Bugün sabah sert uyanış hissiyle kalktım. Gerginliğim üzerimdeydi. Uyandığım gibi hazırlandım. Beyaz crop üstüne beyaz düşük bel bol pantolon giymiştim. Büyük bir gündü, ne kadar çabuk biterse o kadar çabuk iyiydi. Oğuzhan denen pislikle görüşme ayarlayacaktım fakat önce onunla telefonda konuşup bir yer belirlemem gerekiyordu. Elanur ve Alaz bunu bilmemeliydi. Eğer bir şekilde öğrenirlerse başım çok büyük belaya girebilirdi ve ben bunun olmasını asla istemiyordum. Ne kadar gizli işlerden nefret etsem de bu tamamen arkadaşımın iyiliği içindi.
Elanur'u korumak pahasına gözüm kör olmuştu resmen. Hiç beklenmedik şeyler yapıyordum özellikle benim gibi birinden böyle mantık dışı şeyler beklenmezdi. Lakin konu sevdiklerim olunca bende akan sular duruyordu. Benim için insanlarla bağ kurmak zordu, hatta onları sevmek bile zordu. Ama sevdiğimde de gerçekten seven bir yapım olduğu için bazı şeyleri rahatça göze alabiliyordum.
Oğuzhan'ı aradım. Bu lomuşmanın sonunun çok iyi bitmeyeceğini biliyordum fakat yine de en azından bir buluşma ayarlamış olmak istiyordum.
Telefon iki üç kez çaldı. Ondan sonra o tanıdık ses geldi. "Alo?"
"Oğuzhan, benimle hemen buluşuyorsun."
"Sen kimsin?"
"En büyük kabusun."
"Ha-ha, açık konuşsana sen."
"Kulüpte Elanur'un yanındaki o kız var ya, işte o."
"Ha, şu güzel ve tatlı olan kız. Bu ne sürpriz böyle!"
"Kes sesini ve beni dinle. Bugün sana attığım konumda benimle buluşuyorsun."
"Seninle görüşeceğimi nereden çıkardın bakalım, tatlı kız?"
"Yaptığın her şeyi biliyorum, seni bulmadan sen beni bul."
"Tehditkarsın ve küstahsın. Sevdim seni canım."
"Ben senin canın falan değilim. Konum attığımda iki saat içerisinde orada olacaksın, anlaşıldı mı?"
"Hay-hay güzelim. Orada olacağım. Ama sence takım elbise mi giyeyim-"
Telefonu suratına kapattım. Bir de ukalalık ediyordu utanmadan! Tam bir aptaldı. Elanur'un neden iletişimi kestiği belliydi. Aslında baştan böyle biriyle arkadaş olmamalıydı ama artık bu saatten sonra geçmişi düşünüp hayıflanmanın da bir mantığı yoktu.
Asıl sorun ise evdekilere ne yalan söyleyeceğimdi. Belki de Ayşe ile -çocukluktan beri olan dostum- buluşacağımı söylersem inanma ihtimalleri daha artabilirdi. Evet, Ayşe'yi bu saçma işe alet edeceğim için üzgündüm ama hiç pişman değildim.
Kapımı biri tıkladı. "Girebilirsin!" diye seslendiğimde gelen kişi Alaz'dı. Beni görünce sanki büyülenmiş gibi baktı.
"Güzelliğine neden hep bu kadar şaşırıyorum ki?" dediğinde kollarımı göğüslerimde birleştirip hafifçe güldüm. Gözlerimi kaçırarak soğuk kanlı bir şekilde "Teşekkür ederim." dedim.
"Bir yere mi çıkıyorsun?" dedi merakla. Başımız olumlu yönde salladım.
"Evet, arkadaşımla buluşacağım." dediğimde yüzünde gergin bir tavır vardı. Sonra daha çok sorgulamaya başlayınca neden bu tavırı takındığını anlamış oldum.
"Kim o arkadaş?" dediğinde kaşlarımı alayla kaldırdım. O ise hemen üslubunu düzeltti. "Özür dilerim, ben sana hesap sormak niyetinde değildim sadece merak-"
"Ayşe. Çocukluk arkadaşım, Elanur da tanır onu zaten." dediğimde yüzünde artık rahatlamış bir ifade vardı ve bu beni güldürmeye yetmişti bile.