'Güzel de bir gül uğruna sunulmamışmıydı çirkinin kollarına. Gül müydü peki yüreğini kanatan yoksa dikenleri mi?
Güneş sıcaklığını lütüfkar bir şekilde sunmuştu genç kızın saçlarına. Gözlerini araladığında odanın içerisinde uçuşan minik toz tanecikleri bile rahatsız etmedi içini. Çünkü her sabah olduğu gibi yine mutlu uyandı ve bu mutluluğun tüm bedenini sarmaladığını iliklerine kadar hissetti. Keyifle gerinerek doğruldu yatağında.
Mina hayatı hep olumlu yönleriyle değerlendirmeyi amaç edinmişti kendine. Böylece kendini mutlu etmeyi başarıyor , karamsarlığı ruhuna yaklaştırmıyordu bile.
Halbuki bu gün yaşanacaklar onun tüm hayatını etkileyecek ve karamsar huzursuzluğu ruhuna yapıştıracaktı.
Olacaklardan habersiz ince bedenini sarmalayan ev elbiselerinden birini üzerine geçirip merdivenlere yöneldi.
Kahvaltı sofrasında gözleri diğer aile bireylerini aradı fakat takılmadı bu duruma. Biraz fazlaca odasında oyalanarak onları kaçırdığını düşündü.
Yardımcıları Emine ablasının sunduğu lezzetleri afiyetle midesine indirirken birden duyduğu sesler tüm huzurunu kaçırmaya yetti.O pek kıymetli portakal reçelinin tadını çıkaramadığı için yüzünü ekşiterek kalktı masadan ve giriş kapısına yöneldi.
Kapının önünde babasıyla hararetli bir konuşmanın ortasında olan adamla göz göze geldiği an anlamsızca ürperdi.
İçindeki tanışmışlık hissi ile kaşlarını çatıp bakışlarını adamın üzerinde gezdirdi.
Biraz da olsa ürkmüştü karşısındaki heybetli cüsseden. Belki de yüzündeki korkutucu ifade sol yanağında yer alan yara izinden kaynaklanıyordur diye düşündü fakat sonra bu düşüncesinden vazgeçti. Çünkü adamı asıl olarak tehlikeli kılan soğuk lacivert gözleriydi. Mina onlarla daha fazla temasta kalamadı.
Hemen ardından adamın görüntüsüyle birhayli örtüşen erkeksi sesini duydu ve istemdışı irkildi.
'Sizinle uzlaşmaya vardığımızı sanıyordum Ekrem Bey?''
Hiddetli bir çıkış yaptı genç adam.
Mina da aynı hiddetle karşılık vermek üzere dudaklarını aralamıştı ki birden kolunu kavrayan bir güç tarafından yandaki odaya sürüklendi. Annesiyle gözgöze geldiğinde bile içini saran öfke dinmemişti. ' O kim oluyor da bu evde bu tonla konuşabiliyor?'annesinin bakışlarını kaçırmasıyla işlerin daha tuhaf bir hal aldığını düşündü. 'Burda neler olduğu konusunda bir fikrin var mı anne!?''Mina bir süreliğine sessiz kalmanı ve babanın sana bir açıklama yapmasını beklemeni istiyorum canım'sıkıntıyla yanıtladı kızını. Hareketleri telaşlı ve kuşkulandırıcıydı fazlasıyla.
Neydi bu telaş! Bu adam kimdi ve neden bir bomba etkisi yaratmıştı sabahın rutin sessizliği içindeki evlerinde?
'Anne anlayamıyorum'sorgulayıcı bakışlarını ayırmadı kadından.
'Şu an ne söylüyorsam onu yap.Söz veriyorum sana kötü birşey olmasına izin vermeyeceğiz.'
Kötü bir şey!! Neden durup dururken başına kötü şeylerin gelebilme ihtimali doğmuştu ki bir anda?
Kafasında belki yüzlerce soru işareti ile odadan çıkan annesini takip etti kız. Biraz evvel hararetli bir konuşma içerisindeki beyler bir uzlaşmaya varmışçasına salona çekilmişlerdi.
Annesinin öfkesini gizleme çabası güderek adamların karşısına oturmasını izledi.
O ise öylece girişte kalmış , karşısındaki anlamsız üçlüyü gözlemliyordu.
Tüm bu gerginlik çok saçmaydı. Neler olduğunu hala kavrayamamıştı.
Uyanmamış olabilir miyim diye düşündü. Anın gerçekliğini ölçmek için , en az dikkat çekici yöntem olduğunu bilerek diline kontrolsüzce bir ısırık lütfetti. Fakat damağında kalan kan tadı onu bu salona gerçek hayata döndürdü tekrar.Genç adamı süzmeye başladı. Esmer çehresinde laciverte yakın koyu mavi gözleri ilk dikkat çeken ayrıntıydı.Ve yanağındaki belirgin iz.
Kaliteli olduğu herbir ayrıntısında göze çarpan takımıyla son derece erkeksi bir duruş sergiliyordu. O çekinmez tavırlarla adamı ölçerken adının seslenilmesiyle bir anda irkildi.
'Mina...Mina...' Ayla Hanım bir kaç denemeden sonra nihayet kızın dikkatini çekebilmişti. Yanındaki boş yere birkaç kez elini vurarak oturması için onu sessizce yönlendirdi.
Temkinli adımlarla ilerlerken üzerindeki yoğun bakışlardan fazlasıyla rahatsız olmuştu.
Salonda hoşnutsuz bakışlarını gezdirirken , annesinin parmaklarına yansıyan sinirine , babasını ter içinde bırakan gerginliğine ve karşısındaki adamın buz gibi , ruhunu zedeleyen bakışlarına bir anlam veremiyordu.
'Henüz onunla konuşma fırsatımız olmadı. Bizden haber bekleyin' Ekrem Bey güçlü bir tonla sessizliği bozdu.
'Peki. Sizden haber bekliyorum'kendinden beklenmeyen bir uysallıkla yerinden kalkarak karşısındaki adamın uzattığı eli sıktı.
Kapıdan çıkmak üzereydi ki birşey düşünürcesine duraksadı.
'Fazla uzun sürmesin. Sizin açıklamanızı tercih ederim ama mecbur kalırsam da bunu yapmaktan çekinmem'oldukça otoriter bir tonla son sözü söylerek çıkmıştı.
Ardında oldukça şaşkın ve öfkeli bir kız bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Romance'Güzel de bir gül uğruna sunulmamışmıydı çirkinin kollarına. Gül müydü peki yüreğini kanatan yoksa dikenleri mi?' Modern zamana uyarlanmış Güzel ve Çirkin'in hikayesi...