Kule maceramız sona erdiğinde hala kahkaha atıyordum. Daha sonrasında bu kadar korkuya dayanamadım ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi tekrar açtığımda Emir beni taşıyordu ve hız trenine doğru yürüyorduk. Hışımla aşağı inip bağırdım.
"Hey! Nereye?" Emir dalga geçer gibi bakıp aynı şekilde cevap verdi.
"Hız trenine "
"Hadi canım! Yok, ben gelemem." En önde Deniz Sena yürürken arkasında Berra ve Bora yürüyorlardı. En arkada ise biz! Geri dönmek için arkamı döndüğümde Emir kolumdan çekerek önüme döndürdü ve aynı şekilde beni o koltuğa bindirdi. Tren hızlı bir şekilde bir inip bir çıkıyordu. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum.
"Hayır ölmek istemiyorum" ben bu cümlemi tamamladığımda tren en büyük yokuşun başında durdu.Emir "burada kaldık" dediğinde gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım.Meğersem bu bir şakaymış.Trenden indiğimizde hala ağlıyordum.Hatta Emir'in
"Bu kadar korkacağını bilmiyorum " dediğini bile zar zor duydum.
"Tabii ki korkuyorum Aptal! Emir senden nefret ediyorum, duydun mu? Nefret!" Bana sarıldığında onu itmeye çalıştım. Ama işe yaramadı. Çünkü onun güçlü, kaslı kolları karşısında Benim kollarım ne ki? Tabii ki kazanan Emir oldu.Artık eve gitmek istediğimi söyledim. Dörder top dondurma aldıktan sonra yola çıktık. Oradan o konuya atlarken Berra aniden durdu ve bağırdı. Tek gözünden küçük bir yaş aktı.
"S-s-siz Yaprak'la çıktınız m-mı?" Bora olacakların farkına vardı.
"Bak biz severek çıkmadık.Biliyorum kuzensiniz ama ne o bana ne de ben ona karşı bir şey hissettim."
"Yaprak ben gidiyorum. İstersen buz duvarı sevgilinle kal istersen benimle gel.Fark - etmez!" Son iki kelimeye vurgu yapmıştı.Endişeli gözlerle Emir ve Bora'ya baktım. İki üç dakikalık düşünmeden sonra Berra'nın peşinden gittim.Hızlı adımlarla eve doğru yürürken gözlerinden Çifter Çifter yaşlar akıyordu.
"Berra bak ben-"
"Şu anda seni kaldıramam Danla. Ne demek ya Yaprak'la çıkmış? Ve ne demek benim bundan haberim yok? Nasıl söylemezsin bana?"
"Nasıl söyleyebilirdim? Dur otur şurada konuşalım."
"Eve gidiyorum."
"Gözlerin şişmiş. Nasıl açıklayacaksın teyzeme?"
"Şu anda onu düşünmüyorum."
Eve vardığımızda Berra'nın gözleri inmişti.Odaya çıktı ve yatağa yattı.Ve tabii ki ağlamaya başladı. Ne kadar teselli etmeye çalışsam da hem kızgın hem de üzgündü.
"Yo. Hayır hayır. Bir daha asla Bora'ile görüşemem"
"Berra saçmalama."
"Ya kardeş anlamıyorsun. Yaprak'la husumetimiz var. Ve onun eski sevgilisine karşı bir şey besleyemem.Hayır yani olmaz."
"Sanane Yaprak'tan? Bırak kızım. Sen ne istediğine karar ver ve kararını gerçekleştirmek için ne geliyorsa elinden fazlasını yap.Sen bu değilsin"
"Evet ben bu değilim ama nasıl bakarım Yaprak'ın yüzüne?"
"Normalde bakıyor musun boşver."
"Üf işte ne bileyim. Hayırlı olan neyse o olur."
Ağlamıyordu.Ama içi acıyordu. Yaşadığı şey kötüydü. Kuzeninin sevgilisini "pardon!" Eski sevgilisine aşık olmak. Hem de o kuzeninle aran kötü.Çok kötü!
Emir'e mesaj yollamak şimdi aklıma gelmiş olabilir.
"Ne yapıyorsun" Çok uzun süre beklemedim. Berra şarkı dinleyip kağıda bir şeyler karalıyorken telefonum çaldı.Emir arıyordu. Balkona çıkıp telefonu açtım.
"Üzgün olmasaydı kuzenine 'buz duvarı' kelimesinin cevabını verirdim."
"Bora nerede?"
"Ne Bora'sı Danla?"
"Ya hani Bora işte arkadaşın olan. Yakınlaşmışlardı Berra'ile hiç üzülmedi mi. Ya işte kankandan bahsediyorum"
"Yok artık ciddimisin? Boşver Bora'yı."
"Yuh! Bora'yı kıskanmış olamazsın."
" Üzüldü"
"Berra'da"
"O niye üzülüyor ki? Tam yakınlaştılar kız bağırıp çağırıp gitti."
"Bilmediğin şeyler olabilir ya hani Emir!"
"Her neyse yarın görüşürüz "
"Tamam". Telefonu kapatıp tekrar odaya geçtim.Berra uyumuştu. Kulağından müzik çaları çıkardım ve kulağına koyduğu kalemi aldım. Uyumak için gözlerimi kapattım. Ama uyudum mu? Ah! Hayır! Aklıma Yaprak geliyordu. Ne yapıyordu o adamın yanında. Hiç mi merak etmemişti bizi? Hiç mi? Rahat mı o adamın yanında? Kim bilir! Belki de orada yaşadığı zengin hayatı buradaki hayata tercih etti. Para ile unuttu belki de bizi . O adamın yaptıklarını.Anlayamadığım bir şey var. O da gördü o adamın bizi nasıl bıraktığını. O da şahit oldu bize verdiği ve tutmadığı sözlere. O da şahit oldu yere düştüğümüzde baba diye ağladığımıza. Ama unuttu! Resmen sildi geçmişi! Ne bok yerse yesin. Eğer para ile unuttuysa o adamın yaptıklarını zaten benim kardeşim değildir. Kimim ben? Nasıl bir hayat yaşıyorum? Kardeşim ile konuşmayacağım. Babamdan vazgeçene kadar... Babam dediğim adam babalık yapmadı. Sevimsiz'e aşık oldum. Oh be! Çok rahat bir hayat yaşıyorum. Hiç gerilme falan Yok!
...
Bugün günlerden Pazar'dı.Uyandığımda Berra hala uyuyordu.Üstümü değiştirip aşağı indiğimde teyzem ve annem kahvaltılarını yapmış sofrayı topluyorlardı. İkisi birlikte çarşıya ineceklermiş oradan da biraz şehri gezeceklermiş. 'Berra ile gece çok geç yattık o biraz geç uyanır' dediğimde tamam işareti yaptı teyzem.
"Biz şimdi çıkıyoruz. Geç geliriz büyük ihtimalle. Dikkat edin kendinize bir yere gitmeye karar verirseniz haber verin" demeyi de unutmadı. Annem de bir uyarıda bulundu tabii ki.
"Danla , Yaprak gelirse eve çok kötü davranma. Berra evde sıkılmasın yalnız bırakma"
"Tamam"
Annemleri uğurladıktan sonra odaya çıktım. Berra çoktan uyanmış giyinmişti.
"Ne oluyor be?"
"Depresyona girmeyeceğim. Olan oldu yani ne yapayım. Senin yanına her zaman gelmiyorum. Tadını çıkarıyım."
"Helaal"
Aşağı inip kahvaltı hazırladık. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Berra'yı kimsenin girmesine izin vermediğim resim odasına götürdüm. Çok şaşırmıştı. Duvarda kendi resmini , anime resimlerini görünce şaşırdığı kadar da heyecanlıydı. En öndeki kocaman tuvale yapılmış resmî görünce imalı bakışlar fırlatıp 'Emir'in resmiyle mi katılacaksın yarışmaya?' Evet dediğimde hala salak salak gülüyordu. Onu anlayabiliyordum. Dün olanları unuttuğu falan yoktu. Sadece unutmuş gibi davranıyordu. Onu tanıyordum. İlk defa birisine karşı bir şey hissediyordu.Zil çalınca Berra ben bakarım diyerek atıldı.
Berra'dan...
Duvarda ki resimleri gördüğümde şaşırmış Ve mutlu olmuştum. Ona imalı bakışlar fırlattım. Amacım onu utandırmak değildi Ama kızarması hoşuma gidiyordu. Şapşal kız. Kocaman bir tuvale buz duvarı sevgilisinin resmini çizmiş ve onu baş köşeye asmıştı. Zil çaldığında 'ben açarım' diyerek fırladım.Koşarak kapıya yöneldim. Danla resim odasında resimlerinin çerçevesinin tozunu alıyordu. Kapıyı açtığımda yüzümde ki gülümsemenin söndüğüne eminim. Yaprak karşımda dikiliyordu. Yüzünde de alaylı bir gülümseme vardı. Değişmişti. Hani zengin aptallar vardır ya, kendini bir bok sanan. İşte tam onlara benzemişti.
"Ah! Canım kuzenim gelmiş. Çekil kapıdan."
"Hayırdır? Kime bakmıştınız?"
" Takılarım burada kalmış onları alacağım. Bir de Danla'ile konuşacağım."
"Yaprak Danla'yı sinirlendirme." Önümden geçip kapıyı kapattı. Danla'nın dışarıya çıkmaması için ne kadar dua ettiysem de tabii ki çıktı.
"Kimi arıyorsun?"
" Seni. Bir de takılarımı."
"Bu evde 'sen' diye birisi yaşamıyor. Takılarını da attım. " Takıları atmamıştı.
"Çocuk musun Danla? "
"Yaprak uğraştırma beni"
"Tamam ne istiyorsan al sonra da defol!"
" Babamı kapıda bekletmeye niyetim yok.Danla ? Anlatsana biraz neden kabullenemiyorsun? Dışarıda ki adam bizim babamız. Ne olursa olsun. Tabii sen babama doydun. Küçükken onun tek kızı sendin. Öyle davranıyordu. Ama şimdi. Bana değer veriyor"
Bana değer veriyor dediğinde bu üç kelimeye vurgu yaptı. Kapıdan çıktı Ve gitti. Danla merdivenlere oturdu Ve ağlamaya başladı. Of! Danla ağladı mı ne yaparsan yap bir daha susmaz. Odasına çıktı Ve ağlamaya devam etti.
" Ya bu kız gerizekalı. Neden anlamıyor?"
"Çünkü gerizekalı" Şu anda gülmesi gerekiyordu ama gülmedi. Telefonu çaldığında telefonu bağırarak ama titrek ve ağladığını belli edecek şekilde açtı.
"Ne var?" Karşıda ki biraz konuştuktan sonra telefonu kapattı. Danla ağlamayı bırakıp bana sarıldı. İyi ki varsın diyordu. Kıyamam... Danla ile balkona çıktık. Şu anda ne söyleyeceğim diye düşünmeden aklına gelen her şeyi söylüyordu.
"Kim aradı seni?"
"Deniz Sena aradı. Merak etmiş bizi. Buraya geliyor şimdi." Zil çaldığında birlikte aşağı inip kapıyı açtık. Deniz Sena ince sesiyle bağırdı.
"Ne olduuu?" Danla'nın odasına çıktığımızda her şeyi anlattık. Deniz Sena ve ben değişik değişik küfre benzer şeyler söyleyerek Danla'yı güldürdük.
"Salatalık turşusu."
"Evet ya. Düdük makarnası."
"Köpek maması". Bunların hepsi birer küfürdü. Yarım saat sonra herkesin yüzü gülüyordu. Bugün ne yapsak diye düşünmeye başladık. Kararımızı verdik. Dışarı çıkıp gezecektik. Hafif bir makyajın ardından dışarı çıktık. Sade bir kafeden üç tane kahve aldık. Sahilde ki kayalıkların üstüne oturduk. Deniz Sena ilk aşk macerasını anlatıyordu.
"İşte sekiz yaşındaydım. Karşı binadaki çocuğa aşık olmuştum. Çocuk on yaşındaydı. Çıkmaya başladık. Oğlum bir yıl sonra fark ettim. Çocuk beş kızla aynı anda çıkıyormuş." Kahkahalarla gülüyorduk. Sonrasında Danla ilk aşkını anlattı.
"Ben orta ikiye gidiyordum on iki yaşındaydım. Doruk diye bir çocuk vardı. Çocukta yani of. Öyle böyle değildi. Tipsizin önde gideniydi ama sevdim işte. Sonra sınıflarımız ayrıldı. Ama Doruk'un annesi ile anam tanışıyorlardı. Öyle böyle bir iki yıl sonra çocuk bana derslerim düşüyor demiş ve aramıza mesafe koymuştu." Bu sefer ciddi anlamda kahkahalar atıyorduk.50 Vote gelmeden yeni bölüm gelmeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Sevimsiz
Ficção AdolescenteAşık oldunuz mu hiç? Kalbiniz ağzınızda attı mı? Belki de miğdenizde, miğdenizde kelebekler uçuştu mu? Ben Danla . Bizi bırakıp giden babamın acıları hala üzerimizde. En olmayacak şey oldu belkide. Bu kadar işin arasında birde Bay Sevimsiz'e aşık...