Kendi dünyasının içerisinde yarattığımız bir hayat vardır, siz bu hayatı alışırsınız ancak bir şey olur ve hayatınız mahvolur. Lüks bir villada yaşamak yerine küçük bir kulübede yaşamak, durun durun ! hemen öyle kötümser bakmayın, orada bana ait bir yer yok ama şu anda beni en iyi anlayabilecek birinin tam da kollarındayım ve bu beni çok iyi hissettiriyor.
"Ve Söz veriyorum o eve asla dönmeyeceğim."
O gün Wilcone ailesinin Son kez oğlu olmuştum...
Sabahın ilk ışıkları nda gözlerimi açtığımda zaten mark çoktan uyanmıştı kaslı vücudu ile ağır odun parçalarını önce kesmiş Şimdi de sobaya atıyordu gözlerimi oluşturarak ona "günaydın"
dedim.
Bana karşılık olarak
"günaydın"
dedi ama bir sıkıntı vardı yüzü asıktı
Bir şeye sinirliydi
"Neyin var?"
Diye sorduğum da bir süre sustu sanki bir daha sormam beklercesine"Mark neyin var dedim"
"Daniel üzgünüm gerçekten çok üzgünüm"
Neden neden özür dilediğini anlamamıştım yinede sormaktan çekinmedim
"Benden neden özür diliyorsun"
" Çünkü saçma sapan bir şekilde sana sarıldım sana çok yakın davrandım ve sabah uyandığımda kollarımdaydın"
Ne diyordu bu?
nasıl bir saçmalıktı?
" Üzgünüm daniel ait olmadığınız bir dünyada yaşadığımızı unutmuşum"Sevinçten ağzın kulaklarına varmıştı ve şimdi bu yüz ifadesini yerini ağlamaklı bir ses tonu ve dolan gözler yer almıştı.
Yataktan hızlıca kalktım onun yanında bir daha olmayacaktım, kapıyı hızlıca çarpıp çıktım hiçbir şey umrunda değildi ,nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu, ama gidecektim yine, yine gidecektim.
Arkamdan koşan ayak sesini duyuyordum bu sefer gözyaşlarını tutamıyorcaktım hıçkırıklarla ağlaya ağlaya hızlı adımlarla gidiyordum kolumdan tuttu Ve Beni kendine çekti. Başım yine kalbine bastırdı ve elleriyle parmaklarını başımın arasında gezdirdi
Onu ittirdim.
"Hayatımda ilk kez bu kadar mutluydum teşekkür ederim."
Dedim bu kez arkami döndüğümde oda ağlıyordu ama bu kez arkamdan gelmiyordu. "Kaç kere yüzüm çarpacaktı yalnızlığın nefessiz bırakan rüzgarlarına ve bedenim kaç kez tanrının ellerinde yaşarken çürüyecekti, sarıldığım kaş dal daha yetiştirdiği meyvelerin ağırlığından çökecekti ve tanrı beni ne zaman ait olduğum dünyaya sürükleyecekti?"Ağlamıyordum alışmıştım çünkü, belkide ağladığımın farkında değilim hissizleşmiş gibiydim sadece insansız sokakları hızlı adımlarla yürüyordum saçlarım rüzgarın etkisiyle dalgalanıyordu ve yüzümde nefret dolu bir ifade...
Bir mağazanın vitrinene takılı kalan gözlerimi kontrol altında tutamıyordum erkek mankenlere giydirilen etek ve elbiseler sanki bana inatmış gibi orda duruyorlardı ki arkamdan gelen bir sesle irkildim
"Merhaba"bu tiz sesin beni ürkütmesi şaşırtmıştı
Titreyen bir sesle
"Merhaba."
Dedim
"Yardımcı olmamı ister misin?"
"Teşekkür ederim."
"Neyin var."
Dediğinde bir şeyim olduğunu nerden anladığını anlamamıştım sanırım saatlerce ağladığımın farkında değildim gözlerimi ellerime attığımda barmak uçlarım ıslanmıştı
"Anlatmak istersen dinlerim ?"
Dediğinde aslında ona herşeyi anlatmak istemiştim ama bunu yapmaya cesaretim yoktu sanki iç sesimi duymuşcasına
"Lütfen çekinme ben burda kaç insanın derdini dinledim."
"Neden insanların sorunlarıyla ilgileniyorsun."
"İyi geliyor diyelim, hadi içeri geç"
Ben etrafı süzerken mağazanın içinde bi anda kayboldu bi süre etrafı kolaçan ederken elinde bir bardak nescafe ile yanıma geldi ve bardağı bana uzattı iki elimle kavradığım bardağı ellerimi bastırdığımda aklıma ilk gelen şey dün gece kahvemi uzatan kişinin Mark olmasıydı gözlerimden yüzülüp yanaklarımda ilerleyen göz yaşlarıma engel olamadım
"Sanırım biraz inatçıyız?"
Aslında inatçı biri değildim sadece söyleyemezdim çünkü daha fazla dışlanmaya gücüm yoktu kafamı çevirdiğimde mağaza kasasının tamda yanında duran LGBT bayrağı ilgimi çekmişti sanırım ondan çekinmeme gerek kalmamıştı
"Aslında herşeyimi kaybettim"
Diye söze başladım derin bir iç çekip karşımda merakla bekleyen bu güzel kızın merakını giderecektim.
"Farklı olmak çok zor yani hormonlarım ve hislerim yüzünden suçlanmam canımı yakıyor bu çok adaletsiz."
Sanırım yeterli bir cümle kurmuştum
"A..anladım."
Dedi ve sağ elini omzuma koydu
"Bizimde ait olduğumuz bi dünya var mı?"
Diye sorduğumda
"Sen zaten ait olduğun dünyadasın asıl onlar bu dünyaya ait değil."
Gözlerimdeki yaşları silip en küçüğünden bir gülümseme bıraktım yüzüme ve o gün mağazanın kapısındaki
"AÇIK"
Yazısı ters çevirilerek
"KAPALI"
Hale getirildi
Ve saatlerce hayat hikayelerimizi birbirimize anlattık onun hikayesi ve benim hikayem arasında pek bi fark yoktu aslında ikimizinde bir ailesi yoktu annesi yurt dışına kaçmış babasıda yeni bir kadınla evlenince o da kendine bir mağaza açıp ayaklarının üstünde durmaya çalışmış her şeyi birbirimize anlattıktan sonra bir şeyi unuttuğumuzu fark ettim
"Adın ?"
"Adım Eva peki ya senin?"
"Daniel."
"Daniel yanımda çalışmak ister misin hem birlikte yaşarız sen bana bende sana destek olurum ne dersin?"
Gülümsedim ve
"Teşekkür ederim gerçekten çok teşekkür ederim"
Diyip Eva'nın boynuna atladım bundan sonraki süreçte hayatımda neler olacağından emin değildim
-2 hafta sonra -
Herşey olması gerektiği gibiydi artık Eva'nın yanında çalışmak bana iyi gelmişti en azından geçmişime ilaç olmuştu sabahın ilk ışıklarında Eva ile mağazayı açmıştık vitrin mankenlerinin üstündeki kıyafetlerin değişmesi gerekiyordu çünkü yeni ürünler gelmişti Eva mankeni giydirirken
"Dur!"
Dememle mankeni giydirmeden bana baktı
"Bu kezde ona kadın kıyafetleri giydirelim mi?"
Dediğimde küçük bi gülümseme ile
"Tabi hatta onu sen giydir "
diyip kıyafetleri gösterdi
Kısa mini eteği alıp erkek mankenin üstüne giydirirken içeriye gelen müşteriyi fark etmemiştim
"Şşşt güzelim"
Arkamı dönemeden titremeye başladım bu ses tanıdık gelmişti
"Aaa ayıp değil mi mankenlerinde erkekliğini bozuyorsun."
Dedi ve sırıttı bu bütün okula beni eşcinsel olarak tanıtan en yakın arkadaşım aynı zamanda düşmanım olan Jon'un sesiydi
"Ne... ne istiyorsun?"
"Senden mi aman aman senden su bile istemem ben eğlenmeye geldim GÜZELİM."
Güzelim derken sesini yükseltmişti söze Eva girdi.
"Amacınız ne Daniel'ı rahat bırakın yoksa polis çağırırım."
Yüksek sesle gülerek diğer arkadaşlarına baktı
"Beyler baksanıza polis çağırıcakmış"
Bu cümlenin ardından yüksek bir kahkaha mağazanın her bir tarafını kaplamıştı
"Gençler bu anları kaydedin sadece biz gülmeyelim."
AHAHAHAHAHAHA
gözlerimi kırparsam yaşlar süzülecekti o yüzden olabildiğince gözümü kırpmamaya çalışıyordum
"Lan top ağlasana hadi ne gurursuz bi şey lan bu."
"Gururu olsa karı gibi davranır mı lan "
AHAHAHAHAHHAHA
"Sende haklısın dostum."
AHAHAHHAHHAA
Eva yumuşak bir dille
"Bakın bu yaptığınız çok itici lütfen çıkın."
Dedi
"Siz az önce polis çağırmıyoruydunuz hanımefendi bu kibarlık niye"
Eva fazlasıyla sinirlenmişti
"YETER!"
Diye bağırdığı sırada bir genç adam içeri girdi
"Noluyor burda Eva!"
Bu adamın kim olduğunu Eva'nın ona aşkım diye hitap etmesinden sonra anlamıştım
Sadece aşkım dedi ve sustu
"Çıkın dışarı!"
Jon ve arkadaşları hemen mağazadan çıktı bu sırada hala yerimde donmuş vaziyetteydim Eva
"Aşkım Daniel'la bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Demesi üzerine
Bu genç adam mağazadan çıktı
"Daniel!"
Konuşmaya hazır değildim yerimden kalktım ve tek elimi duvaraya yaslayıp derin derim nefes alıyordum
"Daniel."
Bu ses... bu ses ona aitti evet 2 haftadır hiç görmediğim beni bırakıp giden Mark artık dayanıcak gücü kalmamıştı hıçkıra hıçkıra ağlayarak kabinlerden birine girdim ve hıçkırıklara boğuldum
"Daniel aç kapıyı lütfen ağlama."
Bir kaç kez daha adımı söylediğinde ses yok oldu ama benim kabinden çıkmaya niyetim yoktu hayatımı fazlasıyla mahvetmemiş miyidi ?
Jon benden ne istiyor du bilmiyordum tam bu sırada aniden yerimden sıçradım
(BU KISIMDA ŞARKIYI DİNLEYEREK OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM MEG & DİA MONSTER)
kabinim üstünden başıma güller dökülüyordu
"Lütfen ağlama çık."
Mark beni şaşırtmıştı ve ben bu anı ilk kez yaşıyordum sessizliğin nededini belli olmuştu mağazanın yanındaki çiçekçiye gitmişti kabinin kilidini yavaşça çevirdim önümde kolları açık Mark'ın önüne geçtim ona sarılıcak gibi hamle yaparken omzum ile omzuna çarpıp yanından geçtim bu hamlem onun canını yakmıştı belkide ama benim canım parçalanmıştı umutlarım tükenmişti mağazadan koşarak çıktım
"Daniel!"
Onu dinlemeye niyetim yoktu karanlık caddenin yağmurlu sokaklarında her adımımda sıçrayan yağmur birikintilerine aldırış etmiyordum
Sadece ondan kaçıyordum
"DANİEL DUR!!!!"
Ve onu duymuyordum
"DANİEEEEEEEEL!!!!"
Bu kez boğazı parçalanırcasına bağırıyordum ona döndüğümde ise sırılsıklam ıslanmış vaziyette ağlıyordu ki...Yüksek bir ses kulakların zarını patlatmaya yetecek güçteydi yada her ses kulaklarımda yankılandığı için böyleydi siyah, Karanlık hiç bu kadar huzur dolu olmamıştı ve şimdi bu ıssız sokakta yağmur damlaları içimdeki alevleri söndürmeye yetmiyordu.
🏳️🌈 Yeni bölüm için beğenmeyi ve yorum bırakmayı unutmayın.❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ait olduğum Dünya'ya.
Fiksi Remaja"Babam beni oğlum diye severdi adımla hitap etmezdi asla ve asla bilmezdi onun bir oğlu olmadığını üzgünüm baba ben bir eşciselim..."