FAHRİYE

16 3 6
                                    

Yok ben halüsilasyon görmüyorum. Bu arkamda duran şey bir erkek! İyi de kız yurdunda erkeğin ne işi var? Aklımda bu sorunun cevabını bulmaya çalışırken bir baktım yanımda 2 erkek daha ben daha neye uğradığımı bile anlayamazken bu da neyin nesi böyle.Fahriye koşarak geldi yanıma.Sonra gözlerini irileştirdi ve bana anlamlandırmaya çalıştığım bir bakış attı.Bu bakış 'Senin ne işin var burada?' bakışıydı.Sonradan öğrendim ki meğer burası sadece bir tuvalet katıyla ayrılan 2 binaymış.Ailemi kaybetmenin acısıyla kaldığım yeri bile adam akıllı çözememiştim ki.Neyse ki Fahriye yurtta sözü geçen biriydi.Çocukların pis pis gülmelerini tek bir lafıyla susturdu.

"Kesin!"

Hepsi susmuştu.Sanki yurdun müdüründen emir almış gibilerdi. Sonra ilk gördüğüm uzun boylu, siyah saçlı, siyah gözlü çocuk karıştı lafa. Beni göstererek konuştu.

"Yeni kız mı?"

"Evet yeni kız Çağatay ve sen de ondan uzak dursan iyi edersin."

Anlaşılan o da, Fahriye de burada sözü geçen insanlardı. Yoksa neden böyle diklensinler ki birbirlerine ortada hiçbir şey yokken.

"Madem uzak durmamı istiyorsun, arkadaşına öğret o zaman buranın erkekler tuvaleti olduğunu."

Ne? Ben buranın kızlar tuvaleti olduğunu ve onların buraya girdiğini düşünmüştüm.Bu kadar rezil olmaya dayanamayıp çıktım dışarı. Arkamdan da Fahriye.

"Neden diklendin öyle"

"Erkeklerden nefret ediyorum."

"Ama bir şey yapmadılar ki."

Susmuştu. Anlaşılan bir yarası vardı onun da.Kahvaltıya geçtik.Ama benim yüzümden Fahriye'de moral kalmamıştı. Kızlara anlattığımda onun erkeklerden neden hoşlanmadığını da öğrenmiş oldum.Çünkü babası onu ve annesini terkedip gitmiş. Annesi dayanamayıp intihar etmiş.O da 6 yaşlarında bu yurda gelmek zorunda kalmış. Ve tüm erkeklerin babası gibi olduğunu düşünüyor.

Neyse en iyisi biraz bu erkek konusunu açmamak. Doğru düzgün görmüyorum bile onları. Zaten sadece bahçelerimiz ortak. Aslında bahçede dolaşmayı sevdiğimi göz önünde bulundurursak bu konu baya açılacakmış gibi duruyor.

Halam beni ziyarete geldiğinde okumam için kitap da getirmişti. Dayım ise ilk günden beni sıkmak istememiş yarın geleceğini halam yoluyla bana iletmişti. İyi olduğumu da yine halamdan öğreneceğine ve halamın burada kalmamı fazlaca abartarak anlatacağına da emindim. Halamla konuştuktan ve onu burada gayet iyi olduğuma ikna ettikten sonra vedalaştık.

Halam gittikten sonra yemek saati için yemekhaneye gittim. Fahriyelerin olduğu masaya oturdum. Yemek konusunda Fahriyelerle pek uyuşmadığımı fark ettim. Ben ekmeği çok severdim ama kızların tepsisine baktığımda en fazla ekmek alan iki dilim almıştı. Bende nereden baksanız yedi sekiz dilim vardı.
Ekmeklerin birazını çorbama doğrayıp yedikten sonra nohutuma geçtim. Nohutun suyu için ekmek almaya uzandım ama tepsimde kırıntılar bile yoktu! Ve kızların çorbaları ekmek doluydu!
"Fahriyeee?"
Fahriye bana cevap vermek istedi ama dolu ağzıyla amacına pek de ulaştığı söylenemez.
"No vor kozom boz okmok sovomoz moyoz?"
İçimden 'Sen sevme Fahriye...' demek istesem de sustum.
"Fahriyeciğim canım aşkım bebeğim?"
Kendimden soğumama yetecek bir hitapta bulundum evet.
"Ofondom?"
"Siz ekmek seviyorsunuz madem ne demeye almıyorsunuz tepsinizeee!"
Cırlamamın sonunda kulaklarını kapatan Nisa ve ağzımı kapatan bir adet Derin vardı.
Lokmasını bitiren Fahriye bu sefer anlaşılabilir şekilde cevap verdi.
"Obur mu görüneydik anacım?"
"E yuh ama ya!"
Ben kullanılmışlığıma yanarken,kızlar da bana gülerken yemeklerimizi bitirdik.
Yatakhaneye gidip halamın getirdiği kitapları okumayı düşünsem de, vaktimiz varken bahçede gezelim diyen 3 adet ekmek hırsızıyla bahçede buldum kendimi.
Bahçede uzunca bir süre dolaştıktan sonra yatma vaktinin gelmesiyle içeri girdik. Kitaplarımdan hangisini alsam diye düşünerek geçtim koridorları. Odaya girdiğimde düşünmeme gerek kalmadı. Çünkü kitaplarımdan sadece biri komodinimin üzerindeydi!
"Yok artık! Kitaplarım nerede?"

BİR UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin