Yeni Bölüm;"tutunduğum şeyler bir bir korkularım oldu
korkularımı bulup kitlemedim
kendimi kitlemedim"
unuttukça korkularımı sürekli
tökezledim yoluma taş oluşlarıyla
unutmak mümkün değildi
hafiflemedi
unutmak mümkünleşemedi-
İçinde bulunduğum geceden, küçük odadan daha karanlık ve boğucu; rüya, düşünceler ve uyku karmasına benzer bir halden kendime gelişim çok ani olmuştu. Gözlerimi açıp tam olarak hangi zaman diliminde nerede bulunduğumu kavramaya çalıştım.
Ancak gözlerim karanlığa alıştıktan sonra neler olduğunu yavaş yavaş idrak etmeye başlamıştım. Yatak odamdaydım fakat kendimi uykudan uyanmış gibi değil de boyutlar arası bir yolculuğun tam ortasındayken sokak kedilerinin miyavlama sesi yüzünden bağlantım kopmuş ve geri dönmüş gibi hissediyordum. Midemde bir ağırlık ve ensemin altında basınç hakimdi. Nefes nefeseydim.
Yan dönüp yastığımın altına sıkıştırdığım telefonu çıkardım, kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki ellerim titrer gibi bir haldeydi. Gelen iki mesaja daha sonra bakmak üzere telefonu bıraktım ve biraz nefeslendim. Bu şekilde uyanmayalı kaç gün olmuştu acaba.
Gelenlerden biri Jongin'in iyi geceler mesajıydı. Sabah günaydın yazmak üzere yanıtsız bıraktım ve diğerine baktım.
"Sehun."
Yalnızca adımın yazılı olduğu mesaj balonuna bir süre baktıktan sonra yanıtlamadan yastığımın altına yerleştirdim telefonu. Yanlış görmüş olmayı diliyordum. Kendi adım kulaklarımda yaralarımın sahibinin sesiyle çınlarken uyumaya çalışmak aptalcaydı. Gecem, ben düşünmekten yok oluncaya kadar zehir oldu.
-
"Akşam yemeğe gidiyoruz değil mi?"
Telefonu kulağımda sabit tutmaya çalışırken hızlı adımlarla caddede yürüyordum. Jongin akşam planımız için aramıştı, onu daha fazla bekletmeden sorusunu yanıtladım. "Evet, şimdi Chanyeol'ün ofisine uğrayacağım. Çıktığımda ararım restoranda buluşuruz."
"Tamam, orada görüşürüz."
Telefonu cebime yerleştirip adımlarımı beni yormayacak bir hızda atmaya başladım. Aklımı kurcalayan şey beni evimden ofise kadar yürümeye itmişti. Aradan geçen bunca zaman sonra neden kendini hatırlatma gereği duyduğunu bilmiyordum, mesajına cevap vermediğim için içim içimi yiyordu fakat cevap verseydim bu kez gururum beni rahat bırakmayacaktı. Chanyeol'le konuşarak kafamdaki bu yükten kurtulabilmeyi umuyordum.
Ofisin bulunduğu binaya hızlı bir giriş yapıp basamak sayısını ezbere bildiğim merdivenleri tırmandım. Geleceğimi haber vermemiştim, Chanyeol'ün erken paydos verme alışkanlığı yoktu bu yüzden muhtemelen hala dava dosyalarıyla içli dışlıdır diye düşünmüştüm. Öyleydi de. Çelik kapının tokmağını iki kez vurdum, yarım dakika içerisinde kapıyı açmıştı fakat yüzünde hiç ummadığım bir ifade hakimdi.
Kapı açılıp karşısında beni gördüğünde yüzündeki tüm kaslar gevşeyip çenesi düşmüş gibi bir hal almıştı, rengi de bir o kadar soluktu. Beni beklemiyor oluşu her halinden belliydi ama haftanın yarısını geçirdiğim ofisine gelişim bu kadar anormal bir durum değildi. Eli hala kapının kolundayken kenara çekilerek içeri girmeme izin vermesini bekliyordum fakat tek değişen şey yüzündeki şok ifadesinin artışıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURT//Sekai
FanficÇift: Sekai/Kaihun bir şeyler oldu bazı şeyler güzel, belirsiz, zamansız. seyrettim sahnede oynanan bir oyunken hayatım çıkıp akışı değiştiremedim seyrettim oyunu yönetecek gücüm varken, oturup sahne perdelerinin alev alışını seyrettim bir kibrit...