1. BÖLÜM

143 83 24
                                    

Kapak tasarımı için Selenozyurt a teşekkür ederim :)

..
Yakışıklılığa bakarmısınız? Yok böyle tatlılık. Kurban olurum senin o kirli sakallarına, eriyorum resmen.
Bana doğru geliyor, valla geliyor.
Kalbimin öyle çarpışı adamı etkiledi tabi. Aramızda ki tek adımlık mesafe benim onun kucağına atlamam ile kapandı. Burun buruna yapışmış birbirinizin gözlerine bakmaya başladık, ne kadar uzun baktık bilmiyorum.
Yüzümün kenarında bir ıslaklık hissedince gözümü aşağı doğru indirdim. Beni öpmüştü, karşılık vermek için yaklaştım, nefesimiz birlikte soluyordu sanki. Ve sonunda dudaklarımız birbirine vardığında kendimi yerde buldum.
Yakışıklıyı etrafımda ararken karşımda bir kurbağa bana vıraklıyordu. Ben böyle şansın içine tüküreyim. Herkes, kurbağa öper prens olur. Benim prens kurbağa oldu. Iyyy bide dudağım salya olmuş.
Bi bu eksikti, düşmenin etkisi ile kalçamı kırdım sanırım. Yerimden kalkamıyorum.
"Şşttt kız" gelen sese doğru başımı çevirdim ama her yerden ses geliyordu. Nasıl tuhaf bir ses böyle.

"Babanın otelimi burası, kalk kız" bağırtı üzerine yerimden fırlamamla kafamı sehbaya çarptım. Karşımda duran adamı görünce hızla ayağa kalkıp
"Şey, biraz içim geçmiş. Özür dilerim"
"O nasıl bir içmiş arkadaş. Hem horluyorsun, hem de ağzından salya akıyor. Artık ne gördüysen rüyanda"

Bu beni mi izlemiş uyurken? Ayrıca ben horlamam, bol keseden sallıyor.
Tabiki rüyamda bir prensi öpüp onu kurbağaya çevirdiğimi söylemeyeceğim. Söylesem ömür billah rahat koymaz, her yerde lafını sokar.
Masum kız ayağına yatıp başımı önüme eğdim.
"Özür dilerim Kerem Bey bir daha olmayacak"
Sandalyeye oturup
"Ben bu olayı Ekrem Beye söylersem ne olur cici kız"
Şimdi de beni tehdit ediyor ukala herif. Ama sen görürsün, iki kolumu göğsümde birleştirip
"İkimizde işsiz kalırız Kerem bey"
Kerem Bey öfkeyle yerinden ayağa fırladı, baş parmağıni gözüme sokarak
"Ben değil sen işsiz kalırsın"
Elimle parmağını indirip
"Tabiki hayır. Eğer siz, benim şu masanın altında uyuya kaldığımı söylerseniz, ben de sizin ve o asistan kızın birlikte fotoğraflarını Ekrem Beye gösteririm. Böylelikle hepimiz kovuluruz."

Gerginliği daha da artmıştı. Üzerime yürüyerek
"Yok öyle bir fotoğraf. Yalan söylüyorsun."
Cebimden telefonumu çıkartıp, fotoğrafları gösterdim.
"Ama imkansız. O oda da sadece ikimiz vardık kontrol etmiştim"
Kerem Beye sırıtarak
"Biliyor musunuz ukusuzluk çok kötü birşey insan nereyi boş bulursa orada yatıyor. Ben de arşivdeki en üst rafı boş bulmuştum" Normalde hiç böyle şeyler yapmam ama o kıza uyuzluğum vardı vardı bende fotoğrafları​nı çektim. Sapık değilim yani.

Kerem Bey elini bana uzatıp
"Çok iyi sır tutarım"

"Damarıma basılmadıkça bende" deyip anlaştık. Biliyordum bu fotoğrafların bir gün işime yarayacağını. Kerem Bey kapıyı sert bir şekilde çarpıp çıktı. Bu adam nasıl ünlü oldu anlamıyorum. Onu geçtim bütün kızlar bunun neresine hayran onu hiç anlamıyorum. Benim kurbağa prensim bile daha yakışıklıydı.
Yönetmenin paydos demesi ile çantamı alıp koşarak kendimi setten dışarı attım. Kerem olacak herif bir yerde kıstırır filan, hiç gerek yok aksiyona. Taksiye binecek param olmadığı için dolmuşa binip eve geçtim. Ev dediğim saray yavrularından bir artı bir.

O kadar sohbet ettik kendimi tanıtmadım değil mi size? Tanıtayım
o zaman. Ben İpek ÇAKIR. Tabi bu isim bana sonradan verilen isim. Annem ve babamın bana ilk verdikleri isim Melek TOPRAK.
"Nasıl yani?" Dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle anlatayım;
Küçük bir kasabada bir kız, bir erkek çocuğun ardından gelen şanssız bir kız çocuğuyum. Bizimkiler Melek gibi biri olsun diye adımı Melek koymuşlar yani bana anlatılan hikaye buydu.
Ben 17 yaşındayken abim başka bir memleketten kız kaçırdı. Kızın ailesi yedi ay sonra izlerini buldu. Aşiret gibi bişeylermiş. Baya olaylar oldu. Abim ve karısını öldürmek istediler, ama yengen hamile olunca bebeğin suçu yok diye vazgeçtiler. Son çare olarak berdel yapmaya karar verildi. Ablamı istemeye geldiklerinde, yani biz öyle sanıyorduk. Sedef yerine Melek dediler. İlk başta yanlış söylediler sanıp uyardık ama oğlanın ablamı değil beni beğendiğini söylediklerinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Benden imkansızı istiyorlardı. Bizimkilerin gönlü vardı ki sesleri çıkmadı. İstemiyorum diye bağırdım kendimi parçaladım ama kimse takmadı. Nişanımın olacağı gün dedemin odasındaki tüfeği alıp herkesin içinde babama verdim. Bizimkiler, nişanlım olacak o çocuk ve ailesi daha tanımadığım bir sürü insan hepsi bana bakıyordu. Babamın karşısına geçip
"Allah'ın verdiği canı almak benim haddime değil. O yüzden bunu sen yapacaksın." Babam elinde tuttuğu tüfek ile bana bakıyordu. Ne olduğunu o da anlamamıştı. Elimle tüfeği bana doğru çevirip
"Senin için zor olmasa gerek, beni bir kere öldürdünüz zaten" annem arkadan bağırıp ağlıyordu, babamsa öylece bakıyordu. Abim ve karısını gösterip
"Onların yaptığı hatanın cezasını neden ben çekiyorum."
Salondaki tek ses annemin hıçkırıklarıydı.
"Ben artık senin Meleğin değilim, anneminde Meleği değilim. Artık ben Melek değilim. Beni burada öldürmezseniz ben başka şekilde ölürüm. Ama bununla evlenmem"
Yüzümde patlayan o tokat ile kendimi yerde buldum. Babam öfke ile bana bakıyordu karşımda
"Eğer bu çocukla evlenmezsen seni yok sayarım."
Düştüğüm yerden yavaşça ayağa kalkıp
"Zaten yok saydın. İkinci defa yapışın canımı acıtmaz, aslında bundan sonra hiçbir şey canımı acıtmaz" deyip kapıya doğru yöneldim.
"O kapıdan çıktığın an bu eve bir daha dönemezsin." Hiç böyle bir hayat hayal etmemiştim. Belki bir silah sesi gelirde vucudumda sıcak bir acı hisssederim diye bekledim ama hiç bir sey olmadı. Arkama bakmadan o evden ayrıldım. Geride babamın bana öfkesi, annemin göz yaşları kalmıştı. Oğluna olan inanılmaz sevgisi kızını kaybettirmişti ama farkında değildi.

O gece sabaha kadar yürüdüm. Sabah otogara geldiğimde karşımda ablamı gördüm. Bana olabildiğince sıkı sarılıp
"Gitme diyemem, bu olanlardan sonra burada yaşayamazsın. O yüzden git. Gidebildiğince uzaklara git. Ama beni unutma, haberdar et. Bunu da al lazım olur" deyip cebinden küçük bir torba uzattı. İçini açtığımda bir miktar para ve altın bilezikler vardı. Ablama gözlerimi dikip
"Bunları nereden buldun?"
"Bilezikleri annem verdi, paralarda benim biriktirdiklerim. Yetmez ama hiç olmazsa bir süre idare eder."
Torbayı tekrar ablama uzatıp
"Başımın çaresine bakabilirim. Ayrıca yazın çalışıp biriktirdiğim bir miktar para var. Bunları istemiyorum."
Tüm ısrarlarına rağmen almamıştım. Daha fazla ısrar etmeyip "Tamam o zaman şu çantayı al, senin eşyaların var içinde lazım olur." Çantayı sırtıma takıp ablama son kez sarılıp ilk hareket edecek otobüse bindim.
Uzun bir yolculuk geçirdim, oldukça uzun.
Bu koca şehre gelmem artık tek başıma olacağımın kanıtıydı. Uzun süre zorluk çektim, tam pes etmiştim ki karşıma o çıktı. Hiç olmazsa kötü yola düşmeden yakalamıştı beni. Ev ayarlayıp bana iş bulmuştu.
İlk başlarda kim olduğunu bilmiyordum daha sonradan öğrendim özel bir tv kanalının sahibi olduğunu. Arada bir evine temizliğe gidiyordum, daha sonraları TV programlarının yayınlarını ayarlarken yardıma gitmeye başladım. Bu sırada da üniversitede
Moda Tasarımı okudum. Bu bölümü okumam TV sahibi olan Emre KAYA abiye avantaj kazandırdı sanırım. Elemanlarını benim tasarımlarım ile programa çıkartıyor. İlk başlarda ücret kabul etmesemde bir yıl kadardır ücretli yapıyorum tasarımları. Onun haricinde başka bir tv kanalında iki sezondur çekilen bir dizide getir götür işlerini yapıyorum. Emre abiye kalsa, beni çoktan zengin ve ünlü yapmıştı ama işime gelmiyor ünlü olmak.
Hayatım böyle işte, 25 yaşındayım şimdi ama herşey dün yaşanmış gibi canımı acıtıyor.

Gece yarısı dışarıdan gelen gürültü​ üzerine balkona çıkıp aşağı sokağa baktığımda dört tane silahlı adam etrafta birisini arıyorlardı. Anlaşılan kaçan kişi kaçmakta haklı, umarım yakalanmaz.
İçeri girecekken karşı binanın kapısından birisi etrafina bakarak yavaşça çıktı. Kaçan kişi bu adamdı sanırım, silahlı adamlar ise halen bu mahallede. Elimle tekrar içeri girmesi için işaret ettim ama karanlık olduğu için beni göremiyordu. Hemen aşağıya inip bizim apartmanın kapısını açıp adamı evime soktum. Başındaki bereyi çıkarttığında o manzara karşısında küçük dilimi yuttum. Herif bana bakıp sırıtıyordu. An itibariyle pişman olmuştum eve aldığıma keşke bıraksaydımda gebertselerdi.
Bana doğru yaklaşıp beni duvar ile sıkıştırdı. Kollarını omzuma koyup

"Naber güzellik"

İşte şimdi sıçtım..

SEVİMLİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin