1. Bölüm

6.9K 195 43
                                    

ÇOK HEYECANLIYIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. LÜTFEN OLUMLU/OLUMSUZ YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER :)

BANA TWITTER'DAN ULAŞABİLİRSİNİZ; @zeynepturan09

1.Bölüm

Elimdeki malları satamamıştım. Ve hava kararıyordu. Gazetenin manşeti, raflardaki yerinden bana adeta dik dik bakıyordu; UYUŞTURUCU SATICILARI TESPİT EDİLİYOR!

Bunu daha önce görmemiştim. Gazetecinin teki yenilerini basmış olmalıydı... Yanımda olmadığı için şanslıydı!

Harika. Diego çok telaşlanacaktı, ve sinirlenecekti. Haberi duyduğunda bana ulaşacak mesafede olmamasına dikkat etmeliydim. Başkasının kolunu kırmasını tercih ederdim.

Bir çocuk parkındaydım. Kimseyle göz göze gelmek istemediğimden kendimi parkın biraz ilerisindeki hastanenin, ön kapısının orada konuşan iki hemşireye bakmaya mahkum ettim. 

Üşüyordum ve acıkmaya da başlamıştım. Aklıma gelen en iyi fikir eve gitmekti fakat eğer gidersem Diego'nun beni paramparça edeceğini biliyordum. Beni öldürürdü; bundam emindim, günlerdir yapmam gerekeni yapmıyordum. Malları satmıyordum. Bana katlanması için ona bir sebep sunmuyordum.

Son üç yıldır Diego'yla birlikteydim. Bize verdiği eroini satıyor ve parayı ona veriyorduk. O da bize karşılığında yaşayabileceğimiz bir ev ve yiyecek veriyordu. Acımasızın tekiydi, daha önce nicelerimizi gözümün önünde öldürmüştü. Ben de onun kara listesindeydim!

Ben yine açlıkla -ki bundan kastım uyuşturucu ihtiyacı- başa çıkmaya çalışırken yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Bal rengi saçları vardı, yüzümü yavaşça ona çevirdiğimide gülümseyişime engel olamadım. Para kazanmak için güzel bir fırsattı. Onu tanıyordum. Genç kızların sevgilisi Justin Bieber. Yapmam gerekenleri biliyordum.

Biraz yanına kaydım ve yüzüme şirin bir gülümseme yerleştirdim.

''Merhaba Justin. Tişörtümü imzalar mısın?''

Umursamazca yüzüme baktı. Ağlamış olduğu belliydi. Bu onu ikna etmemi kolaylaştıracaktı. Ona neden üzgün olduğunu sordum.

''Hiçbir şey... Teşekkürler..''

''Hayır, hiçbir şey falan değil. Biliyor musun senin çok büyük bir hayranınım ve seni üzgün görmek beni öldürüyor... Şimdi bana anlat.''

Onun hayranı falan değildim, üzgün olması da beni hiç ilgilendirmiyordu. Sadece biraz samimi olursak onu ikna etmem kolaylaşacaktı, yani uyuşturucuya...

''Çok tatlısın..''

Yüzüne gerçekten büyüleyici bir gülümseme yerleştirdi. Şirin olmadığını söylemek zordu.

''Aslında... Sadece değer verdiğim birisiyle bazı sorunlar yaşadım...''

Bu çocuk salak mıydı yoksa gerçekten her hayranınım diyene dertlerini anlatıyor muydu? Bu kadar çabuk konuşacağını ummamıştım bile. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak ona bu ''değerli kişinin'' bir kız olup olmadığını sordum. 

''Evet bir kız'' dedi sessizce ve tekrar gülümsedi.

''Su ister misin Justin? Yorgun görünüyorsun...''

Ve suyun içine birkaç minik ''hapçık'' serpiştirip ona uzattım. Tabii ki o bunu fark etmedi.

Hapçık, hah çok masum bir isim. 

Teşekkür ederek suyu içti. Bankta biraz yayıldı, yorgundu ve başını omzuma yaslayıp uyuyakaldı. Bense bu kadar saf biriyle karşılaşmanın verdiği mutlulukla, etrafı seyrediyordum. 

Sabah uyandığında -ki ben çoktan uyanmıştım- güzel bir kafe bildiğini söyledi ve beni de davet etti. Aslında ben bir an önce satışımı yapıp tüymek istiyordum ama en sonunda pes ettim ve onunla kafenin yolunu tuttuk. 

Kafeye vardığımızda ve siparişleri verdiğimizde Justin sırıtarak bana bakıyordu. Ne var anlamında kaşlarımı kaldırdım ve ondan cevap gelmeyince ben de gülümseyerek konuşmasını bekledim.

''İsmini sormadım sanırım?''

''Evet, geç de olsa fark ettin.'' Kıkırdayarak parmaklarımla oynamaya başladım. Tek kaşını kaldırdı ve söylemem için ısrar etti.

''Adele, Adele Hadley. Ve birde Parker... Yani soyadım...''

Saçmalamıştım. Bilerek. Sadece bir hayranın nasıl davranacağını kestiremiyordum ve ben de utangaç olmanın en iyisi olduğuna karar vermiştim.

''Dün neden oradaydın Adele? Benim çevremdekiler benim ortadan kaybolmama alışkınlar, ailen seni tüm gece merak etmiş olabilir?''

Beni merak edecek birileri yok Justin, neden bunu sordun ki şimdi...?

''Aslında, ailem şehir dışında... Ve ben de bu yüzden baya rahatım...''

Bunun gerçekten olmasını çok isterdim.

Bir süre hiçbir şey demedim, en sonunda bu kadar susmamı garipseyebileceği aklıma geldi ve ben de ondan biraz kendisini anlatmasını rica ettim. 

''Bilmiyorum, aslında gizlim saklım pek yok. Ne yaşıyorsam biliniyor...''

Sağ elinin işaret ve baş parmaklarını dudağına götürdü ve bir süre orada kaldılar. Ne anlatabileceğini düşünüyordu. Ben de ona yardımcı olabileceğini düşündüm ve lafa girdim.

''Dünkü değerli kızı kimse bilmiyordu ama?''

Zafer kazanmışçasına gülümsedim. O da bundan hoşlanmış gibi görünüyordu ve aynı şekilde karşılık verdi.

''Kaç yaşındayım demiştim?''

''Aslında 16.''

''Daha büyük gösteriyorsun.''

Şaşkın bir şekilde beni süzdü.

Biliyorum salak.

''Biliyorum.''

O sırada siparişler geldi ve biz de ara sıra birbirimize bir şeyler sorarak kahvaltımızı yaptık. Ama benim uyuşturucu ihtiyacımın tavan yapmasıyla, artık orada duramaz hale geldim. Bir yandan da ellerimin titremeye başladığını fark ettim, ve bunu başkasının görmesini istemediğim için kahvaltımı yarıda kesip, ellerimi birleştirip dizime koydum.

***

Kafeden ayrıldığımızda bir sokak arasına girdim, Justin de arkamdan geliyordu. İşi uzatmak istemiyordum, arkamı döndüm ve masum ''hapçık''larımdan kullanmaya başladım. Onu ikna etmek ya da kandırmak artık umrumda değildi. Paketi bitirdiğimde titreyen ellerimi serbest bıraktım ve sakinleşmeyi bekledim.

''Adele, ne yapıyorsun sen?''

Justin eliyle omzumu tutup beni kendine çevirmişti.

''Kapa çeneni ve keyfimi bozma!''

Bunları söylerek hırladıktan sonra Justin bana doğru yaklaştı ve bunu yapmamam gerektiğine dair bir şeyler daha söyledi.

Sanki dinleyecektim. Kendimi acındırarak, ve tabii kendisine de acımasını sağlayarak onu da buna ihtiyacı olduğuna inandırdım ve ona da bunlardan sattım. O kullanmaya başlarken benim de aklıma artık eve gidebileceğim geldi. Elimde baya para vardı ve miktarı polislerin dikkatini çektiğimi -bir hafta kadar önce satış yaparken şüphe çekmiştim ve sabah gördüğüm manşetin sebebi de bendim- Diego'ya unutturacak kadar fazlaydı.

Ben bunları düşünürken Justin'in gözlerinin ağırlaştığını fark ettim. Sendelemeye başladığındaysa elindeki yarısı boşalmış koca paket gözüme takıldı.

Aman Tanrım! Çok çok ve çok kullanmıştı!

Merhaba :)

İlk 1-2 bölüm biraz romantizm fakiri. Ve ben pek akıcı da bulmuyorum. Ama hatırladığım kadarıyla (bu hikayeyi iki yıl kadar önce yazmıştım) 3. bölümden sonra hikaye ısınmaya başlıyor, neyse umarım sıkılmamışsınızdır. Lütfen iyi ya da kötü; yorumlarınızı esirgemeyin, ve eğer beğendiyseniz oylayın ki ben de hikayenin ne kadar ilgi gördüğünü ölçebileyim. Hadi eyw .s

SinfulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin