BÖLÜM7/ DİRENİŞ•
Umut; Yangından sağ çıkan bir tek fidan gibi. Geleceğe kol kanat geren, tüm beklentinin zayıf bedenine yüklenişi.
Bazen, size derin derin nefes aldıracak şeyler vardır. İçinizde ama nerede olduğunu ne siz, ne de o hissiyat biliyor. Sadece kalbinizin ritmini bozan, vuruşları kulaklarınızda hissettiğiniz bir hissiyat. Kimine göre aşk, kimine göre korku, kimine göre haz. Bana göre nedir bilmem. Belki pişmanlıktır, belki de korku. Güzel bir duygu olmadığı kesindir. Gerçi güzel bir duygu değil de kalıcı bir duygu mu demeli? Hangi duygu kalıcıdır ki? Aşk mı? Korku mu? Pişmanlık mı?
Bana göre pişmanlıktır. Kalpte yeri daimdir, yükü ağırdır. Kaldıramaz her yürek, her insan. Titreyen bedenlerdeki ürkek yürekler, milyonlarca insandan birinin ölümü kadar gereksiz ve naif. Ben bu dünyadan yok olsam, bu dünyaya tek yararım toprakta çürüyen bedenim, hayvanlara yem olacak. Öyleyse ruhum, söyle, bedenimi böylesine titreten bu hissiyattan kendini arındıramayacak kadar aciz misin?
Birine acıdığın için üzüntüyle yüreğini burkarsın, kendi yüreğin en dibe batmış, umurunda mıdır?
Kendini bir kaç kelime ile anlat derler ya hep, bana kalırsa ben karamsar ruhlu, acınasıyım. Kendi kendime anlattığım ruhum benim günlüğümse, acılarım benim mürekkebi bitmek bilmeyen kalemimdir. Korkum, yıpranmış sayfalar; kederim, silinmiş ama izi kalanlardır.
"Gitmek istiyor musun sahiden?" diyerek daldığım düşüncelerimden sıyırdı beni. İstiyordum elbette. Kaçmak istiyordum her şeyden. Tanımak istemiyordum kimseyi, zaman öldürmek istemiyordum. Hiç ayak basmadığım yerlerde sırra kadem basmak istiyordum. Sade bir hayat, içimdeki bu her şeyden bıkmışlık hissini(?) arındırmak, bir sahil kenarında tek derdimin bedenime yapışan ıslak kumları temizlemek olsun istiyordum. Gökyüzüne bakmak, güneşin gözlerimden yaşlar akıtmasına sebep olmasına rağmen yine de gökyüzü diye tutturmak istiyordum.
İşaret parmağımı sol göğsünün üstüne bastırdım. "Vicdan, her insanda vardır. Kalbinin derinliklerinde bir acıma duygusunun olduğunu biliyorum. Senin yanında cehennemi yaşamak yerine ölmeyi tercih ederim. Dediğin gibi ya donarak ya da vahşice bir hayvana yem edilerek. En azından mücadele vererek öleceğim."
Göğsüne bastırdığım parmağımı geri çekmek istedim ancak bileğimden tuttu.
"Korkularınla baş etmek için çıktığın bu yolda kendini tanımıyorsun. Karanlık mı daha korkunç gözünde, yoksa kapalı bir alanda kalmak mı? Sen korkularını bile bilmiyorsun. Sanırım sana yapılacak en büyük kötülük seni karanlık bir odada tutsak bırakmaktır. Bunu ben yapmıyorum, kendin gidiyorsun Aden."
Bileğimi bırakması için kolumu salladım. İçimdeki cesaret ile çıkacağım bu yolda korku beni ayakta tutacak en büyük etkendi.
"Babanın böyle bir şey yapmadığına kendini inandırmak mı istiyorsun? Gerçeklerden kaçamazsın. Benim yanım değil, burası dışında her yer sana cehennem olacaktır. Sana gerçekleri tüm çıplaklığı ile önüne sereceğim. Eğer buradan gidersen ya öleceksin, ya da öncekinde olduğu gibi yine kendini burada bulacaksın."
"Kendimi burada bulmam ölmediğim anlamına gelir, bu benim için bir zaferdir. Eğer ölürsem senden kurtulmuş olurum, bu da kurtuluş?" kafamı yana eğdim. Alayla gülümsedim. Kendimi bilmişliğimden değildi gülümseyişim, kendimden emin olmamdandı.
"Benden korkuyor musun?" dedi bomboş gözlerle.
"Ne?" dedim algılayamayarak.
"Duydun işte. Benden, korkuyor musun?"
"Hayır." Bakışlarıyla ürperdiğim bu katile yalan söyledim.
"Öyleyse!" Belinden silahını çıkardı, şakağıma dayamasıyla bedenimdeki tüm tüyler diken diken oldu. "Korkmalısın."
"Öldür!" diye haykırdım. "Öldürsene!"
Sol gözümden bir yaş süzüldü. Hıçkırıklarım boğazımda takıldı, kaldı. "Gerçeği öğrenmek istemiyorum. Tek istediğim özgür olmak. Bir balıkçı teknesinde şarkılar söylemek, biri ağlarken ona sarılıp ben yanındayım demek istiyorum. Ben yaşamak istiyorum. Yaşamak kalbin atması değil, dolu dolu geçirmek hayatı. Kum saati gibi hayat. Kimininkisi akıp geçiyor nasıl olduğunu anlamadan, kimininkisi ise bitmiyor bir türlü. Akıp geçsin hayatım, yaşayayım istiyorum. Deniz havasını içime çekmek, kumsalda dans etmek. Ben buna yaşamak demem. Ben şuanda ölüyüm zaten. Öldürsene, ne değişecek?"
Yavaşça silahı indirdi. Sol elini saçlarında gezdirdi. "Git." dedi.
Ağladığımdan nefesimi çevirememiştim, hıçkırdım.
"Ağlama, sinir bozucu oluyorsun. Gitmek istemiyor muydun? Git."
Merhamet, her insanın kalbinde vardı. Sırtımı dönüp gittiğim bu katilin yanından ayrılırken içimde oluşan tarif edilemez boşluğa ne kalbim ne de zihnim cevap verebildi. Ne kadar kaçsa da kendinden, kalbinin sesini dinleyen, dizleri yaralı bir çocuk aslında. Dizlerinin yarası geçecek belki ama, o çocuk içinde hep daim olacak. Büründüğün masken o çocuğu saklayamayacak genç adam, kaçamayacaksın kendinden.
"Aden!" diye seslendi yanından uzaklaşırken. "Gitme."
Şaşkınlığımı gizleyememiştim. "Neden?" dedim.
"Çünkü ölmeni istemiyorum. Sana zarar verebilicek olan sadece benim. Ve şimdi de gitmeni istemiyorum."
"Seni anlayamıyorum. Geçmişin intikamını almak istiyorsun. Ama bana zarar da gelmesini istemiyorsun. Kimi zaman sinirinden beni bakışlarınla öldürüyorsun, şimdi gitme diyorsun. Silahı bana uzatıp sana zarar vermeyeceğim diyorsun, sonra silahı başıma dayıyorsun. Bana yapmak istediğin ne anlamıyorum."
"Öğreneceksin. Geliyor musun?"
Ona doğru giden ayaklarıma engel olamamıştım. Hiçbir zaman akıllanmayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALERİN∞
Genç Kurgu••• Yaşam ile Ölüm arasında kalan genç bir balerin... Ve hayatını öldürmeye adamış bir seri katil... "Rüzgar genç kadının o yumuşacık, bebek tenini siper almış dişlerinin birbirine vurmasına sebep olmuştu. Nefesini dışarıya her verişinde çıkan buhar...