Sabah kalktığımda kendimi odamda bulmuştum. Nasıl geldiğimi düşünürken, dün olanları hatırladım. Başta bunun bir rüya olmasını diledim fakat maalesef ki bunun imkansız olduğunu biliyordum. Biz öpüşmüştük. Söylenecek daha fazla şey yoktu. Bugün onun suratına nasıl bakacaktım? Hiçbir şey olmamış gibi mi? Bilmiyordum. Ne de olsa böyle şeyler yaşanmamış gibi davranmanın bir manası yoktu.
Yatağımdan kalktım ve terliklerimi giydim. Telefonuma baktığımda saatin on olduğunu fark ettim. Bugün Cumartesi'ydi ve Alaz büyük ihtimalle işe gitmiş olmalıydı. Yarım günlük mesaisi vardı. Birkaç saat kafamı toplamak ve ne yapacağımı düşünmek için çok iyi bir fırsattı.
Dün beni öpmüştü.
İnanamıyordum. Nasıl olmuştu hiç anlamıyordum. Tek bildiğim şey benimde bunu istediğimdi. İçimde bir yerde bunu istediğimi biliyordum. Kendimi de suçlayamazdım, o dünyada görebileceğim en nazik, en tatlı, en düzgün, en komik ve en beyefendi insanlardan biriydi. Böyle bir insanı hayatında kim istemezdi ki?
Kendimi utanmış ve sanki yanlış bir şey yapmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. İkimizin de bunu istediğinin farkındaydım fakat sadece, bazen yaptığımız şeylerden bin pişman olabiliyorduk. Bu bizim arkadaşlığımıza çok ciddi zararlar verebilirdi.
Bu bütün arkadaşlığımızın bitmesi için yeterli bir şeydi. İnsan arkadaşıyla öpüşür müydü? Ama suç sadece onda da değildi. Bende ona izin vermiştim, bu sebepten ötürü şimdi bu garip durumun içerisinden çıkmak bana da bir görev oluvermişti.
Telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj Alaz'dandı.
Alaz: Günaydın güzel prenses, nasılsınız?
Duru: Şunu demeyi keser misin?
Alaz: Sana prenses demeyi asla bırakmayacağımı biliyorsun.
Duru: Seni yok etmeme çok az kaldı, Alaz. Biraz daha prenses demeye devam edersen...
Alaz: Hayat kural tanımaz, prenses.
Duru: Senden nefret ediyorum.
Alaz: Dün öyle demiyordun, güzelim.
Yanaklarım kızarmıştı. Dünün bir şekilde önüme geleceği çok belliydi, fakat beklemiyordum yine de. Ne diyeceğimi bilemez hale gelmişken, o bir mesaj daha attı.
Alaz: Neyse ki, ben bugün kısa mesaideyim. Seni görmem için yalnızca birkaç saat kaldı. ;)
Duru: Aman, hiç gelme olur mu? Seni özlediğimi söyleyemeyeceğim.
Alaz: Bir gün bana tutulacaksın.
Duru: Hadi oradan, Alaz Güneş.
Alaz: Bana ismim ve soy ismimle hitap etmek yerine güzel bir takma isim bulsan nasıl olur?
Duru: Ne bekliyorsun?
Alaz: Bilmiyorum, daha klas bir şey.
Duru: İyi o zaman absürt Alaz, sen git ve işini yap.
Alaz: Absürt mü?
Alaz: İyi.
Alaz: Hiç yoktan iyidir.
Alaz: Hiç değilse beni özlediğini söyleseydin bari.
Alaz: Tamam ya.
Alaz: Sana da iyi günler, prenses.
Telefonumu gülümseyerek kapattım. Şen şakrak bir insanın hayatımda olmasından çok memnundum. Beni çok fazlasıyla mutlu ediyordu. Dün olanları bir kenara bırakıp bugüne odaklanmalıydım. Şu sözde flört hayatımın tamamen beni ele geçirmesine izin vermemeliydim.