Mahir Bey uzun zamandır huzursuzdu. Hediye'yi ve çocukları getireli yedi sekiz yıl olmuştu. O günler dün gibi aklında. Yaşadıkları gözünün önüne geliyordu sık sık. Ağabeyi Yukarı Yayla'da evlenmemiş bir kız varmış onu getirmeyi önermişti.
Hanım ölünce çocuklarla kalakalmıştı. Ne yapacağını bilemez haldeydi. Hediye 'nin de kocası öleli epey olmuştu. Çocuklu biri benim evlatlara daha iyi analık yapar diye düşünüyordu. Babası vasiyet etmese baldızını düşünebilirdi. Zaten gelmeye de can atıyor diye düşündü. Vasiyeti çiğnemek olmazdı tabii. Hediye fazla güzelce de değildi. Bir gözü farklı renk sanki birazcık da şehlaydı. Yalnız itaatkar ve biraz mazlum bir yapısı vardı. Hani insana bir fikir mantıklı gelir de kimseyi dinlemez ya,işte Mahir de
da öyleydi. Bu dul kadını düşünür olmuştu. Dört çocuğu aklına bile getirmiyordu.Ağabeyi "Zamanı gelmedi mi Mahir?Daha ne kadar sürüneceksin?Şu dediğim kızı isteyelim artık"demişti. Aklından geçenleri söyleyemiyordu. İtiraz geleceğini biliyordu. Ağabeyi daha olgun,akıllı,geleceği gören biraz da kurnaz biriydi. Mesut Bey en büyük ağabeyi idi. Harbe giden kardeşinden sonra babasının yanında ailenin sorumluluğunu o üstlenmişti. Kurtuluş savaşı bitti,Cumhuriyet kuruldu. Lakin kardeşinin akıbetini bilmiyorlardı. Babası ölünce kardeşi Mahir Beye de nasihat verir,onu gözetirdi.
Mahir Bey kararını vermiş, kimseyle paylaşamamıştı. Kahvehaneye ,kendi gibi biraz cahil,geleceği görmekten uzak birini bulmaya gitmişti. Bir köşeye oturdu ,gevezelik edenleri süzdü. Veli Efendiyi gözüne kestirdi. Kafası boş,biraz kaba saba biriydi. Vurdu kırdıyı severdi.Selam verdi yanına oturdu. Aklından geçenleri paylaştı. Kulağını tersten gösteren bir plan yapmıştı. Usulüne göre yapılsa kimse kabul etmeyecek biliyordu. Kaçırmayı teklif etti.
İçini bir şeyler kemiriyordu. Huzursuzdu. Verdiği karardan emin değil gibiydi. İnsan kaderine koşar adım gider. Bazı anlarda da hatadan dönüş fırsatı verilir. Değerlendirebilirse herşey farklı bir yöne gidebilir. Ama ileri görüşlü değildi. Kendi aklını da çok beğenirdi. Kimseden akıl almak istemezdi.
Mesut Beyin evinin önünden üç tur yaptı kesin itiraz eder diye girmedi. Yaptığının doğru olmadığını bu hisle anlıyordu. Sonunda evin yolunu tuttu.
Ailenin desteği çok önemliydi. Bari kardeşi Musa'ya varmalıydı. O da biraz uydum akıllı macerayı severdi. Nihayet konuyu açtı onun desteğini aldı.
Hediye de anasıyla kalıyordu. Kıt kanaat geçinmekteydi. Başkasının tarlasında çalışırdı. Anasıyla küçük bir tarlayı işlemekteydiler. Bir de kız kardeşi vardı. İki çocuğu vardı. Kocası da iyi bir insandı. Gül gibi geçiniyordu. Hediye eşini erken kaybetti. Çok da iyi bir insandı.Kırıcı bir sözü bile olmamıştı.Çocuklara da sevgi ve şefkatini eksik etmezdi.Eğer başka bir yüzyılda ,başka şartlarda yaşasa sanatçı ya da yazar olurdu belki de.Okumanın öneminden sık sık bahseder,köy öğretmeninden aldığı mecmua ,dergi ve hikayeleri okurdu. Yazık ki; fazla yaşamadı,çocuklarına hayal ettiği geleceği sağlayamadan,hastalandı,göçtü gitti.
Hediye de acısını yaşarken,bir yandan anasının yanına taşındı.Bir birimize destek oluruz diye düşündü.Hem de bilirdi ki;dul kadını rahat bırakmazlar. Bir erkeğin korumasına muhtaçtılar.Anası ile beraber kimseye muhtaç olmadan yaşıyorlar,başkalarının tarlalarında ırgatlık yapıyorlardı.Çalışkan bir hatun olduğunu herkes bilmekteydi.
Bir gün Kadınca denen komşu bir hışımla evlerine geldi. "Kız Hediye,ne günlere kaldık şimdi muhtardan geliyom. Muhtarın dükkanı kafasına yıkacaktım nerdeyse. Kocam söyledi sözde senin evi basacaklar ,seni dağa kaldıracaklarmış. Neymiş gece ses gelirse duyma bu gün Tazı Asım Hediye'yi kaçıracak. Soluğu muhtarın yanında aldım. O kadar kolay mı. Ortalığı birbirine kattım. Haberin olsun" Hediye de anası da çok korktular. Kadınca'ya bir ömür minnet duydular.
Ama yazık ki başka evlerde başka planların da parçasıydı. Eskiden kanun muhtardı. Hakkını aramak için kasabaya bir günlük yola gitmek lazımmış. İyi insanların çoğu savaşa gitmiş dönmemişti. Kalanlar da ipsiz sapsız takımmış. Bozulan planın sahibi Tazı Asım da asker kaçağıymış. Yüreği savaşmaya yetmemiş. Öyle insanların vatan savunmasında nasibi olmasın varsın. Ellerini dokundurduklarnı kirletirler çünkü.
Mahir Beyle suç ortakları buluştular. Musa' ya gözcülük görevi verdiler. Nereye gider ne zaman gelir,araştıracaktı. Bir iki gün izledi. Her gün aşağı tarlaya gider gelirdi. Plan buna göre ayarlandı. Tarladan gelirken çıktılar karşısına. Birkaç yumruk işini bitirdi. Gözünü üstü açık bir damda açtı. Eşeğin üstünde sabah kasabaya indiler. Reise gidip resmî işlem yapmak gerekiyordu. Hediye sonradan çok düşündü keşke kaçabilmenin yolunu bulsaydım Bu kadar aciz olmasaydım diye. Şok içindeydi. Çok ağladı "Yapma emmi beni bırak benden daha eyisini alırsın. Beni rezil rüsva etme" Lakin faydasız. "Sesini çıkarma memura evet de sana da çocuklarına da bakacam "diyordu. Çaresiz kabullendi. Zaten adı çıkan kadını köyde yaşatmazlardı.
İnsanın hayatı böyle bir gecede değişebiliyordu. Hediye kaderine razı oldu. Anlamsız bir olayın içindeydi. Kendisini çaresiz hissediyordu. Köye vardılar. Merak içinde bekleyen çocukları aldılar,iki keçi,birkaç tavukla bir kaç parça eşyayı toparlayıp iki göz eve yerleştirdiler.Mahir Bey bu hanım kaçırma hadisesini içi sıkıntıyla ,biraz pişmanlıkla sık sık düşünürdü.Ama olan olmuştu ,artık önüne bakmalıydı.
NOT:Kitabımın okunduğunu sadece rakamlardan anlamak üzücü. ⭐️ yıldıza dokunun ki kimler beğenmiş göreyim. Yorum almak da mutlu ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL ASİ NEHRİ GİBİ
General FictionKİTAP İNTERNETTE SATIŞA SUNULMUŞTUR. http://www.kitapyurdu.com/kitap/bedel/453779.html Soluksuz okuyacağınız,zaman zaman olayların seyrinden dolayı yazara kızacağınız bir hikaye. Dönemin en güzel şarkıları eşliğinde geçmişe yolculuk yapacaksınız...