Bölüm 7

6 2 0
                                    

Gözlerimi televizyon sesiyle araladığımda babam mahcup bir şekilde bana dönüp "Kusura bakma. Uyandırmak istememiştim" dedi. Bir şey söylemeden kalkıp banyoya gittim. Sabah erkenden kalkar, evin içinde dolanırdı. Bu benim işime geliyordu. Böylece işe geç kalma riskim ortadan kalkıyordu. Dişlerimi fırçalarken bir yandan da uzayan sakallarıma bakıyordum. Saçlarım dağınık bir şekilde aynada bana bakarken berbere gitmem gerektiğini fark ettim.

Üstümü usulca giyindikten sonra oturma odasına geçtim. "Ben çıkıyorum baba. Bir şeye ihtiyacın olursa beni ara. İzin alıp gelirim" dedim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirirken kapıya gelmiş, sevecen bakışlarla beni izliyordu. "Kolay gelsin" dedi gülümseyerek. Evden dışarı adım attığımda yine aynı huzursuzlukla arabama kadar yürüdüm. Tüm günü tek başına geçirmesi içime sinmiyordu ancak o günkü konuşmadan sonra ne yapmak istiyorsa yapmasına izin verecektim. Onu kaybetmekten ölesiye korkuyordum. Ama mutsuz bir şekilde öldüğünü bilmek çok daha acı verirdi.

İş yerine gitmeden önce köşedeki bayiye uğrayıp dergi satın aldım. Bilim üzerine gelişmeleri kaleme alan dergiyi geçtiğimiz yıllarda sıklıkla takip eder, her sayısını büyük bir ilgi ve merakla takip ederdim. Geçen senenin kasım aylarında dergide yayınlanması için bir yazı teslim etmiştim. Derginin o sayısını hala çekmecemde tutuyordum. Büfeden çıkarken dergiyi karıştırmaya başlamıştım bile. Arabaya binip dergiyi yan koltuğa fırlattım. Emniyet kemerimi takıp yola çıktım.

Şirketin kapısından adım attığımda herkes aceleyle oradan oraya koşturuyor, ikinci kattan bağırma sesleri geliyordu. Koşar adımlarla ofise çıktım. Yüksel Bey öfkeyle bilgisayarlardan birinin başına geçmişti ve gerisinde duran adama bir şeyler anlatmak istermişçesine eliyle bilgisayar ekranına vuruyordu. Başını kaldırıp beni görünce "Odama geçin Merih Bey" dedi. İtiraz etmeden odasına geçip beklemeye koyuldum.

Beş dakika sonra kapıdan üç adam daha girdi. İkisini tanıyordum. İlaç şirketindeki adamlardandı. Diğerini daha önce görmemiştim. Yüksel Bey koltuğuna oturup gergin bir şekilde bedenini masaya doğru verdi. "Birisi ilaç şirketinin IP adresini kopyalayarak çeşitli belgelerin yerini değiştirmiş. Ekibi bunun için sıkı bir şekilde organize ettim ancak bu konuda en fazla bilgiye sahip kişi sensin. O yüzden buradayız." Gözlerimle diğer adamları süzüyor, o günkü sevecenliklerinin yerini öfkenin aldığını görebiliyordum.

Kendimi sakin bir şekilde ifade etmeye çalışarak "Normal" dedim. Odadaki herkes şaşkınlıkla bana döndü. "Bilgisayarlarınıza giren virüs hakkında sizlerle konuşmuştum. Hatırlarsınız. Ancak bir daha giremez dememiştim. Farklı yöntemler denemiş olabilirler. Her güvenlik sisteminin zafiyetleri vardır. Biz kendi sistemimizde bunları minimalize etmeye çalıştık ancak biz ne kadar güçlüysek bu işi yapanlar da o kadar güçlü."

"Güçlü olmaları beni ilgilendirmiyor Merih Bey. Sistemin iki günde bir kontrol edildiğini söylemiştiniz."

"Ediliyor. Ancak sizin daha önce denediğiniz güvenlik sistemi de aynı işlevleri görüyordu ama virüsü engelleyemedi. Bilgisayarınıza giren şahıs ya da şahıslar bilgilerinizi çalmamış. Bunun için zaman kolluyor olmalılar."

Odada kısa süreli sessizlik oldu. Sözlerimle onları ikna etmiş gibiydim. İçlerinden biri derin bir iç çekerek "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Sistemi kıran bendim ve kısa bir süreliğine toparlamak zorundaydım. Bir haftalık süreç içinde kontrolsüzce davranmıştım. Şimdiyse bedelini ödüyordum. "Ekibimin sekiz aydır üzerinde çalıştığı bir yazılım var. Şu anki haliyle elbette eksik ancak sistemi kısa süreliğine koruyacağına eminim."

"Kısa süre?" Yüksel Bey alaycı bir şekilde güldü. "Bu beyefendiler kısa süreliğine korunmak istemiyorlar Merih."

Sessizce başımı salladım. "Daha fazla yayılmalarına izin vermemiş oluruz. Kısa süreli zamanda da sisteminizi güçlendirmeye çalışırız. Emin olun ekibim bu konuda güvenilirdir."

KARANLIĞIN ELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin