Hey! Öncelikle uzun süredir yb koyamadım üzgünüm ama okulun 2. haftasından sınavlar başladı, dersane derdi de var biliyorsunuz. Voleybol maçı için Ankara'ya gittim vb. Neyse umarım bu bölümü beğenirsiniz ki şahsen ben pek beğenmedim. Zayn yavaş yavaş hikayeye girmeye başladı. Öbür bölümlerde Zecky (O nasıl bir birleşim ya? :D) ortaya çıkmaya başlayacak.
Bol bol yorum ve beğeni istiyorum!
İyi okumalarr!..
*******
Güneşin, gözlerimi taciz etmesi ve telefonumun alarmının kulaklarıma işkence etmesi sebebiyle uyanmak zorunda kaldım. Evet, fark ettiyseniz pek sabah insanı değilim.
Normalde olsa okul olmadığı günler böyle erkenden kalkmazdım ama bugün benim için çok önemli. Louis okul başlamadan beni son kez Paris'e götürmek istiyor. Bakın son kez diyorum. Neden mi? Fransa benim hayallerimin ülkesi. Küçüklüğümde odamdaki bibloların ve tabloların çoğunda Paris'ten kareler vardı. Durumumuz pek iyi değildi o zamanlar. O zamanlar. Şimdi ise abim dünyanın en zengin 100 erkeği arasında yer alıyor. Tamam, amacım hava atmak değil sadece bir giriş yapmak istedim. Her neyse. İşte abim bunu bildiği için beni belki 15 kez Paris'e götürdü. Eskiden hep başbaşa giderdik. Ama sonra Eleanor sülüğü çıktı! Mal! Lottie, Fizzy, annem ve hatta Chris bile Eleanor'ü çok seviyor ama ben ondan nefret ediyorum. Hatta nefret kelimesi az kalır: ondan tiksiniyorum. Elimde olsa kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkarır, 3 kişiye onu tecavüz ettirir, eline kaynar yağ döker sonra da kızgın demiri derisine yapıştırırdım ama neyse.. Benim için önemli olan "abimin mutluluğu" olmalı, değil mi? Hah! Başlarım mutluluğuna! O sürtük abim ile birlikte çünkü onun parasını istiyor, ününü istiyor. Eminim herkesden sakladığı bir seks arkadaşı bile vardır! Hatta 1 tane değildir. Her girdiği bardan başka bir erkekle birlikte ayrılmıyordur o.
Tamam, farkındayım şu an fazla abartmış olabilirim ama ne yapayım? Sevmiyorum işte. Zorla mı?
Yataktan kalkıp odamdaki lavoboya ilerledim. Yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım.. Sabah yapılan işler işte. Ah tanrım! Lenslerimi daha takmamama rağmen burnumun üstündeki siyah noktaları buradan bile görebiliyordum. Fazlasıyla sinir bozucu. Belkide bir banyo yapsam iyi olurdu. Üşeniyordum ama Paris'e kokuşmuş bir şekilde gitmek istemiyordum doğrusu. Bu sebeple küveti sonuna kadar doldurdum. Yanlış anlamayın, öyle filmlerde gördüğünüz gibi zengin keyfi yapmak istediğimden değil, su bir türlü ısınmak bilmedi. Anneme söyleyeyimde tesisatçı çağırsın.
Aynanın yanında duran dolabı açıp içinden banyo köpüğünü çıkardım. O kadar uzun süredir küvette keyif yapmıyordum ki, köpük havluların arkasında tozlanmış bir halde duruyordu. Üstündeki tozlardan kurtulmak amacıyla 1-2 kere üfledim ve neredeyse hiç kullanılmamış köpüğün yarısını küvete boca ettim. Eğer annem görseydi beni keserdi heralde. Köpük suya karışsın diye kolumu kaşık işlevine koyup suyu karıştırdım. Saniyeler içinde su görünmez hale gelmişti. Sanki bir kardan adam kaynar suda erimiş gibi duruyordu. Bu düşünceye karşı belli belirsiz bir kahkaha attım. Tanrım, bugün kafam güzel mi benim?! Kendi kendime söylenip küvetin içine girdim. Son anda telefonum aklıma geldi. En azından dolaptan çıkardığım havlunun üzerine bırakmıştım. Zorla uzanıp telefona ulaştığımda zafer kazanmış bir şekilde gülümsedim. Kendime rahatlatıcı bir şarkı açmaya karar verdim. Hmm.. Acaba hangi şarkıyı seçsem.. Bu çok sesli, bu çok yavaş, bu çok eski, bu çok elektronik.. Heh! Beyonce'de karar kıldım. "XO" bu aralarki favori şarkımdı doğrusu. Beyonce gibi olmak için nelerimi vermezdim be.. Kadının sesi muhteşem, güzellik desen Tanrı benden alıp ona vermiş, dans desen 6 yıldır profosyonel dans ediyorum, şu kadın kadar kıvırtamam, fizik desen.. Bir anda telefonumdan gelen mesaj sesiyle irkildim. Telefona uzandım ve ellerimin ıslak olmasını umursamadan telefonun kilidini açtım. "Bir yeni mesaj: Seksi Orangutan" Louis'den bahsediyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brother Trouble
FanfictionLouis Tomlinson'ın kız kardeşi ve Harry Styles'ın en iyi arkadaşı olarak hayallerinin peşinden koşmaya çalışan Becky'nin hikayesi.