HAPİS CEZASI

961 119 12
                                    

            Hediyenin uğraştığı sadece kocası ve onun akrabaları değildi. Sanki bu kapıya kendi isteğiyle gelmiş gibi ,kocasının rahmetli olan karısının yakınları da diş bilemekteydi. En ufak bir şeyde kavga çıkıveriyordu. Kavgayı en çok ısıtanlar ve alevlendirenler de tabii ki üvey çocuklardı. Muhtar da  Mahir Beyin eski eşi tarafından hısımıydı. Onun verdiği arkalanma da hissediliyordu.

Neymiş evin kapısındaki incir ağacını toplayamazlarmış. Onda hakları yokmuş. Mahir 'n eski baldızı koca gövdesiyle bir hışımla geldi evin önüne. Başladı bağırmaya eline de bir sepet almış. "Söyle pi....lerine bu yemişe bir daha yanaşmasınlar. Onların bacaklarını kırarım"dedi. Hediye de çocuklar da çıktılar hemen. Kavga alevlendi. O..,K.. daha nice küfür havada uçuşuyordu. Bununla kalsa iyi. Saç saça tutuştular Hediye ile. Çevreden duyan geldi. Çocuklar ne yapacağını şaşırmıştı. Emine yerden kırık bir odun parçası aldı. Kadına birkaç defa geçirdi. Komşular ayırdı. Ama duymayan kalmadı tabii ki.

Bizim muhtar köyün" kanunu" ya. Kulağına geldi olaylar. Yanına köy azasını da alıp dayandı Hediye'nin kapısına. Tuttukları gibi Emine 'yi götürdüler muhtarlığın arkasına. Yer misin yemez misin bir güzel dayağa giriştiler. Zavallıyı arkadaki depoya atıverdiler. Bayılmıştı zaten. Neden sonra gözünü açtığında her yer zifiri karanlıktı. Kafasından dudaklarından akan kanın sıcaklığını hissediyordu. Gözyaşı ile kan birbirine karıştı.

Hediye ne yapacağını bilemez halde kalakaldı. Nihayet toparlandı da arkalarından varabildi. Ellerinden alması ne mümkün. Ayırayım derken kendisi de nasibini aldı dayaktan. Kızı atıp çıktılar. Peşlerinden gitti. Yalvardı yakardı,ağladı söyledi ne yaptıysa dinletemedi. Bırakmadılar. Eve gitti bu sefer kocasının hışmına uğradı. Sabaha kadar ağladı. Kocasına sabah çorbasını koyarken dil döktü yalvardı, muhtarla görüşmeye razı etti.

             Gittiler beraber. Tabii adam önde kadın arkada. Yanlarına yakıştıramazlar,kendilerini her ne hikmetse üstün görürler. Vardılar muhtar efendinin makamına. Hediye yalvardı çocuğu için yine. "Bize onlar saldırdı. Kendimizi savunduk "dedi. "Affedin götüreyim.Muhtar "Olmaz ,hapis cezası aldı. Cezasını çekmeden salmam"dedi. Hediye "Sen hakim misin be adam. Kim verdi sana bu hakkı. Şikayet edicem seni hükümete. Nereye edilecekse oraya. "Muhtar biraz korktu mudur bilinmez geri adım attı. "Çok çıkarmak istersen  on okka buğday getir hesaplaşalım"dedi. Çıktı buğday aramaya. Kimsede o kadar yok. Kendi kardeşinin akrabalarından buldu,yerine bir hafta  ekin tarlasında çalışmaya söz verdi. On okka buğday da oniki-onbeş kilo arasında idi.

              Öyle her evde çuval çuval buğday bulunmazdı. Neyse ki buldu. O çuval muhtara teslim edilinceye kadar, Emine içeride iki gece kalıverdi. Zavallı bazen uyudu ,bazen bayıldı. Cezasını tamamladı. Kapıda sesler duydu. Gelen vardı çok şükür. Kapı aralandı. Gözleri ışık'tan kamaştı. Anası "Yavrum "diye bağırdı. Bağrına bastı. Yavaşça götürdü eve. Sanki evdeki zulüm farklı mı olacaktı. Onu yine bir ceza bekliyordur mutlaka. Gene de anasına azıcık daha sokuldu. Kokladı. O varken kendini güvende hissetmeye çalıştı.

               Ama bu his uzun sürmeyecekti. Tüm yaşananlar Mahir'e çok fazla geldi ,hazmedemiyordu. Artık kan beynine sıçramıştı. Geçmişte babasının nasihatlerini hatırlamaz olmuştu artık. Bu evin çivisi çıktı artık diye düşünüyordu. Hediye'nin kızını alıp gittiğini duyunca. Bir hışımla eve daldı. Ok yaydan çıkacaktı artık. Önce Hediye'den başladı. Hırpaladı,hırpaladı hızını alamadı. Çocuklar çil yavrusu gibi dağıldı çevresinden. Hediye 'yi de dışarı attı. Girişti Emine 'ye. Çığlıkları duyuluyordu dışarıdan. Neden sonra Mahir çıktı.


NOT:Zor olmasa gerek. Basmadan geçmeyelim. Teşekkürler 😊

BEDEL ASİ NEHRİ GİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin