14. Bölüm

17.1K 1.6K 681
                                    

INTERNET BUDLUM HEHEYT BEEEE

Jimin kahvaltısını yaptıktan sonra televizyon izlemek için salonun büyük ve rahat koltuklarında yerleşmiş, ayaklarını sehpaya uzatmışken yanındaki büyük meyve tabağından meyve yiyordu. Her ne kadar iyi görünse de, içten içe beynini kemiriyordu meraktan. Çünkü Jungkook ve Se Na denen kadın yukarıdaki çalışma odasına geçmiş, Jimin’in deyimiyle sözde çalışıyorlardı.

Jimin oflayarak izlediği çizgi film kanalını değiştirdi ve karşısına çıkan müzik kanalıyla durdu. Çıkan şarkının adı Fools’tu ve Jimin bu şarkıyı üniversite yıllarında çok fazla dinlerdi. Şarkının sözleri çok anlamlıydı ve Jimin boğazına gelen yumruyu yutamadı. Se Na denen kadın kendini resmen Jungkook’un ilk aşkı olarak tanıtmıştı. Sanki nispet yapmak için öyle söylemişti. Jimin çatalıyla daha çok meyve yemeye başladı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan ağzını meyve ile dolduruyordu. Sonunda dayanamayıp hıçkırıklara boğulunca, ağzındaki

meyveleri zar zor yutmuştu. Şarkının etkisiyle duyguları körükleniyordu ve Jimin’in nefesi tıkanıyordu.

Bir süre karşısındaki televizyona boş boş baktıktan sonra kumandayla kapatıp yavaşça ayaklandı ve karnını tutarak merdivenlerden çıkmaya başladı. Yukarı çıktığında sağ tarafındaki  kapısı kapalı çalışma odasını izledi. Ne yaptıklarını o kadar çok merak etmişti ki, dayanamayıp sessiz adımlarla çalışma odasının kapısına yaklaşmıştı. Bir yandan etrafına bakarken bir yandan da kapıyı sessizce izliyordu.

“Neden bu kadar geciktin? Tanrım seni ne kadar özlediğimden haberin var mı senin?” Jungkook’un kadife sesini duyduğunda kalbi heyecanla sarsılsa da, söylediği sözler ok gibi düşmüştü kalbine. Jimin boğazındaki yumruyu yutmaya çalışıp dinlemeye devam etti.

“Saçmalama. Amerika’ya sadece.iki aylığına gittim.” kıkırdayarak konuşmuştu Se Na.

“Olsun, ben yine de çok özledim.”

“Herneyse, işimize devam edelim Jeon. Yoksa giderim.”

“Tamam tamam, çalışalım sen yeter ki gitme. Zaten çok özledim, özlemimi gidermek istiyorum.”   

Jimin daha fazla dayanamayacağını anladığında hızla kapının önünden çekildi ve koridorun sonundaki odasına girdi. Kapıyı arkasından çarpmayı ihmal etmemişti. Ellerini saçlarından geçirirken sinirle derin bir nefes aldı.

Tanrı aşkına tam evlendik derken nerden çıkmıştı bu Se Na denen kadın? Ayrıca, Junkook’un evli olduğunu bilmiyor muydu? Nasıl olurda Jimin’in gözleri önünde böyle rahatça oynaşırdı? Gururu yok muydu?  

Jimin titreyen elini ince ceketinin cebine götürüp telefonunu çıkardı ve Taehyung’un numarasını tuşlayıp kulağına götürdü.

“Taehyung, evde misin?”

“Sana da merhaba Jimin. İyiyim ya sen?” Jimin gözlerini devirip konuştu. Şu an çok sinirliydi ve Taehyung’u düşünecek durumda değildi.

“Evde misin? Oraya geleceğim.” Taehyung sesli bir nefes verip cevap verdi.

“Evdeyim Jimin.” Jimin birşey söylemeden telefonunu kapattı ve yatağının yanındaki komidinin üzerinden cüzdanını alıp merdivenlerden indikten sonra evden çıktı. Biraz daha orda kalsaydı, kesinlikle sinir krizi geçirecekti.

***

“Bu ne hal tanrı aşkına? Evlilik yaramadı herhalde.” Taehyung’un konuşmasıyla Jimin oflayarak nefes verdi.

“Evliliğimi seviyorum. Ama ilk günden boka sardı.” Taehyung şaşkınlıkla Jimin’e bakarken Jimin devam etti.

“Bu sabah Se Na diye bir kadın geldi. Benimle tanışacağı sırada kullandığı cümle de şöyleydi, ‘Merhaba Jimin, ben Jungkook’un ilk aşkı’.” sesini incelterek Se Na gibi konuşmaya çalıştı. Taehyung şaşkınlıkla Jimin’e baktı.

“Nasıl yani? Se Na sizin evli olduğunuzu bilmiyor mu? Jungkook’un ilk aşkıyım da ne demek cidden?” Taehyung, Jimin’in evliliğiyle ilgili herşeyi bildiği için sorun yoktu. Zaten Jimin hepsini içinde tutsaydı, kesinlikle dayanamazdı.  Jimin gözlerinin dolmasına engel olamayarak konuşmaya devam etti.

“Çalışıyorum ayağına odanın kapısını kapatmış, oynaşıyorlardı. Şu sözleşme saçmalığı olmasaydı o kadına yapacağımı bilirdim ben.” dudaklarını kemirmeye başlayarak önündeki sütü yudumladı. Taehyung hüzünle Jimin’e baktı. Pürüzsüz yanağını ıslatan gözyaşlarını hak etmiyordu Jimin. Elini arkadaşının başına götürüp göğsüne yasladı.

“Elbet Jungkook değerini anlayacak Jimin. Şimdi güçlü olmalı ve bebeğin için gülümsemelisin.” Jimin yutkundu ve derin bir nefes aldı. Burnunu çektikten sonra elinin tersiyle gözyaşlarını sildi ve başını kaldırıp karşısındaki duvara baktı. Ağladığı için nefesi titrekti hala. Yavaşça elini karnına götürüp okşamaya başladı. Yine ağlamaya başlarken bir yandan burukça gülümsüyordu. Herşey, onun içindi.

***

Büyük evin kapısına ulaştığında zile basmak için elini kaldırdı Jimin. Fakat tam zile basmasıyla kapının açılması bir oldu. Jimin açılan kapıya bakarken karşısında Se Na ve Jungkook’u görünce çenesi kasıldı. Se Na Jimin’e bakıp gülümsedi.

“Jimin, nereye gittin? Seninle konuşmak istiyordum.” Jimin her ne kadar göz devirmek istese de soğuk bir sesle cevap verdi.

“Evde daraldım ve dışarı çıktım.” Jungkook’a bakmayarak soğuk bir ifadeyle eve girdi. Saçlarını sinirle karıştırırken salonda oturan Bay Jeon ve karısını görünce derin bir nefes aldı. Bu sırada Jungkook kapıda sevgili ilk aşkını uğrluyordu.

“Jimin tatlım, nereye gittin? Seni çok özledik.” Jimin yutkunarak gülümsedi ve Bay Jeon ve Bayan Jeon’a eğilerek selam verip tekli bir koltuğa geçtikten sonra konuştu.

“Yakın bir arkadaşımla buluştum.” bu sırada Jungkook’da gelmiş, Jimin’in yanındaki koltuğa yerleşmişti.

“Sen iyi misin? Gözlerin neden bu kadar kızarmış tatlım? Ağladın mı yoksa sen?” Bayan Jeon’un sorusuyla Jimin gözlerini kocaman açıp titrek bir nefes verdi.

“H-hayır, hava çok güneşliydi bugün. O yüzden olmalı.” Jungkook Jimin’e dikkatle bakarken Jimin kendinde olamıyordu bir türlü. Neden bu kadar dikkatli bakıyordu ki?

“Dikkatli ol tatlım.”

“Peki efendim. Ama izninizle biraz dinlenmek istiyorum. Yorgunum biraz.” kısık bir sesle mırıldandı Jimin. Bir an önce uyumak istiyordu.

“Tamam tatlım. İyi geceler.”

“İyi geceler.” Jimin hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı ve odasına girip kapıyı kapattıktan sonra kapıya yaslanıp derin nefesler almaya başladı. Az daha yakalanıyordu..  

Kapıdan çekilip duşa girmek için hazırlandı ve banyoya doğru gitti. Günün sinirini, üzüntüsünü ve yorgunluğunu atacak tek iyi şey duş olacaktı elbette. Belki yine bebeğiyle sohbet ederdi.

Banyodan  beline bağladığı havluyla çıktı Jimin. Odaya girdiğinde Jungkook’u görmesiyle kalbi yine çarpmaya başladı. Hızla dolabın önüne geçip kendine pijama aldı ve giyinmeye başladı. Onun burda olduğunu unut. Seni izlemiyor, sadece kitabını okumaya devam ediyor, izlemiyor, izlemiy-

“Jimin?” iç çamaşırını giyinirken Jungkook'un konuşmasıyla gözlerini yumdu. Ne olurdu sanki kitabını okumaya devam etse?

“E-efendim.” Jungkook’a bakmayarak giyinmeye devam etti Jimin. Jungkook kitabını önündeki sehpaya bırakıp Jimin’in çıplak sırtını izlerken konuştu.

“Neyin var senin?” ince pijama üstünü giydikten sonra cevap verdi Jimin.

“Hiçbirşey.” düz bir sesle konuştu ve tamamen giyindikten sonra yatağına girip Jungkook’a sırtını döndü.

“Emin misin? Bana ağlamış gibi göründün.”

“Gayet iyiyim, çok iyiyim hatta hiç olmadığım kadar iyiyim. Süperim tamam mı? Şimdi lanet olası uykuma dalmak istiyorum izninle.”

Jungkook anlık tepkiye şaşırsa da, susmayı seçerek kitabını okumaya devam etti.

Daughter's Dad>> DD °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin