(Medya-Tolga Karavaris)
Arkamdan gelen gür ve erkeksi sese döndüğümde arkamda Birkan duruyordu. Evet hayatında kimseden korkmayan ben Ada Gündoğdu en yakın arkadaşımın,yani Betül'ün sevgilisi Birkan'dan korkuyordum. Birkan beni kendi kız kardeşi gibi sever ve korurdu. 3 büyük adımda yanıma geldi ve kolumu o çocugun elinden kurtardı.
"Ne işin var lan senin burda?"
Birkan bu çocuğu tanıyormuydu? Yapma bee..!
"Çok ayıp Birkan yeni okul arkadaşına böylemi davranıyorsun?"Olamaz bu çocuk birde bizim okulda okuyordu! Daha daha neler.!
"Bana bak Tolga Karavaris bu okulda okuyacaksan oku ama Ada'dan ve çevremden uzak duracaksın."
İkisi karşılıklı konuşurken benim gözlerim Birkan ve Tolga'nın arasında mekik dokuyordu.
Birkan neden böyle söyledi? Off kafan karıştı bee.
"Kiminle takılıp kiminle konuşucağımı sana sorduğumu hatırlamıyorum Birkan Erbaş"
Birkan'ın gözündeki sinir yetmezmiş gibi dahada arttı. Tolga'ya birşey demeden beni kolumdan çekti ve okula doğru sürüklemeye başladı. Okuldan içeri girdiğimizde beni kenara çekti ve sinirden koyulaşmış yeşil gözlerini bana çevirdi.
"Tolga'yla birdaha konuşmıyacaksın!"
Karşısında duvara sinmiştim. Cevap veremicegimi anlayınca kafamı olumlu anlamda aşşağı yukarı salladım.
"Bak bacım,Tolga çok tehlikeli biri. Eğer ondan uzar durmassan sana zarar verebilir."
Burdan hemen gitmem gerek. O yüzden " tamam " dedim ve koşar adımlarla sınıfa çıktım.
Sınıfa girdiğimde mevlüde sıraya yatmış buse saçlarını okşuyordu. Beni farkeden Betül ve Ayşe yanıma geldi.
"Nabtın hallettinmi küçük işini?"
Küçük derken vurgu yapmıştı. Bu Betül'de az değil varyaa.
"Hallettim hallettim. Mevlüde nasıl?"
Ayşe,Betül'e baktı sonra bana dönüp cevap verdi.
"Daha iyi biraz başı ağrıyormuş. Bide nasıl karşı koyamadım diye kendine kızıp duruyor." Mevlüde karşı taraftan hicbir zaman dayak yemeyi kendine yediremezdi. Ha birde bu karşı taraf Yeliz ise.
"Dur ben bi bakıyım." dedim ve Mevlüde'nin sırasına doğru yürümeye başladım.
Yüzündeki kanlar temizlenmiş, dağılan saçları özenle balık sırtı örülmüştü. Üstünü değiştirmiş beden salonunda, giyinme dolabindaki kıyafetlerini giymişti. Yanına oturanın ben olduğumu görünce kafasını kaldırıp bana baktı.
Yaraları şimdi daha net görünüyordu. Dudağı patlamış, kaşındada hafif bir yara vardı. Yüzününde belirli yerlerinde tırnak izleri vardı.
"Tamam kızım takma kafana. Sana yaptıklarının 10 katını ben ona yaptım." yüzündeki sinsi gülümsemeyi gördüğümde az da olsa kendine geldiğinin kanıtıydı.
Mevlüde bişey demeden cebimden bir miktar para çıkardım. Betül ve Ayşeye uzattım.
"Kantine inin bikaç yiyecek bişey alın Mevlüde hap içicek."
"Ama-" tam itiraz edicektiki Buse sözünü kesti.
"Aması falan yok Mevlüde o hap içilecek! Ağrı çekmeye meraklımısın kızım?" Biz bunları konuşurken bizi dinleyen Betül ve Ayşe'ye başımla gitmeleri için işaret verdim.
Ben Sibel'in işini bitirmeye çalışırken ilk 4 ders gitmişti zaten.
Mevlüde'ye döndüm birazda olsa içini rahatlatmak için konuşmaya başladım.
"Çok sinirlisin biliyorum. Ama ben senin yerine aldım hıncını. Hoş Tolga gelmeseydi elimde kalacaktı ama..." son cümleyi daha çok kendime ithafen söylemiştim ama demekki Buse ve Mevlüde'de duydu.
Yoksa yüzüme öküzün trene baktığı gibi bakmazlardı. Buse merak ettiği soruyu en sonunda ortaya attı.
"Kızım Tolga kim?" yav birşeyide merak etmeyin kızım götünüz çıkıcak sanki.
"Bilmiyorum." dedim gayet sert ve soğuk sesimle.
Onlar cevap vermeye kalmadan Ayşe ve Betül sınıfa girdiler. Betül poşeti ortamıza koyarken gülerek konuştu.
"Alın bakalım kızlar sıcak sıcak tostlar geldi." Dedi gayet neşeli çıkan sesiyle.
"Kızlar ama bakın ben gerçekten aç değilim." Mevlüde itiraz etsede ben ona yandan bir bakış atınca susmak zorunda kaldı. Mevlüde'de tostunu bitirince çantadan çıkardığım ağrı kesiciyi ona uzattım.
Biz bunları yaparken meşhur kimyacımız Kalender Aslan Işık içeri girdi. Bütün sınıf ayağa kalktı. Hocamız bize el işaretiyle oturmamızı gerektiğini gösterdi. Tam oturmuştuk ki kapı tıklandı ve içeriye biri girdi.
Ama...ama bu oydu.
Ben Sibel'le kavga ederken bizi ayıran çocuktu. Bu Tolga'ydı.
"Gel Tolga geç tahtaya bize kendini tanıt." Öğretmenimiz komutla Tolga tahtanın önüne geçti ve konuşmasına başladı.
"Ben Tolga KARAVARİS." Şu anda duruşu ve karizmatsıyla sınıfın bütün kızlarını kendine hayran bırakıyordu. Ama bilin bakalım kim hariç? Ah tabikide ben.
Ben sadece en arkadan boş gözlerle Tolga'ydı izliyordum.
"18 yaşındayım." 18 mi? O zaman bir sene sınıfta kaldı yada geç yazıldı?
"Sanane Ada çocuğun derdi senimi gerdi acaba?" Hah bende iç sesim nerde diyordum.
Tolga sınıfa bir göz attı. En arka sırada beni görünce yüzünde çarpık bir gülümseme peydah oldu. Ardından konuşmasına devam etti.
"Bazılarının 18 yaşındaysa nasıl 11. Sınıf oluyor diyorsunuz. Bazı sorunlarda dolayı okuluma 1 yıl ara vermek zorunda kaldım."Acaba hangi sorunlardan dolayı okula gelmediki?
"Ada sanane! Çocukla ilgilenmiyorum tavırlarındasın ama bakıyorum da çok merak ettin."
Allah'ım bu nasıl bir iç ses? Kimin tarafında belli değil lan.
"Tamam Tolga boş biryere geç otur."
Öğretmenimiz in komutuyla benim oturduğum sıraya doğru yürümeye başladı.Allahım nolur yanıma oturmasın nolur. Vee evet tahmin ettiğiniz gibi tamda yanıma gelip oturdu. Sınıftaki kızların şuanda benim yerimde olmak için neler yapabileceğini çok iyi biliyorum. Bu yüzden bana öldürücü bakışlarını atmakla meşguller. Ben Tolga'ya bakmasamda bana baktığını az çok tahmin edebiliyorum. Teneffüs zili çalınca sıradan çıkıp gidecekken kolumu tutup durması sağladı.
"Bana okulu gezdirirmisin?" Tam ağzımı açmış cevap verecekken bizim kaşar Yeliz yanımıza geldi.
"İstersen okulu sana ben gezdirebilirim?" Şu kızın ağzına biri çarpsın yoksa ben bu işi zevkle yapıcam.
Tolga sol elinin işaret parmağıyla beni gösterdi ve,
"Sen gezdirsen daha iyi olur aslında." Dedi. Yeliz yanımızdan göt olmuş bir şekilde ayrıldı birsey demeden sınıftan çıktım. Kapıdan çıktığımda Emre yanıma gelip kolunu omzuma attı, sol yanagımdan bir makas aldı.Yapma böyle çocuk. Sen böyle yapınca ben ölüyorum gibi oluyor.
Emre'yle 9. Sınıfta tanıştık. 3 senedir de arkadaşız. O beni sadece arkadaşı olarak görüyor ama ben onu arkadaşlıktanda öte görüyorum.
"Naber fıstık." Şu anda kalbimin sesini duymuyor. Ben onu delice severken o beni sadece arkadaşı olarak görüyor. Bu benim için hayatımdaki en acı şey.
"Yeni biri geldi sınıfa ona okulu gezdiricem."
Emre bakışlarını kaşlarını çatarak Tolga'ya yönlendirdi."Sen kimsin koçum?" Ben Tolga ne diyecek diye bakarken o hiç oralı bile olmadan soğuk bir sesle "Tolga" Dedi. Ortamdaki bu soğuk havayı dağıtmam gerektiğini anladım ve hemen lafa girdim.
"Tolga hadi biz gidelim. Emre sende kırolaşma koçum felan one öyle. " Emre'nin cevap vermesine izin vermeden Tolga'ydı kolundan tutup peşimden sürüklemeye başladım.
*****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRA
Teen Fiction"Artık bizden bi yol olmaz." İşte bizi bağlayan o çürük ipleride bu sözcüklerle koparmıştı. *** Siz hiç bir ateşin sizi yakacağını bile bile onun üstüne gittinizmi? İşte benim şu zamanlarda sıkça yaptığım şeydi bu. Aşkın beni yakacağını bile bile h...