6 yıl önce Maria adında küçük bir kız babasını gözleri önünde korkunç bir kazada kaybeder ve o günden sonra asla konuşamaz. Annesi eşinin ölümüne dayanamayıp kalp krizi geçirir. Artık Maria’nın annesi de yoktur. Maria’ya büyükannesi ve büyükbabası bakmaktadır.
Maria artık 26 yaşındadır ve her şeyin farkındadır. İnsanlarla konuşamadığı için yazarak anlaşır. Ve her cumartesi günü mezarlığın karşısındaki parka gider hem resim çizer hem de anne, babasını düşünür. Bir gün yine “o” parka gider. Resmini çizerken yanına Robert adında 28 yaşında bir genç gelir ve konuşmaya başlar fakat Maria konuşamadığı için sorularına cevap veremez. Robert dayanamayıp “Neden konuşmuyorsun? Ben kötü biri değilim.” Der. Maria ise durumunu kağıda yazarak anlatır. Hafif ve buruk bir gülümseme bırakır ardından.
Maria ne zaman “o” parka resim çizmek için gelse Robert’ da orda oluyormuş. Zaman böyle geçerken Maria ve Robert birbirlerine aşık olurlar. Ve kısa bir süre sonra evlenirler. Evliliklerinin ilk zamanlarında çok mutlulardır. Hatta 2 sene sonra Bella adında küçük bir kızları olur. Ama bir sorun vardır ki Maria ne zaman kızıyla ilgilenmek istese konuşamadığı için bu çok zorlanır. Hatta Bella’nın okul toplantılarına bile çok yoğun işlerinden dolayı zorla izin alarak Robert gider. Geceleri kızına hikaye okumak isteyen Maria okuyamadığı için işten yorgun argın gelen Robert okuyormuş kızının hikayesini. Ama Robert şikayet etmez çünkü bilir ki Maria konuşamıyor. Fakat kısa bir süre sonra Robert dayanamaz. Maria’yla, Bella yattıktan sonra konuşmaya başlar.
-Maria ben artık çok yoruldum. Dayanamıyorum. Bella’nın bütün işlerini ben yapıyorum… Demiş.
Maria konuşamadığı için sadece dinliyormuş. Ama dinlerken de canı o kadar yanıyormuş ki. Nede olsa Robert konuşamadığını bile bile evlenmişti. Fakat yine de Robert onu istemiyordu. Robert uzun bir kavgadan sonra dayanamayıp Maria’nın eşyalarını toplayarak eline vermiş. Yani Robert Maria’yı evden kovmuş. Maria evin kapısında uzun süre ağlamış. Sonra kendisini toplayıp yola koyulmuş. Nereye gidebilirdi ki? Gidecek hiçbir yeri yoktu. Aklına birden büyükannesi ve büyükbabası gelmiş. Hemen onların evlerine doğru yola koyuldu. Eve yaklaştığında evin önünde büyük bir kalabalığın toplandığını görmüş. Hemen gidip komşularına “Ne oldu?” dercesine bakmış. Komşuları olan Ellie Teyze olanları anlatmış. Maria olanları ağzı açık, gözü yaşlı bir şekilde dinliyormuş. Maria’nın büyükannesi ve büyükbabası gaz kaçağından dolayı evde zehirlenip ölmüşler. Artık Maria tamamen yalnızdı. Ayrıldığı kocası ve kızı, korkunç bir kazada ölen babası ve kalp krizi geçirerek ölen annesi ardından bir gaz kaçağından zehirlenerek ölen büyükannesi ve büyükbabası…
Maria artık kendini iyice toplamıştı. Robert ile bir konuda anlaşmışlardı. Maria artık kızı Bella’yı her Pazar görebilecekti. Maria eskisinden daha iyiydi fakat yaşlanmıştı. 38 yaşındaydı. Hızlı hareket edemiyor, yapacağı bazı işleri unutuyor ve en önemlisi de artık “o” parka gidip resim çizemiyordu…
Maria bir Pazar sabahı kızını görmek için kalkıp hazırlanmaya başladı. Fakat başı o kadar ağrıyordu ki 3 tane ilaç içmesine rağmen hala baş ağrısı geçmemişti. En iyisi doktora gitmekti. Ama kızına söz vermişti. Gelip beraber vakit geçireceklerdi. Maria biraz düşündükten sonra önce hastaneye sonra da kızını görmeye gitmeye karar verdi.
Maria hastanede muayene olduktan sonra doktorun söylediklerini can kulağıyla dinledi. Maria korkunç bir hastalığa yakalanmıştı. Ama korkulacak bir şey yoktu. Çünkü hastalık daha yeniydi ve tedavisi oldukça kolaydı. Maria aldığı haberden dolayı yıkılmış durumdaydı. Hastanenin çıkışına ilerlerken acil servis bölümünde bir kargaşa belirdi. Ne olduğunu görmek için biraz daha yakınlaştı. Fakat etrafta koşuşturan doktorlardan ve sedyelerden dolayı hiçbir şey göremiyordu. En sonunda gidip bakmaya karar verdi. Maria bir odanın kapısından kafasını uzattığında kısa süreli bir şok geçirdi. İçerde gördüğü canından çok sevdiği kızı Bella’ydı. Bella’nın burada ne işi vardı ki? Maria daha fazla dayanamayıp yanındaki doktora kızını işaret ederek “Ne olmuş?” anlamında kafa salladı. Yanındaki doktorun sözleri karşısında donup kalan Maria çok şaşırmıştı.
-Babasını gözleri önünde korkunç bir kazada kaybetmiş. O saatten beri konuşamıyor.
Maria bu hikayeyi bir yerden hatırlıyordu. Tabii ya. Maria’da bu olayı yaşamıştı ve şimdi ise kızı onun kaderini yaşıyordu. Maria çok şaşırmıştı. Doktorlara “Bu benim kızım onu alabilir miyim?” diye elindeki küçük not kağıdına yazdı. Doktor Bella’ya dönüp “Bu senin annen mi?” dedi. Bella çok sevinçli bir şekilde başını salladı. Doktor Maria’nın Bella’yı almasına izin verdi.
Maria çok üzgündü. Bütün kötü olaylar üst üste gelmişti. Önce evinden kovulmuş, sonra büyükannesi ve büyükbabasını kaybetmişti ve kötü bir hastalığa yakalanmıştı. Bunlar da yetmezmiş gibi kızı da kendisinin kaderini yaşıyordu. Ama tek fark vardı ki kendisi 6 yaşında babasını kaybetmiş kızı ise 8. Bu yönden mutluydu sonuçta Bella bazı şeyleri anlayacak yaştaydı. Ve Maria şu duruma çok seviniyordu ki, kızının yanında onu sonsuza dek koruyacak annesi vardı.
Maria kızının yanında olmasının verdiği dinçlikle kızıyla beraber “o” parka gidiyordu. Evet, uzun süreden sonra tekrar resim çizmek için gidiyordu. Artık her cumartesi eski günlerde olduğu gibi “o” parka resim çizmeye gidiyordu kızıyla birlikte. Hem annesi, babasını, büyükannesi, büyükbabasını hem de kocasını ziyaret ediyordu. Maria, kocası her ne kadarda onu evinden kovsa da yine de Robert’ı çok seviyordu.
Artık Bella 26 yaşındaydı Maria ise 56. Evet Maria çok yaşlanmıştı. Hem yaşadığı olaylar hem de hastalığı onu bitirmişti. Ve yine bir cumartesi sabahı Maria ve Bella kahvaltılarını ettikten sonra resim çizmek ve sevdiklerini ziyaret etmek için “o” parka doğru yola koyuldular. Maria’nın tedavisi daha bitmemişti ve hiç rastlanmadık bir durumdan dolayı uzamıştı da. Ama yine de mutluydu. Kızı yanındaydı ve onu asla bırakmayacaktı.
Resimlerini çizdikten, sevdiklerini ziyaret ettikten sonra artık gitme vakti gelmişti. Eşyalarını toplayıp yürüme başladılar ki yan tarafda bir soygun olmuştu ve eli silahlı bir hırsız anne kıza doğru koşuyordu. Birden duraksadı Maria. “Ne oldu anne?” dermiş gibi baktı annesine Bella. Maria oturdukları yeri işaret ederek şalını gösteriyordu. Robert’ tan kalan tek hatırası olan şalını. Bella kafasını sallayarak “tamam ben gidip alırım.” Dercesine arkasını dönüp oturdukları yere doğru yürümeye başladı. Maria tek kalmıştı. Ve hırsızda Maria’ya doğru koşuyordu. Fakat Maria onu görmedi. Çünkü arkası dönüktü. Hırsızın elindeki silah aniden patladı ve çıkan kurşun Maria’nın sırtına saplandı. Bella sesi duyunca koşarak annesinin yanına geldi. Hırsız o olaydan sonra hemen ortalıktan kayboldu. Bella ise gözü yaşlı bir şekilde annesinin ölümünü izliyordu. Ama birden bir ses duydu Bella. Ses Maria’ den, annesinden geliyordu. Bella şaşkınlıklar içerisinde annesinin yüzüne bakıyordu. Nasıl oluyor da annesi konuşabiliyordu?
-Seni asla bırakmayacağıma söz vermiştim Bella.. Ama sözümü tutamadım lütfen beni affe…
Annesi sözlerini tamamlayamadan ölmüştü. Bella bu acıya dayanamayıp ağzından ufak heceler çıkarttı.
-s..s..se..ni… aff…ett…ti..m.. an..ne...
Artık Bella tamamen yalnız kalmıştı. Neredeyse annesinin kaderini yaşıyordu. Polisler etrafa toplandı. Bella yapayalnız; annesinin, babasının yanına gömülüşünü izliyordu. “O” park sanki Maria’nın hayatını elinden almıştı. Önce annesi, babası, kocası sonrada büyükannesini ve büyükbabasını. Son olarak ise kendini tamamen almıştı. Artık Maria yoktu...
HERŞEY “O” PARKTA BAŞLADI VE HERŞEY “O” PARKTA BİTTİ…
SON...