AYRILIK VAKTİ

1.1K 149 11
                                    

Hediye'nin günleri sıkıntıyla geçiyordu. Hatun genelde sessizdi. Bakışları daha da derinlere dalıyordu. Sessizlik zırhına bürünmüştü sanki. Eskiden biraz konuşurdu. Kardeşi ölünce sessizce ağlar yalnızlığı tercih ederdi. Evdeki baskılar da onu iyice kapattı. Görünüşte her şeye kayıtsızdı. İçindeki fırtınayı kim bilebilirdi ki. Yalnız kalmamaya çalışıyordu. Anasının gölgesi gibiydi. Onunla beraber her işi yapardı.

Köyde fırtına öncesi sessizlik hakimdi. O konu bir daha hiç açılmamıştı. Nineleri de haberi duymuştu. Nineleri elini üzerlerinden çekmedi.Arada sırada uğradı.Elinde ne varsa paylaşmaya çalıştı.İçi rahat değildi.Lakin kanatları altına alabilirdi. Mahir'e gidip "Torunlarımı vermem, analarını lazımsa al. Çocuklarımı bırak "diyebilirdi. Bazen eline geçirdiği meyveleri getirir,bazen de yumurta ,çörek getirirdi. Gerçi her hanede yokluk hüküm sürüyordu. Bir teneke buğday alabilmek için bir hafta elin ekin tarlasında çalışırdı. Demek ki onun da haklı nedenleri vardı.

O gün de biraz incir toplamış,kızına gitmişti. Fazla oyalanmadan dönmüştü.
Kızı geçim sıkıntısıyla uğraşmakla kalmıyor,çevrenin baskısıyla ,sanki kendi isteğiyle gelmiş gibi,bir de kocasının ölen karısının akrabalarıyla uğraşıyordu.Görümce,elti baskısı ayrıca bir zulümdü. Evin önündeki meyveyi bile çok görürlerdi. İşte böyle anlamsız bir savaşın ortasındaydı.


       Evde Emine ile Neziha genellikle küçük kardeşleriyle ilgilenirlerdi. Hediye yine ocak başına geçmiş,ekmek yapıyordu. Hatun'a "Kızım şu mayalı ekmeği ninene ver "dedi.Hatun elinde ekmek dalgın dalgın yürümeye başladı. İç geçirdi. Sanki boğazında koca bir düğüm,göğsünde de bir karabasan vardı.Köye hakim en güzel tepeden sanki son kez bakar gibi baktı doğduğu topraklara.Sıla hasreti şimdiden yüreğini yaktı.Şırıl şırıl akan dere,baharda her renge bürünen gelincik tarlaları,sincap kovaladıkları ormanlar gözünün önüne geldi. Ninesinden dönerken su gözüne gidip ayaklarını buz gibi sulara sokup biraz vakit geçirip anasına dönmeye karar verdi.Gözlerini kapatıp derenin sesini dinlemeye bayılırdı.Yüzünde gülümseme tüm bunları hayal ederken ninesine ulaşmadan ,üvey babasıyla muhtar karşısından geldi. Yanlarında köyden olmadığını anladığı bir adam da vardı. "Hatun ,işte bu senin evinde çalışacağın memur.Seni almaya gelmiş" dedi muhtar."Arabası hazır işi var oyalanamaz." diye ekledi."Anamı,ninemi ,kardaşlarımı görecem "diyebildi. Boğazındaki düğüm konuşmasına izin vermedi. Hadi hadi dedi iteledi Mahir.İsteksizce bindi hayatında ilk kez gördüğü arabaya. Elinde anasının verdiği mayalı ekmek,her zamanki gibi sessizce akıttı gözyaşlarını. Hem geçmişine, hem de hiç bilemediği geleceğine ağladı.


            Hediye  çocukları doyurdu. Gözü de yoldaydı. Nerede kaldı şu kız. Gelse de tarlaya gitsek diye bekliyordu. Sabredemedi,düştü yola önce eşeği aldı. Tarlanın yolunu tuttu. Epey  çalıştı. Topladı malzemeleri. İkindiye doğru anasının evin önünden geçti. "Ana Hatun dönmedi mi eve daha"diye sordu."Buraya  gelmedi ki"dedi anası. Hediye'nin aklı başından çıkar gibi oldu."Eyvahlar olsun dedi. Ne geldi başına kim bilir.Ana koş çocuğumu bulalım. "Feryat figan eve ulaştılar. Yine böyle başka bir evladı için de koştuğu günleri
hatırladı. Daha ne kadar ,hangi yavrum için koşacağım ben diye aklından geçirdi.

Musa ile Mesut Ağabeyine gitti. Görmedik dediler. Kahvehaneye gitti muhtar oradaydı."Muhtar Hatun yok.Yardım edin. Bizim herifle bir arasanız."dedi. Muhtar"Hediye , sakin ol , Hatun'u yolladık. Memurun işi aceleymiş aldı gitti."dedi . Hediye'nin başı döndü birden, tutunacak bir yer aradı."Kocan da vardı "dedi muhtar."Bunu nasıl yaparsınız muhtar.hiç mi vicdanınız sızlamaz "dedi Hediye."Bir sarılamadan yavruma güle güle diyemeden yollanır mı? Allah'ından bul emi muhtar. Evlatlarının hayrını görmeyesin inşallah sen de. Teneşirlere gelesin. Son nefesinde su bulamaz hale gelesin. Nasıl boynunu büktü, ne haldedir acaba yavrum.Vay başıma gelenler vay."diye bağırarak dövünmeye devam etti.

             Nine de şok içindeydi. Biraz da suçluluk duymaktaydı. Bu çocuklar benim eteğimin dibinde böyle olur muydu acep diye aklından geçirdi. Allahım dayanma gücü ver dedi kendi kendine. Yine kadere boyun eğip evin yolunu tuttular.

            Analarının etrafını saran çocuklar merak içindeydi. Hediye bir şey anlatacak gücü bulamadı kendinde. Nineleri olan biteni anlattı. Hem anlatıyor hem de gözyaşları içinde beddua ediyordu. Çocuklar çok ağladı. Ablalarını bir daha görebilecekler miydi acaba. Aslında giden kurtuluyordu. Kalan kendi kaderine ağlayacaktı. Tabii yaşamadan bilemezlerdi. Son hızla kaderlerine savrulmaktaydılar.

YAZARDAN NOT: Heyecan hız kesmeyecek. Lütfen yorum ve oylarınızla beni yönlendiriniz. Teşekkürler

BEDEL ASİ NEHRİ GİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin