"Bırak beni"
"Bırak lan onu"
" Hoşçakal Ulaşçım "
Ve patlayan silah sesi, çığlıklar...Ben ölüyorum düşüncesiyle gözlerimi kapatmış ve yere çökmüştüm. İnsanların seslerini duyuyordum. Zehranın, Cemrenin, Selinin. Bidakka ya. Ben şuan ölüyosam ellerimin uyuşması, yorulmam gerekmiyor mu. Ama herkesin sesini duyuyo, ve ellerimi hissediyordum. Ulaşım nerdeydi peki. Ölüyordumda insanların sesini mi duyuyordum. Öyle olsa bile ulaşım yoktu.
"Deniz deniz iyimisin"
"Deniz kendine gel"
"Denizz"
Kızların yanımda ağlayan seslerini duyunca şoktan çıkıp etrafıma bakındım. Biryerimden kan akmıyordu, yani ölmemiştim. Koşarak yanıma gelen ve diz çöken selim, bora konuşmaya başladı.
"Deniz, deniz"
"Deniz iyimisin"
Konuştum ama iyi olduğum söylenemezdi.
"U-ulaş nerde"
Çocuklar hemen arkasına baktılar.
Ulaş sekerek bir adım attığında yere diz çöktü.
Hemen kalkıp yüzünü ellerim arasına aldım.
"U-ulaş Ulaş noldu, iyimisin"
Zorla gülünseyip avcumun içini öptü. Ve biryeri gösterdi. Oraya baktığımda kalbim çıktı yerinden. Zaman durdu. Nasıl olurdu böyle bişey. Nolacaktı şimdi. Ulaş, ulaş karnından vurulmuştu!
"Ulaaşş Ulaş, nasıl ya, iyimisin, çabuk ambulansı arayin. Hadi selim ara şunu."
Ulaş zar zor konuştu.
"D-deniz, sakin ol, bişey yok..."
Zar zor konuşuyordu. Sesi kısıktı. Bu benim ulaşım değildi.
Konuşmaya devam etti.
"Sen iyimisin. O şe-şerefsiz bişey yapmadı dimi sa-sana"
O an ona sarılıp hiç bırakmamak istedim. Kalbimi ellerine vermek, onu sıkıca tutuşunu izlemek istedim. Bu halde bile beni düşünüyodu.
"U-ulaş saçmalama. Ben önemli değilim. Ağrın varmı. Çok acıyomu. Tabi acıyodur. Çokmu derinki, sıyırıp mı geçti acaba"
Ulaş zorla tebessüm edip yere yığıldı.
"ULAAAAAAŞŞŞ"
Gözleri kapanınca kaybettim kendimi. Ayaklanıp sağa sola bağırmaya başladım.
"SELİM, SELİM ARADINMI AMBULANSI NERDE KALDILAR YA NERDELERRR."
Böyle bağırırken selimşn yakasından tutmuştum. Bora ve bizim kızlardan bazıları ulaşın yanına çökmüş onu uyanık tutmaya çalışıyolardı.
"Deniz sakin ol geliyorlar."
"SAKİN Mi OLIYM. SAKİN Mİ OLIYM. NASIL ANLAT NASIL"
Gidip ulaşın yanına çöktüm. Yanağını okşarken konuşuyordum.
"Ulaş. Ulaşım. Uyanıcaksın, mutlu olucaz. Bidaha olmıycak bunlar tamammı. Bidaha seni üzmicem. Nolur uyan nolur"
Dışarıdan küçük bi çocuk gibi göründüğümü biliyordum ama yerde yatan benim sevgilimdi. Benim olandı. Benim aşkımdı. Karanlığımdı. Ama ordaki tek ışıktı.
Bu arada aklıma gelmeyen soruyu sordum.
"O - o piç adam nerde. Ha nerde. Öldürücem onu."
Bora kafasıyla biryeri işaret edince o tarafa döndüm.
Gerizekalı piç kendini vurmuştu. Onu ben öldürecektim. Kalkıp yanına gittim ve tekme atmaya başladım.
"Lan piç, aptal, salak herif. Sen kimsin benim sevgilime dokunuyosun ha kimsin sen."
Selim ve bora beni çekmeye çalışıyolardı. Kızlar yapma,etme diye bağrışıyolardı. Ama gelen ambulansla onların çığlıkları ve benim piç dövme işim yarım kaldı.
Hemen koşup Ulaşı aldıkları sedyeyle ambulansa bindim. Diğerleri arabayla geliyolardı. Ulaşa çeşitli şeyler bağladıktan sonra lanet monitörde Ulaşın kalp atışlarını duydum. Onun kalbi bu monitöre sığmazdıki. Dolar taşardı. Ama şimdi o kadar azdıki sesi. Ama onun kalp atışları umudumdu. Küçükte olsa... Umudumdu.
"Bi-bişiy olmicak dimi." diye sordum ambulanstaki görevliye.
"Bilemiyoruz, durumu ağır görünüyo. Herşeye hazırlıklı olun."
"He tam-..., ne dedin sen"
Kendimi alacağım şuan durumu iyi yakın zamand iyileşir cevabına o kadar hazırlamıştımki. Ulaş ölebilirmiydi yani. Yoo. Hayır hayır saçma. Ulaş ölemez. Ölse bile onu benden ayırmam. Gidemez o. Heep benim yanımda olacak.
"Hanımefendi biliyoruz çok zor ama hazırlayın kendinizi"
Dedi görevli elinde adını bilmediğim aletlerle ulaşa bişey yaparken.
"Hazırlayamam" dediğimde ikiside bana -Ne diyo bu mal- bakışları atmaya başladılar.
"Çünkü o ölmiycek. Siz yapamasanız onu ölüme bıraksanız bile ben bırakmıycam. Tamammı"
İkiside bişey demeden önlerine döndüler. Zaten hastaneye gelmiştik. Sedyeyle peşlerinden giderken bora konuştu.
"Sanem teyzelere haber verdim. Bülent amcayla geliyolar."
"Onlar kim" dedim boraya bakarak
"Ulaşın annesi,babası"
Bi an sanki dahada düşebilecekmiş gibi yzüm düştü.
Ama Ulaş beni daha annesiyle babasıyla tanıştırıcaktı. Beni seveceklerdi. İstemeye geleceklerdi. Ben ulaşın kahvesine evdeki tüm baharatlardan dolduracaktım. Oda bana "oldumu şimdi mavim" diyecekti. Daha yaşayacak çok şeyimiz vardu bizim. Onu bırakamazdım. Aşıktım ona. Seviyordum. O yüzden ölemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzluğum
JugendliteraturGerçekten şu dört ay içinde onun o mavi gözleri sonsuzluğum olmuştu.O gözlere bakınca kayboluyordum. Sen Deniz, sen benim mavim, sonsuzluğumsun... 'Sonsuza kadar birlikte yaşayalım mı? Mutlu sonumuz değil mutlu sonsuzumuz olsun. Gözlerinin mavisi be...