Koltuğuna yaşlanmış, hafif kilolu, saçlarının büyük kısmı kırlaşmış ve muhtemelen sinek kaydı tıraş olmamış olsa beyaz sakallarının da saçlarına uyum sağlayacağı, şuan ki girdiği işin rahatlığıyla gülümseyen adam avukatının ona uzattığı sözleşmeye ufak bir göz attıktan sonra imzaladı ve
" Hayırlı olsun beyler umarım holdingi eski ihtişamına kavuştururuz. " diyerek yeni ortaklarının ellerini sıktı.
Artık bir dönemin en büyük ihracat ve ithalat kapasitesine sahip holdinglerinden biri olan şimdi ise bir devlet misali çöküşe geçmiş olan Ural Holding' in yüzde otuz beşini satın alıp holdingin yeni ortağı olmuştu. Bunun verdiği mutluluk ve zafer duygusuyla toplantı odasından çıkan Kutsal İnal' ı kısa boylu sarışın yardımcısı Hale karşıladı.
" Hayırlı olsun efendim. Bu güzel antlaşmanın üzerine bir boğaz turu ya da ufak bir Istanbul gezisi veyahut...." Kutsal Inal yardımcısının sözünü kesip
" Hayır Hale, canım hiçbir şey yapmak istemiyor, otele geçelim biraz dinlenelim o sırada jeti hazırlasınlar, dinlendikten sonra biran evvel Ankara'ya dönmek istiyorum." konuşurken yardımcısının yüzüne bile bakmamış hızlı adımlarla asansöre yönelmişti. Zavallı Hale neredeyse koşarcasına onu takip etmek zorunda kalmıştı.
Holdingin çıkışına geldiğin de Kutsal İnal' ı jipi ve şoförü bekler haldeydi. Şoför hemen jipin arka kapısını açıp " Buyurun efendim" dedi.
Hale ise Kutsal' in yanına değil ön koltuğa oturmuştu. Kutsal İnal zafer kazanmış bir komutan edası ile Küba' dan gönderilen özel yapım purosundan birini yaktı. Normalde puro içmeyi sevmezdi ama bugünkü kazancından dolayı bir keyif purosu içmenin sakıncası olmayacağını düşündü. O purosunu içerken Hale şoföre otele ilerlemesini söyledi.
***
Yine sıkıcı bir gün. Yazın Buğra için günler geçmek bilmiyordu. Gün boyu evde oturuyor deyim yerindeyse sıkıntıdan patlıyordu. Bugünlerde onu sıkıntısından kurtaran tek şey kitaplarıydı. Sabahtan akşama kadar yemek ve tuvalet ihtiyacı dışında odadan çıkmaz onu başka dünyalara götüren kitaplara dalardı. Babası ise Buğra' nın gün boyunca evde kalmasına çok kızıyor, diğer gençlerle beraber olmasını, "sosyalleşmesi"ni istiyordu. Hatta bu konuda Buğra' nın ikiz kardeşi olan Bora'yı görevlendirmiş, iki kardeş zaten anlaşamadıkları gibi bu olay da yaşanınca araları tamamen açılmıştı. Bora, Buğra' nın tam zıddı idi. Henüz 18 yaşına gelmesine 6 ay varken kendine araba aldırmış. Tüm gününü kafelerde bakan ve zengin çocuklarıyla geçiriyordu. Hatta babasının nüfuzu sayesinde 18 yaş altının girmesi yasak olan barlarda takılıyordu. Tabii ki barlara gittiğini babası bilmiyordu. Bunun yanı sıra Bora aşırı bir şekilde kızlarla ilgilenir, gözüne kestirdiği kızı sanki bir avcı edası ile ele geçirmeye çalışırdı. Bu tür haylazlıklar yaparken bir taraftan da çevresindeki insanlara karşı kendini son derece saygılı ve iyi bir evlatmış gibi gösterirdi. Çoğu orta yaştaki sosyete kadınları Bora'yı takdir ederlerdi, bazen de takdir den fazlasını ederlerdi.
Buğra kitabın diğer sayfasına geçtiği sırada evin aşağı katında bir gürültü, çığlık hengamesi koptu. Hızla yerinden doğruldu, aşağı inmeye başladı. Merdivenin ortalarındayken çığlığın sevinç çığlığı olduğunu anladı. Babası eve gelmişti. Ve galiba hissesini almak istediği holding işini başarmıştı. O aşağı indiği sırada " Evet ailem İstanbul için hazırlanın " dedi.
Üvey annesinden olan kız kardeşi Sena yeniden çığlık attı. Bora -garip bir şekilde öğlen vakti evdeydi.- olağanca gücüyle gülüyordu. Herkesin sevincini Buğra bir anda bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1,2,3 Aşk (ASKIDA)
Teen FictionBu hayatta kimse birbirine benzemez ikizler bile, biri yindir diğeri yang. Bazense bu iş karışır yin yang olur, yang yin olur o zaman ise bütün bir hayat değişir dengeler bozulur, artık hiç bir şey eskisi gibi olmaz.