*Multimediadan Besna'ya bakabilirsiniz.Yorumlarınız,votelerınız ve okumaya değer gördüğünüz için teşekkür ederim :)
Acımasızca kavradığım,sıcağın elimi esir almasına izin verdiğim plastik bardaktan yorgun hareketlerle elimi çektim.Canım artık es geçemeyeceğim,içimdeki karanlığı bastıramayacak kadar yanmaya başlamıştı.Fiziksel acı sorun değildi,en azından bir yerde bitecek,sonu gelecek diye kendimi teselli edebiliyordum.Peki ya ruhumun kırgınlığı?Asla bitmeyeceğim,asla mutlu olamayacaksın der gibi gitmiyor,tapusunu kalbime kazıyordu.
Kantindeki çoğu bakışın açık odak noktasıydım.Besna Altındağ;okula geleli daha iki ay olmamışken ikinci kez dedikodulara ve eleştirel bakışlara maruz kalıyordu.Ama bu seferki suçlamalar atarlı köylü kız derecesinde masum değildi.Bu sefer ki bakışlar,beni bu okuldan ve öğrencilerinden dibine kadar nefret etmemi sağlayabilecek cinstendi.Tuna Gürmen’in ihtiyaçları için kullandığı,göründüğünün aksine tam bir kaşar olan basit bir köylü kızı
‘’Sıkma canını artık,yanlış anlaşılmalar eninde sonunda düzelir,bakma bu boş beyinlilere.Bu dedikoduyu kim yaydıysa kısır kalacak,benim beddualarım tutar’’ dedi ve ince kaşlarını kırgınlıkla kırıştırarak çenemden tutup gözlerine bakmaya zorladı Barkın.Tam anlamıyla bir erkek bakış açısıyla yargılıyordu.Ona göre basitti ama bir kıza göre tüm okulda adının orospuya-adını dahi söylerken rahatsız oluyorum- çıkarılması basit bir şey değildi.Nasıl bir okuldu burası?Süslemeli kataloglar,güçlü bilgilendirmeler ve yüksek üniversite başarısının arkasında berbat bir ortam yatıyordu.
Yüzüme konuşmak yerine arkamdan fısıldamayı tercih eden kızların bazılarından ‘çocuğu depoya atmayı biliyor tabi,böyle saf durduğuna bakmayın’ yada ‘kesinlikle kendini kullandırıyordur,şuna bak Tuna bununla niye ilgilensin’ sözlerini duymuştum.Tamam,Tuna’yı bana uygun görememelerine veya bu konu hakkında konuşmalarına diyecek bir şeyim yoktu ama depoda kilitli kalmamızı ve salona geri dönemememizi farklı şeyler yapmamıza yorumlamaları kesinlikle akla mantığa sığmıyordu.Bunların hepsini sabah Barkın’ın ağzından,iğneler bakışların anlamını çözmeye çalışırken duymuş ,yerin bin kat dibine girmek istemiştim.Her ne kadar Barkın’ın bana anlattıkları kırılmamam için indirgenmiş ve azaltılmış olsalar da acısında bir değişiklik yaratmamıştı.
‘’Buna gerçekten inanıyor musun,unutacaklar mı?’’ dediğimde sesimin duygusuzluğu kalabalık ve gürültülü kantin ortamına karışıp gitti.Ne tepki verecek gücüm,ne de söyleyebilecek bir tek sözüm vardı.İnsanların gözünde bu kadar düşmek,düşünme yetinizi kapatacak güce sahipti.Hiçbir şey hissetmiyordum.Boştum,tamamen en dibime kadar boştum.
‘’Öyle olmadığını anlayacaklar Besna, seni böyle görmeye gerçekten dayanamıyorum’’ demesiyle yorgun bakışlarımı kalabalıktan ayırıp tekrar Barkın’a doğru çevirdim.Benim için endişelendiğini mimiklerinden anlıyordum.Sabahtan beri susmuş,benden beklenmeyecek bir hareketle konuşanlara boş boş bakıyordum.Geçecek miydi? Bu okulda rahat bir nefes alabilecek,İstanbul’a geldiğime,tek bir güne lanet etmeden geçirebilecek miydim?
‘’Teşekkür ederim,gerçekten yanımda olmana teşekkür ederim’’ dedim ve belki de o an söylenebilecek en alakasız sözü söyleyip gürültüyle sandalyeyi ittirdim,eteğimi düzelterek yerimden kalktım.Kantinden çıkıp koridora çıktığımda beni yutacakmış gibi gelen kalabalığın yüzünde tek tek bakışlarımı gezdirdim.İnsanların gözünde başarılı,güçlü kız olarak görülmeye alışmışken,şuan çoğu öğrencinin gözünde basit,yükselmek için bir çocuğu kullanan basit bir kızdım.İçimden büyük bir nefretle Tuna’yı suçladım.Eğer herkesin ortasında gönüllü olmasaydı,kalabalığın gözüne bizi bu kadar batırmasaydı sorunsuz bir gece geçirebilirdim.Tam her şey düzeldi derken,tabuların tekrar yıkılmamasını sağlayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BESNA
أدب نسائي"Burs" Fransızca kökenli, 4 harfli ve dilimize yakın yıllarda girmiş yabancı bir kelime. Ne kadar masum ve basit duruyor değil mi? Ama şöyle bir sorunumuz var ki, eğer bu kelimeyi basite indirger 'aman be ne varmış bir burst...