Kendimi berbat hissediyordum. Bu olayların üzerinden üç gün geçmişti. Hepimiz eşyalarımızı toplayıp dönmeye hazırlanıyorduk. Daha fazla kalma şansımız vardı elbette! Fakat Alaz Bey'in bana bile söyleyemediği Simge'yle alakalı nedenlerden dolayı dönüyorduk.
Neden böyle olmuştu ki? Ben bu kadar güvenilmez miydim?
Hayır kesinlikle değildim. Ben çok güvenilir bir insandım ve buna canı gönülden inanıyordum. Sorun tamamen Alaz'a aitti. Aradan üç gün geçmişti ve üç gündür bunların hiçbiri yaşanmamış gibi davranmaktan başka bir şey yapmıyorduk. Zaten tatilimi de kendi kendime zehir etmiştim, asla dışarı çıkmıyordum.
Alaz da hiçbir şey olmamış gibi davranmakta bir numara olduğu için, onun için bu durum asla sıkıntı değildi. Ne olduysa, gerçekten anlatmak istemediği bir şey olmalıydı. Fakat benimle hayatını paylaşmak isteyen birinin böyle bir şeylerini saklaması, çok içler acısıydı.
Kendimi sorgulamama neden olan bu düşüncelerden acilen vazgeçmeliydim. Sonuçta ben kendimi biliyordum, nasıl biri olduğumun farkındaydım. Herkes bir acayipti zaten! Ama bu kadar güvensizlik benim için çok fazlaydı. Her Alaz ile yakınlaştığımda, başıma böyle aptalca şeylerin gelmesinden artık bıkmış ve usanmış bir durumdaydım. Ama maalesef aramızda öyle bir çekim vardı ki, çoğu zaman uzak bile kalamıyorduk birbirimizden.
Elanur üstünü çoktan giyinmişti. Siyah, omuzlarına gelen düz saçları onu yeterince güzel gösterirken, koyu yeşil mat bir büstiyer ve altına da kot şort giymişti. Gördüğüm en güzel ve havalı kız olduğuna yemin edebilirdim. O ışık saçan taraf oluyordu. Kişiliği de, kendisi de çok güzel bir insandı.
Emre çok şanslı bir insandı. Onun gibi bir kızla olma şansı vardı.
"Hadi kanka, ben hazırım. Sen de hazırlan, bizi bekliyorlar." dediğinde başımı olumlu yönde sallayıp iç çektim. Onu onayladığımda odadan çıktı ve kapıyı kapattı.
Yine odada kendi düşüncelerimle yalnız kalmıştım.
Anlamıyordum. Nasıl oluyordu da her şey hızlıca gelişip sonra hızlıca bozuluyordu? Nasıl ben bu kadar saf olabilmiştim. Elbette öpüşmelerimiz bir anlam ifade etmiyordu. Onun aklı fikri hala Simge'deydi. Ben ne yapabilirdim ki? Bu hikayede yan karakterdim sadece. Alaz, benim gibi birine aşık olamazdı.
Yine de, umutlanmıştım. Emre'nin söyledikleri, beni fazla umutlandırmıştı ve iyi hissettirmişti. Öpücük beni çok değerli hissettirmişti. Fakat o kadardı. Aptallığıma sinirlendim. Ama Alaz'a da sinirliydim. Çünkü beni gerçekten kullanılıp atılmış gibi hissettirmişti. Bana her yaklaşmaya çalıştığında artık onu geri itiyordum. Çünkü daha fazla hayal kırıklığına uğramak istemiyordum. Zaten yeteri kadar uğramıştım.
Her zamanki doğal makyajımı yaptıktan sonra üstüme siyah, uzun kollu ve yarım bir sweat geçirdim. Altıma da siyah bol bir eşofman. Saçlarımı tepeden topladım, bir değişiklik olmasını istedim. Sarı renkli, yansıyan bir güneş gözlüğü taktım. Kendimi yeteri kadar güzel hissetmesem de, zaten buna ne gücüm ne de mecalim vardı.
Kapıyı açtığımda karşımda Alaz'ı görünce iki adım geriye afalladım. Karşımda bir anda onu görmeyi beklemiyordum. Ama hala çok yakındık. Bir kaç saniye öyle durduk fakat rahatsız olduğum için birkaç adım daha geri gidip ondan uzaklaştım.
"Burada ne yapıyorsun?" diye sorduğumda yüzünde bana karşı pek olmayan bir tavır oluştu. Kafa karışıklığı? Ciddiyet? Anlam veremediğim bir bakıştı. Alışık olmadığım ve beni oldukça rahatsız eden bir bakış.
"İşinin bir türlü bitmemesi üzerine Elanur seni çağırmam için beni gönderdi." dedi ve beni süzdü. Yüzünde tatmin bir bakış belirdi ama gördüğü şeyden hoşlanıp hoşlanmadığını söylemedi. Söylese ağzının payını alırdı zaten.