Yanmak.

1.9K 198 96
                                    

Korkuyordum. 

İnsanlar hep prenses olarak doğmak isterlerdi. 

Şu an sokaktan birini çevirip kim olmak istersiniz diye bir soru sorsak yarısı: kral, kraliçe, prenses filan olmak isterlerdi. Oysa neler yaşadığımızı, bu kapalı kapılar arkasında dönenleri kimse bilmiyordu.

21 yıldır ne anne ne de baba diyebilmiştim. Bir kere sarılmamışlardı bana. Hatta prenses doğuracağını öğrendiğinde annem, kendini ve beni uçurumdan atmaya çalışmış. Çünkü Veliaht Prense bir prens verememek onun en büyük korkusuymuş. Doğuştan, istenmeyen olmak kötü hissettirmesinin yanında rahat da hissettiriyordu. İstediğim her şeyi yapabiliyordum, beni yargılamıyorlardı. Çünkü ben zaten onlar için görünmezlik seviyesindeydim.

Erkek kardeşim, bana hiçbir zaman güvenmemişti. Ben ona göre hırslı biriymişim, tahtta gözüm varmış... Bunu hiçbir zaman reddetmeyecektim. Benden korkmaları hoşuma gitmişti. Annemin gözdesi olmak için dövüş sanatları öğrenmiştim. Abimin nefret ettiği derslerin hepsini dinlemiştim, zevkle. Bir sürü dil öğrenmiş, politika ile ilgilenmiştim. Saray erkanından insanlarla sohbet ediyor hem bilgi birikimlerini öğreniyor hem kendime yandaş arıyordum. Halkın içine karışıp sohbet ettiğim zamanlar bile olmuştu.

Onlar için her şeyi yaptım. Görünmez olmaktan bir türlü kurtulamadım...

Güçlü olmayı seviyordum ama zulme uğramak için değil adalet dağıtmak için. Güçlü olmayı seviyordum çünkü güç çoğu zaman diğer herkese hırs getiriyordu. Anneme olduğu gibi... O kraliçe olmak için kör, sağır, dilsiz davranırdı. Ben onun aksine merhametli tarafımı yok edememiştim...

Sadece, sevilmek istiyordum. İnsanların çoğu bana saygı gösteriyordu ama bana aşık olan kimse olmamıştı. Yaşıtlarım bile benden yaşlı bir kadınmışım gibi bahsediyordu... Birilerinin kalbine girebilmeyi çok isterdim. Kalplerinde bana yer açabilmelerini.

Şimdiyse ölecektim.

Tüm gücümü bırakıp, ölecektim. Aslında bu kocaman güce  rağmen Lu Han karşısında güçsüzdüm. Ona aşıktım, o ne isterse yapabilecek kıvamda olmak kendime yabancı hissettiriyordu. Çoğu zaman yasak ve günah oluşundan dolayı zedelenmiş, kırılgan olmuştum. İntihar etmeyi bile denemiştim.

Şimdiyse, yanarak ölecektim.

O ise artık Türkleri katletmeyecekti. Çocuklar, okullarına gidebilecekti büyükler, sevilebilecekti yaşlılar, ömürlerini güzel tamamlayabilecekti.

Kan, vahşet olmayacaktı.

Ayrıca Lu Han'ı da kurtarabilecektim. Bizim hanedanlığımız için büyük bir tehdit oluşturuyordu kıyımlarıyla. Eğer bize zıt gitmezse annem onun da yaşamasına izin verirdi. Kalbini mutlu edebilecek onu iyi bir insana çevirecek ruh eşini bulabilecekti. 

Ben ne kadar yaşarsam yaşayayım, sevgisiz kalmaya mecburdum zaten. Ölmeden önce insanlara  son bir iyilik yapmak zorundaydım. 

Korkuyorum...

Yanarak ölmekten, korkuyorum. Canım çok acıyacak mıydı? Ne kadar süre sonra bir kül olacaktım... Rüzgar çıkacak mıydı? Küllerim her tarafa savrulacaktı...

Belki de özgür olacaktım.

Küllerim tüm dünyayı dolaşacaktı ya da yere yapışacaktı.

Nasıl kokacaktım? Pişmiş insan eti nasıl kokardı? 

Lu Han, izleyecek miydi?

Sevinecekti. 

Yaptığımı bilen tek kişi oydu. Herkes basit bir kazada yanarak öldüğümü sanacaktı... Ve o asla bir kahraman olduğumu söylemezdi. Tarih beni yazmayacaktı.  Tarih kadınları yazmazdı. Tarih fedakarlıkları yazmazdı...

LUHAN OC STORY - ASKER. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin