veren güç haline geldikçe, ruhum da titreşim hızını yükseltebilmek için hücrelerimdeki programı değiştirmeye başladı. İsteğim bu denli güçlüydü. Yaşamla barışık hale geldikçe, tüm fiziksel yapımda duygu o denli yoğunlaştı ki giderek saydamlaştım. İnsanlar bana bakıp “efendimizde bir parlaklık var” demeye başladılar. Vardı! Artık bedenim daha yüksek bir hızda titreşiyor, madde hızından ışık hızına geçiyordu, varlığımdan yayılan ışık işte buydu! Bir süre sonra bedenim Ay ışığında iyice saydamlaşmaya başladı ve bir gece Ay’ın olduğu yerdeydim! Artık düşünce yolculuğunu da aşmış, vücudumun titreşimlerini ışık hızına yükselterek ilk defa bedenimi de birlikte götürebilmiştim! Coşku ve sevinç içindeydim, çünkü hiç duyulmamış bir şeyi başarmıştım. Aynı şeyi tekrar yapıp yapamayacağımı görmek için geri döndüm ve yine başardım, bunu defalarca tekrarladım. Son yükselişimden önce, tam altmış üç kez soluk alıp verir gibi aynı şeyi gerçekleştirdim.
Rüzgar olduğum zaman eskiden ne denli sınırlı olduğumu, oysa hayatın ne kadar özgür olduğunu fark ettim. Rüzgar olduğum zaman insanın ne denli cahil, ne denli aciz olduğunu, kendini bilgiye açtığında ne kadar güçlendiğini anladım. İnsan herhangi bir şeyi çok isteyerek yeterince düşünürse, düşündüğü şey gerçekleşecektir. Eğer insan kötü, ruhsuz ve güçsüz olduğunu yeterince düşünürse, öyle olduğuna inanacak ve öyle olacaktır. Eğer rüzgarın tanrısı olduğunu düşünürse, benim gibi rüzgarın tanrısı olacaktır. Bunları sevgili kardeşlerime de öğrettim, onlara bilinmeyen Tanrıyı anlattım. Bir gün yaşlı bir adam olarak İndus Nehrinin karşı kıyısına bir yolculuk yaptım ve İndus Dağı’nın yamacında yüz yirmi gün halkımla kaldım. Öğretilerimin gerçek olduğuna inanmaları için, onları hayretler içinde bırakarak bedenimi göğe yükselttim. Kadınlar dehşet içinde çığlıklar attılar, askerler şaşkınlıktan kılıçlarını düşürdüler. Halkımı selamlayarak vedalaştım.
    İnsanların çoğu Tanrıyı başka bir insanın düşüncesinde arıyor, Tanrıyı devlet yasalarında, kilise kurallarında, kimin yazdığı ya da niçin yazdığı belli olmayan tarih kitaplarında arıyor! İnançlarını, düşüncelerini ve yaşamlarını her zaman başarısızlığa uğramış ve insanlığa hiçbir yarar sağlamamış kurallar üzerine kuruyorlar. İnsanoğlu tekleyen düşüncesi ve küstahlığıyla, kendini yok olmaya sürükleyen ikiyüzlülüğünü hala sürdürüyor.
Tüm hayatla bir olan, her zaman özgür olan görünmeyen prensip olduğum için şimdi onun tanrısıyım! Bilinmeyen Tanrıyı, olan ve olmayan her şeyi o prensip olduğum zaman anladım, çünkü bilmek istediğim oydu, sonunda yanıtları kendi içimde buldum. Ben fatih Ram’dım, şimdi tanrı Ram’ım! Bir barbarken en basit, ama en derin yoldan geçerek tanrı oldum! Size öğreteceklerim, öğrendiklerimdir!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİLİNMEYEN TANRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin