"Do Kyungsoo ile bu olayın ilişkisi ne?" elimdeki dosyayı masanın bir kenarına fırlatırken sorduğumda küçük yüzünü korkuya kaçan bir ifade kapladı ve hafifçe iç çekerken hiçbir şey söylemedi, ciddi ve soğukkanlı bir hava yaymaya çalışsa da verdiği ani tepki bir şeyler bildiğini ortaya koyuyordu, "Senin dışındaki tek tanık yirmi dakikalık sorgunun on dokuz dakikasını bu ismi sayıklayarak geçirdi ve son dakikada da birinci dereceden yanıkları vücudu kaldıramadığı için komaya girdi. Verdiğin ifadede bu isme rastlayamadığımdan ötürü tekrar soruyorum, Do Kyungsoo'nun bu davayla ne alakası var?" bakışlarımı gözlerine dikerek cevap vermesini beklemeye başladığımda, birkaç saniyelik sessizliğin ardından pes ettiği yanılgısına düşmemi sağlayacak şekilde dudaklarını oynattı ve fısıltı gibi çıkan boğuk sesiyle konuştu.
"Benim dokunulmazlığım var."
"Verdiğin ifade benim için geçerli olana kadar yok." kahveme uzanmadan önce onu yanıtladığımda kaşları çatıldı ve gözlerinden düşen fazla yoğun bir bakış beni yakaladı, "Buradan çıkman için sorularımı cevaplaman ve bu davayı kapatman gerekiyor."
"Benim dokunulmazlığım var, zaten ifademi verdim."
"İfadenin eksik olduğu sallanan bacağından bile anlaşılıyor, Taehwan. Yalan söylediğini fark etmemek benim için mümkün değil, biliyorsun." kahveden bir yudum daha almadan önce sözümü tamamladığımda gergin bakışlarını yeniden üzerime dikti ve bir şey söylemeden öylece durdu. Onun her adımını ondan daha iyi takip ettiğimi oldukça iyi biliyordu ve geçmişe değinmem yüzünü buruşturmasını sağlıyordu. Daha doğrusu, geçmişimize diye düzeltmeliyim.
"Hiçbir şey bilmiyorum."
"Do Kyungsoo adını duyduğunda yüzünü saran korku ifadesinin sebebini biliyor olmalısın en azından, yanılıyor muyum?" kaşlarım yukarıya kalkarken sorduğumda kafasını iki yana salladı ve cevap vermemek konusunda kararlı olduğunu anlatırcasına gözlerini benden kaçırdı, "Burada söyleyeceğin şeylerin hiçbiri yüzünden yargılanmayacaksın, sadece bildiklerini anlatmanı istiyorum."
"Bildiğim her şeyi ifademde belirttim." yinelediğinde alt dudağımı bıkkınlıkla kavradım ve parmaklarımla alnımı ovarken hafif bir iç çektim.
"Yalnızca bu kişinin kim olduğunu açıklayacak ve ardından da buradan gideceksin. Ben işleri zorlaştırmadan anlatmanı son kez talep ediyorum Taehwan, aksi taktirde sorunu çözmek için farklı şeylere yöneleceğim."
"Ne o," kafasını sağa atarak hafifçe güldü, "Canımı mı yakacaksın?"
"Evet, canını yakacağım." ses tonumdaki sertliğin inandırıcı olmadığını ben de oldukça iyi biliyordum ancak onun karşısındaki güçlü rolüm en fazla bu kadar oluyordu, "Eski genç ve aptal Sehun değilim, artık beni kandırmak o kadar kolay değil." lafımın üstüne gözleri kısıldı ve dudakları açılıp açılmamak konusunda bir yanılgıya düşse de nihayetinde kararını vererek bir kez daha sesini işitmemi sağladı.
"Radyonun sesini açabilir misin?"
"Bu seni konuşturacak mı?"
"Belki, kafamı dağıtacağı kesin en azından." koltuğa yaslanarak kafasını geriye attığında, reddetmenin yersiz olduğu düşüncesiyle radyoya uzandım ve sesini biraz arttırdıktan sonra kağıt ve kalemim ile birlikte ona geri döndüm, ayağını zemine sürterek elini çenesine yerleştirdi ve konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes aldı, "Do Kyungsoo'nun sana kim olduğunu anlatabileceğimi sanıyorsan fazlasıyla yanılıyorsun çünkü onun tam olarak kim olduğunu ben de biliyor sayılmam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
veda soruşturması
Fanfictionşeytanın yaptığı en müthiş hile dünyayı asla var olmadığına inandırmaktır