[S] φ 18 φ

486 54 11
                                    

Kelime Sayısı: 2537

Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan

En umutsuz anımda, Ethiris benim canımı almak üzereyken, Kurnazlığın ve Karanlığın Tanrısı Qeemis, kurtarıcım olmuştu. Bana kutsamasını bahşetmiş, hançerimi ve reflekslerimi ayrı bir düzeye taşımıştı. Korkunç bir şekilde aldığı kutsama ile beni darmadağın etmiş Ethiris'in karşısında şimdi onunla eş güçte denebilirdim.

Qeemis beni, dövüşü kaybedeceğim kesinleşmeden öncesine götürmüştü ve bana ikinci bir şans vermişti. Emin olduğum tek bir şey varsa o da Qeemis'in bana bu şansı bir kere daha vermeyeceğiydi. Ethiris aşağılayıcı bir şekilde bana doğru bakarken hafifçe gülümsedim.

Siyah beyaz görüyordum hala. Ethiris'ten akan kan son derece güzel gözüküyordu. Tam o anda Ethiris doğrudan üzerime atıldı. Hançerini savururken hızlıca kaçındım. Ardından havada bir tekme denesede sanki tekmeyi yemeden üç saniye önce her şey yavaşlıyor gibiydi. Bu kutsamanın etkisiydi. Sakince eğiliyor ve ondan kaçınıyordum. Ama tam o anda bacağını bükerek dizini sertçe kırdı ve tekmesi doğrudan kafama indi. Yinede o kadar ağır bir darbe değildi. Hızlıca hançerimi çekip havada savunmasızken ona saldırdım. O bana saldırırken olduğu gibi yine ben ona saldırırken sanki her şey yavaşlar gibi oldu. Bu nedendi?

Nedenini hemen sonra anladım. Kutsama benim üzerimde yokken, ben Ethiris'e saldırdığımda sadece titreşiyor ve saldırılardan kaçınıyor gibi gözüküyordu. İşin aslı öyle değildi. Kutsama onda da vardı. Bu yüzden hamlelerden rahatlıkla kaçabiliyordu. Ve dizini kırarak bana vurmasının sebebi de buydu. O sağa doğru kafasını yatırırken bir anda hançerimi sağa doğru savurdum. Bu kaçınacağı tarafa doğruydu. Bunu beklemiyordu.

Hançer üzerine gelirken son anda eliyle engelledi. Eliyle hançeri tuttu ve avucunun içi bir miktar kesildi. Yeterli değildi. Eli hazır doluyken diğer elimle hızlıca fırlatma bıçaklarından birini alıp doğrudan yüzüne savurdum. Ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Kafasını olabildiğince eğdi ve bıçak saçlarının arasından geçip gitti. Savunmasız gibiydi. Hançerimi hızlıca geriye çektim. Hançer avucunun içini keserek geriye geldi ve doğrudan bir kere daha kalbine savurdum.

Hamlem, o arada fark etmediğim ve doğrudan göğsüme inen tekmeyle son buldu. Benim tekmeyi yememle geriye atılmam ve onun yere iner inmez bir taklayla tekrar ayağa kalkması bir oldu. Tekrardan karşı karşıyaydık.

Ancak bu sefer saldırma sırası ondaydı. En nihayetinde o bir okçuydu. Hızlıca geriye fırladı ve aramızdaki mesafeyi açmaya çalıştı. Ormanlık alanda onu takip etmem zaten son derece zorken yinede bunu başarmam gerektiğinin farkındaydım. Bir ağacın arkasına hızlıca atıldı ve bir anda ortadan yok oldu. Benim pelerinimle yaptığım şey gibiydi.

Qeemis bana bir şans vermişti, başarmak zorundaydım. Dikkat kesilerek gelebilecek herhangi bir hamleyi bekledim. Sanki, hiçbir şekilde engelleyemeyeceğim korkunç bir şeyi umutsuzca bekliyormuş gibi hissediyordum. Aslında birazda öyleydi...

Ben etrafa dikkatlice bakarken bir anda sırtımdan inanılmaz şiddetli bir ok hızlıca girdi. Ondan kaçınamamıştım çünkü görmemiştim bile. Işık gibi gelen ok bir anda sırtıma saplanmıştı. Darbeyi yememle birlikte dizlerimin üzerine düştüm. Doğrudan okun geldiği tarafa baktım ama hiç kimse yoktu. Ardından etrafa tekrardan bakınmaya başlamışken bir anda sol omzuma ışık gibi bir ok şiddetlice saplandı. Her yerimden kanlar akarken sanki renkler biraz daha soluyor gibiydi.

Omzuma gelen okun tarafına baktım. Ortalıkta yoktu. Tam o anda sağ kürek kemiğimin boşluğuna bir ok daha şiddetlice girdi. Geldiklerini fark edemiyordum bile ki kaçınabileyim veya engelleyebileyim. Oklar sanki bir ışık gibi bir anda geliyordu. Sırtımda dayanılmaz bir acı yaşıyordum.

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin